19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 132 HAZİRAN 2019 PAZAR Devrimcilere veOrhan Kemal Roman Armağanı ‘Sus Barbatus’a verildi Gezi şehitlerine Toplumcu gerçekçi edebiyatımızın en önemli isimlerinden Orhan Kemal, ölümünün 49. yılında düzenlenen törenle anıldı. Aynı törende 2019 Orhan Kemal Roman Armağanı da “Sus Bar batus” romanıyla Faruk Duman’a takdim edildi. Mayısın son günü düzenlenen anma, Beyazıt Orhan Kemal KüAYÇA tüphanesi Konferans HAN Salonu’nda yapıldı. Törende, 2019 Orhan Kemal Roman Armağanı, Hep Kitap tarafından yayımlanan “Sus Barbatus” adlı eseri ile Faruk Duman’a verildi. Duman eserini, 12 Eylül’de işkenceye maruz kalmış devrimcilere ve Gezi şehitlerine adadı. Erendiz Atasü, Ataol Behramoğlu, M. Nuri Gültekin, Çimen G. Erkol, Adnan Özyalçıner, Tahir Şilkan ve Nazım K. Öğütçü’den oluşan Orhan Kemal Roman Armağanı Seçiciler Kurulu 73 eser arasından 48. Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, “Sus Barbatus” romanına, 1980 öncesi Türkiyesi’nin Doğu bölgesinde, ağır kış koşulları altında, ülkedeki siyasi gerginlik ve güvensizlik ortamını, bir köydeki farklı karakterler üzerinden başarıyla anlatması, insani zaafların taşrada sıkışmış insan gerçekliğinin yanında insanın direnç gücünü de farklı bir dil ve üslupla dile getirmesi nedeniyle değer görmüştü. ‘Halkı onlardan öğrendim’ Törende konuşan Faruk Duman 2000 yılında, henüz 23 yaşındayken aldığı Sait Faik Ödülü’nün ve Orhan Kemal Roman Armağanı’nın kendisi için çok önemli iki ödül olduğunu söyledi. 80’li yıllarda Kars’tan Balıkesir’e göç ettiklerini, Orhan Kemal’le tanışmasının çok küçük yaşlarda başladığını anlatan Du KADİR İNCESU Işık Öğütçü, Faruk Duman ve Yıldız Öğütçü (soldan sağa) man, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Abim benden 11 yaş büyük ve o dönem Kars’ta devrimci harekât çok yoğun. Göç ederken abim, yakılanların ve gömülenlerin dışında kalan, kurtarılmış kitapları gazete kâğıdına sarıp taşımış. Bana o kitapların içinden verdiği ilk kitap “Önce Ekmek”ti. “Önce Ekmek” çok büyük ve önemli bir öykü kitabıdır. Fakat, ilkokula gidiyorum, Tom Sawyer okuyorum bana getirip “Önce Ekmek” veriyor. O yaşlarda Orhan Kemal’den az çekmedim diyebilirim, abim çok büyük hayranıydı. Ben halkın nasıl konuştuğunu Orhan Kemal’den ve Yaşar Kemal’den öğrendim. “Sus Barbatus”la ilgili ‘Bu konuşmalar çok gerçekçi’ diyor insanlar. Bunun bizim edebiyatımızda nasıl yapıldığını öğrendim. Yazı yazarken insanları bir malzeme olarak görmemek; onların arasında olmak, gözlemlemek ve aynı dili konuşmak çok önemli. Dolayısıyla bu yüzden, asla malzemelerim değil de dostlarım olmuştur onlar. Sonra bende kalan tortuları yazarım.. Ama zannediyorum bizim dilimizle yapılan edebiyatın en sağlam en öğretici metinleri onlar, özellikle 80’e kadar onlardan çok şey öğrendim.” Romanın üzerinde üç yıl çalıştığını belirten Faruk Duman, 79 yılında geçen eserin, sürekli gidip geldiği Ardahan’da dinlediği hikâyelerle ortaya çıktığını belirtiyor ve ekliyor: “Orada Kenan’la ilgili bir hikâye dinledim. Adamın biri çok yoksuldur ve derler ki “Git ormanda bir domuz avla, onu götürüp İstanbul’da Antalya’da bir otele satarsın, gavurların kaldığı oteller onları alırlar, sen de biraz geçinirsin.” Onun da aklına yatıyor ve bir domuz vuruyor. Bunu bana gece 3’te oradaki bir arkadaş anlattı, “Sonunda ne oluyor?” dedim, “Onu bilmiyorum abi” dedi. Ben orada yarım bir hikâye dinleyince onu yazabileceğimi düşündüm. Üç yıl boyunca da yazdım. Bu romanın asıl sahibi, 12 Eylül’de çok acı çekmiş, işkence görmüş, yaşayan kişiler. ‘Sus Barbatus’u Artvinli ve Ardahanlı devrimcilere adıyorum, onlara ülkemiz adına da teşekkür ediyorum. Bir de bugünden, içinde bulunduğumuz günden dolayı Gezi şehitlerine adıyorum.” ‘Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü’ Edip Akbayram’ın Türk müziğinin efsane sesi ve Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu üyesi Edip Akbayram, Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü’ne değer görüldü. Ödülünü bugün Moskova’da düzenlenecek ‘Nazım Hikmet’i Anma Törenleri sırasında alacak olan Akbayram, “Çok büyük bir onur benim için. Torunlarıma bırakacağım güzel bir miras” dedi. Türk ve dünya şiirinin büyük ustalarından Nâzım Hikmet, vefatının 56. yıldönümünde Moskova’da anılacak. RusTürk İşadamları Birliği’nin (RTİB) organizasyonuyla yapılacak anma töreninde ‘Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü’ Türk müziğinin efsane sesi ve Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu üyesi Edip Akbayram ile Türkolog Prof. Dr. Dmitriy Dmitriyeviç Vasilyev’e verilecek. Torunlarıma miras RTİB tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada, Edip Akbayram’ın Türk halk kültürü ve şiirini modern pop müziği ile birleştirerek büyük kitlelere ulaştırdığı ve toplum sorunlarına her zaman duyarlı kalmış saygıdeğer bir sanatçı olduğu ifade Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü, Türk müziğine verdiği emek ve katkılarından dolayı Edip Akbayram’a verildi. edildi. “Türk müziğine vermiş olduğu emek ve katkılarından dolayı bu ödüle layık görüldü” denildi. Nâzım Hikmet’in sevgi, barış, dostluk ve özgürlüğü şiirleriyle dünyaya ulaştıran bir dünya şairi olduğunu belirten Edip Akbayram, “Biz Nâzım’ın değerini çok geç anladık” dedi. 50 yıllık sanat hayatında 500’e yakın ödül aldığını belirten Akbayram, “Ancak bu ödülü almak herkese nasip olmaz. Çok büyük bir onur benim için. Çocukları ma, torunlarıma bırakacağım güzel bir miras” diye konuştu. Mezarı başında anılacak Bugün saat 18.00’da Russkaya Pesnya Teatr’da ‘Moğollar’ ve MÜYORBİR Başkanı Burhan Şeşen konseri ile başlayacak anma töreni, yarın saat 11:00’de Nâzım Hikmet’in Novodeviçi’deki mezarı başında sona erecek. Törene, Nâzım Hikmet Vakfı temsilcileri, sanatçılar, edebiyatçılar ve sevenleri katılacak. Öykü Gazetesi kapandı 3yıl önce yayın hayatına başlayan ve bu zamana kadar 32 kez çıkan Öykü Gazetesi, Haziran 2019 sayısıyla son baskısını yaptı. Gazetenin Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Emeği geçen yazarlarımıza, okurlarımıza, yayıncılarımıza teşekkürler. Bugün var olan, yarın çıkacak olan öykü yayınlarını desteklemeniz dileğiyle... Hoşça kalın sevgili dostlar!” denildi. Tweet’te ayrıca indirilebilmesi için son sayının linki paylaşıldı. l Kültür Servisi Gülsin Onay çocuklarla buluştu Zuhal Müzik, Akıllı Baykuş Platformu ve Ataşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle gerçekleşen ‘Genç Müzisyenlere Müzik Odaları Kuruyoruz Projesi’ kapsamında, dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay çocuklarla buluştu. Projeden elde edilen gelirle kurulan yeni müzik sınıfı 29 Mayıs Çarşamba günü bir etkinlikle kutlandı. Gülsin Onay müzik sınıfının açılışında çocukların klasik müzikle tanıştırılmalarının önemini vurguladı. Çocukların klasik müzikle tanışmasını amaçlayan bu proje kapsamında soruları yanıtlayan Onay, “Ailelerin imkânları çerçevesinde çocukların klasik müzikle tanışması çok önemli. Bir koroya dahil olmaları ya da bir enstrüman çalmaları küçük yaşta ufuklarını açar” dedi. Onay, söyleşinin ardından Chopin, Mozart ve Ahmet Adnan Saygun’un eserlerinden oluşan bir dinleti verdi. ‘Güzelim Dünya Elveda ve Merhaba Kâinat’ Gazeteciye kelepçe taktır; fotoğrafını dağıt, sonra çok ayıp oldu diye çok üzül... Kadın avukatın etek boyuna kafayı tak, sonra derhal gereği yapılacak de... Gazeteciyi, avukatı, öğretmeni, öğrenciyi sille tokat dövdür, sonra yanlışlık oldu de, sorumlulara ceza kesme... İşkenceye sıfır tolerans de; hapishanelerde fiziksel ve insan onuruna yönelik işkencenin sonu gelmesin! Kov, görevden aldırt, sürgün et, başka yere gitmesin diye, altına koltuk ver... Vah vah yine aldatılmışlar! 17 yıldır, onuncu sınıf taşra sirkine dönüştürdüğün yargı mekanizmasını düzeltme niyetine tam da İstanbul seçimi öncesi “Yargı Reformu”ndan söz et! Ha ha ha!!! Buna kargalar da güler... Siz en iyisi yandaş televizyonlarınızda bu kez penguen değilse de, karga belgeseli gösterin... Biz de işimize bakalım! HHH Nâzım Hikmet “Güzelim Dünya Elveda ve Merhaba Kâinat” dediğinde, tarih 3 Haziran 1963’tü. O sonsuzluğa yürüdüğünde ben lise öğrencisiydim... Onunla hiç karşılaşmadım. Ama dünyanın her yerinde hep ona sarıldım. Yeryüzündeki tüm haksızlıklara onunla direndim. Onunla âşık oldum. Dünyanın ve insanın harikuladeliğine onunla inandım. Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Moskova’da Nâzım Hikmet’i anma törenlerinde olacağım. Hem bu akşam sahnede, hem yarın sabah mezarı başında ona dair bir şeyler anlatacağım... O bir bütündür En başta onun bütünselliğini anlatacağım: İnançları, düşüncesi, yaşamı, eylemleri, aşkları ve eseri bir bütündür. Politik inançlarıyla, sanatsal yaratıcılığıyla ve cesaret örneği diye nitelediğim yaşamıyla o bir bütündür. Ulusal kimliğine tutkun, yurtsever şairle, yaşamını enternasyonalizme adamış, dönemin tarihsel determinizmine meydan okuyan, ideal bir gelecek umuduna hep bağlı kalan, asla ödün vermeyen şair bir bütündür. “ROMANTİK KOMÜNİSTTİR” diyeceğim. Sömürüsüz, baskısız, adil, eşitlikçi, özgürlükçü, daha güzel, daha iyi, daha doğru bir dünya özlemiyle doludur. İdeal bir gelecek inancından hiç vazgeçmez. Onun şiiri, yaşamın her alanını kapsar. Ama en çok “öteki” dediklerimizi kapsar. Ezileni, haksızlığa uğrayanı, susturulanı, görmezden gelineni, sesini duyuramayanları, suskunluğa, yokluğa, yoksulluğa mahkum edileni kapsar... Yeryüzünü kucaklarken emperyalizme, faşizme, sömürüye, baskıya, haksızlığa, eşitsizliğe başkaldırır. “YARATICIDIR” diyeceğim... Kendinden önceki Türk ve dünya şiirini çok iyi biliyor; yeni şeyler söylemek için, yeni formlar gerektiğine inanıyordu. Şiirimizin hem içeriğini, hem biçimini değiştirecekti. “EVRENSELDİR” diyeceğim. O, hapishanede dört duvar arasından, yeryüzüne uzanır, evrene açılır. Yerelin derinliklerinden evrensele ulaşırken, şiiri, 20. yüzyıl dünya siyaset tarihinin bir mikrokozmosunu oluşturur. “DİRENİŞÇİDİRCESURDUR” diyeceğim... Ne baskı, ne hapis, ne sürgün, ne de ölüm tehditleri, direncini yenemedi, tam tersine özgürlük ve direniş ruhunu tutuşturdu. Onun cesareti, insan onurunun, insan olmanın onurunun hizmetindeydi. “ÂŞIKTIR” diyeceğim: Yaptığı her işe aşkla sarıldı. Aşkla yaşadı, aşkla yazdı... Bir kadına âşık olmakla, insanlığa âşık olmak, ideallerine âşık olmak arasında ayırım yapmadı. “Bir kadını sever gibi kâinatı sevmeye koyuldum” diyordu. Türkçem yaşadıkça Hapsetmek, tutsak etmek, öldürmeye kalkmak, vatandaşlıktan atmak, yasaklamak, unutturmaya çalışmak... Gördünüz işte hiçbiri “tutmadı”. Zaten kendi de söylemişti. Piraye’ye mektubunda yazmıştı: “Ben kendimin, her namuslu insan gibi yurtsever ve halkını sever olduğunu bildikten, bu hususta vicdanım rahatken, birkaç münferit yalan kusmuş, umurumda değil. 20 sene sonra, 50 sene sonra, birçoğunun adını bile unutacak Türk milleti... Halbuki bu millet var oldukça, yeryüzünde Türkçem konuşuldukça, ben bu dilin ve bu halkın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşayacağım. Sen üzülme.” Aynen dediği gibi oldu. Bugün Nâzım Hikmet ,Türkçemin ve halkımın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşamaya devam ediyor hâlâ! HHH Hapisteki Sevgili Arkadaşlarım, Moskova’da sizi düşünüyorum: İçimden şöyle bir düşünce geçiyor: Başkan Putin’e rastlasam... Bir telefon ettirsem... Acaba, sizden bir kaçınızın salıverilmesi için ricada bulunsa, işe yarar mı... Yani Trump ya da Merkel kadar hatırı olmaz mı??? Hepinize iyi pazarlar ve şeker gibi bayramlar! Piyanist Miskciyan ilk defa Türkiye’de 1995 doğumlu genç piyanist Artun Miskciyan, Amerika, Kanada, İtalya, İspanya gibi birçok ülkede verdiği resitallerden sonra, 12 Haziran’da ilk defa İstanbul Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde dinleyicileri ile buluşacak. Miskciyan, İstanbul Resitali’nde, Chopin, Schubert, Rachmaninoff, Medtner ve Lyapunov gibi bestecilerin eserlerinin yanı sıra, sanatçı kendi bestelerini ve bazı kültürel ezgilerin uyarlamalarını da programına dahil edecek. Biletler biletix.com ve PSM gişelerinden temin edilebilir. Türkiye’den ve Dünyadan İki Büyük Portre Sosyalist Düşünce ve Eylemin İki Anıt İsmi Rosa Luxemburg Her ?eye Ra?men Tutkuyla Ya?amak Annelies Laschitza Almancadan Çeviren: Levent Bakaç Behice Boran Ö?retim Üyesi, Siyasetçi, KuramcÛ Gökhan AtÛlgan Önsöz: Cem Eroğul 2. BasÛm 3. BasÛm Behice Boran ve Rosa Luxemburg biyografileri okurlarla yeniden buluştu! Gökhan Atılgan imzalı Behice Boran biyografisi, “Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı” yönleriyle çepeçevre bir portre çizerken, yakın tarihimizin siyasal ve ideolojik tartışmalarına da odaklanıyor. Annelies Laschitza imzalı Rosa Luxemburg biyografisi ise “Hayat piyanosunda bütün parmaklarını kullanmak isteyen” bu büyük devrimciyi anlatan en kapsamlı biyografi olarak kabul ediliyor. Şimdi yeniden www.yordamkitap.com internet sitemizde, diğer internet satış noktalarında ve kitapçılarda! YordamKitap YordamKitap YordamKitap www.yordamkitap.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle