15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN En aranan 10 beceriLinkedIn 2019’da işverenlerin çalışanlarda en çok aradığı özellikleri sıraladı 1526 OCAK 2019 CUMARTESİ Batuhan Sarıcan Sahip olduğunuz teknik becerilerin, geleceğin dünyası için yalnız başına yeterli olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yapılan analizler, teknik becerilerinizi sosyal becerilerinizle bir araya getirmenin sizi daha çok aranan bir çalışan haline getireceğini gösteriyor. İş ağı kurma sitesi LinkedIn, yaptığı analizlerin sonucunda işverenlerin 2019 yılında çalışanlarda en çok aradığı özelliklerin hangileri olduğunu sıraladı. LinkedIn’e göre şirketlerin bu yıl en çok talep ettiği/ edeceği sosyal nitelikler; yaratıcılık, ikna yeteneği, işbirliği, uyum sağlama ve zaman yönetimi. En çok talep edilen teknik beceriler ise bulut bilişim, yapay zekâ, analitik akıl yürütme, insan yönetimi (liderlik) ve UX (kullanıcı deneyimi) dizaynı. Analizde ayrıca, işverenlerin, teknik ve sosyal becerileri birlikte kullanabilen elemanları daha çok tercih ettiği belirtiliyor. Bulgular, Dünya Ekonomik Forumu’nun iş geleceğiyle ilgili raporuyla da uyuşuyor. Teknoloji ve otomasyon ilerlese de orijinallik, inisiyatif alma ve eleştirel düşünme gibi “insan” becerilerinin değerinin artacağı daha önce de ifade edilmişti. Forum’a göre gelecekte işgücünde kaymalar meydana gelebilir. Bu sebeple bugünkü işgücünün neredeyse yarısından fazlasının gelecek yıllarda yeni beceriler geliştirmesi gerekiyor. Yeni bakış açısı şart ABD Ulusal Kolejler ve İşveren Sendikası’nın (NACE) yaptığı anket de benzer birtakım özelliklerle birlikte çözüm odaklılık, farklı açılardan bakabilme, muhakeme gücü, çalışkanlık ve iletişim becerisinin de çalıştığınız şirket ve mevkii fark LinkedIn’e göre şirketlerin bu yıl en çok talep ettiği/edeceği sosyal nitelikler; yaratıcılık, ikna yeteneği, işbirliği, uyum sağlama ve zaman yönetimi. En çok talep edilen teknik beceriler ise bulut bilişim, yapay zekâ, analitik akıl yürütme, insan yönetimi ve UX dizaynı. etmeksizin size daha iyi bir kariyer verebileceğinin altını çiziyor. Yeni Zelanda hükümeti bile daha iyi bir kariyer için birtakım tavsiyeler veriyor. Belirledikleri yedi temel yetenek arasında yukarıda sayılanlardan farklı olarak çalışanın kendini yönetmeyi başarabilmesi, öğrenmeye olan açlık ve zorluklarla başa çıkabilme var. The Balance Careers ise bu özelliklerin yanında bir de “kişiler arasılık” gibi bir kavrama dikkat çekiyor. İnsan becerileri olarak da anılan bu özellik, diğer insanlarla etkileşimde bulunmayı ve bağlantılar kurabilmeyi kapsıyor. İşverenler tarafından aranan bir diğer önemli özellik ise pozitif yaklaşım; olay ve durumlara karşı önyargı, kin ve nefretle yaklaşmak yerine bardağın dolu tarafını görmek anlamına geliyor. Bu önemli, çünkü işverenler zaten stresli ve zorlu koşullarda çalışılan günümüz iş dünyasında daha pozitif ve çözüm odaklı personelleri tercih ediyor. Bu yaklaşım farklılığı, önünüze gelen işi de bağlılıkla yapmanızı sağlıyor. Sonuçta ortaya daha yaratıcı ve nitelikli işler çıkabiliyor. Tüm bunlarla birlikte içinde bu lunduğumuz teknolojik çağın gereklilerini bilen çalışanlar da işverenlerin gözünde sizi değerli kılıyor. Sözgelimi sosyal medya becerisi; bugün bir dokunuş sayesinde dünyanın diğer ucuyla rahatça iletişim kurabilmenizi sağlayan sosyal medya, şirketler açısından büyük bir avantaj. Bu sebeple de platformların nasıl kullanacağını, bir başka deyişle ürünü/hizmeti doğru mesajla hedef kitleye nasıl ulaştıracağını bilen bir çalışan, hangi sektörde olursa olsun tercih sebebi. Bu yazıda derlediğimiz yeteneklerden bazıları, değiştirilmesi zor olan karakter özelliklerinin yansımaları olsa da değiştirebileceğiniz/ geliştirebileceğiniz birçok beceri söz konusu. Bunlar, kendinizi bir yarış atı gibi görüp sürekli daha fazlasını istemek gibi tüketici/sömürücü bir bakış olarak değerlendirilmemeli. Daha ziyade kendinizi geliştirmek ve ilişkilerinizi daha ileri bir seviyeye taşımanın gerekliliği olarak görülebilir. Çünkü öğrenebileceğiniz/sivriltebileceğiniz yetiler ve hatta tavırlarınızdaki ufak bir bakış açısı değişikliği bile size daha mutlu bir gelecek ve içinde severek bulunacağınız bir iş ortamı sağlayabilir. Kaynaklar: https://www.weforum.org/agenda/2019/01/thehardandsoftskillstofutureproofyourcareeraccording tolinkedin https://work.chron.com/ top10skillshighperforming employees4879.html https://www.thebalancecareers.com/topskillsemployers want2062481 https://www.careers.govt.nz/planyourcareer/notsurewhattodo/skillsemployersarelookingfor/#cID2457 Yeni bir girişim Tarentum 4 milyon TL yatırım aldı Tarentum uzun yıllar ABD’de çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönüş yapma kararı alan Oğuz Silahtar ile Utku Azman’ın yapay zekâ alanında ürünler geliştiren şirketinin adı. 2017 yılında İTÜ Teknokent’te kurulan Tarentum AI, Türkiye’nin önde gelen yatırımcılarından büyük ilgi gördü ve toplam 4 milyon TL yatırım aldı. Özellikle yenilenebilir enerji, bankacılık/finans ve oyun sektörlerine yapay zekâ ve makine öğrenmesi odağında ürünler geliştiren şirketin Kurucu Yatırımcısı ise eski Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın. Tarentum için düzenlenen tohum yatırım sürecine girişim sermayesi şirketi olarak, Fethi Sabancı Kamışlı önderliğinde ESAS Ventures katıldı. Süreç Türkiye’nin önde gelen melek yatırımcılarından Endeavor Derneği Türkiye Başkanı ve Mynet Kurucusu Emre Kurttepeli, Varol Civil, Ömer Aras, Lidya Ventures Başkanı Turgut Gürsoy ve eski İTÜ Teknokent CEO’su Kenan Çolpan’ın da katılımıyla tamamlandı ve sonunda 4 milyon TL yatırım aldı. Konuyla ilgili açıklama yapan Tarentum Kurucu Ortağı ve CEO’su Oğuz Silahtar: “Aldığımız yatırımla global alanda yapay zekâ ürünleri çıkarma konusunda hızımızı artıracağız. Hayalimiz global ölçekte bir yapay zekâ girişimi haline gelmek. Öncelikli hedefimiz ise 2019 sonunda Amerika’da ofisimizi açarak ihracata yönelmek ve ürünlerimizi global arenada pazarlamak.” şeklinde konuştu. Çocuğunuzun beyin gelişimi Bol bol konuşun Birçok ebeveyn, konuşmanın, çocuklarının gelişiminde ne denli etkilediğini biliyor. Yeni bir araştırma ise, beyinlerinin gelişmesi için çocuğunuzla nasıl konuştuğunuzun daha önemli olduğunu gösterdi. Çocuklara karmaşık kelimeleri dayatmak ya da kelime hazneleri zenginleşsin diye kartlar göstermek yerine onlarla konuşmak, yani sohbet etmek çok daha yararlı. MIT’te, 4 ile 6 yaş arasındaki çocuklar ile yapılan bir çalışma, sohbet etmenin çocuğun beyin gelişimini ve dil becerilerini artırdığını ve bu değişikliğin çeşitli test ve MR görüntülerinde gözlenebildiğini ortaya koydu. Çalışmada ailenin geliri ya da eğitim seviyesi dikkate alınmadı. Çalışmayı yürüten Rachel Romeo şu bilgileri veriyor: “Burada önemli olan çocuğunuza bir şeyler söylemek değil, onu sohbet etmeye teşvik etmek. Dil yetisi gelişsin diye bilgileri boca etmekten ziyade, basit konular ile ilgili konuşmasını sağlamak gerekiyor.” Çalışmaya katılan çocuklara takılan kayıt cihazı, evdeyken duydukları ve söyledikleri her kelimeyi kayıt altına aldı. Daha sonra kayıtlarda yetişkin ile çocuk arasındaki iletişim incelendi. Bilim insanları, sohbet sayısı ile çocuğun dil testlerinde elde ettiği puan arasında güçlü bir ilişki olduğunu buldu. Ayrıca, çocukların hikâye dinlerken çekilen beyin taramalarında, beynin konuşma üretmek ve dil geliştirmekten sorumlu olan Broca bölgesindeki hareketlenme de incelendi. Bu etkileşim, kelime sayısı ile test skorları arasındaki etkileşimden daha kuvvetliydi. Ve evrim robotikle buluştu4 bacaklı tetrapot robot tasarlandı Araştırmacılar, OroBOT adı verilen bir tetrapod robot tasarladı. Bu robot, 290 milyon yıl önce yaşayan Orobates pabsti adındaki dört ayaklı bir canlının hareketlerini yeniden yaratarak yürüyüşünü taklit ediyor. Bilim insanlarının çok yönlü bir bilgisayar simülasyonu, yeniden yaratılmış iskelet ve fosil izlerinden yararlanarak tasarladıkları OroBOT, söz konusu canlının karnını yerden uzak tutarak istikrarlı ve şaşırtıcı derecede etkili bir yürüyüşe sa hip olduğunu gösterdi. Çalışma, Nature’da yayımlandı. Bilim insanları, hem sürüngenleri hem de memelileri içeren en eski amniyotlardan biri olduğu için O. pabsti’nin nasıl hareket ettiğiyle yakından ilgileniyorlar. Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nden paleontolog John Nyakatura, “Bu hikâyedeki odak fosilimiz olan Orobates, memelilerin ve sürüngenlerin son ortak atalarına çok yakın bir kuzen” diyor. Nyakatura ayrıca, amniyotların karada ne kadar erken yürüdüklerini anlamanın, kökenlerini ve kıtalar arasında nasıl çeşitlilik gösterdiklerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabileceğini söylüyor. Bir hayvanın attığı adımları, fosil üzerinden takip etmek yerine bu tip bir robot sayesinde hareketin görselleştirilmesi, evrimi robotikle birleştiriyor. Bu sayede uçmanın ve yürümenin evrimine yönelik ciddi bulgular elde edilebilir. Boğaziçi Üniversitesi DreamBU Kuluçka Merkezi Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Merkezi tarafından kurulan DreamBU Kuluçka Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi’nde girişimcilere kapılarını açtı. Üniversitenin girişimciler için tasarladığı ‘’Hayal Et’’ konseptinin bir parçası olarak DreamBU adıyla hayata geçen merkez, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerinin yanı sıra mezunlar ve girişimcilik sistemine dahil olmak isteyen herkese kapıları açık olacak. Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Girişimcilik ve İnovasyon Yöneticisi Barkın Arak merkez hakkında “Girişimciliğin gelişmesi ve büyümesi adına Boğaziçi Üniversitesi olarak uzun bir zincir planladık. Bu zincirin içerisinde potansiyel girişim fikri olan, girişimlerde görev almak isteyen nitelikteki öğrencileri, akademisyenleri ve dışarıdan bu sisteme dahil olmak isteyenleri alacağımız, onları önce şirketleştirme yönünde yetiştireceğimiz, ardından iç piyasada tutunup büyümey e yönlendireceğimiz ve daha sonra bu girişimlerin yurtdışına açılmasını hedeflediğimiz bir zincir inşa ettik. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi’nde çeşitli programlar başlattık’’ dedi. Alerjenlerle iç içe yaşamak çözüm mü? 3 Birileri size açık havada vakit geçirerek saman nezlerini geçirdiklerini, ya da her gün polen tohumları içeren bal yiyerek bağışıklık sistemlerini güçlendirdiklerini söylediklerinde sakın bu söylenenlere kanmayın. Uzmanlar bu konuda somut herhangi bir kanıt olmadığını belirtiyorlar. Benzer biçimde yerfıstığına alerjisi olanların kendilerini yerfıstığı yemeye zorlamaları, ya da günün birinde sorunların yok olacağı beklentisiyle evcil bir hayvanla yaşamaya zorlanmaları da çok iyi bir fikir olmasa gerek. Ne var ki, bu görüş sağduyulu ve mantıklı bilimsel temellere dayanıyor. Hastane ortamında bir alerjenin giderek artan küçük dozlarda enjeksiyon yardımıyla verilmesi, bağışıklık sistemini kimi alerji türlerine karşı tepkisiz kalmasına yol açar. Southampton Üniversitesi’nden Graham Roberts, bu uygulamanın birkaç yıl boyunca sürdürülmesinin balarısı ve eşekarısı sokmalarının yanı sıra, çimen poleni, ağaç poleni ya da ev akarların dan kaynaklanan burun enflamasyonlarına iyi gelebileceğine dikkat çekiyor. Genelde alerjen immünoterapi ya da “alerji aşıları” adıyla bilinen bu yöntemde kişiye duyarlı olduğu alerjen iğneyle bağışıklık sisteminin kaldırabileceği düzeye ulaşıncaya dek belirli aralıklarla ve giderek artan dozlarda veriliyor. Ancak bu uygulama iğnenin yapıldığı alanda şişkinlik ve kaşıntıya, kimi zaman solunum sorunlarına, bitkinliğe ve alerjene daha da duyarlı duruma gelmek olan anafilaksiye neden olabileceğinden, işlemin hastane ortamında bir uzman tarafından yapılması gerekir. Yerfısıtığı alerjisiyle ilgili kimi immünoterapi deneylerinin çocuklarda olumlu sonuçlar verdiği ve kalıcı etkiler yarattığı görüldü. Ancak Roberts, koruyucu bir etkinin sağlanması için kişinin sürekli yerfıstığı yemek zorunda olduğunun da altını çiziyor. İmmünoterapi görünürde kedi alerjilerinde de işe yarıyor, ama köpek alerjilerinde o denli etkili olamıyor. Gelgelelim ki, alerjilerden kurtulmak kişinin sürekli çimenlerde yuvarlanması ya da bir kedi satın alması anlamına da gelmiyor. Tam tersine, böyle bir davranış gerçekte işlerin iyiden iyiye sarpa sarmasına yol açabilir. Alkol, alerjileri daha da kızıştırabilir Alkollü içecekler, bağışıklık sisteminin bir tepkisi olarak bedende salgılanan, histamin adı verilen bir kimyasalı içerebilirler. Bu durum alkollü içeceklerin, özellikle de kadınlarda, alerjik tepkileri kızıştırmasına ve saman nezlesinin belirtilerini daha da ciddi boyutlara taşımasına neden olabilir. Rita Urgan https://www.newscientist.com/ article/2175859allergyexplosiontheyareontheriseandhereswhy/ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle