19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ECE KURTULUŞ 178 HAZİRAN 2019 CUMARTESİ Serinin son filmi ‘Dark Phoenıx’ bu hafta vizyonda 2000’den bu yana süren ‘XMen’ serisinin veda filmi olan ‘XMen: Dark Phoenix’ serinin sıkı hayranlarını tatmin edecek mi bilinmez ama eleştirmenlerden aldığı zayıf notlarla ve düşük gişe tahminleriyle hayal kırıklığı olarak kayda geçti FİLMİN NOTU 10/5 ‘XMen’i de tükettik Bu yıl veda edeceğimiz serilerden biri de “XMen”... İlk kez Bryan Singer’ın 2000’deki uyarlamasıyla sinemada tanıştığımız Marvel’in iddialı çizgi roman serilerinden XMen, 19 yıl ve 12 film sonra (iki Deadpool macerası da bunlara dahil) sinemadaki devrini tamamlamış oluyor. Elbette çok da uzak olmayan bir gelecekte yeniden onlarla karşılaşmamız mümkün, ne de olsa Hollywood ‘reboot’lar, ‘remake’ler ve ‘spinoff’lar diyarı, ama artık bambaşka oyuncular, yepyeni karakterler ve farklı tarzlar söz konusu olacaktır (umarız). Zor durumdaki bir uzay aracını ve mürettabatını kurtarmak üzere ABD Başkanı tarafından görevlendirilen XMen ekibi Raven ve Beast’in liderliğinde uzaya çıkarlar. Burada güneş patlaması olduğuna inanılan bir enerji kütlesinin patlayarak herkesi yok etmesini Jean Grey önleyecek ancak bu olay sonrası edindiği olağanüstü (hatta neredeyse tanrısal) güçler başta onun, ardından tüm XMen camiasının hayatını kâbusa çevirecektir. Konuyu uzun uzun anlatmanın abesliği bir yana, bir şekilde Fox’un bilinçli tercihiyle yürütülen tanıtım kampanyası sonucu Raven’ın öleceği daha film başlamadan herkesçe bilindiği için çok da beklenmedik bir olay örgüsü yok “Dark Phoenix”te. Bazıları bir hayli iyi kotarılmış özel efekt sahneleri (baştaki uzay bölümü ve sonlardaki uzun tren sekansının yanı sıra çok kısa ama akılda kalıcı bir Quicksilver sahnesi de var ama hâlâ “Days of Future Past”teki o muhteşem Quicksilver sahnesi ayarında bir bölüm yok), ahlaken iyi ile kötü arasında sıkışan ve bir tercih yapmak zorunda kalan karakterler ve elbette tüm dünyayı tehdit eden kötüler var, hemen her Marvel filminde olduğu gibi. Kendi klişelerine saplanıp kalmış bir final bölümü anlayacağınız. Film bitip de etkisi beklediğinizden hızlı bir şekilde silinmeye başladığında fark Kafalar karışmasın Kısa bir kafa karışıklığı yaşadığım için belki benim gibi düşünen başkaları da vardır diyerek bir noktayı netleştirmeme müsaade edin. Madem Raven bu kadar genç bir yaşta ölüyor, nasıl oluyor da onu ilk XMen üçlemesinde de görebiliyoruz, diye soranlar var mı aranızda? Eğer varsa yanıtı için yine serinin en iyi filmlerinden biri olduğuna inandığım (tabii “Logan”dan sonra) “Days of Future Past”e dönmemiz gerek. Orada hatırlarsanız XMen ekibi gelecekte öldürülüyordu ve Wolverine zamanda geri dönerek iş leri yoluna sokmaya çalışıyordu. İşte o filmde tüm zaman çizgisi kırılıp değişiyor, hatta ilk “XMen” üçlemesinde ‘kötü’ler arasında gördüğümüz Raven bu zaman kırılması sırasında ‘iyi’ler safında kalıyordu (tabii bu da onun erken ölümüne yol açıyor, o da ayrı). Mesele aslında bundan ibaret. Bu arada, izleyicilerin filmin son sahnesine özellikle dikkat etmelerini tavsiye ederim, zira buradaki önemli bir an (ne olduğunu söylemeyeceğim artık), serinin az önce bahsettiğim değişen zaman çizelgesindeki bir uyumsuzluğu giderecek bir unsur içeriyor. ediyorsunuz ki, bir devri kapatacak bir vedaya yakışan bir iş değil “Dark Phoenix”. Belki Sophie Turner’ın biraz fazla soğuk bir portre çiziyor olmasının da bunda etkisi olabilir, zira filmin merkezindeki karakter Jean Grey ve “Game of Thrones”ta da (Sansa’yı oynuyordu hatırlarsanız) izleyicinin çok ısınamadığına inandığımız (en azından bu yazıyı kaleme alan izleyicinin diyelim) Turner’ın “Dark Phoenix”in gereksindiği karizma ve empatiyi sağlayamadığını düşünüyorum ve bunda da yalnız olmadığımı biliyorum. Bu anlamda favori karakterlerimden Raven’ın (favori oyuncularımdan da diyebilirdim) erkenden veda etmesi de filmi çekici kılan unsurlardan birinin erkenden eksilmesi anlamına geliyor aslında benim için. Ama tabii, bu benim düşüncem. İş Bankası Müzesi’ndeki serginin günlük ziyaretçi sayısı bayramda 10 bini aştı ‘İstiklal’ sergisine rekor ziyaretçi Bir yaşama kültürü Yarım yüzyılı geçiyor. Tokat İlköğretmen Okulu’nda öğrenciydim. Edebiyat öğretmenimiz derste Türkçedeki “ulama”yı anlatabilmek için şairinin adını söylemeden bir dörtlüğü örnek vermişti. “Bahar akşamları”nın “Baharakşamları”na dönüşmesini “ulama”ya örnek olarak bu dizelerle göstermişti. Umudun ve direncin bu dizeleri çarpmıştı beni. Ezberlemiştim o zamanlar, hâlâ unutmadım: “Biz demir parmaklıklardan seyrettik/ Bizden sonra gelenler/ Asma bahçelerinden seyredecekler/ Yaz sabahlarını, bahar akşamlarını.” Büyüleyen yeni şiirleriyle buluştukça bir büyük şairi, Nâzım Hikmet’i tanımış olmanın insanı insan kıldığını anlamaya başlamıştım. Salkım Söğüt, Kerem Gibi, Davet, Mahpushanede Yatacak Olanlara Bazı Öğütler, Türk Köylüsü, Memleketimi Seviyorum gibi birçok şiiri benim ve kuşağımdaki birçok insanın dilinden düşmez olmuştu. Anadolu’da ’68 Bir iki yıl sonraydı. Gazi Eğitim Enstitüsü’nün devrimci öğrencilerinden biriydim. Havva Ana’ya “dünkü çocuk” diyen ve “Beşikler vermişim Nuh’a” dizesiyle başlayan bir şiir, Ahmed Arif’in şiiri, mutlaka ezberlemeliyim dedirtmişti bana. Fukaralıktan utanan, yalnızlıktan yakınan, binlerce yıldır sağıldığını ve korkunç atlıların sabah uykularını parçaladığını söyleyen Anadolu, kendisini anlatıyordu bu şiirde. Haraç salan hiçbir egemene boyun bükmediğini, hepsine direndiğini söylüyordu. “Öyle yıkma kendini” diyordu, “mahzun ve garip” kalma. “Nerede olursan ol...” fırsatçının, fesatçının, hayının, celladın “Yürü üstüne üstüne!.. Tükür yüzüne!” diyordu. “Kitap ile, iş ile, tırnak ile, düş ile, umut ile, sevda ile, düş ile” dayanmamızı söylüyordu. “Umudum sende” diyordu. Biz de yeni yeni insanlığın tüm dünyada fukaralığı yenme savaşımının ne olduğunu anlamaya çalışan gençlerdik. Anadolu şiirinin baş köşeye yerleşmesi boşuna değildi. Biz, umuttuk çünkü, Anadolu’nun, dünyanın, insanlığın umuduyduk: “Dünyadan, memleketinden, insandan/ Umudun kesik değil diye...” Şiirleşiyordu yaşamımız ve memleket sevdamız. Hasan Hüseyin’le Kızılırmak’laşıyor, Ruhi Su ile, Mahzuni’yle, İhsani’yle türküleşiyorduk. Su gibi okuyorduk insanlığın özgürlük kitaplarını. Vietnam’la, Latin Amerika’yla, Afrika’yla çarpıyordu yüreğimiz. “Atatürk geliyor!” diye bağırıyorduk ellerimizde bayraklar. “Tam bağımsız Türkiye! Gün doğdu hep uyandık...” diyorduk... Cumhuriyetin çocukları “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Cumhuriyetin çocuklarıydık. Öğreniyorduk ki, bağrında yaşayan insanları padişah kulu, şeyh kölesi, ağa marabası, bey uşağı olmaktan kurtarıp insanlaştıran bir Cumhuriyet miras bırakılmıştı bize. Bu mirası omuzlayıp, kendilerini insan kılan Cumhuriyete olan gönül borçlarını son soluklarına kadar ödeyen bir kuşağın çocukları, öğrencileriydik ve büyüklerimiz, öğretmenlerimiz bizi bu bilinçle donatma yarışındaydılar. “Biz ki ustasıyız vatan sevmenin/ Umut, saklımızda ölümsüz bayrak...” diyerek bu yarışa katılan bizler, binlerce yıldır sürmekte olan insan olma savaşımının doruğuna ulaşmış bir toprağının en şanslı çocuklarıydık. Şanslı çocuklardık, dünyanın kültürüyle buluşuyorduk, tarihin dehlizlerinde günün derinliklerinde kulaç atarak coşuyorduk. “Ya özgür vatan ya ölüm!” deyişiyle dünya devrimcileriyle bütünleşen bir sevda idi bizi tutuşturan... Dünyanın dört bir yanından Che gibi, Ho Amca gibi, Lumumba gibi destan kahramanları doğarken Kuvayi Milliye ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı yaşama kültürü, Cumhuriyet Devrimleriyle, eğitimle, Köy Enstitüleriyle, halkevleriyle kendi çocuklarını yaratmıştı. Anadolu’nun umudu çoğalmıştı… Milli Mücadele’nin 100. yılı vesilesiyle, İstanbul Eminönü’ndeki Türkiye İş Bankası Müzesi ve Ankara Ulus’taki Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde eş zamanlı olarak açılan “İstiklal” sergileri bayram boyunca büyük ilgi gördü. 12 yıllık tarihinin en kalabalık gününü yaşayan İstanbul’daki Türkiye İş Bankası Müzesi, bayramın ikinci günü 10 bin 214 ziyaretçi ağırladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve İş Bankası’nın kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, mücadelenin isimsiz kahramanları olan Anadolu insanını saygıyla ve minnetle anmak üzere hazırlanan sergiler; çok sayıda belge, fotoğraf, film ve objeyle ziyaretçilerini 100 yıllık bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Savaşa dair askeri objeler, o dönem kaleme alınmış günlükler ve notların yer aldığı sergilerde, savaş sırasında hazırlanmış ve sava şın seyrini belirleyen haritalar ile cephelerde komuta kademeleri arasındaki emirler de görülebiliyor. Verilen mücadele İstiklal sergilerinde; “On Yıllık Savaş”, “Mütareke ve İşgal”, “Direniş ve Kuvayı Milliye”, “Düzenli Ordu ve Sathı Müdafaa”, “Hukuk ve Taarruz”, “İstiklal ve Cumhuriyet” olmak üzere 6 bölümde anlatılıyor. İstanbul Eminönü ve Ankara Ulus’ta açılan “İstiklal” sergileri yıl sonuna kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. l Kültür Servisi Genco Erkal, ‘Merhaba’ ile Almanya’da Çuval Dergisi Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında Genco Erkal’ın uyarladığı, yönettiği ve aynı zamanda tek başına rol aldığı “Merhaba” adlı müzikli oyunu, 16 Haziran Pazar akşamı saat 20.00’de Almanya, Frankfurt’taki Offenbach Capitol Tiyatro’da izleyicisi ile buluşacak. “Merhaba”, Genco Erkal’ın “Benim ya zarlarım” dediği Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Can Yücel, Nâzım Hikmet ve William Shakespeare’in yapıtlarından oluşuyor. l Kültür Servisi Sanatçı Cömert yaşamını yitirdi Fotoğraf ve video sanatçısı Aykut Cömert, bir sü Festivali’nde Türk sinemasının 100. yılı etkinlikleri kapsa redir mücadele ettiği kan mında yapılan ve Farah Zey ser hastalığına yenik düşe nep Abdullah’ın oynadığı, Ca rek 38 yaşında hayatını kay hide Sonku’nun hayatını ko betti. Üniversite yılların nu alan “1005=CAHİDE” isim da “Rüya” ve “Gerçek Hayat” li video performansıyla da ilgi isimli iki kısa film çeken Cö toplamıştı. mert, Haziran 2011’de de Mar Cömert’in cenazesi bugün din Film Festivali’nde “Si Zincirlikuyu Camisi’nde öğ yah Beyaz Çocuklar” atölye Aykut Cömert le vakti kılınacak cenaze na ve belgesel projesini haya mazının ardından Zincirlikuyu ta geçirmişti. Sanatçı, 2014 yılının ka Mezarlığı’na defnedilecek. sım ayında 2. Uluslararası Boğaziçi Film l Kültür Servisi Efsane isim hayatını kaybetti Grammy ödüllü müzisyen Dr. John, geçirdiği kalp krizi sonrası 77 yaşında hayatını kaybetti. Dr. John, blues, pop, jazz, boogie woogie ve rockn roll’u bir leştirdiği müziğiyle efsaneler arasına ismini yazdırmıştı. Sanatçının ardından birçok ünlü isim sosyal medya hesabından üzüntülerini paylaştı. l Kültür Servisi Dr. John “Sevdiklerinizi eğitim bursuyla yaşatın!” CUMHURİYET’TEN YENİ BİR ATILIM... Cumhuriyet Vakfı’nda eğitim bursu için fon oluşturduk. CUMHURİYET GELECEĞİN ÖNCÜSÜ GENÇLERE DESTEK OLUYOR. Gazeteniz Cumhuriyet’te yayınlanan vefat ve başsağlığı ilan gelirlerinin %20’sini Atatürk Cumhuriyeti’nin ilerici gençleri için Cumhuriyet Vakfı tarafından oluşturulan eğitim fonuna aktarıyoruz. Başarılı ve ihtiyaç sahibi gençlerimizin eğitim masraflarına destek olmanız acınızın bir parça dinmesine ve sevdiğinizin adının yaşamasına yardımcı olacaktır. C ANKARA : 0312 442 30 50 İSTANBUL : 0212 343 72 74 İZMİR : 0232 441 12 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle