17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 ŞUBAT 2019 PERŞEMBE [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yoksulluk ve hayat pahalılığı Alkollü içki satan esnafın, restoranların işleri daralıyor, buralarda çalışanlar işsiz kalıyor. Bu sektöre yatırım yapılmıyor. Yeni iş alanları açılmıyor. Ürünlerin tanıtımı yasak. Yatırımcı üreteceği ürünleri nasıl tanıtacak, nasıl satacak? Bunlar bilinmeden yatırım yapılır mı? 74. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2019 Sıtkı Ergüney/Ekonomist Ekonomide “hayat pahalılığı” ile “geçim sıkıntısı” aynı anlamı taşımaz. Hayat pahalılığı, fiyatlar genel seviyesinin yüksek olduğu, geçim sıkıntısı ise toplumda yaygın yoksulluk nedeniyle insanların yaşamları için gerekli ihtiyaçlarını karşılayabilecek gelire sahip olmadıkları anlamına gelir. Ulusal gelir büyüklüğünün nüfusa göre az, yetersiz, gelir dağılımının eşitsiz olduğu ekonomilerde yaygın toplumsal yoksulluk nedeniyle “geçim sıkıntısı” vardır. Buna karşılık, ulusal gelirin nüfusa göre yeterli büyüklüğe ulaştığı ekonomilerde “hayat pahalılığı” vardır ama “geçim sıkıntısı” yoktur. Zira bu toplumlarda yoksulluk yoktur. Mal ve hizmetlerdeki yüksek fiyatlar üreticilerin ve tüketicilerin gelirlerinin yükselmesinin sonucudur. Şikâyet konusu olmaz. Çünkü “geçim sıkıntısı” yoktur. 8 liralık domates, 12 liralık patlıcan yoksul toplumlarda “geçim sıkıntısı” demektir. Gelir düzeyi yüksek toplumlarda ise üretici için de, tüketici için de yararlı olan “hayat pahalılığı” anlamına gelir. Üretici de, tüketici de olumsuz etkilenmez. (İskandinav ve Batı Avrupa ülkeleri) Türk ekonomisi Aşırı nüfus, Türk ekonomisinin bitmeyen, azalmayan, tersine, giderek büyüyen çok yönlü sorunlarının temelindeki ana nedendir. Şöyle ki: l Yüksek orandaki işsizlik ve bunun yol açtığı düşük ücret ve iş güvenliğinden yoksun milyonlarca çalışan, gizli işsizlik, (iş bulamayan aile fertlerinin mecburen aile işletmelerinde çalışmaları) l Eğitim ve sağlıkta ortaya çıkan olumsuzluklar, l Temel gıda maddeleri üretimimiz çok yetersiz. Yoksulluk geli ri seviyesindeki talebi bile karşılamakta yetersiz kalıyor, fiyatlar artıyor, dengelemek için ithalat yapmak gerekiyor. İnsanların satın alma güçleri daha yüksek olup da sağlıklı beslenme ve yaşam için gerekli tür ve miktarda satın alıp tüketebilseler, Türkiye’de gıda enflasyonu ikiye katlanacak, l Askerlik çağına gelenlerin oluşturduğu ihtiyaç fazlası nüfusun “bedelli askerlik” adı altında devlete gelir sağlayan bir araç olarak değerlendirilmesi! l Serbest piyasa ekonomisinin olmazsa olmazı “maksimum kârlılık” tabusu sonucu yoksul toplumun taşıyamayacağı fiyatlarla piyasaya sunulan dayanıklı, dayanıksız tüketim mallarını tüketmeye mecbur kılınan toplumda ortaya çıkan, ödenemeyen kredi kartı, tüketici kredisi borçları, l Kamunun sosyal amaçlı harcamalarını karşılayabilmek için tüketimden alınan yüksek oranlı vergiler ve bunun sonucunda oluşan yaygın vergi adaletsizliği ve toplumsal bunalımlar. Bunlar, yüksek nüfusun kaçınılmaz sonuçlarıdır. Pahalı içki ve turizm Türkiye’de genel işsizlik (üretime katılmayan nüfus) oranı yüzde 12 değil de yüzde 5 olabilseydi ulusal gelir azalmadan kişi başına yıllık gelir 1000 dolar (5 bin 300 lira) daha fazla olurdu. Bir de son yıllarda Türkiye’de altı ayda bir vergiler yoluyla fiyatları artan alkollü içkiler konusu var. Bu fiyat artışlarının üzüm, anason, arpa gibi içki yapımında kullanılan ürünlerin üreticilerine hiçbir katkısı yok. Tersine, onların geçim kaynağı ürünlerin üretimlerinin azalmasına yol açıyor. Alkollü içki satan esnafın, restoranların işleri daralıyor, buralarda çalışanlar işsiz kalı Cumhuriyet gazetesinin kültür ve sanat ödülleri kapsamında düzenlenen karikatür yarışmasına, uluslararası karikatür sanatçılarının yarışma sergisi ve albümüne desteği devam ediyor. Seyyed Mohsen Nouri Najafi / İRAN yor. Bu sektöre yatırım yapılmıyor. Yeni iş alanları açılmıyor. Ürünlerin tanıtımı yasak. Yatırımcı üreteceği ürünleri nasıl tanıtacak, nasıl satacak? Bunlar bilinmeden yatırım yapılır mı? Alkollü içki, “bedelli askerlik” gibi devlete gelir sağlayan bir araç ol du. Pahalı içki turizmi de olumsuz et kileyecek boyuta ulaşıyor. Şu anda Avrupalı turistin en yaygın tükettiği bira, Türkiye’de Avrupa’dan daha pahalı. Bir kutu bira için Hollanda’da 0.80 Avro ödenirken bizde 1.50 Avro! 95. Yılında 3 Devrim Yasası Ve Karşıtları Hoş Geldiniz Konuşması İKKB adına Av. Nazan Moroğlu Açış Konuşması KAD adına Prof. Dr. Necla Arat PANEL Oturum Başkanı Dr. Alev Coşkun (Cumhuriyet Vakfı Başkanı) KONUŞMACILAR Vergi dışı mı, değil mi? Günel ALTINTAŞ Diyelim ki, siz bir yazarsınız. Maliye Bakanlığına bir dilekçe yazıyorsunuz. Diyorsunuz ki; “Ressamların falan vergi muafiyeti varmış. Kazançlarının 70 bin liraya kadarı vergi dışıymış. Ben kendi kitaplarımı basmak istiyorum. Benim kitaplarımın geliri ne ofis kiralamaya ve ofisin masraflarını karşılamaya, ne muhasebeciye ücret ödemeye, ne de başka giderleri karşılamaya yeter. O yüzden, bu olanağı biz yazarlara da tanıyın. Bizi ve eserlerimizi yayıncıların zevkine, keyfine ve ticari endişelerine mahkum etmeyin.” Maliye Bakanlığı size, “Eserinizi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na kayıt ve tescil ettirir, oradan aldığınız belgeyi defterdarlığa götürürseniz, Gelir Vergisi Kanun’un 18’nci maddesi uyarınca gelir vergisinden muaf olursunuz ama, eserlerinizi aynı kanunun 94’üncü maddesinde sayılan kurum, şirket, vakıf ve kişilere satarsanız, onlar yüzde 17 oranında stopaj keserler” şeklinde özetleyebileceğim bir cevap verir. Ne tuhaftır ki, Maliye Bakanlığı olsun, Gelir İdaresi Başkanlığı olsun, dilekçelerinize karşılık olarak gönderdikleri yazıları, sanki kendileri bilirkişiymiş gibi, “görüş” olarak niteliyorlar. Sizin sorunuza cevap vermiyor, şu kanunun şu maddesine göre, bu genel tebliğe göre falan diyerek mevzuat hükümlerini sıralıyorlar. Düzenledikleri yazıya da “özelge” diyorlar. Diyorlar ama, içinde özel mözel bir şey bulunmuyor. Uzatmayayım. İzmir Gelir İdaresi Başkanlığı bana gönderdiği özelgede Maliye Bakanlığı’nın “görüş”üne bir ekleme yapmış: “...söz konusu faaliyetinizi mutat meslek halinde ifa etmeniz ve istisna kapsamındaki eserlerinizi Gelir Vergisi Kanunun 94’üncü maddesinde sayılanlar dışındakilere de satmanız halinde ... işe başlama bildiriminde bulunma, serbest meslek kazanç defteri tutma ve serbest meslek makbuzu düzenleme mecburiyetiniz bulunmaktadır.” Yani yazar kitaplarını 94. maddede sayılanlara satarsa, alıcılar yüzde 17 stopaj kesecek, sayılanların dışındakilere yani okurlara falan satarsa defter tutmak zorunda olacak. Ne dersiniz, Gelir Vergisi Kanun’un 18. maddesine göre, gelir vergisinden muaf olması gereken, yazar gerçekten muaf mı? İzmir Gelir İdaresi Başkanlığı’nın görüşü bu yönde. “İmza günü yapıp kitaplarımı kişilere de mi satamayacağım?” diye sordum. “Hayır,” dediler, “O zaman işe başlama beyannamesi vermen gerekir.” Anlaşılıyor ki; yasa, yazarı belli bir gelire kadar vergiden muaf tutuyor; bürokrasi, gelir vergisi tebliğleri ve yorumlarıyla muafiyeti yok ediyor. Gülseven Güven Yaşer (ÇEV Onursal Başkanı) Mustafa Solak (TarihçiYazar) Eleştiri mi, hakaret mi? Yoksa anayasal suç mu? Parlamenter Demokrasi’deki “Tarafsız Cumhurbaşkanı” için yapılmış olan yasal düzenlemeler, “Ucube Anayasa”ya göre artık parti genel başkanı ve taraflı olan cumhurbaşkanı için de sürdürülünce ortaya garip ve hukuka uygunluğu tartışmalı uygulamalar çıktı. HHH Hangi eleştirinin hakaret niteliği taşıdığı çok tartışmalı bir konu. Örneğin önce, https://www.evrensel.net/haber/278576/hakaretyokpolitikbirelestiriyaptik adresindeki şu habere bakalım. “Prof. Dr. Baskın Oran, Erdoğan’dan 4 ayrı konuşmasında akademisyenler için sarfettiği “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi sözler nedeniyle toplam 10 bin TL manevi tazminat talep etmişti. Erdoğan’ın avukatları, mahkemeye sundukları cevap dilekçesinde, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’ içtihatlarını örnek göstererek Erdoğan’ın sözlerinin düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu savunmuştu. Cevap metninde, Erdoğan’ın şu zamana kadarki söylemleriyle hayli çelişen bir tanımla, ifade özgürlüğünün ‘devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı’ belirtildi.” Mahkeme heyeti bu savunmayı kabul ederek, davayı reddetmişti. HHH Şimdi bir de dün Cumhuriyet’te yer alan şu haberi anımsayalım: “Bir yurttaşın ihbarı üzerine Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı, emekli bir kadın öğretmen Ü.N. hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan iddianame düzenledi. Üstelik soruşturmayı işbölümü gereği Basın Savcılığı değil, terör ve darbe suçlarına bakan Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu yaptı. 53 yaşındaki emekli öğretmen Ü.N’ye dava açılmasının nedeni ise Facebook hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yaptığı iddia edilen 7 paylaşım oldu. İddianamede suç olarak gösterilen paylaşımlar, Erdoğan’ın attan düşme fotoğrafının “O yiğit adamlar güzel atlara binip gittiler, o sondaki binmeyip başımıza kaldı” yazısı ve ağlayan yüz emojisiyle yayımlanması, “Müge’ye söyledim, senin diplomanı da bulacak!” şeklinde yazının bulunduğu fotoğraf, “Müslüman yılbaşı kutlamaz kilise açar. Bk. Demir Kilise” yazılı yorum oldu. ‘İçinizden düşünün’ Emekli öğretmenin Erdoğan’ın yanında asker kıyafetli kız çocuğu bulunduğu haldeki fotoğrafının üzerine “Çocuklara ölüm vadaden bir cihan padişahı...” şeklinde yorum yapması da hakaret olarak iddianamede yer alırken, yine AKP Genel Başkanı’nın padişah kıyafeti giydirilmiş ve başına ağaç şeklinde kavuk bulunduğu halde resminin yanına “Basın Özgürlüğü” şeklinde yorumla paylaşılması suçlama olarak yöneltildi. Erdoğan’ın yer aldığı ve üzerinde “Düşünmeyin demiyoruz düşünün... Ama içinizden düşünün” yazılı karikatür paylaşımı da iddianameye “delil” olarak girdi. Eleştirilere ikinci dava Savcılık, bu davayla da yetinmedi. Emekli öğretmenin diğer paylaşımlarıyla ilgili ise “halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alanen aşağılama, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama ve kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” suçlarından başka bir dava açıldı. Bu dava ise Ankara Batı 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.” Bu davaların nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz. HHH Sanıyorum yorumsuz alıntıladığım bu iki haber, genel olarak eleştiri ve hakaret, özellikle de cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları hakkındaki belirsizliği yeterince ortaya koymaktadır. Dr. Yazgülü Aldoğan (GazeteciYazar) Doç. Dr. Barış Doster (Siyaset BilimciYazar) Düzenleyen: Kadın Araştırmaları Derneği Tarih: 2 Mart 2019 Cumartesi Saat: 14.0016.30 Yer: İstanbul Barosu Konferans Salonu (İstiklal Cad. Orhan Apaydın Sok. No.20 kat.2) Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 wVwakwıf.lyaer kBuavn.koargsı:•Oysemkuavn@beyyekŞuuvb.eosrig 00158007287986476 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle