21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] Başkanın bandosu ne olacak? Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo’nun yarın yemin töreni ardın dan başkan olarak ikinci ve son döneme başlayaca Gülseren ğı ve sonrasında yeni kabi Tozkoparan neyi açıklayacağı bugünler de halkın müstakbel bakan larının kim olacağının yanı sıra merak la beklediği başka bir konu daha var! İş te o konu Endonezya halkının çok sevdi ği Başkanın Bandosu’na ne olacağı! Evet, yanlış okumadınız. Başkan Jokowi’nin ba kanlarından oluşan, dünyada eşi benze ri olmayan müzik grubu “Elek Yo Band” Endonezya’da en sevilen grupların başın da geliyor dersek abartmış olmayız! Cava dilinde “Kötüyse kimin umurun da” ya da “Çirkin mi sorun değil” anla mına gelen “Elek Yo Band”da kimler yok ki! Forbes dergisi tarafından 2016 yı lında dünyadaki en güçlü kadınlar sıra lamasında 38. sıraya yerleşen ve tar Düğündeki performanslarının profesyo tışmalı reform paketleriyle tanınan, da nel gruplara taş çıkarttığını ve kendileriy ha önce Dünya Bankası’nda çalışmış, le kaynaştığını gören halk, bu sevimli ve Ekonomi Bakanı Sri Mulyani Indrawati, iddiasız grubu çok sevdi. hemcinsi Dışişleri Bakanı Retno Marsudi, Ulaştırma Bakanı Budi Karya Sumadi, Yardım topluyorlar İnsangücü Bakanı Hanif Dhakiri, Halk İş Elek Yo Band o tarihten sonra sık sık leri ve Ev Bakanı Basuki Hadimujino, Ya festivallerde görünür oldu ve yardım kon ratıcı Ekonomi Ajansı Başkanı Triawan serleri verdi; çağrıldıkları sayısız düğünle Munaf ile Başkan’ın personel şefi Teten ri, TV programlarını da saymıyoruz. Özel Masduki... likle geçen yıl Lombok Adası’ndaki dep İlk olarak birkaç yıl önce devlet baka remlerden sonra konserlerle ciddi mik nı Praktikno’nun kızının düğününde istek tarda yardım topladılar. Bazen bu kon üzerine provasız sahne almışlar. Boşuna serlerde yanlarına tanınmış başka poli söylenmemiş sahne tozu bir kez yutulma tikacı yüzleri de eklediler. Dövmeleriy sın diye! Sahneye çıkış o çıkış. Bir daha le ünlü, kaçak balıkçıların korkulu rüya inemedi bakanlar. sı Denizcilik Bakanı Susi Pudjiastuti ve Surabaya’nın kadın Belediye Başkanı Tri Rismaharini gibi... Endonezya’nın önemli müzik etkinliklerinden 14. Cava Caz Festivali’ndeki performansları dillere destan oldu. Özellikle Ekonomi Bakanı Sri Mulyani, popçu Iwan Fals’ın klasik marşı “Bento”yu söylerken seyircilerin de katılımını istediğinde kalabalık kendisini alkışa boğdu ve marşı birlikte söyledi. 1980’lerde popüler olan Bento, otoriter rejim ve uygulamaları, yolsuzluklara karşı mesajlar içerdiğinden o yıllarda söylenmesi yasakmış, grubun konserlerine izin alınması da zormuş! Yardım konserlerinden birini Cakarta’da her zaman alışveriş yaptığımız CİTOS AVM’de verdiklerinde burnumuzun dibine kadar gelmişlerdi, ama ne yazık ki tatilde olduğumuzdan fırsatı kaçırmış ve çok üzülmüştük. Kaçırdığımız o konserin sonunda Bakan Budi gitarını açık artırmaya çıkarmış ve 13 bin 850 dolara satılmış, geliri konser yardımına eklenmiş. Bakanların bazı özel eşyalarını açık artırma ile satmaları bir tür gelenek Endonezya’da.. Gönüllü açık artırma en son geçen yıl ekonomi bakanlığı tarafından şubat ayında düzenlenmişti. Halk sevdiği politikacıların özel eşyalarının satıldığı açık artırmaya büyük ilgi gösteriyor, parçalar kapış kapış gidiyor, teklifler internetten önceden verilebiliyor. Alan memnun veren memnun! Geçen sefer Başkan Yardımcısı Yusuf Kalla ve eşinin bağışladığı 21 parça eşyanın arasında, az giydiği ayakkabıları da varmış. Elek Yo Band grubunun özellikle kadın üyeleri de birçok parçayla açık artırmaya katkıda bulunmuşlardı. Kendisi de bir heavy metalci olan, gürültülü müziğin düşüncelerini temizlediğini ifade eden ve üniversite yıllarında metal dinlemeden ders çalışamayan, Metallica grubunun her albümüne sahip olan Başkan Jokowi, bakanlarından oluşan müzik grubunun konserlerinden ve yaptığı çalışmaları izlemekten büyük keyif aldığını yeri geldikçe ifade etmiş ve bunun bir dayanışma gösterdiğini vurgulamıştı. Daha önce, yeni kabinede kaybeden diğer partilerden politikacılara da yer verebileceğini açıkladığı için gözler üstünde, nefesler tutulmuş. Tabii bu arada Elek Yo Band’ın durumunun ne olacağı da bekleniyor! [email protected] Gıdalarda mega trendler Almanya’nın Köln kenti geçenlerde bir kez daha uluslararası Anuga Gı da Fuarı’na ev sahipliği yaptı. Fuar, bu yıl 100. yılını kutladı. İlk kez 1919 yılın da Stutgart’ta yapılan ve 200 Alman fir masının katıldığı fuara ilgi büyüktü. Dün yanın hemen her ülkesinden 7 bin 500 firma yer aldı. Anuga’nın bu yılki sloga nı “Geleceği Tat”tı. Bu yıl 240 Türk firma sı katıldı. Ziyaret ettiğimiz Türk firmaları nın ürünleri ve sunumlarını görünce umut lanıyorum. Bazı yanlış politikalarla geldiği miz noktada sorunlarımızı da aşacağımızı düşünüyorum. Yeter ki sorunlarımıza akıl cı ve çözüm odaklı yaklaşalım. Fuar prog ramı çerçevesinde Almanya Gıda Araş tırma Enstitüsü’nün dü zenleği 5. Gıda İnovasyon Konferansı’na da katıl dım. Konferansın konusu gıda sa nayiinde “Gı dalarda Me Prof. Dr. Mehmet Pala ga Trendlerin Keşfi”. Sürdürülebilirlik, dijitalleşme, inovasyon ve yeni ürünler olmak üzere dört başlık altında toplanmış. Sürdürülebi lirlik ekolojik, sosyal ve ekonomik boyut ları ile gıda sanayinde inovasyonun itici gücü haline gelmekte. Gıdaların üretim ve tüketiminde etik, hayvan sağlığı, kaynak kullanımındaki etkinlik gibi konular top lumun gündeminde ön sıralara çıkmakta. Dünyada tüketilen gıdaların yüzde 75’inin 12’si bitkisel ve 5’i de hayvansal kaynak tan sağlanmakta. Bitkisel kaynaklar ara sında, şeker, mısır, pirinç, patates, buğ day, domates, muz, soya fasulyesi, elma gibi ürünler bulunmakta. Hayvansal kay naklar olarak da süt, tavuk, sığır, koyun vebalık değerlendirilmekte. Tüm dünyada tüketilen gıdaların nasıl, nerede üretildiği daha çok mercek altına alınıyor. Üretimde doğala dönüş süreci önemseniyor. Gıda tüketiminin insan sağlığına olan etkileri yapılan çalışmalarla daha iyi anla şılmaya başlandı. Ancak gıda ve beslen me konularındaki bilgi kirliliği, bilimsellik ten uzaklık, özellikle ülkemizde inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Gıda ve bes lenme konusunda bilenle bilmeyen karış mış ve halk da kime, neye inanacağına şa şırmış durumda. Bitkisel kaynaklı gıdalarla geleneksel gı da pazarları değişmekte ve üretimtüke tim zincirinde yeni alternatifler aranmak ta. Bu nedenle örneğin hayvansal protein yerine yeni alternatifler için ciddi çalışma lar yapılmakta. Önemli bir protein kayna ğı olan etin bir kilogram üretilmesi için 15 ton su harcanırken, aynı miktarda bitkisel kaynaklı protein üretmek için 56 ton su ya ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyada insanların bir bölümü aşı rı beslenme nedeniyle kronik hastalıklara yakalanmakta, diğer önemli bir bölümü de yetersiz beslenme nedeniyle ölmekte. Bu büyük bir paradoks... Fuarı gezerken, üre tilen teknoloji harikası gıdaları yakından incelerken bunları düşünüyordum... Almanya’nın gündemine de bir değine lim... Bu yıl Doğu Almanya’nın Batı Alman ya ile birleşmesinin 30. yılı. Aradan geçen sürede DoğuBatı arasındaki sosyal, kül türel ve ekonomik farklılıkların ne ölçüde giderildiği tartışılıyor. Ülkede aşırı sağ cı cephenin kendine yer açması ise kaygı yaratıyor. Göç konusu ise toplumsal, siya si tartışmalar da halen ana gündem mad delerinin başında. ‘Suçu cezalandırmamak suçtur’ Hırvatistan’ın Zadar şehrinde “15 yaşında bir kızı, bir yıl boyunca istismar ettikleri” gerekçesiyle gözaltına alınan 5 kişinin soruşturma sürerken serbest bırakılmasına tepki gösteren binlerce kişi meydanlara çıktı. Ülkedeki kadın derneklerince başkent Zagreb’deki Kral Tomislav Meydanı’nın yanı sıra 14 şehirde “Kızlar için adalet” sloganıyla düzenlenen protestoya katılanlar “Cinsel tacizlere ve tecavüzlere son”, “Kızlar adına söylüyorum: Yeter”, ‘İstemiyorum’ kelimesinde anlaşılmayan ne var?” yazılı dövizler taşıdı. Hırvatistan’da özellikle kadınlara yönelik şiddetin cezasız kaldığını, işlenen suçların cezalandırılmamasının da suç olduğunu vurgulayan eylemciler, “Ceza kanununun acil olarak değiştirilmesi” çağrısı yaptı. Umut yoksulun ekmeği Montreal yüzünü yazdan güze döndü. Ağaçlar yeşilin tür bul Boğazı’nda karşıdan karşıya geçen babası yine lü tonlarını bitirmeye başla Kanada’nın önemli ka dı; allı, morlu, sarılı gelinliği rizmatik başbakanla ni giydi ve bize kışı anımsat rından Pierre Elliott maya başladı. Ülkede ana Trudeau’dan gelen bir gündem ise yarın yapılacak Ömer F. Özen şansı vardı; buna karşın seçimler. Kanada seçmeni, yine de kendi çabaları önümüzdeki dört yıl boyun önemli ölçüdeydi. ca kendini yönetecek parti için sand Ancak kamuoyu yoklamalarına göre, ğa gidecek. Bizim gibi ülkelerden gelen şimdilerde genç Trudeau’nun popülerli göçmenler için Kanada siyaseti ilginç ği düşme eğiliminde. Özellikle şu SNC liklerle doludur. Lavalin skandalından sonra önemli ölçü Örneğin ülkenin gelişiminde söz sahibi de yıprandı. Anımsayalım; neydi şu SNC olmuş, ateşli siyasal girişimlerde bulunan Lavalin skandalı? Montreal merkezli ku bir siyasetçi, bir anda, “Yeter, ben artık ruluş devrik lider Muammer Kaddafi’nin çocuklarımla ilgileneceğim” deyip siya sağ olduğu dönemde Libya’da bazı iha set sahnesinden çekilebiliyor. Bizdekiler leleri almak için rüşvet dağıtmıştı ve bu gibi beşikten mezara “ille de ben” demi Kanada yasalarına göre suçtu. yorlar; yeni kuşaklara olanak tanıyorlar, Bu skandal ortaya döküldüğünde yeni siyasetçilerin yeni düşüncelerle yü suçlamalara göre Trudeau ya da baş kümlülük almalarının önünü açıyorlar. bakanlık bürosu firmayı kayırma ama Tepeden inme yok... cıyla konuyla ilgilenen bakana baskı yapıp göz yummasını istemiş, söz ko Sonra bizdekiler gibi tepeden inmi nusu bakan da bu baskıları kabul et yorlar genelde. Önce kendi mahallele meyip konuyu kamuoyuyla paylaşmış, rinde uzun bir süre sorunlarla ilgilenip daha sonra da görevden alınmıştı. yavaş yavaş yükseliyorlar. Bir seçim bölgesinde kendini aday olmaya hazır gördüğünde çevresi kendisini zaten iyi tanıyordur artık... Bu da kuşkusuz gönüllü çalışmalar la oluyor ki, bu okul sıralarından başla yarak gerçekleşiyor; öğrenciler okul za manı okulda, yaz aylarında ise kendi böl gelerinde ya da farklı yörelerde kamp larda çalışmaya katılıp ülke ve toplum gerçeklerini yerinde görerek sorumlu luk alıyorlar. Dört yıldır iktidarda olan ve hâlâ ka Halihazırdaki Başbakan Trudeau zorlu, pro rizmatik yakışıklılığının ekmeğini yi testolarla karşı karşıya kaldığı bir kampan yen Justin Trudeau da bu yollardan ya süreci geçirdi. Kimi ankete göre, deste geçmişti. Elbette, gençliğinde İstan ği düşse de koltuğunu koruyabilir. Ayrıntıları çok uzun olan bu skandal Trudeau’nun başını oldukça ağrıttı. Rakipleri gençliğinde katılmış olduğu eğlence gecelerinde büründüğü bazı kostümler dolayısıyla da kendisini oldukça sıkıştırdı, kimileri ırkçılıkla suçladı. Trudeau’nun koltuğunu koruyacağı, ancak ufukta bir azınlık iktidarı gözüktüğünde birleşen siyasi gözlemciler, yeni dönemin pek kolay olmayacağını bildiriyorlar. Ancak ben bu seçim döneminin başka bir yönüne dikkat çekmek istiyorum ki, bizlerin Türkiye’de en azından bir on sekiz yıldır unutmuş olduğu bir gelenek. O da, parti önderlerinin bir araya gelip ülke sorunlarını karşılıklı tartışıp seçmene neler vaat ettiklerinini açıklama geleneği... Ülkenin iki resmi dili olduğundan iki üç haftadır en az iki kez İngilizce yayımlanan radyotelevizyon yayınlarında, en az iki kez de Fransızca radyotelevizyon yayınlarında bir araya geldiler ve kamuoyu önünde uygarca kıyasıya tartıştılar. Gazeteciler deseniz; “Şu soruyu sorarsam başıma bir şeyler gelir mi” korkusu yaşamadan özgürce sorularını sordular ve seçmenin sesi oldular. Biz de bir gün böyle bir demokrasiyle tanışabilir miyiz dersiniz? Umut yoksulun ekmeği; ye Memet ye!.. Bu arada Kanada’nın seçim gündemi şunlardan oluşuyor: İklim değişikliği, karbon vergisi, boru hattı ve petrol, toplu taşıma, işistihdam, göçmenlik, konut sorunu, aile, sağlık, yerli halkların hakları, dış siyaset, vergi ve özellikle Quebec’in sık sık gündeme getirdiği laiklik konusu... Yarın Kanada’ya güzel olacak mı? Göreceğiz... [email protected] 720 EKİM 2019 PAZAR ‘Vatandaş Türkçe konuş’ Bir kızları var; Türkiye’den göçmen olarak kalkıp gelmiş, iyi etmiş, yerleşmişler. Misa firperverdirler, yüzleri güleç. Evlerine sık sık dostlarını çağırırlar, gideriz onlar da gelir, baş kalarının evinde de buluşulur; ne güzel. Evleri de ev, maşallah şato gibi! Türkiye’de böyle bir malikâne almak için paraya para demeyecek sin; burada ucuz değilse de hiç alınamaz de ğildir. Ev dekorasyon dergileri sayfalarından makasla kesip çıkarsanız, onlardan herhangi birisi bu eve uyar; modern çizgiler, yeni mal zemeler, azıcık elektronik bir ev. Kütüphanesiz odaları ama olsun! Evin Kanada lı modern kim liğinde Türk ha vası da sezili Mahmut Şenol yor. Memleket hasreti duvar larda sergileni yor. Duvarın birinde saz asılı, birinde halı... Ev lerinde Türk dostlarına parti verildi mi, mem leket Angara havaları da çalınıyor. “Erik da lı gevrektir / amanin basmaya gelmez” ya hut “Ankara’nın bağları da / büklüm büklüm yolları / ne zaman sarhoş oldun / kaldıramı yon kolları”... Arada bir kollarını kaldırıp şa hin yavrusu gibi ortada dönüyorlar; benim de ara sıra dilime takılıyor, becerebilsem kal kıp oynayacağım. Bir keresinde denedim, ga liba becerdim, nasıl oynadım bilemem, ama ben kendim de kendimi pek beğendim. Bunla rın hepsi Edmonton’da oluyor; Alberta Eyale ti, Kanada’da... Çoğu Türk ailelerinde olduğu gibi gece yarılarına kadar çocuklar ayaktadır. Biz er kekler, Kanada’da Türkiye’den yüzde 30 oranında daha ucuza alınan rakıyla, gece mize anason lezzeti karıştırırken anneler bir köşede kaynatıyor. Çay demlenmiş, Erzu rum işi kıtlama şeker makası bile var. Bah settiğim evin annesi burada üniversite eği timi almış biridir, çalışıyor. İngilizcesinde kusur aramayınız. Türkçesi desen, hiç bo zulmamıştır. TV ekranında sürekli Türk di zileri yayındadır, sabah akşam Ankara gün demi, hükümet meseleleri konuşuluyor. Kanada’ya dair tek kelime ettikleri yok! Fa kat gelgelelim, ilkokulun ilk yıllarındaki kü çük kızları Ayşe’yle konuşurken İngilizce devam ediyorlar. Sadece onlar mı dersiniz? Buradaki, Kuzey Amerika’daki, Kanada ve Amerika’daki tüm Türk ailelerde neredeyse hep böyledir. “It’s time to sleep honey!” Uyuma saati gel di diyor, ama niye İngilizce söylüyor! Ayşe te piniyor, Türkçe, “Uyumıycaaam iştee...” diyor. Bu kadar Türkçe bildiğine sevinmeliyiz. Anne ısrarlı İngilizce cevap vermekte. Üç dil mümkün... İnsanın yaşı kemale erdi mi her şeye karışası gelir, bunu bir hak zanneder ve kendisine de karşı çıkılamaz diye cesaretlenir. Ben, misafirlikteki en büyük olma sıfatıyla müdahale ediyorum. Türkçe konuşmasını, Ayşe’nin kızım yaşındaki annesine hatırlatıyorum. “Mahmut Ağabey” diyor, “Kolayıma geliyor, o yüzden İngilizce konuşuyorum.” Yalan değilse de bir kasıtlı yanlış söz! Ayşe, “Uyumıycaaam” diye öğrenmiş, işte Türkçe cevap veriyor, demek birazcık uğraşsalar anadiline devam edecektir, ama annesi İngilizcede ısrarlı. Kolayına mı geliyor, pek emin değiliz. Sanki anadili bir yana bırakırlarsa, daha çabuk buralı olacaklar gibi; bu benim tahminim, belki arkasında başka şey vardır. Göçmen ülkesi olan Kanada için ciddi bir mevzudur bu, o yüzden pek çok akademisyen, araştırmacı üzerinde çalışmaktadır. Bunlardan birisi, Alberta Üniversitesi profesörlerinden Martin Guardado’dur. Ev ahalisinin konuştuğu dil veya diller ile içinde yaşanan toplumun baskın dili, Kanada söz konusuysa İngilizceFransızca arasındaki bağıntıyı araştırmaktadır. Ulaştığı sonuçlar geçenlerde yayımlandı. Konuya dair çalışacaklar için pek çok ayrıntı var, fakat bize göre en önemli saptama şu ki, göçmen aileler çocuklarını baskın olan dilde yetiştirmek istiyor; bu içsel bir kaygı olarak yer etmiştir. Dışlanmamak en büyük dert! İstiyorlar ki, çocukları şakır şakır İngilizce konuşsun. Türkçe bu uğurda gözden çıkarılıyor. Ancak Prof. Guardado’ya göre, her ikisi, hatta anne ve babaları farklı dillerden olan ailelerde bile üç dilin bir arada olması gayet mümkündür. Zaten Kanada’nın genel stratejisi çok kültürlü, çok lisanlı bir topluma ulaşmaktır. Bu yönde Alberta Üniversitesi 2020’den itibaren denek olarak seçilmiş aileler üzerinden bir çalışma yürütecek ve sonuçlarına göre, göçmen ailelere geldikleri ülkenin dilini korumaları için yeni program ve öneriler sunacak. Bakalım, göreceğiz! Anneye içerlemem boşuna; kendi Çerkes annemi hatırladım. Çerkesçe “Ayıp oluyor” denildiği gibi, haynape ediyordum. Annem ve teyzelerim Çerkesçe aralarında çekiştirir dururlardı, biz çocuklar öğrenmek için yanlarına yaklaşınca Türkçeye dönerlerdi. Ben hatırlıyorum, yalvarırdım bu dili öğrenmeye ve sorardım anneme... O ise Çerkes dedemin zamanlarından kalma bir sloganla, biraz tedirgin biraz ürkek, şimdi anladığımca tuhaf bir çekincede kalmış gibi cevap verirdi: “Vatandaş Türkçe konuş!” Anadili konuşan anneler, teyzeler göçüp gittiler bu dünyadan, lisan merakım da bir bulutun gölgesi gibi göçtü onların ardından. Fena mı olurdu, dünyanın en güzel lisanlarından birisi olan Türkçemin yanında Çerkesçem de olsaydı. Olmadı, fakir kaldık! [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle