14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. TASARIM: İLKNUR FİLİZ 155 Ocak 2019 CUMARTESİ Artık ustalık dönemindeYapay zekâ hastalık teşhisinden, insan beynini taklit etmeye kadar her alanda 2018 yılı yapay zekânın yılı oldu desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Bu teknoloji, geride bıraktığımız yılda yeni görevler üstlendi. Algoritmaları sayesinde hastalık teşhisinden ayın yüzeyinde krater saymaya kadar birçok alanı değiştirmeye, dönüştürmeye başladı. Yapay zekâlı göz doktoru ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), geride kalan nisan ayında, sağlık sorunlarını uzman gözetimi olmadan teşhis eden ilk yapay zekâ uygulamasının pazarlanmasına izin verdi. Göz görüntülerini diyabetle ilişkili görme kaybı belirtileri açısından inceleyen program, göz doktorlarının kıt ve az olduğu bölgelerdeki insanlar için bir nimet olabilir. Yapay zekâ programları, yaşa bağlı görme kaybından kalp problemlerine kadar her şeyi tanımayı öğreniyor. Ay haritalama Bir yapay zekâ algoritması, kraterlerin neye benzediğini öğrenmek için Ay’ın yüzeyinin üçte birini taradı. Söz konusu bilgisayar algoritması, daha önce sayılmamış olan yaklaşık 6.000 Ay krateri buldu. Kayalık gezegenlere ve buzlu aylara odaklanırsa, bu program Güneş sisteminin tarihine yeni bir bakış açısı getirebilir. Yerin kulağı Depremleri önceden kestirmek imkânsız. Ancak artçı şoklarının nereye varacağını öngören bir yapay zekâ algoritması, yüksek riskli bölgelerdeki insanların bu sismik sarsıntılara daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olabilir. 130.000’den fazla deprem ve artçı şokların özel Korkmayın! Kızıl saçlıların soyu tükenmeyecek Kızıl saçlıların eninde sonunda tükenip yok olacakları yönünde haberler zaman zaman ortaya çıkar. Peki bu ne kadar doğru? Bilim insanları çekinik genlerin zamanla daha az bulunur duruma gelebileceklerine, ama bunun tümden yok olma anlamına gelmediğine dikkat çekiyorlar. Bu tür genlerin yok olmalarının ancak o geni taşıyan herkesin ölmesi, ya da üreyememesi durumunda söz konusu olabileceği belirtiliyor. Öyle ki, kızıl saçlılar gelecekte de dünya nüfusunun çok küçük bölümünü oluşturabilirler, ama küresel çapta bir felaket yaşanmadığı sürece, kızıl saçlılar varlıklarını sürdürecek. Kızıl saç “kızıl gen” olarak da bilinen, MC1R genindeki bir değişinim sonucunda ortaya çıkıyor. Kızıl saç aynı zamanda çekinik bir özellik de olduğundan, kızıl saçlı bir bebeğin dünyaya gelebilmesi için MC1R geninin değişime uğramış biçiminin hem anneden hem de babadan çocuğa geçmesi gerekiyor. Kızıl saçın çekinik özellik olması, bu özelliğin ortaya çıkmasında kuşak atlamalarının olabileceği anlamına da geliyor. Hem annenin hem de babanın saç renkleri ne olursa olsunkızıl saç genini taşımaları durumunda, bu özellik birkaç kuşak atlayıp torunlarda ya da torunların çocuklarında yeniden ortaya çıkabiliyor. Tıpta gizli saklı olmaz Yeni bir yapay zekâ, rakip ilaç şirketlerinin formüllerini ifşa etmeden bilgileri birbirleriyle paylaşmalarını sağlayabilir. Yeni bir şifreleme sistemi kullanan bu güvenli kurulum, ilaç şirketlerinin büyük eğitimtest verisi kitaplıkları havuzu oluşturmasını sağlar. Programcılar sistemi, yeni tıbbi tedaviler geliştirmek için hangi ilaçların insan vücudunda hangi proteinlerle etkileşime gireceğini öngören bir yapay zekâ eğitimi vermek için kullandılar. Yapay zekâ, hasta tedavi planlarını hazırlamak ve hastalığın sonucunu öngörmek için hastanelerin gizli sağlık kayıtlarını analiz etmek için de bu sistemi kullanabilir. liklerini inceleyen bir program, artçı şok konumlarını geleneksel tekniklerden çok daha doğru tahmin etmeyi öğrendi. Yabani paparazzi Hayvanların doğal ortamlarında çekmek zordur. Ancak yapay zekâ bunu mümkün kılıyor. Özellikle de yabandaki hayvanların fotoğraflarını çeken otomatik kamera tuzakları, araştırmacıların ve korumacıların hayvan davranışlarını izlemelerine yardımcı oluyor. Haziran ayında Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri’nde açıklanan bir algoritma, fotokapanın çektiği resimlerdeki hayvanların sayısını, türlerini ve faaliyetlerini de etiketliyor. Beynin işlevini taklit eden yapay zekâ Yapay zekâ beynimizi taklit ediyor. Yanlış duymadınız. Beynin belirli bölgelerindeki aktiviteleri taklit etmek için tasarlanan bir yapay zekâ, bilim insanlarının zihinlerimi zin nasıl çalıştığını daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor. Şebeke hücreleri adı verilen özel beyin hücrelerinin sanal versiyonlarıyla programlanan bir yapay zekâ, sanal labirentte, haritalama hücreleri olmayan bir yapay zekâya oranla daha iyi bir şekilde kısayollar buldu. Ne dedin? İnsanlar, diğer sesleri kulak arkası edip tek bir kişinin ne söylediğine odaklanmak konusunda iyidir. Bilgisayarlar için bu o kadar da kolay sayılmaz. Ancak şimdi, yapay zekâ, konuşmacıların gürültülü videolarda söylediklerini ortaya çıkarmak için dudak hareketleri gibi hem görsel hem de görsel ipuçlarını analiz ediyor. Bu kadar keskin “kulaklı” bir yapay zekâ, yüksek sesli bir ortamda verilen sesli komutları daha iyi anlayan sanal asistanları mümkün kılabilir. Derleyen: Batuhan Sarıcan KAYNAK: https://www.sciencenews.org/article/artificialintelligencemachinelearning2018yir?utmsource=email&utmmedium=email&utm campaign=latestnewsletterv2 Gördüğün her şeye inanma Akıllı yapay zekâ her zaman iyiye işaret değildir. Zira bir bilgisayar programı bir videoyu manipüle edebilir: Bir videodaki yüz ifadelerini başka bir videodaki yüz ifadesine yansıtılabilir. Bu açıklamayı pratiğe dökmek ve yapay zekânın yapabileceklerini göstermek için bir video hazırlandı. Bu videoda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in video kareleri, eski ABD’nin Başkanı Barack Obama’nınkilerle eşleşecek şekilde değiştirildi. Bu sadece bir denemeydi. Ancak yapay zekâ, yanlış ellerde olursa bilgiyi manipüle edip yayabilir. 2019 yılında hangi teknolojiler öne çıkacak? A merikan danışmanlık firması Lux Research 2019 yılında dünyayı değiştirebilecek on dokuz dijital teknolojiyi açıkladı. Listenin en başında yapay zekâ ve makine öğrenimi var. Bunu giyilebilir teknolojiler izliyor. Bu sektöre son beş yılda iki milyar dolar aktarılmış. Üçüncü sırada üçboyutlu yazıcılar yer alıyor. Son dört yılda bu alanda alınan patentler yüzde altmış arttı. Son beş yıl içinde kalıtım araştırmalarının yedi kat arttığına dikkat çeken şirket, listede dördüncü sırayı genetik mühendisliğine vermiş. Bu teknolojiyi özellikle de son yıllarda oyun pazarında daha sık görülmeye başlanan artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik takip ediyor. Bu yıl listede yer almayan on dokuz teknoloji arasında yeni olarak işaretlenen ve önümüzdeki yıl takip edilmesi önerilen bazı teknolojiler ise şunlar: Hızlı akü şarj teknolojisi, grafen ve 2D malzemeler, dronlar, belirli sorunları hedef alan ve her hastaya uygun ilaç gelişimi ne dayanan hassas tıp, güneş panellerini daha verimli hale getirilmesini sağlayacak perovskit teknolojili güneş panelleri ve doğal dil işleme teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde Siri, Alexa ve diğer sanal asistanlar kullanıcılarla etkileşim kurarak daha kolay kullanılabilecekler. Bu yeni teknoloji alanlarının on dokuzunda da fa aliyet gösteren iki firmanın IBM ve Samsung olduğu söyleniyor. Google, Siemens, Qualcomm ve Intel gibi firmalar ise Lux Research tarafından doğru inovasyonlara odaklanma konusunda güçlü bir vizyona sahip firmalar olarak tanımlanmış. Annual List: 19 Transformative Technologies for 2019, Lux Research, 10.12.2018. bilimin merceğinden Beyin gücü, beyin göçü Belli bölgelerde kanser vakalarının artması üzerine bakanlık önayak oluyor; kendi üniversitesi işe dahil oluyor ve tarım ilaçları ile ilgili araştırma yapılıyor. Ancak sonuçlar bir türlü kamuoyuna açıklanmayınca projede bir süre yer alan akademisyen insanların zehirlenmesine yol açan yanlışları kamuoyu ile paylaşıyor. Vay sen misin halkın zehirlendiğini halka anlatan. Önce soruşturma ardından 5 yıl hapis. Soruyoruz: Bu ve benzer olayların yaşandığı bir ülkede bilim ve teknoloji nasıl şahlanır? Nasıl o ülkenin kalkınmasında öncü rol oynayabilir? Oynayamıyor zaten. Bilim ve teknolojiyi üretmenin en önemli 2 koşulu var: 1Nitelikli, eğitimli beyinler 2Onların üretmelerine destek olacak uygun ekosistemin yaratılması. Dün Cumhuriyet’in birinci sayfasında haberdi: Varlıklı ve yetenekli Türkler kitleler halinde ülkeyi terk ediyor. Üstelik bunu ABD’nin saygın gazetelerinden NewYork Times’ haberleştirmişti. İlginç tesadüf bu haftaki Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin kapağına taşıdığı dosya konusu da aynı konuda. “Tersine beyin göçü bu koşullarda mümkün mü” sorusunu ortaya attık ve yanıtını aradık. Prof. Dr. Metin Balcı’nın yazısı son derece önemli bilgiler içeriyor. Okumanızı öneririz. Türkiye’den bu göçün ülkeye maliyeti 230 milyon dolar. Peki ya gelecek nesillere maliyeti ne olacak? Londra’daki Regent Üniversitesi Uluslaraşırı Çalışmalar Müdürü İbrahim Sirkeci’ye göre bu durum Türkiye’yi onlarca yıl öncesine götürebilir. Yurtdışında 50 binin üzerinde öğrenci eğitim görüyor ve bunların neredeyse yarısı geriye dönmüyor. Yine yapılan bir ankete göre en çok bilişim teknolojileri alanında çalışan Türkler yurtdışına gidiyor. Göçün en önemli nedeni eğitim sistemi ve ekonomik faktörler. Bilişim teknolojilerini mühendislik ve doktora yapmak isteyenler izliyor. En tercih edilen ülkeler ise Kanada, ABD, İngiltere. Ve birçok ülke de bu nitelikli beyin göçünü kendisine çekebilmek için ‘başta vatandaşlık’ vaadi olmak üzere büyük kolaylıklar sağlıyor. Bilişim teknolojileri hemen her alanda büyük dönüşümleri gerçekleştiren en önemli faktörlerden biri. Yapay zekâ 2018’in parlayan yıldızı oldu ve algoritmaları sayesinde hastalık teşhisinden aydaki krateri saymaya, deprem öngörülerine, beynin işlevini taklit etmeye kadar birçok alanı değiştirmeye, dönüştürmeye başladı. Bunları okudukça neden ülkeler arasında bu nitelikli beyinleri çekmek için büyük bir küresel yarışın yaşandığını daha iyi anlıyorsunuz. ÖZLEM YÜZAK Liseler arası bir bilim yarışması Bayer Liseler Arası Bilim Yarışması, 5. kez lise öğrencilerini çağırıyor. Bu yılki yarışmanın teması “Yaşama Değer Kat” olacak. İlk dört yılda toplam üç binin üzerinde öğrencinin 2.532 projeyle katıldığı yarışmaya bu yıl da ilginin fazla olması bekleniyor. Yarışmaya katılmak isteyen lise ve dengi okul öğrencilerinin 7 Ocak 2019 tarihinden itibaren www.bayer.com.tr adresinde bulunan başvuru formunu doldurması gerekiyor. Son başvuru tarihi ise 17 Mart 2019. Zifiri karanlık bir gecede çalıların arasından bir hışırtı duysanız ne düşünürdünüz? Sizi avlamaya gelen bir avcı mı yoksa sadece basit bir rüzgâr mı hışırtıya sebep olan? Bu sorunun cevabı aslında bizi hayatta tutan özelliklerimizden birini de açıklıyor. Eğer beyinlerimizi Tanrı tasarladıysa biraz üstünkörü bir iş çıkartmış gibi görünüyor. Yoksa her gün en az 8 saat boyunca uyumak zorunda olan ve zaman zaman kendimizin bile inanamayacağı hatalar yapan ve en ufak bir arızada kalıcı hasar görebilen bir sistemin başka bir açıklaması olmazdı. Ama en azından bir şeyi mükemmel bir şekilde halletmiş: beyinlerimizi Tanrı’ya inanmak üzere tasarlamış! Şimdiye kadar hemen herkes kendin Neden Tanrı’ya inanma ihtiyacı duyarız? ce bir inanç sistemi oluşturmuştur. Hatta aydınlanmacı ve materyalist dönemlerden geçmiş günümüz insanı için ateizm hâlâ entelektüel açıdan gelişmiş beyinlerin tekelinde. En “sıkı” ateistlerin bile zaman zaman doğaüstü fikirlere teslim olduğu görülüyor. Dini inançlar da bu doğrultuda içgüdüsel bir yapıya sahip gibi görünüyor. Beyinde Tanrı için boşluk Bilişsel konulara kafa yoran bilim insanları, insanların doğarken beyinlerinde “Tanrı’nın oturacağı bir boşluk” olduğunu iddia ederler. Sonuç olarak da çocuk büyürken dini söylemler akla yatkın gelir ve çocuğu etkiler. Çocuk, içinde doğduğu toplumun dini değerleriyle büyür ve beyninde Tanrı için ayrılmış boşluk her geçen gün detaylarla dolmaya başlar. Sonra çocuğa görünmez bir varlığın onu izlediği ve yaşamlarına müdahale ederek ahlaki yargılamalarda bulunacağı söylendiğinde çocuk bu fikri hiç düşünmeden kabul eder. Aynı fikirler her şeyin bir nedeni olduğunu ve görünmez varlığın bunları yönettiğini söylediğinde çocuğun dünya algısı buna göre şekillenir. Bunu sakın beyin yıkamayla karıştırmayın. “Bilişsel yan ürün teorisi” dini inançların farklı sebeplerle gelişmiş olan bilişsel özelliklerin bir yan etkisi olduğunu söyler. Şöyle ki, çevremizde tanık olduğumuz açıklanamayan gizemli olayların birileri tarafından gerçekleştirildiğine inanmaya meyilliyiz. Söz gelimi yazının başında belirtilen çalıların arasından gelen hışırtı bir rüzgâr olabileceği gibi sizi sokmak isteyen bir yılan da ola bilir. Rüzgârdan kaçmanın bize hayati bir zararı yoktur ama yılandan kaçmazsak yem oluruz. Dolayısıyla nedenini bilmediğimiz bir hışırtı duyduğumuz zaman dikkat kesilir ve kaçmaya eğilimli hale geliriz. Atalarımız da böyle yaptı ve hışırtı duyduğunda bunu birinin oluşturduğuna “inanan” atalarımız kaçarak genlerini gelecek nesillere aktardılar, hışırtıya rüzgârın neden olduğuna inanıp kaçmayanlar ise yem oldular ve genlerini gelecek nesillere aktaramadılar. Akıl kuramı evrildi Ayrıca “akıl kuramı” evrildi; böylece diğerlerinin akıllarından neler geçtiğini ve niyetlerini anlama becerimiz gelişti. Bu beceri gruplar halinde yaşamayı kolaylaştırdı. Ancak beraberinde görünmez varlıkların bizim zihinlerimizden geçenleri okuyabildiği fikrini de getirdi. Din de atalarımızda yaygın olduğu düşünülen varoluşsal güvensizlik sorunlarına, belirsizliğe, kontrolün ellerinden kayıp gitmesine ve bir gün öleceği bilgisine cevap olarak doğdu. Sonuçta birinin sizi izlediğini ve ölümün bir son olmadığına inanırsanız bu sizi rahatlatır. Ölüm bir son değil Tüm bunlar dini fikirlerin nasıl bu kadar hızlı yayıldığını ve ortaya çıkmasından itibaren nasıl geniş kitlelerce hızla kabul gördüğünü açıklar niteliktedir. Hatta dini, medeniyetin temeli olarak gören görüşler de mevcuttur, yoksa farklı karakterlerdeki yabancıları bir arada tutmak pek mümkün olmazdı, din burada kuvvetli bir tutkal vazifesi görüyor. Ancak şu günlerde aynı dini görüşler çöküş eğiliminde. Çünkü çatışmalar, kadın düşmanlığı, insanlar hakkında önyargılar ve terör aynı dinin çatısı altında kendine yer bulabiliyor. Gelgelelim ateizmin yükselişi, derinlere gömülü olan dini eğilimlerimizden vazgeçebileceğimizi ve biraz zihinsel gayretle bu eğilimleri geride bırakabileceğimizi gösteriyor. Kaynaklar: 1) https://www.newscientist.com/article/mg23631561000effortlessthinkingthegodshapedholeinyourbrain/ 2) Henig, Robin Marantz (Mar 4, 2007). “Darwin’s God (page 3)”. The Times Magazine. NYTimes. com. Retrieved Dec 21, 2010. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle