17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 11 MAYIS 2019 CUMARTESİ HABEREDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: SERPİL ÜNAY 20. yüzyılın ilk yarısında Carl Schmitt, “egemen, istisna haline karar verendir” diyordu. Doğrudur; “YSK başka yerlerde tersi kararlar aldı, İstanbul’da niye böyle yaptı” sorusunun yanıtı da, Schmitt’in bu cümlesinde saklı. Olağanüstü bir rejimdeyiz ve rejimin tepesi, neyin kural ve neyin istisna olabileceğini belirleyebilecek kuvvete sahip. Yani Schmitt’in koyduğu ölçü bakımından saray, iktidardır. Fakat madem siyasal düşünce üstünden giriş yaptık, biraz daha geriye gidelim. Machiavelli’nin neredeyse 500 yıl önce yayımlanmış anıt eseri Prens’te iktidarın ölçüsü “karar alma” gücünün de ötesinde, “korku”yu yönetmektir. Yazar bir hükümdarın iktidar olma gücünü çevresindeki, halk üstündeki yankılarıyla ölçer ve ölçüsü korku salabilmektir. Şöyle der: “Sevilmektense korkulmak çok daha güvenlidir.” “Prens insanların sevgisini kazanamasa bile, nefretten kaçınacak şekilde korku uyandırmalıdır” cümlesiyle de sürdürür tavsiyesini. Öyleyse iktidar, korkutabildiği oranda iktidardır. Dönelim günümüze. Bizdeki saray rejimi, korkutmanın gücünün farkındadır. İki düzeyde korkutma iktidarını devreye sokar. Birincisi, kendisini destekleyen kitlelerde korkuyu canlı tutmaya çalışır. “Ben gidersem devlet çöker” denmesi; muhaliflerin “terörist, darbeci” olarak kodlanması; “beka sorunu var” dışında cümle kurulmaması; “bütün dünya bize düşman” algısının yaygınlaştırılması hep bunun içindir. Tabanı korkutmak, tehditlerin büyüklüğü karşısında sıradan yurttaşa yalnızlığını göstermek ve yurttaşı bu sayede kendisine bağımlı kılmak bu stratejinin ilk ayağıdır. Korkutma iktidarının sarsılması  Korkutma iktidarının ikinci ayağıysa, muhalif kitlelere dönüktür. Baskıya, sindirmeye, işten çıkarmaya, hapse atmaya, “iş bulamazsın” tehdidine dayanır; “konuşursan başına neler gelir, iyi bak” mesajı adım adım işlenir bu yolda. Burada da mesaj geniş kitleler tarafından, “bu devasa iktidar gücü karşısında ben tek başıma nasıl durayım, susmak en iyisi” şeklinde alınmış, yurttaşlar böyle korkutulmuş, sindirilmiştir uzun süre. Demek ki her iki ayağın da hedefi yurttaşa yalnızlığını, çaresizliğini göstermektir. Korkutma iktidarını etkisizleştirmenin yolu, yalnızlığı aşmak ve “çare var” duygusunu oluşturmaktır. Zira saray için en büyük endişe, bu iki ayaklı korkutma iktidarının kaybıdır. Yeni durum 31 Mart yerel seçimleri ve sonrasında yaşananlar, işte bu iki ayaklı “korkutma iktidarı”nın ne kadar kolayca sarsılabileceğini gösterdi. Bir yandan Türkiye’nin büyük şehirlerinde yerel iktidar el değiştirdi; başta İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya olmak üzere iktidarın ya da ortağının güçlü olduğu yerlerde muhalefet kazandı. Bu, iktidar or taklarının seçmenlerini muhalefetle, “devletin bekası” ile korkutma propagandasının kısmen çözüldüğünün, korku güdüsünün bu tabanı tek başına bir arada tutmak için yetmez hale geldiğinin göstergesidir. Bu nedenle de korkutma iktidarının ilk ayağı sarsılmıştır. İstanbul üstünden bu sarsılmayı gidermek dışında da ellerinde bir strateji kalmadığı görülmektedir. Gelelim ikinci ayağa. YSK kararından sonra, özellikle de İmamoğlu’nun gece yaptığı konuşmayla birlikte, mağduriyet ve hak gaspından rahatsızlık duyan ve uzun zamandır ya sessizliğe ya da iktidar şemsiyesine sığınan farklı kesimlerden ne kadar insan varsa ses çıkarmaya başladı. İmamoğlu’nun herkesin susturulmaya çalışıldığı bir ortamda “Herkes konuşacak” demesi ve yine “Her Şey Çok Güzel Olacak” umudunu diriltmesiyle birlikte, korkutma iktidarının ikinci ayağının da dakikalar içinde sarsılabildiği görüldü. Sanatçılar, ünlüler, spor kulüplerinden temsilciler, kitle örgütleri, milyonlar ses verdi arka arkaya. Saray arşivcilerinin “fişliyoruz” mesajıyla yeniden “korkutma iktidarı”nı ele alma çabaları bile boşa düştü. Demek ki saray kendi tabanının tamamını “korkutma” ile bir arada tutamıyor; karşıt kitleleri de korkutarak susturamıyor. Yeni durum budur, gerçek iktidar kaybıdır ve İstanbul seçimini kazanmaktan öte asıl üzerinde duracakları ilk konu, bu “korkutma iktidarı”nı yeniden tesis etmek olacaktır. Planlara karşı uyanık olmak, ses çıkarmaya başlayanları yalnızlaştırmamak, dayanışma duygusunu güçlü tutmak, yeniden sessizliği tesis etmelerini önlemek ve bunun için de genişletici bir dille hareket etmek hepimizin sorumluluğudur. Seçim stratejisi, bunun devamında konuşulacak konudur. Acaba neden?Danıştay Başkanı, yargının yandaş olarak algılanmasından rahatsız Danıştay Başkanı Güngör, YSK’ye sahip çıktı, muhalefeti eleştirdi. Yargıya ‘yandaş’ denmesinden rahatsız olduğunu dile getiren Güngör, yok edilen güçler ayrılığı yerine ‘işbölümüne dayalı uyumlu çalışma’ önerdi Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, İstanbul seçimini iptal eden Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yönelik eleştirilerin arttığı bir dönemde, “Yargı kararlarına eleştiri getirilirken, yargı ve yargıçlar, idarenin yandaşı ya da idarenin faaliyetlerine sürekli engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir” dedi. Danıştay’ın kuruluşunun 151. yılı ve Danıştay ve İdari Yargı Günü dolayısıyla Danıştay Konferans Salonu’nda tören düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ve yüksek yargı üyeleri katıldı. AA ve TRT dışındaki gazeteciler törene alınmadı. Törende konuşan Danıştay Başkanı Güngör, devletin temeli, medeniyet ve barışın vazgeçilmezi olan adaleti tesis etmede asıl sorumluluğun yargı mensuplarına düştüğünü vurguladı. Güngör, şöyle devam etti: “Yargı kararlarına eleştiri getirilirken, yargı ve yargıçlar, idarenin yandaşı ya da idarenin faaliyetlerine sürekli engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir. Yargı kararlarının, hukuki sınırlar içinde bilimsel yönden eleştirilmesi elbette mümkündür. Yargı kararlarının, taraf menfaatlarına göre değil, objektif bilimsel kriterlere göre değerlendirilmesinin, hukukun gelişmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bir ülkede yargının saygınlığının zedelenmesi, ekonomik, sosyal, siyasi istikrarın, huzur ve barışın sağlanmasını zorlaştıracak yıkıcı etkilere yol açar. Bu konuda gerekli özenin gösterilmesi tüm yargı mensupları BARO’DAN PANKARTLI MESAJ İstanbul’da seçimin yenilenmesi kararına tepki gösteren Ankara Barosu ve YSK binasının karşısında yer alan binasına, “Hukuksuzluğun tam da karşısındayız” yazılı pankart astı. YSK kararını önceki gün yaptığı açıklamada “cübbesi üniformalaşmışların silahsız darbesi” olarak niteleyen Ankara Barosu dün de mesajını pankaratla verdi. Ankara Barosu, YSK binasının tam karşındaki binasına, “Hukuksuzluğun tam da karşısındayız” ifadelerinin yer aldığı büyük boy pankart astı. l ANKARA/Cumhuriyet nın haklı beklentisidir.” Güngör, yargılamalanın uzun ve zahmetli bir süreç olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “Öncelikle, hukukun üstünlüğü ilkesi gereği, idarenin işlem tesisi sırasında uyması gereken hukuk kurallarına özen göstermesi, idareyle kişiler arasında uyuşmazlığa yol açan etkenlerin giderilmesi, böylece yeni uyuşmazlıkların ortaya çıkmasının önlenmesi, önemli bir beklentidir. İdarenin işlem tesis ederken uyacağı kuralları belirleyen Genel İdari Usul Yasası’nın bir an önce çıkarılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Devletimizin, geçmişte hem zaman hem ekonomik yönden kayıplar yaşamasına, hukuki güvenlik ilkesinin sarsılmasına yol açan yargısal süreçlerin, ülkemizin büyük gelişme kaydettiği yeni dönemde tekrarlanması, her alanda istikrarlı gelişme sağlaması için Danıştay’ın idari görevlerini etkin kılacak yasal düzenlemenin önemini bir kez daha ifade etmek isterim.” ‘Uyumlu çalışacağız’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle “güçlü, hızlı ve istikrarlı” bir yönetim anlayışının hedeflendiğini belirten Güngör, “Yargı ile yasama ve yürütme arasında, işbölümüne dayalı, uyumlu bir anlayış geliştirilmelidir” dedi. Yeni sistemde yürütme yet kisi ve görevinin yalnızca cumhurbaşkanına verildiğini anımsatan Güngör, Danıştay Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlerin denetiminin Danıştayca yapılacağını aktardı. “Cumhurbaşkanının doğrudan yaptığı işlemlere karşı idari yargı yolunun açılmasıyla bu alandaki yargısal denetimin kapsamı önem kazanmıştır” değerlendirmesinde bulunan Güngör, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanının yürütmenin başı sıfatıyla aldığı kararlardan hangisinin devletin yüksek yönetimine ilişkin olduğu, hangisinin de idari fonksiyon kapsamında olduğu, yargı içtihatları ile belirlenecektir. Hassas bir değerlendirmenin konusu olacak bu denetimde, her somut durumun niteliğine uygun olarak, takdir yetkisi, ölçülülük, üstün kamu yararı gibi kavramların yanında, devletin yüksek siyaseti, siyasi tasarruf, devletin hükümranlık hakkı gibi kriterlerin de göz önünde bulundurulmasının önemine ve gereğine özellikle işaret etmek isterim. Bu kapsamda idari yargının, görev alanına giren düzenleyici ve bireysel tasarrufların denetimi konusunda etkin bir yargılama yapması, istikrarlı ve nitelikli içtihatlar üreterek uygulamaya yol göstermesi büyük önem arz etmektedir.” l ANKARA/Cumhuriyet Sandık kurulu listesi partilere verilecek Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 23 Haziran’da yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimiyle ilgili esasları belirledi. YSK kararına göre, sandık kurulu başkan ve üyelerinin listesinin seçime katılacakları siyasi partilere talepleri halinde verilmesi kararlaştırıldı. Sandık kurulu başkan ve üyelerinin listesi daha önce siyasi partilere verilmiyordu. YSK’nin kararına göre; uygulanacak esaslar şöyle: l 31 Mart’taki seçime katılmış partiler bu seçime de katılabilecek. Siyasi partiler yeniden aday tespiti yapamayacak, ancak, ölüm, istifa gibi nedenlerle meydana gelecek boşalmalar doldurulabilecek. l31 Mart seçimleri için güncelleştiril miş ve kesinleşmiş sandık seçmen listeleri yeni bir güncelleştirme yapılmaksızın bu seçimde de kullanılacak. l 31 Mart’tan sonra ortaya çıkan silah altında bulunan erler ve askeri öğrenciler, cezaevinde hükümlü bulunanlar, kısıtlı ve kamu hizmetinden yasaklı olan seçmenlerin seçmen kütüğündeki kayıtlarına “oy kullanamaz” şerhi düşülecek. l Seçimlerde görevlendirilecek sandık kurulu başkanları, kamu görevlilerinden belirlenecek. 23 Haziran’da yapılacak olan seçimde kullanılacak sandık seçmen listeleri ve her bir sandıkta oy kullanacak seçmen sayısı 31 Mart seçimi ile aynı olacak. Siyasi partiler sandık kurullarına üye verebilecek. l Haber Merkezi Tunceli’de, 4 meclis üyesinin mazbatası iptal YSK tarafından 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nde Tunceli Belediye Meclisi üyeliklerine seçilen HDP’li Hıdır Demir, Özcan Ateş ve Metin Kılıç ile TKP’li Candan Badem ve Meşeyolu köyünün muhtarı Hakkı Suvan ile Gözeler köyünün muhtarı Turgay Bilge’nin mazbataları, KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle iptal edildi. Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, YSK’nin yazısının kendilerine ulaştığını, iptal edilenlerin yerlerine yedek üyelerin seçildiğini söyledi. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle