18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 17 ARALIK 2019 SALI [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Çok partili sistem Baskıcı değil, demokratik... Buyurgan değil, danışmacı, STK’lerle ve halkın katılımıyla oluşturulan danışma kurulları aracılığıyla karar alan... Atatürk’ün hedefiydi AV. EROL ERTUĞRUL Kurtuluş Savaşımız kazanıldıktan sonra hedef uygar ve çağdaş bir devlet kurmaktı. Bu devlet insan haklarına saygılı, laik ve sosyal bir hukuk devleti olacaktı. Bu devlet, tek adam egemenliğine ya da tek parti egemenliğine dayalı olamazdı. Doğal olarak parlamenter sistem içerisinde, kuvvetler ayrımını öne çıkaran bir devlet olacaktı. Kurtuluş Savaşı sürerken, tüm kararları TBMM veriyordu. En yetkili organ bu Meclisti. Kurtuluş Savaşı’nı bu Meclis yürütmüştü. Bu açıdan bu olay dünyada örneği olmayan bir olaydı. Bu durum bile yeni devletin hukuk kurallarına dayalı ve çok partili bir sistemi içereceğinin kanıtıydı. Hem hukuk kurallarına ve parlamenter sisteme dayalı olacaksınız ve hem de tek parti söz sahibi olacak, böyle bir şey olamazdı. Hukuk devleti iseniz zorunlu olarak çok partili sisteme geçeceksiniz. TBMM içerisinde Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı olanlar as Ülkemizde bugün uygulanmakta olan sistem hukuka da, ulusal egemenliğe de uygun değildir. Parlamenter sistemin ve kuvvetler ayırımının yeniden yaşama geçmesini kimse önleyemeyecektir. Makbule Hanım’ı bile bu yeni partinin kurucuları arasına alır. Bu girişimler Mustafa Kemal Atatürk’ün çok partili yaşama geçiş konusundaki kararlılığını göstermektedir. Ancak Serbest Cumhuriyet Fırkası ilk açık alan toplantısını İzmir’de yapmak istediğinde olaylar çıkar. Bir kişi vurularak yaşamını yitirir. Atatürk’e, devrimlere ve Cumhuriyete karşı olanlar, bu parti içerisinde yuvalanarak bir şeyler yapmak istediklerinden Ali Fethi Okyar bunlara katlanamaz. 18 Aralık 1930 tarihinde partiyi kapatır. Atatürk partinin kapatılmasına karşıdır. Bu tarihten dört gün sonra da Menemen Olayı patlak verir. Cumhuriyet’in genç öğretmeni yedek subay Kubilay’ın yaşamına vahşi biçimde son verilir. Menemen Olayı’na Atatürk’ün tepkisi bilinir. me geçişin de belli ki zamanı gelmiştir. Bu açıdan bakıldığında İsmet Paşa’nın çok partili sisteme geçişi yerindedir. Cumhuriyetin ilanı için de birçok kişi erken demişti. İnönü, Atatürk’ün düşüncelerini yaşama geçirmiş, çağdaş uygarlık yolunda önemli bir adım atmıştır. Öyle olduğu için Atatürk’e saldıramayanlar, İnönü’ye saldırıyorlar. 21 Ağustos 1946’da yapılan genel seçimler sonucunda TBMM de CHP çoğunluktadır. 14 Mayıs 1950 de yapılan genel seçimler ile DP büyük bir çoğunlukla, 416 milletvekili çıkararak TBMM’ye girmiş ve İnönü yönetimi DP’ye devretmiştir. İnönü’nün yönetimi devredip muhalefete çekilmesi onun demokrasiye bağlılığını göstermektedir. İnönü’nün demokrasiye geçişi, bugün içerisinde bulunduğumuz sorunların sorumlusu olarak göste İmamoğlu: Aklı ve şansı 13Aralık Cuma gecesi Ekrem İmamoğlu’nu TELE 1’de, Uğur Dündar’ın “Demokrasi Arenası” programında izlemediyseniz kaybınız büyük: Orada hem şansını hem de aklını çok net olarak göreceksiniz. İktidarın, sürekli mağduru oynayan Erdoğan’a karşı bile yapılmamış olan bütün engellemelerine, bankaların kredi bile vermemelerine, kötü niyetli personelin sabotajlarına rağmen, başarılı olacağını fark edeceksiniz. HHH Önce aklından başlayalım: Sadece bulunduğu ilçeyi, Beylikdüzü’nü AKP’nin elinden alan deneyimli bir İlçe Başkanı olarak değil, seçimi kazandıktan sonra, başarılı bir İlçe Belediye Başkanı olarak da İstanbul için son derece doğru stratejiler saptamış. 1) Hedef kitle olarak: Kadınları... Gençleri... Dar gelirli vatandaşları... Parti, din, dil, ırk, cinsiyet, hemşerilik farkı olmaksızın bütün İstanbulluları... Belirlemiş. 2) Proje hedefleri olarak: Ulaşım, özellikle de metro ve deniz ulaşımı... Gençlere, kadınlara, dar gelirlilere yönelik Sadece kendi partisine ve partililerine değil, tüm İstanbul halkına hizmet eden... Stratejiler belirlemiş. HHH Şimdi şansına bakalım: 1) Kendinden önceki yönetim, İstanbul’un ekonomik, doğal, kültürel kaynaklarını, İstanbulluların değil, kendi çıkarları için, çeşitli vakıflar ve şirketler aracılığıyla yağmaladıklarından dolayı, müthiş bir “kaynak kaybı” yaşanmış. İmamoğlu, sadece bu istismarı önleyince, büyük bir kaynak tasarrufu ortaya çıkıyor. 2) Yine eski yönetim, pek çok yeşil projeyi görmezden geldiği, betonlaşma ile kenti yağmalamak daha kolay olduğu için, bu güzelim kentin doğal kaynaklarının önemli bir bölümünü İstanbulluların kullanımına açmamış. Şimdi İmamoğlu, onları halkın yararına açıyor. 3) Halk, sadece eski İstanbul yönetiminden değil, ülke yönetiminden de bıkmış usanmış... Tepkisini 2019’da İstanbul, Ankara ve bazı öteki il ve ilçelerin seçimlerinde de gösterdi. İmamoğlu, bu tepkiyi olumlu yönlere kanalize edebilecek deneyimli bir “Politikacı”, güvenilir bir “Belediyeci”, gerçek bir “İnsan” olarak olarak gönülleri fethetti. HHH Sevgili okurlarım, AKP iktidarı gerek merkezde, gerekse yerel yönetimlerde: Eski, köhnemiş ayak oyunlarıyla, milleti dininden, imanından soğutan din, mezhep, bayrak, Kuran, ezan propagandalarıyla... Siyasal, ekonomik ve hukuksal baskıyı da gittikçe artırarak... İktidarını korumaya çalışıyor. HHH Oysa büyük değişim başladı bile: TELE 1’in yükselişi, 13 Aralık Cuma gecesi (iktidar tarafından çarpıtılmış “rating” lında ikinci bir parti gibi çalışmışlardı. Örnek aldığımız hukuk dev Demokrasiye bağlılık rilemez. Böyle düşünmek Kurtuluş Savaşı kahramanı, Lozan kahrama başta sağlık ve eğitim hizmetleri olmak üzere ölçümlerine göre bile) bütün haber kanal özel hizmetler... ları içinde birinci, bütün televizyonlar ara letleri çok partili sistemle yönetil Atatürk’ün çok partili sisteme ge nı İsmet İnönü’ye haksızlıktır. Betonlaşmaya karşı, yeşil alan ve kültür sında ise üçüncü olması dahi bunun gös mekteydi. Siz bunun dışında kalabilir misiniz. Çok partili sistem olmazsa hukuk devleti ve demokrasi olabilir mi. çiş konusundaki çabaları ve yaşamı sırasında demokrasiye olan bağlılığı bellidir. Ne acı ki doksan yıl sonra parlamenter sistem terk edil Birden olmadı Bugünlere birdenbire gelmedik. 1991 yılında Turgut Özal dönemin sanat üretimi... Hedeflerini belirlemiş. 3) Siyasal strateji olarak: Çatışmacı değil, uzlaşmacı... tergesi değil mi! HHH DEMOKRASİYİ BELEDİYELERDEN BAŞLAYARAK YENİDEN KURACAĞIZ! Kararlılık göstergesi Dev devrimleri yapıyorsunuz. Ulusunuza çağdaş uygarlığı aşmak hedefini gösteriyorsunuz, kadınlarınıza Avrupa devletlerinden bile miş, tek adam sistemine geçilmiştir. Her şeye tek adam karar vermekte, TBMM’nin yetkisinde olan konularda bile kanun hükmünde kararnameler çıkarılmaktadır. Mustafa Kemal yetkiyi saraydan de TCK’nin 141 142 ve 163 maddeleri kaldırıldı. 141 ve 142. maddelerden ötürü Türk aydınları çok acılar çektiler. Ancak, 163 madde, din devleti kurmaya çalışan gerici partilerin kuruluşunu önlüyordu. BOĞAZİÇİ KANUNU DEĞİŞİKLİĞİNİN ANAYASAL BOYUTU çok daha önce seçme seçilme haklarını tanıyorsunuz, böyle bir durumda tek parti olarak kalamazsınız. Nitekim 12 Ağustos 1930 tarihinde Serbest Cumhuriyet Fırkası Atatürk’ün girişimleri ile kurulmuştur. Yeni partinin genel başkanlığına Paris büyükelçisi Ali Fethi Okyar getirilir. Atatürk’ün istemi ile yeni partiye bir grup milletvekili katılır. Atatürk kız kardeşi alıp halka vermiştir. Egemenlik kayıtsız koşulsuz Ulusundur. Geldiğimiz noktada ise egemenlik halktan alınmış, tek adama verilmiştir. Eğer Atatürk yaşamış olsaydı hiç kuşkusuz çok partili sisteme geçecekti. Bu geçiş için henüz zamanı gelmedi demek Atatürk’ün yaptığı dev devrimlerle çürütülmektedir. Devrimler yapılırken nasıl zamanı gelmiş ise, çok partili siste Sevgili Muammer Aksoy bu maddenin kalkmaması için çok çaba gösterdi. Bu madde kalkarsa dinci partilerin önünün açılacağını söyledi. Ve yıllar sonra haklı çıktı. Ülkemizde bugün uygulanmakta olan sistem hukuka da, ulusal egemenliğe de uygun değildir. Parlamenter sistemin ve kuvvetler ayrımının yeniden yaşama geçmesini kimse önleyemeyecektir. FULYA KANTARCIOĞLU Anayasa Mahkemesi Emekli Üyesi Boğaziçi Kanunu’nda değişiklik yapılmasının gündeme gelmesi nedeniyle kamuoyunda sıkça tartışılan, imar düzenlemelerinde yetkinin kime ait olduğu konusunda, siyasi iktidarla İstanbul Belediyesi arasında görüş ayrılığı bulunduğu görülmektedir. Bu tartışmanın sağlıklı bir zeminde yapılabilmesi için öncelikle mevcut hukuki durumun ne olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Boğaziçi’nin, eşsiz bir tarih, kültür ve tabiat varlığı olmasının yanı sıra kıyı özelliğinin de bulunması, anayasanın bu konuya ilişkin 63. ve 43. maddeleri uyarınca imar mevzuatının özel olarak belirlenmesini ve bazı sınırlamalara bağlı tutulmasını gerekli kılmıştır. Ayrıca, İstanbul Belediyesi’nin görev alanı içinde kalması nedeniyle bu bölgede bir yetki karmaşasına yol açılmaması için imar yetkisinin kullanılmasında merkezi idare ile mahalli idarenin dan kullanılabileceğine ilişkin fıkrayı iptal ederken, anayasanın 127. maddesi bağlamında gündemdeki konuya da ışık tutacak değerlendirmelerde bulunmuştur. AYM’ye göre özetle; Anayasa uyarınca merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında bir denetim ilişkisi kurulacaksa bu ancak idari vesayet yetkisinin kullanılması biçiminde olmalıdır.İdari vesayet, merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin icrai kararlarını onama, geri çevirme ve kimi ayrık durumlarda da değiştirerek onama yetkisidir. Bu yetki yerel yönetimlerin yetkisini ortadan kaldıracak, etkisiz kılacak biçimde kullanılamaz. İtiraz konusu kural ise merkezi yönetimin gerekli gördüğü hallerde yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisi vermektedir. Böylece yerel yönetimlerin yasa ile kendilerine verilen planlama yetkilerini yerel gereksinimlere göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir.Bu durum, yerel yönetimlerin özerkliğine idari vesayet yetkisi yetkilerinin düzenlenmesine de gereksinim duyulmuştur. Bu düzenlemenin kaynağı ise, mahalli idareleri ve bunlarla merkezi idare arasındaki ilişkileri düzenleyen anayasanın127. maddesidir.Ancak, anayasal tartışmaya girmeden önce yürürlükteki nin kullanılması dışında bir müdahale olanağı tanımayan anayasanın 127. maddesi ile bağdaşmamaktadır.Burada bir idari vesayet ilişkisinin varlığından değil, merkezi yönetimin yerel yönetimlerin planlama yetkilerine sınırı belirsiz biçimde geli Boğaziçi Kanunu ile çizilen hukuki çerçeveye bak şi güzel el atmasından söz edilebilir. mak yararlı olacaktır. Güncelliğini korumakta olduğunda kuşku bu 18/11/1983 günlü 2960 sayılı Boğaziçi lunmayan bu karar, merkezi idarenin, mahal Kanunu’nun, 1. maddesinde, bu Kanunun ama li idareler üzerinde kullanabileceği vesayet yet cı, “İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi de kisinin, anayasal sınırlarını belirlemesi bakımınğerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı göze dan ufuk açıcıdır. Ayrıca,AYM, daha önce verdiği tilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nü 11/12/1986 günlü E:1985/11 K:1986/29sayılı fus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak kararla da Boğaziçi öngörünüm bölgesinin belli ko için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve şullarla yapılanmaya açılmasına izin veren kura düzenlemek’’ olarak belirlenmiştir. Bu alanda yer lı Anayasa’nın 2.ve 57. maddelerine aykırı bularak leşme ve yapılaşmanın planlanması, kaordinasyo iptal etmiştir. nu, imar uygulamalarının yapılması da 3194 sayı Bu durumda, yapılması düşünülen bir değişikli lı Kanun’un 46. maddesi ile İstanbul Büyükşehir ve ğin, anayasayı ve anılan kararların bağlayıcı sınırla ilgili İlçe Belediye Başkanlıklarına bırakılmış, onay rını aşamayacağı ortadadır. Aksi halde açılacak bir yetkisi de anayasanın 127.maddesinin tanıdığı ve davada AYM, yukarıda belirtildiği gibi, sadece ana sayet yetkisi çerçevesinde, 2/7/2018 günlü, 703 yasanın, mahalli idarelerle ilgili 127. maddesi yönün sayılı KHK’nin190. maddesi uyarınca, Cumhurbaş den değil, 2. maddesinde, cumhuriyetin temel nite kanınca belirlenecek kurul ve mercilere verilmiş likleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesi yönün tir. Vesayet yetkisinin hukuki niteliğinin açıklığa den de ağırlıklı olarak inceleme yapacaktır. Çünkü kavuşturulması, mahalli idarelerle merkezi idare hukuk devleti, bir söylemden ya da dilekten ibaret arasındaki ilişkiler yönünden belirleyici olacaktır. değildir. Anayasanın diğer bütün kuralları demokra Anayasa’nın 127. maddesine göre, mahalli ida tik, laik, sosyal nitelikleriyle birlikte hukuk devleti reler, il, belediye veya köy halkının mahalli müş ni gerçekleştirme amacına yöneliktir. AYM kararla terek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esas rında da aynı veya benzer biçimde tanımlandığı gi ları kanunla belirtilen ve karar organları, gene ka bi hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hakla nunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek rı koruyup geliştirmekle yükümlü olan, kendini Ana oluşturulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tü yasa ve hukukun bütün uygar ülkelerce kabul edilen zel kişileridir. Maddenin beşinci fıkrasında merke temel ilkeleriyle bağlı sayan, tüm eylem ve işlemle zi idarenin, mahalli idareler üzerinde, mahalli hiz rinin tarafsız ve bağımsız yargı organlarınca denet metlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekil lendiği devlettir. Hukuk devletinde yasaların kamu de yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlan yararına dayanması önkoşuldur. Siyasi ve kişisel bir ması, toplum yararının korunması ve mahalli ihti amaçla çıkarılan yasaların, kamu yararına dayandı yaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanun ğı kabul edilemeyeceğinden dava konusu yapılma da belirtilen esas ve usuller dairesinde idari ve ları halinde iptal yaptırımıyla karşılaşmaları kaçınıl sayet yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir. Vesa mazdır. Ayrıca, seçmenlerin demokratik haklarını yet yetkisi, özerklik ilkesine getirilmiş bir istisna kullanarak, karar organlarını doğrudan oluşturduk dır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, her istisna gi ları mahalli idareleri etkisizleştirmek, yine anayasa bi bunun da sınırlı uygulanması gerekir. Bu husus, nın 2. maddesinde ifade edilen hukuk devletinin, de mahalli idarelerin belirleyici özelliği olan özerk mokratik olma özelliği ile de bağdaşmaz. lik ilkesinin korunması bakımından yaşamsal öne Sonuç olarak, yukarıda belirtilen anayasa ku me sahiptir. Vesayet yetkisi kullanılmasının istis ralları ve onları yaşama geçiren AYM kararları göz nai bir durum olduğu göz ardı edilerek sınırlarının önünde bulundurulduğunda, il ve ilçe belediye genişletilmesi, mahalli idarelerin, özerkliğinin ze lerinin, planlamaya ilişkin yetkilerine,merkezi delenmesine ya da giderek ortadan kaldırılması idarenin, vesayet ilişkisini aşarak doğrudan el na yol açacağından, onları zamanla merkezi ida atması,onların sadece anayasanın 127. madde renin taşra teşkilatı haline dönüştürülmesi sonu sinin ilk fıkrasıyla oluşturulan özerk yapılarına cunu doğuracaktır. Bu durumun, anayasaya aykı değil; seçmenlerin demoratik haklarını kullanma rılık oluşturacağından kuşku duyulmamalıdır. Ni iradelerine de ağır bir müdahaledir. Ayrıca, mer tekim, Anayasa Mahkemesi (AYM)de 26/9/1991 kezi idarenin planlamayı düşündüğü alanın, kıyı günlü,E:1990/38; K:1991/32 sayılı kararıy ve sahil şeridini, tarih, kültür ve tabiat varlıkları la 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesine nı da kapsaması nedeniyle bunlarla ilgili düzen 20/6/1987 günlü 3394 sayılı Kanun’un 7. mad lemelerin, Anayasa’nın 43 ve 63. maddeleri yö desiyle eklenen ve imar planı konusunda beledi nünden getireceği anayasaya aykırılık sorunları yelere verilen tüm yetkilerin merkezi idare tarafın nın da göz önünde bulundurulması gerekir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle