19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DİZİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 928 ŞUBAT 2019 PERŞEMBE Deprem, kentleri değilBeklenen İstanbul depreminde 100 bin yıkım ve milli gelirde yüzde 1012 kayıp bekleniyor ekonomiyi de vuracak En büyük rant, vurgun kaynağı olarak kullanılan İstanbul’da, süper projeler de içinde 16 yıl boyunca tersine yapılanlar, bırakın şiddetlilerini orta ölçekli olası depremlerde yaşanacak kırım, sadece can mal kayıpları ile değil, ekonomik yıkımlarıyla ürküten ölçeklerde. Kaderine razı depremi bekleyen kadim kent: İstanbul... Sadece başlığını değil depreme ilişkin sorgulamalarını çok anlamlı bulduğum için İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin 17 ağustos depreminin her yıldönümünde yapılacağını ilan ettiği İstanbul’a yönelik sorgulamaları ile kısa yanıtlarını sizinle paylaşmalıyım.. n İstanbul depreme hazır mı? n Mevcut yapı stoku genel olarak güvenlikten uzaktır. En iyimser tahminler, deprem senaryolarında bile hayatını kaybedecek insan sayısı on binlerle ifade edilmektedir. n İstanbul’un yaşayacağı olası felaketin sorumluları hiç şüphe yok ki, dere yataklarını imara açan, askeri alanlara yapılaşma izni veren, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum eden, mühendisleri üretim sürecinin dışına iten, kentleri insana göre değil ranta göre düzenleyenler olacaktır. n Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı(JİCA)tarafından belirlenen riskli bölgeler haritasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığının haritası örtüşmüyor. İki harita arasında riskli bölgeler yüzde 73 oranında farklı. Bakanlığın haritasında rant değeri yüksek bölgelerin riskli gösterilmesinin nedeni nedir? n Piyasa ilişkilerinde “gayrimenkul değerlendirme” olarak da tanımlanan kentsel dönüşümün, Bakanlığın risk haritasında yer alan ve rant değeri yüksek bölgelerden başlaması manidar değil midir? n İstanbul içinden çıkılmaz sorunların sıkışıklığındayken ve deprem tehlikesinin sıcaklığını hissediyorken, nüfus yoğunluğunu, sorunlarını iki katına çıkaracak, Kanal İstanbul gibi bir projeye neden ihtiyaç duyulmaktadır? n Deprem toplanma alanları ve ulaşım güzergâhları sorunu varlığını sürdürmektedir. Önceden belirlenen alanların yapılaşmaya açılması bir yana, parkları, okul bahçelerini, boş alanları toplama alanı ilan etmek sorunu ortadan kaldırmamaktadır. n Geleceği kazanmanın tılsımlı kavramı, yapı denetim sistemi ne yazık ki sorunlarından arındırılamamış, işlevsel ve sağlıklı bir işleyişe kavuşturulamamıştır. n İmar affıyla yapı stokunu iyleştirme hedefinden vazgeçilmiş, kaçak ve sağlıksız yapılaşma adeta ödüllendirilmiştir. 1999 Marmara depremi Ürküten yıkım tablosu Meclis tutanaklarında Meclis tutanaklarından İstanbul için çarpıcı, ürkütü çok acı bir şekilde tekrar hatırlatmıştır. Türkiye, 17 ağus cü deprem uyarısı. tos 1999 depreminde 18 bin İstanbul için beklenen ola yurtaşını ve milli gelirinin yüz sı depremde 40 bin ila 100 bin de sekizini, 48 saniye içersin can kaybı olacak. 100 bini aş de kaybedivermiştir. 2000 kın ev yıkılacak, milli gelir kay 2001 yıllarında içine düştüğü bı yüzde 1012’ye ulaşacak. müz derin krizlerin muhtemel Ersin Arıoğlu’nun CHP milletvekili olarak konusu yalnız Ersin “deprem”olan bir ihtisas ve araştırma ko Arıoğlu tetikleyicisidir. Yapısal hasar doğurur misyonu kurulması gerektiğine ilişkin 8 Türkiye İzmit depremiyle çok acı tec Ocak 2003’te yaptığı tutanaklara geçmiş rübeler yaşamıştır. Yeterli araştırma ol konuşmasında, hazırlıksız durumda bu mamasına rağmen 20012002 yılla lunması nedeniyle İstanbul için olası bir rında içine düştüğümüz derin krizlerin depremde 40 bin ile 100 bin vatandaşı muhtemel tetikleyici sebeplerinden biri mızı kaybedeceğimiz belgelere geçirildi. dir. Ayrıca Türkiye’nin depremere karşı En aktif bölgelerden ne kadar hazırlıksız olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır. Arıoğlu, tutanaklardan özetliyeceği Türkiye depremliliği özetlenirse, dep miz Meclisin bilimsel çalışmalara ağırlık rem doğuran fayların toplam uzunlu verilmesini istediği konuşmasında, 63 ğu 15 bin kilometredir. 5.5’ten büyük yıl 12 gün önce Türkiye’de yaşanmış en olan depremler yapısal hasar doğururlar. büyük, 7.9 olarak ölçülen, 60 saniyede Ölümlere sebep olan depremler, genel yaklaşık 33 bin yurtaşımızın kaybı, 150 olarak 6 ve 6’dan büyük olanlardır. bin yaralı, yüzbinlerle ev ve işyeri hasar Türkiye’de 5.5 ile 6 arasında her yıl lı depremden günümüze gelişmeleri de iki deprem beklenmektedir. 6 ile 7 ara ğerlendiriyor.. “Türkiye en aktif deprem sı 3 ile 7 yılda bir beklenir. 7’den büyük bölgelerinden birisidir” diyor. olan çok şiddetli depremler 10 yılda bir Meclis tutanaklarından en çarpıcı alın tekrar geri dönerler. Türkiye’nin en ak tılarla özetleyelim.. tif deprem bölgesi Kuzey Anadolu fay “Türkiye, inşaatlarını, gerekli kalite hattı civarıdır. Batıda Marmara denizi kavramı içersinde üretemediğinden, dep nin içine girer ve İstanbul’un hemen gü rem bilinci ve yapı denetimi bir neyinden geçer. İstanbul’u et türlü yeterince geliştiremediğinden, Türkiye’de olan depremler daima şid 100 bin ev yıkılacak kileyecek bir depremin olası olduğunu göstermektedir. İstanbul tüm vergi detlerinden daha bü 100 bini aşkın ev yıkılacak. lerimizin yüzde 47’sini yük ölçekte yapısal 800 bin ile 1 milyon aile ödeyen, en gelişmiş hasarlara ve can ka depremden zarar görecek.. kentimizdir. Senele yıplarına yol açmaktadır. Nitekim 1999 Marmara depremi, bize üzerinde yaşadığımız toprakların yüzyıllardır süregiden bu gerçeğini, uglaeşolMiarlhaciamrbaadakseidzk.anbiiİnrdzzukbeamylauhorüyinaryszıpukeudklyetnaeüounraç1ırrtm0üs.yi.amk.ıoi”zly,eil,fızasam1rai2kçil’alislntiindeeşımbıioznıblahiğrkulsiaeeanlıuzyr1bıinbrhş0ilaeremı0kndhdsaeibeİrılscziiplnyeterdalreğevniummi,azbrttu.iudüazmlemngiddç4ibdaai0nii Eyüpsultan’da evler boşaltıldı İstanbul’un ranta en açık bölgelerinden Eyüpsultan da, kuralsız yapılaşmanın olumsuz sonuçlarından nasibini aldı. Toprak kaymasında zarar gören evler boşaltıldı. Eyüpsultan’da iki hafta önce toprak kayması sonucu hasar gördüğü için mühürlenen evler boşaltıldı. İslambey Mahallesi Nigari Sokak’ta yaklaşık iki hafta önce toprak kayması nedeniyle evleri zarar gören vatandaşlar, eşyalarını dışarı çıkardı. Aynı yerde önceki gece tekrar yaşanan toprak kaymasının bina sakinlerini tedirgin ettiği öğrenildi. Osmanlı döneminin depremleri Osmanlı döneminin en yakın tarihli, göreceli ahşap mimari, kentleşmenin bugüne göre yoğun olmaması bağlantılı depremler için yıkıcı olmayan yapılaşma koşullarında bile büyük depremler İstanbul’u yıkmış. Yaklaşık 20 yıl arayla, ikisincisi çok da daha ağır İstanbul’u yıkmış iki büyük depremin ayrıntılı raporları, bugün olacaklar için ders verici... 1968 kuşağının bir tık öncesi, İTÜ’de Harun Karadeniz’in Öğrenci Birliği Başkanı olduğu dönemden, 68 kuşağına, günümüzde Haziran hareketine uzanan halkada, her dönem toplumsal olaylar içindeki ağırlığı ile tanınan Mete Akalın, tanımayanlar için yönetici kimliği ile 70’li yıllar ağırlıklı İnşaat Mühendisleri Odası’nın hem İstanbul Şubesi hem de genel merkezinde dönüşümlü yönetim kurulu üyeliği, başkanlık yapmış bir isim. Teknik uzmanlığında, uzun sürelerde İstanbul’un metro çalışmalarında görev almış, büyük depremin enkazı üzerinden hazırlanan inşaat mühendisliği ve TMMOB raporlarına, enkazları inceleme heyetlerinde görev almış olarak imza atanlar içinde. Yakın tarihimizde, yapılarımızın hali pürmelali, depremsiz yıkımlar ile, depremde olacaklara ilişkin tanıklıklarıyla söz sahibi olduğu için, altını çizeceği gerçekler değerli. 1894 İstanbul Depremi Mete Akalın ortak söyleşimize elinde sürpriz bir raporla geldi. Kirli çıkınında getireceği önemli raporları ararken, nereden ne zaman edindiğini anımsayamadığı bu tarihi raporu da bulmuş. Hazine bulmuş gibi bir kopyasını Oda’nın, diğerini Cumhuriyet arşivi için çektirerek sayfalarını karıştırdık. 1894 İstanbul depremi hakkında bir rapor üzerine inceleme başlıklı kapağında. Dr. Hamiyet Sezer imzası var. Arapça kopyalarının üzerine Türkçesinin çeviri sayfaları eklemlenmiş. Dilin aksanı da tarihte kaldığı için, ilginç bir o kadar anlaşılması zor. Sayfaları karşıtırırken, adalardaki tek tek ev yıkımlarının teknik ayrıntılarını okudukça insan hayranlık duyuyor. Uzatmadan Mete Akalın’dan elindeki raporun özet anlamını öğrenmeye çalışalım.. 20 yılda bir mi? “İnceleme kapsamında yer almış İstanbul’un ilk büyük depremi 16 Ocak 1489 olarak tanımlanıyor. ikinci büyük deprem ise 22 Ağustos 1509’da olmuş. Binin üzerinde ev yıkılmış, 45 bin insanın öldüğü, sarsıntıların 45 gün sürdüğü kayıtlara geçmiş. (Oysa 325 yılında başlayıp 1894’e kadar devam eden 12 büyük deprem var.) Şimdi bu raporu okuyanlar, bu iki yakıcı deprem arasında 20 yıl olduğuna dikkat çekip (aman 1999 depreminden bu yana da 20 yıl geçti. Yoksa???) kehanetleri yapmaya kalkmasınlar..) Neyse bu rapordan anlaşılacağı üzere 2. Abdülhamit’in isteği üzerine Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti (D.Eginitis) ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Coumbary ve yardımcısı Emil Lacoin yaptıkları incelemeler sonucunda bu ayrıntılı raporu 15 Ağustos 1894 tarihinde Sultan’a sunmuşlar. Raporun beşinci sayfasında “...Bu mıntıkai merkeziye bermu’tad uzun bir hattı münahi şeklini almıştır. Bunun büyük mihveri Çatalca’dan Adapazarı’na kadar ve İzmit Körfezi boyunca yüz yetmişbeş kilometre tulunde imtidad ider..”ifadesi de ilginç. Okunması gerekli bir rapor diye düşünüyorum. Yarın: Deprem değil yapılar vuruyor. Bu ne hal yasası? AKP’nin karakteristik özelliklerinden biri şu: Toplumda ciddi bir sorun olarak görülen konuyu alıyor, çözüm için yasa hazırlıyor. Kamuoyu desteği sağlıyor. Bir bakıyorsunuz, çözüm için getirilen yasa ya özelleştirmeyi ya da yandaş kayırmayı öngörüyor. Gündemde sebze fiyatlarındaki olağanüstü yükselme var. Seçime kadar olan süreci tanzim satışlarla götürmeye çalışacaklar. Sonrası için ise Tarım ve Orman Bakanı “müjde” verdi: Meclis açılınca Hal Yasası yenilenecek! Oh ne âlâ, çıkar yasayı olsun bitsin! HHH Oysa tarımın sorunları salt yasa çıkararak çözülecek cinsten değil. Yılların getirdiği ötelenmişliğin üstüne, AKP’nin tarımı adeta katleden politikaları eklendi. Kısaca Hal Yasası diye bilinen 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesine dair yasada temel değişiklikler öngörülüyor.  Taslaktaki hedeflere katılmamak elde değil: Bölgesel ürünler standartlaşacak, markalaşma olacak. İhtiyaca uygun ürün toplama merkezleri kurulacak. Fiyatları üretici ve üretici birlikleri belirleyecek. Kabzımallık, hal rüsümu kaldırılacak. Ne güzel!  Bunlar için yapılacaklar da şöyle sıralanıyor: Halen mevcut olan 175 sebze ve meyve hali sayısı 30’a indirilecek. Hallerin kurulması, yönetimi ve işletilmesi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği koordinasyonunda ilgili kurumlara verilecek. Hal kuranlar, laboratuvar, soğuk hava deposu, elektronik ticaret platformu, atık işleme alanı, bilgi işlem merkezi yapacak. Bu alanda faaliyet gösterecek kurumun, anonim şirket olarak yapılanması, ödenmiş sermayesinin  5 milyon lira olması gerekecek. Soralım: Türkiye’de kaç üretici örgütü ödenmiş sermayesi 5 milyon lira olan şirket kurabilir? Çok az. Bu durumdan şu yorum çıkıyor: Haller özelleşiyor! HHH AKP döneminde yapılan özelleştirmeler ortada. En son şeker fabrikalarının halini gördük. Asıl üretimin teşvik edilmesi gerekirken, üreticinin elinden çıktıktan sonraki ticari aşamanın özelleştirilmesi, bunun da çözümmüş gibi sunulması tam AKP’ye yakışan bir devrim. AKP, Hal Yasası’nda 2010’da da devrim yapmıştı. O devrimle büyük marketler üreticiden doğrudan alıp yapıp herkes kazanacaktı. Gelinen nokta; sebzeticaretinin yüzde 60’ı kaçak. Bir devrim daha şart! Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz. Muz cumhuriyeti kavramının özü şudur: Ülke toprakları çok verimlidir, bereket fişkırır. Üretimin yüzde 90’dan fazlası çok uluslu şirketlerindir (ÇUŞ). Dileriz AKP yurdumuza böyle bakmıyordur! İki eski Yargıtay üyesine FETÖ’den hapis cezası Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından, “FETÖ üyeliği” suçundan eski Yargıtay üyesi Oktay Acu’ya 13 yıl 6 ay, eski Yargıtay üyesi Çetin Şen’e de 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. MHP’li muhaliflerin 2016’da olağanüstü kongreyi toplamasına ilişkin yerel mahkeme kararını onayan, tutuklu ve ihraç, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin eski üyesi Oktay Acu’nun yargılanmasına devam edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından Yargıtay Genel Kurul Salonu’nda dün görülen duruşmada esas hakkındaki savunmasında suçlamaları kabul etmeyen Acu, beraatını istedi. Heyet, sanık Acu’ya, “FETÖ/ PDY silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan, alt sınırdan uzaklaşılarak 9 yıl hapis cezası verdi. Terör suçlarında cezanın yarı oranında artırılmasını öngören madde uyarınca sanığa verilen ceza artırılarak 13 yıl 6 aya çıkarıldı ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. Şen’e 12 yıl 9 ay Öte yandan İlhan Cihaner’in Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı dönemde, makamında tutuklanmasına ilişkin süreçte rol oynadığı belirtilen, FETÖ Yargıtay grup sorumlusu, eski Yargıtay üyesi Çetin Şen’in yargılanmasına dün Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce devam edildi. FETÖ’nün darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilerek tutuklanan sanık Şen hakkında hazırlanan mütalaada; sanığın öğrencilik yıllarından itibaren örgüt içinde yer aldığı, örgüt toplantılarına katıldığı, örgüt talimatları doğrultusunda Adalet Bakanlığı’nda genel müdürlük görevine getirildiği, Yargıtay’a üye seçildiği, Şen’in himmet topladığı öne sürüldü. Heyet Şen’e, “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan, 12 yıl 9 ay hapis cezası vererek, tutukluluk halinin devamını hükmetti. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle