17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 28 ŞUBAT 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: HAKAN AKARSU HABER Hukukta tutarlılık Hukukun ihlal edilmesine yönelik tepki, söz konusu ihlalin mağdurunun siyasi görüşüne göre verilmez. Kişinin siyasi görüşü ne olursa olsun, ortada bir hukuk ihlali varsa, ona tepki vermek ve o hukuk ihlalini sorgulayıp eleştirmek, hukuk devletine inanan her vatandaşın sorumluluğudur. Bir hak ve hukuk ihlalinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ölçütü, söz konusu ihlalin mağduru olan kişinin siyasi görüşlerine katılıp katılmamak olamaz. Hukuk, herkes için gerekli olan bir mekanizmadır. Hukukun temeli kin ve nefret değil, ilkelerdir. Hukukta tutarlılık ve ilke önceliklidir. Devletin, Fethullah Gülen’e bağlı kumpas, iftira ve darbe çetelerine ve terör örgütü PKK’ye karşı mücadele vermesi en doğal hakkıdır. Devlet bu mücadeleyi sonuna kadar vermelidir. Ancak devlet bu mücadeleyi anayasaya, yasalara ve hukuk devletine uygun bir biçimde yürütmelidir. Aksi halde bu mücadelenin ciddiyeti kalmaz. Gazeteciyazar Can Dündar’ın sürgünde yaşamak zorunda kalması, eşi Dilek Dündar’a yurtdışına çıkış yasağı konması, gazeteciyazar Ahmet Altan, gazeteciyazar Nazlı Ilıcak, yazaröğretim üyesi Mümtazer Türköne, iş adamı Osman Kavala ve eski CHP Milletvekili Eren Erdem’in halen hapiste olmaları, hükümetin ve yargının bir an önce çözüme kavuşturması gereken konulardır. Yargı, bu konularda bir karar verirken, casusluk faaliyeti, terör örgütü üyeliği ve darbe örgütçülüğü ile anayasal bir hak olan düşünce, ifade, yayın, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünü ayırmalıdır. Fethullah Gülen çetesiyle yıllarca işbirliği yapmış olan onlarca AKP’li siyasetçi halen serbest iken, söz konusu gazetecilerin ve yazarların hangi gerekçeyle hapiste oldukları kanıtlarıyla ortaya konmalıdır. Can Dündar’ın, Ahmet Altan’ın, Nazlı Ilıcak’ın, Mümtazer Türköne’nin medya ve yayıncılık ahlakına ve ilkelerine aykırı birçok çalışma içinde bulundukları kesindir. Ancak bu, yasalara ve hukuka göre, hapis cezası gerektiren bir durum değildir. Günümüzde serbest olup medya ve yayıncılık ahlakına ve ilkelerine aykırı birçok çalışma içinde bulunan yüzlerce gazeteci ve yazar bulunmaktadır. Basın konseyleri ve gazetecilik cemiyetleri bu tür faaliyetlere yönelik üyelikten çıkartma, kınama, meslekten çıkartma gibi çeşitli cezaları zaten verir. Bu tür kişiler için meslek yaşamlarındaki itibar kaybı zaten onlar için en büyük cezadır. İş adamı Osman Kavala ve sanatçı Mehmet Ali Alabora gibi belli başlı kişiler için yeni hazırlanan iddianamenin de bir hukuk ucubesi olduğu anlaşılmaktadır. İddianamede toplanma ve gösteri yapma hakkını tanıyan anayasanın 34. maddesi yok sayılmış, “Gezi” olarak bilinen protesto eylemleri bir suç eylemi olarak tanımlanmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın kendi açıkladığı verilere göre milyonlarca vatandaşın katıldığı, camlara, arabalara zarar verenlerin binde biri bile bulmadığı “Gezi” eylemleri, kriminal bir olay gibi gösterilmiş, polisin onu aşkın vatandaşı katlettiği, binlerce vatandaşı yaraladığı gerçeği örtbas edilmiştir. Ayrıca “Gezi” eylemlerine yüzlerce aydın, sanatçı, yazar, gazeteci, akademisyen, bilim insanı, iş insanı, öğrenci, avukat, doktor katılmışken, birkaç kişi cımbızlanarak seçilmiş, yaklaşık yedi milyonluk bir hareketin arkasında, birkaç kişinin olduğu izlenimi verilmiştir. CHP’li Eren Erdem konusu ise başından beri ne olduğu belli olmayan bir başka ucube yargı sürecidir. Eren Erdem hakkındaki iddianın ne olduğunu bile daha kimse doğru dürüst anlayamamıştır. Franz Kafka’nın romanlarında karşımıza çıkabilecek olan bu tür saçma yargı süreçlerinden Türkiye bir an önce kurtulmalıdır. FETÖ’ye ve PKK’ye karşı ciddi bir mücadele ancak böyle olanaklıdır. Durum son derece ilginç ve çelişkili. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistematik olarak her gün başta CHP olmak üzere, muhalefete yükleniyor. Artık onun tarafsızlık yemininin, anayasanın ilgili maddeleri yeniden düzenlenirken oracıkta hasbelkader unutulmuş cümlelerden oluştuğunu çok iyi biliyoruz. Tabii durumu oportünist yorumlarla “O muhalefet eleştirilerini AKP Genel Başkanı sıfatıyla yapıyor” diyenler çıkabilir, ama bu mantığın da ilkokul çocuklarını bile ikna edebileceğini sanmıyorum. Peki sayfayı çevirelim, bu eşitsizliği, taraflılık söylemlerini zaten herkes biliyor. Sonuçta ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: CHP, Erdoğan tarafından her gün PKK ile, FETÖ ile, “beka sorunu” ile, terörle ve her türlü uğursuzluk ve olumsuzlukla suçlanıyor! Bu ağır suçlamalarda, CHP öyle haksız ve tutarsız şekillerde mağdur duruma düşürülüyor ki... CHP’nin belediyeler için aday saptama yöntemlerinin ne kadar tartışılır olduğunu, önseçime gidilmemesinin yarattığı dengesizlikleri zaten fazlasıyla vurguluyoruz. CHP’nin demokratik, evrensel bir sol parti standartlarına uymamasının getirdiği huzursuzluğu da söylemeyen kalmadı. Dolayısıyla CHP örgütünün içsel olarak yaşadığı tartışmalar, istifalar da ortada, CHP seçmeninin bıkkınlık ve küskünlüğü de... Öte yandan CHP’li olmayan genel muhalif seçmen kitlesinin de son seçimlerden bu yana yine CHP’den uzaklaştığını biliyoruz. Ana muhalefet partisinin bu kadar köşeye itildiği ve tartışıldığı bir ortamda, Erdoğan ve yandaş medyanın CHP’ye yönelik akıl almaz salvoları, gerek CHP’nin küskün kadrolarında, gerek siyasetin geneline küsmüş halk kitlelerinde ciddi bir tepki yaratıyor. Haksız her suçlama, ki en sonuncusu çöp karıştıranları yadsımaya kadar gitmişti, tepki yaratıyor. Uzun lafın kısası “ben artık sandığa gitmeyeceğim” diyenler, “ne halleri varsa görsünler” diyenler, bu ağır hücumlarla tekrar gerçek yaşama dönüyorlar! Aralarından CHP yönetimine kızgınlıkları geçmeyenler olsa da, iktidara olan kızgınlıklarının dozunu hatırlayanlar, tekrar 31 Mart günü sandığa gitmek için gün sayar hale geliyor. İktidar, antiCHP üzerine kurduğu kampanya ile belki kendi geleneksel oy CHP, Erdoğan’a ve yandaş medyaya teşekkür borçlu (!) tabanını hoşnut ediyor ama öte yandan rakibinin oylarını da tekrar konsolide ediyor! Ve ben bunu çok olumlu buluyorum! CHP’nin Ankara ve İstanbul’da yarıştan bu kadar umutlu olmasının ve anketlerde önde gitmesinin arkasında bu faktörü de yadsımamak gerek. CHP, illa mağdur edebiyatına girmeden, bu psikolojiyi artık kendi söylemlerinde iyi kullanmalı ve bu ortamı lehine değerlendirmeli. Bir maçtan fazlası... BeşiktaşFenerbahçe maçında gerçekten bir maçtan çok daha fazlasını izledik. Yaşam dersi, tarih dersi, başkaldırı dersi, onur savaşı, ilerde olmanın rahatlığıyla rehavete düşmeme gibi sayısız sonucu değerlendirmemize olanak veren bir 90 dakikaydı. Çok ilginçtir, Fenerbahçe tarihinde 14’ten 44’e, 03’ten 43’e, birçok büyük geri dönüş vardır. Ben şanslı bir şekilde, bunların en bilinen ikisini statta izlemiştim. Galatasaray’a karşı 1989’da yaşanan 43’lük Türkiye Kupası yarı final zaferi ve 2001’de İstanbul’da Gaziantep’e karşı aynı şekilde 03’ten gelen zafer... Bu sene de bu geri dönüşler yaşanıyor. Yine ezeli rakibi Galatasaray’a karşı deplasmanda 02’den 22’ye dönmüştü. Takımın ligin alt kısmında tersten final maçlarına çıkar hale geldiği bu haftalarda, kazanılan o tek puan altın değerindeydi. Bu arada, bu daha önce çok konuşulmuş olmasına rağmen Beşiktaş seyircisinin en azından bir kısmının hırsına yenilip “Fener kümeye” diye tezahürat yapması, Sadık’ın, Hasan Ali’nin gollerinde, Valbuena’nın canlı kalma inadında en büyük ateşleyici oldu. Bu da bir yaşam dersiydi: Ezeli rakibini/dostunu hiçbir zaman hor görme, aşağılama, zor durumda olmasını bir “alay” vesilesi haline getirme! Çünkü bunu yaparak onlara iyilik yapmış oluyorsun. Ve tabii ayrıca hiç şık durmuyor. Bu arada centilmenlik konusu açıldığında, her iki başkana da teşekkürler! Gerek Fikret Orman gerek Ali Koç, birlikte düzenledikleri basın toplantısı ile örnek ve alkışlanacak bir tavır sergilediler. Burak’ın Dirar’ı, maçın tek tartışmalı anında almak üzere olduğu bir kırmızı karttan koruması, ona sarılarak olay yerinden uzaklaştırması da yine alkışlanır bir hareketti. Gökhan Gönül’ün eski takımına karşı gol attıktan sonra sevinmemesi ve karışık duygular içinde olması, çok ayrı derin olayları hatırlatan bir andı. Herkese teşekkürler. Bir futbolcudan fazlası... Valbuena... İki yıldır Fenerbahçe’yi yöneten teknik direktörlerle sorunlar yaşadı. Ne kadar koşsa, ne kadar gol atsa, ne kadar gol pası verse, ne kadar canını dişine takarak oynasa ilginç bir şekilde Aykut Kocaman’ı da, Cocu’yü de ikna edemedi. Neredeyse, sürekli yedek bırakıldı ya da maçların ikinci yarısında veya sonlarında oyuna dahil edildi. Neredeyse istisnasız her oyuna girdiğinde maçın kaderine etki yaptı. Daha da önemlisi, yedek kalışını hiçbir zaman profesyonelliğinden ödün vermek, çalışmamak, kendini oyuna vermemek gibi dışarıya yansıtmadı. Daima hazır, centilmen, tüm hücreleriyle oynayan örnek bir sporcu oldu. Futbol diliyle konuşursak da, yan ve geri pas vermek gibi sorumluluktan kaçan yöntemlere hiç başvurmadı. Tam tersine hep ileriye dikey oynayan, risk alan, gol pası deneyen, adrese teslim ortalar yapan ideal bir futbolcu oldu. Son dönemlerde yine oynadığı her maçta en iyi oyunculardan biriydi. Fenerbahçe’ye kendine has bir ivmeyi oyun olarak vermeye başlayan Ersun Yanal, umarım artık Valbuena’yı sürekli olarak kullanır. Valbuena’nın duruşu da, bizim takımımız, mesleğimiz ne olursa olsun, hatırlamamız gereken bir yaşam dersi...   Fidan’dan YÖK’te konferans Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Yükseköğretim Kurulu’nda (YÖK) “Bölgesel Güvenlik Değerlendirmesi” konulu konferans vermek üzere akademisyenlerle bir araya geldi. Fidan’ın YÖK’e gelerek verdiği konferans yükseköğretim tarihinde bir ilk oldu. YÖK’ün internet sitesinde yer alan bilgiye göre; MİT Başkanı Fidan, dün YÖK Başkanı Yekta Saraç ile görüştü. Görüşmenin ardından YÖK Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansa geçildi. Konferansa Ankara Valisi Vasip Şahin, YÖK üyeleri, ÖSYM Başkanı Halis Aygün, üniversite rektörleri ile üniversitelerin siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanındaki yöneticileri ve akademisyenler katıldı. Fidan, konuşmasında, “Teknolojik gelişmelerin etkisiyle, ulus devletlerin çatıştığı klasik rekabet ortamından bireylerin devletleri tehdit edebildiği, asimetrik çatışmaların yaşanabildiği uluslararası bir düzen ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle farklı coğrafyalardaki gelişmeler ve krizler arası etkileşim, ülkemizin iç ve dış tehditler, algı operasyonları ve siber saldırılar gibi asimetrik tehditlerle mücadele etmesini gerekli kılmaktadır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet 3 denizde tatbikat Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nca 103 gemi ile düzenlenen cumhuriyet tarihinin en geniş çaplı tatbikatı dün başladı. 8 Mart’a dek sürecek olan “Mavi Vatan 2019 Tatbikatı” Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de eşzamanlı gerçekleştiriliyor. Tatbikat dün sabah saat 05.00’da başladı. Tatbikata 13 fırkateyn, 9 korvet, 16 hücumbot, 7 denizaltı, 7 mayın avlama gemisi, 17 yardımcı sınıf gemi, 14 karakol gemisi, 22 çıkarma gemisi, 1 eğitim gemisi olmak üzere toplam 103 gemiyle, insansız hava araçları, Su Altı Taarruz (SAT) ve Su Altı Savunma (SAS) görev timleri, amfibi de niz piyade taburları, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan genel maksat ve taarruz helikopterleri, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan taktik hava gayreti ve havadan ihbar kontrol uçağı, Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan ise Sahil Güvenlik gemi ve botları katıldı. Tatbikat çerçevesinde, senaryo gereği gemilerin seyri sırasında düşman, kara birliklerini teslim alacak. Tatbikatta, deniz kuvvetlerinin envanterine katılan insansız hava aracı ‘Bayraktar’ da kullanılacak. Deniz, hava ve kara güçlerinin koordinasyonu, ortak harekât yetenekleri denenecek. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Çıkarma harekâtı düzenlenecek Kocaeli’nin Gölcük ilçesindeki Donanma Komutanlığı Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı Poyraz Limanı’ndan ‘Mavi Vatan Tatbikatı’ çerçevesinde; 4 fırkateyn, 1 korvet ile 5 hücumbot sabah erken saatlerde Kuzey Ege’ye doğru yola çıktı. Tatbikatta Deniz Kuvvetleri’nin seçkin birlikleri SAT ve SAS’lar ile deniz piyadeleri de ‘çıkarma harekâtı’ düzenleyecek. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kıyı birliklerince ise görev fonksiyonlarına yönelik eğitimler gerçekleştirilecek. Bugün de fiili atışlar yapılacak. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 28 ŞUBAT 2019 SAYI: 34112 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Hafta Sonu: Hilal Köse l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:10 05:55 06:18 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:34 13:22 16:27 07:17 13:06 16:13 07:39 13:29 16:38 Akşam 19:00 18:45 19:09 Yatsı 20:19 20:03 20:25 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Özellikle “Hüsn ü Aşk” adlı mesnevisiyle tanınmış divan şairi. 2/ İki tarla arasındaki sınır... Kaymaktaşı da denilen, yumu 1 PAZARKUL E 2 RU GERGER 3 ERKAN AN İ 4 FUL KANAT 5 AM İ P ND R 6 B MOR A L O 7 RUA AA AS 8 İ Z ENTAR İ şak ve beyaz 9 K O O R D İ N A T bir mermer. 3/ Dört Halife’nin sonuncusu. 4/ Bir tür pamuklu kumaş... Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi. 5/ Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Afrika’da yaşayan, bacakları beyaz çizgi li bir hayvan. 6/ Temizliğe aşırı düşkün olan... Bir kümes hayvanı. 7/ Genişlik... “Doğar midelerden nur topu ihtilaller” (F.H. Çamlıbel). 8/ Sürülü toprağı ufalamak için kullanılan tarım aracı. 9/ Yalıtım. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Salam, sosis, sucuk gibi hazır yiyecekle rin satıldığı dükkân. 2/ Hayvanlara vurulan damga... Dinsel tören. 3/ Bir işi gerçekleş tirmek için özel olarak yapılmış nesne... Bir nota. 4/ Issız, boş, tenha... Şırnak’ın bir ilçesi. 5/ Üzüm şekeri... Nazi partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 6/ Eski dilde su... Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Dingil. 7/ Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... Edremit Körfezi kıyı sında turistik bir yöre. 8/ Köpek... Konya ilinde bir baraj... Romanya’nın plaka işareti. 9/ Bir çekin üzerinde yazılı değerin ödene bilmesi için, karşılığının olup olmadığının ilgili bankaya sorularak kontrol edilmesi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle