22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 20 EKİM 2019 PAZAR TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/yorum * Biz bu boku neden yedik? Sevgili okurlarım geçen hafta yayımladığım “Beni affet oğlum 18 bin liram yoktu!” başlıklı yazımı defalarca paylaşıp beni havalara uçurmuşsunuz. Hepimize teşekkür ederim. Şimdi ben ne yazabilirim!. Cumhurbaşkanımıza oğlum “aptal olma” diye mektup yazan bir Amerikan Başkanı var. Amerikan Başkanı’nın bu aşağılayıcı sözlerine yanıt bile veremeyen, kuzu kuzu emredilen masaya oturan bir Cumhurbaşkanımız var. Süngüsü düşmüş yandaş basın hâlâ vaziyeti kurtarmaya çalışıyor. Benim de aklıma sevgili mizah ustası, sadece mizah ustası mı en baba aktivist Aziz Nesin’in bir öyküsü geldi. Başlayalım, öykünün adını başlıkta verdim. “Köyün ağası traktörüne binmiş, kasabaya pazara gidiyor. Yolda köyün çobanı Memet’e rastlamış. Memet yürüyerek gidiyor kasabaya. Ağa, Memet’i traktöre çağırmış. Bir süre sonra, ağanın aklına bir muzırlık gelmiş, biraz eğlence olur diye düşünerek traktörü durdurmuş ve Memet’e dönmüş. ‘Ula Memet’ demiş, ‘şu yolun kenarındaki mayısı gördün mü?’ (Malum, köylük yerde hayvan bokuna ‘mayıs’ da denir) ‘He gördüm ağam’ demiş Memet… Ağa devam etmiş, ‘Ula Memet’ demiş, ‘şu mayısı yersen bu traktörü sana veririm’.. Memet şaşırmış, afallamış. İçinden ‘yav’ demiş.‘Ömrü hayatımda böyle bir şeye sahip olamam, gözümü kapatıp yersem, bu traktörün sahibi olurum’ diye düşünerek ‘olur ağam, essah mı dediğin?’ diye ağanın teklifini garantiledikten sonra, traktörden inmiş, yolun kenarındaki mayısı bir çırpıda yutmuş. Ağanın maksadı aslında Memet’le dalga geçmekmiş. Ama olanı biteni görünce o da şaşırmış ve sözünde durarak direksiyondan kalkıp traktörü Memet’e teslim etmiş. Akşama doğru işleri bitince köye dönerken traktörün yeni sahibi Memet, ağayı da alıp köye doğru yol almışlar. Ama ağanın da canı sıkkın, Memet’in de. Ağanın canı sıkkın çünkü, biraz eğleneyim derken gül gibi traktörü çoban Memet’e kaptırmış; Memet’in canı sıkkın, çünkü mayısı yediği köyde duyulunca nasıl aşağılanacağını düşünmüş. Bu düşüncelerle giderlerken, birden traktörü durdurmuş Memet, ağaya dönerek, ‘Ağam’ demiş, ‘bilirim ki senin de canın sıkkın benim de. Bak şu yolun kenarındaki mayısı görürsün, o mayısı yersen, traktörü geri sana veririm’ demiş. Ağa zaten büyük pişmanlık içinde, içine oturmuş traktör, hemen atlamış yola ve gözlerini kapatarak bir çırpıda yemiş mayısı. Sonra direksiyondan Memet kalkmış, ağa oturmuş. Köye yaklaşırlarken ağa, Memet’e dönüp ‘Ula Memet, bu traktör kasabaya giderken benimdi değil mi?..’ ‘Evet, senindi ağam’ demiş Memet… Ağa devam etmiş ‘Kasabadan dönerken de benim değil mi?..’ Memet, ‘Senin ağam’ demiş… ‘Peki, o zaman Memet.. biz bu boku niye yedik?’ diye bitirmiş ağa…” Aziz Nesin’i saygılarımı sunarken, birkaç söz daha etmek istiyorum. Hep birlikte izlediğimiz tadı tuzu olmayan, sivillerin öldüğü, asker kaybının olduğu, sözüm ona bir savaş, pardon operasyon izledik. Bu arada Cumhurbaşkanımızın Amerika’daki mal varlığını öğrenemedik. Halk Bankası gizemini çözemedik. Ama oyun bitti, şimdi unuttuğumuz diğer işleri tek tek anımsayalım: Hayat pahalılığını, seçilenlerin yerine kayyım atanmasını, yüzlerce insanın terör suçuyla hapislere atılmasını, kadın ve çocuk cinayetlerini, doğalgaz, elektrik ve benzine yapılan zamları. Bu kış çetin geçecek, şimdiden belli oluyor. Benim aklım da tuhaf çalışıyor, bunca zaman sessiz kalan Rusya ve İran’ın tam da karakışta bize gelen doğalgazı çok değil, bir hafta kesse ne yaparız? Bildiğim kadarıyla donarız. Bu arada, fetih yapacağız derken, Akdeniz’de bulunan petrol üzerindeki haklarımızı da yitirmişiz. Ey savaş savaş diye çığlık atanlar! Şöyle bir ortaya çıkıp gerçek dolarlarınızı yakmaya başlayın! Sahtelerini değil. Hayvan terli yemezler! 20 EKİM 2019 SAYI: 34346 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:49 05:33 05:56 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:13 12:54 15:54 06:57 12:39 15:40 07:18 13:01 16:05 Akşam 18:25 18:11 18:35 Yatsı 19:44 19:28 19:51 Lozan Antlaşması, devletimizin varlığı, bağımsızlığı ve Kurtuluş Savaşı’yla çizilen sınırları başta hasım ülkeler, tüm dünya tarafından onaylanan akit olduğu için Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesidir. Antlaşmayı yapmak hiç de kolay olmamış, İsmet İnönü’nün başkanlık ettiği Türk müzakereciler inanılmaz baskılara maruz ve adeta insanüstü bir iradeyle direnmek zorunda kalmış, hatta görüşme süreci Lord Curzon’un şantajına boyun eğmemek için kesintiye bile uğramıştır. Dr. Alev Coşkun’un, “19221923 Diplomat İnönü LOZAN” başlıklı son kitabı, T.C’nin temelinin atıldığı Lozan Konferansı’ndaki muazzam çekişmeyi, adeta bir gerilim romanı tadında soluk soluğa okutturan bir başyapıt! Alev Coşkun’un kitabından Lozan süreci hakkında bilmediğim pek çok ayrıntıyı öğrendiğim gibi, Cumhuriyet gazetesinin Türkiye Cumhuriyeti’yle nasıl özdeşleştiğinin yeni bir kanıtına daha ulaştım. Cephede kazanılan savaşın masada kaybedilmemesi için müthiş bir çaba harcayan İsmet İnönü, Lozan görüşmelerinde tam rakiplerinin bileğini büktüğü ve anlaşmaya en yakınlaştırdığı sona doğru Ankara’daki hükümet nezdinde yalnız bırakılmış, Rauf Orbay tarafından sanki antlaşmayı torpillemek amacını güden bir sessizliğe terk edilmişti. le yarattığınız bü yük işin akıl ve ha yale gelmedik zor luklarla karşılaşma sından çok korku yorum. Genel du rumlardan aldığım kanılara göre hü Lozan’da kırılan kümeti Lozan’ın çözümüne ve sonuçlandırılmasına yönlen Sevres vazosu dirmekle, memlekete birincisi kadar önemli ikinci bir özel hizmet yapmış olacak Yunus Nadi’nin Lozan’ı İşte o günlerde kendisi de Lozan’da bulunan İzmir milletvekili ve Ankara’da yayımlanan Yenigün gazetesinin başyazarı, sonradan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu olacak Yunus Nadi Bey’in Atatürk’e yazdığı bir mektup, durumun vahametini gösteriyordu. “Lozan’ın yeniden sonuçsuzluğa uğrayabilmesi endişesinin verdiği huzursuzlukla zati devletlerini rahatsız ediyorum” diye başlayan mektup şöyle devam ediyordu: “Lozan’ın son aşamasında durumu cidden acınacak kadar zor olan bir kişi vardır ki, o da İsmet Paşa’dır. Görüyorum ki, bugün ortada onu yüksek kişiliğinizden başka düşünecek ve tutacak kimse yoktur. İsmet Paşa’nın düşürüldüğü utanç, onur sahibi herhangi bir adamı öldürecek kadar ağırdır. İyi bir antlaşma yapabilmek hayaliy sınız.” * Yunus Nadi, bu satırlarıyla Ankara’daki hükümetin işi yokuşa sürerek İsmet Paşa’yı zor durumda bıraktığını anlatıyordu. Barışı sağlamak için Atatürk’ün işe el koymasını istiyordu. Zaten çok geçmeden Yunus Nadi haklı çıktı, dokuz ay uğraşıdan sonra barış antlaşması sağlanmış, ancak Ankara’daki hükümet İsmet Paşa’ya son onayı ve imza yetkisini göndermiyordu. Çaresiz kalan İsmet İnönü, 18 Temmuz 1923 günü Atatürk’e bir telgraf gönderdi. Uzun telgrafın önerisi çok açıktı: “İmza yetkisi verilmeyecekse, vatanın yüksek çıkarları için görevden alınmasını” talep ediyordu. Cevap telgrafı Lozan’a ertesi gün ulaştı: “Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik için usulen (antlaşmanın) imzalandığının bildirilmesini bekliyoruz, kardeşim.”* Atatürk nihayet devreye girmiş ti. Türkiye işgalden ve düşmandan kurtarıldıktan sonra, devlet Lozan’da yeniden kuruluyordu. Memet Baydur’un Sevres vazosu Alev Coşkun’un İnönü’yü anlattığı ikinci kitabı olup, her satırını heyecanla okuduğum Lozan, bana başka bir Lozan’ı; Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük tiyatro yazarı Memet Baydur’un aynı adı taşıyan son oyununu çağrıştırdı. Elli yıllık kısacık yaşamına birbirinden önemli 23 tiyatro oyunu sığdıran can kardeşim Memet Baydur, Lozan’ın 2009 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendiğini göremedi. Öteki canım, eşi Sina Baydur ile el ele, gözyaşları içinde seyrettiğimiz Lozan oyununun ana dekoru, bir masanın üstünde duran büyük Sevres vazosudur. İsmet İnönü’yü canlandıran oyuncu, her sahnenin sonunda eliyle o Sevres vazosuna hafifçe vurur, yerinden oynatır. Antlaşmayı imzalamaya gittiği son sahnede ise elinin tüm ağırlığıyla bir şaplak attığı Sevres vazosu yere düşüp şangırtıyla kırılır ve perde iner. Alev Coşkun’un Lozan kitabı, işte o okkalı elin belgeseli, Sevres Antlaşması’nı yırtıp atan İsmet İnönü’nün entelektüel zaferi. * Diplomat İnönü, Lozan/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019 Bu tarih için yazı yetmez, roman yazılsa, belgeseller çekil adı, ‘bahtiyar, çok mutlu’ anlamına geliyor. ‘Esed’ ise ‘aslan’ demek.” se yeridir. Ardından da eklemişti: 20 Ekimlerde yok yok. “Yani, ‘Esed’ kelimesi FETÖ’nün Ergenekon nin olumsuz veya aşağıla kumpasının ilk davası bu yıcı anlamı yok!” gün Silivri’de başlamıştı. (2008) Bugün Rusların, İngiliz Bugün 20 Ekim Peki, yok da, Reyiz, elin “Esad”ını, hangi akla hizmet yıllardır ve Fransızlarla birleşerek “aslan”laştırıp duruyor? Yunanistan açıklarındaki, Navarin’de demirleyen Osmanlı donanmasına baskın düzenleyip yok ettiği gündür. (1827) Yani Rusya da son tahlilde, Batı gibidir. Halin icabına göre müttefik değiştirir durur. Bugün ayrıca kutlu bir tarihtir. Fransız ordusunun işgal ettiği Anadolu topraklarından çekilmek zorunda kaldığı gündür. (1921) GS’li iseniz bugün en büyük gün. Kulübünüzün kuruluş yıldönümü. Kutlu olsun. (1905) İktidarın aklına getirmek gibi olmasın. Bugün darbenin anayasa metnini açıklayan Kenan Evren’in  konuşmasını eleştirmenin yasaklandığı gündür. (1982) HHH 20 Ekim’i asıl bayraklaştıran, Atatürk’ün, Cumhuriyeti Türk gençliğe emanet ettiğinin ilan günü olmasıdır. Atatürk, 92 yıl önce bugün, Kurtuluş Savaşı’nı ve devletin kuruluş serüvenini anlattığı 36.5 saat süren büyük nutkunu şöyle bağlamıştı: “Bugün vasıl olduğumuz netice (..) bu aziz vatanın, her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi Türk gençliğine emanet ediyorum.” Gençliğe Hitabe’yi yinelemeye gerek yok. Baştan sona, tam da şu sıralar yaşadığımız talihsiz gerçeklere işaret eder. “İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.” Şimdilerde sahne alan “Başdüşman” ise “emsali görülmemiş galibiyeti” olmasa da tarifsiz bir arsızlık, edepsizlik ve küstahlığın mümessilidir. Başdüşman, üslerdeki nükleer silahlarını emanet ettiği için “stratejik ortağımız” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ne okul bahçesinde itişen “mektep çocuğu” muamelesi yapmakta. Çünkü devir değişmiş, devran dönmüş, sıra yeni bir stratejik ortak “yaratmaya” gelmiştir. Ona, ağır silahlarla birlikte “yeni oluşum/yeni harita” için vekâlet ve ruhsat vermiştir. HHH Araplar, “Gülün adı değişmekle kokusu değişmez” derler. Suriye lideri Beşşar Esad, gülmül, değil elbet, babadan diktatör. Ama kendisini değiştiremeyince, adını değiştirmeye kalktık. Beşşar’ın asıl mesleği göz hekimliği. Eğitimini İngiltere’de tamamlamış. Keşke, AKP iktidarı Şam’a cuma namazı kılmaya gidebilseydi. Gözlerini de muayene ettirebilirlerdi. HHH Reyiz belli ki, o Arap atasözünden habersiz. O yüzden yıllardır Suriye liderinin soyadını değiştirmeye çabalıyor: “Esad” değil “Esed”! AKP’li Bülent Arınç, CHP’li Muharrem İnce’nin sorusunu TBMM’de yanıtlamıştı: “Türk Dil Kurumu’na sorduk, ‘Esed’ isminin doğru olduğunu bildirdi. Arapçada ‘Esad’ Esad’ın “çok mutlu” anlamına gelmesi belli ki Reyiz’i mutsuz ediyor. Ama neticesi daha beter oluyor. O “Esed” dedikçe herif “aslan”laşıyor.? Tıpkı Araplarla kardeşlik için tutturduğu Rabia işareti gibi, parmağını kıvırdığı ile kalıyor. HHH Daha önce de yazdık. ABD yönetimi, IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi’nin ölü veya diri ele geçmesini sağlayana 10 milyon dolar (58 milyon TL) ödül vereceğini açıklamıştı. Rakamların da dili var: Bu miktar, ABD’nin IŞİD’i, bir dönemin El Kaide’si kadar tehlikeli görmediğinin de işaretidir. Çünkü Bin Ladin’in ölü veya dirisi için bunun tam 2.5 katı, 25 milyon dolar ödül koymuştu. ABD terörle mücadelenin “tavan fiyatı”nı El Kaide’de sabitlemiş görünüyor. Bu demektir ki, El Kaide gibi IŞİD de öyle gösterildiği gibi dünya çapında bir tehdit değil. Öyle olsa ABD, Suriye’de ele geçirdiği yüzlerce IŞİD’linin gözetimini Türkiye’ye verir miydi? HHH Amerikan medyasına göre, IŞİD’in en az 2 milyar dolarlık bir parasal gücü varmış. Ama liderine biçilen değer, nedense sadece 10 milyon dolar! Oysa, PKK’li Öcalan’ı bize bedavaya paketleyip teslim etmişlerdi. Neden bedavaya? Sonunda daha büyük kazançlar elde edecekleri için mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com eski alman bakan gabrıel ‘PKK şantajla para topladı, uyuşturucu ticareti yaptı’ Eski Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, terör örgütü PKK’nin Almanya’da şantajla pa ra topladığını, silah ve uyuşturucu ticareti yaptı ğını söyledi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Gabriel’in açıklamalarına Twitter’dan verdiği yanıtta, “Gerçekleri; çekinmeden, cesurca söyle yenler de var” ifadesini kullandı. Alman Televizyon Kanalı ZDF’de katıldığı prog ramda, konuşan Gabriel, eski ABD Başkanı Obama’nın YPG’yi kullandığını ile ri sürerek, “Biz, PKK’yı 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllardaki eylem lerinden tanıyoruz. Otobanlarda lastik yakmalarıyla, blokajlarla. Biz burada yasak olan (PKK) bir örgüt ten bahsediyoruz. Neden yasak landığını söyleyeyim; şantajla para toplama, silah ticareti, uyuşturu cu ticareti. Hepsini de her zaman Gabriel Türkiye’de mevcut iç savaşı finanse etmek için yaptı” diye konuştu. ‘Kürtleri kötü amaçlı kullandık’ Gabriel, “(Burada) ‘Kürtler bizim en iyi müttefiklerimizdi’ diye söylendi. Ancak biz buna ‘Batı olarak onları kötü amaçlı kullandık’ da diyebiliriz. Çünkü biz oraya (Suriye) girmek istemedik” değerlendirmesinde bulundu. l AA MİT’TEN OPERASYON Meksika imamı Türkiye’ye getirildi Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Meksika imamı ol duğu belirtilen Osman Kara ca, Milli İstihbarat Teşkilatı’nca (MİT) yurtdışında düzenlenen operasyonla yakalandı. Alınan bilgiye göre, FETÖ bünyesinde üst düzey görevlerde bulunan, hakkında “silahlı terör örgü Osman Karaca tü kurma ve yönetme” suçun dan arama ve yakalama kararı olduğu belirti len Karaca MİT tarafından Türkiye’ye getirildi. l ANKARA / Cumhuriyet Baysal’ın evine baskın Yurtdışında bulunan gazeteci Nurcan Baysal’ın evine polis baskın düzenledi. Twitter hesabından açıklama yapan Baysal, arama yapan polislerin evini darmadağın ettiğini belirtti. Baysal, yurtdışında olduğu için gözaltına alınmadığını ve dönüşte polisler hakkında dava açacağını belirtti. Baysal, Twitter hesabından şu ifadeleri kullandı: “Bugün sabah 5’e doğru sosyal medya paylaşımlarımdan dolayı 3040 polis evime gelerek aramada bulunup evi darmadağın etmişler. Beni sormuşlar. Yurtdışındayım şu an, o nedenle gözaltına alınmadım. Ama 2 küçük çocuğuma bunları yaşatanlara döner dönmez dava açacağım!” l Haber Merkezi Sosyal medya gözaltıları Sosyal medyadan Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik eleştirel paylaşımlar nedeniyle yurt genelinde gözaltılar devam ediyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, paylaşımlarında terör propagandası yaptıkları iddiasıyla 14 kişi gözaltına alındı. Kırklareli’nde aynı gerekçelerle gözaltına alınan 1 kişi tutuklanırken, Adana’da ise gözaltına alınan 13 kişiden 3’ü çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. l Haber Merkezi 720 göçmen yakalandı Ege Bölgesi’nde, güvenlik ekiplerince 19 ayrı operasyonda yasadışı yollarla Avrupa ülkelerine kaçmaya çalışan 520 kaçak göçmen yakalandı. Aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu göçmenlerin çoğunun can yeleksiz olduğu görüldü. Çoğunluğu Suriye, Afganistan, Filistan uyruklu göçmenler Göç İdaresi’ne gönderildi. Göçmenleri kaçıran 3 kişi gözaltına alındı. l İZMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle