28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 27 Eylül 2018 EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: SERPİL ÜNAY Petrol planları bozabilir ekonomi 11 Yeni Ekonomi Programı’nda 73 dolar olarak hesaplanan petrol fiyatı 82 doları aştı. Yıl sonunda 100 doları görebilir. Yurttaşın elektrik ve gaz faturası daha da artacak Ham petrolün varil fiyatı, 82 doları aşarak son dört yılın zirvesine çıktı. Ulus lararası petrol ticareti devleri Mer curia ve Trafigura, yıl başında 66 dolar seviyesinde olan petrolün, yıl so nunda 100 dolar se viyesini görebilece ğini açıkladı. Artışta, EMRE DEVECİ ABD’nin İran’ın petrol ihracatını hedef alan ve 4 Kasım’da yürürlüğe girecek yaptırımları önemli rol oynuyor. Mercuria’nın başkanı Daniel Jaeggi, yıl sonuna ABD yaptırımları nedeniyle piyasa dan günlük 2 milyon varile yakın petrolün çekilebileceğini, bu raka mı telafi edebilecek yeterli arzın olmadığını ve bunun ham petrol fi yatlarını 100 dolara yükseltebile ceğini söyledi. Trafigura’nın pet rol ticareti eşbaşkanı Ben Luckock, petrol fiyatlarının Noel’e kadar 90 dolara, yeni yıla kadar da 100 dola ra çıkacağını söyledi. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgü tü (OPEC) ve Rusya gibi diğer üre ticilerin 2017’de üretimi kısma ka rarı almalarından beri ham petrol fiyatları yükseliyor. Küresel talep ilk kez günlük 100 milyon varile yaklaşırken, Venezüella, Libya ve Nijerya’da yaşanan üretim aksa maları da arzda sorunlara yol açı yor. ABD Başkanı Dolald Trump’ın baskısına rağmen, geçen haftaki OPEC toplantısından üretim artışı konusunda net bir işaret çıkmamıştı. Tahminleri aştı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından geçen hafta açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) petrol fiyatlarında 2018 için 72.8, 2019 için 73.2 dolar tahmini yer almıştı. Eylül 2017’de açıklanan Orta Vadeli Program’da ise 2018 için 54.5, 2019 için 57.5 dolar tahminleri yer almıştı. Petroldeki fiyat artışı, Türkiye’nin 2017’de 37.2 milyar dolar olan ve YEP’te 2018 için 46, 2019 için 43 milyar dolar olarak tahmin edilen enerji ithalat faturasını artırabilir. 2018’in ilk 8 ayı itibarıyla Türkiye’nin enerji ithalatı 28.2 milyar dolara ulaşmış durumda. Faturalar kabaracak Yılbaşından bu yana, elektriğe yapılan zam yüzde 38.6’yı, doğalgaza yapılan zam yüzde 18.8’i buldu. Sene başında 66 dolar seviyesinde olan petrol fiyatlarının 82 doları görmesi ve olası artışlar, meskenler ve sanayiciler için enerji faturasını artırıyor. Enerji faturasının artması, Türkiye’nin en büyük sorunlarından cari açığın da artmasına neden oluyor. Uzmanlar fiyatta artış bekliyor Prof. Volkan Ediger (Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Direktörü): Petrol fiyatlarında genel trend artış eğiliminde olacak. Yenilenebilir enerjiye geçiş çağı tamamlanana kadar bu böyle olacak. İran kaynaklı olarak arzdaki azalma da normal olarak fiyatları yükseltir. 5 yıl önce 147 dolar seviyesini görmüştük, tekrar görebiliriz. YEP’teki petrol fiyatlara bir tahmin değil niyet olarak görülmeli. Dr. Filiz Katman (İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü): YEP tahminlerinde revizeler olması mümkün. Fiyat yükselişi öngörülüyor. Jeopolitik riskler belirleyici. İran’a yönelik yeni yaptırımların devreye alınacak olması, ABD’nin ticaret savaşları diye adlandırılan vergi düzenlemeleri, üretici faktörlerin artış yönündeki talepleri ve alternatif enerji kaynaklarındaki gelişmeler de etki eden faktörlerden bazıları. Jeopolitik risklerdeki değişiklikler, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına karşılık pozisyonları, fiyat beklentisin deki olası değişimler belirleyici olacaktır. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol: Dünyadaki petrol talebi hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde artıyor, buna karşın üretim tarafında Venezüella ve Ortadoğu kaynaklı düşüşler yaşandı. Orta vadede petrol fiyatlarında artış, piyasada daralma bekliyorum. Bu, petrol ithal eden ülkeler için olduğu kadar uzun vadede ihraç eden ülkeler için de iyi bir haber değil. Moody’s bankaların notunu düşürdü Uluslarararası kredi derece lendirme kuruluşu Moody’s Investors Service, 9 Türk bankasının uzun vadeli döviz cinsinden mevduat notunu “B1’den B2”ye düşürdü. Kuruluş yaptığı açıklamada, Akbank, Alternatifbank, ING Bank, QNB Finansbank, Ziraat Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Garanti Bankası, Vakıflar Bankası ve Yapı ve Kredi Bankası’nın uzun vadeli döviz cinsinden mevduat kredi notunu düşürdüğünü duyurdu. Açıklamada, not indiriminin Türkiye’nin döviz cinsinden mevduat notunun düşürülmesinden dolayı olduğu kaydedildi. Moody’s 24 Eylül 2018’de Türkiye’nin döviz cinsinden banka mevduat kredi notunu “B2”ye düşürmüştü. l Ekonomi Servisi TÜSİAD’dan döviz itirazı Türk Sanayicileri ve İş İnsan ları Derneği (TÜSİAD), dövizli sözleşmelerin TL’ye çevrilme zorunluluğunun bankaların aktif kalitesini bozabileceğini belirtti. Başkan Erol Bilecik’in açıklamasından öne çıkanlar şöyle: 4 Düzenleme Bankacılık Sektörü açısından da önemli riskler içeriyor. Ödeme kaynakları karar kapsamına girerek, zorunlu olarak TL’ye dönülen, yabancı para kredi ile fonlama sağlanmış yapılarda; yatırımcı şirketler yüksek açık pozisyon riski almak durumunda kalacaklar. 4 Özellikle bilişim teknolojileri gibi sektörlerde dövizle faturalamaya devam edebilmek için şirketlerin işlemlerini ve birtakım hizmetlerini yurtdışına taşımaları durumunda, istihdam ve vergi kaybına da neden olabilecektir. 4 Bu durum bankaların varlık kalitelerinde bozulmaya sebep olacak ve izleme ve yakın takip portföylerinde artış ile sonuçlanabilecek. Bütün bu durumların sonucu olarak bankaların yurtdışı finansman kuruluşlarından sağladıkları sendikasyonların fiyatlamalarında yukarı yönlü hareketlenmeler; devamlılığında da probleme yol açacak. 4 Döviz bazlı kontratların TL’ye dönmesine yönelik taraflar arası uzlaşmanın zaman alması halinde yatırımcıların bankalara olan geri ödeme kabiliyetlerini de olumsuz etkileyecektir. l Ekonomi Servisi Arjantin’i sollayacak Macquarie Bank’a göre Türkiye’nin 75 milyar dolarlık rekor kurtarma paketine ihtiyacı var. Rakam ArjantinIMF anlaşmasının yüzde 50 üzerinde Eminiş Ambalaj’a 3 aylık mühlet Son dönemde biriken borçları sebebiyle finansal darboğaza girip konkordato ilan eden şirketlere bir yenisi eklendi. Plastik ve metal ambalaj üretim sektörüne 1970’te başlayan Eminiş Ambalaj, Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada konkordato ilân ettiğini ve mahkemenin 3 ay boyunca ge çici mühlet kararı verdiğini duyurdu. Bu süre zarfında Eminiş Ambalaj’a yönelik tüm maddi takip işlemleri durdurulacak. Şirket ilk yıllarında boya ve kimya sanayii firmalarına hizmet verirken, hizmet ağını gıda sektörü ile genişletmişti. Hisseleri sene başından beri Borsa İstanbul’da yüzde 33 değer kaybeden şirketin ya rıyıl bilançosuna göre, neredeyse tamamı banka kredisi olmak üzere 26.2 milyon lira kısa vadeli finansal borcu ve 43 milyon lira ticari borcu bulunuyor. Son dönemde konkordato başvurusunda bulunanlar arasında Hotiç, Yeşil Kundura, BETA Ayakkabı, Keskinoğlu Tavukçuluk, Gilan Mücevher ve Mendo İç Giyim yer alıyor. Türkiye’deki kur krizi uluslararası piyasaların gündeminin üst sıralarında yer almaya devam ediyor. Avustralya merkezli Macquarie Bank’ın stratejistleri, Türkiye’nin 75 milyar dolarlık rekor kurtarma paketi kredisine ihtiyaç duyduğunu, bunun 50 milyar dolarlık rekor IMFArjantin anlaşmasını gölgede bırakacağını söyledi. Stratejistler Thierry Wizman ve Gareth Berry, faiz artışının yeterli olmadığını, Türkiye’nin iflasları ve sermaye kaçışını engellemek, borçlarını çevirmek için yüksek krediye ihtiyaç duyduğu öne sürdüler. Borçlar için kredi şart Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni bir faiz artışına izin vermesini beklemediklerini vurgulayan ikili, Türkiye’nin 180 milyar dolarlık kısa vadeli dış borcunun yanında 100 milyar dolarlık döviz rezervinin ve 160 milyar dolarlık döviz mevduatının yetersiz olduğuna dikkat çekti. Johns Hopkins Üniversitesi’nden profesör Steve Hanke, Erdoğan’ın IMF ile çalışmayı istemeyeceğini çünkü IMF’nin ipleri eline almasının Erdoğan tarafından kabul edilemez bulunacağını öne sürdü. Business Insider’da yayımlanan haberde ayrıca, Ankara IMF’ye başvursa bile ABD’nin bu başvuruyu veto edebileceği hatırlatıldı. l Ekonomi Servisi İSO Başkanı yüksek faizden, Bali yapılandırmalardan ve kurdan şikâyetçi Sanayici ile bankacı atıştı İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, net döviz borcu 200 milyar doları aşan reel sektörün, kur nedeniyle önemli bilanço sorunu ve ödeme güçlüğü yaşadığına dikkat çekerek “Türkiye ekonomisi adeta sırat köprüsünden geçerken, bankalar sanayicinin içinden geçtiği zorlu süreci anlamamış gözüküyor. Finansal istikrarı savunurken reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz” dedi. “Yüzde 25’lere varan mevduat faizlerine karşın, bankaların bunun iki katına yaklaşan bir kredi faiz oranını talep ettiğini görüyoruz” diyen Bahçıvan, şu sözlerle bankalara yüklendi: Erdal Bahçıvan “Ne yazık ki bazı bankalarımız hadlerini aşan bir tutum içerisinde. Öyle ki ‘Banka, size hava iyiyken şemsiye verip, yağmur başladığında geri isteyendir’ sözünü ne yazık ki sık sık hatırlamak zorunda kalıyoruz. Bankaların giderlerini dürüst çalışan firmalara yıkarak süreci Adnan Bali kangren haline getirmesinin örnekleri maalesef her geçen gün çoğalıyor. Bankaların açtığı ticari kredilerin en az enflasyon kadar büyümesi gerekirken gidişat eksi yöndedir. Sanayicilerimiz bugün izah edilmesi mümkün olmayan birtakım faiz hadleri ile karşı karşıya bulunuyor.” Bali: Kötü banka kurulabilir İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, İSO meclis toplantısındaki konuşmasında, batık kredilerin çözümü için “kötü banka fikri mümkündür, riskler güçlü adreste daha iyi yönetilebilir” dedi. Bankaların sermaye yeterlilik rasyolarının yüzde 13’e indiğini belirten Bali, “Topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi vermiş durumdayız” bilgisini paylaştı. Sanayicilerin faizl eleştirilerine yanıt veren Bali, “Sermaye piyasaları derinleşemediği için bu rolü bankalar üstlenmeye çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu. Yeni güç eski taktikler Bazen yaşam, sanatı taklit eder. Bir Çin hastane gemisinin Venezüella’nın La Guaria limanına, çökme noktasına gelen sağlık sistemine destek vermek için bir haftalığına demir atması, aklıma Çin’in başarılı propaganda örneklerinden, Kurt SavaşçıII filmini getirdi. Filmde bir Afrika ülkesinde, hem Amerikalı kiralık askerlerin kışkırttığı bir iç savaş var hem de Ebola türü bir salgın hastalık. Tüm Batılı diplomatlar gemilerle ülkeyi terk ederken, çevredeki Çin savaş gemileri, limana gelerek kaçmaya çalışan, ancak kimsenin sahip çıkmadığı sıradan insanlara kucak açıyorlar. Bu sırada kahramanımızın liderliğinde bir konvoy, gemilerin tahliye operasyonuna zamanında yetişmeye çalışıyor. Ancak yolunun üzerinde, iç savaşın iki fraksiyonu ölümüne savaşıyor. Kahramanımız Çin bayrağını açıyor ve savaşın içine dalıyor. Hemen silahlar konvoya yol vermek için susuyor. Bir Çinli diplomatın vurguladığı gibi “Afrika’da herkes Çin’in düşman olmadığını, ama, Çin’e saygısızlık etmenin maliyetinin çok yüksek olduğunu biliyor”. Ödenemeyen borçlar, stratejik imtiyazlar... Venezüella ekonomisi ve halkı, gerek Chavez’in gerekse de Maduro’nun sosyalist devrim dedikleri şeyi sonuna kadar götürmeye çekinerek, petrol gelirleriyle ayakta kalmaya çalışmış olmalarının faturasını ödüyor. Petrol fiyatları çökünce, bir taraftan ülkedeki kapitalist sınıfın sabotajları, diğer taraftan ABD ambargosu, ülkeyi yaşanmaz hale getirdi. 2 milyondan fazla Venezüella vatandaşı, açlıktan, çökmüş sağlık sisteminden, darbe ve bir ABD müdahalesi korkusundan komşu ülkelere kaçtı, kaçmaya devam ediyorlar. Çin yönetimi, son on yılda, Venezüella rejimini desteklemek için 50 milyar dolar kredi vermiş. Venezüella bu borcun ancak 30 milyar dolarını geri ödeyebilmiş. Geçen hafta Maduro, Çin ziyareti sırasında 5 milyar dolar daha ek kredi almayı, bir seri ticaret anlaşması yapmayı başardı. Bu son 5 milyar dolar, Venezüella’nın petrol endüstrisini canlandırmak için kullanılacak. Bu anlaşmanın bir parçası olarak Çin’in Ulusal Petrol Şirketi, Venezüella’nın, petrol şirketi Sinuvensa’nın yüzde 9.9 hissesini daha alarak payını yüzde 49’a yükseltecek. Böylece Çin hem Venezüella petrol endüstrisi içinde önemli bir oyuncu oluyor hem de Venezüella’dan günde 1 milyon varil petrol ithal edecek konuma yükselmeyi planlıyor. Ödenemeyen borçlardan stratejik avantaj elde etme taktiği insanın aklına ister istemez “Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları” kitabındaki taktikleri getiriyor. Örneğin 2007 yılında Sri Lanka’da, Çin’in verdiği kredilerle bir Çin devlet şirketi bir liman projesine başlamış. Hambantota Limanı bittiğinde ekonomik olarak yeterince kârlı olmadığı ortaya çıkınca Çin, alacağına karşılık limanı 99 yıllığına kiralayarak Hint Denizi’nde bir tesise sahip olmuş. Çin’in Cibuti’de kurduğu ilk deniz üssünün arkasında da benzer bir borçlandırma hikâyesi var. Çin geçen hafta, ABD’nin Cibuti’deki ünlü Camp Lemoniere üssünün hemen yanındaki Darelah Limanı’nın işletmesini ele geçirmeye bir adım daha yakınlaştı. Hedefine ulaştığında, Camp Lemoniere’i denizden kuşatmış olacak. Çin çok etkin bir “jeoekonomik” strateji izliyor; Pakistan’a, Myanmar’a, Laos’a, Kamboçya’ya verdiği krediler benzer stratejik avantajlar yaratıyor. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi ödenemez düzeye ulaşan borçlar, ülkeleri Çin’in hegemonya alanı içine çekiyor. “Kuşak ve Yol” projesi de bölgede dağıtılan kredilerle, Çin’e yalnızca ekonomik değil, stratejik avantajlar getirecek biçimde şekilleniyor. Harvard Üniversitesi Belfer Centre for Science and Internatonal Affaires’de yapılan bir araştırma, Doğu Afrika’dan Pasifik adalarına kadar en az 16 ülkenin Çin’den aldıkları borçları ödeyemeyecek durumda olduğunu saptıyor. Bu ülkelerin ABD’nin çıkarlarını tehdit edecek biçimde Çin’in etkisi altına girebileceklerinden endişe ediliyor. Araştırma, Çin’in, borç bağımlılığını kaldıraç olarak kullanıp, Güney Asya’da güç yansıtmasına olanak verecek bir limanlar zinciri ile ABD’nin stratejik üstünlüğüne son verebileceğini iddia ediyor. Geçen hafta New York Times’da bir yorumunda, “ABD ile olası bir savaş dışında, Çin’in Güney Asya denizlerindeki kontrolü çoktan inkâr edilemez bir realitedir” diyordu. Emperyalizm, belli ülkelerin politikalarından öte, sermayenin iç dinamiklerinin, genişleme eğiliminin bir ürünü, bir sistem sorunudur. Çin kapitalizmi de büyümek ve genişlemeye devam etmek zorunda olduğundan, hem bu dinamikleri sergiliyor, hem de emperyalist sistemin kurallarına göre davranıyor. Hammadde zammı kapasiteyi azalttı Aksa Akrilik, hammadde fiyatlarındaki fahiş yükselme nedeniyle dünya pazarlarında oluşan daralmaları göz önüne alarak, ağustosta ilan ettiği yüzde 20 kapasite azaltımını yüzde 40’a çıkardı. Şirket, geçen ay aynı gerekçelerle 16 Ağustos’tan itibaren üretim faaliyetlerinde yaklaşık yüzde 20 kapasite azaltımına gideceğini duyurmuştu. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle