19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 HAZİRAN 2019 PAZARTESİ [email protected] TASARIM: EMİNE BİLGET olaylar ve görüşler Üç Başlıkta Nâzım Hikmet 1Olcay Bağır Komünizmle ilk tanışma Dünyanın en büyük komünist şairlerinden Nâzım Hikmet’in komünizmle nasıl tanıştığı pek bilinmez. Yetenekli ve gelecek vaat eden bir şair olarak tanınan Nâzım Hikmet, İstanbul’un işgali üzerine, Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere 1 Ocak 1921’de İstanbul’dan yola çıktığında, 19 yaşında yurtsever bir gençtir. Çetin bir yolculuktan sonra Ankara’ya varan Nâzım ve arkadaşı Vâlâ Nurettin, bir süre sonra öğretmen olarak atandıkları Bolu’ya giderler. Bu yolculuk sırasında Anadolu gerçekliğiyle karşılaşırlar. Bu dönemde Almanya’dan dönen, “Spartakist” olduklarını söyleyen bir grup gençle arkadaşlık ederler ve onlardan tarihsel materyalizm üzerine kabaca bilgi edinirler. Anlatıyor Nâzım: “Biz o zamanlar, yani 1919 İstanbulunun Bahriye Mektebi öğrencileri, değil enternasyonal, Ekim Devrimi’nden bile habersizdik. Evet, Rusya’da bir şeylerin olduğunu, buna da bir ölçüde benim sevgili dayımı da şehit verdiğimiz Çanakkale’deki kahramanca savunmamızın yol açtığını duyuyorduk. Ama hepsi bu kadar... İnebolu’daki Spartakistlerle karşılaşıncaya kadar, Engels’in, Marks’ın Lenin’in adını bile duymadığımı söylesem belki de bana inanmazsın. Komünizmin ‘k’sini bile bilmiyordum o zamanlar.” Özellikle Spartakist grubunun içindeki Sadık Ahi (ki 1940’larda Mehmet Sadık Eti adıyla CHP’den milletvekili olur) Nâzım’ı çok fazla etkiler. Marks’ı, Engels’i, Hegel’i, Kapital’i, manifestoyu, Lenin’i, Rusya ve Fransa’daki devrimci işçileri ve halk hareketlerini anlatır Nâzım’a. Böylece koyu bir milliyetçinin ruhuna komünizmin ilk tohumları atılmış olur. İki yakın arkadaş, Nâzım ve Vâlâ, bu konudaki bilgilerini artırmak ve komünizmin uygulamalarını yerinde görmek için Sovyetler Birliği’ne gitmeye karar verirler. 2Nâzım’ın çocukları Nâzım Hikmet’in “evladım” diye seslendiği biri öz, beş çocuğu vardır: Piraye Hanım’ın oğlu Memet Fuat ve kızı Suzan, Münevver Hanım’ın kızı Renan, Vera’nın kızı Anna. Tek öz çocuğu ise Münevver Hanım’la evliliğinden olan Mehmet’tir. Piraye Hanım’ın oğlu eleştirmenyazar Memet Fuat ile Nâzım’ın öz oğlu Mehmet bazen karıştırılır. Memet Fuat, yönetmen Vedat Örfi Bengü’nün oğludur. Annesi Piraye Hanım babasından ayrılıp Nâzım Hikmet’le evlenmiştir. Nâzım Hikmet çok sevdiği memleketinden kaçmak zorunda bırakıldığında Mehmet Nâzım henüz 2.5 aylıktır. Babasını ikinci kez Varşova’da gördüğündeyse 10 yaşındadır. Babasını son kez bir tabutta görür. Tabutun başında olgun bir insan gibi saatlerce du rur. Yalnız son dakikada, tabutu kapatacakları zaman, “babanı öp” derler. Öper, ancak ardından hıçkırmaya başlar. Mehmet, babasını son görüşünü şöyle anlatır: “Uzatmışlardı. Öylece bir masanın üzerinde yatıyordu. Çok korktum önce, ilk defa bir ölü görüyordum. Ve ölü babamdı.” Mehmet Nâzım bir ressamdı ve yıllardır Fransa’da yaşıyordu. 14 Ekim 2018’de 67 yaşındayken Paris’te yaşamını yitirdi. Nâzım’ın, onu ve annesi Münevver’i Moskova’ya, yanına aldırma şansı varken bunu hiçbir zaman yapmamış olması ve bu yüzden “babasız” büyümesi nedeniyle Nâzım Hikmet’e karşı mesafeli ve soğuktu. 3Nâzım’ın vasiyeti Nâzım, 3 Haziran 1963 sabahı, elinde o günün gazetesiyle odasının kapısının ardına yığılıp kal mıştır. Nâzım’dan geriye üç vasiyet kalır. Yazarlar Birliği Başkanı Rus yazar Konstantin Simonov, seçim yapmayı tesadüfen o sırada Moskova’da bulunan Nâzım’ın dostlarından Aziz Nesin’e bırakır. Üç vasiyeti de okuyan Nesin, kendince son derece makul gerekçelerle birisinde karar kılar. Bu vasiyete göre, Nâzım’ın mirasının (eserlerinin telif haklarının) dörtte üçü oğlu Mehmet Nâzım’a diğer bölümü Türkiye Komünist Partisi’ne kalır. Aziz Nesin, matematik profesörü oğlu Ali Nesin’e yazdığı 24 Şubat 1992 tarihli mektubunda konuyu detaylarıyla anlatır. Nesin mektubunda, Nâzım’ın üç kez intihara teşebbüs ettiğini ve her teşebbüsten önce bir vasiyet yazdığını söyler. Nesin, Simonov’un kendisine, “Üç vasiyetten hangisinin geçerli olacağını belirlemek gerekiyor, öbür ikisini yok sayacağız. Size güveniyorum. Siz ne derseniz öyle yapmak istiyorum” dediğini yazar. Tercümanlığı da Nâzım’ın yakın dostlarından Ekber Babayev yapmaktadır. Gerisini Aziz Nesin anlatsın: “Büyük sorumluluk... Rusça yazılmış üç vasiyeti çevirttim. Mantık gereği son tarihli vasiyeti geçerli saymak gerekiyor. Ama son vasiyetinde oğlu Mehmet’e mirasını bırakmamış. Sanırım Münevver’e kızdığı sıralar yazmış olacak... Şöyle düşündüm: Nasıl olsa yaşadığı ev ve eşyalar karısı Vera Tulyakova’nın olacak. Ayrıca Vera’nın hiçbir geçim sıkıntısı da yok. Bu durumda Vera’nın telif haklarından yararlanması yazılmamış olan vasiyetin geçerli olmasının daha adil olacağını düşündüm. Bu vasiyetinde Nâzım mirasını yani telif haklarını Mehmet’e ve Türkiye Komünist Partisi’ne bırakıyordu. İşte bu vasiyet geçerli sayıldı. Öbür iki vasiyeti, sanırım Simonov ortadan kaldırdı. Bu olayı kimse bilmez, çünkü yazmadım. Yazsam yine kıyametler kopar. Ama sağ kalırsam nasıl olsa yazacağım. Şimdi Nâzım’ın telif haklarını Mehmet alıyor, hem de babasını hiç sevmeyen Mehmet... TKP’nin miras almış olduğunu hiç sanmıyorum.” ‘Savaş bir cinayettir, vatan savunması olmasa’ Ahmet Gürel 15Mayıs 1919 günü, İzmir’in, Yunanlılar tarafından işgali, aradan yüz yıl geçse bile, İzmirlilerin belleğinden hiç silinmemiştir. İşgalin ertesi günü, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal, İstanbul’daki 6 aylık çalışmasını bitirip, Bandırma Vapuru’na binerek, Samsun’a gelmiştir. Daha sonra, Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca gerçekleşen Amasya Genelgesi’nin, Erzurum Kongresi’nin, Sivas Kongresi’nin ve Ankara’ya gelişinin 100. yılını ülkece anmaya başladık ve anmaya devam edeceğiz. 14 Mayıs 1919 günü İzmir de yaşananlara kısa bir göz atalım; günlerdir tedirgin olan İzmir halkında gerilim ve öfke son kerteye varmıştı. “Mektebi Sultani” (günümüzün İzmir Atatürk Lisesi) öğretmeni Mustafa Necati’nin çağrısı üzerine gençler ve ileri gelenler, ‘Mektebi Sultanî’de toplanmışlardır. Mustafa Necati Bey, Yunanlılara karşı koymak için bir direnme örgütü kurulması gerektiğini bildirmiştir. Toplantı sonucunda “İlhakı Red Heyeti Milliye” komitesi oluşmuş ve Maşatlık’ta miting düzenlenmiş, işgal ret edilmiştir. Aynı gün, İtilaf Devletlerince, İzmir Valisi İzzet Bey’e İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edileceğini bildirmişlerdir. 15 Mayıs günü, o kara gün, İtilaf Devletleri’nin desteği ile 12 bin Yunan askeri İzmir’i işgal etmeye başlamıştır. “Hukuku Beşer” gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Hasan Tahsin (Osman Nevres) sinirlerine hâkim ola mayarak Yunan “sancaktar”ını vurmuş ve kendisi de hemen orada şehit edilmiştir. Sarıkışla’da esir alınan Türk askerleri arasında yer alan, “Yaşasın Venizelos” diye bağırmayı ret eden Albay Süleyman Fethi Bey, 22 süngü darbesi ile şehit edilmiştir. Yunanlılar ilk gün, Konak ilçesinde 400 Türkü şehit etmiş, çevre köy ve kazalardaki olaylarla birlikte iki gün içinde 5 bin kadar Türk hunharca katledilmiştir. Kurtuluşa giden yol İzmir’in işgali ile Türk halkında “işgale karşı koyma” şuuru uyandırmış ve yurdun her yerinde protesto mitingleri yapılmaya başlanmıştır. Bu tepkilerin ardından, Türk halkı, “Kuvayı Milliye” olarak adlandırılan bölgesel direniş örgütlerini kurarak, yörelerinde düşmanla mücadeleye başlamış, daha sonra da düzenli orduya geçilmiştir. 1212 günlük İzmir’in işgalinden sonra, muzaffer Türk ordusu, Gazi Mustafa Kemal yönetiminde Afyon Kocatepe’ye dayanmıştı. 26 Ağustos 1922 günü, başlayan top sesleri, 30 Ağustos 1922 günü saat 14.00’te, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından, Türk ordusuna hücum emrini vermiştir. Gazi, Zafertepe’den bizzat yönettiği meydan savaşından sonra, savaş sahasını gezerken, binlerce düşman cesedini birbiri üzerine yığılmış olarak görmüş ve bu korkunç manzara karşısında şunları söylemiştir: “Bu manzara insanlığı utandırabilir! Fakat haklı vatan savunmamız için buna mecbur ol duk. Türkler başka milletlerin vatanında böyle bir harekete kalkışmazlar.” Savaş artıkları arasında yırtılmış ve terk edilmiş bir de Yunan bayrağını gören Başkomutan, eliyle bayrağın yerden kaldırılmasını işaret ederek şöyle konuşmuştur: “Bayrak bir milletin bağımsızlık işaretidir. Düşman da olsa hürmet etmek gerekir. Kaldırıp topun üzerine koyunuz.” 10 Eylül 1922 günü Gazi, arabasıyla İzmir’e doğru ilerlerken “Bir rüya görmüş gibiyim” diye mırıldanmış ve İzmirliler tarafından büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştır. Gazi, hükümet konağının balkonundan kendisini çılgınca sevgi gösterisinde bulunan İzmirlileri selamlarken, onlara şöyle seslenmiştir: “Başarı benim değil, milletindir.” O gün, İzmir Valiliği’nin önünde atının kuyruğuna bağladığı Yunan bayrağını yerlerde sürükleyen Süvari Üsteğmen Çolak İbrahim’i gören Gazi, emir çavuşu Ali Metin’le, ona şu haberi yollamıştır: “Bayrağı yerde sürmesinler. Bu bizim adaletimize yakışmaz” demiştir. Bunun üzerine Yunan bayrağı atın kuyruğundan çözülmüştür. Bu olay, Gazi’nin, on gün içinde ikinci Yunan bayrağına saygısıdır. O gece, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Karşıyaka’daki İplikçizade Köşkü’nde kalması planlanmıştı. Gazeteci Ruşen Eşref Bey, o günü şöyle anlatır: Köşkün önüne gelindiğinde, Gazi, kocaman Yunan bayrağının merdivene serildiğini görmüş ve niye Yunan bayrağının yere serildiğini sorduğunda, şu yanıtı almıştır. “Yunan kralı, Türk bayrağına basarak bu köşke girdi, siz de intikamımızı alın” olmuştur. Atatürk’ün saygısı “O, geçmişte hata etmiş. Bir milletin bağımsızlığının sembolü olan bayrak çiğnenmez” diyen Gazi, “Ben onun hatasını tekrar edemem” demiş ve bayrağı yerden kaldırtarak köşke girmiştir. Bu saygı, Gazi tarafından bir saat içinde düşman bayrağına yapılan ikinci saygıdır. Yunan Başbakanı Venizelos, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine Türkiye’ye gelmiştir. 30 Ekim 1930 günü, Ankara’da taraflarca “TürkiyeYunanistan Ticaret Antlaşması” imzalanır. 12 Ocak 1934 günü, Yunanistan Eski Başbakanı Elefterios Venizelos, askeri ve diplomatik alanda yenilgi üstüne kendisini yenilgiye uğratan Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk’ü “Nobel Barış Ödülü”ne aday göstermiştir. Geçen yüz yıl içinde, iki ülke bireyleri, “iki ülke arasında dostluk niye devam etmiyor” sorusunun yanıtı aramışlardır. Savaşın, emperyalist ülkelerin bir oyunu olduğunu tespit eden Yunanlılar bu savaşa, “Küçük Asya Felaketi” diyerek artık iki ülke arasındaki savaşın son olmasının istemektedirler. Türk milleti ise Atatürk’ün, “Haklı vatan savunmamız için buna mecbur olduk” sözüne uyarak, iki ülke arasında barış dolu günler istemektedirler. Yeter ki hükümetler, savaş çığırtkanlığı yapmasınlar. Gazetecilik ve bayram günleri... Hep söylediğimiz bir cümledir: “Cumhuriyet’in patronu yok, gazetenin sahibi okurlarıdır...” Okurumuzun karşısına her gün Türkiye’nin en iyi gazetesiyle çıkmak için emek harcıyoruz. Yarın başlayacak Şeker Bayramı’na arkadaşlarımla birlikte günler öncesinden hazırlandık. Tatil boyunca özel haberlerle, çarpıcı yazı dizileriyle, özel eklerle okurumuza sesleneceğiz... 3 Haziran 63’ü... Bugün yazarımız Enver Aysever’in kaleminden Nâzım Hikmet’in “Tepeden Tırnağa İsyan” öyküsünü okumaya başlayacaksınız. Aysever, ölümünün 56. yılında memleket şairi Nâzım Hikmet’i 3 günlük yazı dizisiyle okurla buluşturuyor. Şiire tutkun, yaşamdan alacaklı, sevdayı en ince şekilde dile getiren, hasreti en kederli hisseden Nâzım Hikmet’in öyküsünü elinizden bırakamayacaksınız... Her yönüyle Çin... Mayıs ayında iki arkadaşımız Çin’i okurlarımız için gezdi, inceledi. Dış Haberler Müdürümüz Mine Esen ve Ankara’daki diplomasi muhabirimiz Hüseyin Hayatsever Çin’i her yönüyle okurlarımıza aktaracak. “Asya’nın devi, ABD’ye kafa tutan, yükselen güç” gibi yorumlarla anılan Çin’in küresel mücadelesinde, tarihi İpek Yolu’nu canlandırma hedefine sahip dev “Kuşak, Yol İnisiyatifi” önemli bir kart. Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya uzanan kara, hava, deniz taşımacılığıyla geniş bir ağ oluşturmayı hedefleyen ülke, yıllar boyu sessiz ilerleyişini artık dünyaya ilan etmek ister görüntüde. ABDAvrupa ittifakı son dönemde “ticari savaşlar”, İran’dan Rusya’ya pek çok konuda farklı tutumlarla örselenirken küresel dengeler açısından dikkatler, Çin’in epey önceden çıktığı, şimdilerde herkesin pür dikkat izlediği “kendi modelini inşa etme” yolculuğunda. Perşembe gününden itibaren Mine Esen ve Hüseyin Hayatsever’in Çin izlenimleri için yolculuğa hazır mısınız? Özel haber dosyası... Cumhuriyet’in simge isimlerinden Miyase İlknur’un o eşsiz üslubuyla özel haber dosyamız büyük yankı yaratacak. İstanbul’un Beykoz ormanları ve sit alanları belediye tarafından nasıl peşkeş çekildi. Hanedan ve yakınlarının akçeli işleri. Yazarımız Miyase İlknur’un haber dosyası Ankara’da büyük yankı yaratacak... Üniversite adaylarını unutmadık... Biliyoruz bayram tatili uzun. Üniversite sınavına hazırlanan gençlerimiz için bu tatil daha da uzun sürecek. Saatler, dakikalar bitmeyecek. 1516 Haziran’da üniversite sınavına girecek öğrencilere bir müjdemiz var. 7 Haziran’da Temel Yeterlilik Testi (TYT), 8 Haziran’da Alan Yeterlilik Testi (AYT) için sınava hazırlık eki veriyoruz. Palme Yayınları ile yaptığımız işbirliğinin öğrencilere büyük yarar sağlayacağı inancındayız. Sınavlara hazırlık konusunda yetkinliğini kanıtlamış olan Palme Yayınları’nın öğretmenleri TYT ve AYT’de çıkacak yeni nesil sorulara en yakın soruları üretmek için çalışıyorlar. Öğrencilerimize şimdiden başarılar diliyoruz. HHH Bayramı ailelerinden mahrum cezaevinde geçirecek eski çalışma arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşması dileğiyle... Tüm Cumhuriyetçilere mutlu bayramlar... Tuncay Mollaveisoğlu Cumhuriyet’te Araştırmacı gazeteciliğin iddialı isimlerinden, değerli meslektaşım Tuncay Mollaveisoğlu bugünden itibaren Cumhuriyet ailesine “merhaba” diyor. Ege Bölge Temsilciliğimizi üstlenecek olan Mollaveisoğlu özel haberleriyle, yorumlarıyla, YouTube’dan yayına başlayan Cumhuriyet TV’de yapacağı programlarla bize güç katacak. Her hafta cuma günleri yayımlanan Cumhuriyet Ege’de köşe yazılarıyla okurumuzla buluşacak Mollaveisoğlu’na “hoş geldin” diyoruz... 19 Mayıs ekimizi bürolarımızdan alabilirsiniz... “19 Mayıs’ın 100. yılında tarihi bir sayıyla” çıktık. Okurlarımızın büyük ilgisiyle mutlu olduk. Arkadaşlarım bir aylık özverili çalışmayla “evlerde, kütüphanelerde saklanası bir eser” ortaya koydu. Cumhuriyet’in “19 Mayıs 2019” tarihli sayısına ulaşamayan okurlarımız için ek baskı yaptık. Okurlarımız İstanbul Şişli’deki merkez binamız ile Ankara ve İzmir’deki bürolarımızdan 100 sayfalık gazetemizi temin edebilirler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle