17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 6 ŞUBAT 2019 çarşamba [email protected] TASARIM: İLKNUR FİLİZ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Zenginfakir uçurumu Tunç Soyer’e neden oy vereceğim? Prof. Dr. Hakkı keskin / Siyasal Bilimci Dünyada ve ülkelerde daha da artan zenginfakir uçurumu her vicdanlı insanı feryat ve isyan etmeye zorluyor! https://advertising.bbcworldwide.com/bbcstoryworkscontentdefinitions/ İngiltere yardım kuruşulu Oxfam’ın verilerine göre dünyanın en zengin on kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısını oluşturan insanların servetini geride bırakıyor. Son bir yılda dünyadaki servet artışının yüzde 82’si, dünya nüfusunun sadece yüzde 10’unun eline geçiyor. Bu zenginler vergilerini kaçırarak devlete ödenmesi gereken 200 milyar ABD Doları’nı servetlerine katıyorlar. Kaçırılan bu vergilerin en az 170 milyar doları gelişmekte olan ülkelerden sağlanıyor. Buna karşın dünya nüfusunun az gelirli yarısının servetinde bir artış görülmüyor. Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu öncesi bir rapor yayımlayan Oxfam, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurumu verilerle ortaya koyuyor. Ülkelerin hükümetlerini ve iş dünyasını, bu tehlikeli durum karşısında ivedi önlemler almaya çağırıyor. Zenginler ve yoksullar arasındaki eşitsizliğin sanılandan daha büyük olduğunu vurgulayan Oxfam, özellikle hükümetlerin “vergi cennetlerinin” işleyişini sona erdirmek için beraber çalışması gerektiğini vurguluyor. 2016’da serveti 45 milyar dolar olan Amazon kurucusu Jeft Bezos, 2018’de servetini neredeyse 3 kat artırarak 123.13 milyar dolara tırmandırdı. Microsoft’un kurucusu Bill Gates ise ikinci sıraya gerilerken servetini 75 milyar dolardan 84.78 milyar dolara çıkardı. Yatırımcı Warren Buffet 3. sıradaki yerini korurken, servetini 61 milyar dolardan 74.02 mil A. CELAL BİNZET İtalyan düşünür, matematikçi, ozan ve din adamı Giordano Bruno’nun yaşam sınırları, tam da içinde bulunduğumuz zaman süreciyle örtüşüyor. 1548 yılının ocak ayında doğmuş, 17 Şubat 1600 günü de bağnaz din adamları topluluğunun kararıyla Roma’daki meydanda yakılarak öldürülmüş. Çünkü o günlerin İtalya’sında kilise en etkin kurumların başında. Bir buyrukla insanlar yakılabiliyor. Kuytularda nedensiz sorgulananlar, işkence altında paramparça edilenler cabası. Bunların tümü din adına yapıldığından, kutsallık görüntüsü içindeki bu adamların karşısında çaresiz susuyor herkes. En büyük korkuları din maskesi takanların saltanatlarının zayıf düşmesi. Bruno’ya saldırmaları da salt bu yüzden. Yoksullaşan halkın elindekileri kaparak varsıllaşma kaynağını kurutacak düşünceler onların en büyük düşmanı sayılıyor. Toplumun uyanması din tacirlerinin korkulu düşüdür. Hiçbir üretime katılmadan yalnızca söze dayalı düşsel dünyaları satan adamların durumunu gören Bruno, bu durumu imlemişti: Türkiye’de özellikle AKP hükümetleri döneminde zenginfakir arasındaki fark hızla artarak, endişe verir boyut kazanmıştır. Sosyal devlet ve adalet ilkesinin gereği olarak ivedi önlemlerin alınması kaçınılmaz olmuştur. yar dolara yükseltti. İlginç olan dünyanın bu en zengin üç sermayedarının ABD’li olması. ‘Öfke artacak’ Yoksulluğa karşı mücadele eden bir kuruluş olan Oxfam, eğer eşitsizlikle mücadele etmek için gereken önlemler bir an önce alınmazsa, bireylerin öfkesinin daha çok büyüyeceğini, ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesi ya da İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmak için referandumda Brexit’ten yana tavır alması gibi köklü siyasi değişikliklerin olacağını söylüyor. Vergi cennetleri... Bu denli büyük sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin yanlış siyasi politikaların ve kararların sonucu olduğu kesindir. Hükümetler hızla artmakta olan zenginfakir uçurumuna karşı ivedilikle gerekli önlemleri almalıdır. Oxfam’In son derece ölçülü diyebileceğimiz şu üç somut önerisine katılmamak olası değildir. 1) İşverenlerin ve büyük zenginlerin yasadışı birçok yöntemle vergi kaçırması ya da vergiyi “vergi cenneti” denen ülkelere kaçırması derhal önlenmelidir. 2) Kadınlara ve erkeklere kabul edilebilir ücretlerin ödenmesi sağlanmalıdır. 3) Devlet eğitime ve sağlık hizmetlerine gereken düzeyde yatırımları yapmalıdır. Raporda, büyük şirketlerin ve zenginlerin, politikalar üzerindeki etkilerini kullanarak, çalışanların ücretlerinin gerektiğince artmasını engellediklerini ve böylece dünyada ve ülkelerdeki eşitsizliğin giderek daha da artmasına neden olduklarına vurgu yapılıyor. Zenginfakir uçurumunu ve eşitsizliğini azaltmak için, zenginlere uygulanan verginin ar tırılması ve çalışanların daha adil bir maaş alması için hükümetlerin işbirliği yapması gerektiğine dikkat çekiliyor. Hükümetlerin “vergi cennetleri” çağını sona erdirmek için beraber çalışması gerekliliğinin altı çiziliyor. Davos’taki zirveye katılan Oxfam’ın direktörü Winnie Byanyima, “Dünyada 10 kişiden biri günde neredeyse iki doların altında bir parayla geçinirken, bu kadar servetin birkaç kişinin elinde olması korkunç. Eşitsizlik, yüz milyonlarca insanın yoksulluk içinde yaşamasına yol açıyor, toplumlarımızı parçalıyor ve demokrasimizi zayıflatıyor” diyor. Türkiye’de de özellikle AKP hükümetleri döneminde zenginfakir arasındaki fark hızla artarak, endişe verir boyut kazanmıştır. Sosyal devlet ve adalet ilkesinin gereği olarak ivedi önlemlerin alınması kaçınılmaz olmuştur. Bruno’dan günümüze Toplumun uyanması din tacirlerinin korkulu düşüdür. Hiçbir üretime katılmadan yalnızca söze dayalı düşsel dünyaları satan adamların durumunu gören Bruno, bu durumu imlemişti. “Tanrı, iradesini egemen kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini egemen kılmak için Tanrı’yı kullanır.” Sonrasında, böylesi bir sözle o düş tacirlerinin camlarına taş atan kişinin yok edilmesi kararını çıkarmakta gecikmediler. Kara giysili, kara ruhlu adamlar yine Tanrı’yı kullana rak özgür düşüncenin savunucusu düşünürün ölümlü bedenini Roma’nın bir meydanında yakarak yok ettiler. Bugün o yerde anıtı yükselir ve meydanın adı da “Çiçek Tarlası”dır. (Campo de’ Fiori) Çevresinde her gün pazar kurulur ve insanlar coşku içinde dolanır orada. Katranlı düşünceye inat yaşamın renkleri ve sesleri yükselir havaya. Her şeyin gerilerde kaldığını sanırken, devlette önemli görevler yüklenmiş bir politikacının kalkıp kendi partisine verilecek desteğin “kıyamet günü berat belgelerinden biri olacağı” sözleri bugünlerde gazete sayfalarına yansıdı. Demek ki, aradan geçen onca zamanın bizim gibi toplumlarda hiçbir değeri olmamış. Düşüncenin evrenselliğine inat 400 yıl yaşanmamış gibi sanki. Tanrı kavramı Yine kullanılan bir Tanrı kavramı, yine söz verilen düşsel dünyalar. İnsanca yaşam koşullarına kavuşturulmamışlara verilecek başka bir şey kalmadığı için en kolayı orası. Bir kez daha görüldü ki eğitimsizlikle yeniden biçimlendirilen toplumların kandırılması böyle olmakta. Bruno’nun ne denli uzak görüşlü olduğu açık değil mi? Onun doğum ve ölüm aylarını kapsayan bu dönemde, günümüz toplumunda ortaya saçılan sözler acı bir çakışmanın izlerini taşıyor. MÜMTAZ PEKER len alınmalıdır. Aileler istedikle C ri ve ideal bulduklarının üstünHP İzmir adayını açıkladı. de çocuğa sahip oluyorlar; bu Bunun üzerine Cumhur İt çocukları yetiştirmek için aileler tifakı aktörleri görüşlerini Tunç zorlanmaktadır. Soyer’in babasının 1980’li yıl Bilirkişi olarak görüşümü yaz larda yaptığı görevi sırasında dım. Savcı Soyer’e götürdüm. ki uygulamalarına atıfla deği Bir sağlık bilimcisinden de bilir şik ortamlarda belirtmeye baş kişi raporu alan Soyer, dosyayı ladı. Söylemleri, eski Milli Eği kapatmıştı. Prof. Dr. Fişek 60’lı tim Bakanı’nın Sivas’taki ko yaşlarında yok yere yedi buçuk nuşmasını aratmıyordu. Benim yıl hapis yatmaktan kurtulmuştu. gibi İzmir’de yaşayanların kime oy verip vermeyeceğini, tar Öğrencilerin rğlMamArlnyvctİksvklrtseaasiıeııieıoöunoıuı,nnnşzntrrrniovCSra,lynnaTmıcyılkdaoirodnaakal1oneuuUoedeüatslatlruavtak2lmbyıanvıokğnıyddmkölkcryyuieyu(aauğdoniuaarEehUıalışllnlsdaaritrslgağkyuNeziheYğ1aılnrneöıMörluarnroarneıtuüuar9ıa’iiğz,nzd,rldtnİdpyrlrouaaen9iytdkiı,oaelaşlıaAtnkmyMleaı3naakıtieltnae.lufaldbeşatcret)eaaşcabnudm.işağnlalinıvnntyauenlamaınaluialilıdrre’ra,aşSnıyıeiiktsışaüondmitosynııiyğcıtelgis‘şadüİıisşryeitzeuz,kbbıslaaerldb.lıgymeagipokaöhkSiçööisiüıynlrizoreyekkiiiimryeuoyoknvarrğıguoüeridd’rnnisdrüirreşnt.e’enuduieatenSi.klıcdbvhöeooröeiieinnaylğnlkrrtyÜmykşymeccmeir’ieauasmnkacauebreBprröaimineueekvnltettierrbdlıleileiesrğnğılutniğkyermöaddıiyişzsdömHmieengynliiimnnatanölıığaeliezrcşlirenısietneeaiıiırmvt’ırlnvntaeiiemeieslştŞelrtmBmnşnaapsaiip1uadakeömtkdrrgaienıennn9vislh,dtlraçeeyyreygbi’eim8eİiızadmonoşanleŞŞrrez.ud5sideeskkmrdnsaseemnluisadikheıımellihhyvvilroidaeiluianilrçaeıiirgrgnrrae.dll’r.iöielsılı,öandigkertnŞteneMBğnkıkhaornöenirdseraçeüiyibeaaplkyçddetandhatşkşaetruoliiaagieıutammeo.rEğorlrnmnıögğİm’tnydgilsdeiaeıauçiaoşıueiterlşlnee.a açılarından gündeme getiriyorlardı. anlattı. telikli ortaöğretim kurumlarından ye 12 Eylül’ü “ülkücü tişenlerin üniver lere karşı yapılmış siteye girişte ilk gibi” gösterme yüzde üçle öğren gayretine karşı çı ci alan değişik bö kan Devrimci 78’liler Federasyonu lümleri kazandığı görülmüştü. Bu bö Başkanı Cumhur lümlerin İzmir’deki Yavaş görüşünü, sayısı bir elin par “12 Eylül, Türkiye mak sayısını bul soluna karşı yapıl muyordu. İstan mıştır. Bu gerçeği bul ve Ankara’da kimse çarpıtmaya ki bu bölümlerin uğraşmasın, tari üçüncü ve dördün hi yeniden yazma cü sınıflarındaki ya kalkmasın” şeklinde açıkladı öğrencilerle tam sayımla yürüt (Cumhuriyet 31 .01.2019, s.5). tüğümüz araştırmada öğrencile Sayın Yavaş’ın haklılığını o yıl rin çoğunluğu (yüzde 90) yurtdı larda bilirkişi olduğum bir soruş şına gitmek istiyordu. Hepsi ken turmada yaşayarak görmüştüm. dilerinden öncekiler gibi başarı Hayati olaylar nedeniyle yanıt ve hikâyesi yazmak istiyordu. remeyeceklerini bildiğim iki ünlü n Boğaziçi Üniversitesi’nde Profesör’ün adını yazmayacağım. okuyan İzmirli öğrencilerin nere Bu ikili, Türkiye’de sağlık ve sos deyse tamamı İzmir’e geri dön yal bilimler alanında önemli kat mek istemiyordu. Bunun nedeni kıları olan Prof. Dr. Nusret H. Fi ni öğrenmek için öğrencilerle bir şek için sıkıyönetim komutanına sınıfta buluştuk. Onlara sordum: suç duyurusunda bulunmuşlar. “Arkadaşlar hiçbiriniz okulu bitir Dosya gerekli aşamalardan son dikten sonra neden İzmir’e gel ra savcı Nurettin Soyer’e geliyor. mek istemiyorsunuz?” İlk iki ya Dosyayı inceleyen savcı Soyer, nıt çok ilginçti: a Öğrenci ola bilirkişi olarak beni seçmiş. rak harcadığımız parayı İzmir’de Bilirkişi olarak ancak kazanabileceğiz. b İzmir kumru (tost), İstanbul açık büfe Dosya içeriğini, suç konusu akşam yemeği, içki serbest; sa olan şikâyet yazısını ve savcının at on ikiden sonra parti var. Siz istediklerini okuduğum zaman hangisini tercih edersiniz? hayretler içinde kaldım. Ünlü iki Günümüzde İzmir’in önceliğini Profesör Fişek’in derslerde ko genç işsizliği ve yamaçların tepe münizm propagandası yaptığını, sindekiler ile yamaçların gerisin bu ülkelerdeki sağlık sistemini dekilerin geçim sıkıntıları alıyor. övdüğünü, onun ders notları ile Bu sorunları akşamdan sabaha belgelemeye çalışmışlardı. çözmek zor görünüyor. Ancak Tüm belgeleri okuduğum za şehirde dinamizm kazandıracak man iki şeyi gördüm. İlki, Dr. faktörlerin başında, tüm bölüm Fişek’ten yüksek lisans ve dok leri yüzde 3’le öğrenci alan, bun tora sırasında aldığım iki derste ları dil sorunu olmadan eğitecek anlattıklarının bilimsel bir eleş bir yükseköğretimin örgütlenme tiri olduğuydu. İkincisi ise uzun si geliyor. Cumhuriyet hükümet yıllar birlikte çalıştığımız dönem leri, bu konuda İzmir’i ötelemiş. de ülkemizdeki sağlık sorunla Sayın Tunç Soyer’le bunla rını araştıran Hacettepe Nüfus rı bir yemekte tartıştık. Böyle Etütleri’nin 196819731978 yıl bir üniversiteyi kamu, özel ke larında ulusal düzeyde yaptığı sim ve ülkemizin üyesi olduğu araştırma bulgularına ilişkin gö dış kuruluşların katkısı ile ku rüşleriydi. Dr. Fişek özetle üç şe rabileceğini, “sakin şehirden” ye vurgu yapıyordu: Sosyal dev örnek vererek belirtti. Eşim ve letin sağlık hizmeti başarılı değil ben kendisine oy vereceğimizi dir. İsteyerek düşükler hızla art açık yüreklilikle belirttik. Tunç mıştır; bu hizmet bir aile planla Soyer’e oy vermememi öneren ması değildir; gerekli önlem aci lere saygılarımla sunarım. HÜSEYİN MÜMTAZ Erbabı iyi bilir, terazi ile dirhem arasında, halk deyimlerine bile geçen inanılmaz ilişkiler vardır. Her terazinin kendine göre bir dirhemi, her dirhemin de yine ona uygun bir terazisi bulunur. Yandaki haritaya iyi bakın ama sakin olun, sakın sinirlenmeyin. Harita, KKTC Bayındırlık Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden alınmıştır. Lefkoşa’nın VDSL hizmeti verilmeye başlanılan bölgelerini gösteriyor. Tam ortada “Lefkoşa Belediyesi” yazısının altında Rumca “İşgal Edilmiş Bölge” yazıyor. Rumca yazıyor. Sinirlenmeyin... Rum gümrükçüler, güneyden kuzeye geçişlerde “artık” Rumlara da kimlik sorgulaması yapmaya başlamışlar. Bir hafta öncesine kadar elini kolunu sallayarak güneyden kuzeye geçiş yapan Rumlar, bundan böyle Rum Terazi ve dirhem ilişkisi gümrükçülere kim di topraklarımızda kim lik ibrazı yapıyormuş, lik gösteriyoruz” deme kimlik sorgulama uy lerine neden sinirleniyor gulamasında yaş gö sunuz ki? zetilmezken gün içeri KKTC’de artan suç sinde birden çok geçiş oranlarına karşı etkili yapanlar ayrıca sorgulanıyormuş. Basına konuşan bazı Rumlar kapılarda başlatılan uygulamaya tepki göstermiş, “kendi topraklarımızda kimlik gösteriyoruz” diyerek duydukları rahatsızlı Harita, KKTC Bayındırlık Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden alınmıştır. Lefkoşa’nın VDSL hizmeti verilmeye başlanan bölgelerini gösteriyor. Tam ortada “Lefkoşa Beledi bir önlem olacağı düşünülen, bu maksatla zaten Türkiye’de ve dünyanın diğer “Batılı” ülkelerinde de uzun zamandır kullanılmakta olan Mobese sistemi ile ilgili yasa nihayet geçmiş. ‘Kaplumbağa’ğı dile getirip dedek yesi” yazısının altında Rumca “İşgal törlerle aranmaları Edilmiş Bölge” yazıyor. nı “tedirginlik yaratan Geçmiş ama ha uygulama” olarak değerlendirmiş. ni “Çarşı her şeye karşı” ya, he Kızmayın, sakin olun. men muhalefet de başlamış. “Özel Lefkoşa Türk Belediyesi, Türk böl hayata müdahale” imiş! “Suç işle gesini “işgal altındaki topraklar” ola mek” ne zamandır “özel hayat” ve rak nitelendiriyorsa, Rumların “Ken “kişisel hak ve özgürlük” oluyor? Sakın sinirlenmeyin... Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarımızı yeniledik, değiştirdik... Güzel olmuş... Sağ üst köşede ayyıldız var. Merak ettim, KKTC kimlik kartlarına baktım, aynı şekilde o da küçülmüş, uluslararası standartlara uymuş ama... Onun sağ üst köşesinde ulusal simge yerine “kaplumbağa” var. Bu ne demek yahu? Görmedim, bilmiyorum; Rum tarafının kimliklerinde de “balık” yahut ne bileyim, Afrodit veya Kleopatra’nın fotoğrafı mı var acaba? Sinirlenmeyin, terazi dirhem tekerlemesini hatırlayın. Cumhurbaşkanı’nın görüşme odasından Türk bayraklarını kaldırdığı bir düşünce yapısı dünya görüşünde, kimliklerde yahut Bayındırlık Bakanlığı sitesinde daha başka ne olmasını bekliyordunuz ki? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle