28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 17 Eylül 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Döviz yükseldi, esnaf iflas bayrağını çekti Artan kur esnafta seri iflaslara neden oldu. Son 2 ayda iflas eden esnaf sayısı yüzde 50 arttı. Bu yılın yedi ayında ise 32.4 milyar lira KOBi kredisi takibe düştü Kurun yılbaşından bu yana yüzde 40 civarında yüksel Hükümetin 220 milyar lirası geçen yıl olmak üzere Kredi Garanti Fonu’yla mesi esnafa kepenk in toplam 250 milyar lira dirtti. Özellikle dövizin kaynak aktarması da kü yükseldiği bu yılın temmuz ve ağustos ayların ŞEHRİBAN KIRAÇ çük ve orta boy işletmeleri (KOBİ) kurtaramadı. da iflas eden esnaf sayısı 2014’ten bu yana işle da katlandı. Geçen yılın 8 ayın rini döndüremeyen neredeyse da 64 bin 305 esnaf kepenkleri yarım milyon esnaf iflas bay indirirken, bu yılın 8 ayında ise rağını çekti. Türkiye Esnaf ve kepenk indiren esnaf sayısı yüz Sanatkârları Konfederasyonu de 12 artışla 72 bin sınırına da (TESK) verilerine göre son 4.5 yandı. Geçen yıl temmuz ağustos yılda kepenk indiren esnaf sa aylarında 12 bin 530 esnaf kapa yısı 481 bin 791’i buldu. nırken bu yıl aynı dönemde kepenk indiren esnaf sayısı yüzde Tescil de düştü 50 artışla 19 bine dayandı. Yeni kurulan tescil yaptıran Türkiye’de sayıları 2 milyona esnaf sayısı da düşüşe geçti. Kri yaklaşan esnaf ayakta kalmak zin kendini iyiden iyiye hisset için borca batarken artan dövizle tirdiği bu yılın temmuz ağus iflaslar da adeta seriye bağlandı. tos aylarında yeni tescil yap tıran esnaf sayısı 29 bin 434 iken geçen yıl aynı aylarda tes cil yaptıran esnaf sayısı 31 bin düzeyindeydi. Geçen yılın 8 ayında 157 bin 829 esnaf tescil yaptırırken bu yıl aynı dönem de 580 adetlik azalış oldu. Can suyu istediler Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın nakit sıkıntısı yaşadığına işaret ederek, dövizdeki gelişmeler, yüksek faiz ve ekonomik durgunlukla mücadele ettiğini söyledi. Palandöken, sayıları 2 milyona ulaşan esnaf ve sanatkâra daha önce sağlanan sıfır faizli ‘can suyu kredisi’nin yeniden verilmesini istediklerini belirterek, “Nakit sıkıntısı çeken esnaf ve sanatkârımız için en az 100 bin lira limitli, sıfır faizli ve 3 yıl vadeli can suyu kredisi verilmeli. Kadın esnaf ve sanatkarımıza verilecek can suyu kredilerinin limiti ise 150 bin lira olmalı. Esnaf ve sanatkârın nefes alabilmesi için krediler 12 ay geri ödemesiz olmalı” dedi. Palandöken, evlerde üretim yapan ve vergiden muaf olan esnafın da mikro kredilerle desteklenmesi gerektiğini söyledi. Borç yükü arttı Bankacılık Düzenleme ve De netleme Kurumu (BDDK) verile rine göre, geçen yıl sonunda 25.2 milyar TL civarında olan takip teki KOBİ kredileri bu yılın ye di ayında yüzde 28’lik artışla 32.4 milyar liraya yükseldi. Yine geçen yıl 513.2 milyar TL kredi kullanan KOBİ’ler bu yılın ye ÖNCE KÜÇÜĞÜ DÜŞÜN di ayında çarkları dön 13 bin azalma Tdürmek için daha fazla krediye sarıldılar. KOBİ’lerin kullandığı kredi miktarı bu yıl geçen yılın sonuna göre yüzde yüzde 28 artışla 656.6 milyar liraya fırladı. Kredi kullanan KOBİ sayısı da yükseldi. 2017 yılı sonunda 3 milyon 318 bin 266 KOBi kredi kullanırken bu yılın temmuz ayı itibarıyla kredi kullanan KOBİ niteliğindeki müşteri sa ürk Girişim ve İş Dünyası Kon federasyonu (TÜRKONFED) M2bNy.Tia6irınssBüi2y)laTıdüra0ıasnmeküzil1Srğtin8ra2yt2ueokila0e0vfdniTs(rya1e1SiıyEa7g8’.eznrGkaP’Se’lyieiallİAnoenş2KeG(gVenr)7K6mgiüölnM5uibİövnbisri.lrniaeyerdtriusneyiondeahyme)ılnsy5eıdisİleukzdı2ğna2s9smaKmHaı0e4nbnfuira1eaiar8blnİrzs’efszdugiiavnln(nrseeyyöeaaadmoüınrfaysielzrııesdstd1auı3e.Yraödnenöm,tieKnEdçsbhkfteeiiOüyuetiinllimimlğeleyBçüauöünareİnllnnKie’dcmrdPsdulruiıeiaseoğüdyiirmzilçlioşeunainiditürnldnçiiöuauanke,ıblnnzlka’ıBgAen”acylilaaalavlmkeedkilşnrrrilareetiuıtakaknedsaSspavclmrilieıneaöaa.eççızaknTkKfBealOilu,eOnraiO‘ğrÖç“rrşralrBahVBeıimınnnğsnİauvP’csiıel,ne’an’eemnin2sşrdrTiitkiilan0nanunetünıtğı tı. İzmir’i, Denizli, Ankara, Şan KOBİ odaklı politikalar içerme lıurfa ve Mersin takip etti. si gerektiğini vurguladı. KOBİ’le yısı 4 milyon 143 bin Oransal olarak bakıldığında rin ve Anadolu iş dünyasının na rimiz kapanma noktasına gelmiştir. Ekonomimizin can damarı KOBİ’lerimizi, finansal dalgalanmaların ve belirsizliklerin arttığı dönemlerde pozitif ayrımcılık ilkesiyle gözetmek hepimizin sorumluluğudur. Tahsilat güçlüğü ile ilgili problemlerin KOBİ’lerde finansal krize sebep olmasını engellemek gerekiyor” diye konuştu. Turan, KOBİ’lerin ayakta kalabilmesi için şu önerilerde bulundu: 4 Sigorta şirketlerinin KOBİ’lere önyargılı bakış açısının değiştirilmesi için sigorta şirketlerine yönelik teşvik edici önlemler geliştirilmeli. 4 Ekonomilerin KOBİ düzeyinde yarıştıkları bir dönemde, ödeme gecikmelerinin diğer ülkelere göre uzun ol 690’a çıktı. Bunların 3 esnaf sayısı en hızlı (yüz kit sıkışıklığı ve tahsilat sorunları ması, Türkiye KOBİ’lerinin rekabetçiliği milyon 415 bin 231’i ise de 17.3) Ağrı’da yükseldi. için ciddi finansmana ihtiyaç duy ni olumsuz etkiliyor. Türkiye’de 60 gün mikro işletme niteliğindeki müşterilerden oluştu. Ağrı’yı, Bingöl, Şırnak, Batman ve Mardin takip etti. duğunu kaydeden Turan, “Alacağını tahsil edemeyen küçük işletmele olan ödeme süresi, AB’de olduğu gibi 30 güne düşürülmeli. Önce güven sağlanmalı Hakan Aydoğdu Her alanda stokçuluk var Metal sektöründe ‘döviz fırsat çıları’ türedi. Son dönemde kurda yaşanan dalgalanmayı fırsat bilerek ürün stoklayan ‘hammadde tedarikçileri’ üretici ve ihracatçıyı zor durumda bırakıyor. Otomotivden kalıpçılığa, beyaz eşyadan savunma sanayiine kadar üretim yapılan her alanda stokçuluğun başladığını söyleyen Takım Tezgâhları Sanayici ve İşadamları Derneği (TİAD) Başkanı Hakan Aydoğdu “Son 2 haftadır sektörümüzde üretim yapan şirketler hammadde sıkıntısı çekiyor. Bazı ithalatçı firmaların stokçuluk yaptığını duyuyoruz. Örneğin fren diski üretecek olan bir şirket döküm malzeme (hammadde) bulamıyor. Bu durum, üretim ve ihracatın kalbi konumunda bulunan sektörlere büyük zarar veriyor” diye konuştu. Aydoğdu, “Maalesef kriz ortamlarında fırsatçılık yapan birçok firma, kısa vadeli yüksek kazanç elde etme kaygısıyla krizin daha da derinleşmesine neden oluyor. Üretim yapıp istihdam sağlayan; ihracat yapıp ülkesine kazanç getiren firmalarımız hammadde bulamıyor. Yükselen hammadde fiyatlarından daha fazla kazanç elde etmek için hammadde satışını durduran firmalar var” dedi. l Ekonomi Servisi Yabancı yatırımcılardan Türkiye eleştirisi: Şirketler hükümetten ‘kayıp güvenlerini geri kazanmaya yönelik güçlü sinyaller’ bekliyor İki ilde daha ekmeğe zam Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yeni yıla kadar ekmekte fiyat artışı yaşanmayacağını söylemişti ancak artan maliyetlerin etkisiyle çeşitli illerden üst üste zam haberleri gelmeye devam ediyor. Önceki ay Konya’da yapılan zamdan sonra şimdi de Adıyaman ve Kilis’te ekmeğe zam geldi. Adıyaman’daki zam 25 kuruş olurken, un fiyatlarındaki yükselişe dayanamayan Kilisli fırıncılar ise, pide ekmeğin kilosunun 3.5 TL’den 5 TL’ye yükseldiğini belirtti. Kilis Fırıncılar Odası Başkanlığının 11 Eylül 2018’deki zam kararı, önceki gün fırınlarda uygulanmaya başlandı. l Ekonomi Servisi Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği’nden (DIHK) Türkiye’den istikrar sinyali bekledikleri açıklaması geldi. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Başkanı Eric Schweitzer, Alman haber ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, “İstikrar sinyali gereklidir. Burada söz konusu olan yasal güvenlik ve Merkez Bankası bağımsızlığıdır. Şirketler hükümetten ‘kayıp güvenlerini geri kazanmaya yönelik güçlü sinyaller’ bekliyor” diye konuştu. DIHK Başkanı TL’deki değer kayıpları sonrasında ihracat gelirlerinin en az yüzde 80’inin Türk lirasına çevrilmesi zorunluluğunun yabancı yatırımcılar için cazip olmadığını söyledi. Schweitzer son dört ayda TL’deki değer kayıpları nedeniyle birçok şirketin etkilendiğini belirterek Türkiye’ye ihracatın düşüş gösterdiğini kaydetti. Gelecek cuma günü Berlin’de AlmanTürk ticari diyalog toplantısı düzenleyecek olan birliğin başkanı Schweitzer, Türkiye’de 6 bin 500’den fazla Alman şirketinin kayıtlı olduğunu ve bu şirketlerin 120 bin kişiye istihdam sağladığını söyledi. Faiz yetmez Öte yandan, ünlü yatırımcı Mark Mobius Türkiye Cumhu riyet Merkez Bankası’nın faiz artışının ekonomiye güveni ar tırmayacağını söyledi. Mobius, CNBC’ye verdiği mü lakatta “Çözüm, sadece yaban cı değil yerli yatırımcıların da güvenini kazanmaktan geçi yor. Bu da bütçede dengeli poli tikalar oluşturmaya başlamak tan ve yatırımcıya güven veren adımlar atmaktan geçiyor” de di. Ekonomik sıkıntılarla mü cadele eden Arjantin örneği ni veren Mobius “Arjantin de faiz artırdı ancak güven oluşma yınca faiz artı şının da etkisi olmuyor” ifa desini kul landı. l Ekono mi Ser Eric Schweitzer visi ekonomi 9 Dengeleri değiştiren 10 yıl A merikan yatırım bankası Lehman Brothers on yıl önce geçtiğimiz hafta sonu batarak küresel kapitalist sistemi bir finansal çöküşün eşiğine getirmişti. Yaklaşık bir haftadır, “Gereken dersler alındı mı?”, “Şimdi hangi noktadayız?” soruları etrafında ilginç tartışmalar yaşanıyor. O tartışmalardan benim çıkardığım sonuç kısaca şöyle: Gereken dersler alınmamış. O günden bu yana geçen 10 yılda, hem “hiçbir şey değişmemiş”, hem de “çok şey değişmiş”. Değişmeyen şeylerden dolayı, yakın zamanda tekrar gündeme gelecek olan yeni bir finansal kriz (mutlaka gelecektir), değişen şeylerden dolayı çok daha sarsıcı ve derin bir resesyona, çok daha tehlikeli şeylere (!?) yol açacak. Değişmeyenler Değişmeyen şeylerin hepsi, finans sektörüne ilişkin. 2008 krizini Lehman Brothers’ın iflası değil, ABD gayrimenkul (morgıç) piyasalarında aşırı borçlanmanın ve onun üzerinde türeyen menkulleştirme hummasının yarattığı spekülatif balonun patlaması başlattı. Analizde, bir geri düzeye gittiğimizde, yapısal krizin birikim ve üretim kapasitesi fazlası, tüketim eksikliği sorunlarının basıncını, kredi genişlemesi ve finansallaşma ile yönetme çabalarını görüyoruz. Bir adım daha geri gidersek finans dışı (artı değer üreten) sektörde kâr oranlarında on yıllardır aşılamayan kronik bir gerilemeyle karşılaşıyoruz. Ama bu daha derin bir tartışmayı gerektiriyor. Şimdilik bir kenara koyalım. Borç ve spekülasyon köpüğü patladığında, kredi piyasaları bir anda kilitlendi. Finans sektörü, bankalar çökme noktasına geldi. Küresel bir resesyon yaygınlaşmaya, küresel ticaret hızla gerilemeye başladı. Baltık Kargo İndeksi tarihinde görülmemiş düzeylere geriledi. Sermaye birikiminin mantığı şimdi, kapasite fazlasının, borçlarını ödeyemeyen işletmelerin tasfiyesini, piyasanın toplumsal, insani sonuçlarına bakmadan temizlenmesini gerektiriyordu. Ancak siyasetin mantığı egemen oldu. Başta ABD merkez bankası olmak üzere büyük merkez bankaları, hızla fazileri düşürdüler, piyasalara yaklaşık toplam 15 trilyon dolar enjekte ettiler. Mali çöküş, resesyonun depresyona dönmesi, ama piyasaların da temizlenmesi engellendi. Böylece, ekonomik büyüme açısından 2008 öncesi döneme dönülemediği gibi, kapitalizmin merkez ekonomileri, 10 yıllık bir düşük büyüme trendi ile yetinmek zorunda kaldı. Bu dönemde toplam küresel borç 250 trilyon dolara ulaşarak 2007’deki düzeyi yüzde 75 oranında aştı. Borca dayalı büyüme eğilimi (kapitalizmin yapısal krizi) değişmediği gibi güçlenerek devam etti. Ve değişenler Özellikle finans sektörünü korumaya yönelik uygulamalar, merkez bankalarının bilançolarını, kamu borçlarını şişirdi, yeni bir mali krizde müdahale olanaklarını, manevra alanlarını tüketti. Peki bu 15 trilyon (dünya hasılasının dörtte birinden fazla) dolar nereye gitti? Bu hafta Financial Times’da bir video blog “zenginlere gitti” diyordu. Milyonerlerin sayısı artmış. Bu saptamaya biraz daha yakından bakınca, müstehcen bir resimle karşılaşıyoruz. Wikipedia’ya göre: 2008’de 1125 milyarderin toplam varlığı 4.4 trilyon dolarmış. 2018’de milyarderlerin sayısı 2754’e, servetleriyse 9.2 trilyona ulaşmış. CreditSuisse’in 2010’da yayımlamaya başladığı Küresel Servet Raporu’nun bulguları da çarpıcı: 2010 yılında, toplam hane halkının gelir piramidinin en üst dilimindeki yüzde 8’i, 154 trilyon dolarla, toplam servetin yüzde 79.7’sine sahipmiş. Bu oranlar 2017 yılında yüzde 8.6’ya ve 239 trilyon dolara, yüzde 85.6’ya yükselmiş. Serveti 10.000 doların altında olan, en alt dilim 2010’da toplam hane halkının yüzde 68.4’ünü oluşturuyor, 8.2 trilyon dolarla toplam servetin yüzde 4.2’sine sahip görünüyor. Bu kesimin toplam hane halkı içindeki oranı, 2017’de yüzde 70’e yükselirken, servetten aldıkları pay, 7.6 trilyon ile ve yüzde 2.7’e gerilemiş. Kısacası, son 10 yılda, ekonomiyi kurtarmak adına, toplumun “kaymak tabakasına” servet transfer edildi. En düşük gelirliler, toplumun ekonomik olarak en zayıf kesimi içine düşenlerin toplam nüfus içindeki payı artarken, küresel zenginlik içindeki payı azaldı: Krizde en zenginler daha zengin oldu, en yoksullar daha da yoksullaştı. Böylece serbest piyasa, rekabet eşitliği, verimsiz olan batar söyleminin nasıl bir yalan olduğu, ekonomik yasaların değil, sınıf egemenliğinin ekonomik modeli belirlediği de ortaya çıktı. Bu fiyaskonun siyasi sonuçları olması kaçınılmazdı. Değişenleri irdelemeye, “popülizm” ve Çin’in yükselişiyle devam edeceğim. Yargıtay’dan emsal karar Yargıtay, patronunun hakareti nedeniyle işten ayrılan işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmetti. Ankara’da çalıştığı iş yeri sahibinin küfürlü hakaretine maruz kalan işçi, işi bırakarak 5. İş Mahkemesi’ne başvurdu. Davalı patron ise davacının devamsızlık yaptığını savunarak davanın reddini istedi. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak, davalı işverenin hakareti üzerine davacının 6 günlük kanuni süre içerisinde iş akdini işyerine gelmemek şeklinde eylemli olarak feshettiğine hükmetti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle