24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 6 MART 2019 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER Ayrıntılar İkiyüzlülükte uzlaşma! Fethullah övgüleriyle tanıdığımız nice siyasetçiden biri Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş. “FETÖ’nün siyasi ayağına neden ulaşılamıyor” sorusunun yanıtıdır aynı zamanda bu adam ve onun gibiler. AKP ile FETÖ iş ortağıydılar, koalisyon kurmuşlardı, ilişkileri köklüdür, eskiye dayanır, ideolojik kardeştirler. Eğer samimi biçimde AKP içinde “kim FETÖ’cü” diye sormaya kalkarsanız, geride parti kalmaz. Bu FETÖ sevdalısı isimler, reisin gazabına uğramamak için, şimdilerde en önde dövüşüyorlar! Nasılsa hukuk yok, ağzına geleni söylemek serbest; açıktan dilediği gibi küfrediyor Alinur Aktaş ve benzerleri. Kime derseniz; Cumhuriyete, aydınlanmacılara, bu memleketin en güzel evlatlarına! Geçen hafta İnegöl’de coştu Aktaş, rakibi Nilüfer Belediye Başkanı Bozbey’i eleştirmek için: “Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Türkan Saylan, Nâzım Hikmet gibi devlet, millet düşmanlarının adlarını sokaklara veriyor” dedi. İyi de yaptı. Yıllardır her seçim öncesi kılıktan kılığa giren AKP’nin gerçek yüzünü ortaya serdi. Güldal Mumcu sosyal medyadan, “Uğur Mumcu’yu katleden zihniyet konuştu” diye yazdı. AKP lideri RTE, “Sivas Katliamı” ardından uzun yıllar süren davanın zamanaşımına uğraması üzerine, “Milletimize hayırlı olsun” demişti zaten! Azgın gericiliğin esir aldığı İnegöl halkına bu türden söylev çekmenin nedeni var elbette. Bursa’yı AKP kazanıyorsa eğer oy deposu İnegöl sayesinde oluyor bu. Bu kez işler karışık, pabuç pahalı, daha sert saldıracak her yerde AKP. Doğrusu hedefler iyi seçilmiş. Uğur Mumcu tarikat, siyaset, ticaret ilişkisini ortaya koymuş, tümünün ipliğini pazara çıkarmış bir gazeteci. Katledildi! Saylan, FETÖ tezgâhını yıllar öncesinden görmüş, kızlar okusun diye yaşamını adamış, aydınlanmacı bilim insanı. Ömrünün son günlerinde Ergenekon kumpasıyla evi basıldı, sanık yapıldı! Üçok, din tacirlerinin maskesini düşürdü, sahtekârları açıkça ilan etti. Öldürüldü! Ve Nâzım Hikmet! Boyun eğmeyen bir komünist, devrimci! Yıllarca zindanda tutuldu, cesedinden bile korkuldu, yurduna dönmesine izin verilmedi! Acı konuşacağım. AKP’nin bu kendini bilmez kişileri, nasıl oluyor da bu kadar rahat cirit atıyor ortalıkta dersiniz? Siyasette egemen olan dil belirleyicidir. AKP’nin oyun kurucu olduğu, en bayağı yararcılığın haklı görüldüğü bu ortamda onu frenleyecek herhangi bir siyasi yapı ya da lider var mı? Meclis’teki tüm partiler liberal ikiyüzlülükte uzlaşmış durumda. “Biz kazanalım da nasıl olursa olsun!” anlayışı, her koşulda AKP’ye kazandırır. Gericiliğin karşısına gericilik koyduğunuzda kim kazanır acaba? CHP adaylarının kampanyalarına bakın! Hep birden “Hayırlı Cumalar” mesajları atıyorlar, yetmiyor, mutlaka toplu namaza gidiliyor, güzelce fotoğraf veriliyor. Yetmiyor, nerede başı bağlı kadın bulurlarsa, mutlaka birlikte poz veriyorlar. Bir kişi namaza gidebilir elbette, kadınlar dilediği gibi de giyinecektir kuşkusuz. Ancak bunu siyasete alet ederseniz AKP’den ne farkınız kalır? Laiklik, Cumhuriyet, Mustafa Kemal, devrim, özgürlük demek suç sanki! Gezi’ye bunca saldırılırken, ne o çocukların adını ağızlarına alıyorlar, ne de bu adaletsizliğe açıktan tepki koyuyorlar. Daha söyleyeyim mi; “Biz kavga siyaseti yapmayacağız” diye, RTE’nin tokatlarına çıt çıkarmıyorlar, saraydan randevu alıp, koşarak gidiyorlar. Çoğu hangi partiden oldukları anlaşılmasın diye altı oklu rozeti yakasına bile takamıyor korkudan, bir de bunu meziyet sayıyorlar. Bunun adına da “Derman Belediyeciliği” deniyor ha! Eğer Nâzım Hikmet’i, Uğur Mumcu’yu, Türkan Saylan’ı, Bahriye Üçok’u, yani bu memleketin gerçek yurtseverlerini savunacak haliniz yoksa, o koltuklara otursanız ne yazar? Emekli subaylardan alınganlık... Pazar yazımda kitap fuarlarının panayır yeri oluşundan söz etmiştim. İçinde “Edebiyatçı hariç, herkes var” diye dert yanmıştım. Gördüklerimi sıralarken, emekli askerlerin bolluğundan da söz açtım. Değerli Ahmet Yavuz aradı, hassasiyeti bildirdi. Ergenekon/Balyoz kumpası sürecinde, bu adaletsizliği ekranda en çok dile getiren kişilerden olarak elbette dönemin tanıklıklarının kitaplaşması değerli, yazan askerler büyük görev yapıyor. Bu çalışmalar geleceğe kalacak ve özellikle tarihçiler için bulunmaz kaynak. İfade özgürlüğünün derinleşmesi, yerleşmesi için, sözlü kültürden yazıya geçmek hayli önemli. Benim vurgum, fuarda edebiyatçıların azlığınaydı, yoksa “kim kitap yazar, kim yazamaz” türü otoriter, sansürcü yaklaşımla yan yana durmam mümkün değil. Bu arada küçük uyarı: Askerlik bitti ve yazı insanları eleştiriye açık olur, en ufak tepkide küfür etmek kimseye yakışmaz. Hepimize kıssadan hisse! ‘Şehadet’ konferansında 30 öğrenci zehirlendi Mersin’de, Akdeniz İmam Hatip Okulları Mezunları Mensupları ve Muhipleri Derneği tarafından, önceki gün Edip Spor Salonu’nda “31 Mart’tan 15 Temmuz’a Şehadet Bilinci” adlı konferans düzenlendi. 300 öğrencinin götürüldüğü konferansa iddiaya göre 70 öğrencinin zorla ve 3 km yürütülerek katılımının sağlandığı etkinlikte ikram edilen tavuk tantuni yiyen yaklaşık 30 öğrenci zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Öğrenci velileri çocuklarının etkinliğe izinleri dışında götürüldüğünü dile getirerek şikâyetçi oldu. l Haber Merkezi Sözcü iddianamesini hazırlayan Ekren, rüşvet suçlamasıyla 10 ay hapse çarptırılmış Savcı hükümlü çıktıAyrıntılar Ayrıntılar Sözcü davasının ilk iddianamesini hazırlayan, gazeteci Cem Küçük’ün “Kahraman” diyerek methiyeler dizdiği Cumhuriyet Sav cısı Asım Ekren’in 2002 yılında gö rev yaptığı Osmaniye’de soruşturma sını yürüttüğü “Çocuğun nitelikli cinsel istismarı” dosyasında şüphelilerden haksız menfaat temin et SEYHAN AVŞAR meye çalıştığı suçlamasıyla (İrtikap suçu) hakkında açılan dava sonun da 10 ay hapis cezası ve para cezası na çarptırıldığı ortaya çıktı. Savcı Asım Ekren 2002 yılında gö rev yaptığı Osmaniye’de tahkikat aşa masını yürüttüğü “Çocuğun nitelik li cinsel istismarı” dosyasında şüphe lilerden Ertan M. ile Abdülvahit A’yı adliyeye davet ederek, ifadelerini al dı. İddiaya göre ifadelerin alındığı sıra da ise talimat ile şüphelileri gözaltına aldırdı. Ekren’in şüphelilere soruştur madan ceza alacaklarını, kendilerinin Osmaniye’de hatırı sayılır esnaflar ol duklarını, bundan zarar göreceklerini ancak bunun bir çaresi olduğunu, ken disine Clio marka bir araç alınması ve sanığa belirli bir miktar para verilme si halinde soruşturmadan zarar görme HÜKME RAĞMEN TERFİ ÜSTÜNE TERFİ Ekren’in aldığı ceza Yargıtay tarafından 23 Eylül 2004 diye açıklamalar yapan Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin tarihinde onanarak kesinleş Yıldız’ın, “Kocasından dayak yi ti. Ancak o tarihten günümü yen kadın şükretsin” açıklama ze değişen bir şey olmadı. Ek larının ardından başlatılan so ren Karabük Cumhuriyet Sav ruşturmada da takipsizlik kara cılığında görevlendirildi. 2015 rı verdi. Savcı Ekren, takipsiz yılında ise İstanbul Cumhuri lik kararında Yıldız’ın sözlerinin yet Savcılığı’na atandı. Basın düşünce özgürlüğü kapsamın ve spor suçlarına bakan Ek da olduğunu savunmuştu. ren, Sözcü gazetesi sahibi ve çalışanları hakkındaki iddia Asım Ekren Tüm bu skandallara rağmen Ekren, 4 Aralık 2018’de nameyi hazırladı. Ayrıca Ek Büyükçekmece Cumhuriyet ren, “6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” Başsavcısı olarak görevlendirildi. An cak Ekren’in kesinleşme kararı ise Cumhuriyet Başsavcısı olduktan bir gün sonra yani 5 Aralık 2018’de birileri tarafından alındı. Ekren yaklaşık 2 hafta sonra ise görevden alınarak Bölge Adliye Mahkemesi’nde görevlendirildi. Ekren’in hakkında kesinleşen hükme rağmen uzun yıllardır kimler tarafından korunduğu ve yükselerek Büyükçekmece Başsavcılığı görevine nasıl geldiği ve ne oldu da bu görevden alındı gibi sorular merak konusu oldu. Telefonla ulaşmaya çalıştığımız Ekren’e ise bir türlü ulaşamadık. yeceklerini, dosyada takipsizlik kararı vereceğini söyledi. Şüpheli Ertan M. bu talebi kabul etmiş gibi görünerek, savcıya ödenecek paranın ikamet ettiği adliye lojmanlarına yoğurt getirir gibi düzenlenecek bir plan dahilinde teslim edileceği söyledi. Bu görüşmenin ardından şüpheli Ertan M. savcı Ekren’i Adalet Bakanlığı’na şikâyet etti. Skandal gerekçe Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “irtikap” suçundan yargılanan Ekren’e mahkeme heyeti, “Görevi kötüye kullanma” suçundan önce 1 yıl hapis cezası, para cezası ve 3 ay süre ile memuriyetten men cezası verdi verdi. Sanık Ekren’in duruşmadaki davranışları gerekçesiyle cezada indirim yapan mahkeme heyeti sanık Ekren’in hapis cezasını önce 10 aya indirerek, daha sonra ise paraya çevirerek, 2 ay 15 gün memuriyetten men edilmesine hükmetti. Heyet verdiği kararı şu şekilde gerekçelendirdi: “İrtikap suçunun maddi unsuru icbar, ikna ve hata yoluyla olmak üzere 3 şekilde ortaya çıkabilmektedir. Esasen maddi cebir kullanılması halinde eylem irtikap değil, yağma suçunu oluşturacaktır. İcbar suretiyle irtikap suçu, paranın verilmesi, menfaatin sağlanması veya vaat edilmesiyle tamamlanacaktır. Sanığın menfaat talebi müdahil tarafından karşılanmamış olmakta, rüşvet anlaşması tamamlanmamış olduğundan sanığın rüşvet suçu işlediğinden söz edilemez.” l İSTANBUL Danıştay’dan geçit yok ÖrnekMEBEnsar protokolü yürütmesinin durdurulması kararına itirazı reddetti DİLAN DURSUN DAVASI karar IŞIK KANSU Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Ensar Vakfı ile 2017’de imzaladığı örgün eğitimde işbirliği protokolünün yürütmeyi durdurma kararına karşı yaptığı itiraz, Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’nda reddedildi. Böylece çocuk istismarları ile kamuoyu gündemine gelen Ensar Vakfı’nın okullarda çocuklara “eğitim, seminer” gibi etkinlikler düzenlemesine ilişkin protokolün uygulanması, Danıştay tarafından ikinci kez ve daha üst düzeyde engellenmiş oldu. Manisa’da bir öğrenci velisi, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Ensar Vakfı arasında imzalanan “Çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlenmesine dair işbirli Çocuk istismarları ile gündeme gelen Ensar Vakfı’nın okullarda “eğitim, seminer” gibi etkinlikler düzenlemesine ilişkin protokolün uygulanması ikinci kez ve daha üst düzeyde engellenmiş oldu. ği protokolü”nün Milli Eğitim Temel Yasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle Danıştay’da iptal davası açmıştı. Danıştay 8. Dairesi, geçen yıl ortasında, protokolün bir kamu hizmeti olan eğitimöğretim hizmetinin devlet hizmet alanı içerisinde ancak genel idare esaslarına göre memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesine ilişkin anayasanın buyurucu hükmüne, Türk milli eğitiminin temel ilke ve kurallarına aykırı olduğu kararına varmıştı. Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararında “anayasa ve yasalar gereği ulusu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak teknik, ekonomik, kültürel ve sos yal gelişme alanlarında iyi bireyler yetiştirilmesi ve bunun için ülke çapında etkin önlemler alınmasının devletin devredemeyeceği görevler arasında olduğu” vurgulanmıştı. MEB, bu karara itiraz etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bakanlığın itirazını yerinde bulmadı ve Danıştay 8. Dairesi’nce verilen yürütmeyi durdurma kararını örgün eğitim kurumları açısından kabul etti. Böylece, Ensar Vakfı ile yapılan protokolün, okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim kurumlarında uygulanmasının durdurulması gerektiği bir kez daha yargı tarafından karara bağlanmış oldu. l ANKARA Asavnudkaatlylaerldi eanylpelmaj İzmir Barosu’na kayıtlı avukatlar, 6 ay önce hizmete giren Bölge Adliye Mahkemesi binası içerisinde oturacak bir bank bulunmadığını belirterek, dün plaj sandalyeleri ile oturma eylemi yaptı. Sandalyeler ile adliye koridorunda oturan avukatlar, sorunun bir an önce çözülmesini istedi. l DHA İddianamede FETÖ izi Gezi Direnişi’ne ilişkin hazırlanan iddianame FETÖ mensubu polislerin hazırladığı fezlekeyle neredeyse aynı. İddianamede imha edilmesi gereken FETÖ’cü polislerin delilleri ve tanıklıkları yer aldı. SEYHAN AVŞAR rak görev yapan Başkomiser Ercan Orhan Ay Gezi Direnişi’ne ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame ka dın, eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Yunus Dolar ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdür Yardımcısı muoyunda büyük tartışmalara neden oldu. Da Hasan Gül tanık sıfatıyla dinlendi. İddianame ha önceki Gezi soruşturmasının firari savcı Mu de FETÖ’nün kurtulduğunun yazılmasına karşın ammer Akkaş tarafından başlatılmış olması ve FETÖ gerekçesiyle ihraç edilen polislerin tanık iddianamede yer alan delillerin Akkaş’a döne sıfatıyla dinlenmiş olması dikkat çekti. min FETÖ mensubu polis memurları tarafından n Arı haritasına skandal benzetme: hazırlanan fezlekeyle neredeyse İddianamede en dikkat çeken detay aynı olması dikkat çekti. Gezi iddianamesinde dikkat çeken trajikomik detayları derledik. n FETÖ’cü polislerin topladıkları kaldı: İddianamede FETÖ’nün kanserli hücreler olduğu İlk duruşma 24 Haziran’da Tutuklu Osman Kavala’nın da aralarında yer aldığı 16 Osman Kavala’nın cep telefonundaki bir fotoğraf karesi oldu. Bu fotoğraf Prof. Dr. F. Ruttner’in “Bal arılarının biyocoğrafya ve taksonomisi” adlı kitabında yer alan Ortadoğu’daki arı ırkları haritasının fotoğrafıydı. ve dosyanın FETÖ’nün etkisinden sanığın yargılanma Ancak bu kare iddianamede “Türki arındırıldığı aktarıldı. Ancak 500’e sına 24 Haziran’da ye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlü yakın telefon tapesinin yer aldığı Silivri’de başlanacak. ğünün bozularak sınırları yeniden çi iddianamede sanıkların 30 Mayıs zildiği” bir harita olarak gösterildi. 2013 26 Şubat 2014 tarih aralık n AKP’ye yakın isimlerin ol larında dinlenmiş olmaları dikkat çekti. Bu ta duğu dernek raporda: İddianamede Açık rihte görevde olan binlerce yargı mensubu ve Toplum Vakfı’nın İstanbul 2010 Avrupa Kültür binlerce polis 15 Temmuz darbe girişiminin ar Başkenti Ajansı başta olmak üzere çok sayıda dından FETÖ terör örgütü üyesi olmak suçun vakıf ve derneğe para gönderildiği aktarıldı. An dan ya ihraç edildi ya da tutuklandı. Ancak top cak iddianameye giren İstanbul 2010 Avrupa ladıkları delillerin imha edilmesi gerekirken, Kültür Başkenti Ajansı’nın Koordinasyon Kurulu yeni bir iddianamenin delili yapıldı. Başkanı’nın dönemin bakanı Hayati Yazıcı oldu n İhraç edilen polisler tanık: Ayrı ğu ve dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğ ca iddianamede ihraç edilen polisler Gezi Dire rul Günay ve Eski İstanbul Büyükşehir Beledi nişi sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Gü ye Başkanı Kadir Topbaş’ın da bu ajansta etkin venlik Şube Müdürlüğü’nde Ekipler Amiri ola olarak çalışmış olması dikkat çekti. ‘YENİ yargılama yapılamaz’ Avukat Turgut Kazan, Twitter’dan iddianameyi eleştirdi. Kazan, “Gezi iddianamesi AİHM’in Necmettin Erbakan kararı ile AİHS’in Turgut Kazan ek 7. protokol ışığında değerlendirmelidir. Erbakan kararında 4 yıl 5 ay sonra soruşturma açılması ihlal sayılmıştır sayılmıştı. Gezi iddianamesinde suç tarihi için, 2014 öncesi deniliyor. Taksim Platformu davasında gösterilerin 10.07.2013 gününe kadar sürdüğü belirtilmişti. Demek ki, 4 yıl 7,5 ay sonra dava açılması, apaçık bir ihlaldir. Ayrıca, Gezi ana davası İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Orada, Taksim Platformunu oluşturanlar örgüt üyeliği ve yasadışı toplantı yapmakla suçlandı. Hepsi beraat etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kararı temyiz etmedi, kesinleşti. Onayladığımız AİHS’ne ek 7. protokolü var. Anayasamızın 90/5. maddesi var. Non Bis İn İdem ilkesi en temel hukuk ilkesidir. Eylem aynıdır. Suç vasfı değiştirilerek, ikinci bir yargılama yapılamaz. CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca, davanın reddine karar verilmesi gerekir.” ifadelerini kullandı. Dilan Dursun’u ba şından gaz bomba sıyla vuran polisin eyleminin öldür meye teşebbüs ol duğuna karar veren mahkeme, dos Dilan Dursun yayı ağır cezaya gönderdi. ALİCAN ULUDAĞ Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde polisin attığı gaz bombası fişeğiyle yaralanmalara ilişkin yargıdan örnek niteliğinde bir karar çıktı. Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi, vatandaşı başından gaz bombasıyla vuran polisin eyleminin öldürmeye teşebbüs olduğunu belirterek dosyayı ağır cezaya gönderdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi eylemlerinin olduğu dönemde üniversite öğrencisi olan Dilan Dursun’u 16 Haziran 2013’te gaz bombası fişeğiyle başından vurarak ağır yaralayan polis Serkan Kurnaz hakkında “bilinçli taksir ile yaralanmaya sebebiyet vermek” suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açmıştı. Davanın ilk duruşması, Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat’ta görüldü. Duruşmada Dursun’un avukatı Tonguç Cankurt, mahkemeye görev yönünden itiraz etti. Sanık polisin kaldırım üzerinde yürüyen müvekkiline yönelik hedef gözeterek atış yaptığını belirten Cankurt, “Müvekkilim bu nedenle başından vuruldu. Hayati tehlike geçirdi ve kalıcı engel meydana geldi. Eylem kasten öldürmeye teşebbüs niteliğinde. Suçun değerlendirilmesi bakımından görevsizlik kararı verilerek Ağır Ceza Mahkemesi’ w ne dosyanın gönderilmesini talep ediyoruz” dedi. Yargıç Ahmet Deveci, sanık polisin kasten öldürmeye teşebbüs suçundan yargılama yapılması amacıyla dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Mahkeme kararının gerekçesinde, herhangi bir gösterinin bulunmadığı, esasen gaz atılmasını gerektirecek bir durumun da olmadığı sırada, “akrep” tabir edilen bir aracın üst kısmında bir polis memuru tarafından yakın mesafeden, doğrudan mağdurun hedef alınmak suretiyle yapılan atış neticesinde, mağdurun baş bölgesinden hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığının şikâyetçi Dilan Dursun ve avukatı Tonguç Cankurt tarafından ileri sürüldüğüne dikkat çekildi . Hukuki zorunluluk İddianame kapsamında eylemin bilinçli taksir ile yaralama suçunu oluşturduğu kabul edildiği anımsatılan kararda, “dosya içindeki tüm bilgi ve belgelerle şikâyetçilerin soruşturma ve mahkememizde yapılan duruşmada ileri sürdükleri, eylemin kasten öldürmeye yönelik kasıtla işlendiğinde dair iddialarının tartışılmasında hukuki zorunluluk bulunduğu, bu yönden delillerin değerlendirilerek tartışma yapma yetki ve görevinin Mahkememizi aştığı ve Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait bulunduğu nazara alınarak karar vermek gerekmiştir” denildi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle