22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 19 MAYIS 2019 PAZAR EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER 19 MAYIS’TA YAKILAN MEŞALE HİÇ SÖNMEDİ, SÖNMEYECEK Bir dâhinin doğum günü KEMAL KILIÇDAROĞLU CHP Genel Başkanı 19Mayıs 1919, ülkemizin kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, esaret ve himaye kabul etmeyen milletimizi Kuvayı Milliye ateşiyle buluşturduğu gündür. 19 Mayıs, bağımsızlığı tüm Anadolu’ya yaymakta bir an bile tereddüt etmeyen büyük bir komutanın, en çetin koşullarda bile korkmadan ve karamsarlığa kapılmadan, umudun meşalesini aziz milleti için fedakârca taşımaya başladığı gündür. 19 Mayıs, kutsal güzergâhında vakur ve sessizce ilerleyen Bandırma Vapuru’nun, milletimizin en asil evladına eşlik ettiği gündür. O gün aynı zamanda, bağımsızlığı kendi kişiliği olarak bilen ve milletinin tahakküm altında tutulmasına asla rıza göstermeyen bir dâhinin doğum günüdür. 19 Mayıs 1919, işgalin pençesine düşürülmüş bir halkın, kendi özgür iradesiyle Anadolu’da ve Rumeli’de Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesini örgütlemeye başladığı gündür. İşgal güçlerinin Türk milletini vatansız, meclissiz ve hürriyetsiz bırakma isteğine karşı, milli iradenin şahlanışa başladığı gündür. Ancak, 19 Mayıs 1919 sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Çünkü işgal kuvvetleri, ağır şartlar içeren ateşkes antlaşmasına uyma gereği dahi duymadan milletimizin haklarını gasp etmiştir. Ordumuzu dağıtmış, silahlarına ve cephanelerine el koymuştur. Ülkemizi savaşa sokarak felaketin içine düşürenler yurtdışına kaçmış; saltanat ve iktidar çevreleri ise şahsi çıkarlar ve amaçlar doğrultusunda işgalci güçlerle işbirliği içine girmiştir. Yurdumuz işgalcilerce parçalara ayrılmış, milletimizin onuru incitilmiştir. Halkımız uzun yıllar süren savaşların ardından bitkin, yılgın ve moralsiz bırakılmıştır. Vahim tablo Ulu Önder Atatürk’ün, Nutuk’ta tüm ayrıntıları ile tasvir ettiği bu vahim tablo karşısında, yurdun farklı bölgelerinde ortaya çıkan dağınık direniş hareketleri ise milletimizin karşı karşıya bulunduğu felaketi tam manasıyla kavramaktan uzak ve hedef birliğinden yoksundur. Mustafa Kemal, çoktan yıkılmış bir imparatorluğu kurtarmaya çalışmanın çare olmadığını ilk andan itibaren kavramıştır. Diğer tarafta ise ne imparatorluğun yıkıntılarına tutunmaya çalışan hareketlerin ne de emperyalist güçler sayesinde ayakta kalmaya çalışanların, içinde bulundukları koşulları kavrama olanağı yoktur. Aynı şekilde ülkeyi bir emperyalist gücün himayesine sokarak bir arada tutmak isteyenlerin ise milletimizin karakteri itibarıyla asla esareti kabul etmeyeceğini anlama konusunda güçlük içinde oldukları görülmüştür. Türk Milleti’nin modern bir devlet kuracak zihniyete, kaynağa, kurumsal birikime sahip olmadığını düşünen ve çareyi dışarıda arayanlara karşı, Atatürk ve silah arkadaşları milletimizin olgunluğuna, vatan sevgisine ve mücadele azmine güvenmiştir. Ulu Önder Atatürk, bu yüzden bu vahim şartlar altında dahi tek çarenin ve tek doğru hedefin “Ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak” olduğuna inanmıştır. Atatürk’ün Samsun’da attığı ilk adımın nihai hedefi, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmayı amaçlayan bir Türkiye Cumhuriyeti’dir. Samsun’da yanan ateş Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 100 yıl önce bugün, Samsun’da yanan ateş, milletimize yeniden umut olmuş ve tüm dünyaya esareti hiçbir koşulda kabul etmeyeceğimizi göstermiştir. 19 Mayıs 1919’da başlayan mücadele ile milletimizin tüm imkânları fedakârca seferber edilmiş, vatan işgalden kurtarılmıştır. Ancak düşman askerinin vatan toprağından kovulması tam bağımsızlık için yeterli değildir. Milletimizin, onurlu ve bağımsız bir yaşam sürebilmesi için saltanat dâhil olmak üzere, ulusun üzerinde hiçbir himayenin kabul edilmemesi gerekir. 19 Mayıs 1919, bu nedenle bir yandan kurtuluşun, diğer yandan da kuruluşun, tarihimizdeki en önemli mihenk taşıdır. Atatürk, bir yandan ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık için gerekli mücadeleyi yürütürken, diğer yandan Anadolu Aydınlanması için gerekli ilkeleri, kurumları ve kongreleri de örgütlemiştir. Çünkü özgür bir ulusa giden yol, ancak özgür yurttaşların ortak iradesiyle mümkün olabilecektir. Bu anlayışın kaçınılmaz bir sonucu olarak, Kurtuluş Savaşı’mızda Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli iradenin ve ulusal egemenliğin yegâne temsilcisi konumuna gelmiştir. Üretken yurttaş anlayışı 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan mücadele sonucunda yoksul bir köylü toplumundan sanayileşme yolunda bir ekonomiye, okuryazar olmayan bir toplumdan bilim ve eğitime önem veren bir anlayışa doğru geçiş sağlanmıştır. Kaderci kulluk anlayışı, yerini üretken yurttaş anlayışına bırakmaya başlamıştır. Fikri, irfanı, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için büyük hamleler yapılmıştır. Aklın ve bilimin rehberliğinde milletimizin ilerlemesi ve yükselmesi için çalışılmış, büyük reformlar ve kurumsal atılımlar sağlanmıştır. Uzun ve zorlu mücadeleler neticesinde genç Türkiye Cumhuriyeti, genç kuşakların dinamizmini her düzeyde yüceltmiştir. Bu sayede Türkiye, yurttaşlarına ilerleme ve refah sunan saygın bir model ülke haline gelebilmiştir. Tüm bunlar, ancak 19 Mayıs ruhuyla ve Türk gençliğine verilen büyük önem sayesinde mümkün olmuştur. Liyakat, nesnellik, akılcılık Bugün 19 Mayıs 1919’un 100. yıldönümünde, tek adam rejiminin gölgesinde ülkemizin kazanımlarının önemli bir bölümü tehdit altındadır. Cumhuriyetimizin temel felsefesini oluşturan eşit yurttaşlık ilkesi zedelenmektedir. Halkın yönetime katılma kanalları daraltıldığı gibi iktidarın denetlenmesi olanaksız hale getirilmektedir. Yargı kurumları bağımsızlığını yitirmekte ve baskı altına alınmaktadır. Demokrasimizin gelenekleri ve kurumsal dayanakları hızla geriletilmektedir. Tıpkı yüzyıl önceki hukuksuzluk koşullarına benzer bir biçimde, yurttaşlarımızın anayasal hakları ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Ülkemizin öz kaynakları gerçek sahibi olan halkımıza değil, yabancılara ve yandaşlara dağıtılmaktadır. Kamu yönetiminde liyakat, nesnellik ve akılcılık ilkeleri zayıflatılmaktadır. Zor şartlar içerisinde olduğumuz herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak bu zor şartlar altında dahi gençlerimize, demokrasiye, ilerlemeye ve adalete inanan bizlerin, umutsuzluğa ve karamsarlığa savrulma lüksümüz yoktur. Ulu Önder Atatürk ve arkadaşlarının büyük bir cesaret, dirayet ve umutla, hangi şartlar altında bağımsızlığımızı sağladığı ve Cumhuriyetimizi kurdukları unutulmamalıdır. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yakılan ateş, bugüne kadar hiç sönmemiştir, bugünden sonra da sönmeyecek ve ulusumuzun yolunu aydınlatmaya devam edecektir. Milletimizin en asil evladının doğum günü ve Milli Mücadele’nin 100. yılı kutlu olsun. Kemal Kılıçdaroğlu Atatürk, 19 Mayıs’ı yaş günü kabul ederdi İşte belgesi İngiliz Kralı 6. George’un, Atatürk’ün doğum gününü kutladığı el yazısı telgraf metni. Atatürk’ün, Kral 6. George, ilettiği teşekkür telgrafı. İngiltere Kralı 6. George, 19 Mayıs 1937 yılında Atatürk’ün doğum gününü bir telgraf ile kutlamıştı Cumhuriyetimizin kurucusu, halk önderi Gazi Mustafa gönderdiği telgraf oluşturuyor. Telgrafta Büyükelçi Loraine, “Kral George da Atatürk’ün Kemal Atatürk, bağımsızlık doğum gününü kutlayacak savaşımızın başlangıcı sayılan 19 Mayıs’ı doğum günü IŞIK mı? Kutlaması uygun olur” KANSU iletisini gönderiyor. Bunun kabul ettiği için; dönemin üzerine dönemin İngiltere Kralı İngiltere Kralı 6. George’un, 18 6. George, Türkiye Cumhuriyeti Mayıs 1937’de çektiği bir telgraf Cumhurbaşkanı Atatürk’e şu ile Atatürk’ün doğum gününü telgrafı iletiyor: kutladığı belgelendi. Atatürk’ün de, “Yaş gününüz dolayısıyla samimi 6. George’a bir teşekkür telgrafı ile tebriklerimi ve sağlığınız ve yanıt verdiği saptandı. afiyetiniz için en iyi dileklerimi Samimi tebriklerimi... Önemli tarihsel araştırmaları sunarım.” Ata’dan yanıt ile tanınan emekli büyükelçi Bilâl Atatürk de, 6. George’a, 25 N. Şimşir’in İngiliz belgelerinde Mayıs’ta şu telgraf ile yanıt veriyor: yaptığı araştırmalar sonucu bulduğu “Yaş günü dolayısıyla üç telgraf, 19 Mayıs tarihinin Majestelerinin bana göndermek uluslararası alanda da Atatürk’ün nezaketinde bulundukları telgrafa doğum günü olarak kabul edildiğini pek duygulandım. Tebrik ve belgeliyor. temennileriniz için Majestelerine Konuya ilişkin ilk belgeyi, 10 içtenlikle teşekkür eder ve kişisel Mayıs 1937’de İstanbul’daki İngiliz mutlulukları ve Majeste Kraliçenin Büyükelçisi Percy Loraine’in mutluluğu için en hararetli İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na dileklerimin kabulünü rica ederim.” Atatürk’ü kamuoyuna ilk tanıtan kişi gazetemizin kurucusu Yunus Nadi Basındaki ilk kare Elmacı; Mustafa Kemal, daha Samsun’a çıkmadan ve Cumhuriyeti kurmadan, devrimlerle tarihe geçmeden önce kamuoyu tarafından bilinen tanınan biri olduğunu, 1918’de basında fotoğrafının ve adının sürekli geçtiğini belirtti. Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim üyesi Mehmet Emin Elmacı, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün basında yayımlanmış ilk fotoğrafını ve ondan söz eden yazıyı bulduğunu açıkladı. Elmacı, Mayıs 1912 tarihli Şehbal dergisinde Mustafa Kemal’in olduğu bir fotoğrafı ve o sayıda gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’nin, Mustafa Kemal’den, “Osmanlı ordusunun gözbebeklerinden Erkanı Harbiye zabitlerinden Mustafa Kemal” diye yazdığını belirterek böylece Atatürk’ü “kamuoyuna ilk tanıtan kişinin gazetemizin kurucusu Yunus Nadi olduğuna” dikkat çekti. Çanakkale’den önce... 1518 Mayıs tarihleri arasında, Hacettepe Üniversitesi ve Anıtkabir Derneği tarafından düzenlenen “19 Mayıs’ın 100. Yıldönümünde Atatürk ve Türk İstiklali Uluslararası Sempozyumu”na bir bildiriyle katılan Mehmet Emin Elmacı, Atatürk’ün basında yayımlanmış ilk fotoğrafını ve ondan söz eden yazıyı bulduğunu açıkladı. Atatürk’ün iç ve dış basında yer alan en erken fotoğrafları ile ilgili bir çalışma yapan Elmacı; “Yeni Bulgular Işığında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı Öncesi Kamuoyunda Tanınması Konusu (1912 1919)” başlıklı bildirisinde, Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale Savaşı’ndaki başarılarından sonra basında daha yaygın bir şekilde Mustafa Kemal Nuri Conker Yunus Nadi, Atatürk için ilk böyle yazmış: Ordunun gözbebeği Mustafa Kemal fotoğraflarının yayımlandığını, adının geçtiğini ve 1918’e gelindiğinde onun kamuoyunda tanınan ve bilinen bir kişilik olduğunu anlattı. Elmacı, Mustafa Kemal’in adının ve fotoğrafının Çanakkale Savaşı sırasında ve sonrasındaki başarılarında basına nasıl yansıdığı ile ilgili çalışmalar yaparken Mustafa Kemal’in daha önce de yayımlanmış ilk haber ve fotoğraflarına da yöneldiğini ve bilinmeyen, en erken basılan bazı fotoğraflarına ulaştığını açıkladı. Fransız basınında... Bugüne kadar Mustafa Kemal’in basında ismi verilerek çıkan ilk fotoğrafının; yıllardır Çanakkale’deki başarısı üzerine Tesfiri Efkar gazetesindeki, 29 Ekim 1915 tarihli, elinde Türk bayraklı bir askerin olduğu sayıda yayımlanmış fotoğrafı olarak bilindiğini belirten Elma cı, daha sonra Şehbal dergisinde, 14 Eylül 1912 tarihli, Trablusgarp fotoğraflarının ortaya çıkarıldığını, en sonunda ise Fransız L’Illustration gazetesinin 22 Haziran 1912 tarihli sayısında yine Trablusgarp’taki fotoğraflarının bulunduğunu ekledi. Elmacı, kendisinin ise Mayıs 1912 tarihli Şehbal dergisinde Mustafa Kemal’in olduğu bir fotoğrafı ve o sayıda gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’nin, Mustafa Kemal’den, “Osmanlı ordusunun gözbebeklerinden Erkanı Harbiye zabitlerinden Mustafa Kemal” diye söz ettiği yazıyı bulduğunu belirtti. Elmacı, Atatürk’ün ilk fotoğrafını Yunus Nadi’nin elde ederek yayımlattığına da işaret ederek böylece Atatürk’ü kamuoyuna ilk tanıtan kişinin o dönem İzmir Mebusu Yunus Nadi olduğunu da sözlerine ekledi. l ANKARA / Cumhuriyet Türkan Saylan ölümünün 10. yılında anıldı ‘Emanetini taşımak görevimiz’ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) eski Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, ölümünün 10. yılında mezarı başında anıldı. ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, “Türkan Saylan’ın emaneti emin ellerdeydi yine emin ellere devredilecek” dedi. Türkan Saylan’ın Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarında düzenlenen anma törenine, ÇYDD yöneticileri, dernek üyeleri, CHP’liler ve çok sayıda yurttaş katıldı. Derneğin ‘Kardelen Projesi’ kapsamında eğitim gören öğrencileri ise Saylan’ın mezarını çiçeklerle süsledi ve şiirler okudu. Çelikel, “Türkan Saylan’ın hayatında yeni kapılar açtığı insanlar başta olmak üzere Kardelenler, Yıldız kızları, üniversiteli gençlerimiz, hayatına dokunduğu bütün insanlar hiçbir zaman Türkan Saylan’ı unutmadılar. Onun emanetini en iyi şekilde geleceğe taşımak bi Türkan Saylan zim göremiz. Bu görevi hep beraber en iyi şekilde yaptık. Bugün Türkiye’nin en saygın, güvenilir, kurumlarından biri haline getirdik” diye konuştu. Çelikel, Türkan Saylan’ın akıllı, yürekli, vicdanlı, yurtsever olduğunu belirterek “Bütün emeğini insanı insan ya Saylan’ın mezarı çiçeklerle donatıldı. pan değerlere eğitime, sağlık işine vermiştir. Bütün hayatını vakfetmiş ve iyi bir hekim olarak da hekimlere yol göstermiş rol model olmuştur” ifadelerini kullandı. Çelikel, 25 Mayıs’taki Türkan Saylan ödül törenine herkesi davet etti. l İSTANBUL / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle