22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 26 Ocak 2019 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ Güle güle Ayşen Gruda KÜLTÜR Usta sanatçı alkışlarla uğurlandı, cenaze törenine sanat ve siyaset dünyasından çok sayıda isim katıldı KURTULUŞ ARI Duygu dolu anların yaşandığı törene Gruda’nın kızı Elvan Gruda, torunu Emre Gruda, kardeşleri Ayten ve Ayben Erman, eski eşi Yılmaz Gruda katıldı. ORHUN ATMIŞ Türk sinemasının usta ismi Ayşen Gruda dün son yolculuğuna uğurlandı. Pankreas kanseri nedeniyle çarşamba günü yaşamını yitiren Gruda için Zincirlikuyu Camisi’nde tören düzenlendi. Sanatçılar Müjdat Gezen, Nevra Serezli, İlyas Salman, Selda Alkor, Demet Akbağ, Erol Evgin, Aydemir Akbaş, Ali Sunal, Demet Evgar gibi birçok ismin yer aldığı törende siyaset dünyasından da TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mehmet Akif Hamzaçebi, Gürsel Tekin, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da hazır bulundu. Cenaze namazının ardından sanatçının Türk bayrağına sarılı naaşı omuzlara alındığında uzun süre alkışlandı. Sevenleri, tabutunun üzerine kırmızı karanfiller bıraktı. Ayşen Gruda, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. ‘Cumhuriyet kadınıydı’ Ünlü isimler Ayşen Gruda'yla ilgili düşüncelerini paylaştı: n Nevra Serezli: Çok önemli bir sanatçı, komedyen ve insandı. Bir Cumhuriyet kadınıydı. Komediyi en iyi bilenlerden biridir. Sahnede onunla oynamak ders gibiydi. Hayata bakış açısı çok ciddi ve bilinçliydi ama bir yerinde hep espri bulurdu. Mükemmel bir insandı. n Aydemir Akbaş: Oynarken zevk aldığım ender oyunculardan biriydi. Yazın Fethiye’de iki film çekecektim; hasta olduğunu biliyordum, yorulmasın diye mekânı fazla olmayan bir rol yazdım ona, her halde o rolü sileceğim. Kimseye oynatmam. n Selahattin Taşdöğen: Sanat camiası önemli oyuncularından birini kaybetti. Onun yeri asla doldurulamayacak. n Sinan Bengier: Oyunculuğunun ötesinde çok iyi bir insanı kaybettik. Kimseye kötülüğü dokunmayan, Cumhuriyete bağlı, Atatürk sevgisi sonsuz bir insandı. n Gürsel Tekin: Buradaki yoğunluğu da görünce, farkı da görebiliyorsunuz. O kuşaktaki sanatçılar bizim yaş gruplarımızın aynı zamanda ablalarıydı, öğreticileriydi. Aslı bu olmasa gerekSOSYAL MEDYA FENOMENİ ASLI İNANDIK ŞİMDİ DE BEYAZPERDEDE Ceyl’an Ertem ve sürpriz konukları Türk alternatif pop müziğinin dikkat çeken kadın şarkı yazarı ve yorumcularından Ceyl’an Ertem, Sony Music Türkiye etiketiyle yayımlanan yeni albümü “Seni Senin Gibiler Sevsin”in lansman konserinde dinleyicileriyle buluşacak. Ceyl’an Ertem bugüne kadar ötekileştirilmiş olan, istenmeyen, korkulan ve sevilmeyen tüm canlılara selam verdiği 6. stüdyo albümünün şarkıları ve özel repertuvarıyla bu akşam Bostancı Gösteri Merkezi’nde bir konser verecek. Ceyl’an Ertem’in albümünde “Anonim Sevgili” isimli yeni bir şarkısı da bulunan Sıla, sanatçının bu özel gecesinde sahnesine de konuk olacak. Kendine özgü müzik tarzı ve yorumuyla alternatif pop müzik sahnesinde özel bir yere sahip olan Cem Adrian ve Ertem’in albümünde “Deli” isimli bir şarkısı da bulunan başarılı müzisyen Cihan Mürtezaoğluda yine Ceyl’an Ertem’in özel konukları arasında. l Kültür Servisi Neyzen Tevfik Kartal’da anılacak Kartal Belediyesi, toplumdaki düzensizliklere taşlamalarıyla başkaldıran, birçok taksim ve saz semailerinin bestecisi Neyzen Tevfik’i (Tevfik Kolaylı) ölümünün 66. yıldönümünde mezarı başında anıyor. Bektaşi tekkesine mensup olan; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazan Neyzen Tevfik için; 28 Ocak Pazartesi günü saat 12.00’de Kartal Merkez Mezarlığı’ndaki kabri başında bir anma töreni gerçekleştirilecek. l Kültür Servisi Sosyal medyaya yüklediği kısa videolarda canlandırdığı tiplemelerle fenomenleşen Aslı İnandık son bir iki yıldır takipçi sayısı sürekli yük seldiği için kendine yeni bir mecra arı yordu ve bu yeni açılımı beyazperde de boy göstermekle buldu. Sosyal medyadan ya da YouTube gibi platformlar dan ünlenen isimlerin sa emrah kolukısa yısı (bizde ve dünyada) hiç de azımsanacak gibi değil malum ve İnandık’ın bu rada edindiği şöhreti başka platformla ra taşıması da gayet normal hatta belki onun kariyeri açısından gerekli de. Öte yandan bu fırsatı doğru değerlendir mesi de en az bir o kadar önemli elbet te. Aksi takdirde bir çuval incirin ber bat olduğunu görmek işten değil. Fikir iyi, uygulama kötü Gerçek Yaşam Dublörleri adlı bir şirketin ilanını bulan Aslı okul için (konservatuvar okumak istemektedir kendisi) gerekli parayı buradan kazanabileceğini düşünür ve işe başvurur. Burası bir çeşit oyuncu ajansıdır ama filmlere ya da dizilere değil gerçek yaşamdaki durumlar (altın günleri, düğünler vb.) için gerekli karakterleri canlandıracak oyuncular temin etmektedir. Bu şekilde Aslı burada farklı farklı karakterlerin yerine geçecek ve en büyük işi de zengin bir delikanlıyı kendisine âşık etmek olacaktır. Ama kader ağlarını çoktan örmüştür ve o delikanlı ile daha bu görev ken Aslı İnandık’ın başrolünü oynadığı ‘Aslı Gibidir’ haftanın tek yeni yerli yapımı. Filmde farklı tiplemeler canlandıran İnandık oyunculuğuyla göz dolduruyor belki ama senaryo onu yarı yolda bırakıyor Filmin notu 5/10 disine verilmeden tanışmıştır. Aslında filmin hemen başında Gerçek Yaşam Dublörleri üzerinden kurulan yapı fena değil (böylece hem Aslı İnandık ona sosyal medyada ün getiren tiplemeleri canlandırabilecek, hem de filme adını veren “Aslı Gibidir” esprisi yerine oturuyor) ama hem detaylardaki özensizlik (bir sahnede oyuncunun mikrofonunun ayan beyan belli olması ya da küçük rollerdeki oyuncuların zayıflığı gibi mesela) hem de senaryonun bir süre sonra hiçbir anlam taşımaması filmi baltalıyor. İşin aslı, “Aslı Gibidir”, Aslı İnandık’ın sosyal medyadaki kısa vi deolarını aratıyor. Oyunculuğunu sergilemek açısından belki iyi bir fırsat ama hikâye zayıf olunca ne yazık ki film skeçler halinde ilerliyor ve biz Aslı İnandık bu boş filmi taşımakta zorlanmasa da biz izleyiciler sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Hele en sondaki standup sahnesi o kadar yanlış ele alınmış ki o kadar olur. Hiç değilse burada sağlam bir metin yazılabilseydi de Aslı İnandık’ın gerçek komedi cevherini görebilseydik. Filmde rol alan Tuna Orhan, Ayten Uncuoğlu, Enis Arıkan, Toygan Avanoğlu gibi isimlerin ellerinden geleni yaptığını da notlarımıza ekleyelim bu arada. BİFO’yu Rengim Gökmen yönetti Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), 24 Ocak Perşembe akşamı İstanbul Lütfi Kırdar’da şef Rengim Gökmen yönetiminde verdiği konserde viyolonselin dünyaca ünlü ustası Mischa Maisky’ye eşlik etti. BİFO, Gökmen yönetiminde Respighi’nin “Roma Bayramları” senfonik şiiriyle başlayan konserde Dvorak’ın “2. Viyolonsel Konçertosu” ve Brahms’ın “1. Senfonisi” inden oluşan oldukça uzun ve ağır programı başarıyla seslendirdi. Defalarca Türkiye’de konserler ve re sitaller veren, ilerleyen yaşına rağmen güçlü yorumuyla alkışlanan Maisky, bis parçası olarak da gençliğinden beri yorumladığı Bach’ın 1.Çello Süiti’nden “Prelude”ü seslendirdi. Konser öncesinde, şef Rengim Gökmen klasik müzik yazarı Serhan Bali ile eserler üzerine söyleşi yaptı. l Kültür Servisi Fuat İşhan’ı yitirdik Tiyatro oyuncusu, yazar ve seslendirme sanatçısı Fuat İşhan hayata veda etti. 1927’de İstanbul’da doğan sanatçı henüz ortaokul çağlarında Muhsin Ertuğrul’un dikkatini çekmiş ve Şehir Tiyatroları’na davet edilmişti. Bir yandan okuyan bir yandan da oyunlara çıkan İşhan1946’dan beri Şehir Tiyatroları’nda çalışmış, yüzden fazla oyunda önemli roller yüklenmişti. Yönetmenlik de yapan İşhan’ın yazar olarak sahnelenen üç oyunu vardı: Bir arkadaşı ile yazdığı “Küçük Gezginler” isimli çocuk oyunu, 197475 sezonunda Şehir Tiyatrosu’nda oynanan “Kubilay” ve “Bayrak Böyle Yükseldi”. Fuat İşhan dün ikindi namazını müteakip Antalya Kurşunlu Kent Mezarlığı’nda defnedildi. Aydınlık ormanı Zorbalık her şeyimizi alabilir, canımızı da ama dünümüzü alamaz elimizden... Yaşamlarını dolu dolu geçiren aydınlık ormanının ağacı olmak kolay değil. Aydınlık ağacını yaşatmak da, aydınlık bir yaşamı hak etmek, aydınlık ağaçlarının meyvelerini yemek de kolay değil... Sevecek toprağını ağaç. Uzak yakın, yaz kış, yağmur çamur, fırtına kar demeden gerekirse kanıyla sulanacak. Güneş alacak, üşütmeyecek ayazda, donmayacak. Acele etmeyecek bir de. Sabır ve sevgiyle, gözbebeği gibi büyüyecek aydınlık ağacı... Aydınlık ağaçlarının gölgelerinde yaşamak kolay değil. Kolay yetişmiyorlar çünkü. Ama bir de büyüdüler miydi, değmeyin o toprakların keyfine. Koca gövdeleriyle yıllar boyu aldıkları suyu, güneşi, toprağı, gölgelerini, aydınlıklarını sunarlar. Süs olurlar, anıt olurlar, bayrak olurlar. Koca koca kabuklarını, sararan yapraklarını dökerler toprağa. Bin bir çeşit meyvelerini, çiçeklerini, kokularını, tatlarını, umutlarını saçarlar. Humus olurlar yani deyin ki kan, deyin ki can... Aydınlık ağacı olmak kolay değil. Hele bu topraklarda... Aydınlığımızı büyüten Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal; aydınlık ormanımızın atası... Nâzım Hikmet yanarak aydınlatan ağacımız. “Ben yanmasam/ Sen yanmasan/ biz yanmasak/ nasıl çıkar/ karanlıklar/ aydınlığa!” dedi o. “Yüreğini yiyeceksin, yedireceksin...” dedi... “Aldırma gönül” diyerek yaşayan Sabahattin Ali, Sırça Köşk’leri yerle bir eden Kuyucaklı Yusuf’ları destanlaştırdı; İçimizdeki Şeytan’lar kıydı ona. Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel efsane eğitim bakanları, İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülerinin babası bir devrim öğretmeni. Ruhi Su ulu bir aydınlığı toprağımızın, sesimiz, türkümüz... Aziz Nesin, çağdaş Nasreddin Hoca olarak aydınlığımızın örnek sesi... Daha onlarcası var, humus oldular toprağa, yeni filizlere can suyu oldular. Ne onur ki bize, çok zor büyüdüğü bir yurtta aydınlık ağaçlarıyla yaşadık. Aydınlık düşmanları, onurumuzu, gururumuzu yok etmek istediler. Aydınlık ağaçlarımızın ışığından, sıcaklığından, serinliğinden, gölgesinden yararlanmamızı engellemek için uğraştılar. Unutturmak istediler, öldürdüler. Öğrenmek isteyenleri de kırdılar, unutmayacağım diyenleri de tüketmeye çalıştılar. Daha fidanken kırılmak, kesilmek, yakılmak yazgısı gibi oldu aydınlık ağaçlarımızın... Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan top top karanfilleştiler yüreğimizde. “Adalet ve demokrasi” arayışının bayrağı oldular. Ülkemiz yakın tarihinde amansız bir aydın katliamı yaşandı. Aklın ve aydınlığın zorbalığa dur demesi için bu trajik gerçek unutulmamalı. Yaşamın savunulması bilincinin ve duyarlılığının diri kalması için unutulmamalı. Unutmaya ve bağışlamaya hakkımız olmadığı için unutulmamalı. Buna alışılmamalı, bu kanıksanmamalı... Bu toprağın insanlarının işi zor. Aydınlık ağaçlarını dün koruyamadık, sahiplenmedik ama her şey bitmiş, aydınlık ormanımız tükenmiş değil. Artık gövdeleri yaşamayan aydınlık ağaçlarımıza bile kendimizi bağışlatabiliriz. Tarih ve zaman bu fırsatı veriyor bize. İşte yurt diyor, işte aydınlık ağaçlarınız; ne yaparsanız yapın!.. Aydınlık ağaçlarımızı sahiplenme bilincinden uzaklaşmamalıyız. Unutmayalım, aydınlık ağacı olmak kolay değil, aydınlık ağaçlarıyla yaşamak da kolay değil. En zoru da aydınlık ağaçlarını, aydınlık ormanını sahiplenmektir. Bu topraklarda insan olmanın, aydınlık bir insan olmanın ölçütüdür bu. A Töz (A.K. Müzik) lışıldık (içinde bir solo çalgının bulunduğu davullu baslı) bir caz üçlüsü değil Töz. Tenor ve soprano saksofonda Tamer Temel, piyanoda Ercüment Orkut, davulda Cem Aksel tarafından vücuda getirilmiş bu üçlü, (kök, asıl, temel, öz, arketip, cevher gibi anlamlara gelen) adını 1975 İskenderun doğumlu şair Türker Özşekerli’den aldığı ilhamla koymuş. Birkaç yıldan beri küçük kulüplerde düzenli olarak sahne alan bu projenin mimarı Tamer; zaten (çalgıların tek tek yaptığı kısa interlüdler hariç) tüm besteler de kendisine ait. Daha ziyade piyano için yapılmış bestelerin en eskisi dört, en yenisi bir yıllık. Töz sadece müzisyen formatı olarak sıra dışı bir oluşum değil. Töz çağdaş caz öğelerinden olduğu kadar çağdaş klasik müzik öğelerinden de elementler barındıran, kendisine yeni bir dil arayan bir ekip. Değişken içeriğine rağmen tek bir eser gibi dinlenebilen ve tonal ve atonale arasında gidip gelen 14 bölümden oluşan ilk albüm, konserlerde olduğu gibi bir celsede kaydedilmiş; ana parçaların bireysel veya kolektif doğaçlamalar halinde birbirleriyle bağlanmasından oluşturulmuş. Albümün kapağında yerküreyi elinde tutan yaşlı bilgeyi gösteren nefis ekspresyonist desen Sedat Girgin tarafından yapılmış. muratbeser@muratbeser.com K Barlas TaKnahÖvzeesmindeek ”“Y(AadlaanMcüızlaikr) ırkaltı, Kara Orkestra, Gaye Su Akyol, Yasemin Mori, Marika, Konstrukt, Bülent Ortaçgil, Sezen Aksu, Göksel... Renk, cins ve rütbe farkı gözetmeksizin sayısız isimle çalışabilme kabiliyetinden dolayı müzik camiasında genç kuşağın sınıflar üstü temsilcisi Barlas Tan Özemek. Gitar çalıp kendi bestelerini seslendiren Barlas, ilk solo albümünde not defterindeki isimlerin arz ettiği türden çeşitlilik gibi ilginç buluşturmalar yapmış. Örneğin dayısı Ercüment Ortaçgil’in (diğeri Bülent Ortaçgil) 1986’da yazdığı yayımlanmamış bir müzikten esin lenerek “Şarkıcı”yı, Bill Frisell’in “Blues Dream” parçasının epik melodisinden yola çıkarak “Eyvallah”ı yazmış. Sait Faik Abasıyanık’ın “O ve Ben”, Enver Gökçe’nin “Kirtim Kirt” şiirinden hareketle aynı isim de şarkılar yapmış. Diğer parçalar ise kendine ait. Albüme adını veren “Yalancılar Kahvesi”, modern toplumu ve onun ikiyüzlü, kötü ruhlu insanını eleştirirken, umutsuz olmayan bir kaçış duygusu yayıyor. Bazen Yeşilçam şarkılarından kopup gelmiş bir meltem esintisi, bazen de eskiyi, bilhassa çocukluk günlerini özleyen bir hissiyat geçiyor şarkılarının içinden. İfadeci gitarcı, duygusal besteci, deneyci ruh; kalabalığın içinde kaybolmuş modern bir romantik Barlas. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle