Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 9 HAZİRAN 2019 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HaBER/yorum Lüks araba farlarının aydınlattığı işsizlik... Bayramı Alanya’da bir dostumun otelinde sadece denize girerek değil, vallahi de billahi da çalışarak (yaş kemale erdiği için gene bir arkadaşım benimle nehir söyleşi yapıyor) ve yollarda, meydanlarda gördüğüm lüks arabaları tek tek sayarak geçirdim. Böyle lüks arabaları hiçbir yerde topluca görmemiştim. Aklınıza ünlü markaların son modellerini getirin. Yeni bir moda da başlamış, arabaları kullananların çoğu sol ellerini dışarı sarkıtmış tespih çekiyorlardı. Sanki Monte Carlo’dayım ve dünyanın her yerinden en zenginler kenti kuşatmıştı. Bana lüks pek yaramaz, huyum kurusun hemen aklıma zenginliğin tam karşıtı yoksulluk gelir, ne de olsa genç işsizliğin tavan yaptığı bir ülkede yaşıyorum. Ülkemin genç nüfusu tıpkı savaş gibi çok büyük bir tehditle karşı karşıya. Bu tehdidin adı: İşsizlik. Şimdi biraz lüks araba farlarının aydınlattığı genç işsizliğinden söz edelim: Bizim mahalle kafesini erken açacak, ortalığı toparlayıp saat dokuzda da işi bir başkasına bırakacak bir eleman aranıyor. Çok az bir para alacak. İş arayanlar birer ikişer düşüyor. Kapıdan gencecik bir kız giriyor. İşte talip. Kafenin sahibi ona koşulları anlatıyor, her şey tamam. Bu arada kıza eğitimi soruluyor. Ben lise beklerken kız konservatuvarda okuduğunu, çok güzel piyano çaldığını söylüyor. Hepimiz şaşkınız, “Peki, neden bu iş?” Yüzünde hafif bir burukluk, şöyle diyor: “Artık piyano çalmak bir lüks, özel ders alanlar da iyice azaldı, bu işe ihtiyacım var.” O iki yıl önce askerliğini bitirip baba ocağına dönmüş, işi hazır, bir ecza deposunda çalışıyor, motosikletiyle eczanelere ilaç getiriyor, ihtiyaçları belirliyor. İşinde uzmanlaşmış, bilmediği ilaç adı yok. Hayatından hoşnut, iki günde gerekli işlerini yapıp kendisine vakit bile ayırabiliyor. Günler geçiyor o gün nedense canı sıkkın, farkında olmadan hız yapıyor ve ehliyeti kaptırıyor. Bu, onun için her şeyin sonu gibi. Ehliyeti olmayan biri bu işi yapamaz. Kendini bir anda işsiz ve çaresiz sokakta buluyor. Ne yapabilir, bildiği, uzmanlaştığı tek alan burası. Bir süre yapabileceği yeni işleri düşünüyor, becerikli de, “ben her işi yaparım” diyor ve her yere özgeçmişini gönderiyor, ama hiçbir yanıt yok. İnşaatta çalışmaya bile razı ama orası da mafyanın elinde, öyle önüne gelen inşaata dalamıyor. Zaman geçiyor, ailesine karşı utanç içinde, sigara parasını bile babadan alıyor, giderek arkadaş çevresi seyreliyor, çünkü bira bile içmeye parası yok. Öyle, şimdi tek yaptığı iş mahallenin kahvesine takılmak, ayak işleri yapmak, o kadar. Buna daha ne kadar dayanır kendi de bilmiyor. Kuaföre gencecik bir kız giriyor, çekingen, elinde kocaman bir çanta, “merhaba” diyor, “merhaba”. “Sizlerin bir dakikanızı alabilir miyim?” Merakla ona bakıyoruz, çantayı bir masanın üstüne koyup içinden diş fırçaları ve bir firmanın diş beyazlatma macununu çıkarıyor ve ezberlediği bilgileri heyecanla bir çırpıda bizlere aktarıp duruyor. Kuafördekilerin kimi ilgileniyor, kimi başını başka bir yana çeviriyor. Ben her zamanki gibi yufka yüreğime yenilip bir iki şey alıyorum, bu arada genç kız aslında öğretmen olduğunu söylüyor, ama iki yıldır kura bekliyormuş, babası işsizmiş, ağabeyiyle o, her işi yaparak ev kirası ödemeye çalışıyorlarmış. Artık hiçbir hayali kalmadığını söylüyor. Aklında sadece o gün yirmi lira kazanmak varmış. Taksiye binmişim, havaalanına gidiyorum, şoför gencecik biri, yüzü çok gergin ve araba adeta uçuyor. “Biraz daha yavaş sürer misiniz?” diyorum, “vaktimiz var”. Tak, anında arabayı durduruyor, “Tamam in gitmiyoruz!” Şaşkın şaşkın bakıyorum, “Ne oluyor, ne yapmaya çalışıyorsunuz?” “Benden bu kadar” diyor, “başının çaresine bak”. Otobandayız, çaresizim, “peki” diyorum, “istediğin gibi git”. Yola koyuluyoruz, o birden ağlamaya başlıyor, “Kusura bakmayın” diyor, “ben böyle değildim ama hayat beni böyle lüzumsuz biri yaptı.” Ve ardından arabayı normal hızına getirip hayat hikâyesini anlatmaya başlıyor. Aslında o kimya mühendisiymiş. Üç yıl önce çalıştığı fabrika Romanya’ya taşınmış, o gidememiş çünkü ailesi kötü durumdaymış, anne babasına birilerinin göz kulak olması gerekiyormuş. Bu olayla birlikte onun da hayatı bitmiş. O günden bugüne çalmadık kapı bırakmamış, onun iş bulabilmesi için annesinin gitmediği yatır kalmamış, ama nafile, sonunda altı ay evvel, bu işe başlamış, biraz daha para kazanmak için hem gece hem gündüz çalışıyormuş. İçiniz şişti değil mi? Ama lüks arabalarda tur atanların içi şişmiyor, sadece güzel olan her şeyi yok ediyorlar. Şimdi tam haykırmanın zamanı: Ey hükümet, ey muhalefet, işsizlik özellikle de genç işsizliği sizin ne zaman derdiniz olacak! Gencecik insanları, uyuşturucunun ve depresyonun eşiğine getiren bu hal ne zaman gündeminize gelecek! “Her şey güzel olacak!” deniyor, ne zaman, nasıl? Bilmek hakkımız! Çünkü bir süre sonra arabaların farları arka arkaya intihar eden gençleri aydınlatacak. 9 haziran 2019 SAYI: 34213 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03:26 03:19 03:52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05:25 13:08 17:08 05:13 12:53 16:50 05:40 13:16 17:10 Akşam 20:42 20:23 20:41 Yatsı 22:31 22:08 22:22 1918 yılında Birinci Dünya Savaşı bitmiş ve yenenler yenilenler kadar kan kaybettiği için “Büyük Mezbaha” diye anılan bu korkunç savaşın can bilançosunu çıkarmak zamanı gelmişti. 21 milyon nüfuslu Osmanlı Devleti’nin 800 bin, 45 milyon nüfuslu İngiltere’nin 885 bin, 150 milyon nüfuslu Rusya’nın 1 milyon 800 bin, 64 milyon nüfuslu Almanya’nın 2 milyon 36 bin, 51 milyon nüfuslu AvusturyaMacaristan’ın 1 milyon 100 bin askerini şehit verdiği savaşta; 39 milyon nüfuslu Fransa, 1 milyon 397 bin şehit askeriyle en yüksek oranda can bedeli ödeyen “muzaffer”lerden biriydi. Ülkede her üç erişkin erkekten biri, üstelik genç olanı ölmüştü. Ama savaşın çizdiği kıyamet tablosu, çok daha genişti: Cepheden dönen 1 milyon 100 bin gaziyi, uzuvlarını kaybeden 65 bin ağır sakat, 15 bin çehre yaralısı asker tamamlıyordu. Sivil halk ise mezbahadan 630 bin dul, 800 bin öksüz ve yetimle sakat kalan 690 bin çocuk düzeyinde nasibini almıştı. Ama Birinci Dünya Savaşı en yoğun kıyımı, branda bezinden kanatları, ahşap gövdeleri ve tek pervaneli uçaklarıyla tarihte ilk kez savaşa katılan, henüz emekleme çağındaki Fransız Hava Kuvvetleri Yüzbaşı Charles, Teğmen Solignac ve Chardin; ken dileri gibi acı çe ken havacı ailele riyle dayanışmayı düşündüler. Şehit ya da gazi havacı Kırık Kanatlar lara, onların dul ve yetimlerine maddi yardımın yanı sıra manevi destek sağlayacak bir olu saflarında yapmıştı. şum hayal ediyorlardı. Zaten bir avuç havacıdan 1945’i Üç yıllık bir uğraşın sonunda ba uçarken, 2 bin 950’si yerde şehit şardılar. oldu; 2 bin 950 havacı kayıp ilan “Kırık Kanatlar”dayanışma örgü edildi. tü,15 Mart 1926 tarihinde resmen Hayat mücadelesini kadınlar kuruldu. üstlendi. Dullar aile reisi oldular. 1928 yılında “kamu yararına der Hem babasız, hem de anasız kalan nek” ilan edilen Kırık Kanatlar (Ailes çocuklar “ulusun gözbebekleri”(*) Brisées) diğer gazi dernekleriyle ilan edilerek yetimhanelere yerleş birlikte Borç adı altında ve geliri tirildiler. Tüm ülke gibi olanakları savaş mağduru ailelere dağıtılan bir kısıtlı ve yiyecek sıkıntısı çekilen bu piyango düzenledi. yetimhaneler, çok iyi eğitim verilen Piyango öylesine ilgi gördü ki, bu çocukları, devletin kilit noktaları Fransız devleti 1933 yılında Milli na “yurtsever memur” olarak yetiş Piyango’yu kurdu ve gelirinin bir tirmek misyonunu yüklenmişti. bölümünü yasal düzenlemeyle Kırık Yarı aç, yarı tok Fransa, devleti Kanatlar ile diğer gazi derneklerine ve ulusuyla Descartes’a borçlu ol aktarmaya başladı. duğu “kartezyen” mantıkla yeni bir Bu arada Türkiye Cumhuriyeti, düzen kuruyordu. yüzyıllar boyunca bir soy ismine Ama yokluk yaygın, ihtiyacı olan bile sahip olmayan ve falanca herkese hemen yardım etmek oğlu, filanca kızı diye doğup ölen olanaksız ve çok sayıda şehit ya Osmanlı kullarından, birey kimliği da gazi ailesi tarifsiz sıkıntılar için taşıyan yurttaşlar yarattı. deydi. Soyadı Kanunu 1935 yılında 1924 yılında, savaştan ağır en yürürlüğe girdiğinde, uçağı İzmir gelli olarak dönen üç hava gazisi Kadifekale’ye çakılan savaş pilotu amcam, Teğmen Nizamettin’in şehadeti üzerinden birkaç ay geçmişti. Soyadı verilecek subaylar, tümen komutanının önüne dizildiğinde, Teğmen Ali Kazım, hayatının en büyük acısı, “kardaşı Nizam”ın yasını taşıyordu. Sıra ona geldiğinde, durumu bilen komutanı Ali Kazım’a: “Senin soyadın, kardeşinin hatırasına, Kırıkkanat olsun!” dedi. Babam, soyadımızı veren komutanın adını da söylerdi. Ne yazık ki anımsamıyorum... “Ailes Brisées” örgütünü uzun yıllar sonra, soyadımın anlamını söylediğim bir Fransız gazeteciden öğrendim. Hava savaşçıları Kırık Kanatlar dayanışmasını keşke babam ölmeden öğrensem, onunla paylaşabilseydim. Keşke bize soyadımızı veren komutanın adını unutmasaydım; acaba onun haberi var mıydı, Kırık Kanatlar’ın örgütlendiğini duyduğu için mi amcamın hatırasına gönderme yapmıştı? Hepimizin yaşamı “keşke”lerle sızılı... Savaş sonrası insani dayanışmanın Fransa’daki efsane öncüsü Kırık Kanatlar, bugün sivil havacılığı da bünyesine katarak yardım alanını genişleten modern bir kurum. (*) Fransa’da devlet yetimhanelerinde yetişen çocukların resmi tanımıdır. Her lider en iyi yaptığı şeyi yapmalı. Ötesine ne el atmalı, tir.” (Buharî, Edeb 90) Büyük ustanın ünlü şiiri ile bu kez daha “yetmez ama ne de dil uzatmalı. evetçilerin”, liberal aydınların HHH ayranlarını ve hayranlıkları Konumuz elbette ve yi nı yeniden kabartabilir, İstan ne o. On yıldır aralıksız her bul oylarına en az yüzde 1’lik Onda on Reyiz...hafta yazıyoruz. On yazıdan dokuzunun öznesi o. Aslın katkı sağlayabilirdi. HHH da 10’da 10’unun olmalıydı. Sözünü ettiğimiz şiir, N. Çünkü her şeyin asli faili ve Hikmet’in 14 Kasım 2016 gü tek faili o. Belki de iyi niyetle Çok şükür Ankara’da merkeze nü Külliye’de çiftçilere yaptı ülkede el atmadığı, kırıp dökmedi yakın bir semtte oturuyoruz. ğı konuşmanın esin kaynağı olan ği bir şey kalmadığı için! Ya Şarkikaraağaç’ın bir mahalle “Dünyanın En Tuhaf Mahluku” ad HHH sinde otursaydık. lı şiiri idi. O gün, yıllardır sakladı Özetle, niyetimiz halis idi. “No HHH ğı sırrını açık seçik ve üstüne basa ReyizYok beis” konulu bir yazı idi. Yazıya “Her lider, en iyi yaptığı basa şöyle açıklamıştı: Ama yine kısmet olmadı. şeyi yapmalı!” diye girmiştik. De “Ben de bir çobanım. Çoban Bizim evin önündeki kazayı ve vam edelim. Sn. Reyiz, geçen dö lığın felsefesini anlamayan, psi arabama çarpan hızlı sürücüyü an nem bendeniz için iki kez “haka kolojisini anlamayan insan yö latacaktım. Benim aracın önü kıs ret ve iftira” iddiası ve “4 yıla dek netemez!” men dağıldı. Onda bir şey yok. Ya hapis talebi” ile suç duyurusunda HHH ni hiçbir şey yok. bulunmuştu. Bu felsefenin sırrı büyük ustanın Bizim ev, E5’te veya otoyol ke Ayıp değil ya, epey korkmuş Fransa’da şarkısı da yapılan (Dün narında falan değil. Görece işlek tum. Şaka değil, “Cumhurbaşkanı yanın En Tuhaf Mahluku Yves bir sokakta. Tutanak ve alkol tes na hakaret ve iftira!” Çağlayan’da Montand Le Plus Drole des Crea ti için bir buçuk saat bekledikten adliyenin merdivenlerini avukat tures) adı ünlü şiirinde yatıyordu: sonra genç iki trafik polisi geldi. Turgut Kazan ile çıkarken, onun “Koyun gibisin kardeşim, Onarımı da nasıl olsa sigorta yap sükuneti bana da bulaştı. O gün Gocuklu celep kaldırınca sopa tıracaktı. Komşularla birlikte polis zaten kırk kere değil, dört yüz kere sını, lere, bizim sokağın asıl derdini an tövbe etmiştim bir daha o gün SN. Sürüye katılıverirsin hemen. lattık. Çevrede çocuk yuvası ve Reyiz’e iftira (!) ve hakaret (!) etme Ve âdeta mağrur, koşarsın sal okul var. Mahallenin kedi köpeği mek için. haneye. de bol. Çok hız yapılıyor. Kazalar Bu kez niyetim zaten çok halis Dünyanın en tuhaf mahlukusun sıklaşmaya başladı. idi. Kendisinin en iyi yaptığı şeyin yani, Rapora, “lütfen hız kesici tüm “şiir okumak” olduğunu tebarüz (...) Ve bu dünyada, bu zulüm, sek ve hız sınırı levhaları konulma ettirerek azıcık da iltifat etmekti... Senin sayende (...) sı” gerektiğini de ekleseniz, diye Malum, bayramlar bunun içindi. Kabahat senin demeye de dilim cek olduk. Çok efendi, çok nazik HHH varmıyor ama, memurlardı. Bayram arifesi, o kaza vesile Kabahatin çoğu senin, canım Özür dileyerek mümkün olmadı si ile öğrendik ki, yetki ve sorum kardeşim! ğını, bunun için Cumhurbaşkanlı lulukları arasına, sokaklara trafik HHH ğı İletişim’e başvurmak gerektiği levhası ve hız tümseği yaptırmayı Sokak aralarına trafik tabelası, ni söylediler! da dahil etmiş. Ama bu yüzden en tümsek veya sağa sola saray ma “Cumhurbaşkanlığı mı?!” mükemmel yeteneğine biraz ya ray yaptırmak yerine keşke uğru “Evet, CİMER! Yani, Cumhur zık etmiş. Belki de sırf bu neden na hapis yattığı ve asrın liderliğine, başkanlığı İletişim Merkezi. Ora le, büyük bir fırsatı da kaçırmış ol ümmetin önderliğine yelken aç ya!.” du. Nâzım Hikmet’in 3 Haziran’da masına olanak tanıyan asıl sanatı “Yani bizim sokağa yapıla ki ölüm yıldönümünü atladı. Oysa na dönse... cak tümsek ve asılacak levha da o gün, büyük şairin, o ünlü şiirini, Ve madem, “ben bir çobanım!” Cumhurbaşkanlığı’nın kararına mı bayram tebriği bağlamına sokarak dediğine göre, mesela maval yeri bağlı?..” tüm TV’lerden kıraat edebilirdi. ne, kaval çalmasını da öğrense... Trafikçi memurun ikisi de nazik Şiirin iyisinde fazilet ve hikmet Hem ülke için de hem de to çe başlarını evet anlamında eğ bulunduğuna dair hadisler vardır. runları için pek çok hayırlara vesi mekle yetindiler. “Şiirin bir kısmı bilgeliktir, hikmet le olacaktır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Şehit Harmankaya’nın acı haberi İzmir’de oturan ailesine ulaştı. İki şehit acısı dahaHarmankaya Bülent Tuncer isimli dağcı, Niğde Demirkazık Dağı’nın 3300 metresinde tırmanış esnasında kaza geçirdi. Ayağı kırılan dağcıyı kurtarmak için Konya’dan askeri helikopter sevk edildi. Kurtarma esnasında helikopterde görevli Konya 3. Ana Jet Üssü 135. Filo personeli Hava Teknik Astsubay Üstçavuş Uğur Görkem Harmankaya (30), helikopterden düştü. Yaralanan astsubay götürüldüğü hastanede kurtarılamayarak şehit oldu. Evli bir çocuk babası olan Harmankaya’nın acı haberi, İzmir Çiğli’de oturan annesi Nuran Harmankaya’ya verildi. Oğlunun acı haberiyle yıkılan anne, bayramın birinci günü yanından ayrılıp görevine dönen oğlu için “Daha yeni gönderdim, kara gözlüm” dedi. GATA’da tedavi görüyordu Hayta Öte yandan, Hakkâri’de üs bölgesine geçen 4 Mayıs’ta teröristlerce yapılan havan saldırısında yaralanarak Ankara GATA’da tedaviye alınan Piyade Uzman Çavuş Celal Hayta (28) şehit oldu. Şehidin cenazesi bugün memleketi Adapazarı’na götürülerek toprağa verilecek. l İHA/DHA Gri listede aranan 2 terörist öldürüldü İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Lice kırsalında iki teröristin etkisiz hale getirildiği bildirildi. Teröristlerden birinin Terörden Arananlar Listesi’nde 300 bin lira ödülle gri kategoride aranan Osman Gülen olduğu belirlendi. Yine İçişleri Bakanlığı Tunceli Kutu Deresi bölgesinde bir mağaraya düzenlenen operasyonda 5 kadın teröristin öldürüldüğünü açıkladı. Öldürülen teröristlerden birinin gri kategoride 300 bin lira ödülle aranan Mihriban Durmaz olduğu açıklandı. l ANKARA/Cumhuriyet Jeffrey: Türkiye ve SDG güvenli bölgede anlaştı ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri ve Türkiye’nin bölgedeki Kürt güçlerini çekip Suriye’nin kuzeydoğusunda bir güvenli bölge kurulmasını kabul ettiklerini açıkladı. Al Monitor’da yer alan habere göre, SuriyeTürkiye sınırında bir güvenli bölge kurulmasının Trump yönetiminin önceliklerinden biri olduğunu belirten Jeffrey, Avrupalı müttefiklerin bu düzenlemede yer almayacağını söyledi. Jeffrey, “Anlaşma yok, talep yok, Avrupalıların bölgede yeri yok. Aralık ayından beri ortada olan bir durumdu, herhangi bir anlaşmanın parçası değiller” dedi. Orta Doğu Enstitüsü’nde konuşan Jeffrey, ABD, Türkiye ve SDG’nin güvenli bölge konusunda daha önceden genel prensipte anlaştıklarını hatırlattı. ABD Özel Temsilcisi, “YPG’nin çekileceği alanın büyüklüğü, IŞİD karşıtı koalisyondan arta kalan silahlar ve güvenli bölgenin yönetimi sorunlarının” çözüm beklediğini söyledi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’nin bölgede tam kontrolü olması konusunda ısrarcı olmuş, YPG’nin Türkiye sınırının en az 20 mil güneyinde olması ve ağır silahlarını teslim etmesi gerektiğini söylemişti. Jeffrey’nin açıklamaları, ABD’nin aylarca Birleşik Krallık ve Fransız ordularını önerilen güvenli bölgeye çekme çabalarının ardından geldi. Planlanan güvenli bölgenin YPG ile Türkiye arasında tampon görevi görmesi amaçlanıyor. l Haber Merkezi