19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Her Bienal bir mucizedir’ Bulmaca soruyorum: İki yılda büyük çabalarla hazırlanan ama iki ayda bitiveren sanat olayı nedir? Cevap: İstanbul Bienali! 16.’sı ne yazık ki taze bitti. Tadı damağımızda kalmakla kalsa neyse, EyPkliaüşrilkndıie’nndagçaeılzkadanlieağvsnieeİs“çrÇtioadoğnıcşbuuınnukldllua1a6ğr.buiçBitgiinteein.Onaçyl,’ui,4nM5A0alçabknianı” bir de yanında “ah keşke”lerle: “Büyük Bienal Direktörü Bige Örer, rnaeDslıinrMKedüokadtçİöüsHrtrüüoanlOGdbiyöunarlg’gaÜKüKnunolrüTuçaKmHnızsoeıallrdl,vİiBelneigeİtKinkşSaiaVmltskGoılean Ada’dakileri göremedim”, “Pera’ya yeterince vakit ayıramadım.”, “Acaba biraz daha uzun olsa olmaz mı?” Madem ki İstanbul Bienali artık dünyanın en üstüne rekor kırıyor. Sadece 4 bin davetli, medya, sanatçı, küratör gibi sanat çevrelerinin önemli isimle nın nasıl ilgi çektiğine de dikkat çekildi. Bülent Eczacıba rıyla daimi olarak kalacak olan sanatçı Gorgon’un Maçka Parkı’ndaki Oyun Alanı eseri önünde poz verdi. iyi 4 bienali arasında gösteriliyor, Ve ri Bienal’i gezdi ve Uluslararası med şı, 7. Kıta olayından nedik Bienali gibi altı ay olmasa da 4 yada çoğu olumlu yazılar, programlar haberdar olmak ay süremez mi? Bienal Di yayımlandı. İstanbul ve Bienal, mut la birlikte, denizin rektörü Bige Örer’in bu laka ziyaret edilmesi gereken şehir ortasındaki plas ri sergilendi, bu sanatçılardan 36’sı na yanıtı ise “para, para, ler ve sergiler listesine girdi. tik atıklardan oluşan bu çöp yığını kı nın eserleri bu Bienal için yapılmış para!” Bir bienali iki değil de dört ay açık tutmak 7. Kıta Teması ilgi çekti tanın Türkiye’nin yüzölçümünden kat tı. Çocuklar için 3 dilde kitap basıldı. kat fazla olduğunu bilmediğini itiraf podcast’ler yapıldı. Yazgülü demek, başka projelerden İstanbul 16. Bienali’nin bitişi dolayı ederken Oya Ünlü Kızıl ise birçok ya Bienal’i daha iyi anlamak için düzen Aldoğan para aktarmak demek ola sıyla yapılan veda toplantısında İKSV yın kuruluşunun televizyon reklamla lenen rehberli turların büyük ilgi gör cakmış, sergilerin açık tu Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ecza rında gördükleri basın toplantısına ka mesinin yanında herhalde en sevimlisi, tulma maliyetinin bu kadar çok oldu cıbaşı, Koç Holding Kurumsal İletişim tılmak için gelen “Çöp Adam”la röpor 018 aylık bebekleri ile gelecek olanlar ğunu bilmiyordum! Direktörü Oya Ünlü Kızıl, İKSV Ge taj yapmak için kendilerine başvurdu için düzenlenen “Bebekli Sabahlar” et Bienalin içinde olmamakla birlikte nel Müdürü Görgün Taner bulundu. İs ğunu tebessümle anlattı. 7. Kıta’ya ve kinliğiydi. Bienalin bu kriz ortamında yan sergilerden biri olarak Abdülme tanbul Bienali Direktörü Bige Örer, as plastik atıklara dikkat çekilmesinin bu kadar ilgi görebilmesinin en önem cit Efendi Köşkü’ndeki “İçimdeki Ço best tehlikesi yüzünden son anda İs olumlu etkilerine gelince 70 bin çalı li nedenlerinden biri de Koç Holding cuk” sergisi, gördüğü yoğun ilgi nede tanbul Tersanesi’nden henüz bitme şanı olan Koç Holding’in tek kullanım sponsorluğuyla ücretsiz olabilmesiydi niyle Koç Grubu tarafından yıl sonuna miş MSGÜ İstanbul Resim ve Heykel lık plastik materyel kullanımına iş ki dünyanın her yerinde bienaller an kadar uzatıldı. Bu sergiyi 100 bin ki Müzesi’ne taşınan bienalin aslında her yerlerinde son vereceği taahhüdüydü! cak büyük giriş ücretleriyle gezilebili şi gezmiş ve şu an kuyruk bekleme sü şeyiyle yetişip başarıyla bitmesine de İstanbul 16. Bienali’nin 8 haftalık yor. Bir dahaki Bienal’e kadar aklımız resi 4 saati buluyor! Aynı başarı aslın ğinirken Bülent Eczacıbaşı da “Her bi maratonu süresince 3 ayrı mekânda da kalması gereken ise dikkat çekti da İstanbul 16. Bienali için de söz ko enalin bir mucize olduğuna” vurgu 200 farklı etkinlik düzenlendi; 25 ül ği büyük tehlike oldu: plastik atıklara, nusu. Bu da 450 bin ziyaretçi ile rekor yaptı. Konuşmalarda “7. Kıta” teması keden 56 sanatçının 220 sanat ese çevre kirliliğine hayır! ÇUKUROVA’DA KARİKATÜR ŞENLİĞİ Çukurova Belediyesi, 4. Uluslararası Karikatür Festivali, 1516 Kasım’da Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür ve Sanat Salonu, fuaye alanında yapılacak. Yurtdışından ve yurtiçinden gelen karikatüristler, halkla buluşur ken, festival etkinliği sürecinde gençlerle birlikte Turhan Selçuk dersliğinde karikatüre dair çalışmalar düzenleyecekler. Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, “Karikatür, siyasal ve toplumsal konuları ele alan, yerginin, hicvin, mizahın bol olduğu, olumsuzlukları olumluya çevirebilmek adına, içinde mesajlar barındıran ince ve önemli bir sanat dalıdır. Kişilerin karikatür yoluyla espri yeteneği geliştiği gibi, çizgilerin dili, kişileri düşünmeye de sevk eder” dedi. Festivale katılacak isimler şöyle; Ercan Akyol, Hicabi Demirci, Antonio Rodriguez Garcia (Meksika), Hemad Javadzade (iran), Antonio Antunes, (Lizbon), gazetemiz çizeri Kamil Masaracı, Mehmet Çağçağ, Zeynep Gargi, Muhammet Bakır, Hilal Özcan, Muhammer Olcay, Turgay Karadağ, Gani Müjde, Ali Raşit Karakılıç, Sefa Sofuoğlu, Mustafa Öncül, Serdar Sayar ve Mehmet Saygın. Birinci Agim Sulaj 36. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nda kazananlar belli oldu 36. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması sonuçlandı. Yarışmada birinciliği Agim Sulaj (Arnavutluk) kazandı. İkinci İran’dan Shahrokh Heidari, üçüncü ise Hırvatistan’dan Mojmir Mihatov oldu. Yarışmada, kız çocuklarının eğitimi, güçlenmesi ve cinsiyet eşitliği konularını içeren “Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar” başlığıyla verilen ödüle, bu yıl Ömer Çam değer görüldü. Yarışmaya 63 ülkeden 583 sanatçı 2.172 karikatürle katıldı. Ön elemeden geçen 33 ülkeden 118 sanatçının 165 karikatürü, Uluslararası Seçici Kurul tarafından değerlendirildi. Bu yıl seçi ci kurulda Selçuk Demirel başkanlık yaptı ve seçici kurulda Anita Kunz (Kanada), Ercan Akyol, Jaume Capdevila KAP (İspanya), Latif Demirci, Peter Ruge (Almanya), Piyale Madra, Tan Oral ve Yoshiaki Yokota (Japonya) yer aldı. Seçici Kurul ayrıca; Ahmet Öztürklevent (Türkiye), Alberto Morales Ajubel (İspanya) ve Hicabi Demirci’yi (Türkiye) Başarı Ödülü’ne değer gördü. Agim Sulaj SALT Beyoğlu, Açık Sinema’da iki film Lara Kamhi’ nin Japonya’da çektiği “Transparency of Being” adlı deneysel belgesel filmi ve koreograf ve dansçı Jasmin İhraç’ın performatif filmi “Daimî Değişimler, Sessiz Tanıklar” Salt Beyoğlu Açık Sinema’da gösterilecek. Kamhi’nin filmi, İtalya’nın Bolonya şehrinde düzenlenen Weekend On the Moon 2019 etkinliğinin ardından, 15 Kasım Cuma günü 15.30’da ise 2. İstanbul Uluslararası Deneysel Film Festivali kapsamında izleyiciyle buluşacak. Berlin’de yaşayan ve 2018’de Kunststiftung NRW ve Tarabya Kültür Akademisi’nden aldığı misafir sanatçı programı burslarıyla İstanbul’a gelen İhraç’ın performatif filminin ilk gösterimi ise, 20 Kasım Çarşamba, 19.00’da gerçekleşecek. Filmde, sanatçı dansı aracıyla İstanbul’un, farkına varabildiği değişim sürecini, bir araya gelip belirginleştiği noktalarıyla birbirine bağlamaya çalışarak anlatıyor. Türkçe olan İngilizce altyazılı gösterimler ve sorucevap oturumları herkesin katılımına açık ve ücretsizdir. BÜLENT KERİMOĞLU Osmanlı Devleti için bir utanç, Ruslar için bir zafer anıtı olan “Ayastefanos Rus Abidesi” I. Dünya Savaşı’nın başladığı dönemde, 14 kasım 1914’te yıkılmıştır. Osmanlı Devleti’nde Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının ikinci yılında o zamanki adıyla bilinen OsmanlıRus Harbi (18771878) büyük bir yenilgi ile sonuçlanmış ve çok ağır şartlarda bir barış antlaşmasına mecbur edilmiştir. İlk kez batıdan ve doğudan Anadolu’ya kitlesel göç hareketlerinin yaşandığı 93 Harbi, Osmanlı Devleti için çok ağır insan ve toprak kaybına sebebiyet vermiş, ağır tazminat şartlarına zorlanmıştır. Bu tazminat şartlarından biri de eski adıyla Ayastefanos şimdiki ismiyle Yeşilköy’de ölen Rus askerleri için beş yıl süren uzun bir çalışma sonrasında kilise görünümlü bir zafer anıtının yapılmasıdır. Osmanlı Devleti için bir utanç, Ruslar için bir zafer anıtı olan “Ayastefanos Rus Abidesi” I. Dünya Savaşı’nın başladığı dönemde,14 Kasım 1914’te yıkılmıştır. Ayastefanos’taki Rus abidesi, kaybedilen Osmanlı topraklarının ve Osmanlı itibarının geri kazanılacağı düşüncesi ve heyecanı ile yıkılmıştır. Ayastefanos’taki abidenin yıkıldığı gün, Osmanlı Devleti milli ve dini şuuru güçlendirmek ve toplumu savaş seferberliğine psikolojik olarak hazırlamak amacıyla Fatih Camii’nin avlusunda halifenin buyruğu, şeyhülislamın fetvası ile cihadı ekber ilan etmiş, tüm Müslümanların kanıyla, canıyla, malıyla kutsal göreve katılması istenmiştir. Osmanlı Devleti sınırları içinde ve SON CİHAT ÇAĞRISI VE tir. Sinemanın günümüzdeki öneminin bilinciyle, sinema tarihimizin AYASTEFANOS’TA İLK TÜRK FİLMİ Bakırköy’de başlamasının ve kentimizden birçok değerli sanatçının yetişmiş olmasının sorumlulu dışında, Afrika’nın batısından Hindistan’a kadar tüm Müslümanları savaşa çağıran son cihat ilan edilmiştir. Müslüman dünyasında bir seferberlik olacağı düşüncesi, cihat çağrısına katılmanın tüm Müslümanlar için farz olduğu daha savaşın başında iflas etmiştir. 14 Kasım 1914’te ilan edilen kutsal görev çağrısı Müslüman toplumlarda karşılık bulması bir yana; Mekke Şerifi Hüseyin’in İngiliz altınları ile Osmanlı Devleti’ne karşı düşmanla işbirliği yapmasını, Osmanlı askerlerini arkadan hançerlemesini bile önlemeye yetmemiştir. İşte bu cihat çağrısının etkisi ile milli ve dini bir dava haline getirilen Ayaste ğu ile 2014 yılında “Türk Sineması Bakırköy’de doğdu, Bakırköy’de yaşıyor’’ anma etkinliği düzenledik. Sinemanın 100. Yıl anma gecesini Tarık Akan, Türkan Şoray, Göksel Arsoy, Gülsen Tuncer, Eşref Kolçak, Gülriz Sururi, Cihat Tamer, Nuri Alço ve Üstün Asutay... gibi Türk sinema tarihimizin önemli isimlerinin katılımıyla gerçekleştirmiştik. Katılan birçok sinema ve sanat emekçisinin anlatımıyla Türk sinemasının dünden bugüne gelişimini konuşmuş, fikir alışverişinde bulunmuştuk. Geride kalan beş yılda sözünü verdiğimiz birçok hedefi gerçekleştirdiğimiz gibi bu konudaki kararlılığımızı devam ettirmekteyiz. İş fanos’taki Rus abidesinin yıkılması; kaybe gal altında bulunan bir belediye mülki dilen Osmanlı topraklarının ve Osmanlı iti yetini sanatçılar parkı olarak düzenledik barının geri kazanılacağı düşüncesi ve he ve Bakırköy’den ebediyete uğurladığımız yecanı ile yıkılmıştır. I. Dünya Savaşı baş sanatçılarımızın heykelleri ile taçlandır ladığında iktidarda bulunan İttihatTerak dık. Ayrıca Bakırköy’de sanatçılarımızın ki Hükümeti’nin örtülü desteği ve basının saygın hatıralarını cadde, sokak, park ve güçlü çağrısı ile toplanan halk miting ha kültür merkezlerine vererek vefa örneği vasında, Ayastefanos anıtını dinamitleye gösterdik. Bunun yanı sıra radyo televiz rek üç günde ortadan kaldırmıştır. yon sinema öğrencilerine her yıl düzenli “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı’’ isimli belgesel film, ilk Türk filmi olarak kabul edilmiştir. Savaş tazminatı olarak yaptırılan Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin yıkılışının fil maktadır. Sinema tarihimizi başlatan Uzkınay; aynı zamanda sinemanın okullara girmesine ve ülke genelinde yaygınlaşmasına da önayak olmuştur. ‘Türk sineması Bakırköy’de doğdu, Bakırköy’de yaşıyor’ burs veriyor, ücretsiz kültür sanat kursları düzenliyor, amatör kültür sanat gruplarına destek olmaya devam ediyoruz. İstanbul’un kültür sanat başkenti olma iddiası ile devam etmektedir. me çekilmesiyle başlayan sinema tarihi Film sektörü tüm dünyada olduğu gibi Sonuç olarak sinema tarihimizde miz, Türkiye’de ilk kez kamerayı kullanan ülkemizde de önemli bir yere sahiptir. Si önemli bir konuma sahip olan Bakır Fuat Uzkınay sayesinde olmuştur. Fuat nema geniş halk kitlelerini etkileyen kuv köy “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Uzkınay’ın 14 Kasım 1914 yılında çekti vetli bir propaganda aracıdır. “Öğreten, “Yıkılışı ilk başladığı sinema yolculuğu ği “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkı güldüren, düşündüren, ağlatan, korkutan… na, zengin etnik ve dini kültürel kimli lışı’’ isimli belgesel film, ilk Türk filmi ola Kısacası hayatımızın içinde ne varsa tüm ği, adeta bir sanatçı fabrikası gören işle rak kabul edilmiştir. Türk Sinema tarihi duygularımızı beyaz perdeye aktaran nice vi, kültür sanat atölyeleri ve salonları ile nin ilk filmi olarak kabul edilen bu belge filmler, o filmlerden nice replikler hafıza İstanbul’un kültür sanat başkenti olma sel film ne yazık ki arşivlerde bulunma mızda yer edinmiş, bizi derinden etkilemiş iddiası ile devam etmektedir. 1314 KASIM 2019 PERŞEMBE Haydi tiyatroya! Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali dün akşam Stüdyo Oyuncuları’nın “Io” oyunuyla başladı... Ben bu festivalin doğum sancılarına tanıklık etmiş... Hatta ebelik görevine el vermiş... Belki kaderinde, yazgısında, karınca kararınca rol oynamış... Halen danışma kurulunda görev alan biri olarak... İKSV’nin bu festivalle, olanaksızı nasıl olur kıldığını yakından biliyorum. Bu yıl 23. kez gerçekleştirilen İstanbul Tiyatro Festivali’nin sadece tiyatromuzda köklü değişikliklere yol açtığını değil; aynı zamanda yeni seyirci kuşakları yetiştirmekte de ne denli önemli bir görev üstlenmiş olduğunun bilincindeyim... Eğer bugün tiyatromuz, kendine özgü nitelikleriyle, çağdaş ve evrensel anlamda Batı dünyasının iki bin küsur yılda yaptıklarıyla boy ölçüşüyorsa... Ve bunu sadece ilk Türkçe oyunun yazılmasından neredeyse yüz küsur yıl sonra yapabiliyorsa... (Metne dayalı ilk Türkçe oyun: Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”.) Bunca kısa zamanda dünya tiyatro arenasında kendine yer açabiliyorsa... Bu gerçekten bir mucizedir! Özdemir Nutku Bu mucizenin mihenk taşları arasında, başlangıçta elbet Mustafa Kemal Atatürk var. Ama sonra Muhsin Ertuğrul ve daha niceleri var... O “niceler”den birini, hocaların hocası, sevgili Özdemir Nutku’yu geçen hafta yitirdik. İçimde kocaman bir ah! Özdemir Nutku, tiyatroyu bilimsel olarak ele alan çalışkan bir karıncaydı! Kurucuydu, yapıcıydı, emekçiydi, neferdi... Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü... İzmir 9 Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü... Araştırma kitapları... Kuramsal tiyatro kitapları... Çeviriler... Makaleler... Bir derya... Hiç unutmuyorum; Türkiye Tiyatro Eleştirmenler Birliği’ni kurmak üzere, arkadaşlarımla birlikte kolları sıvadığımda, bana ilk el verenlerin başında Özdemir Nutku geliyordu. Ve yıllar boyu desteğini bizden eksik etmedi. Işık içinde uyusun... Ah Mümtaz Hoca!!! Sevgili Mümtaz Soysal! Sen de sonsuzluğa göçtün ve “eserleriyle yaşayanlar” arasına katıldın... Yaş almanın en acı tarafı bu! Sevdiğin bütün o güzel insanların omuz başından ayrılışlarına sırayla tanıklık etmek! Tamam sustum! Tiyatroya dönüyorum... Ne görmeli? Şu günlerde en sık karşılaştığım soru, “Çabuk söyle festivalde ne göreyim” sorusu... Sevgili dostlar, sevgili okurlar: Yurtdışından 12, Türkiye’den 16 topluluk... Ortak yapımlar... 28 farklı tiyatro, dans ve performans... 78 gösterim... Seminer, panel, çalıştay... Doğrusu, hangisine sen, hangisine o, şu ya da bu gitsin, sizin adınıza ben karar veremem... Herkes kendi birikimine, deneyimlerine, seçimlerine göre karar verecek. Ancak şunu söyleyebilirim, tiyatro yaşamımız heyecanlı ve çok yönlü bir dönemden geçiyor. Tüm yasaklamalara, olumsuzluklara karşın festival olsun ya da olmasın genç ve birbirinden çok farklı dinamik oyunlar her gece dolu salonlara oynuyor. Diyeceğim sadece yabancı oyunlara ya da dans performanslarına değil, tüm oyunlar hakkında bilgi edinip ona göre seçiminizi yapın. ‘Tırnak İçinde Hizmetçiler’ Ben tiyatro festivaline hazırlanırken peş peşe üç oyun birden gördüm… Yiğit Sertdemir’in yazdığı, Nihal Koldaş’ın yönettiği “Babaannemin Masalı”... DOT’un yeni oyunu, Mert Öner’in yönettiği Esra Bezen Bilgin ve Yağız Can Konyalı’nın oynadığı “Sesin Resmi”... Bir de Tiyatro Hemhal’in “Tırnak İçinde Hizmetçiler” oyunu. Birbirinden çok farklı, başarılı oyunlar... Sonuncusu geçen mevsimden beri başarı skalasının en tepesine yerleşmiş durumda. Jean Genet görseydi bayılırdı. Hakan Emre Ünal’ın Jean Genet’ten hareketle bize başarıyla uyarladığı ve yönettiği; Ayşe Draz’ın dramaturjisini yaptığı; Pınar Güntürkün ve Nezaket Erden’in harika ve sahici bir oyunculuk çıkardığı oyun, iki kişilik olsa da öyle kalabalık, öyle kalabalık ki sahnede sanki yüzlerce, binlerce kişiyi izliyoruz. Sınıf çatışmasından, çok özel insan ilişkilerine; gerçek hayatla düşler arasında; sahicilikle oynadığımız roller; yaşamla tiyatro arasında gidip geliyoruz. Kara mizah, gerilim, sürprizler, şaşırtmacalar... Hayattaki gibi... Bir kez daha tekrarlayayım: Tiyatro izleyenler aldanmaz, kolay kolay aldatılmaz! Öyleyse haydi tiyatroya! İDSO’nun solistleri Tıknaz ve Güvemli İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) şef Roberto Gianola yönetiminde 15 Kasım Cuma saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde konser verecek. W. A. Mozart’ın “Cosi Fan Tutte” opera uvertürü ile başlayacak olan konserin solistleri viyola virtüözü Beste Modiri ve İDSO’nun klarinet grup şefi Evrim Güvemli. Solistler orkestra eşliğinde Max Bruch’un “Klarinet ve viyola için ikili konçerto, Op.88” i seslendirecekler. Konser R.Schumann, “4.Senfoni” ile bitecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle