19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 23 Eylül 2018 14 kültür EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: EMİNE BİLGET ‘CinsiyetçilikleANILYURDAKUL didişmeliyiz’ Bu konserin 40 yıl hatırı var Geçen yıl Beyoğlu Ayhan Işık Sokak’ta kepenk in lar; bu yorum tercihi de onların sanatsal kimliklerini ziyadesiy diren Ağaç Ev, beş aylık tadila le açıklıyor. Çalarken tüm kurt tın ardından, 2018’in ilk ayında larını döktüğü hissedilen güç Kadıköy Shaft’ın yerinde açıl lü davulcu Bilge Candan, bir mıştı. Asmakat kaldırılmış, tuvaletler yenilenmiş, tuğla duvarların her birinde devasa Ro MURAT BEŞER ayağını monitöre çalarak metalci pozu veren basçı Çağatay Ateş ve ayağına gelen tüm bert Johnson, Ray Charles, Chuck pasları sololarıyla gole çeviren çılgın Berry ve Koko Taylor illüstrasyonla klavyeci Barış Göker. rı. Cephe biteviye cam ile kaplandı Bar programı ile konser arası bir ğından konserler dışarıdan izlenebi repertuvar. Her ne kadar kavır ağır lir halde, ki zaten giriş ücreti de yok. lıklı bir liste olsa da, mütemadiyen Underground olmaktan azade, halka kendi müziğini çalıyor gibi yorumlu açık bir yer olmuş Ağaç Ev, misyo yor onları Gür. Parçaları o günleri ya nuna uygun bir biçimde. Burası blues şamış insanların ruhuyla çalıyor. müzisyenlerine ev sahipliği yapan bir Steve Vai’ın “The Crying Machine”i dernek gibi; sahibi Burak Ocakçı ise ile açılan perde, Yavuz Çetin’den tam bir blues mücahidi. “Yaşamak İstemem” ile devam eder 20 Eylül Perşembe: hafta içi ve ha ken, “Black Night”, “Come Together”, vaların soğumaya başlamasına rağ “Purple Haze” ve “While My Guitar men Osmancık Sokak cıvıl cıvıl. Üs Gently Weeps” arka arkaya geliyor. telik üç futbol takımımızın UEFA ma Bir tel kopması münasebetiyle ve çı var. Birazdan sahne alacak Gür rilen zaruri aranın ardından “Money”, Akad ve arkadaşları hemen yan ta “Highway Star”, “Is This Love”, “Mist rafta bulunan Livane’nin dip masa reated”, “Smoke On The Water” gi larından birinde demlenirken, kon bi rock marşları izleyicileri galeyana serin başlamasını bekleyen kalabalık getirdikten sonra, Gary Moore klasi da Ağaç Ev’in önündeki masaları ve ği “Still Got The Blues”da Cem Gürel boşlukları doldurmuş. konuk oluyor basıyla. Sahnede 40 yılı geride bırakan us Çok sevdiği iki adamı hiç unutmu ta gitarcı Gür’ün seyirci ilişkisi güç yor Gür konserlerinde: “Dağlar Dağ lü; her parçanın arasında fıkra babın lar” ile Barış Manço’yu “Islak Islak” dan bir anısını paylaşıyor. Konuşkan ve kendi bestesi olan “Cem Abi” ile ve cana yakın. Arada vefalı bir dos Cem Karaca’yı. Yine kendi bestesi tunun doğum gününü kutlamayı ih “Binlerce Kez” ile saatler ikiye yakla mal etmiyor. Sahneden mekânın or şırken bitiyor gece, eve gitmek için tasına doğru bir yaşama sevinci pı geç, güneşin doğuşunu beklemek narı çağlıyor. için erken bir vakitte... Parçanın türü ne olursa olsun, ol duğundan daha hard rock çalıyor [email protected] Gaye Su Akyol’un yeni albümü 26 Ekim’de dinleyiciyle buluşacak Şarkıcı Gaye Su Akyol ve alternatif müzik grubu Bubi tuzak, bu perşembe Kadı köy Sineması’nda 1970’ler Türkiye’sin den “BMovie” kla siği olan “Yılmayan Şeytan” adlı filme so undtrack oluştura DİLEK ŞEN cak. 2630 Eylül tarihleri arasında dü zenlenecek Red Bull Music Festival Istanbul kapsamın daki konserde sanatseverler, “Yıl mayan Şeytan”ı Gaye Su Akyol’un; Ali Güçlü Şimşek, Görkem Kara budak ve Emrah Atay’dan oluşan Bubituzak’ın ve müzisyen Gökhan Şahinkaya’nın canlı performansıy la izleyecek. Konseri bahane ettik ve Kadıköy’de buluştuğumuz Gaye Su Akyol ile bu “fantastik” deneyi mi ve yeryüzünde olup bitenleri ko nuştuk. Akyol’dan, “İstikrarlı Hayal Hakikattir” adındaki üçüncü albü münün 26 Ekim’de yayımlanacağı müjdesini de aldık. n İlk albümünüzü yayımladığı nız 2014’te izinle yapılan ilk söy leşilerde “Yılın bombası” başlık ları atılmıştı hakkınızda. Bu, baş lıkların arkasını doldurabildiniz mi sizce? Nasıl geçti müzik yaşa mınızdaki dört yıl? O tür iddialı cümlelerin arkası nı doldurmak aslında benim göre vim değil, hiçbir zaman olmadı. Ben dinlemek istediğim müziği yapıyo rum. Hayalimdeki müziği yaparken onun nereye varacağına dair bek lentiler geliştirmiyorum. Benim ya pabileceğim en iyi şey; kendi müzi ğimi, yaşadığım coğrafyanın sesle rini, acılarını, sevinçlerini, çok kül türlülüğünü, bilinçaltımı, hisset tiklerimi damıtarak müzik formu na ulaştırmak. Yani keyfime göre müziğimi yapıyorum, ondan sonra sı kendi kendini inşa ediyor. Dört senede biri uluslararası olmak üze re iki albüm çıkardık ve kendi plak şirketimizi kurduk. Japonya’dan Portekiz’e, Rusya’dan İngiltere’ye dünyanın farklı pek çok coğrafya sında 100’e yakın konser verdik. WOMAD, Roskilde, Sziget, Le Gu ess Who gibi çok önemli festivaller de çaldık ve 26 Ekim’de üçüncü al büm geliyor. Albüm, Alman menşe ili Glitterbeat Records ve kendi kur duğumuz Dunganga Records ortak yapımı; tüm dünyada plak forma tında yayımlanacak. n Baskının giderek arttığı bir ülkede sanat yapmak nasıl hisset tiriyor size? Ben kendimi sonsuz özgür hisse diyorum, çünkü tetikteyim, uyanık olmak için sürekli sorguluyorum kendimi, özellikle otosansüre kar şı. Çünkü o, sansürlerin en büyüğü. İnsanın önce beynindeki hapisha neden kurtulması gerekiyor. İşte o özgürleşmeyi ifade ederken sanatın araçlarını kullanıyorum. ‘Yeni yollar bulunuyor’ n 2014’ten bu yana dinleyicilerinizde ve sahneye çıktığınız mekânlarda değişen ne oldu? Sayımız arttı. Artık daha kalabalığız. Ortak ülkü geliştiriyoruz; özgürlük, bir aradalık, kendi köklerimizden korkmamak, Türkiye’nin zengin kültürünü müzikte tekrar keşfetmek, sevmek... İnsanlar kendilerini ifade edebilmek için her gün biraz daha tutkuyla dolup taşıyorlar. Baskılanan kültürler, kendini ifade etmek için yeni yollar arar ve bulur bir şekilde. n Arşivler şairlerin, sanatçıların bir araya geldiği kahvelerden söz eder. Bugün sanatçılar nerede “birleşiyor”? Bahsettiğin o yerler; 50’ler, Dinlemek istediği müziği yaptığını anlatan Gaye Su, yaşadığı coğrafyanın seslerini, acılarını, sevinçlerini müzik formatına ulaştırdığını dile getirdi. 60’lar, 70’lerde birtakım müzisyenlerin, şairlerin takıldığı kafeler, meyhaneler artık yok. Şairlerin bir araya gelip ürettiği, alt kültürler, akımlar oluşturduğu o dönemler geride kaldı ne yazık ki. Onun yerini, yeni nesil müzisyenler aldı diyebiliriz. Bu insanların bir kısmı iyi şiirler yazıyor ve o şiirlerden bazıları şarkıya dönüşüyor. Belli barlarda, kafelerde ve konserlerde denk geliyoruz, ama bir alt kültürden bence henüz bahsedemeyiz. Müzikte yeni yeni yeşeren bir ortak dil var, ama gelişip gelişmeyeceğini zaman gösterecek. n Sizin “sanat alanınız” neresi? Ben doğma büyüme Kadıköylüyüm. İlk 23 senemi aynı sokakta yaşadım, sonraki süreçte de bir ayağım hep burada oldu. Buraya duyduğum aidiyet herhangi başka bir yere duyduğum aidiyetten çok daha köklü. ‘Umarım Beyoğlu güzel günlerine döner’ n Hafızası hepimizin hafızası olan Beyoğlu’nun dönüşümü, uzun yıllar Peyote’de çalmış bir sanatçı olan size ne düşündürüyor? Semboller, sistematik olarak dönüştürülüyor, değiştiriliyor. Beyoğlu, Cumhuriyetin ilanından itibaren, pek çok anlamda semboldü. O sembolün yıkılması ve yerine yeni semboller inşa edilmesi, bir hafıza sıfırlama gibi... Süreci birlikte izliyoruz. Umarım bir noktada çok kültürlülüğün hüküm sürdüğü, sanat üretilen, sanatçıların yaşadığı, ba rındığı o güzel günlerine geri döner. n Kadının sahnede olmasıyla ilgili zorluklar neler Türkiye’de? Örneğin bir #metoo hareketine ihtiyaç var mı kültür sektöründe? #Metoo veya benzeri bir harekete kesinlikle ihtiyaç var. Ama bu, yüzeysel sosyal sorumluluk projeleri gibi adı birkaç gün anılan, kötü içeriklerle komik duruma düşülüp iki gün sonra unutulan bir çiğlikte olmamalı. Topluma işlemiş cinsiyetçi yaklaşım la didişmeliyiz. Önce “Kadın ne, erkek ne, biz nasıl bu kadar ayrıştırabilecek kafaya ulaştık, bunun hizmet ettiği şey ne” bir defa bunu düşünmek zorundayız. İnsanın zihninde o devrimin yaşanması gerekiyor. Toplumsal cinsiyet mevhumu gerçek anlamda insanlığı zehirleyen şey. Çocukken de, ilk gençliğimde de kendimi herhangi bir cinsiyetin uzantısı olarak görmedim. Hep daha bağımsız hissettim. Bunu böyle yaşadım, bu da bana böyle yaşatılmaya başlandı bir yerden sonra. n Eril dünyayla ilk karşılaşmanız şaşırtıcı olmadı mı peki? Hep savaştım bununla içgüdüsel olarak. Bu demek değil ki sokakta tacize uğramadım, laf atılmadı. Bu rezillikle hepimiz yüzleştik ve yüzleşmeye devam ediyoruz. Ben bir insan olarak kendimi cinsiyetlerin üstünde görüyorum ve hepimiz bunu başarabiliriz. Cinsiyet, bana özel bir şey. İster erkeğimdir, ister kadın hissediyorumdur, ister “Ben kadın görünüyorum ama erkeğim” diyorumdur. Bu kadar kişisel bir şey kimi ilgilendirir ki? n Sözünü ettiğiniz o zihinsel eşitleniş sağlanana dek feminist hareket ne derece mühim sizce? Sonsuz önemli. Bir şeyi değiştirene kadar da o etiketler çok işe yarıyor. Evet, kesinlikle feminis tim! Bunu dillendirmenin cesaret olarak algılanması ya da feministim demekten korkmak da işin trajik kısmı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle