15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 4 OCAK 2019 CUMA EDİTÖR: HAZAL OCAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ çevre Kaç can daha gitmeli? Ankara’dan gelen son cinayet haberi, bir kez daha anımsattı bizlere: Bireysel silahlanma ve ateşli silahlara bu kadar sorumsuzca erişim olanağına sahip bir toplumda, daha çok masum canı bu şekilde yitireceğiz. Ankara’da genç bir öğretim görevlisi, bir öğrencinin (babasının silahını kullanarak gerçekleştirdiği) saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Olayların ayrıntılarını ve meydana geldiği koşulları tartışmanın hiçbir anlamı yok. Kim haklı kim haksız tartışması yapmak bile, her bir olayda ölenin anısına ve tabii en kutsal hakkı olan yaşam hakkına bir hakaret sayılır bence. Gerçek şu ki, insanların ateşli silahlara erişimi bu kadar kolay olmasa, bu cinayet de başkaları da bu kadar kolay işlenemeyecekti. Çağdaş bir toplumda “bireysel silah kullanma hakkı” diye bir şeyi kabullenemiyorum. Neden?.. Güvenlikle görevli resmi sıfatlı kişiler, yani asker ve polis, bir de ille de korunması gerekli kişi ya da kurumları, malları, binaları korumakla görevli özel sıfatlı kişiler haricinde, normal bir insan neden silah taşır? Neden taşıma hakkına sahiptir? Mesela neden milletvekili, hâkim, savcı, avukat, gazeteci, tüccar, iş insanı, kuyumcu, ya da başka bir meslek mensubu, emekli askerpolis, hatta sıradan bir kişiye silah taşıma ayrıcalığı (insan öldürebilme ehliyeti) tanınır bu ülkede? Sorduğunuzda, gerekçesi şudur: “Tehdit altında olduğu sabit, ya da kendisinin böyle bir inancı varsa veriliyor.” Şunu da sorarım o zaman: “Neden, tehdit altındaki vatandaşını devlet kendisi korumuyor? “Efendim, devlet yetişemiyor...” Yani? Bu nedenle, insanlara kendi güvenliğini sağlama hakkıyetkisi sağlıyor, öyle mi? O zaman da şunu sorarım: “Peki, neden herkesin öyle bir hakkı yok? ABD’de olduğu gibi, devlet sağlayamıyorsa herkesin eşit erişim hakkı olsun o zaman. Neden sadece bazı mesleklere ya da gücüadamıtorpiliparası (çünkü bayağı pahalı bir iş bu) tanınmış ayrıcalıktır? Böyle saçmalık olur mu?” Herkesin böyle bir hakkı olursa da “Vahşi Batı”ya yani ABD’nin şu anki durumuna döneriz. Ben dönmek istemiyorum. Bir köşede biri, kolayca elde ettiği bir silahla beynimi dağıtabilsin istemiyorum. Ya da her gün rastladığımız yüzlerce olayda yaşadığımız gibi kafası kızan, her türlü tartışmada tetiğe basarak “haklı” çıksın istemiyorum. Bunun “su katılmamış bir barbarlık” olduğuna inanıyorum. Böyle bir toplumda yaşamaya da kendimi ve sevdiklerimi layık görmüyorum. Bilir misiniz? Yaklaşık 20 yıl yaşadığım Britanya’da polisler bile silah taşıyamaz. Sadece silahla müdahale gerektirecek alanlarda görevli polislerin bu hakkı vardır. Ve hatta yapılan araştırma ve anketlerde polislere sorulduğunda  çoğunlukla “Silah taşımak istemiyoruz” derler. Bizde ise, bir “sınırsız silah taşımabulundurma özgürlüğü” söz konusu. Av silahı adı altında, neredeyse kayıtsızkuyutsuz silah edinebilme özgürlüğü var. Bu sözde “özgürlüğün”, bazı siyasal oluşumlar tarafından (üstelik devletin himayesinde) yasadışı ordular kurulması maksadıyla kullanıldığını geçmişte de gördük, görüyoruz. Toplumun çılgınca silahlandığı herkesin malumu. Çoluk çocuk da, ortalama yurttaşın bu konudaki bilinçsizliği nedeniyle bu silahlara kolayca erişebilmekte ve neredeyse sokaktaki top oyunu, misket oyunu tartışmasında bile babasının silahını alıp cinayet işliyor. Düğün ve asker uğurlama törenlerindeki magandaları hatırlatmaya bile gerek yok. Bu çılgınlığa bir an önce son vermezsek, kimse kusura bakmasın ama tarihe “Kendi kendini salakça yok eden bir kavim” olarak geçeceğiz. “Yeter” demenin zamanıdır!..  Santrala karşı direniş başladı Manisa’nın Salihli İlçesi’nin Hacıbektaşlı Mahallesi’nde kurulmak istenen Jeotermal Elektrik Santralı’na (JES) karşı köylüler direnişe geçti. Edinilen bilgiye göre, bir şirket 178 No’lu Jeotermal Kaynak ve Doğal Mineralli Su İşletme Ruhsat Sahası’nda belirlenen 75 bin 874 metrekare büyüklüğündeki proje alanında Jeotermal Elektrik Santralı kurmak istiyor. Hacıbektaşlı Mahallesi sakinleri ise Jeotermal Elektrik Santralı’nın tarım alanlarına, köy halkına ve çocuklarına zarar vereceği gerekçesi ile karşı çıkıyor. Hacıbektaşlı Mahallesi Muhtarı Mustafa Ali Ergün, köylerinde santral istemediklerini söyledi. Sahilime dokunmaBakırköy Belediye Başkanı Kerimoğlu: Ataköy’de yargı kararı boşa düşürülmeye çalışılıyor Bakırköy Belediyesi Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu, Ataköy sahilinde yoğun yapılaşmaya neden Projenin bir kısmı dolgu alanı üzerine planlanıyor olacak Ataköy Marina Alış Bakanlığa önceki gün sunulan ÇED dosyasına göre proje veriş ve Yaşam Merkezi kapsamında alan içerisinde 431 ticari bölüm, 22 odalı projesine karşı yıllardır bir butik otel, meydanlar, sokaklar, yarı açık alanlar ve mücadele ettiklerini be parklar yer alacak. Toplam 715 milyon 945 bin TL’ye mal lirterek projeye ruhsat olacak projenin bir kısmı da dolgu alanı üzerinde vermediklerine dikkat yer alacak. Projenin inşaat alanı ise 429 bin 576 çekti. Daha önce de bu metrekare olarak belirlendi. Zemin üstü en raya aynı projenin ya çok 3 katlı olmak üzere 27 adet blok yapılması pılmak istendiğini söy planlanıyor. leyen Kerimoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’nün söz ko yıldır çalışmaların olduğuna dikkat nin çevreye uyumlu olacağını, sahille ni 2018 yılı içerisinde reddetti. Şirket nusu projeye verdiği ruhsatların iptali çekerek “Bakırköy Belediyesi’nden Bakırköy’ü buluşturacağını, bölge ve konuyu bir üst mahkemeye taşıdı. Şu istemiyle açtıkları davayı kazandıkla 4 yıl önce Ataköy sahilinde yapılaş ülke ekonomisine katkı sağlayacağı anda dava bilirkişi ve keşif için bekli rını anlattı. Bakanlığın proje hakkında ma yoğunluğuna neden olacak Marina nı savundular. Bir referandum yaptık. yor” dedi. olumlu bir karar vermesi durumunda tekrar yargı sürecini başlatacakla AVM projesine ruhsat istendi. Biz de 4 gerekçeden dolayı bu projeye ruh ‘Halka soralım’ dedik. 2016’da yapılan referandumda az farkla projeye ‘evet, ‘Yeniden dava açarız’ rını vurgulayan Kerimoğlu, “Mahke sat vermedik. 4 gerekçemiz şuydu: yapılsın’ oyu çıktı. Tabii referandu Ruhsatlar iptal edilene kadar geçen me kararını boşa düşürmeye çalışı İlk olarak proje yapı yoğunluğuna ma katılanların bir kısmı da çalışan 1 yıllık sürede sahilde proje için bir yorlar” dedi. neden olacaktı. Halkı sahilden lar ve esnaftı. Bakırköy Belediye Baş takım çalışmalar yürütüldüğünü be Tartışma yaratan Ataköy sa uzaklaştıracaktı. Projeyle kı kanı olarak referandumda çıkan kara lirten Kerimoğlu ruhsatların iptali hilindeki kulelerin yakınına yı kenar çizgisi ihlal ediliyordu ra rağmen yine de ruhsat vermedim. nin ardından çalışmaların durduğu Ataköy Marina Alışveriş ve Ya ve projenin yapılmak istendiği Bunun üzerine adı geçen firma bizden nu söyledi. Kerimoğlu projeyi farklı şam Merkezi projesi için atılan alan 1. deprem kuşağında yer ruhsat alamayınca bakanlıktan 2016 yöntemlerle hayata geçirmek istedik ilk adımı dünkü gazetemi alıyor. Gerekçelerimiz bugün de yılında 2 adet ruhsat aldı” dedi. lerini ifade ederek sözlerini şöyle ta zin manşetinden duyurmuştuk. Haberimizin ardından Bakır değişmedi” dedi. Ruhsat bakanlıktan Ruhsatlar iptal oldu Kerimoğlu bakanlıktan aldıkları mamladı: “Bakanlık, şirket ve Bakırköy Bele diyesi arasında bir hukuk mücadelesi köy Belediye Baş Bu sürecin ardından ruhsatların iptaline yönelik Bölge İda sürüyor. Bakanlığa yeni bir başvuru kanı Dr. Bülent Ke şirketin Çevre ve Şehirci re Mahkemesi’nde davalar açtıklarını yaparak yargı kararlarını boşa düşür rimoğlu projeye lik Bakanlığı İstanbul İl belirterek “Dava 18 Temmuz 2017’de meye çalışıyorlar. Yeni bir plan yap ilişkin süreci gaze Müdürlüğü’ne başvura sonuçlandı. Mahkeme ruhsatların ip ma arzusundalar. Bakanlık projeye temize anlattı. Ke rak ruhsat aldığına dik taline karar verdi. Şirket de iptal ka tekrar onay verirse biz de tekrar da rimoğlu bu projenin hayata geçme Bülent Kerimoğlu kat çeken Kerimoğlu, “Önce kamuoyu baskı rarlarının yürütmesinin durdurulma va açacağız. Baruthane arazisini korusı için dava açtı ancak mahkeme şir duğumuz gibi burayı da koruyacağız. si için yaklaşık 10 sı oluşturdular. Proje ketin yürütmeyi durdurma istemleri Sahillerimize dokunmayın.” Betona boğacaklar Akkuyu’daki beton santralında kapasite artırılıyor. Nükleer santral sahasında 7 yılda 3 milyon metreküp beton dökülecek Akkuyu’da sadece deniz hidroteknik yapılarda kullanılacak beton miktarı, Türkiye’nin en yüksek barajında kullanılan beton miktarına yaklaşıyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nin Deniz Hidroteknik Yapılarının İnşa atı işini alan Cengiz İnşaat, santral sa hası içinde kuracağı beton santralının kapasitesini saatte 90 met reküpten, saatte 160 met reküpe çıkaracak. 7 yıl boyunca çalışacak beton Abidin Yağmur santralı sadece Akkuyu NGS için beton üretecek. 7 yıl sonunda, santral saha sına 3 milyon metreküpten fazla beton dökülmüş olacak. Bu rakam, DSİ tara fından Artvin’de inşa edilen ve tamam landığında 270 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek barajı unvanı nı kazanacak olan Yusufeli Barajı’nda kullanılacak beton miktarına yakın. Cengiz İnşaat, Akkuyu Nükleer Santrali’nin Deniz Hidroteknik Yapı larının İnşaatı projesi kapsamında be ton santralı kurmak için “Çevresel Et ki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” belgesi almış ve saatte 90 metreküp beton üretim izniyle faaliyete başlamıştı. Şirket, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak beton santralının saatte 90 metreküpten, saatte 160 metreküpe çıkarılması için ÇED sürecini başlattı. Milyonlarca metreküp Şirket tarafından sunulan ÇED başvuru dosyasında, “Akkuyu NGS Deniz Hidroteknik Yapılarının İnşaatı kapsamında mobilizasyon ve iş kalemleri için gerekli olacak beton malzemesinin temini için ihtiyaç duyulan malzemenin karşılanması amacıyla söz konusu beton santralı kurulup işletilecektir” denildi. Dosyadan edinilen bilgiye göre beton santralında saatte 160 metreküp, günde 1280 metreküp, ayda 35 bin 840 metreküp, yılda 430 bin 80 metreküp beton üretilecek. Santral 7 yıl boyunca aynı kapa siteyle çalıştığında 3 milyon 10 bin 560 metreküp beton üretmiş olacak ve bu betonun tamamı Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin Deniz Hidroteknik Yapıları’nda kullanılacak. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nce Artvin’de inşa edilen ve tamamlandığında 270 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek barajı unvanını kazanacak olan Yusufeli Barajı’nda 4 milyon metreküp beton kullanılacak. Akkuyu Nükleer Santrali’nde sadece deniz hidrolik yapıları için kullanılacak betonla, bu devasa barajda kullanılan betona yaklaşılmış olacak. Rus devlet sermayeli şirket Rosatom, Akkuyu’da kuracağı reaktörleri, 25 yıllık ekonomik ömrün tamamlanmasının ardından söktüğünde de bu beton varlığı kıyılarımızda kalacak. Karadeniz’de çöp dağları Doğu Karadeniz Bölgesi’nde katı atıkların düzensiz bertaraf edilmesi ve gelişigüzel vahşi depolama yöntemlerinin uygulanması, uzun süreden beri çözülemeyen çevre sorunu olmaya devam ediyor. Trabzon ve Rize ile ilçe belediyeleri, ‘Trabzon ve Rize illeri Yerel Yönetimleri Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği’ni (TRABRİKAB) kurdu. İki ilde bazı belediyeler bedel karşılığında birliğe üye oldu, çöpleri taşıdıkları alana depoladı. Ancak maddi imkânları yetersiz kalan belediyeler birliğe üye olamayınca vadiler, dere yatakları ve eski taş ocakları gibi alanlarda vahşi depolama yöntemleri uyguladı. Pazar Belediyesi de topladığı çöpleri dere kenarına döktü. Alan dolunca çöplerin üzeri toprak ve betonla kapatıldı. Çöplerin dere kenarında çevreye yayıldığı alanda kirlilik oluştu. l DHA Yunusların nesli tükeniyor Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen, Karadeniz’deki üç tür yunusun neslinin tükenme tehlikesi yaşadığını ve bundan sonraki alınacak olan tedbirlerin yunusların korunmasına yönelik olduğunu ifade etti. Trabzon’da bir akademisyenin, Karadeniz’de canlı yaşamının normale dönmesi için kontrollü yunus avına izin verilmesi gerektiğine yönelik sözleri tepki gördü. Prof. Dr. Mustafa Sözen, yunusların memeli hayvan olduğunu ve balıklar gibi yumurta ile çoğalmadığını, 5 ile 15 yıl arasında eşeysel üremeye ulaştığını vurguladı. Yapılan açıklamanın bilimsel hatalar içerdiğini ifade eden Sözen, yunusların hızlı bir şekilde üremesinin söz konusu olmadığına dikkat çekti. Avlanması yasak Afalina, Liman Yunusu ve Tırtak türünde Karadeniz’de üç yunus türünün olduğunun altını çizen Sözen, “Karadeniz kapalı bir deniz olmasından dolayı buradaki üç yunus türü de Karadeniz’in dışına çıkmıyorlar. O yüzden bu popülasyonların tamamı Karadeniz’deki korunmasına bağlıdır” dedi. Prof. Dr. Sözen, yunusların Karadeniz’deki popülasyonlarının aşırı azalmasına bağlı olarak Türkiye’de bu türlerin avlanmasının yasak olduğunu belirtti. l İHA Tehlike altında WWF Türkiye’den de Trabzon’da yunusların balıkçılığı tehdit etmeye başladığına ilişkin iddialara yönelik açıklama yaptı. İddiaların bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığı belirtilen açıklamada “Yunus’un birçok türü küresel ölçekte tehlike altındadır. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye denizlerinde de, yaşam alanlarının tahribi, deniz kirliliği ve trafiği, ses kirliliği, balık ağlarına tesadüfen takılma ve kasti öldürme gibi nedenlerle sayıları hızla azalmaktadır” denildi. Açıklamada “Bir yunusun günde 70 kilo hamsi tükettiği iddiası ise gerçek dışıdır. Türüne göre değişmekle birlikte bir yunus bir günde kendi ağırlığının ortalama yüzde 2 ila 5’i kadar balık avlar” ifadeleri kullanıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle