15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 1719 Ocak 2019 CUMARTESİ SİNEMA YASASI MECLİS’TEN GEÇTİ ‘Mısırlı bilet’ artık yasak Sinema salonu işletmecileri ile film yapımcıları ara sında tartışmalara neden olan promosyona düzen leme getiren teklif, Genel Kurul’da kabul edildi... Sinema salonu işletmecileri ile film yapımcıları arasında tartışmalara neden olan “promosyon” uygulamasına düzenleme getiren, sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile desteklenmesine yönelik yasa teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Yasaya göre artık sinema filmleri öncesinde gösterilen reklam süreleri en fazla 10 dakika, fragmanların gösterim süresi ise en az 3, en fazla 5 dakika olacak. Sinema salonu işletmecileri, sinema biletini içeren abonelik, promosyon, kampanya ve toplu satış faaliyetleri gerçekleştiremeyecek. Bilet ile “mısır” veya bas¸ka bir u¨ru¨nu¨n satıs¸ı birles¸tirilerek yapılamayacak. 8 üyeli komisyon Yasaya göre, proje geliştirme, ilk uzun metrajlı kurmaca film yapım, uzun metrajlı sinema film yapım, ortak yapım, senaryo ve diyalog yazım, animasyon film yapım, kısa film yapım, belgesel film yapım, çekim sonrası, dağıtım ve tanıtım ile yerli film gösterim destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek üzere, sayısı 4’ü geçmemek üzere “destekleme kurulları” oluşturulacak. Destekleme kurulları ise ilgili alan meslek birlikleri tarafından belirlenecek 4 sektör temsilcisi ile yapımcı, yönetmen, senaryo ve diyalog yazarı, oyuncu, sinema salonu işletmecileri, film dağıtımcıları, yayıncı kurum veya kuruluş temsilcileri ve üniversitelerin sinema alanında eğitim veren bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri arasından, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından be lirlenecek 3 üye ve bir bakanlık temsilcisi olmak üzere toplam 8 üyeden oluşacak. Bakanlık temsilcisi, kurulun da başkanı olacak. Komisyonun değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulmadığı filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak. Komisyonun “uygun bulmadığı” sinema filmleri ise festival, özel gösterim gibi kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak “+18” yaş işaretiyle gösterilebilecek. ‘Promosyon’ yasak Sinema filmi öncesinde gösterilen reklamların süresi en fazla 10 dakika, fragman gösterim süresi ise en az 3, en fazla 5 dakika olacak. Kamu spotları ve sosyal sorumluluk projelerine ilişkin gösterimler, bu sürelere dahil edilemeyecek. Sinema filmi gösterim arası ise 15 dakikayı aşamayacak. “İlk seans”, “öğrenci halk günü” gibi gelenekselleşmiş indirimler ile okullara, meslek gruplarına ve belli yaşın üzerindeki kişilere yapılacak indirimler, işletmeciler ile filmin yapımcısı ve varsa dağıtımcısı arasında yapılacak sözleşmelerle belirlenebilecek. Ancak sinema salonu işletmecileri, filmin yapımcısı ve varsa dağıtımcısıyla yapılacak sözleşme ile belirlenecek indirimli bilet fiyatlandırmaları hariç olmak üzere, sinema biletini içeren abonelik, promosyon, kampanya ve toplu satış faaliyetleri gerçekleştiremeyecek. Sinema salon işletmecileri, sinema filmi bileti ile başka bir ürünün satışını aynı anda yapamayacak. “Bilet ile mısır” veya bas¸ka bir u¨ru¨n birleştirilerek satılamayacak. l ANKARA/Cumhuriyet Ankara’nın casusuYılın ilk büyük prodüksiyonlu yerli filmi ‘Çiçero’ vizyona girdi Büyük yapım şirketlerinin vizyondan çekildikleri bir dönemde izleyiciyle buluşan ‘Çiçero’ tam da okulların tatile girdiği şu günlerde kitleleri salonlara çekecek gibi duruyor Haftanın yeni filmlerinden “Çiçero” büyük yapım şirketlerinin Türkiye’deki en büyük salon işletmecisiyle olan anlaşmazlığı yüzünden filmlerini vizyondan çektiği şu günlerde yapımcısının yüzünü güldürecek muhtemelen. Öte yandan Yeni Sinema Yasası’nın da mecliste kabul edilmesinin ardından bu konuda yeni bir gelişme olup olmayacağını da merakla bekliyor sinema dünyası. Beklerken de isteyenler “Çiçero”yu izleyebilir elbette, kim tutar... Biyografi ya da yarı biyografi denilen tür sinemada epey bir zamandır ilgi gören bir tür, yeni değil elbette. “Ayla” ve “Müslüm” gibi filmlerin üst üste büyük gişe hasılatı yapmasıyla sanki yeniden keşfedilmiş gibi duran bu tür filmler özellikle Hollywood’da veya ana akım Avrupa sinemasında sık sık karşımıza çıkıyor. Örneğin bu yılın en çok izlenen filmlerinden “Bohemian Rhapsody” gibi... Freddie Mercury’nin hayatını beyazperdeye taşıyan filmin üstüne şimdi de Elton John’un hayatını sinemaya uyarlıyor Hollywood ve belli ki benzerleri de gelecek. Hal böyle olunca bizim sinemamızda da böyle işlerin çoğalması çok doğal, hatta belki gerekli, yeter ki ciddiyetle yapılsın, izleyende doğru bir iz bıraksın. Tarihten beyazperdeye Serdar Akar’ın yönettiği, senaryosunu Gürkan Tanyaş’ın kaleme aldığı film, gerçek adı İlyas Bazna olan ve birçok belge ve kitapta adından bahsedilen, gerçekten de 2. Dünya Savaşı sırasında faaliyet göstermiş Çiçero kod adlı bir casusun maceralarını anlatıyor. Üstelik bu film onun hakkında çekilmiş ilk film de değil. 1952 tarihli “Five Fingers” diye bir Hollywood filmi var ki, dış sahnelerinin büyük kısmı Türkiye’de çekilmiş ve zamanında bizde de “Ankara Casusu” adıyla gösterilmiş. “All About Eve” ve “A Letter to Three Wives” filmlerinin yönetmeni (bu küçük espriyi yapmasam olmazdı herhalde) Oscar ödüllü sinemacı Joseph L. Mankiewicz’in yönettiği “Fi NoFitlum6in/10 Filmda Çiçero’yu canlandıran Erdal Beşikçioğlu’na (üstte) Burcu Biricik, Murat Garipağaoğlu, Tamer Levent, Ertan Saban, Levent Ülgen, Selen Öztürk, Altan Erkekli ve Fuat Onan eşlik ediyor. ve Fingers” Alman Elçiliği’nde görevli Ludwig Carl Moyzisch’in “Der fall Cicero” adlı kitabından uyarlanmıştı. Moyzisch’in romanı Çiçero ile ilgili yazılan tek kitap değil bu arada, İlyas Bazna’nın yazdığı ve “I Was Cicero” adıyla İngilizceye çevrilen bir başka kitap daha var. Ayrıca dönemin Alman Büyükelçisi Franz von Papen hakkında Reiner Möckelmann’ın yazdığı kitapta da (Kitap Yayınevi’nden çıktı ülkemizde) Çiçero’dan bahsedilen yaklaşık 15 sayfalık bir bölüm var. Keza Murat Yetkin’in “Meraklısı İçin Casuslar Kitabı” (Doğan Kitap) adlı çalışmasında da genişçe bir yer ayrılmış Çiçero’ya. Bunları neden yazıyorum derseniz, ola ki filmi izledikten sonra daha bütünlüklü bir portreye ihtiyaç duyarsanız elinizin altında bulunsun diye. Yüksek gişe beklentisi Erdal Beşikçioğlu’nun İlyas Bazna’yı canlandırdığı “Çiçero” ise belli ki tek bir kaynağı baz alıp hikâyesini onun üzerine kurmaktansa belli başlı gerçekleri sabitleyerek (Arnavut asıllı gizemli bir adam, Ankara’da elçilikler arasında mekik dokuyan bir casus...) kendi hikâyesini kurgulamış ve işin içine aşk, Down sendromlu bir çocuk ve hatta finalinde göreceğiniz gibi gizli bir ajanda gibi farklı unsurlar ekleyerek yeni bir yoruma uzanmış. Finaldeki zorlama bölüm hariç diğer eklemeler çok kötü olmamakla beraber filmin en başındaki Kosova savaş sahnelerinde karşımıza çıkan ve neredeyse ağızlarından salyalar akan ‘kötü’ askerlerin karikatürlüğü ve dış mekan düzenlemelerinin bazılarının fazla dekor kokması gibi haller göze batıyor ne yazık ki. Uzun lafın kısası, çok para harcanmış, belli ki çok özenilmiş ama son tahlilde öykündüğü sinemanın standartlarının yer yer altında kalan bir film olmuş “Çiçero”. İşin tarihi gerçeklere uyup uymadığı meselesi biraz da tarihçilerin işi olmakla birlikte dönemin Ankara’sının ruhunu çok da yakaladığı kanaatinde değilim maalesef. Ne yazık ki dönem filmlerinde bu durum sıkça çıkıyor karşımıza, kentlerimize sahip çıkamadığımız için geçmişe döndüğümüzde çok fazla gerçek mekân bulamıyoruz. Bu da sinemacıların suçu değil elbette. Öte yandan “Çiçero”nun gişede nasıl bir performans göstereceğini de merak etmiyor değilim. Zira ne olursa olsun rakibinin olmadığı bir dönemde gösterime giriyor ve yapacağı gişe çok da gerçekleri yansıtmıyor olacak sanki. Hayko’dan iki yeni şarkı ROCK müzik sanatçısı Hayko Cepkin, iki yeni bestesini müzikseverlerle buluşturdu. En son 3 yıl önce “Beni Büyüten Şarkılar Vol.1” albümünü yayımlayan sanatçı, “Kabul Olur” ve “Dans Et” adlı iki yeni tekliyi müzikseverlerin beğenisine sundu. Tüm dijital platformlarda akustik versiyonları ile bir likte yayımlanan şarkılar, anlatımı ve müzikal altyapısı ile dikkati çekiyor. “Kabul Olur”, var oluş ile hesaplaşan bir dil ile müzikseverlerin karşısına çıkarken, “Dans Et”te ise engelli bir yaşama bambaşka bir pencereden bakan Hayko Cepkin, empati kurmayı müziğin güçlü dilini kullanarak hatırlatıyor. l DHA [email protected] Ercüment Orkut ‘Persona’ (Lin Records) 2015 yılında çıkan “Low Profile”, yılın en iyi caz albümlerindendi. Piyanist besteci Ercüment Orkut’un ikinci albümü “Persona” da öyle. Elektrikli fusion albümüydü ilk çalışma, dörtlü formatta. “Persona” ise tam bir akustik piyano üçlüsü işi. Ercüment’in iç dünyasını dökebileceği dile izin veren en münasip format bu. İzlenimci bir anlayışla geçmişe yapılmış içsel bir yolculuk hikâyesi olarak duygusal açıdan derin. Ercüment’in anne babasından ilk saatine ve bisikletine kadar uzanıyor parçaların içinden gelip geçenler. Piyano üçlüsünün verdiği olanakları armonik bir zenginliğe çeviren üçlü, çağdaş bir çizgi yakalamış, zengin bir ses dünyası yaratmış. Amerikalı basçı Matt Hall ve tecrübeli davulcu Volkan Öktem’in usta işi eşliğinde, teknik gövde gösterisine çevirmeden başarmışlar üstelik. Albüm adını analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung’un yarattığı arketipten alıyor. Yaratıcı modern bir anlayışla yıkanmış bu albüm; bambaşka bir dünyanın kapısını aralamış, ruhani bir atmosferde, zihinsel bir mesai içinde, tutkuyla, hassas olduğu kadar da zarif duygularla çalınmış. Bill Evans’tan Brad Mehldau’ya, gelenekten geleceğe uzanan aydınlık bir yolda, hem kişisel hem de evrensel bir yolculuk “Persona”. Yalçın Hasançebi ‘For A New Life’ (Garaj Müzik) Siz metal geçmişi bulunan ateşli bir gitarcı olun, gençlik enerjisiyle bir albüm yapın, orada da ego patlamalarını bastırarak şov yapmak yerine besteciliğinizi, caz teorinizi ve kolektif ruhunuzu öne çıkarın! Örneğine az rastlanan bir durum olduğunu kabul edersiniz, haliyle. Bu az örnekten biri Yalçın Hasançebi’nin ilk albümü. Müzik hayatına Almanya’da çocuk yaşta piyano çalarak başlamış Yalçın, yıllar sonra gitara sevdalanmış. Lise yıllarında birkaç metal topluluğunda çalmış. Bir müddet sonra da klasik müziğe ilgi duymuş, Almanya’da klasik gitar okumuş. Döndüğünde Lackawanna adlı blues topluluğunda çalmış, piyasada bazı pop sa natçılarına eşlik etmiş. Bahçeşehir Üniversitesi’nde, master yaparken, albüm yapmaya niyetlenmiş. Tipik bir gitarcı albümü değil “For A New Life”, çoğulcu kısmını öne çıkardığı için. Parçalar düzenlemeden ziyade ensemble havası taşıyor. Müzisyenlerin albüme katkıları had safhada. Halil İbrahim Işık, Gülce Duru, Şevket Akıncı, Burak Cihangirli ve Cemal Sönmezkale aynı okuldan; Siney Yılmaz dışarıdan. Yalçın’ın tez konusunun Miles Davis’in elektrikli yılları üzerine oluşunun (hatta geçmişindeki metalciliğinin) albüme olumlu etkisi çok fazla. İyi füzyon; iyi cazrock füzyonu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle