24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 14 KASIM 2019 PERŞEMBE gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler Hocaların hocası Mümtaz Soysal, son yolculuğuna uğurlandı Yeri hiç dolmayacak İLAYDA KAYA Anayasa Profesörü, eski Dışişleri Bakanı ve gazetemiz yazarı Müm taz Soysal, dün son yolculuğu na uğurlandı. Çok sayıda siya setçi, akademisyen ve gazeteci nin katıldığı törende konuşan Soysal’ın kızı Defne Soysal, göz yaşları arasında “Türkiye’nin, hak hukuk mücadelesi veren herkesin, bütün öğrencilerin, gazetecilerin, sendikacıla rın hepimizin başı sağ ol sun” diye konuştu. İstanbul’da yaşamı nı yitiren Mümtaz Soy sal için dün Zincirliku yu Camisi’nde tören dü zenlendi. Törene, Mümtaz Soysal’ın kızları Defne ve Funda Soysal ile CHP Ge nel Başkanı Kemal Kılıç daroğlu, eski başbakanlar Mesut Yılmaz ve Ahmet Davutoğlu, eski CHP genel başkanları Altan Öymen ve Hikmet Çetin, eski Başbakan Yardımcısı Murat Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu Soysal’ın kızlarına başsağlığı diledi. Karayalçın, eski bakanlar Ercan Karakaş, Tarhan Erdem, Algan Hacaloğlu ve Hüsamettin Özkan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP’li ilçe belediye başkanları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eski CHP milletvekilleri Muharrem İnce, Süleyman Çelebi, Mustafa Özyürek, Sacit Yıldız, Uğur Alacakaptan, Kadir Gökmen Öğüt, Umut Oran, Gülsüm Bilgehan Toker, Aylin Nazlıaka, ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş, eski Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, eski Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet Vakfı üyesi İbrahim Yıldız, yazarlarımız Erol Manisalı, Şükran Soner, Yazgülü Aldoğan, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu, gazeteciler Sedat Ergin, Tuğrul Eryılmaz, Fikret Bila, Soner Yalçın, Derya Sazak, Hasan Cemal, Tahir Özyurtseven, Murat Kışlalı, Yalçın Bayer, Füsun Özbilgen’in de aralarında bulunduğu siyaset, akademi ve basın dünyasından çok sayıda isim katıldı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu törene çelenk gönderdi. KKTC’den çok sayıda bakanlık ve kurum da törene çiçek gönderdi. Törene birlikte gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğ lu ve İmamoğlu, Soysal’ın ailesine taziyelerine iletti. Kılınan cenaze namazının ardından Soysal’ın tabutu, alkışlar eşliğinde askeri törenle cenaze arabasına konuldu. Burada konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “Bütün yaşamı adalet, insan hakları mücadelesiyle geçti. Türkiye’nin sağlıklı ve güzel bir anayasaya sahip olması için mücadele etti. Hapse atıldı. Uzun süre hapiste kaldı. Hapislik hayatını da üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz. Şöyle bir paradoksla hep karşı karşıya kaldık. Bu ülke için çalışanlar, bu ülke için, adalet için mücadele edenler bir şekliyle ağır bir bedel ödüyorlar. O bedel ödeyenlerden birisi de rahmetli Mümtaz Soysal’dı. Mütevazı, bir hayatı vardı. Görkemli saraylarda, görkemli evlerde, görkemli yerlerde oturmadı. Mütevazı, kendi halinde oturan, yazan, çizen bir insandı. Aynı zamanda binlerce öğrenci yetiştirdi. Bir akademisyenin en büyük temel gurur kaynağı yetiştirdiği öğrencilerdir. Onlar bugün Türkiye’nin bütün coğrafyasında hatta dünya coğrafyasında Vedat ArIK hizmet veriyorlar” dedi. Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun da “Mümtaz Soysal, çok değerli bir bilim adamı, anayasacı... Türkiye’nin son politik yaşamında ve gelişiminde önemli roller oynamıştır. 1961 Anayası’nın yaratılmasında ve anayasa komisyonu üyesi olarak son derece önemli görevlerde bulunmuştur. 1991 yılında Dış İşleri Bakanlığı yaptı. Ulusalcı, Atatürkçü, milliyetçi, antiemperyalist bir aydındı. Başımız sağ olsun” dedi. Altan Öymen ise “Mümtaz Soysal, ülkemizin yetiştirdiği nadir entelektüellerden biridir. Birçok şeyi Türkiye siyasetine getirmiştir. Tüm milletimize baş sağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı. Hikmet Çetin de “Hukuk, anayasa, siyaset, devlete sahip çıkma... Tüm bunları yapan biriydi. Yeri doldurulamaz” dedi. Mümtaz Soysal’ın cenazesi, alkışlar eşliğinde Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mümtaz Soysal, 40 yaşında vefat eden yazar eşi Sevgi Soysal’ın yanına defnedildi. Altan’lar, Ilıcak ve ‘utanmak’ Ahmet Tatar Kumpasder Başkanı Altan’ların ve Ilıcak’ın bir süredir izlediğim arsızlıkları karşısında aklıma büyük bilim ve edebiyat insanı Goethe’nin “İnsanların ne kadar kötü olduklarını görmek beni hiç şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce çok şaşırıyorum” sözü geliyor. İnsandaki karanlık yanı zaten yaşayıp öğrendik de, utanmanın çok önemli bir insani ayrıcalık olduğunu bir kez daha hatırlamak gerektiğini düşünüyorum. Ne yaptıklarını en iyi kendileri biliyor. Ne kadar ağır ve affedilmesi güç bir vebal ile yüklendiklerinin farkındalar ki, yakıp yıktıklarına sırtlarını dönüp, arsızlığı ve tepelerden himmet dilenmeyi tercih ediyorlar. Bütün yalanları ayan beyan olmuşken utanmazca yaptıklarını savunabiliyorlar. Kötülüğün dipsiz kuyusu Son on, on beş yıldır ülkemizde yaşananlarla kötülüğün, nobranlığın, zalimliğin dibi bir türlü bulunamadı. Ülkemiz geçmişten bugüne kadar hukukun adaletin ayaklar altına alındığı, devlet gücünün siyasi iktidar ve bugün terör örgütü olarak anılan bir cemaat tarafından düşmanlaştırılan insanlar üzerinde hoyratça kullanıldığı bir dönem yaşamadı. Bu dönemde siyasi iktidarın öncelikle neye mal olursa olsun iktidarını sağlamlaştırmak amacında olduğu, cemaat örgütlenmesi FETÖ’nün ise ABD kaynaklı daha büyük bir projenin uygulanmasının aracı olduğu ortaya çıktı. Bu ortaklık, devleti dönüştürmek için bütün imkânları seferber ederken, bu dönüşüm için kamuoyunun hazırlanması ve inandırılması görevi, medyadaki uzantılarına verildi. Bunlar, medyada el geçirebildikleri her köşede Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkele Ne kadar arsızlığa verirlerse versinler, Altan’ların, Ilıcak’ın ve diğerlerinin toplum vicdanında çoktan müebbete mahkum olduklarını biliyoruz, ama sebep oldukları yıkımlardan, yaktıkları canlardan dolayı henüz adalete hesap vermediler. Takipçisiyiz, ama asla intikam peşinde değiliz. Talebimiz sadece gerçek anlamda adaletin tecellisidir. rine, kazanımlarına, başta ordu olmak üzere bütün kurumlarına karşı savaş ilan ettiler. Her türlü yalan, her türlü kumpas, polis ve yargı eliyle pişirilip medyadaki tetikçiler tarafından kamuoyuna servis edildi. Bunun için, Taraf benzeri gazeteler, FETÖ’ye bağlı televizyon kanalları kuruldu. Buralarda Amerika’lardan Yasemin Çongar gibi profesyoneller, Baransu gibi bavul taşıyıcıları ve “kullanışlı aptallar” istihdam edildi. Kumpas davalarının altyapısı buralarda oluşturuldu. Bunun sonucunda: Bugün, bütün bu medya yapılanmalarının özellikle oluşturulduğu, oralardaki “görevlilerin” rasgele seçilmediği, yapılan bütün yayınların ülkemizi adım adım 15 Temmuz’a getiren sürece hizmet ettiği açık olarak ortada duruyor. Önce Ergenekon Balyoz Kumpasları sürecinin onlarca şehidi, daha sonra 15 Temmuzun 250 şehidi, dağılan aileleri, söndürülen ocakları, yıkılan hayalleri de orta yerde duruyor. Her şey ortada Bu ülkeye, bu felaketi yaşatanların yaptıkları, kimlerin kimlerle ne tür ilişkiler içinde olduğu, ne söylediği, ne yazdığı, tarih tarih, isim isim saklanması mümkün olmayacak şekilde orta yerde duruyor. İşte ABD menşei, FETÖ senaryolu bu büyük oyunda etkin ve başrolü oyunculardan ikisidir Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak. Gazetecilik değil Bazı siyasilerin, gazetecilerin iddia ettikleri gibi bunların yaptıkları sadece “kötü gazetecilik” olarak geçiştirilemez. Kötü gazetecilik, bu ülkede her dönemde aşina olunan, gazeteci etiğinin hilafına bir tutumdur. Eninde sonunda teşhir olurlar ve çok çok kınanırlar. Kaldı ki, bahsettiğimiz isimlerin sicilleri 12 Eylül faşist cuntasına, Özal döneminin talan ekonomisine dair bu tür örneklerle doludur. Ama bu kez Altan’ların, Ilıcak’ın, Nagehan’ların hizmetkârı oldukları ve adına asla gazetecilik denemeyecek faaliyetleri ile destekledikleri süreçte masum insanların kanı akmış, canları gitmiş ve ülke uçurumun kenarına sürüklenmiştir. FETÖ denen cinayet şebekesine sağladıkları lojistik destek ile yol açtıkları büyük mağduriyetler konusunda şu ana kadar gerçek anlamda herhangi bir pişmanlık duymadıkları gibi bunu hâlâ savunabilmektedirler. Daha da önemlisi, ne Altan’lar ne de Ilıcak, bu suçlarından dolayı hazırlanmış bir iddianame ile yargılanmamışlar ve hapis yatmamışlardır. “Subliminal mesaj vermek” türünden ispatlanması mümkün görünmeyen, temelsiz suçlamalar ve örgüt üyeliğinden yargı lanmış, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarından 810 yıllık cezalara ve tahliyeye uzanan, inandırıcılıktan uzak, “sonu başlangıcından belli” bir yargı süreci yaşanmıştır. Zannedildiği gibi bizimle doğrudan bir ilgisi bulunmayan bu tiyatroya üzülmemiz ya da sevinmemiz söz konusu değildir. Fakat bu kişilerin gerçek suçlarından yargılanmamış olmalarına ve sanki aklanmışlar gibi ellerini kollarını sallayarak dolanmalarına karşı kırgınız, kızgınız. Bu şahıslar, yargıdaki FETÖ tetikçisi savcı ve hâkimler gibi gerçek suçlarından değil, esasen sadece örgüt üyeliği çerçevesinde yargılanmışlar ve hapis yatmışlardır. Peki, ya işledikleri esas ve somut suçların karşılığı nedir? Bu yaşanan yanılsamaya “Adalet yerini buldu” dememizi, kabullenmemizi kimse beklemesin. İntikam değil adalet Evet, ne kadar arsızlığa verirlerse versinler, Altan’ların, Ilıcak’ın ve diğerlerinin toplum vicdanında çoktan müebbete mahkum olduklarını biliyoruz ama sebep oldukları yıkımlardan, yaktıkları canlardan, dolayı henüz adalete hesap vermediler. Takipçisiyiz, ama asla intikam peşinde değiliz. Talebimiz sadece gerçek anlamda adaletin tecellisidir. Bu yazıyı Ahmet Altan’a yeniden tutuklama kararı verilmeden önce yazdım. Düşüncelerim aynen geçerlidir, ancak bu yapılanı, bu tarzı doğru bulmam mümkün değil. Hukukun simgesinde teraziyi tutanın gözünün bağlı olması çok önemlidir. Adalet adına verilen kararlar bu kadar hızlı ve gerekçesiz değiştirilirse inandırıcılığı sorgulandığı gibi, sonuçları da telafi edilemeyecek derecede vahim olabilir. Bu nedenle hukuk adına karar verenler bin kez düşünüp bir kez karar vermek; herkesten ve her şeyden bağımsız olmak zorundadırlar. Mümtaz Soysal: Türkiye’deki  trajedinin özeti! Mümtaz Soysal benden 12 yaş büyüktü ama 50 yaşından rak ağaları ve din adamlarının desteğiyle, dışarıda emperyalistlerle işbirliği yapan sonra aradaki yaş farkı an Cumhurbaşkanı Sunay ve lamını kaybettiği için iyi Genelkurmay Başkanı Tağ dost olmuştuk. maç liderliğindeki ordunun, Yakın ilişkimize karşın, 12 Eylül 1980’i hazırlayan, ben haddimi bilir, ona her 12 Mart 1971 muhtırası ile zaman “Hocam” diye hitap 1961 Anayasası’nı kuşa çe ederdim. virmesidir. Bilimsel jürilerde çok kez Mümtaz Soysal hem bir birlikte çalışmıştık... avuç devrimci askerin yap Bütün gerçek büyük in tırdığı dünyanın en ileri sanlar gibi çok alçakgönül anayasalarından biri olan lüydü: Ben hep onu baş 1961 Anayasası’nın mimar kan olarak önerir, sonra da larından biri... onun baskısıyla zorunlu ola Hem de bu anayasa rak başkanlık koltuğuna otu ya karşı, gerici askerlerin rurdum. yaptığı 12 Mart 1971 mü Kültür Bakanlığı Müsteşar dahalesinin hapse attığı bir lığım sırasında bir süre Dışiş anayasa hocasıydı. leri Bakanlığı yapmıştı: Bü 1) Mümtaz Soysal, de tün önemli iç ve dış toplan mokrasiyi korumak için as tılara mutlaka beni de davet kerlerin 27 Mayıs 1960’ta ederdi. yaptıkları darbe sonun HHH da yeni anayasa hazırlan Mümtaz Soysal’ın yaşa ması için kurulan Temsilci mı Türkiye’deki siyasal/ ler Meclisi’ndeki “Anayasa toplumsal trajedinin ve bu Komisyonu”na CHP temsil trajedide askerlerin oyna cisi olarak katılmıştı. dığı rolün bir özetidir. 2) Ve Mümtaz Soysal bu Bu trajedi: özgürlükçü ve demokrat Atatürk’ün önderliğindeki 1961 Anayasası’nı rafa kal bir avuç ilerici sivil ve asker dırmak için yapılan 12 Mart devrimcinin Feodal bir Din/ 1971 askeri müdahalesi ile, Tarım toplumunu Demokra Ankara Üniversitesi Siyasal tik Cumhuriyet aşamasına Bilgiler Fakültesi Dekanı bir sıçratma çabası... Anayasa Profesörü olarak Ve bu çabanın emperya komünistlik suçlamasıyla, listlerle işbirliği yapan gerici Ankara Üniversitesi Hukuk sivil ve asker siyasal/toplum Fakültesi Dekanı Prof. Uğur sal yapı tarafından engellen Alacakaptan ile birlikte hap mesidir! sedilmiş ve onunla birlikte, Bu trajedide askerlerin kazmayla buz kırdırılmıştı. rolü: HHH 1) Menderes’in “Tahki Mümtaz Soysal ölene kat Encümeni” kurarak yap kadar, Demokratik Cum tığı Sivil Darbe ile kendisi huriyetçi Devrimciliğinden ni iktidara getiren Demokra hiç ödün vermedi: siyi sonlandırmasına karşı, İçte ve dışta, hep bir De bir avuç devrimci askerin 27 mokrasi ve Özgürlük sa Mayıs 1961’de darbe yap vaşçısı olarak çalıştı! ması ve Demokratik Cumhu ANISI, BUGÜNKÜ SUS riyeti korumak için dünyanın KUN HUKUKÇULARA YOL en demokratik anayasaların GÖSTERSİN... dan olan 1961 Anayasası’nı VE ÖZELİKLE DE SUS kabul etmesi... KUN ANAYASACILARI 2) İçeride kapitalistler, top UTANDIRSIN!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle