22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 17 ARALIK 2019 SALI EDİTÖR: CAFER KURT HABER/YORUM Herkes kendisiyle ‘yüzleşmek’ zorunda... Başta siyasiler olmak üzere yazarlar, bürokratlar, sanatçılar, askerler, iş insanları, ama herkes kendisi ile “yüzleşmek” zorundadır. Korkmayanlar için esas yüzleşme, “bu dünyada” yaşanmak zorundadır. Bu bir bakıma, “insanın kendisi ile konuşması, sohbet etmesi, kendini eleştirmesi hatta suçlaması bile olabilir”. Kimileri içten içe düşünerek, tartışarak, aynaya bakarak, dostları ile söyleşerek, kimi zaman benim gibi yazıp kamuoyu ile paylaşarak bunu yaparlar. “Yüzleşme” de yaptığım gibi sonbaharda Gündoğan’da, bahçedeki zeytin ağacının altında, “kendim için” tuttuğum bazı notları 90 sayfaya sığdırıp kendimle yüzleştim. (*) 50 yıl boyunca konuştuğum, çalıştığım, değer verdiğim, tartıştığım kimi insanlar: profesörler, gazeteciler, sanatçılar, politikacılar, askerler, yakın dostlar hatta kan bağım olan insanlar üzerinden, “kendi kendime sohbet ettim” ve yüzleştim. “İşin içine diğer insanlar” ve “toplumsal olaylar” da girince bir anlamda, “ilişkilerimde ve düşüncelerimde, kendimi eleştirdim”. Bir “anı notları” olmaktan çok, “kendimle sohbet, kendi kendimi sorgulama, doğru ve samimi yanıtlarını bulmaya çalışma şeklinde oldu”. Başta siyasiler, düşünürler, yazarlar olmak üzere herkes aynaya bakıp kendisiyle yüzleşmek zorundadırlar. Notlarımı derlediğim küçücük kitabın adını da “Yüzleşme” koydum. Dostlarımla, övdüğüm, sevdiğim, eleştirdiğim insanlarla “adeta yüz yüze bir daha konuştum”. Onları yazarken aslında kendi kendime konuşuyordum, sadece onlarla değil. Çünkü insanlar mimiklerinden ses tonlarına, kinayelerinden en köşeli eleştirilerine kadar “kendilerini sadece başkalarına değil, kendilerine de ‘ifşa’ etmiş olurlar”. Ben “Yüzleşme”deki sade ve basit notlarımda, aslında kendimle hesaplaştım. Toplumsal olaylar karşısındaki aldığım tavır ve diğer insanlarla ilişkilerim üzerinden kendimi sorgulamaya, bir “insan” olarak kendime de “not vermeye” gayret ettim. Kendilerini “sorgulayamayan” siyasiler sonunda kaçınılmaz olarak “toplumsal sorgulama” ile yüzleşmek zorunda kalırlar. Hatta tarih, “mizahi eleştirilere tahammül edemeyen radikal siyasilerle doludur”. Buna karşılık Charles de Gaulle bile, “karikatürlerim son günlerde iyice azaldı, halk beni artık pek sevmiyor galiba” diyerek kendi kendini sorguluyordu. Gelin şimdi Türkiye ile karşılaştırın! “Alınganlıklar” ile suçlar arasında bir paralellik mi bulunuyor yoksa? Kimler mi var? Yok yok! Asil Nadir, Hayrettin Karaca, Oktay Ekşi, Cavit Orhan Tütengil, İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Raif Ertem, Şükran Soner, Reşat Ekrem Koçu, Alp Kuran, Gülten Kazgan, Sabri Ülgener, Memduh Yaşa, Ahmet Kılıçbay, Mükerrem ve Süreyya Hiç, İsmail Cem, Şaban Karataş, Doğan Koloğlu, Özer Ertuna, Emre Kongar, Bedia Akarsu, Demet Taner, Necla Arat, Gönül Çapan, Erdinç Tokgöz, Ülkü Başsoy, Prof. Stanford Shaw, Attilâ İlhan, Rauf Denktaş, Edward Heath, Yüksel Ülken, Mümtaz Soysal, Osman Okyar, İbrahim Cerit, Sencer Divitçioğlu, Andrew Mango, Demir Demirgil, İsmet Sungurbey, İsmet Giritli, Nermi Uygur, Emre Gönensay ve tabii ki İnönü’nün ardından gelen bizim “top” siyasiler ve 56 zirvedeki iş insanı… Gerçekten yok yok: benim, “her şey ve hiçbir şey” tanımlamam misali, bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde dercesine… Evet kendimle, “onlar üzerinden de hesaplaştım”… onlarla konuşurken “hep kendim oldum”, izci kimliğimi artısıyla eksisiyle gösterdim. “60 insan benim için ne yazdı” kitabımda aleyhimde yazılanlara da geniş yer vermiştim, dört beş yıl önce. Bütün bu “yüzleşmelerimin” 90 sayfaya sığdırılarak Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkması da bana ayrı bir mutluluk verdi. Yaptıklarım ve uzun yıllardan beri özellikle de Cumhuriyet’te yazdıklarım kimilerinin hoşuna gitmedi. Bu yüzden de FETÖ tarafından Ergenekon kumpası ile Silivri’ye de gönderildim. Zekeriya Öz ile de Nisan 2009’da Beşiktaş’taki ünlü mahkemede, yüz yüze beni sorgularken hakaret ederek “yüzleştim”. Zekeriya Öz beni “sözüm ona” sorgularken yüzüne karşı alay ettim, aşağıladım. (*) Yüzleşme, E. Manisalı, Cumhuriyet Kitapları, 2019 17 ARALIK 2019 SAYI: 34404 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:44 06:26 06:47 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:16 13:05 15:23 07:57 12:49 15:11 08:15 13:12 15:38 Akşam 17:44 17:32 17:59 Yatsı 19:11 18:57 19:22 Değerli okurlarım! Şu anda 1015 dakikalık bir zamanınız varsa, sizden “Google’dan” şu adreslere girmenizi rica ediyorum: Define nasıl aranır? Define nerede aranır? Türkiye’de define nerelerde aranır? Gömü olan yerde toprak nasıl olur? Define işaretleri? Define nasıl bulunur? Kuran’da define nasıl bulunur?          Define bulma yöntemleri… Ucuz detektör nerede satılıyor? HHH Sizden bir de kıyaslama için “Google’dan” şu adrese de girmenizi rica ediyorum: Vikipedia… Girebildiniz mi? Defineci siteleri serbest, bu ansiklopedik site, size yasak… Şimdiye değin gazete arşivimdeki bazı defi necilik ve kaçakçılık haberlerini derlemiştim… Şimdi de bu konuda lütfen şu siteyi de inceleyi niz: https://arkeofili.com/tag/define/        İlginç olan, site yönetimi, definecilerin kendi aralarındaki iletişimi “Türkiye’nin Kültürel Mirası Yağmalanıyor, Haberiniz Var mı?” başlığı altında, okurlarına sunuyor. Bu siteden bazı alıntılar yapalım… “Sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar… Belki bil miyor ya da kon duramıyor olabilirsiniz ancak her gün ülkenin her bir ka rışında sa yısız define kazısı yapı lıyor. Ajans haberleri ne düşen Arkeofili 2 ve yakalanan bir kaç münferit olaydan bahsetmiyoruz elbette. Zi ra basına yansıdığına göre ayda en fazla 1 ya da 2 definecilik olayı oluyor. Defineciler, buldukları eserlerin gerçekten on larda olduğunu kanıtlamak için Türk parası veya tarih yazılı bir kâğıtla fotoğraf çekiyor. Facebook, Tvitter, İnstagram gibi platformlar da oluşturulan ve binlerce kişinin katıldığı, bulun tuların satışının yapıldığı, işin ehlinden akıl alındı ğı defineci sayfalarını gördünüz mü hiç? Bir göz gezdirmenizi tavsiye ederiz. Eminim ki gördükten Defineciliğin Kaynağından… sonra British Müzesi’ndeki, Berlin Müzesi’ndeki eserler üzerinden üzülmeyi veya sinirlenmeyi bı rakacaksınız.” HHH “Kendileri ne hak görü yorlar… Konuştuğu muz define cilerden ba zıları, ekmek lerinin peşin de olduklarını, kimsenin ma lını çalmadık larını, kendi lerini engellemeye çalışan Arkeofili 1 ların ise gerçek suçlularla uğraşmak yerine fa kir insanların ekmeğiyle oynayan hainler olduğu nu söylüyor. Defineciler, söz konusu gruplarda yakalanan definecilerin haberlerini paylaşıyor ve yakalayan kişilere karşı beddualar ediliyor. Hatta zaman zaman gruplarında üye olan po lisleri ya da devlet çalışanlarını ifşa ederek birbir lerini dikkatli olmaları konusunda uyarıyor…” HHH “Söz konusu sitelerde, sayfalarda her gün ka çak kazılarla elde edilmiş tarihi eserler satışa çıka rılıyor, ederleri soruluyor, bölgeyi kazmak için bir birinden akıl isteniyor, detektörler satılıyor, sayfa ya üye olan polisler ifşa ediliyor, bulunan mozaik lerin videoları paylaşılıyor. Hatay’da kaçak kazıy la bulduğu mozaiklerin videosunu çeken defineci, mozaiğin satışını yapmaya çalışıyor.” HHH “Yenikapı kazılarından çıkan eserler bile var… Sahte hesap üzerinden konuştuğumuz bir de fineci, açık açık Yenikapı kazılarında bulunmuş bir esere sahip olduğunu, eserin gerçek olduğu nu ve bunun satışını yapmak istediğini söylüyor. Ortaya çıkarılan eserler, internet üzerinden satılmaya çalışılıyor. Bu gruplarda Türkiye’nin dört bir yanından çıkarılan eserler mevcut. Her gün farklı illerden onlarca paylaşım yapılıyor, kazılırken çekilen videolar paylaşılıyor. Hatta zaman zaman gruplarında üye olan polisleri ya da devlet çalışanlarını ifşa ederek birbirlerini dikkatli olmaları konusunda uyarıyor. Bulduğu mozaiği videoya çeken bir defineci diğerlerinden yorum istiyor… Günümüzde basında gördüğümüz defineci haberleri, sadece bir ihbar sonucu yakalanabilen definecilere ait. Yani eğer ihbar olmazsa, bir definecinin yakalanabilme olasılığı oldukça küçük ihtimallere bağlı. Kültürel mirasımızı korumasını beklediğimiz Kültür ve ‘defineci derneği’ kurdu. Yasadışı bir faaliyetin nasıl resmi bir derneği kurulduğu ise hâlâ bir muamma.” HHH “1.500 Lira’ya detektörünü satmak isteyen bir defineci… Ancak belki de tüm bu nedenler içinde ana akım medyanın habercilik anlayışı kadar defineciliği teşvik eden başka bir şey olmayabilir. Kaçakçılık operasyonlarında bulunan eserlere ‘10 milyon dolar değerinde!’ gibi başlıklar atmak, TV programlarında nasıl define aranacağına dair yayın yapmak, arkeolojik kazıda bulunmuş eserleri ‘servet çıktı’ şeklinde sunmak, bir bölgede define olduğuna dair haber yapmak ve definecileri oraya çekmek, devlet kanalında yayınlanan bir belgeselde Göbeklitepe’yi kırılan putlara benzetmek bunlardan sadece birkaçı…” HHH “Türkiye’de arkeoloji akademisyenleri de dahil olmak üzere, arkeoloji mezunu arkeolog unvanlı ‘işsizler ordusu’ sessizliğini koruyor ve şikâyet üzerine kurulu sitemlerine devam ediyor. Yürüttükleri kazıların elinden alınmasından ya da devlet eliyle gelecek olan yaptırımlardan çekinen, etliye sütlüye bulaşmak istemeyen arkeoloji akademisyenleri, ellerinden hiçbir şey gelmediği konusunda ikna olmuş durumda. Herhangi bir yayın organına olumsuz bir konu hakkında konuşmayan arkeologlar, bire bir görüşmelerde ise eğitim sisteminden, öğrenci profilinden, ekonomik durumdan, definecilerden şikâyet etmeye devam ediyor. Ordu çevresinde detektörü olan birini arayan defineci, bulduklarından hisse vereceğini söylüyor…” HHH Değerli okurlarım! Tabanca yasak, detektör serbest… Vikipedi yasak, define siteleri serbest… Ne dersiniz? Acaba yetkililer ne düşünüyorlar? Türkİş’in genel kurulunu değerlendiren muhalif sendika yöneticileri: Türkİş yetersiz kaldı Türkİş’in aralık ayında yapılan genel kurulunu değerlendiren muhalif sendika yöneticileri, Türkİş’in sesini kararlılıkla çıkarmada yetersiz kaldığını savundu: Konuya ilişkin bilgi veren ve kendilerinin “mücadeleci sendikacılık” çizgisinde olduğunu söyleyen muhalif sendika yöneticileri, geçmişte 4 güne yayılan genel kurulun üç güne indirilmesinin Türkİş üyesi sendikaların görüş ve önerilerini sunmaları açısından sınırlandırılmasına neden olduğunu ifade etti. Muhalif sendikaların, Türkİş Genel Kurulu’na ilişkin eleştiriler: şu konularda odaklandı: n Geçmişte cumhurbaşkanlarını, başbakanları, bakanları, parti genel başkanlarını ağırlayan Türkİş Genel Kurulu’na bu yıl davet edilmedikleri için hiçbir siyasi katılmadı. Geçmişte hükümet temsilcilerinin sendikacılar karşısında adeta sınava çıktığı, ağır eleştirilere maruz kaldığı, kürsüde zor anlar yaşadığı ve bu şekilde ülke gündemine oturan Türkİş Genel Kurulu’nun toplandığından siyasi partilerin temsilcilerinin ve kamuoyunun haberi bile olmadı. Genel kurul hükümet temsilcilerinden yapılanların hesabını sorup taleplerini iletmekten geri duran Türkİş yönetimi, bunun yerine son dönemdeki “randevu” ya da “mikrofon arkası” diplomasisini sürdürme yaklaşımında olduğunu da ortaya koymuş oldu. n Türkİş, iktidar kanadının genel kurulda protesto edilmesinin önüne geçerek aslında “Ağzımızın tadı bozulmasın” dedi ve işçilerin, üyelerinin tepkilerini çeken yaklaşımını genel kurula taşımış oldu. n Mücadeleci sendikalar ise örgütlenme hakkını kullandıkları için tutuklanan sendikacılara sahip çıkmayan, artan ve derinleşen sorunlar karşısında yeterli uyarı görevini yapmayan, pasif bir tutum alarak suskunluğu ve durgunluğu bir kültür durumuna getiren, devlet ve devlet kurumları karşısındaki örgütsel bağımsızlığını koruyamaz bir görüntü içine giren Türkİş’i eleştirdi. n Bu eleştiriler karşısında “çizdikleri tozpembe tablo” ile genel kurulda eleştirilere hedef olan Türkİş yönetimi, birlik ve beraberlik vurgusunda bulunmayı tercih etti. n Genel kurul sonunda tek listeyle gidilen seçimden, tekrar aday olan mevcut yönetim çıktı. Türkİş Yönetim Kurulu kendisini başarılı görmüş olacak ki en azından kendi içerisinde “birlik ve beraberliği koruyarak” yola birlikte devam etmeyi seçti. n Genel olarak aynı göreve tekrar seçilen kişi ve yönetimler için “güven tazeledi” tabiri kullanılsa da zaten güven bunalımıyla gidilen Türkİş Genel Kurulu, bunalımın daha da büyüyeceği bir sonuç ortaya koydu. n Genel kurulda dile getirilen, “Ankara’da Türkİş olup olmadığı” sorusuna genel kurulun hemen ardından bir de “Türkİş yönetiminin 4 yılı tamamlayıp tamamlayamayacağı” sorusu eklendi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘Rızasız tayin’ Yargıtay’dan döndü Yargıtay, çalıştığı şirket tarafından rızası alınmadan başka şehirde görevlendirilen ancak yeni görev yerine gitmediği için işine son verilen işçiyi haklı buldu. İşçinin nedeni tam olarak ortaya konulmadan başka bir şehre gönderilmesinin işçi açısından iş şartlarında aleyhte değişiklik olduğuna dikkat çeken Yargıtay, davacı işçinin bunu kabul etmek zorunda olmadığına hükmetti. İş mahkemesinin ardından dosyanın temyiz için gönderildiği Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Davacının yeni görev yerini kabul etmeyip eski işyerine gitmeye devam ettiği halde işten atıldığına dikkat çekilen kararda, “Davacının talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü yerine reddi hatalıdır. Kararın oybirliği ile bozulmasına hükmedilmiştir” denildi. l İHA İKTISAT HOCALARI PANELDE BULUŞTU İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin 83. kuruluş yıldönümünde düzenlenen “İ.Ü. İktisat Fakültesi’nin Entelektüel Düşünce Dünyasına Katkıları” konulu panel, üniversitenin ünlü Doktora Salonu’nda yapıldı. Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Erol Manisalı, Prof. Dr. Asaf Savaş Akat ve Prof. Dr. Ahmet Sayar‘ın konuşmacı olarak katıldığı paneli Prof. Dr. Burak Atamtürk’ün yönetti. Panelde, fakültenin entelektüel düşünce dünyasına katkıları, iktisat profesörlerinin siyaset ve ekonomideki yerleri konuşuldu. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 T AVŞANCA 1/ Etkin 2 olmayan dönemlerde yanardağların ağzın 3 4 5 A L İ AĞA İ P RANT NODA H TOL AMAN AREKA ETA dan yayılan 6 N A R L İ G T gaz. 2/ Dövülmüş sarmısak, yumurta 7 K İ R TAPE 8 BUZUK İ E L 9 ANEM İ A T A sarısı ve zeytinyağından oluşan soğuk sos... Mert, kalender ve babacan kimse. 3/ Birine, etkisi yaşadıkça sürecek bir iyilik ve bağışta bu lunan kimse. 4/ İşyeri... Kuzu sesi. 5/ Po lonya halkından olan kimse... Yirmi ya da yirmi dört kiloluk tahıl ölçeği. 6/ Faktör... İlkel bir su taşıtı. 7/ Osmanlı Devleti’nde taşradaki nüfuzlu ailelere verilen unvan... Romatizma ağrısı. 8/ Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 9/ Tavlada “üç” sayısı... Bezekçi likte kullanılan yeşil ve pembe dalgalı bir çeşit sedef. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Brezilya’da gecekondulara verilen ad... İskambilde bir kâğıt. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... İpucu. 3/ Kıbrıs’a özgü, ıspanağa benzer bir sebze ye meği. 4/ “Muhibbi’nin kaddin dal eyler / Ağlatuben gözyaşını sel eyler” (Kanuni Sul tan Süleyman)... Antalya yöresine özgü, et ve pirinçle yapılan bir yemek. 5/ Burun ilti habı... Bir meyve. 6/ Eski Mısır inanışında ana tanrıça... Bir gösterme sıfatı. 7/ Mikros kop camı... Taze sığır gübresi. 8/ Muğla’nın Fethiye ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanın mış bir koy. 9/ Buz üstünde kaymakta kul lanılan ayakkabı... Bir cins erkek deve.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle