Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 19 MAYIS 2019 PAZAR EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: SERPİL ÜNAY DİZİ 11 ‘Düşmanının Kaleminden Mustafa Kemal’ ve 19 Mayıs Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve devrimlerin gerçekleştirilişini anlatan birçok kitap yayımlandı. İlk kaynak, her zaman Atatürk’ün ölümsüz eseri “Nutuk”tur ama ben bugün o dönemi onun düşmanının kaleminden anlatan bir kitaptan söz edeceğim. Bunu yaparken de Prof. Dr. Ergun Türkcan’ın “Düşmanının Kaleminden Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı” başlıklı makalesinden alıntılar yapacağım. Prof. Türkcan, Historia 1923 dergisinin Bahar 2019 tarihli sayısında, Winston S. Churchill’in “The World Crisis” adlı 5 ciltlik eserinden yararlanmış. 3261 sayfalık bu dev eserde, Atatürk’ün 1919’da Samsun’a yola çıkmasından hemen önceki durumu şöyle anlatmış Churchill: “İtalya’nın Türk İmparatorluğu üzerindeki ihtirasları her türlü hayalin ötesindeydi... Mahalli bir ayaklanmayı bahane ederek Antalya’yı işgal ettiği gibi Yunanların İzmir’i işgal için hazırlıklar yaptığı iddiasıyla resmen şikâyette bulundu. Yunanlar da kendi hesaplarına, İtalyanların Antalya çıkarmasını kendi bölgelerine tecavüz için bir başlangıç sayarak yaygara kopardılar. Nisan (1919) sonuna doğru İtalyanlar, küçük partiler halinde, Bodrum, Makri ve Alanya’ya çıktılar. Venizelos ise, prestijine dayanarak, Aydın vilayeti, İzmir ve bin yıldır Yunanlar tarafından yaygın biçimde iskân edilmiş kıyıları ele geçirmek için çalışıyordu... Müttefikler ve Başkan Wilson da bunu kabul ediyordu... Ancak bu şayialar, İzmir’deki Avrupalıların, Amerikan misyonerlerinin, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğinin tepkisini çekti: böyle bir adımın yaratacağı tehlikeye karşı birlikte uyarıda bulundular. Bunlara rağmen, İngiliz Dışişleri ve Savaş Bakanlıklarının ciddi uyarı ve protestolarına rağmen, 15 Mayıs’ta, 20 bin Yunan askeri, kendi savaş gemilerinin bombardımanı altında İzmir’e çıkıp, çok sayıda Türk’ü öldürdüler ve hızla İzmirAydın demiryolu boyunca ve Aydın’a yürüdüler; kanlı bir dirençle karşılaştılarsa da Küçük Asya’nın işgali ve zaptı başlamıştı.” Devrimin başladığı tarih 16 Mayıs İşte böyle bir ortamda, her türlü ihanet ve işgalin yaşandığı, Anadolu’yu kan ve ateşin bürüdüğü günlerde, Mustafa Kemal, 16 Mayıs’ta İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile yola çıkar. Bu nedenle 16 Mayıs, Kurtuluş Savaşı’nın ve Anadolu’da yaşanan devrimin başlangıç tarihidir. Mustafa Kemal, toplumun düşmana, emperyalizme ve onunla işbirliği yapan padişaha başkaldırışını aklında planlayarak Samsun’a ayak basmıştır. Churchill’in gözünden Atatürk Churchill, kitabında Atatürk hakkında şunları yazmış: “Toplanan bu büyük miktarda silah ve cephane, bir hafta içinde tekrar İngilizlerden Türklerin kontrolüne geçti. Mustafa Kemal, Kaderin Adamı, ona Çanakkale’de NisanAğustos 1915’te rastlamıştık bundan sonra, İstanbul’daki Türk hükümetine isyan etmiş bir asidir savaşçı bir prensin tüm niteliklerine sahip olduğu gibi, artık iktidara da sahiptir...” 1919 yılında Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı dönemde, bir dostunda ya da bir Türk’te değil, Çanakkale Savaşı sırasında Birleşik Krallık Donanma Bakanı olan düşmanında bıraktığı izlenim bu. Daha sonra Harbiye Bakanı olan Churchill’in şu satırları, 19 Mayıs’ın karşı taraftan nasıl göründüğünü göstermesi açısından ilginç. “Yunanların Türkleri fethetmesi, hiçbir Türk’ün kabul edebileceği bir kader yazgısı olamazdı... Hayallerle uyutulsa, cinayetlerle lekelense, kötü yönetimle çürüse, uzun yıkıcı savaşlarla, yenilgilerle sarılsa ve İmparatorluğu parçalansa da Türk hâlâ yaşıyordu.” 19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal, Anadolu’da ezilen savaş yorgunu halkın yaşadığını ve bağımsızlık mücadelesi için yeniden dirildiğini, tüm dünyaya kanıtlamıştır. 19 Mayıs, umudun bağımsızlık için yeniden doğuşudur. Bu nedenle ölümsüzdür. Bu topraklarda hiç ölmeyecek bir ruhtur. Genelkurmay 2. Başkanı Kazım Paşa, ‘Bir şey mi yapacaksın’ diye sordu. Mustafa Kemal ‘Kulağını bana uzat’ dedi ve yanıtladı Durum... ‘Evet... Bir şey yapacağım...’ Atam, 19 Mayıs 2019... Memlekette durum: Yurtta sulh cihanda sulh ilkesinin yerini, “Yurtta sorun, cihanda sorun” aldı. İktidar gücünü elinde tutanlar, işbaşına geldiklerinde Türkiye’yi AB’ye sokmaktan komşularla sıfır soruna kadar bir dizi söz verdiler. GÖKTEN İNEN MÜJDE İNGİLİZ NOTASI Günlerden pazartesi, tarih 21 Nisan 1919... İngiliz İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Karadeniz’de Rum çetelerine karşı Türklerin oluşturdukları milli MUSTAFA KEMAL’İN DEĞERLENDİRMESİ: 17 yıl sonra Türkiye’yi AB’ye değil, birbirine soktular. Komşularla sıfır sorun da “sırf sorun” haline geldi. Gündemde bir S400, F35 tartışması var Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe Osmanlı hükümetine Karadeniz’deki çetelerle ilgili bir nota verdi. Bu nota Ulusal Bağımsızlık Savaşımız için adeta gökten inen bir müjde gibidir. güçlerin dağıtılmasını ve gereken her türlü önlemin alınmasını istiyordu. Mustafa Kemal’e görev verilişindeki ilginç noktaları ve yetki kararnamesinin oluşumunun öyküsü şöyledir: İstanbul için tehdittim ki; acıklı güldürü. İki büyük devlet arasında denge bulacağız diye, uluslararası alandaki tüm dengemizi yitirdik. Amerika kendince “Trump prensipler” tutturmuş, “Ben istediğim ülkeyle istediğim ilişkiyi kurarım ama müttefiklerim kiminle ne yapacağını bana soracak” diyor. İktidar sahipleri de Amerika’ya diplomat, damat ne bulurlarsa gönderip şöyle diyorlar: uzaklaştırılmalıydım “Biz Rusya’dan S400 alacağız ama bu sistem kesinlikle senden alacağımız F35’i tanımayacak, bilmeyecek, hiç alakası olmayacak...” Savunma sanayimizin bir sistemi ötekine küs duracak. Niye? Amerika küsmesin, diye! Seslenseniz yeridir: “Ben size tam bağımsızlığı böyle mi Harbiye Nazırı’ndan (Savaş Bakanı) dönüşünde Bakan’ın mührünün Kazım Paşa’nın cebinde ol öğrettim?” HHH Atam, Dış konular böyle, içerisi daha vahim... Kurtuluş Savaşı koşullarında kurduğunuz duğunu öğrenen Mustafa Kemal tali Meclis neredeyse müzelik hale gelecek. matnameye ilave yetkiler koyduruyor. Belki de, “Müze yaparsak içine koyacağımız Şöyle ki: “O halde talimatnameye Mustafa Ke mal Paşa gerek gördükçe ‘doğrudan doğruya Sadrazam Paşa (Başbakan) ile yazışma yapar, kaydını da ilave ede bir şey yok” diye ağırdan alıyorlar. Siz, egemenliği saraydan alıp Meclis’e verdiniz, bugün egemenliği Meclis’ten alıp saraya verdiler. Başlıca özleminiz çokpartili hayattı. Bunu şu hale getirmek istiyorlar: lim” dedi. Bunun üzerine İkinci Baş Sarayın liderliğinde çokpartili hayat! kan Kazım Paşa itiraz ederek: İyi ama, Şakir Paşa’ya okuduğum taslakta bu kayıt yoktu, dedi. Bununla beraber, Kazım Paşa böyle bir madde de ilave ederek yönerge tas Bitkisel hayat gibi bir şey! Kalkınma bir tek iktidar partisinin adında kaldı. “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” dediniz; sizi anladılar ama, yanlış anladılar: “Demir parmaklıklarla ördük anayurdu lağı beyaza çekildi, Şakir Paşa’nın ma dört baştan...” kam mührü basıldı. İki kopya idi, biri Pek çok ilimizde en büyük yatırım, yeni ni cebime koydum. Ötekini de Kazım Paşa’ya vererek: Sen de dosyanda saklarsın dedim. Latifeli (şakacıklı) bir gülüşle: cezaevi! Tarımın, tarımsal üretimin önemini an latmak için, “Köylü milletin efendisidir” demiştiniz. Öyle oldu; köylü milleti efendi efendi otu Paşa, beni torbaya mı sokuyorsun? dedi. ruyor. Tarlalar boş, yerli tohum yabancıya Hayır, hayır, sana şimdi teşekkür kurban. Kaderine razı olan köylümüze de ediyorum. Bir gün bunu hatırlarız. bir şey demeye dilimiz varmıyor. Eğitimde çok hızlıyız. Sürekli sistem Aslında İngilizler hükümetten “yetenekli” bir generalin Karadeniz Neden Mustafa Kemal? mal ya da bir başkası... Ama neden bir başkası değil de, hükümet tarafından Görevle ilgili konular Mustafa Kemal’in görevlendirilmesiyle ilgili birçok değerlendirme yapılmış değiştiriyoruz. Dünyada bizim kadar hızlı sistem değiştiren ülke yoktur. Eğitim yok ama sistem çok! Geldiğimiz noktanın özeti; çocuklara armağan ettiğiniz 23 Nisan bölgesine gönderilmesini isterken, Damat Ferit hükümetinin Ege bölgesine gönderdiği eski emekli asker Ali Nadir Paşa ve İzmir Valisi Ahmet İzzet Bey gibi, İstanbul’un sözünden çıkma yacak uysal ve işbirlikçi bir generalin gönderilmesini arzuluyorlardı. Sonunda Mustafa Kemal’in Anadolu’ya 9. Ordu Müfettişi olarak atanması gerçekleşti. İngiliz işgal güçlerinin ve siyasi komiserliğinin isteği o kadar etkindi ki, o bölgeye muhakkak bir komutan gönderilecekti. Mustafa Ke Mustafa Kemal seçilmişti? Bunu anlayabilmek için Mustafa Kemal’in o sıradaki yoğunlaşan ilişkilerine bakmamız gerekecektir. Önce ilişkiler zinciri üzerinde durulacaktır. 29 Nisan 1919: Önemli bir gün 4 29Nisan 1919 Salı, Türk Bağımsızlık Savaşı’nın önemli bir günüdür. Harbiye Bakanı Şakir Paşa, Mustafa Kemal’i Bakanlığa çağırdı ve 9. Ordu Müfettişliği’ne atandığını bildirdi. O günkü gelişmeleri Mustafa Kemal şöyle anlatıyor: “Bir gün Harbiye Nazırı rahmetli Şakir Paşa beni makamına davet etti. Bürosunda karşısına oturdum. Bir tek kelime söylemeksizin bana dosyayı uzattı. Bunu okur musunuz? dedi. Dosyayı baştan sona kadar gözden geçirdim. Özeti şu idi: “Samsun ve çevresinde birçok Rum köyleri Türkler tarafından her gün saldırıya uğramaktadır. İstanbul Hükümeti bu vahşi saldırıların önüne geçememektedir. Bu bölgenin emniyet ve huzurunu sağlamak insaniyet namına borcumuzdur.” Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı)’nın odasından çıktı, Genelkurmay 2. Başkanı Kazım İnanç Paşa’nın odasına gitti. Mustafa Kemal, 2. Başkan’ın odasında olup biteni anlatırken iki cümle dikkatimizi çekiyor: Birincisi: “Kapıları kapatır mısınız?” İkincisi: “Açık açık konuşarak bütün düşüncelerimi anlattım.” Kanımızca bu iki içtenlikli cümle konuyu çözmektedir. Şimdi Mustafa Kemal’in anlatımından izleyelim. Yetkiler ve ilişkiler Diyarbakırlı Kazım Paşa “Dairede İkinci Başkan Diyarbakırlı Kazım Paşa ile karşılaştım. Kendisine Bakan Paşa’nın verdiği görevden Mustafa Kemal’in kendisinin çizdiği ve General Sherrill’e verdiği kroki. (Vahdettin’le yapılan görüşmenin krokisi.) bahsettim. Bilginiz var mı? Hayır, dedi. İşte ben sana veriyorum! dedikten sonra, kapıları kapatır mısınız! dedim. Kazım Paşa ile açık açık konuşarak bütün düşüncelerimi anlattım. Unvanın önemi yok Daha sonra kapalı kapılar ardında Mustafa Kemal Kazım Paşa’ya şunları söyledi: “Her ne sebep veya maksatla, beni İstanbul’dan uzaklaştırmak için vesile aramışlar ve bu memuriyeti bulmuşlar. Hemen kabul ettim. Ben zaten şu veya bu suretle Anadolu’ya geçmek fırsatı arıyordum. Mademki onlar teklif ettiler, fırsattan mümkün olduğu kadar istifade etmeliyiz! Kazım Paşa: “Ha... Zaten ordu müfettişlikleri meselesi var. Sen o tarafa ordu müfettişi unvanı ile gidebilirsin!” Unvanın önemi yok, dedim, yalnız şimdi Harbiye Nazırı ile konuş, benden ne istiyorlar, tespit et, üst tarafını kendimiz yaparız.” Kazım Paşa hemen Bakan’ın yanına gitti, aldığı direktif şu idi: “Maksat, Samsun bölgesindeki Rumlara saldıran Türkleri cezalandırmak, sonra Anadolu’da birtakım milli ku ruluşlar beliriyormuş, onları da ortadan kaldırmak... Mustafa Kemal’i bunun için yolluyoruz. Kendisine Sadrazam Paşa ile beraber bir yetki belgesi vereceğiz.” ‘Onlar ne istiyorsa yaz. İki noktayı not ettireyim’ 2. Başkan Kazım Paşa Harbiye Nazırı(Savaş Bakanı) ile görüşmesinden sonra odasına dönüp, bunları Mustafa Kemal’e aktardı. Bu noktada tekrar Mustafa Kemal’in anlatımına dönelim: “ Çok güzel, dedim ve kapıların iyi kapalı olup olmadığına baktım: Yalnızız! dedi. Onlar ne istiyorlarsa en çoğu ilave ederek bir talimatname kaleme alınız, yalnız bir iki noktayı ben not ettireyim! Peki! dedi. ‘Önem verdiğim, yetki konusuydu’ Benim önem verdiğim yetki meselesi idi. Mümkün olduğu kadar Anadolu’nun her tarafına emir verebilmeliydim. İstediğim bir madde, Samsun’dan başlayarak bütün Doğu vilayetlerinde bulunan kuvvetlerin komutanı olmaklığım ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetler valilerine doğrudan doğruya emir verebilmekliğimdi. Bir başka madde, bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve idari makamlara yazı ile duyurularda bulunabilmekliğimdi. Kazım Paşa’ya dedim ki: Onların arzularını bir araya topla. Fakat sonuna bu iki maddeyi ilave et! ‘Bir şey mi yapacaksın? Kulağını bana uzat...’ Mustafa Kemal notlarını şöyle sürdürüyor: “Kazım Paşa yüzüme baktı. Bir şey mi yapacaksın? Kulağını bana uzat, dedim... Evet Yetki genişliği nasıl sağlandı? Vahdettin yanlısı, şeriatçı kesimden kimi yazarlar bu geniş yetkilerin Mustafa Kemal’e verilişini Padişah Vahdettin’e bağlarlar. Vahdettin’in bu yetkileri özellikle verdiğini belirtirler. Mademki bu derece geniş yetkiler verilmiştir; öyleyse Mustafa Kemal’i Anadolu’ya padişah gönderdi yargısına varırlar. Hatta işi abartarak vatanı kurtarması için bunu yaptığını belirtirler. Oysa gerçekler hiç de öyle değildir. Bu görev ve yetki kararnamesinin geniş tutulması tamamen Mustafa Kemal’in girişimi, istek ve düzenlemesiyle olmuştur. Bu görevlerin geniş tutulmasında Genelkurmay İkinci Başkanı Diyarbakırlı Kazım Paşa en etkin rolü oynamıştır. Çünkü kararnameyi Mustafa Kemal ile bizzat hazırlamış, beraber yazmışlardır. bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım! Kazım Paşa güldü: Vazifemizdir, çalışacağız.” İmza koymaktan çekiniyorlar “Dediğim gibi yazdığı talimatnameyi okudu. Sonra beni bırakarak, taslağı Harbiye Nazırı’na göstermek üzere odadan çıktı. Bilmem ne geçti, bu kadar az zamanda ne geçebilir, fakat Kazım Paşa’nın söylediğine göre Sadrazam Paşa talimatnameyi imzalamayacakmış. Şakir Paşa da imza koymaktan çekinmiş, ancak bu rahmetlide vicdani bir seziş olmak lazımdı ki, ‘imza edemem’ sözünden sonra ‘Mührümü basarım’ demiş. Mührünü basıyor mu? dedim. Evet, hatta bana mührünü verdi ve bas dedi!” Görev tamamlanmıştı. tır. Bu konudaki kimi değerlendirmeleri bu bölümde özetlemekte yarar vardır. Mustafa Kemal görevlendirilmesini, o dönem de İstanbul’da kurulan hükümetler karşısında kendi durumunu ele alarak şöyle değerlendirir: “Vahdettin kabinelerinde benim için iki zıt fikir olduğunu yukarıda söylemiştim: Biri beni lehlerinde kazanmaya çalışanlar, diğeri hiçbir suretle güvenilmemek lazım olduğunu iddia edenler!.. Bu adamı İstanbul’dan uzaklaştırmak lazımdır. Mustafa Kemal’i Anadolu dağlarına atmalı ve orada çürütmeli! Nihayet bu karar üzerinde mutabık kalmışlar.” Yazar Hikmet Bayur, Mustafa Kemal’i İstanbul’dan uzaklaştırma kararına varanların başında Sadrazam Damat Ferit’in geldiğini belirtmektedir. Bayur, bu görüşü o sıralarda Osmanlı Devleti Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak’ın Harbiye Nazırı Şakir Paşa’dan duyduğunu aktarıyor. İki değerlendirme Kararnamedeki geniş yetkiler daha sonra türlü yorumlara neden olmuştur. Burada iki gerçekçi değerlendirme üzerinde duracağız. Prof. Jaeschke, Damat Ferit hükümetinin kararname konusunda bilinçli davranmadığını ileri sürer. Gerçekten, bu noktada Damat Ferit için önemli olan, İngilizlerin şikâyetlerini gidermekti. Jaeschke, “Aynı biçimde İngilizler de başlangıçta Mustafa Kemal’in böyle bir göreve atanmasını önemsememişler, hatta ona verilen yetkilerin neler olduğuna dikkat etmemişlerdi” diyor. Ancak, ileride belirtileceği gibi Mustafa Kemal Anadolu’ya geçip örgütlenme girişimlerine başlayınca İngilizlerin akılları başlarına gelmiş ve hemen harekete geçmişlerdi. Mustafa Kemal’in elde ettiği yetkilerle ilgili olarak en doğru yargıyı, Kuvayı Milliye hareketine başından beri karşı olan, Osmanlı hükümetlerinde Posta Telgraf Genel Müdürlüğü yapan, ünlü yazar Refik Halit (Karay) yapmıştır. Refik Halit 5 Şubat 1920 tarihli Alemdar gazetesinde şöyle yazıyor: “Mustafa Kemal Paşa devamlı bir çalışmayla, Harbiye Nazırı’nın samimiyetinden, budalalığından ve kabinenin güçsüzlüğünden istifade ederek, en yüksek bir askeri görevi elde etmiş ve Anadolu’ya müfettiş olarak resmen geçmiştir.” Doğrusu budur. Yoksa, bu geniş yetkilerin kararname kapsamına alınmasında ne Padişah Vahdettin, ne sadrazam ne de bir başka kişi rol oynamışlardır. O günlerdeki Şişli’deki ev. General Milne’nin Harbiye Bakanlığı’na Mustafa Kemal’in neden Anadolu’ya gönderildiğini soran yazısının aslı. (İngilizlerin aklı sonradan başına geldi.) Yetkilerle elde edilen amaç Mustafa Kemal, kafasında planladığı temel hedefi kararnameye koydurtmuştu. Böylece, Anadolu’ya geçince ilk aşamada, Anadolu’da orduları dağıtılmış, güçsüz ancak unvanları olan komutanlar ve sivil yöneticiler, vali ve mutasarrıflarla yasal olarak ilişki kuracak konuma geçmiş oluyordu. Mustafa Kemal’in amacı da buydu. Anadolu’yu örgütleyebilmesi, milli heyecanı bir amaca yönlendirebilmesi için ilk aşamada böylesi bir yetkiye gereksinmesi vardı. Geniş yetkiler, o günkü koşullarda sadrazamın ve bakanlar kurulunun çaresizliğinden yararlanılarak Mustafa Kemal’in yönlendirmesi, iradesi ve kararlılığıyla elde edilmiştir. Atama ve İngiliz yetkililer İşgal İstanbul’unda İngilizlerin önemli konularda etkin bir biçimde denetim sağladıkları belliydi. Böylesi bir tutum içinde olan İngiliz yetkililerinin Mustafa Kemal’in Anadolu’ya atanmasından haberleri olmamış mıdır? Mustafa Kemal’in atama aşamasında, Sadrazam Damat Ferit’in İngiltere Büyükelçiliği Baştercümanı Ryan’la görüştüğü anlaşılıyor. Damat Ferit öncelikle, İngilizlerin notasından sonra şikâyet konusu olan Anadolu’daki asayişi sağlamak için üç askeri müfettişlik kurulduğunu, İstanbul’daki 1. Ordu Müfettişliği’ne Fevzi Çakmak’ın, Konya’daki 2. Ordu Müfettişliği’ne Mersinli Cemal Paşa’nın atandığını, İngilizlerin şikâyetçi olduğu Karadeniz ve Doğu Anadolu ille rindeki olaylarla ilgili olarak 9. Ordu Müfettişliği’ne Mustafa Kemal’i atamayı düşündüklerini bildirdi. İyi Türkçe bilen ve İngiliz gizli servisinin en önemli unsurlarından olan Baştercüman Ryan bu konuda anılarında şunları yazıyor: “1919 baharında Türk hükümeti Anadolu’da merkez tarafından kontrolü daha iyi düzenlemek amacıyla birkaç genel müfettişlik kurulmasına karar verdi. Tayin ettiği ilk ve güvenilir tek müfettiş Mustafa Kemal idi. Kendisini seçkin asker olarak göstermiş fakat bu zamana kadar göze çarpan hiçbir siyasi rol oynamamıştı. İtiraf etmeliyim ki Damat Ferit benimle müfettişliğin şeması hakkında konuştuğunda onun adı bana hiçbir şey ifade etmedi... Damat Ferit, Mustafa Kemal’le yemek yediğini ve ondan memnuniyet verici sadakat (bağlılık) vaatleri aldığını ve bunları bir subayın centilmen yemini olarak kabul ettiğini anlatarak beni inandırdı.” Bu satırlar, Damat Ferit’in, Mustafa Kemal’in atanması ile ilgili olarak İngilizlere bilgi verdiğini ve onaylarını aldığını açık bir biçimde göstermektedir. bayramında hayalini soran televizyoncuya çocuğun verdiği şu yanıttı: “Hayalim yurtdışına gitmek, Köln’de tıp okumak. Sonra da Alman vatandaşı olmak!” Hani siz dışarıya bilim öğrensin diye gönderdiğiniz öğrencilere, “Sizi kıvılcım olarak gönderiyoruz, meşale olarak döneceksiniz” demiştiniz de tümü eğitim sonrası ülkeye dönmüştü ya... Bugün durum şu: Yurtdışına giden çocuğa ailesi, “Aman yavrum” diyor, “Sakın dönme, kal oralarda!” Devletin temel kurumlarının çoğu başkalaştı ya da kurum bağladı. Hemen hiçbir alanda güven kalmadı. Hukuk güvenliği bitti. Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın üstünde Saraytay var. Sınav güvenliği kalmadı. Sınavlardan sorumlu kişi gözaltına alındığında soruların çalındığı anlaşınca ne yaptın sorusuna şu yanıtı verdi: “Durumu üstlerime bildirdim, toz kaldırma, dediler.” Sandık güvenliği kalmadı; seçimler, iktidar kazanamayınca yenileniyor. HHH Atam, Bütün bunlara karşın, açtığın yolda yürüme mücadelesini sürdürüyoruz. Sizin çok iyi bildiğiniz ve önem verdiğiniz iki gücümüz var: Bilim ve halk... Manevi mirasım dediğiniz bilimin kıymeti bilinmezse de bu yoldan yürüyen bilinçli insanların ortak irade göstermesine gereksinim var; bunun için çaba harcıyoruz. Siz her şeyi halkla yaptınız. Hiç umudunuzu kesmediniz. “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır. Biz onlardan değiliz” sözünüz bugün de geçerli. Adını koyduğunuz Cumhuriyet gazetesi bugün 100 sayfa ile karşınızda. Bir okurumuzun dediği gibi; gazetenin sayfaları arasında sizin yazdığınıza inanıyoruz. Yaşasın Cumhuriyet! Mustafa Kemal’in seçiliş nedenleri Bu noktada şöyle bir yargı doğrudur. Evet, o şartlarda Anadolu’ya bir general göndermek gerekiyordu. Ama neden Mustafa Kemal seçildi? Mustafa Kemal’in seçiliş nedenlerini özet olarak vermekte yarar vardır: 1 İngilizlerin 21 Nisan 1919 tarihli notasından sonra Anadolu’ya bir general gönderilmesi zorunlu olmuştu. İngilizler de sıkıştırıyorlardı, bu nedenle hükümet tarafından ivedi bir karar verildi. 2 Seçilecek generalin padişaha yakın, Almanlara ve İttihat Terakki’ye karşı olması bir önkoşuldur. Tüm bu nitelikler tam olarak Mustafa Kemal’de vardır. Hatta Almanya seyahatinde Padişah’la beraber olmuşlardı, Padişah’ın takdir ve sevgisini kazanmıştı. Üstelik Fi listin savaşları sırasında gösterdiği üstün başarıları nedeniyle Padişah tarafından 22 Eylül 1918’de kendisine Padişah’ın onursal yaverliği sanı verilmişti. Tüm bu nedenle de Padişah’a yakındır, Almanlara ve İttihat Terakki liderlerine karşı oluşu da kesindir. 3 Bakanlar Kurulu içerisinde Enver Paşa’nın karşıtı olması nedeniyle Mustafa Kemal’in kazanılmasını isteyenler vardı, böylece onlara yararlı olacağı düşüncesindeydiler. 4 Bu olumlu yönler yanında, Mustafa Kemal’i İstanbul’da potansiyel bir baş ağrısı olarak görenler de vardı. Padişah’la yakın ilişkisi nedeniyle her an Harbiye Bakanlığına ya da Sadrazamlığa gelebileceği varsayılmaktadır. Bu nedenle onun gözden uzak tutulması nı isteyenler de vardı. Başbakan Damat Ferit bu gruba girmektedir. Gözden uzak olması, kişisel siyasetin gereği olarak kabul edilmelidir. 5 Ona hiçbir biçimde güvenmeyenler de onun bir an önce İstanbul’dan Anadolu içlerine gönderilerek oralarda çürümesini istiyordu. 6 İngiliz gizli servisi de, bu görev için kendilerine çok yakın olan Padişah Vahdettin’in onayını almış olan Mustafa Kemal’e güvenmek gerektiğini düşünerek bu atamaya karşı çıkmadılar. Yetki kararnamesini Mustafa Kemal yazdırdı Yukarıda anlatıldığı gibi bu yetki kararnamesindeki temel esasları Mustafa Kemal bizzat kendisi oluşturdu. II. Başkan Kazım Paşa’ya (İnanç) yazdırdı. Konu ile ilgili olarak yaptığımız anlatım ve belgeler bunun kanıtıdır. Kesin yargı şudur: Yetki kararnamesini Mustafa Kemal kendisi yazdırmıştır. Nitekim, Atatürk 1927 yılında söylediği Nutuk’ta bu noktayı açıkça belirtmiştir. Şöyle ki: “...Yetki konusu ile ilgili talimatı da ben kendim yazdırdım.” Görüldüğü gibi, yetki kararnamesini Padişah Vahdettin ya da padişaha bağlı hükümet yaratmadı. Yetki kararnamesini o sırada Genelkurmay 2. Başkanı olan yakın cephe arkadaşı Diyarbakırlı Kazım İnanç Paşa ile birlikte yazdılar. BİTTİ