17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 135 MAYIS 2019 PAZAR 12 haziran’da verilecek Sennur Sezer Ödülleri’ne İlhan Sami Çomak ve Hüseyin Peker layık görüldü Direniş ve emek için... Sennur Sezer Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Sennur Sezer EmekDireniş Şiir ve Öykü Ödülleri sonuçlandı. Şiir dalında birincilik ödülüne İlhan Sami Çomak, öykü dalında birincilik ödülüne Hüseyin Peker değer görüldü. Öyküde Jüri Özel Ödülü Ayşe Nalan’a verilirken, şiir dalında Jüri Özel Ödülü ise Özlem Keskin’in dosyasının oldu. 2015 yılının ekim ayında hayatını kaybeden Sezer’in anısı ve mücadelesini yaşatmak için Gıda İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından düzenlenen ‘Sen nur Sezer EmekDireniş Şiir ve Öykü Ödülleri’ni kazananlar açıklandı. Sennur Sezer şiir jürisinin yayımladığı gerekçeli kararda “Geldim Sana” adlı dosyasıyla İlhan Sami Çomak’ın birinciliğe oybirliğiyle uygun bulunduğu belirtildi ve “Sennur Sezer, ‘Bu yüreğin dört kapısı / çaresizliğe kapalı’ der, ‘Ayrıkotları’ başlıklı şiirinde. ‘Kelebeğin uçup konmasını görmekmiş hayat’ diyen Çomak’ın şiiri, Sennur Sezer’in yüreğinin dört kapısında rengârenk kanatlarıyla, umut ve dirençle uçup durur; ayrıkotlarının uçuşudur çaresizliğe karşı” denildi. Şiir jürisi, Orhan Alkaya, Nalan Çelik, Şükrü Erbaş, Gülce Başer ve C. Hakkı Zariç’ten oluşuyor. Hüseyin Peker’in gerekçeli kararında ise “Hasır Lokantası; geleneksel hikâyeciliğin ötesinde modern öykünün yaslandığı, eksiltmeli ancak bir o kadar da yoğunlaşmış anlatım gücünü yakalamış olması, imgelerin zengin ve güçlü kullanımı, bugünün dünyasına ait insanın sesini bulması ve o sese uzam ve bağlam yaratması itibarıyla, Adnan Özyalçıner, Ayşegül Tözeren, Jaklin Çelik, Sibel Öz ve Ahmet Tulgar’dan oluşan jürimiz tarafından birincilik ödülüne layık görülmüştür” ifadeleri kullanıldı. Ödüller Sennur Sezer’in doğum gününde, 12 Haziran’da, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 18.00’de düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. l Kültür Servisi Yeni kuşak ‘yeter’ diyorÇiçekoğlu, gençlerin uzun süreli iktidarlar tarafından baskı altına alınamayacağını söylüyor Behramoğlu Nâzım’ı anlatacak Nâzım Hikmet Vakfı’nın Şişli Belediyesi ile birlikte sürdürdüğü aylık etkinliklerinden olan “Nâzım’ı Tanımak ve Anlamak” temalı söyleşi di zilerinin bu ayki konuğu Ataol Behramoğlu olacak. 8 Mayıs Çarşamba günü yapılacak söyleşinin konusu ise “Nâzım ve Puşkin”. Söyleşi saat 19.00’da, Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi, Abidin Dino salonunda halka açık olacak. l Kültür Servisi Klasik Türk Müziği’nde Valsler Avusturya Liseliler Kartçınar Klasik Türk Müziği Korosu şefleri Doç. Dr. Sıtkı Anlam Altay yönetiminde, ALD Vals Gösteri Grubu ve konuk sanatçılar eşliğinde 5 Mayıs Pazar günü saat 16.00’da Nişantaşı FMV Işık Okulları Kampüsü’nde “Klasik Türk Müziği’nde Valsler” konseri verecekler. Konserin geliri, koro ve Avusturya Liseliler Derneği (ALD) ile Feyziyeliler Işıklılar Derneği( FID)’nin eğitim bursu fonlarına bağışlanacak. l Kültür Servisi Sascha Goetzel’le 10 yıl Borusan İstanbul Filarmoni Orkest rası (BİFO) 16 Mayıs Perşembe akşamı sa at 20.00’de İstanbul Lütfi Kırdar ICEC’te, Sanat Yönetmeni ve Sürekli Şefi Sascha Goetzel Goetzel’in orkestrayla 10 yıllık bir likteliğinin şerefine özel bir konser verecek. Konserin solisti, BİFO ile Deutsche Grammophon etiketi ile çıkan albümün de solisti olan Ne manja Radulovic olacak. Sahnede Radulovic’e resim, heykel, film ve enstalasyon çalışmalarıyla tanınan; çağdaş sanat sirki olan Circo de Yakuza’nın da kurucusu Carlito Dal ceggio eşlik edecek. Konser öncesi 19.00’da yazarı Serhan Bali ile söy leşi yapılacak. l Kültür Servisi ‘İstanbul WInd Ensemble’ konseri Solist sanatçılardan oluşan “Istanbul Wind Ensemble” nefesli beşlisi, Gedik Üniversitesi, Gedik Sanat işbirliğiyle 6 Mayıs Pazartesi günü saat 15.00’de Summart Sanat Merkezi’nde müzikseverlerle buluşacak. Elif Yurdakul Baykurt (flüt), Mehmet Seyid Mas (obua), Ecesu Sertesen Gürlek (klarinet), Mert Kutluğ (fagot) ve Altuğ Tekin (korno) ’dan oluşan nefesli beşlisi konserde Carl Nielsen “Quintet for Winds Op. 43”; İlham Baran “Demet Suite”; Fazıl Say “Alevi Dedeler Rakı Masasında” eserlerini seslendirecek ve Cemal Reşit Rey’in “Üflemeli Çalgılar için Beşli” eserinin de dünya prömiyerini yapacaklar. l Kültür Servisi Feride Çiçekoğlu’nun “İsyankâr Şehir Gezi Sonrası İstanbul Filmlerinde Mahremİs yan” isimli kitabı mart ayında Metis Yayınları’ndan çıktı. “İsyankâr Şehir”, Çiçekoğlu’nun “Vesika lı Şehir” (2007) ve “Şehrin İtirazı” (2015) kitapları nın ardından çıkan, onla ORHUN ATMIŞ rın devamı niteliğinde yazılmış üçüncü kitap. Yazar, kadınların üzerlerin deki baskıya rağmen “şehre çıkmala rı” Gezi Direnişi sonrası yapılan film lere nasıl yansıdı, ya da kadınlar ha nelerde sıkışıp kaldıklarında durum larını nasıl sorguladılar gibi soruların cevabını arıyor. “Mahremİsyan” nedir sorusunun cevabını Çiçekoğlu, “İçten isyan” olarak veriyor. Ünlü ‘Türk aile yapısı’ lafı... “İsyankâr Şehir”in 3 bölümünden ilki “Zamanın Ruhu”; bu bölümde de “Sabiha’dan Aysel’e” isimli bir başlık da bulunuyor. Çiçekoğlu’nun “Vesikalı Şehir” kitabına ilham kaynağı olan Türkan Şoraylı (Sabiha) “Vesikalı Yarim” filmi ile 2012’de yayımlanmaya başlayan “Kayıp Şehir” dizisindeki Aysel (Gökçe Bahadır) karakterleri karşılaştırılıyor bu bölümde. Söyleşimiz de bu konu üzerinden ilerliyor. Çünkü “Kayıp Şehir”, baskılar nedeniyle ancak Mart 2013’e kadar devam edebildi. Örneğin, dizi bir trans karakter bulunması nedeniyle sansür görüyor. Çiçekoğlu, “Öyle bir karakter olmamasını talep etmişler, Türk aile yapısını kötü etkiliyor. Türk aile yapısı var ya her alanda önümüze sürülen...” diyor. Peki nedir o yapı? Çiçekoğlu anlatıyor: “Babanın egemen olduğu, annenin ve çocukların babanın sözünden çıkmadığı, geniş aile özelliklerini sürdüren, küçüklerin büyüklerin çizdiği çerçevenin dışına çıkamayacağı aile... Öyle bir ailede hiçbir yenilik yapamazsınız. Bireyin özgürlüğü olmaz. Türk aile yapısı denen budur. Bireyi ezen ve yok eden geleneği sürdüren, kadının özgürlüğünü dikkate bile almayan, kadınla erkeği birbirine eşit görmeyen, onları mütemmim cüz (bir Senarist, yazar ve eğitmen Feride Çiçekoğlu’nun son kitabı “İsyankâr Şehir” yayımlandı. Çiçekoğlu eserde Gezi Direnişi sonrası yapılan filmleri inceliyor. birinin tamamlayıcısı) gören, yani aynı haklara, eşit özgürlüklere sahip olamazlar, biri doğurtur, öbürü doğurur. Miras hakkının eşit olması bile istemeden kabul edilmiş bir şeydir. Türk aile yapısı bu demektir, bunun dışına çıkan şeyler sansür görür. Dolayısıyla ‘Kayıp Şehir’, o nedenle sansür görmüştür.” ‘Baskı gitgide artıyor’ Ardından kitabın da konularından biri olan Gezi Direnişi’ni tetikleyen baskı ortamının hâlâ devam edip etmediğini sorduğumda ise Çiçekoğlu, “Artarak devam ediyor” diyor. Eğitimci ve yazar, “Tabii ki bunun karşıtı da, mahremisyan da oluyor. Hatta bu kitap ilk çıktığında yerel seçimler öncesiydi. ‘İsyankar Şehir’ başlığına bizim aile çevresi dahil karşı geldi, ‘Ne isyanı, herkes ne dayatılırsa kabul ediyor’ dediler. Hayır, öyle değil işte. Seçimde gördük. Demek ki insanlar her dayatılanı kabul etmiyorlar” diye konuşuyor. Çiçekoğlu, Gezi Direnişi’nde meydanlara çıkan kitleler hakkında da “Gezi’deki gibi gençlerin yerel seçimlerde daha çok sesinin çıktığını gördük. Kuşak değiştikçe eskisi gibi çer çeveye almak mümkün olmuyor. Bunu çok uzun süre iktidarda kalan herkes görür. 10, 20, 30 sene, hatta 40. En kötüleri Portekiz’de Salazar mesela. Şili’de Pinochet, 30 sene... Yeni yetişen kuşak, ‘Yeter artık’ diyor” yorumunu yapıyor. İktidarın “Dindar nesil yetiştireceğiz” söylemlerini hatırlattığımda ise “Türk aile yapısı denen şeyin içine sıkışmış bir kuşak yetiştirmek için zaten on yıllardır uğraşılıyor. Ona rağmen olmuyor. Şimdi yetişen kuşak çok daha açık fikirli olacak. Çünkü, zamanın ruhuna aykırı. İleri gidiliyor. İnternet var insanların elinde. Kızlar o tür bir baskı istemiyor üzerlerinde. Başörtülü öğrencilerim var benim, onlar da istemiyor. Mesleklerine sahip çıkmak istiyorlar” diyor Çiçekoğlu. ‘Kötü bilirdik’ 80 Darbesi sonrası 4 yılını siyasi nedenlerle cezaevinde geçiren Feride Çiçekoğlu, o günlerle alakalı şunları söylüyor: “Raci Tetik’i yeni defnetmişler. Yargılanmadı, hiçbir şekilde hesap vermedi. İlhan Erdost’un öldürülme emrini veren kişi olduğu biliniyor... Erdost’un kızı ‘Biz iyi bilmezdik’ demiş. Ben de ekliyorum, ‘Biz kötü bilirdik.’ Bizi şahsen coplamışlığı vardır.” sinemaya uyarlanan kitabın yazarı, yönetmene cevap verdi: ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ politik bir film Çiçekoğlu’nun “Uçurtmayı Vurmasınlar” isimli romanından aynı isimle sinemaya uyarlanan ve Tunç Başaran’ın yönettiği film kült oldu. Roman, annesi hapishanedeyken onunla yaşayan Barış isimli bir çocuğun tecrübelerini ve Türkiye’deki hapishane koşullarını anlatıyor. Ancak Başaran, geçen yılın sonunda hükümete yakın bir gazeteye “Uçurtmayı Vurmasınlar” için “Politik bir film değil” yorumunu yapmıştı. Bugüne kadar o yorumla ilgili hiç açıklama yapmayan Çiçekoğlu, bu kez şöyle konuşuyor: “Politik, herkesin algısına göre değişen bir şey, gerçekten. O film 30 sene sonra hâlâ Gezi Direnişi’yle ilgili gündeme gelebiliyorsa en uzun soluklu politik filmlerden biri olduğunun göstergesidir. Ama her izleyenin bakışına göre değişir. Bana göre politik bir film mi, evet. Tabii ki politik bir film ve uzun vadeli politik bir film. Söylediklerini kısa vadeli bir sloganla tüketen bir film değil.” Pera’da ‘Aidiyet ve Yoldaşlık’ Pera Film, “Hatıranın Peşinde” başlıklı film programının “Aidiyet ve Yoldaşlık” bölümü kapsamında, ödüllü yönetmen Aykan Safoğlu’nun 2013 2015 yılları arasında ürettiği seçilmiş işlerinden oluşan bir seçkiye ev sahipliği yapıyor. Gösterilen yapımlar arasında “İsimsiz (Bir Berlin Portresi)”, “Kırık Beyaz Laleler”, “Çile Bülbülüm”, “İsimsiz (Gülşen ve Hüseyin)” bulunurken; 10 Mayıs Cuma günü saat 19.00’da başlayacak gösterimin ardından, Bilge Taş moderatörlüğünde bir konuşma etkinliği yapılacak. Yapıtlarında kayıp, ölüm, aidiyet ve ilişkilerin izini süren sanatçının sinemaseverlerle buluştuğu etkinlik, Pera Müzesi Oditoryumu’nda ücretsiz düzenlenecek. Safoğlu etkinlikte, eserlerinin üretim süreçlerini anlatacak. l Kültür Servisi ‘Kırık Beyaz Laleler’ Evanescence İstanbul’a geliyor Müziğinde rock, metal ve senfonik öğeleri birleştiren Grammy ödüllü Evanescence, “Synthesis Live” turnesi kapsamında 13 Eylül’de Volkswagen Arena’da sahne alacak. Müzisyen, şarkı yazarı Amy Lee ve gitaristi Ben Moody tarafından 1995 yılında kurulan Evanescence, ilk albümde yer alan “Bring Me To Life” parçasıyla 2004 Grammy Ödülleri’nde “En İyi Hard Rock Performansı” ödülünü aldı. l Kültür Servisi Yarın 6 Mayıs Yarın günlerden 6 Mayıs... Yarın Yüksek Seçim Kurulu kararını açıklayacak. YSK evet baskı altındadır, evet tehdit altındadır. Ama Türkiye Cumhuiyeti de bir eşiktedir. Pamuk ipliğiyle bağlı olduğu demokrasi ilkelerine tutunmak ya da tümüyle vazgeçip, seçime olanak tanımayan bir rejimi kabullenmek... Ben seçim konusunun kapanmış olduğuna, YSK’nin tüm baskılara karşın bu yönde karar vereceğine inananlardanım. Ve bundan böyle de o pamuk ipliğini güçlendirmek için yollar aranacağına inanıyorum. Bu inancım, gerek güç odaklarının söylemlerinden; gerekse CHP’li belediyelerin seçim öncesi verdikleri sözleri yerine getirmeye başlamaları üzerine partili olsun ya da olmasın “sokaktaki insanın” tepkilerinden kaynaklanıyor. Yarının daha güzel olacağı umuduyla yarını bekliyorum. HHH Yarın 6 Mayıs. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildiği gün. Yıl 1972’ydi... Üç fidan, gençlik hareketinin üç lideri hayatın baharındaydı. Deniz ile Yusuf 25, Hüseyin 23 yaşındaydı... Acımızı unutmam mümkün değil. Adaletin olmadığı bir ortamdaydı. Salt kin ve intikam duygusuyla, sonsuz baskılar sonucunda verilmiş bir karardı. Halit Çelenk’in “İdam gecesi Anıları” kitabından öğrendik o gecenin ayrıntılarını. Doktor “Üzülmeyin, sandalye çekilip düşme meydana gelince boyun kırılır, beyinle bağlantı kesilir, acı duyulmaz” demişti... Ve boynu kırıldığı halde Deniz’in nabzı 50 dakika atmaya devam etmişti... Can Yücel’in “Mare Nostrum” (Bizim Deniz) şiiriyle anıyorum: “Elbette Türkiye’de de en uzun koşuysa devrim  O, onun en güzel yüz metresini koştu  İlk o fırladı lüverden en sekmez mermisiynen  En hızlısıydı hepimizin, ilk o göğüsledi ipi...  Acıyorsam sana anam avradım olsun,  Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun...” HHH Yarın 6 Mayıs: Hıdırellez Bayramı... Baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü... Hızır’la Hz.İlyas’ın buluştukları gün... Ortodoksların Aya Yorgi, Katolikler’in St.Georges Günü olarak kutsadıkları gün... Hangi din, hangi mezhepten olursanız olun, bu akşamdan başlayarak yarın gün boyunca diledikleriniz gerçekleşeceği gün... Dileklerinizi ister gül ağaçlarına bağlayın, ister gün doğarken çayıra çimene, derelere, denizlere fırlatın... Ağaçlara ister çaput bağlayın, ister para... Yöntemi size kalmış... Ben aha şuracıkta, şimdiden dileklerimi sıralayıveriyorum: Tanrım, hem kalpleri hem cepleri yakan bu şiddet dinsin artık. Erkekler ocak ayında 43, şubatta 31, martta 27 kadın öldürdü. Yetsin artık. Katiller affedilmesin, müebbete mahkum edilsin. Çocuklar kaçırılmasın, taciz edilmesin, tacizciler hoş görülmesin. Ülkem gazeteciler hapishanesi olma ayıbından, rezilliğinden, ahlaksızlığından kurtulsun! Sadece Cumhuriyet’ten meslektaşlar değil, Sözcü’de suçlananlar, Özgür Gündem’de geçici, sembolik sorumluluk alanlar, Mezopotamya Gazeteciler Platformu’ndakiler, tüm gazeteciler hepsi şimdi serbest bırakılsın! Adalet bize de bulaşsın! Bir gece ansızın yataktan çıkarılıp sokağa dökülen, nereye gittiklerini bile bilmeyen yaşları 1823 arasındaki Hava Harp Okulu öğrencileri darbeci diye müebbet hapis cezasına çarptırıldı. O emir kulu çocukları hatırlasın adalet! Barış isteyen, bunu beyan ettikleri için suçlanan herkes, barış bildirgesine imza atan akademisyenler, muhalifleri savunan avukatlar, “Savaş bir halk sağlığı sorunur” diyerek savaşa düşman kesilen Türk Tabipleri Birliği doktorları, devletin çektirdiği çileler yüzünden artık tüm dünyada tanınan Ayşe Öğretmen hapisten kurtulsun! Hızır yetişsin! İşsiz gençlere iş bulsun! (Listem çok uzun. Bitecek gibi değil... Ama siz devamını biliyorsunuz zaten...) Yarın 6 Mayıs. Ne dilerseniz dileyin. Ama dalından bir çiçek, bir yaprak koparırsanız, bir fidanı öldürürseniz... Bilin ki hiçbir dileğiniz yerine gelmez. Piyanist Ohlsson ve Boston Senfoni İş Sanat’ta Boston Senfoni Orkestrası müzisyenleri tarafından kurulan Boston Senfoni Oda Orkestrası, piyanist Garrick Ohlsson’la İş Sanat’ta bir ara ya gelecek. Piyano virtüözü Arthur Rubinstein’ı sahnede Ohlsson izledikten sonra piyanist olmaya karar ve re Ohlsson ve dünyanın birçok önemli sa lonunda konser veren orkestra, 9 Mayıs akşamı 20.30’da S. Barber, J. Francaix ve J. Brahms’dan eserler seslendirecek. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle