17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 95 MAYIS 2019 PAZAR KURTULUŞ ARI TGC’den gazetemize 3 ödül Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri önceki gün Taksim’de bulunan The Marmara otelde düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Sunuculuğunu TGC Onur Kurulu Üyesi Gökmen Karadağ’ın yaptığı törende bir dakikalık saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı. Olcayto, “Başarı ödüllerinde 60’ıncı yılımızı doldurmuşuz. 60 yıldır sizlerle birlikte olmaktan sevinçliyim” ifadelerini kullandı. Olcayto şöyle devam etti: “Bugün dünya basın özgürlüğü günü. Her yıl olduğu gibi bu yılı da buruk karşıladık. Oysa bizim gönlümüzde yatan, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kalkması, OHAL ile kalkan temel hak ve özgürlüklerin yurttaşlara iade edilmesi, haberin serbestçe dolaşabilmesiydi. Ama gönlümüzde yatan olmadı. Gazeteci potansiyel suçlu değildir. Gazetecilik suç değildir. Bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.” ‘Gazeteme adıyorum’ Ekonomi dalında ‘Emsalsiz ihanet’ haberi ile ödüle layık görülen Hazal Ocak, ödülünü Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya’nın elinden aldı. Ocak ödülün kendisi için çok kıymetli olduğuna değinerek haber için çok emek harcadıklarını söyledi. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği ‘İstanbul’a ihanet ettik’ cümlesinin dosyasına ulaştık” diyen Ocak şöyle devam etti: “Kadim kent İstanbul’da parsel parsel rant oyunlarını ortaya çıkardık. Bu haberi ödüle layık gören jüriye çok teşekkür ediyorum. Bugün dünya basın özgürlüğü günü. Maalesef ki Türkiye’de basın özgürlüğü yok. Cumhuriyet çalışanlarının da aralarında bulunduğu onlarca gazeteci ce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 60’ıncısını düzenlediği Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri, Taksim’de bulunan özel bir otelde sahiplerini buldu. Biri özel toplam 24 ödülün dağıtıldığı gecede muhabirlerimiz Hazal Ocak, Seyhan Avşar, Ceren Çıplak Drillat ve Süleyman Tosunoğlu ödüllerini aldı Hazal Ocak Aykut Küçükkaya Ceyhun Çıplak Serkan Ozan Seyhan Avşar Doğan Hızlan zaevinde. Gazeteci olmak benim küçüklük hayalimdi. Bu yolculuğa çıkmamdaki en büyük etken de gerçeğin peşinden ayrılmadığı için katledilen Uğur Mumcu’dur. 4 gün sona gazetemizin 95. kuruluş yıldönümü. Bu ödülü Türkiye’nin aydınlanması için 95 yıldır bedel ödeyen gazetem adına alıyorum. Ayrıca bu ödülü Aykut abinin elinden almak benim için bir onur. Haberden başka derdi olmayan ve her zaman muhabirin gücüne inanan, ona destek olan ve beni yetiştiren Aykut Küçükkaya’ya teşekkür ediyorum.” Ayşe Öğretmen’e adadı Ödülünü gazeteciyazar Doğan Hızlan’ın elinden alan Seyhan Avşar ise çocuklar için çağdaş ve demokratik bir ülke umut ettiğini belirterek, “Ödülümü ‘Çocuklar ölmesin’ dediği için şu an Diyarbakır Cezaevi’nde olan Ayşe Öğretmen’e, 1.5 yaşındaki kızı Deran bebeğe, dört duvar arasında büyümek zorunda kalan tüm ço cuklara ve Cumhuriyet davası kapsamında haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde olan meslektaşlarıma adıyorum” dedi. Avşar, “Stajyerlik dönemimde ‘iyi bir insan olmadan iyi bir gazeteci olunamayacağı’ sözünü kulağıma küpe yaptığım Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’ya, meslekte önemli pozisyonlarda olan isimlerin muhabirlikten gelmiş olmasının ne kadar kıymetli olduğunu attığımız her adımda bizlere hissettiren haber müdürüm Murat Hantaş’a, beni ve haberlerimi her daim destekleyen eşim Nesrullah Oğuz’a çok teşekkür ederim” ifadelerini kullandı. ‘Kadın görünür olmalı’ Ceren Çıplak Drillat ve Süleyman Tosunoğlu’nun ödülünü gazetemiz Yazıişleri Müdürü Serkan Ozan aldı. Ozan, Çıplak’ın anne olmaya hazırlandığı için törene katılamadığını belirterek mesajını okudu. Çıplak me sajında, “Öncelikle ödüle değer gören jüriye ve gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’ya teşekkür ederim. Sarı Yelekliler, Paris duvarlarına yazmıştı: ‘Daha güçlü hayaller kuracağız.’ Evet, daha güçlü hayaller kurmalıyız. Sarı Yelekliler eyleminin ateşlendiği gün, aynı sayıda, hatta bazı kaynaklara göre daha fazla olan ‘Mor Fularlılar’ yani kadınlar, Paris’in başka bir bölgesinde ‘cinsiyetçiliğe hayır’ dedi. Ancak gündeme gelmedi! Daha sonra, Sarı Yelekliler’in içinden binlerce kadın ‘Kadın Sarı Yelekliler’ diye bir oluşum başlattı ve eylemler yaptı. Ancak yine yeteri kadar gündeme gelmedi. Sarı Yelekliler’i dünya konuştu, dünya takip etti, mercek altına aldı. Ancak kadınların talepleri dünya gündeminde yer bulmadı. Bu ödülü, yeleklerinin ya da fularlarının rengine bakılmaksızın, kadınların görünür olması adına alıyorum” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet ANAYASAYA AYKIRI KARARI Eczacılık birincisine iyi haber CÜNEYT MUHARREMOĞLU Diyarbakırlı Rengin Türk, Eczacılıkta Uzmanlık Sınavı’nda Türkiye 1’incisi oldu. Türk, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni seçti. Ancak ataması yapılmadı. Türk, okulun bu kararına karşı idare mahkemesine dava açtı. İdare mahkemesi de olumsuz yanıt verdi. Son kararı veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi ise anayasaya aykırı diyerek ret kararını kaldırdı. ÖSYM’nin yaptığı Eczacılıkta Uzmanlık Sınavı’nda Rengin Türk 77.76081 puan ile Türkiye 1.’si oldu. Türk, ilk tercihi olan Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Klinik Eczacılık Anabilim Dalı’nı seçti. Okul yönetimi, Türk’ün başvurusu geri çevirdi, atamasını yapmadı. Türk, herhangi bir davası veya olumsuz bir durumunun olmadığını belirterek, okulun kararını yargıya taşıdı. İzmir 1. İdare Mahkemesi, Türk’ün talep ettiği, yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verdi. Türk bu kez, İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Dosyaya bakan 5. İdari Dava Dairesi 22 Nisan’da verdiği kararda, yerel mahkemenin kararını kaldırdı. Suç ve cezanın şahsiliği Dairenin karar gerekçesinde özetle şöyle denildi: “Bakılan davada, herhangi bir suçtan hüküm giydiği tespit edilmemiş. Devletin ve kurumun güvenliğini tehlikeye düşürebilecek ideolojik veya yasadışı faaliyetlerde, olumsuz tutum ve davranışlar içerisinde bulunduğunu ortaya koyan hukuken kabul edilebilir somut bir tespit yok. Hakkında herhangi bir adli işlem ve soruşturma bulunmuyor. Güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilmek suretiyle atamasının yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka uyarlık görülmemiştir. Ayrıca kendi ailesinden olsa dahi, davacının abisinin fiil ve eylemlerinden sorumlu tutularak işlem tesis edilmesi, suç ve cezaların şahsiliği ilkesine ve yukarıda yer verilen Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil edecektir.” l İSTANBUL BM’den 5 talepBarış Akademisyenleri yargılanmalarıyla ilgili kaygılarını iletip mektup yolladı CUMARTESİ ANNELERİ EYLEMİNİN 736. HAFTASI Yaman ve Gül’ün akıbeti soruldu Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 736’ncı haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak, polisler tarafından her hafta olduğu gibi yine ablukaya alındı. Cumartesi Anneleri, 4 Mayıs 1992’de gözaltına alınıp öldürülen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün akıbetini sordu. İHD İstanbul Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Besna Tosun, “Özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın 19 Aralık 2011 tarihinde infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandığını belirterek “Çarkın, Yaman ve Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı. Çarkın’ın ifadesine rağmen Ankaraİstanbul arası gidip gelen dosyada bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadı” dedi. Konuşmaların ardından 3 Mayıs Dünya Gazeteciler Günü vesilesiyle aileler ellerindeki karanfilleri eylemi takip eden gazetecilere verdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet TTB üyelerine cezaya uluslararası tepki Uluslararası sağlık kuruluşları “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyen TTB üyelerine verilen hapis cezalarını kınadı. TTB’nin 11 eski Merkez Konsey üyesi hakkında, Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin yaptıkları “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması nedeniyle açılan davada, mahkeme ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlarından 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Sanık Hande Arpat sosyal medya paylaşımları nedeniyle ayrıca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı. Dünya Tabipler Birliği (WMA) ve Av rupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME), verilen hapis cezalarını kınayan ortak bir açıklama yayımladı. CPME Başkanı Prof. Dr. Frank Ulrich Montgomery, “Şiddeti kınamak, insan haklarını ve barışı savunmak suç değildir. Mahkeme sonucunu büyük bir üzüntüyle karşılıyoruz” dedi. İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) Genel Direktörü Donna McKay, “Bu haksız cezalar, açıkça TTB’yi ve düşüncelerini açıkça söylemeye cesaret eden sağlık çalışanlarını susturma ve sindirme amaçlıdır” dedi. l Haber Merkezi Birleşmiş Milletler (BM) özel raportörleri, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı barış bildirisine imza atan ‘Barış için Akademisyenler’e yönelik hapis cezalarından dolayı kaygılarını Türkiye’ye açık bir mektupla sundu. Özel raportörler, bildiriye imza atan akademisyenlere yönelik cezalar hakkında rapor hazırlayıp Türkiye’den detaylı bilgi talebinde bulundu. Raportörler, hapis cezası verilen insan hakları savunucusu ve akademisyen Şebnem Korur Fincancı ve İnsan Hakları Derneği kurucularından ve akademisyen Gençay Gürsoy ve yargılanan diğer ‘Barış İçin Akademisyenler’in durumunun yarattığı ‘ciddi endişelerini’ paylaştı. Raporda, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkını meşru biçimde kullanan akademisyenlerin ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla yargılandığının altı çizildi. Özel raportörler kanunda suç olarak tanınan bu eylemin, akademisyenlerin meşru eylemlerini yasadışı hale getirmek için kullanıldığına yönelik endişe duyduklarını ifade etti. Özel Raportörler David Kaye, Clement Nyaletsossi Voule ve Michel Forst, Türkiye’den söz konusu yargılamalarla ilgi 1li şu taleplerde bulundu: Akademisyenlerin insan hakları sözleşmelerine aykırı şekilde yargılanma 2sı iddiaları hakkında bilgi ve yorum; Yargılamanın uluslararası insan hakları standartlarıyla nasıl bağdaştığına 3dair Türk tarafının görüşü; Türkiye’nin ulusal güvenlik mevzuatının uluslararası insan hakları standartlarına uygunluğunu sağlamak için ne 4gibi önlemler aldığı konusunda görüş; Bir barış bildirisi imzalayanların kavuşturmaya tabi tutulması ve mahkum edilmesinin Türk hükümetinin barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarının meşru şekilde uygulanmasına saygı duyma ve bu hakları koruma yükümlülü 5ğüyle nasıl bağdaştığına dair detaylı görüş; Türkiye’de İnsan Hakları savunucusu ve gazetecilerin barışçıl ve meşru çalışmalarını herhangi fiziksel ve adli tacize maruz kalmadan yürütmelerini garanti almak için ne gibi adımlar attığı hakkında görüş. l İSTANBUL/Cumhuriyet İstanbul’da hiçbir şey araştırması sürüyor! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yarından itibaren kamuoyu ile daha güçlü paylaşmayı planladığı “İstanbul Gönüllüleri” çalışması sırasında konuştuk.  Türkiye’nin gündeminde “İstanbul seçimleri ne olacak” sorusu var. İmamoğlu’nun gündeminde ise “İstanbul’un daha iyi yönetilmesi için öncelikli olarak yapılması gerekenler” listesi var. İmamoğlu’nun kafasında “Seçim iptal edilirse ne olur” sorusu yok. Bu sorunun sorulmasını bile, “Kulvarı değiştirmek”, “Konuyu AKP’nin istediği mindere çekmek” olarak değerlendiriyor.  Yol haritası şöyle: Belediye Başkanı sorumluluklarına odaklanmak.  İstanbulluların, “İmamoğlu döneminde kentte neler olacak” sorusuyla ilgili kalmasını sağlamak. İstanbul Gönüllüleri projesini öne çıkarmak. YSK konusunu ağırlıklı olarak partinin, hukukçuların irdelemesine bırakmak. Bunu yaparken, “Kimsenin hakkını yemem, hakkımı da kimseye yedirmem” duruşunu sürdürmek, hissettirmek. HHH İmamoğlu’nun 31 Mart gecesinden itibaren adım adım ördüğü, AKP’ye oy verenler dahil tüm Türkiye’de genel kabul gören tutumu süredursun, iktidarın durumu çetrefilleştirme politikası da tam gaz devam ediyor. Bir AKP klasiği ile karşı karşıyayız; kamuoyunun büyük çoğunluğunun, “olamaz” dediği, “mantıksız” bulduğu bir durumu her yöntemi kullanarak gündemde tut, kamuoyunu bıktır, “Ne olacaksa bir an önce olsun” noktasına getir, abuksubuk önerilerle kafaları karıştır, en sonunda istediğini elde et! Yöntem bu... 17 Nisan’da İmamoğlu’na mazbatasının verilmesinden sonraki durumu sütuna yatıralım... AKP, “Hiçbir şey olmadıysa da çok şey oldu” diye özetlenen olağanüstü itiraz dilekçesinde, önceki iki hafta boyunca il ve ilçe seçim kurullarına yaptığı itiraz konularını “Bir de YSK incelesin” deyip dilekçeye koydu. YSK’nin bunlara dayalı iptal kararı vermesi çok zordu. Bu yöndeki düşünceler YSK’den AKP’ye ulaştı. Bunun üzerine art arda “eklemeler” yapıldı. Eklerde de iptale dokunur bir şey yoktu. Bunun üzerine perşembe günü onlarca sandık kurulu başkanı ifadeye çağrıldı. YSK’nin AKP başvurusunu inceleme süreci devam ederken sandık kurulu başkanlarına yönelik bu tutumun nedeni aşikâr; hiçbir şey yoksa da çok şey var, duygusunu bir nebze besleyecek iklim oluşturmak. Bu kadarı AKP standartlarına göre bile fahiş! Bundan sonraki adım şu olsa gerek; tek tek seçmenlerin ifadesini almak! Süre bu kadar uzayınca ister istemez, fısıltı gazetesine gün doğuyor. Seçimi iptal ettirme çabasının Türkiye’yi kaosa sürüklemeye yenelik FETÖ planı olduğunu iddia eden bile var. YSK’nin içinden kaynaklanan kulis bilgileri ise oybirliğine dayalı bir görüşün oluşmadığı yönünde... AKP, YSK’nin şunu söylemesini istiyor: Benden kaynaklanan nedenlerle seçimi iptal ediyorum! HHH Konunun halk tarafına gelince... İstanbul seçimleri sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin gündeminde. Dün Ödemiş’teydik. Belediye Başkanımız Mehmet Eriş’in kıydığı nikâha şahitlik ettik, kentin pazarı olduğu için esnafı dolaştık, Elpa Kitabevi’nde okurlarla söyleştik, çarşıda yürüdük... Herkesin ilk sorusu şu oldu: İstanbul seçimleri ne olacak? Bu soruyu soranlar şu tür cümlelerle devam etti: İnanın tir tir titriyorum... Kötü bir şey olmaz değil mi? Bu kadar uzattıklarına göre bunlar kesin bir katakulli yapacaklar... Son olarak Ödemiş çarşısında yaşanmış bir olayı anlattılar. Müşteri kasaba, “Sinirsiz et istiyorum” demiş. Kasap şu karşılığı vermiş: Bu İmamoğlu’nun işi! Terzi Fikri anıldı Türkiye’nin ilk sosyalist ve halkçı belediye başkanlarından eski Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez (Terzi Fikri) mezarı başında anıldı.197980 yıllarında Fatsa’da bağımsız belediye başkanı olan Fikri Sönmez’in ölümünün 34. yılı dolayısıyla Kabakdağı Mahallesi’ndeki mezarı başında anma programı düzenlendi. Çok sayıda kişinin katıldığı anma töreninde Fikri Sönmez’in oğlu Naci Sönmez, gelenleri karşıladı. Ordu’nun Fatsa ilçesinde halkçı belediyecilik anlayışını hayata geçiren Fikri Sönmez, dönemin sağcı iktidarının hedefi haline gelmişti. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle