18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR TASARIM: EMİNE BİLGET 1317 ARALIK 2019 SALI ANTALYA BASIN ÖDÜLLERI VE HASAN ÖZKAY FOTOĞRAF YARIŞMASI’NDA ‘YILIN KIŞISI’ ÖDÜLÜ ARKEOLOG ÇEVIK’IN ‘Ülkeye hizmet yüküm ağırlaştı’ Çizgiye adanmış yaşam Karikatürist Tonguç Yaşar hayatını kaybetti Karikatürist ve çizgi film yönetmeni Tonguç Yaşar, hayatını kaybetti. Önceki gün (15 Aralık Pazar) akşam saatlerinde yaşama veda eden usta katikatürist, 87 yaşındaydı. Karikatürcüler Derneği Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklamaya göre Tonguç Yaşar bugün Florya Basınköy Camii’nden öğle namazını müteakip son yolculuğuna uğurlanacak. Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker, Yaşar’la ilgili şunları söyledi: “Tonguç Yaşar 1950 döneminin çok önemli, çok değer li bir karikatüristi idi. Kişiliği ile, duruşu ile ve çizgileri ile farklı bir isimdi. Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde kendisi gibi bizim için çok önemli, saygın bir karikatürist olan Yalçın Çetin ile birlikte Türkiye İşçi Partisi’nin Eminönü teşkilatına üye idiler. Solcu ve sosyalist bir karikatür sanatçısı idi. Bu tavrını ölünceye kadar devam ettirdi. Türkiye karikatürü ve Türkiye mizahı için çok büyük bir kayıp, katrikatür sanatımızın ve Türkiye devrimci hareketinin başı sağ olsun.” 1932yılında İstanbul’da doğan Yaşar, ilk karikatürünü 1952 yılında “Hür Adam” dergisinde yayımladı. “Akbaba”, “Dolmuş”, “Tef”, “Taş Karikatür” ve “Yön” dergilerinde haftalık, Vatan gazetesin de günlük karikatürler çizdi. Karikatürlerinin bir bölümünü 1969 yılında “Sülüname” adlı bir albümde toplandı. Karikatürün yanı sıra çizgi film çalışmaları yaptı. “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü” isimli filmi ile 1972’de Adana Altın Koza Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü aldı. Aynı film 1973’te 30 ülkenin 600 filmle katıldığı uluslararası 9. Annecy Çizgi Film Festivali’nde ön elemeyi geçerek gösterime hak kazanan ilk Türk çizgi filmi oldu. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Balina ile Mandalina”, Sait Faik’ten “Topal Martı” başta olmak üzere 16 kısa metraj çizgi film yaptı. Kamu ulaşım araçlarında kim oturmalı? [email protected] Evet, metrobüsler, otobüs ler! Gençlerin oturma hakler ve tramvay, hâlâ çok kı yok mu? Elbette var. Ondolu. Hâlâ oturarak seyahat lar da yorgun olabilir. Hatetmek herkese düşmüyor. O ta çocuklar da herkesten halde kimler oturmalı, kimle fazla hak ediyor oturmayı. re yer verilmeli? Kurallar bel Ama gençler herkesin önüli ve basit. Hamile ve çocuk ne geçip biniyor ve yer kapılu kadınlar, engelliler, yaşlı yor, yer verilmesi gerekenlelar, gaziler. Peki, kimler otu ri görmezlikten geliyor, sonruyor? Kulaklıklarını takmış, ra da yaşlılar da evde oturgözlerini kapamış, kimseyi sun canım diyorsa, ayıp olgörmeyen, duymayan genç muyor mu? Institut français Türkiye ve IOM (Uluslararası Göç Örgütü) işbirliğiyle 17 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü çerçevesinde Uluslararası Göç Filmleri Festivali düzenleniyor. Göç üzerine detaylı diyalog için, 17 Aralık Salı günü 13.00’ten başlayarak İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde Trailer’in Hayatım (My Life), 80; Dying for Europe, 17’; Riski, 15’; The Power of Passport, 37’; Misafir (The Guest Allepo to Istanbul) filmleri gösterilecek ve yönetmen ile söyleşi yapılacak. Filmler Türkçe ve İngilizce altyazı ile gösterilecek, giriş ücretsiz olacak. HHH İstanbul Modern salı günle ri 14.00 18.00 arası 18 25 yaş grubu gençlere ücretsiz etkinlik keyfi sağlıyor. Etkinlik, 17 Aralık saat 16.00 18.00’de gençleri sanatçı Asena Akan ile buluşturacak. Yaşamını caz vokal, beste çalışmaları ve sahne performanslarıyla sürdüren Akan, geçen yıllarda çıkardığı albümleri ve müziğin iyileştirici gücüyle ilgi yaptığı çalışmalarıyla da tanınıyor. Sanatçının kendi üretimlerine değindiği bir sunumla başlayan etkinlik, interaktif bir müzik çalışması da içeriyor. HHH Notre Dame de Sion Fransız Lisesi (NDS) tarafından düzenlenen “Orchestra’Sion” konseri, 19 Aralık Perşembe günü 19.30’da NDS Gösteri Salonu’nda olacak. Orçun Orçunsel şefliğinde yapılacak konserin Konzertmeister’ı ise Nilay Sancar olacak. Cihat Aşkın (Keman) ve Çağlayan Çetin’in (Viyolonsel) solist olacağı konser herkese açık ve ücretsiz olarak düzenlenecek. Yapı Kredi bomontiada’da ‘Salı Klasikleri’ başlıyor Yapı Kredi bomontiada, aralık ayı ile birlikte, bir yıl boyunca sürecek yeni bir klasik konser serisini hayata geçiriyor. Konserlerin ilki 24 Aralık 19.30’da, oda müziği topluluklarından “Semplice Quartet” ile başlıyor. Topluluğun, Rembrandt’ın ünlü yağlıboya tablosundan esinlenen Claudius Civilis’in Komploları temalı konseri Yapı Kredi bo montiada 4.Kat’ta yapılacak. Her biri Türkiye’nin seçkin orkestralarının üyesi olmalarının yanı sıra, oda müziği kariyerlerini de özveriyle sürdürmekte olan “Semplice Quartet” üyeleri halen Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi Oda Müziği Bölüm Başkanı Prof. Johannes Meissl’ın öğrencileri olarak eğitimlerini sürdürüyor. Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin (AGC) her yıl düzenlediği Antalya Basın Ödülleri ve Hasan Özkay Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni önceki akşam yapıldı. Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin Yılın Kişisi Ödülü’ne Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve MyraAndriake antik kentlerinin kazı başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik değer görüldü. Ödülünü Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Ünal ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’den alan Çevik, “Ülkeye ve kente hizmet yükümüz daha da ağırlaşmıştır” dedi. Telefon ile ulaştığımız “Ödüller önemlidir” diyor ve ekliyor: Çevik, “Birincisi ‘marifet iltifata tabi olduğu’ için, ikincisi de ‘bilim ve sanatın takdir görmediği yerden kaçacağı’ için. Ama daha önemlisi ülkeye ve halka hizmet eden ve yüksek emek verenlerin ödüllendirilmesi başkalarının da heveslenerek benzeri işlerin peşi ne düşmesini sağlar” diyor. “Öteki taraftan, jokeylerin atlardan fazla oldu ğu bu dünyada, üstün gayret gösterenlerin diğerlerinden ayrılması adaleti de söz konusudur” diyen Çevik, “Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Bilime, sanata, kültüre, müzeciliğe ve kente katkı larım’ gerekçesiyle verdiği ödül ise çok önemlidir. Çünkü, toplumun gözü, kulağı ve dili olduğuna inandığımız gazetecilerin, kent için yapılmış başarılı işleri en önceden görüp halk adına bir tercih yaparak teveccüh göstermesi ve yine halk adına başarıları ödüllendirmesi diğer değerlendirmecilere göre daha anlamlı ve objektif görünmektedir” diyor. Ödüllerin, ödül alanlar için kamçı vazifesi gördüğünü söyleyen Çevik, daha önce aldığı her ödülde daha çok çalışma hissi yaşadığına dikkat çekiyor. Çevik, “Bu ödül de topluma ve ülkeye olan borcumuzu çoğaltmış ve bu borçları ödemek için de enerjimizi artırmıştır” diyor. l ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Mucize 2 Aşk filminin başrol oyuncusu Mert Turak: Dizilerde oynamakHerkes bana Aziz karakterinin nasıl düzeldiğini soruyor ruhumu öldürebilir! ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Mert Turak yaklaşık 20 yıldır sahnede. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda daha önce birkaç kez seyrettiğim Turak’ın oyunculuğunu çok beğenirim. Sahnede duruşu, karakteri üstüne giyişi, vurgusu, tonlaması ayakta alkışlanmayı hak eden bir sanatçı. Bunu da hâlâ amatör ruhlu olmasına bağlıyor Turak. Hevesi, tiyatro ve oyunculuk söz konusu olduğunda hiç bitmeyen azmi ve heyecanı, sevdiği işi yaptığını her haliyle gösteriyor bize. Mahsun Kırmızıgül’ün devam filmi “Mucize 2 Aşk”ta yine Aziz karakterini canlandıran oyuncu ile gazetemizin müzesinde buluştuk. Aziz karakterini yüreğinde yaşatıyor Turak. Karakteri o kadar benimsemiş ki, başarısı da buradan geliyor belli ki... Engelli birini canladırmanın zorluğunu soruyorum, “çok uzun süre çalıştım” diyor. Turak, “Gerçek Aziz karakterini önce benimle tanıştırmadı Mahsun. Etkilenirim diye düşündü. Önceleri biraz sinirlenmiştim neden tanıştırmıyor diye. Birinci filmin galasında tanıştım Aziz Ağabey ile. İlk önce duruşuna, yürüyüşüne, gülüşüne baktım. Karaktere hazırlık aşamasında, engelli çocukların eğitimlerini seyretmek için rehabilitasyon merkezlerine gittim. Yaklaşık beş ay rehabilitasyon merkezlerinde onların hidroterapilerini takip ettim. Bir de Aziz’in hastalığına da (Serebral palsi) tam bir çocukluk menenjiti, belli bir ismi yok 60’larda zaten hastalığın... Bakımsızlık olabilir, çocuk felci... her şey olabilir. Dolayısıyla ben birçok hastalığı izleyip Mahsun’un kendi arkadaşını anlatmasının üzerine bir karakter inşa ettim” diyor. Birinci filmi hatırlıyorum, deli diye bakılan Aziz’i daha çok gözleriyle anlatıyordu Turak. Ama sonrasında biz seyirciler gördük ki Aziz deli değil, bakımsızlıktan ya da cehaletten ona deliymiş gibi davranılıyor. Turak, “ Aslında Aziz’in içinde bir çirkin ördek yavrusu durumu vardı. Çocuk kendini ifade etse, onu biri anlasa, dinlese belki sorun çözülecekti. Birinci filmde bu öğretmenle oluyordu, ona inandığında; tabii koşulsuz sevgi sonra ikinci filmde karısıyla oluyor. İkinci film le ilgili Mahsun’la konuşurken ‘Mert, buna bir devam filmi olarak bakma. Bu başka bir film; sen düzeliyorsun, sen düzeldikten sonra da insanlar o Aziz’i de çok merak ediyorlar’ dedi. Hakikaten de doğru, ben 5 yıldır hangi taksiye binsem ‘Abi o adam nasıl düzeldi ya...’ diye soruyorlar” diyor. Turak’ın oyunculuk hayatının en zor rolü bence Aziz karakteri. Daha zor bir rol gelir mi diye soruyorum, gülüyor oyuncu ve diyor ki: “Birinci filmde Aziz için en zor rol derken ikincisi daha zor çıktı. Neden, Mahsun 32 sayfa yazmış ‘Aziz ilk filmdeki gibi sakattır’, 42 sayfa vermiş ‘Aziz’in kolu yavaş yavaş açılmaya başlamıştır’ bir 27 sayfa daha yazmış ‘Aziz’in kolu beline kadar inmiştir’ sonra 36 sayfa daha yazmış ‘Aziz neredeyse düzelmiştir’ ve bir 45 sayfa daha ‘Aziz düzelmiştir’... Şimdi bunun fiziksel olarak yolculuğu tamam ama inan beni zorlayan manevi ve duygusal yolculuğu oldu” diyor. Turak, gece yattığında, tuvalete kalktığında, yemek yerken, yürürken, telefonu tutarken, toplu taşıma kullanırken, kısacası hayatının merkezine oturtmuş Aziz karakterini. Onun gibi görünmek yetmez onun gibi de hissetmeli demiş kendi kendine ve sonuç olarak ortaya hepimizin ağı zı açık seyrettiği bir Aziz çıkıyor. Aziz ile Mert’in bir benzerliği var mı, ben de herkes gibi merak ediyorum ve soruyorum. Turak, “Hiç ama hiç ilgisi yok. Aziz Ağabey ile karşılaştığımda kendisine de söyledim. ‘Ben senin kadar temiz değilim; ben çok daha kirliyim sana göre... Ben nasıl görünüyorum, spor salonunda kaçta bitiyor işim, kaçta hangi toplantım var ben sana göre çok kirliyim’ dedim. ‘Neden filmi izleyelim’ diye soruyorlar; kardeşim saf ve koşulsuz bir sevgi görmek istiyorsan git gör. Sosyal medyada kızlara bakıyorsun, baklavalı erkeklere bakıyorsun, kimse metroda karşısında oturan erkeğe, vapurda karşısında oturan kıza bakmıyor ki. Coşkun Öktel’in şiirinde dediği gibi ‘herkes böylesine ödün vermez; tetikte ve uyanık bu nasıl bir dünya, biz zaten bu kalın kabuklarımızla sizler gibi bir incelik yaratamazdık’...” diyor. ‘RUHUMU GERİ ALABİLİR MİYİM?’ Turak’a soruyorum “Ni ye dizi yapmıyorsun?” cevabı çok net: “Nasıl dizi yapacağım; haftanın 6 günü yüzünde iki kilo makyaj ve yönetmen gelene kadar bir sürü asistanla çalış. “Ruhunuzu öldürmek istiyorsanız dizi yapın... Paul Giamatti kendini oynuyordu ‘Dondurulmuş Ruhlar’ diye bir film. Depresyona giriyor, bir bakıyor dergide bir tane reklam: “Depresyonda mısınız? Sevgilinizden mi ayrıldınız? Hayat zor mu gidiyor? Bize gelin ruhunuzu sizden alalım.” Gidiyor bir MR makinesi gibi bir şeye giriyor. Işıklar sesler; bir çıkıyor; topun içinde bir tane tin tin tin nohut tanesi düşüyor; doktor diyor ki ‘Ruhunuz bizde; artık çok rahatsınız’. Giamatti hafiflemiş hissediyor ‘İçimdeki sıkıntı artık yok’ diyor. Tiyatroya provaya gidiyor, içi boş oynayamıyor. Geri dönüp diyor ki ‘Ruhumu geri alabilir miyim?’ Şirket ‘Kusura bakmayın, bir mafya babası sizin ruhunuzu satın aldı’. Metresi sizin ruhumuzla Rusya’da televizyon dizilerinde oynuyormuş’ diyor. Giamatti diyor ki ‘Ne dizilerde mi oynuyormuş? Ruhumu öldürebilir, ruhumu geri versin hemen! ”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle