17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 317 EKİM 2019 PERŞEMBE 240/140 350/210 270/1 4 0 250/150 240/130 270/8 0 220/4 0 250/1 0 0 290/170 300/1 6 0 250/1 3 0 270/180 160/1 3 0 300/2 2 0 160/100 110/30 160/1 1 0 190/6 0 160/1 0 0 240/1 3 0 190/1 2 0 200/150 Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Çağlar Özdemir: İtilmiş olmalı Ankara’da bir plazanın 20. katından şüpheli olarak düşen Şule Çet’in ölümüne ilişkin davada Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağlar Özdemir dinlendi. Çet’in 4.5 metre ileriye düşmesi için arkadan bir güçle itilmesi gerektiğini söyleyen Özdemir, Çet’in yerde göğsüne kadar kıyafetinin içe katlı şekilde olduğuna dikkat çekti. Özdemir, “Atlarken bunun böyle oluşması mümkün değil. Bu da gösteriyor ki Şule Çet atılmadan önce yarı çıplaktı. Bunun, cinsel saldırı bileşeni olduğunu düşünüyorum” dedi. Çağatay Aksu’nun Çet’in aşağıya kendisini sarkıttığında tutmaya çalıştığını ifade ettiğini anımsatan Özdemir, “Böyle bir sarkma durumunda kişi kendisini dengede tutamaz ve Şule Çet davası ertelendi hemen düşer. Çağatay’ın onu tutma zamanı olmayabilir” ifadesini kullandı. Özdemir, Çet’in düştüğü yerde de olağan akışla uyumlu olmayan şeyler olduğunu belirterek “Şule önce kafasının üzerine düşmüş. Sağ ayakkabısı, düşme olayından önce aşağıya atılmış olabilir. Sol ayakkabısı ise daha sonra aşağıya atılmış” tespitine yer verdi. Çet’in 4.5 metre ileriye düşmesinin bir giysisinden kaynaklanmış olabileceği iddiasını kabul etmeyen Özdemir, “Şule’nin üzerinde paraşüt etkisi oluşturacak bir kıyafeti yoktu” dedi. Sanıktan tepki çeken sözler Söz alan sanık Çağatay Aksu, Çet’in vajinasında bir erkeğe ait olduğu iddia edilen DNA kalıntısı için ise “Bu bana ait değil. Bu kalıntılar daha önceden kalmış olabilir” dedi. İzleyiciler bu ifadeye tepki gösterirken, baba İsmail Çet, “Bunun hesabını vereceksiniz” dedi. Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 20 Kasım’a erteledi. l ANKARA / Cumhuriyet Gören gözler için farkındalık YPG’den kendi bölgelerini savunmaktan daha fazlasını yapması istenmişti. Suriye’nin kuzeyi boyunca ABD destekli her operasyona katılan örgüt, kimi Arap ya da Süryani grupları da kendisine katarak SDG olmuştu. Böylece görüntüde “PKK Çatışmanın ortasında olmaktan” çıkmıştı. ABD de bunu bildiği halde “PKK ile değil SDG bu okuduklarınız hiç ile ittifak yapıyoruz” iddiasına sığındı. hoşunuza gitmeyecek Gelelim sorumuza... Amerikan Özel Kuvvetler “Bu teröristlerle bize arabuluculuk yapmaya çalışan bazı liderler var. Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, YPG’ye “Markanızı değiştirmeniz gerekiyor” dediklerini, SDG adının böyle çıktığını söylemişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde bir 2015 yılına uzanan bu hikâye devlet olarak teröristlerle aynı masaya oturmak yoktur.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün “yanlıştır” demiyorum. Ama çok eksik. Çünkü SDG’nin kuruluş kararının nerede ve ne zaman alındığını pek de AKP grup toplantısında söyleyince kafamı kaldırdım. Acaba yanlış açıklamıyor. Uzatmadan yanıt vereyim, SDG’nin mı hatırlıyordum? Çok değil, 4 kuruluş kararı, Türkiye’de hem yıl öncesine kadar, hepimiz PKK de bizzat devlet görevlilerinin de ile yürütülen “çözüm süreci”ni olduğu toplantılarda alındı. konuşuyorduk. İmralı’dan Kandil’e, Oslo’dan Brüksel’e uzanan; bakanların, istihbarat ve güvenlik bürokrasisinin ve tabii HDP SDG İmralı’da devletin önünde kuruldu milletvekillerinin içinde olduğu bir dizi Öcalan’ın hem HDP’ye hem Kandil’e görüşmeydi. hem de Suriye’deki PYD’ye talimat Erdoğan, süreç nedeniyle çok vermesine izin verilen görüşmelerde eleştirildi. “PKK ile görüşüyor” diye SDG’nin kuruluş fikrinin ve nihayetinde suçlanınca, “Hükümet olarak biz talimatının bizzat Öcalan’dan çıktığı yapmadık, ama devlet olarak görülüyor. Hem de istihbarat ve bu görüşmeleri yaptığımızı ben güvenlik bürokrasisinin önünde. parlamentoda dile getirdim” diye Notlarda talimatları alan HDP’li yanıt vermişti. Yetmedi, “MİT vekillerin “yerlerine” ulaştığı da açıkça Müsteşarımızı İmralı’ya gönderen görülüyor. benim, Oslo’ya gönderen Tarih 23 Şubat 2013, Öcalan talimat benim” diyerek sorumluluğu da veriyor: “Suriye’de Kürtler iki tarafla üstlendi. Yani, Erdoğan’a göre da görüşsünler, kim haklarını verirse kendisinin emriyle, PKK ile hükümet onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik değil ama devlet görüşüyordu. Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, SDG nerede, nasıl kuruldu? Türk, Türkmen hepsi...” 3 Nisan 2013, Öcalan anlatıyor: “Haseke içinde bir öz savunma oluşmalı. Sadece Kürtlerin değil, Erdoğan sebep oldu, açıp baktım. oradaki Araplar ve Süryaniler dahil Abdullah Öcalan ile İmralı’da yapılan herkesin savunması yapılmalı, Sonra görüşmeler tutanağa dökülmüştü. Afrin’e doğru ilerleme olabilir. Zaten Hem Türkiye’de hem Avrupa’da önümüzdeki günlerde Suriye’deki yayınevleri tarafından basılmıştı. duruma dair heyetle konuşacağız, Okurken kafamda bir soru vardı: Türk bazı kararlar alacağız herhalde. Yeni ordusunun bütün dünyayı karşısına oluşacak Suriye’de bizimkiler başat rol alarak savaştığı örgüt nerede, nasıl oynayacaklar. Orada özerk bölgeler kuruldu? olur. Kürtler, Aleviler, hatta Araplar Malum, bugün Türkiye’nin için de özerk bölgeler olacak gibi. operasyon yaptığı örgütün “son adı” İsviçre’deki gibi özerk bölgeler.” Suriye Demokratik Güçleri (SDG) 21 Temmuz 2013, Öcalan bir küçük idi. Resmi tarihe göre Ekim 2015’te farkla ismini bile veriyor: “Suriye kurulmuştu. Merkezinde 2003 yılında Demokratik Birliği adı altında (Kürt PKK’nin Suriye uzantısı olarak ortaya Yüksek Konseyi’nden ayrı olarak) çıkan ve Öcalan’ı lider olarak kabul Araplar ve diğerlerinin de içinde eden PYD (Demokratik Birlik Partisi) ile olduğu birlik kurarlar. Rakka ve 2011 yılında kurulan askeri ayağı yani Halep’in kuzeyinden başlayarak kuzeye YPG (Halk Savunma Birlikleri) vardı. doğru bir birliği oluştururlar.” SDG denilen oluşum aslında bir 17 Ağustos 2013, Öcalan “heyet” matruşkaydı. Zira 5 üyesinden en dediği devlet yetkilileriyle de “Suriye az 4’ü PYDYPG’liydi. SDG, PKK’ye Demokrasi Birliği”nin özerklik projesini görünmezlik kazandıran bir çarşaftı. konuştuğunu anlatıyor: “Biz de Suriye Suriye savaşında “ana tehlike”, Esad için ortak proje açısından heyetle yönetiminden IŞİD’e kayınca PYD çalışıyoruz. Kapı da insani yardım için açık olacak. Olmazsa teslim olmak yok, sayı elli bine çıkar (militan sayısını kastediyorBT), her köyün savunmasını yapar, savaşırlar. El Kaide falan vahşidir, çoluk çocuk, kadın dinlemez. Üçüncü yolun temsilcisi olarak Suriye Demokratik Birliği’ni oluştururlar, ÖSO’yla da görüşürler, Cenevre Konferansı’na da giderler. Biz de heyetle görüşürüz. Demokratik Suriye çözümüne böyle gidilir.” Aynı görüşmede Öcalan, “yetkili” dediği bürokratın önünde, özerklik konusunda PYD’nin bile tereddütlerini ortadan kaldıracak bir konuşma yapıyor: “Temel stratejik ittifak Türkiye iledir. Bunu Türkiye’ye öneriyoruz. Sayın yetkili de bilsin, artık onlar karar verirler. Barzani’ninkinden daha ilkeli bir ilişki olabilir. Zaten 900 kilometrelik sınır var; ekonomik, sosyal ilişkiler çok iyi gelişir. 900 kilometrelik sınır dostluk sınırı olur. Salih Müslim’e selam söyleyin, o da toyluk yapmasın. Bayrağı indirdik, özerklik niyetimiz yok falan demesine ne gerek var? Ya bayrağı asmayacaksın ya da böyle yapmayacaksın! Özerkliği niye istemesin? İsteyecek tabii.” 15 Eylül 2013’te Selahattin Demirtaş, Öcalan’a “Kürt ismini kullanmasınlar mı diyorsunuz” diye sorunca Öcalan, net olarak anlatıyor: “Evet, Suriye birliğini savunsunlar, sadece Kürtler adına hareket etmesinler.” 9 Kasım 2013’te Öcalan, PYD’den gelen mektubu okuyor ve yanıt veriyor: “Bundan sonra Kürt Yüksek Konseyi ya Suriye Demokratik Konseyi ya da Demokratik Devrim Konseyi olabilir. Sayı otuz ya da kırka (3040 bin kişilik militanları kastediyorBT) çıkabilir. Sadece Kürtler olmamalı. Süryaniler, Araplar, Ermeniler, Türkmenler vb. alsınlar.” 15 Ağustos 2014’te Suriye’de yapılması gerekenleri anlatan Öcalan’a, HDP’li Sırrı Süreyya Önder “Suriye konusunda nihai kararı siz mi vereceksiniz” diye sorunca, Öcalan, Suriye’de Kürt siyaseti politikalarını belirleyenleri tanımlıyor: “Evet, doğrudur. Nihai kararı burada devletle biz vereceğiz.” Uzatmayayım... Tutanaklar, Türk ordusunun bugün savaştığı SDG’nin, ABD’nin “Biz tavsiye ettik” dediği tarihten çok önce İmralı’daki müzakerelerden çıktığını net olarak gösteriyor. Kürt kökenli örgütün Arap, Türkmen ve Süryanileri çeşni yaptığı, Kuzey Suriye’yi kaplayacak özerk yapılanma fikri, adıyla Öcalan tarafından tanımlanıyor. Devletin hapishanesinde, devletin görevlilerinin önünde, devletin izin vermesi sayesinde... Laboratuvardan çıkan Frankenstein’ın kendisini yaratanlarla kavgası gibi... Dün Suriye’nin kaderini birlikte planladıklarımızla bugün verdiğimiz kavgayı neden kimseye anlatamadığımızı anladınız mı? Mersin Büyükşehir Belediyesi, görme engelliler için farkındalık oluşturmak amacıyla 15 Ekim Beyaz Baston Dünya Görme Engelliler Günü kapsamında bir empati etkinliği düzenledi. Marina AVM’de düzenlenen etkinlikte yurttaşlar gözlerine bant takıp ellerine beyaz baston alarak hissedilebilir yüzeyde yürümeyi denedi. Farkındalık etkinliğine katılan ve gözleri kapalı bir şekilde yürümeye çalışan katılımcılardan İlkay Diken, “Gerçekten görme engelli yurttaşların ne kadar zor şartlarda hareket ettiklerini deneyimledim” dedi. l İç Politika Sıra İZMİT beklerken 1yamşaimlimalteutDuojnkiletdotrua öldürdü İZMİT’te, Kerem T. (44), boşandığı eşi Ayşe Acar’ı aboneliğini iptal etmek için geldiği doğalgaz dağıtım şirketinde, sıra beklediği sırada başından tabancayla vurarak öldürdü. l DHA İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir hasta kendisine yeşil reçeteli ilaç yazmadığı gerekçesiyle tartıştığı asistan hekimin boğazını jiletle kesti. Kanlar içerisinde yere yığılan doktor Kadir Songül, tedavi altı na alındı. Jilet genç dok torun şah damarına yakın bölgeye geldi. Ameliya ta alınan doktorun haya ti tehlikeyi atlattığı belir tildi. Saldırgan kaçtı. De mokratik Sağlık Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğru yol da asistan doktorun durumunun iyi olduğunu dığı için boğazından jiletlen belirterek “Şiddet maalesef di. Eğer jilet 1 milim daha Ataşehir son zamanlarda arttı. Dok gitseydi, şah damarını kesetor arkadaşımız ilaç yazma cekti” dedi. l İZMİR 8. kattan düşen doktor öldü İstanbul Ataşehir’de 8. kattaki evinin balkonundan düşen beyin cerrahı Dilber Ayçiçek Çeçen yaşamını yitirdi. Ataşehir Bulvarı’nda dün sabah saatlerinde iddiaya göre, lüks bir site içerisinde 12 katlı binanın sekizinci katında oturan beyin cerrahı Op. Dr. Dilber Ayçiçek Çeçen evin balkondan henüz bilinmeyen bir nedenle düştü. İhbar üzerine olay yeri ne gelen sağlık ekipleri, Çeçen’i, ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırdı. Hastaneye kaldıran doktor, tüm müdahalelere karşın hayatını kaybetti. Eşinin de doktor olduğu öğrenilen Çeçen’in bir devlet hastanesinde beyin cerrahı olarak görev yaptığı bildirildi. Çeçen’in psikolojik sorunları olduğu ve bir süredir ilaç tedavisi aldığı öne sürüldü. l DHA Dilber Ayçiçek Çeçen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle