17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1719 MAYIS 2019 PAZAR Üç kişilik labirentSon filmi vizyona çıkan yönetmen Hüseyin Karabey ile söyleştik Melih Cevdet Anday’ın aynı adlı oyunundan uyarlanan ‘İçerdekiler’ bu hafta vizyonda. nüyorum, daha önce hiç içeri girmemiş birisini. Caner bunu ilk önce söylüyor zaten “Siz dışardakiler” diyor, manasız bir laf bu, sonra yavaş yavaş anlam kazanı Hüseyin Karabey’in yönettiği filmde Caner Cindoruk, Gizem Erman Soysaldı ve Settar yor. İçerde, dışardaki değer yargılarının hiçbir manası yok, çünkü olağanüstü bir yer ve insanlık dışı bir uygulamaya mahkum ediliyorsun. Manasız saplantıla Tanrıöğen başrollerde Melih Cevdet Anday’ın 1960’lı yıllarda yazdığı tiyatro oyunu rınız olabilir, bu saplantılar da sizin iyi bir yerde kalmanız için vardır, insan olarak yaşayabilmeniz için gerekir. Birisi mesela betonda bitki yetiştirmeye çalışır “İçerdekiler”in Hüseyin Ka ama gizler, o yasaktır. Ama o ye rabey tarafından yapılan sine tişirse, hiçbir işkenceyi umursa ma uyarlaması izleyiciyi üç kişilik bir labirentin içine sokuyor. Siyasi ve ahlaki düzlemde zorlu macı yok, ki her şeyimiz politika olduğu halde. Politik anlam tartışmaları gündeme geti da nasıl konumlandırdın ren ve Melih Cevdet’in za filmi, ya da böyle bir çaba mansız dehasından besle sarf ettin mi? nen film Karabey’in sine Ben kendimi politik si masında olgunluk dönemi nemacı olarak değerlendir ne işaret ediyor bir yandan da. Topu topu üç oyuncu emrah miyorum. Türkiye’de her kolukısa şey politik, ben sansür uy yakılmıştı, yoldan geçince köyü görüyoruz, burayı çekmeyelim demedik, durduk orada. Tabii ki belli amaçlar var, ama kör göze parmak değil. “İçerdekiler” de öyle, bence Türkiye sol tarihinin yüz akı işlerden ve özlediğim Türkiye solunun, özlediğim entelektüelliğe geri dönüşü için maz, ya da bir fareyle bir böcekle arkadaşlık kurabilir, onu saklar. Baldızın sayesinde ilk defa gerçek, insani bir ilişkiyi hatırlıyor tekrar, o zaman saplantı olduğu da açığa çıkıyor zaten. Melih Cevdet’in finali de inanılmaz, tutuklu, korkunç koşullarda yaşarken tırnak içinde bir şok onu kendine getiriyor, şok da ora nun rol aldığı ve neredeyse gulamayan bir yönetme bir hatırlatma olabilir. Şimdi dü da karşısındaki onu insan yerine tamamı tek bir mekânda geçen nim. Hep insan hikâyesine, insa şünüyorum 1963’te yazılmış her koyuyor, duygusal anlamda da fi filmin basit görünen çetrefilli la nın tarafına bakmak istiyorum. halde, o tarihte bunu nasıl yaz ziksel anlamda da etkilendiğini, birentinden çıkış yolunu bulmak Politik görüşüm var, bunu gizle mış diye düşündüm. Hem ileri fe ne kadar sevdiğini anlatınca bir (ya da içinde büsbütün kaybol miyorum, durduğum yer de net, minist bir metin, ataerkilliğe çok den kendine geliyor. Ben toplum mak) size kalmış elbette. n Melih Cevdet oyunu 60’lı yılların ortalarında yazdı, ama filmde 12 Mart dönemini işlemeyi tercih etmişsin. Oradan başlayalım mı... Filmi sıradan bir seyirci izlediğinde eski dönemde geçtiğini fark edecek ama 12 Mart ya da 12 Eylül diyemeyecek. Sinema biraz gerçek olduğu için, hem bana, hem oyunculara, hem sanat yönetmenine referans olsun diye öyle bir yöntem izledik. Melih Cevdet Anday’ın özellikle oyunda ne politik anlamda ne de sosyolojik anlamda bir bilgi verme fakat bir propaganda filmi yapmadım şimdiye kadar. Tam tersi, mağdur olmak, ezilmek, iktidarın haksız yere insanlara haketmediği uygulamaları, yaptığı olayları göstermeyi tercih ettim çünkü bunlar ana medyanın hiçbir zaman gündeminde olmadı. “Gitmek”te yan hikâyelerle anlattım Türkiye’de ne olduğunu. Türkiye’de o dönem Kürtçe konuşulmazdı, yasaktı. Filmdeki karakterler anadilleri ne ise onu konuştular Kürt ise Kürtçe, Arap ise Arapça ya da İranlı ise Farsça konuşuyor. 3 bin tane köy ciddi vuruyor, hem insani, kahramanların ve hainlerin olmadığı bir dünya hayal ediyor. Gereksiz yere insanlara ikonlaştırılmış bir şey biçmiyor, siyahı beyazı değil grileri anlatıyor, bu beni çok cezbetti. Baskı rejimi... n Yönetmen olarak tabii öncelikle sinemaya aktaracağın oyuna dair bir yorumun, yaklaşımın olması gerekiyor. Nasıl bir yorumu tercih ettin sen? Ben kadın karakterin birazcık da seyirciyi temsil ettiğini düşü da da benzeri bir dönüşüm olacağına inanıyorum. Biz didaktik bir toplumda yaşıyoruz, ismi ne olursa olsun bir baskı rejimi, bunun için medya, eğitim ve tüm diğer araçlar kullanılıyor ve zannediyoruz ki artık hiç şansımız yok. Ama gerçek bir şok etkisi, bu duygusal bir şok olabilir... Hatırlayın 99’da bir deprem oldu ve bizim komşularımızla olan tüm ilişkilerimiz değişti... Pozitif bir şey de olabilir, bu şok etkisi insanın özünü kendine getirecektir, bizim özümüz şu anda davranışlarımızı açıklamıyor. mesini de dikkate aldık. Başta radyonun rolü biraz daha fazlaydı ama oradaki bilgiler ajite şey ‘Bu duygusal şoka ihtiyacımız vardı’ lerdi. Mesela Denizler’in asıldı ğı günün haber bülteni geçiyordu n En son YSK’nin kararıyla senin hemen sarıldık, hemen umutlandık. Oy filmin başında. Genç kuşak için dediğine benzer ciddi bir şok yaşa sa umutlu olmak için ortada çok da bir bilgilendirici bir şey ama belli bir dık. Ama oradan da ilginç bir umut şey yok. Yüzde 90 YSK’nin nasıl bir ka kuşak için oraya takılabilecekle doğdu, ne diyorsun, her şey güzel rar vereceğini biliyorduk, ama acaba ri bir şey, oyuna yazık olur diye, son versiyonda da çıkardım onu. ‘Her şey politik’ olacak mı sahiden? Bunu tam da bahsettiğim insani şoka benzetiyorum. Yani bir güzel söz, “her şey güzel olacak”, hepimizi kendimizi nasıl hissedeceğiz ilk açıklandığında onu bekliyorduk. İlk önce kötü hissettim, ama “eski” belediye başkanımızın açıklamalarını dinleyince yüzüm gülme n Tabii filmin yönetmeni Hüseyin Karabey olunca izleyicide ister istemez politik bir beklenti oluşuyor. Çünkü politik getirdi... Nefret söylemini beslemeyen, düşmanına benzemeye çalışmayan, her şeye rağmen kucaklaşmaya çalışan... Bu söyleme nasıl ihtiyacımız varmış, ye başladı. Yani bu duygusal şoka, bu empati duygusuna çok ihtiyacımız vardı ve sadece bizim değil, burada yaşayan herkesin var. sinema yapan çok fazla sine Temür Köran’ın ‘Terk’ sergisi uzatıldı Yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir göç üzerine çalıştığı eserleri ile karşımıza çıkan sanatçı Temür Köran’ın Evin Sanat Galerisi’ndeki kişisel sergisi “Terk”, 25 Mayıs’a dek uzatıldı. “Terk” sergisinde sanatçı, insanın doğası gereği yaşamındaki nesnelerle kurduğu ilişkiyi, yüklediği anlamla rı gün yüzüne çıkararak, göçmenin ardında bırakacaklarını ya da karşılaşacaklarını düşündürüyor. Köran’ın sanatıyla anlatmaya çalıştığı göç etmeden göçü ve göçmeni düşünmek, göç hayali kuranlar için de yol aldırıcı oluyor. l Kültür Servisi Ünlü festival Ankara’da 2016 yılından beri Kadıköy Moda’da düzenlenen İCAF (İstanbul Comics and Art Festival) Ankara Comics and Art Festival (ACAF) adıyla 2526 Mayıs tarihlerinde Bilkent Center’da yapılacak. ACAF, çizgi roman dükkânları, karikatür ve mizah dergileri, yayın evleri, illüstrasyon sergileri ve bağımsız çizerler, canlı graffiti ve mural çalışmaları, katılıma açık atölye programları, panel ve sanatçı konuşmalarını içeren, çizgi dünyası ve farklı sanat disiplinleri üzerinden deneyim alanları sunuyor. l Kültür Servisi ne sınıf atlatan liderine sadık bir vatandaşım. (Bu arada siya setçi falan de ğilim).” İmamoğlu’nu Motosiklet andığına göre, Sofuoğlu bu metni, bir yarışçısı çocuğun “Her şey güzel olacak!” sözü üze Basına yansıyan bilgiler şöyle: 1983, Sakarya/Akyazı doğumlu. TBMM 27. Dönem Sakar rine yazmış olmalı... Olayın bir başka yönü ya Milletvekili. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi. Milli Sporcu. Motosiklet yarışında 5 kez dünya şampiyonu olmuş. TV’lerde motosikletini uçaklarla yarıştırdığını gösteren bir video dolaşıyor. Çok iyi düzeyde İngilizce bildiği belirtiliyor. Evli, 1 çocuk babası. Bunca başarısına karşın, Kenan Sofuoğlu’nun milletvekilliği sırasında, Meclis’e hiç teklifte bulunmadığı, önerge sunmadığı vurgulanarak, yapması gereken etkinliklerin önüne koca bir sıfır konulmuş. Sofuoğlu’nun, daha çok milletvekili sorumluluğunun dışındaki işlerde etkin olduğu anlaşılıyor. Oy Sofuoğlu, söylediklerini bir yerlerden destek alan milyoner, lüks hayatlı, izleyicisi bol sanatçı takımına yöneltmiş olsaydı ona hak verilebilirdi. Oysa “nankör” diye nitelediği sanatçılar arasında adını yeni duyuran gençler, tiyatroları kapanınca işsiz kalan oyuncular, etkinliklerine salon bulamayan şarkıcılar var. Uçaklarla yarışacak hızda motosiklet kullanıp 5 kez dünya şampiyonu olan, genç yaşta milletvekili seçilen Sofuoğlu; “nankör” olmadığını belirtmek için, “Motorcunun biriyim” diye kendine de haksızlık ediyor... sa milletvekilliği, halkın temsilcisi olarak üyeye büyük sorumluluk yüklemektedir. Öyle ki, yalnızca onun oyu ile bile toplum yararına bir yasa onaylanır ya da onaylanmaz duruma düşebilir. Özür Özür dilemek, pişmanlık duymak elbette erdemdir ama bilmem, sanatını sergileyenlere aşağılayıcı sözler eden birinin özrünün bir değeri olur mu? Söylediklerin Övgüyergi çelişkisi den pişmanlık duyduğu, şu açıklamasından anlaşılıyor: “Siyasete biraz espri kat Konumuna bakılmadan, mak amacıyla yapmış oldu bir tarafı överken, öbürünü ğum paylaşım kastının öte aşağılayıcı sözcükler kulla sinde anlamlara taşınmıştır. narak yermek, Spencer’in Tabii ki bunu kesinlikle doğ sözünü anımsatıyor: Baş ru görmüyorum ancak lü kalarını kötülemek kendimi zumsuz tartışmalara sebebi zi övmenin dürüst olmayan yet vermemek için bu pay şeklidir. Sanatçılara yöne laşımımı 4 dakika içerisin lik şu sözler, motosiklet ya de kaldırdım. Yanlış anlama rışçısı o milletvekilinin ağzın üzerinden gelen eleştirile dan çıkıyor: rin başımın üstünde yeri var. “Yazıklar olsun nankörler! Hususen yanlış anlama kas Bu ülkeyi yaklaşık yirmi yıl tıyla gelen eleştirileri milletin dır yöneten Recep Tayyip vicdanına havale eder, say Erdoğan sayesinde her bi gılarımı sunarım.” riniz milyonersiniz, lüks ha Espri incelik ister, yeri yatınız, milyonlarca takip ni bulmadı mı kabalaşır. Ne çiniz var. İstanbul’a yapılan dese boş; keşke konuşma hizmetleri bizlerden çok siz dan önce Mevlana’nın şu ler kullanıyorsunuz. Ekrem özdeyişini bir yerlerde oku İmamoğlu’na sözüm yok muş olsaydı: “Ağızdan çıkan ama ‘Fırsatı yakaladık, hay söz, yaydan çıkan ok gibidir, di AK Parti’yi ve Recep Tay geri dönmez.” yip Erdoğan’ı indirelim’ diye Bu açıklamayı işin nere birlik olan milyonlarca seve ye varacağını düşünmeden ni olan yediği kabı pisleyen yaptığı açık. Eleştirileri, “si ünlü nankörlersiniz. (Cümle yasete biraz espri yapmak” bozukluğuna dikkatinizi çe amacıyla karşılaması, “mille kerim!) Diyeceksiniz ki; ‘Sen tin vicdanı”na havale etmesi kimsin?’ Motorcunun biriyim ise onu gülünç duruma dü ama nankör değilim. Ülkesi şürüyor. 19 Mayıs’a özel marş Kurtalan Ekspres 19 Mayıs’ın 100. yılına özel bir marş besteledi. Sözlerini Yılmaz Özdil’in yazdığı şarkının bestesi Ahmet Güvenç’e ait. Ali Altay ve Kurtalan Ekspres’in üyelerinin vokal yaptığı marş için bir de klip hazırlandı. Klipte Atatürk ve 19 Mayıs kutlamalarının görüntüleri bulunuyor. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle