21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 7 EKİM 2019 PAZARTESİ NECATİ SAVAŞ TED Genel Müdürü Sevinç Atabay: Misyonumuz Cumhuriyet OZAN ÇEPNİ Türk Eğitim Derneği (TED) ve TED Ankara Koleji Genel Müdürü Sevinç Atabay, hedeflerini “Öğrencilerimizin bu ülkeyi, bu toprağı, bu bayrağı seven, Cumhuriyetine bağlı öğrenciler olmasını istiyoruz” diyerek açıkladı. “Okullarımızın, bağlılıkları düşük olan gençlere bu değerleri kazandıracak bir misyonu olması lazım” diyen Atabay, “Bu nedenle biz kendimizi bir okul değil, bir ekol olarak görüyoruz. Biz bir misyon okuluyuz, Cumhuriyet misyonunun okulu. Bu okul Türkiye’nin meşalesi” ifadelerini kullandı. Sevinç Atabay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün işaretiyle kurulan TED’in çağdaş eğitim mücadelesine 91 yıldır katkısını, eğitim alanına bakış açısını ve misyonunu Cumhuriyet’e anlattı. n Cumhuriyetin ilk yıllarında TED’in kurulma ihtiyacı nedir? Osmanlı döneminde 200’den fazla yabancı okul var. Fransız, İngiliz ve Amerikan okulları. Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşu 1928’dir. Burada büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonerliğine dikkat çekmek gerekir. Daha yeni bir Cumhuriyet kuruyorsunuz, bundan 5 yıl sonra 4 sivil toplum örgütü kuruyorsunuz. Bunlardan biri de TED. Önce Türk Maarif Cemiyeti adı altında TED kuruluyor, ardından da 1931 yılında Ankara Koleji açılıyor. Türkiye’nin ilk özel Türk okulu. Yabancı okullar bir misyoner okuludur. Ankara Koleji ise bir misyon okuludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin misyonu. Bu okula bir özel okul gibi bakmamak gerek. Vakıf okulu olduğu için aslında sahibi yok. Kâr amacı gütmez. Bütün kazandığını eğitim yatırımına döndürür. Maddi olanağı olmayan çocukları okutmak üzere kullanır. n TED’deki eğitimi nasıl tanımlıyorsunuz? Okulda geleneksel eğitimimizin yanında endüstri 4.0’ın, 21. yüzyılın donanımlarını öğrencilerimize kazandırabileceğimiz olanaklar sunan bir teknoloji altyapımız var. Okulumuzda geleneksel bir eğitim vardır. Yani öğretmen sınıftadır ve sınıfın lideridir. Öğrencisiyle birlikte öğrenme sürecine ortak olur. Okulun her yerini bir öğrenme alanına çevirir. Öğrenci sınıftan dışarıya çıktığında da hiçbir yerde ulaşamayacağı bir teknolo Atatürk ve TED’in kuruluşu “Atatürk, 1927’de Bursa Çelik Palas’ta Cumhuriyet Balosu düzenliyor. O baloda iki tane genç vals yapıyorlar. Atatürk çok etkileniyor ve gençleri danstan sonra yanına çağırıyor. ‘Gençler, ne kadar güzel vals yapıyorsunuz, nerede öğrendiniz?’ diye soruyor. Yanıt ‘Okulda öğrendik paşam’. Atatürk’ün ‘yabancı dil’ sorusuna ‘Fransızca konuşuyoruz paşam’. Fakat paşa Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir soru soruyor ve o gençler soruya yanıt veremiyorlar. Paşa diyor ki: ‘Neden cevap veremediniz?’, gençler: ‘Paşam biz bir Fransız okulunda okuyoruz ve Türk tarihi ve Türk dili okutulmuyor. Onun üzerine paşa çok üzülüyor ve yanındakilere dönüp ‘Çocuklar Kurtuluş Savaşı’nı öğrenmeli, biz de Türk dili ve tarihini çok iyi öğreten özel okullar açmalıyız’ diyor. Onun üzerine Ocak 1928’de önce Türk Maarif Cemiyeti’ni ardından da TED Ankara Koleji’ni kuruyor.” ji onu bekler. n Kâr yoksa, gelir öğrencilere geri mi dönüyor? Okullarımızın aldığı ücretin yüz de 8085’i öğrencisine geri gider. Kalan kısmı da yeni yatırımlara kaynak geliştirmek içindir. Bir özel okul gelirlerinin yüzde 85’ine yakınını okulun tüm ihtiyaçları için geri vermek zorundadır. Bu oranın altına düşerse o biraz ticari. n TED’in eğitime bakış açısını nasıl anlatırsınız? Çocukları en küçük yaştan alıp onu bir birey olarak görüp, akademik, sosyal ve entelektüel boyutta gelişmesini sağlamak. Bilim insanı olacaksa, sporcu veya sanatçı olacaksa onun yolunu açmak. Bu ülkenin sadece mühendislere doktorlara ihtiyacı yok. Sanatçı, bilim insanı ve düşünen insanlara da ihtiyacı var. Öğrencilerimizin bu ülkeyi, bu toprağı, bu bayrağı seven, Cumhuriyetine bağlı öğrenciler olmasını istiyoruz. n Türk eğitim sistemindeki özel okulculuk mantığını nasıl değer lendiriyorsunuz? Biraz da takdir etmek lazım. Devletin üzerinden yük alıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde eğitim bedava ancak bizde çok maliyetli. Öğrenci başına çok büyük bir para harcayamıyoruz. OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda neredeyse dörtte bir oranında para harcayabiliyoruz. Sonra diyoruz ki ‘Biz de en iyi ülkeler arasında yer alalım’. Siz az eğitim yatırımı yaparsanız dünyanın en iyi ülkesi olamıyorsunuz. Bu işi gerçekten ilkeli yapmak, fırsat eşitliğine inanarak yapmak, bu ülke insanının evladını dünyanın en önemli ülkelerinin arasında olacak beyinler olarak yetiştirmek istiyorsak meseleye özel sektörcülük olarak değil, “Ben de elimi taşın altına koydum, eğitime destek oluyorum, doğru bir özel okulculuk yapıyorum” demek lazım. n Özelleşme oranlarındaki artış hedefi normal mi? Özel okul da olmalı, devlet de olmalı diye düşünüyorum. Ama herkesin tek hedefi olmalı. Bu ülkenin en iyi insanlarını yetiştirmek. Özel sektör de bu işi ticari bir kaygısıyla kendilerini düşünerek ve para kazanma odaklı yapmamalı, devletimiz de olabildiği kadar özel sektöre destek olmalı. Artık bu yüzyılda bizim 40 kişilik sınıflarımız olmamalı, çift tedrisatlı eğitimlerimiz olmamalı. n Maddi durumu olmayan öğrencilerin TED’e erişimi mümkün mü? Bizim bursumuzun sayısı tam eğitim bursu olması nedeniyle aslında sınırlı. Bütün TED okullarında iki bin üzerinde. Çünkü biz ortaokuldan alıyoruz üniversite son sınıfa kadar okutuyoruz. Öğrenci bir TED okulunda okuyor, kılık kıyafet, cep harçlığı ve bütün ihtiyaçları karşılanıyor. Üstüne bir de üniversite eğitimini karşılıyoruz. Sırf burs kaynağı yaratmak için çalışan gönüllü komitelerimiz var. Bizim için en büyük kriter öğrencinin maddi olanağının olmaması. Biz kurucumuz Atatürk’ümüze bağlıyız ve onun tüzükte işaret ettiği “Türkiye’nin her yerinde okullar açmak, maddi imkânı olmayan çocukları okutmak ve Türkiye’nin eğitiminde lider bir konum üstlenerek, görüşlerini bildirmek” noktaları üzerinden gidiyoruz. Devlet okullarında okumakta olan çocuklarımızı hafta sonları alıyoruz. Bu çocukların akademik tarafları çok güçlü ama dil öğrenemiyorlar. Onlara TED Üniversitesi ve Ankara Koleji’nde dil öğretiyoruz. Bu çocukları sosyalleştiriyoruz. İsteyen gelip havuza giriyor. İsteyen bağlama çalıyor, basket oynuyor, şarkı söylüyor. Okullarında bulamadıkları olanakları sunuyoruz. Adana’da, Diyarbakır’da, Ankara’da ve İstanbul’da bu projeler yürüyor ve yenileri de gelecek. Öğretmenler için programlarımız da var. Köye giden gencecik öğretmenlere destek oluyoruz. l ANKARA EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ EĞİTİM RESMİ KİMLİĞİ OLMAYAN ÇOCUKLAR TEHLİKE İÇİNDE 4 çocuktan biri ‘yok’ BUGÜN DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ Her gün 5 yaşından küçük 15 bin çocuk, önlenebilir nedenlerden dolayı ölüyor. Aşırı kilolu çocuk sayısında alarm verici artış görülürken kız çocuklarda anemi sorunu yaygınlaşıyor. Dünyadaki gençlerin yarısı okulda ve yakın çevrelerinde şiddet görüyor. En yoksul ülkelerde dört çocuktan biri çalışmak zorunda bırakılıyor. Savaş ortamından en çok çocuklar etkileniyor. Suriyeli çocuklar Şam yakınlarında yıkımın ortasında yürüyor YIKIMDA YAŞAM n Harekete geçmememiz halinde aranızdan binlercesi resmen yok sayılacak: Bugün dünyaya gelenlerin dörtte birihemen hemen 100 bin bebek hiçbir zaman nüfusa kaydedilmeyebilir veya bir pasaporta hak kazanamayabilir. Ebeveynleriniz devletsiz kişilerse, baskı altındaki marjinal bir topluma mensupsa ya da ücra ve yoksul bir yerde yaşıyorsanız hiçbir zaman bir yasal kimliğiniz ya da nüfus kaydı olmayabilir. Hatta size yurttaşlık tanınmayabilir ya da yurttaşlığı elinden alınabilir. Herhangi bir devletin sizi bu anlamda resmen tanımıyor oluşu nedeniyle sağlık, eğitim ve diğer kamu hizmetlerinden yoksun kalabilirsiniz. Yaşamın daha sonraki evrelerinde ise resmi kimliğinizin olmayışı yüzünden yasal yaş sınırının altına evlendirilebilirsiniz, tehlikeli işlerde çalıştırılabilirsiniz ya da silahlı gruplara dahil edilebilirsiniz. Kaydı olmayan ya da “devletsiz” bir çocuk olarak yetkililer önünde görünmez durumdasınızdır; sanki hiç yokmuşsunuz gibi. n 21. yüzyıl ekonomisi için 21. Yüzyıl becerilerine ihtiyacınız var: Dünyada 1024 yaş arasında 1.8 milyardan fazla genç var ve genellikle kendilerini çağdaş çalışma ve iş fırsatlarına hazırlayacak, 21. yüzyıl ekonomisinin gerektirdiği beceri ve bakış açılarını kazandıracak bir eğitime erişemiyorlar. n Dördünüzden birinin, çatışmalı ve afet bölgelerinde yaşama ve okula gitme ihtimaliniz var: Her dört çocuktan biri şiddetli çatışmaların ya da doğal afetlerin etkilediği ülkelerde yaşıyor. 28 milyon çocuk savaş ve güvensizlik gibi nedenler yüzünden evlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Çatışmalar ya da doğal afetler, çoğu başka ülkelere giden ya da kendi ülkesinde yerinden edilen 75 milyon çocuğun ve gencin eğitimini kesintiye uğrattı. n Şimdiye kadarki “en az güvenen” nesil sizler olabilirsiniz: Çoğunuz yanlış bilgiler ve “sahte haberlerle” dolu bir dijital ortamın kullanıcıları olarak büyüyeceksiniz. Bu ortam, güveni, kurumlar ve bilgi kaynaklarıyla ilişkiyi sarsıyor, zarar veriyor. Küçük yaşta zorla evlendirilen, şiddet gören, savaşa zorlanan, çalıştırılan, iyi beslenemeyen, kaliteli eğitim alamayan hatta hiç okula yollanmayan, sağlık hizmetlerinden yararlanamayan, resmi bir kimliği bile olmayan çocuklar için daha etkili önlemleri hızla almanın zamanı çoktan geldi. UNICEF Genel Direktörü Henrietta H. Fore, çocuklara yolladığı “Açık Mektup”ta, “Geleceğiniz için neden hem kaygılı hem de umutluyum?” diyerek çocuklara yönelik sekiz tehdidi şöyle sıralıyor: n Temiz suya, temiz havaya ve güvenli iklime ihtiyacınız var: Yaklaşık 300 milyon çocuk, hava kirliliği, zehir düzeyinin en yüksek olduğu bölgelerde yaşıyor. Buralardaki kirlilik düzeyi uluslararası standartlarca belirtilen seviyeden altı kat daha fazla ve bu durum 5 yaşından küçük yaklaşık 600 bin çocuğun hayatını kaybetmesinde rol oynayıp, çocukların beyin ve ciğer gelişiminde kalıcı hasarlara neden olacak. Ve 2040 yılına gelindiğinde, her dört çocuktan biri aşırı su sıkıntısı çekilen yerlerde yaşıyor olacak ve binlerce çocuk da kirli su yüzünden hastalanacak. n Zihinsel sağlık konusunda konuşmalıyız: 18 yaşından küçükler arasında zihinsel sağlık bozuklukları son 30 yıldır sürekli olarak yaygınlaştı ve depresyon gençler arasındaki yaşamı engelleyen başlıca durumlardan biri haline geldi. Düşük gelir düzeyindeki ülkelerde ağır zihinsel sorunları olan gençlerin genellikle tedavi ve destekten yoksun kaldığı gerçeği ortada, ancak bununla birlikte dünyada bu sorunu aştığını iddia edebilecek henüz tek bir ülke bile bulunmuyor. n Aranızdan 30 milyonu doğduğu yerden başka bir yere göç etmiş durumda: Çocukların göç yolları çoğu kez çöllerden, okyanuslardan ve silahlı güçlerin bulunduğu sınırlardan geçiyor, çocuklar bu sırada şiddet, istismar ve sömürü gibi tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Bugün dünyanın tanık olduğu en büyük göç olayları, kırsaldan kente göç eden insanlarla birlikte, sınır ötesinde değil ülke sınırları içinde gerçekleşiyor. Kentlerdeki eşitsizliklerin büyüklüğü nedeniyle dezavantajlı çocukların durumu kırsaldaki çocuklara göre daha kötü olabiliyor. n Dijital ayak izinizin korunması gerekir: Çocuklar gündelik çevrimiçi yaşamlarını sürdürürken, sosyal medyada dolaşırken, arama motorlarını, eticareti ve hükümet platformlarını kullanırken, oyun oynarken, uygulama indirirken ve mobil konum hizmetlerinden yararlanırken binlerce veri parçasından oluşan dijital ayak izleri de birikmiş oluyor. Çocukluk döneminde oluşturulan kişisel bilgiler, üçüncü şahıslarla paylaşılabilir, gençleri sömürmek için kullanılabilir. sendik‘aPrporjoejeoskiumllai?r’ıÇMABİOTRÜAĞDSNUEÜANNRNÜLLEUYRĞEİNSUİ BEÜĞYİTÜİMK Türk EğitimSen, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2014’te uygulamaya konulan proje okullarına, aynı tarihten bu yana atanan toplam 899 müdürden 774’ünün, 1976 müdür yardımcısından 1561’inin EğitimBirSen üyesi olduğunu açıkladı. Sendika Genel Başkanı Talip Geylan, “Proje okullarına yapılan müdür ve müdür yardımcısı görevlendirmelerinde açık ara bir sendikaya üye olanlar görevlendirilmiştir. Bu da ‘Proje okulları bir sendikanın projesi mi?’ sorusunu akıllara getirmektedir” dedi. Diğer sendikalar yok Türk EğitimSen, Milli Eğitim Bakanlığı’na yazıyla başvurarak, Türkiye’nin en yüksek puanlı öğrencilerinin eğitimöğretim gördüğü proje okullarında görevlendirilen müdür ve müdür yardımcılarının sayı ları ile sendikal dağılım göreve geldikten sonra da larının bildirilmesini iste yapılan atamalarda durum di. MEB’den yanıt alama değişmedi. Selçuk sonra yan Türk EğitimSen, proje sı, müdürlerden 436’sının okullarında görevlendirilen EğitimBirSen’e, 42’sinin müdür ve müdür yardımcı ise diğer sendikalara üye larının üye oldukları olduğu saptandı. sendikaları şube Türk Eğitim leri aracılığıyla Geylan, “Pro Sen’in çalış kendisi tes je okullarında açık masında, pit etti. Türk EğitimSen’in çalışmasında, 2014’ten bugüne kadar Türkiye genelinde pro Ne başarı ne liyakat ara bir sendikaya üye 2014’ten bu olanlar görevlendiril güne kadar ntdmkydnaaeaıeirinakştdbmratıiguna.ietröln,u.ülesmnNnytremeeedarlsdeaebgıesraemviışnsesbaaiiıdnnulgruiıanrö,am’vu’nğrneepısrveuellıliknaendngiöçrueavktdmlplalıaaeönmrümrnnodıdcdjncıeıü1.eiasrr9Ssoıitik7elyonel6uapndrle je okullarına top 942 kişiden 772’si lam 899 müdür görev nin EğitimBirSen’e, lendirildiğini ve bu müdür 116’sının diğer sendikala lerden 774’ünün Eğitim ra; Selçuk göreve geldikten BirSen üyesi olduğu belir sonra atanan 1045 kişiden lendi. Ziya Selçuk öncesin 789’unun EğitimBirSen’e, de proje okullarında müdür 153’nün diğer sendikalara olarak görevlendirilenlerin üye olduğu belirlendi. Bu 338’inin Eğitim BirSen’e, na göre toplamda atananla 27’sinin diğer sendikalara rın 1561’inin EğitimBirSen üye olduğu ortaya çıktı. üyesi olduğu tespit edildi. Çalışmaya göre; Selçuk l ANKARA/Cumhuriyet BM’de konuşan Yücel: Ders kitaplarında nefret dili ayıklansın Bahçeşehir Üniversitesi Global Başkanı Enver Yücel, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katıldığı BM toplantısında yaptığı konuşmada, “Ders kitaplarında, farklı inanç ve dinlere yönelik nefret dili ayıklanmalıdır” dedi.  Irk, din, mezhep farklılıklarına dayanan çeşitliliğin günümüzde zenginlik değil, ötekileştirme nedeni olarak görüldüğünü vurgulayan Yücel, şöyle devam etti: “Bu konuda en büyük etkenin, en büyük gücün kaliteli eğitim olduğuna inanıyorum. Kendisini bu konuya adamış bir eğitimci olarak şunu söyleyebilirim ki, eğer çocuklarımızı genç yaşta, insanlık onuruna, farklılıklara ve çeşitliliğe saygı göstererek ve ortak bir insanlığa ait olma duygusunu geliştirerek eğitirsek, bizi çok farklı bir gelecek beklemektedir. Dünyanın en önemli konusu, birlikte yaşama kültürünün olmayışı. Bu hedefe ulaşmak için küresel vatandaşlık programı bütün ülkelerin gündemine, eğitim müfredatlarına girmelidir. Yine 2030 hedefleri paralelinde “sürdürülebilir kalkınma hedefleri” ülkelerin müfredatlarına eklenmeli ve ilkeleri benimsetilmelidir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle