19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1530 KASIM 2019 CUMARTESİ Sıra dışı The Opera halka indi!aryaları sOepyeirrcaiyLoe csöoyslGetrtuibu Yazgülü aldoğan Opera sever misiniz? “Günümüzde opera mı kaldı, köhnemiş eski bir sanat!” diye burun da kıvırabilirsiniz, en zorlarının fanatiği de olabilirsiniz! Atatürk Kültür Merkezi’nin 70’li yıllarda ilk açılışını 4 perdelik ağır mı ağır Aida Operası’yla yapmışlardı da seyircilerin 2. perdenin sonunda kapıya hücum ettiğini, görevlilerin kapıları kilitlediğini dün gibi hatırlıyorum! Şimdi insanlar biliyor ne olduğunu ama opera yine de belli bir kulak alışkanlığı ve kültür istiyor ve seyircileri genellikle belirli bir yaşın üstünde. İşte öncelikle gençlere ve hemen herkese operayı sevdirmek amacıyla kurulan sıradışı 5 müzisyenin oluşturduğu İspanyol The Opera Locos grubu, herkesin sevgilisi Carmen başta olmak üzere en sevilen operala rın en sevilen bölümlerini, üstelik de zaman zaman rock ve pop düzenlemeleriyle sunarak büyük bir izleyici kitlesine ulaşıyor. Önceki gece İstanbul CRR’de biletleri karaborsaya düşen, daha önce de Londra, Paris, Milano ve hatta NewYork gibi büyük şehirlerde milyonlarca kişi tarafından izlenen gösteride sonuna doğru manzara şuydu: Bütün seyirciler ayakta el çırparak bir yandan gülüyor, bir yandan aryalara eşlik ediyor! Tabii ki herkes mutlu değil, benim çok sıra dışı bir iki arkadaşım bile “rezalet, opera bu değil, nelere muhatap oluyoruz!” huysuzluğunu yapmadı değil. Ama zaten herkesi mutlu edemezsiniz! Sanatçıların performansı, sesleri, sıra dışı kostümleri alkışı hak ediyordu. Biraz gülmenin kimseye zararı yok, hele interaktif opera ilk kez yaşıyoruz ki pek hoştu, hep bir ağızdan Carmen söylemek! Ezeli ve ebedi sorunlar23. Siyah Geceler Film Festivali’nde konular, insanlık dramları ve sefalet arasında gidip geliyor Leyla Gencer Diva, Süreyya Operası’nda Opera sanatçısı Leyla Gencer’in hayatını ve sanatını anlatan “Leyla Gencer: La Diva Turc” belgeseli, yarın (pazar) saat 18.00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda gösterilecek. Leyla Gencer’in hayatına ilişkin ilk belgesel olan eserin yapımcılığını İKSV, yönetmenliğini ise Selçuk Metin üstleniyor. Senaryosunu gazetemiz yazarı Zeynep Oral’ın kaleme aldığı belgesele sesiyle hayat veren isim ise oyuncu Halit Ergenç. 85 dakikalık film Milano, Roma, Napoli ve İstanbul’da çekilerek hazırlandı. Gösterimden önce sanatçının anısına bir mini konser verilecek. Özgecan Gençer, Hale Soner ve Ayten Telek’in sesine piyanoda Fügen Yiğitgil eşlik edecek. Sonra ise Oral ve Metin soruları yanıtlayacak. ‘Sihirli Flüt’le bir festival “Sihirli Flüt” unvanlı uluslararası sanatçı Şefika Kutluer adına düzenlenen festivalin 10.’su, bu sene 325 Aralık’ta yapılacak. Doğu, Batı ile buluşuyor temalı “Uluslararası Şefika Kutluer Festivali”ne bu yıl, Avrupa Birliği, İngiltere, Çekya, Rusya, Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye’den sanatçılar katılacak. Açılış, 3 Aralık’ta Ankara Üniversitesi DTCF Farabi Salonu’nda Çekya’dan gelecek Prag Virtüözleri Orkestrası’nın Şefika Kutluer’e eşlik edeceği konser ile yapılacak. Festival, 25 Aralık’ta düzenlenecek yeni yıl konseri ile sona erecek. Detaylı bilgi: www.sefikakutluerfest.com. Bisikletli kadınlar belgesel oldu Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi, yarın saat 18.00’de “Benim Bisikletim Benim Şehrim Film” belgeseline ev sahipliği yapıyor. Belgesel, Türkiye’nin yedi bölgesinden gündelik hayatında bisiklet kullanan kadınların hikâyesini anlatıyor. Bisikletli Kadın İnisiyatifi topluluğunun düzenlediği etkinliğe, rengârenk bisikletleri ile gelecek katılımcılar, bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanımının yaygınlaştırılmasını hedefliyor. Kayseri Film Festivali açıldı Anadolu Sinemacılar Derneği tarafından ve Kadir Turna direktörlüğünde gerçekleşen Kayseri Film Festivali, 28 Kasım’da başladı. Festivalin açılışı yönetmenliğini Nihat Durak’ın üstlendiği “Kapı” filminin gösterimiyle yapıldı. Estonya’nın başkentinde son demlerini yaşadığımız 23. Siyah Geceler Film Festivali’nde ödül ler bu akşam sahiplerini bulacak. Ana jüri başkanı İngiliz yönetmen Mike Newell’in de söylediği gi bi eski kutuplaşmanın da ğıldığı ve güç odaklarının karmaşık göründüğü ye ni dünya düzeninde “dal esin küçüktepePINAR galı ruh hallerinin” yaşanması doğal. Filmlerde de zaten önde insanlık dram ları, arkada sefil memleket manzarları kaçınılmaz oluyor. Latin Amerika’dan Türkiye’ye, büyük ödül için yarışan 21 film arasında bu akşam kimler kaza nır bilinmese de jüri üyelerinden olan İstanbul Film Festivali direktörü Ke rem Ayan’ın dediği gibi filmin duygu su, sizi nasıl sarıp sarmaladığı önem li. Bu yeni dünya düzeninde kendine yer bulamayan insanların hal ve gidi şatına odaklanan filmler arasında Fili pinler yapımı “Kalel, 15” öne çıkıyor. Gelir dağılımından hiç payını alama yan mahallelerde gezinirken yeni yet me çağındaki bir genç üzerinden sis temin yarı yolda bıraktıklarıyla ilgile niyor, geçmişte kaldığı sanılan AIDS hastalığından ahlaki ikiyüzlülüklere uzanan sorunlar yumağını gösteriyor. Siyah beyaz görüntüleriyle etkileyen bir başka film de İngiliz yapımı “Musc le/Kas”, adı üzerinden fiziksel olarak bedenine yüklenerek güç sembolü ol maya çalışan bir adam üzerinden an lattığı bu gerilim öyküsünde erkekli ğin manasını da irdelemeye çalışıyor. Polonya filmi “Coldest Game/En Soğuk Savaş” ise Bill Pullman gibi Amerika lı bir star ve santranç maçı eşliğinde 1962’deki Küba krizi ve dönemin ku Türk yönetmen Can Evrenol’un filmi “Peri” de festivalde yarışıyor. tuplaşmış dünyasına nostaljik bir bakış fırlatmış. Bizden Can Evrenol’un “Peri” adlı filmi zaten kara mizah ve aksiyonuna rağmen distopik bir gelecekte hayatta kalmaya çalışan çocukların öyküsü. Almanya’da yaşayan Hüseyin Tabak ise tek başına çocuklarıyla hayatta tutunmaya çalışan bir kadını anlatan “Gipsy Queen” ile ödül arıyor. Biz eleştirmenlerin başroldeki Alina Serban’ın eski boksör kadın rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü çoktan verdiğimiz film, finaliyle de ayaklarımız altındaki kaypak zemini yani içinde bulunduğumuz belirsizliğin altını çiziyor. Bu kıyasıya yaşam mücadelelerin dışında, siyah beyaz Japon “Kontora” ileriye gidebilmek için geçmişle hesaplaşmanın elzem olduğunu söylüyor. İranlı kadın yönetmen Nergis Abyar “Dolunay Çıktığında” filmiyle erkeklerin hükmettiği bir dünyada kadınlara fazla yer bırakılmadığını dair mesajıyla bir aşk öyküsü anlatmış. Soyvet ile Nazi işgali arasında Baltık ülkelerinin makus işgaller tarihi ise son dönem bu coğrafyadan çıkan çoğu filme konu oluyor. Son örneklerden Litvanya yapım “Isaac”, film noir tadında ilerlerken İkinci Dünya Savaşı döneminde Sovyet etkisinden kurtulmak adına Nazi işbirlikçiliği yapan Litvanyalı entelektüellerin vicdanını sorguluyor. Bizden oyuncu S¸ebnem Hassanisoughi’nin yer aldığı jüri ne düşünür bilinmez ama İlk Filmler Yarışmasın’daki film çoğu kişinin favorisi durumunda. Hüseyin Purseyfi’nin yönettiği Alman ortak yapımı “Yarın Özgürüz/Tomorrow We Are Free” ise İran’daki İslam Devrimi sürecinin bilenmeyen bir yönünü gerçek bir öykü üzerinden anlatıyor ve komünist bir İranlı gencin yaşadıkları üzerinden “Merkez Komite” Sovyetlerin, Humeyni’ye verdiği desteği duygusal bir yaklaşımla eleştiriyor. ‘Hisseli Harikalar’ opera sahnesinde İkinci temsil, 2 Aralık saat 20.00’de Aydın Gün Salonu’nda. CEMİL CİĞERİM Türkiye’nin en çok bilinen müzikallerinden “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, Samsun Devlet Opera ve Balesi prodüksiyonuyla opera sahnesine taşınacak. Devlet Opera ve Balesi’nde ilk kez sahnelenecek olan “Hisseli Harikalar Kumpanyası” müzikalinin prömiyeri bu akşam saat 20.00’de Samsun Devlet Opera ve Balesi tarafından Aydın Gün Salonu’nda yapılacak. Prömiyere eserin yazarı Haldun Dormen onur konuğu olarak katılacak. 100’ü aşkın sanatçı ve teknik ekibin görev aldığı, biletleri hızla tükenen müzikal 20192020 sanat sezonu boyunca sahnelenmeye devam edecek. l SAMSUN Bir koleksiyonerin evinde yarım saat Bilgili Holding ve Grid İstanbul’un sanat ve tasarımı ev ortamında bir araya getirdiği “Salon Akaretler”, bugün katılımcılarla buluşuyor. Güncel sanat ve tasarımları incelerken, bir koleksiyonerin evini ziyaret etme deneyimi yaşatan etkinlik, 7 Aralık’a kadar Akaretler Sıraevler 2527 numaralı binada ziyarete açık olacak. Rehber eşliğinde yarım saatlik deneyim sunan Salon Akaretler’e giriş için, Grid İstanbul’un internet sitesinden rezervasyon formunu doldurarak kayıt yaptırılabilecek. Demirhan Baylan ‘Anarko Romans’ Çoğunluk, Bulutsuzluk Jersey’deki stüdyosunda kay Özlemi’nde bas çaldığı gün dederek gönderen) Cengiz lerden anımsar, oysa tüken Baysal’ın yer aldığı yeni ens mez bir müzik okyanusunun trümantal albümü “Anarko Ro sahibidir Demirhan Baylan. mans”, 2019 başında dijital Gerçek bir Kadıköy romantiği; platformlarda yayımlanmış, görünüşü dışarıdan asosyal, ancak öncesinde YouTube’da içeriden insan delisi. Tutkulu, üç video ile müjdelenmişti. takıntılı bir müzik Albüm adı her ha adamı; kuşağının liyle Demirhan’ın ha nevi şahsına mün li pürmelalini yansıtı hasır karakteri. yor. Yanı sıra coğraf Müzik yap yasız ve tek bir kül ma ve paylaşma türe bağlı değil. Bill imkânlarının bol Frisell Americana’la laştığı, ancak mü rından Gary Bur zikal düşüncele ton mevlevi caz fusi rin daraldığı; eski on’una, Pat Metheny toprak müzisyenle dünya müzikleri yo rin bile tek şarkı modasına sı rumlarından blues ve elektro ğınarak piyasaya ayak uydur nik denemelere kadar uzanan maya çalıştığı günümüzde, al bir ufuk zenginliği içinde... büm fikrinde inat eden bir di Mahallemizde yapılmış en nozor. Demirhan’ın başta bas iyi enstrümantal albümlerden. olmak üzere tüm çalgıları çal Haliyle 2019’un en iyilerinden. dığı, sadece davullarda (New Plak da isteriz... [email protected] Gizem Saatçi Band ‘Beni Sevme’ (Uras Müzik) Gizem Saatçi’yi ilk kez Bak’ın Rock Festivali’nde la insana ulaşmıştı. İki yılın ardından çıkardığı “Beni Sev canlı izlemiştim. Sahnenin her me” ise Gizem’in damardan yerine ayak basıyor, engelle rakçılığının ispatı. Bu albüm nemeyen bir enerjiyle haykırı Journey’den Foreigner’a, ZZ yor, içinden adeta bir alev to Top’dan Heart’a tipik bir arena pu fışkırıyordu. En az Joan Jett rock, hard rock, çağdaş pop kadar yırtıcı, Juliette Lewis ka rock soundu’na sahip. Kayıt dar tehlikeliydi. An larda bas gitarları cak sesini duyun da çalan Gizem, ca, biraz kulak ke albümde Serkan silince ona neden Çivelek ile dü “Türkiye’nin Tina et yapıyor. Gitar Turner’ı” dedikleri ve davulları (güç ni anladım. Dikka lü bir solo gitar te değer derecede cı olan) Esat Sa güçlü bir sese sa atçi çalıyor, ge hipti Gizem. ri vokallerde ise Müzik yaşantı Yamaç Alkan var. sını uzun yıllar Amerika ve Gizem’in sokak diliyle söyle Kanada’da sürdürmüş olan Gi diği şarkıları ise dramatik ve zem, daha önce tek tek yayım duygusal; çoğunlukla da sivri ladığı şarkılarla adını duyur dilli ve gözü kara. muş olsa da, ilk kez 2016 yı Not: Gizem son olarak Sabih lında çıkardığı “Cennete Yol Cangil bestesi “Farkındayım”ı la Beni” albümüyle daha faz seslendirdi. Server Tanilli 12 Eylül’e doğru giderken bilimin de sınav verdiği günlerdeydik. Beyinlerin pasını silen onurlu bir sesle, Server Tanilli ile buluştuk. Yalnızca bir anayasa hukuku doçentinin değil, gelecek genç kuşakların öğretmeni olacak olan sarsılmaz bir aydınlığın çığlığıydı bu. Server Tanilli’nin (193129 Kasım 2011) Uygarlık Tarihi’yle ilgili yargılanması bilimle bilim düşmanlığının, akılla akıldışılığın, aydınlıkla karanlığın çarpıştığı bir alana dönüştü. İnsan için çağdaş uygarlık, toplumsal adalet, düşünce özgürlüğü, eşitlik, kardeşlik, barış, demokrasi istediğini söyledi. Anadolu’da yaşamış, bunları isteyen birçok insanla aynı damardan beslendiğini söyledi. Bilimin onurunu korudu. Öyle bir savunma ki... Şunları söyledi savunmasında (30 Eylül 1976): “Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma karşı... Bilim adamının mahkemelere karşı sorumluluğu var mıdır? Hayır! Bilim adamı, bilimsel görevini yerine getirirken mahkemelere karşı hesap vermez. Böyle bir yol tutulursa, o toplumda hem bilim ilerleyemez, hem de tarihte çok acı örneklerini gördüğümüz büyük yanlışlıklar yapılmış olur mahkemelerce; giderek, adalet ağır yaralar alır... Yazdıklarım, yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam, en azındangene aynı şeyleri yazardım. Attilâ İlhan’ın, o yeni ve unutulmaz şiirlerinden birinin son mısraları geliyor aklıma: O sözler ki, kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız O sözler ki, bir kere çıkmıştır ağzımızdan uğrunda asılırız...”  Anka kuşu oldu Onun özlediği yaşama biçiminin düşmanı yalnızca yasalar ve yöneticiler değildi. Ümit Kaftancıoğlu’nu, Doğanay’ı, Tütengil’i, Doğan Öz’ü, Cömert’i, Orhan Yavuz’u, Necdet Bulut’u, daha birçok insanımızı aramızdan alan kiralık katiller, tetikçiler vardı.   7 Nisan 1978’de vurdular ama 12 Eylül karanlığı yok edemedi onu. Tekerlekli sandalyede sürdürdüğü yaşamıyla Anka kuşu oldu. Aklın ve bilimin ışıldağı kitaplarıyla gülümsedi: Uygarlık Tarihi, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası (6 cilt), Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?, Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?, Dünyayı Değiştiren On Yıl, Fransız Devriminden Portreler, İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?, Voltaire ve Aydınlanma, Yaratıcı Aklın Sentezi, İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?, Strasbourg Yazıları, Değişimin Diyalektiği ve Devrim, Çağdaşımız Victor Hugo, Kadın Sorununun Neresindeyiz?, Din ve Politika: “Laik” Barışın Dostları ve Düşmanları. Voltaire’den Kandid ya da İyimserlik, Robert Mantran’dan Osmanlı İmparatorluğu Tarihi çevirileri. Hakkında Türkiye’de Aydınlanma Hareketi adlı “Server Tanilli’ye Saygı” kitabı ve Alpay Kabacalı’nın Çağına ve Halkına Sorumlu Server Tanilli var. Aydınlığa gülümseyen devrimci bilge İlhan Selçuk, “Eğer umutsuzluk benliğinizi sararsa, Tanilli’ye bakın, (bir) kitabını alın, okuyun. Umut çiçeği açar yüreğinizde” dedi. Bülent Tanör, “Her şeyi insanda arayan bir yazar... Düşünce üretiminin durak bilmeyen dinamosu...” diyerek tanımladı onu. Adnan Binyazar, “Bir konuyu en başından alıp çağdaş yerine oturtma, böylece ansiklopedik denecek temel bilgileri saptama, Tanilli’nin en belirgin yöntemidir...” dedi. Nihat Behram şiirinde şu dizeleri yazdı:  “Sen insanlık katında yücelirken/ Seni düşleyenler cüce kaldılar/ Sende bilgi sende direnç bilendi/ Bilmem ki sana saldıranlar nice kaldılar/ Gövdende çağlar uğulduyor/ Yenilmez dağlar uğulduyor/ Milyarların katliam silahlarına harcandığı dünyada/ Senin varlığında insancıl şarkılar uğulduyor...” Aydınlığıyla yaşayacak. Özmat’tan kedili sergi Ümit Özmat’ın resim sergisi dün akşam Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Mustafa Necati Kültür Evi’nde açıldı. Sergi 2 Aralık’a kadar görülebilecek. Ümit Özmat çalışmalarında yağlı boya ve sulu boya tekniğiyle ve özellikle kedi temasını işlemeye önem veriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle