19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Pazartesi 17 Eylül 2018 2 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Türkiye’nin kâğıdınıNeoliberal politikaların batırdığı bir kamu işletmesi: SEKA üreten bir vardı Murat Özveri Avukat Selüloz İş Sendikası Hukuk Müşaviri Selüloz üretilmeyen ülkede kâğıt ve kâğıda bağlı her türlü üründe dışa bağımlı olursunuz. SEKA’nın hammadde üretimi (selüloz üretimi) yok edilince Türkiye de kâğıt üretiminde tümüyle dışa bağımlı hale geldi. Türkiye’ye kâğıt hammaddesi dahil ter türlü kâğıdı üretenüretebilen bir KİT olan SEKA bugün yok. Özelleştirilen SEKA ise kâğıt hammaddesi üretmiyor SEKA. Açık adıyla Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları A.Ş. Üretime 1936 yılında İzmit işletmesinde başladı. Dalaman, Afyon, Balıkesir, Silifke (Akdeniz), Çaycuma, Aksu (Giresun), Taşköprü işletmeleriyle, özelleştirildiği 2005 yılına kadar Türkiye’nin kâğıt hammadde ve kâğıt gereksinimini üretim yaparak karşıladı. SEKA kâğıdın hammaddesi olan selüloz, gazete kâğıdı, defter, ambalaj dahil her türlü kâğıdı üreten entegre bir kuruluştu. Afyon işletmesinde kamışı, Dalaman işletmesinde pamuğun kozasını ekonomik değere dönüştürürdü. Fabrika arazisi olan İzmit fidanlığında ağaç üretim çalışmaları yapılarak bu ağaçların selüloz üretiminde kullanılması hedeflendi. SEKA yalnızca bir fabrika değil, okulu, kreşi, sinema, tiyatro salonları, spor kulüpleriyle, Türkiye’nin ilk kadın kürek takımını kurmak dahil işçisine, ailesine ve şehrine bir yaşam modeli sundu. mali denge bozuldu Ekonominin temel kuralları vardır. Özel sektör veya kamu fark etmez, bu kurallara aykırı davranırsanız kâr için kurulmuş bir işletmeyi zarardan kurtaramazsınız. Bir işletmenin mali yapısına siyasi nedenlerle müdahale eder, piyasanın çok üzerinde faiz oranlarıyla borçlandırırsanız mali dengeyi bozarsınız. SEKA’nın mali dengesini bozdular. SEKA’da 19771987 yıllarını kapsayan on yıl içerisinde işçi sayısı sürekli azaltıldı. Buna karşın üretimi sürekli artıran SEKA işçileri, 1977 yılında işçi başına 24 ton olan üretimi 1987 yılında işçi başına 34 tona çıkardı. SEKA işçisinin bu azmini gizlediler. SEKA işçileri diğer KİT işçilerinin aldığı ücretlerin yarısına çalışmak zorunda kaldı. SEKA işçisi ücretlerinin temel gıda maddeleri karşısında nasıl eridiğini, artan işçi verimliliğine karşın nasıl yoksullaştıklarını rapor haline getirip hükümete sundu, bu adaletsizliklerin giderilmesini istedi. Özal, SEKA işçisinin bu haklı taleplerine karşı uzlaşmaz bir tutum sergileyerek 1988 yılında SEKA işçisini zorla greve çıkardı. ÖZAL ZARAR ETTİRDİ Grev 133 gün sürdü. SEKA pazar payını kaybetti. Grevin sonunda verdiği ücreti grev başlarken vermiş olsaydı SEKA pazardaki yerini kaybetmeyecekti. Ancak mesele yalnızca işçi ücretlerini vermemek değildi. Mesele grev süresince üretim yaptırmayarak SEKA’nın pazar payını küçültmekti. Özal’a yakınlığı ile bilinen Toprak Holding1 grev öncesi ithal edip stokladığı kâğıtları grev süresince fahiş fiyatlardan iç piyasaya sürerek iflastan Cumhuriyetin ilk ve tek kâğıt işletmesi SEKA, 80’lerde hız kazanan özelleştirme politikalarıyla kârdan zarara çevrildi önce. Tek tek fabrikaları peşkeş çekilircesine satıldı. Son olarak hammadde üretimi olmayan işletmeye dönüştürülerek kâğıdın dışa bağımlılığı başladı. kurtulup ülkenin sayılı zenginleri arasına girerken SEKA % 40 pazar payı kaybetti. Türkiye’nin kâğıdını üreten SEKA’nın pazar payını küçültmenin amacı ise kâğıt ithalatının kapısını açmaktı. SEKA işçisi, ülkeyi yakın gelecekte bekleyecek tehlikeyi sendikası aracılığıyla adeta haykırdı. Siyasi iktidar ne işçiyi dinledi ne sendikasını. SEKA’YA NASIL KIYDILAR? Kaliteli selüloz üretimi yapmak için deneysel ağaç yetiştirme sahası olan 1600 dönümlük, denize sıfır SEKA fidanlığı, YılmazEcevit hükümeti tarafından 1998 yılında bedelsiz verildi. Buna karşın açılan davalarda bizzat dönemin siyasilari karşı çıktı. SEKA Balıkesir İşletmesi, 1981 yılında gazete kâğıdı üretmek için kurulmuştu. 10 Haziran 2003’te özelleştirilerek bir sözleşmeyle Albayrak Turizm Seyahat İnşaat Tic. A.Ş.’ye değerinin ellide biriyle verildi. Albayraklar’ın ödediği bedel SEKA Balıkesir’in lojman ve idari binalarının değerini dahi karşılamıyordu. Selüloz İş Sendikası özelleştirmenin iptali için dava açtı. Davaya bakan mahkeme SEKA Balıkesir İşletmesi’nin özelleştirilmesine ilişkin önce yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar gereği SEKA’nın Albayraklar’dan geri alınması gerekirken mahkeme kararı uygulanmadı. SEKA Albayraklar’da kaldı. Yürütmeyi durdurma kararına Albayraklar itiraz etti, itiraz reddedildi. Albayraklar yine SEKA’yı iade etmedi. Yargılama devam etti. Mahkeme SEKA işçileri İzmit 2004 eyleminde. bu kez esastan iptal kararı verdi. Mahkemenin bu kararı da uygulanmadı. Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin ilk yürütmeyi durdurma kararı verdiği 28.7.2003’te SEKA Balıkesir’i Albayraklar’dan geri almak zorunda olan T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi, yaklaşık 11 yıl yargı kararlarını uygulamayarak suç işledi. Albayraklar, SEKA Balıkesir İşletmesi’ni, 28.7.2003’ten itibaren hukuka aykırı olarak ellerinde tuttu. Hükümet 2012 yılında Özelleştirme Yasası’na hüküm koyarak yargı kararlarının uygulanmasını engellemek istedi. 4046 sayılı yasaya konulan bu hükmü Anayasa Mahkemesi 2013’te iptal etti. Hükümet, bir yıl sonra 2014’te bu kez torba yasaya koyduğu bir hükümle SEKA Balıkesir’i Albayraklar’a “yasal” yoldan vermiş oldu. Böylece bu ülkede “Yargı kararı uygulanmaz” diye yasa çıkarılmış oldu ve bu hukuk ayıbını hiç kimse görmedi, görmek istemedi. Hukuksuzluk yolu açılmıştı bir kere. Benzer bir yok etme işlemi gazete kâğıdı üreten SEKA Giresun İşletmesi’nde de yaşandı. Giresun SEKA da 2003 yılında Milda A.Ş.’ye 5 milyon liraya satıldı. Milda A.Ş. 5 milyon liraya aldığı fabrikanın makinelerini 11 milyon liraya hurdacıya sattı.2 Arazisini ise 68 milyon liraya Giresun İl Özel İdaresi’ne sattı. Giresun İl Özel İdaresi de araziyi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na (TOKİ) devretti.3 Kamudan alıp kamuya satarak Milda A.Ş. kârına kâr katarken ülke bir kâğıt fabrikasından oldu. Bir iş letmenin yatırım yapmasına, teknolojini yenilemesine izin vermezseniz, onu rekabet edemez konuma itersiniz. SEKA’da teknoloji yenilenmesine izin vermediler. 1994 krizinde tasarruf tedbirleri adı altında tüm yatırımları durdurdular. genel müdüre dava Bu dönemde SEKA Genel Müdürü olan İsmet Rıza Çebi “bakım” adı altında teknoloji yenilemek üzere yatırım yaptı. Bu yatırımla SEKA yeniden kâra geçti. “Tasarruf önlemlerine aykırı davranıp bakım için aldığı ödenekle teknolojiyi yeniledi” diye SEKA Genel Müdür İsmet Rıza Çebi’yi ağır ceza mahkemesinde yargıladılar. İŞÇİLERİ YOK SAYDILAR Bugün yaşadıklarımız 1994 krizinde de yaşanmıştı. 1994 yılında dünya piyasalarında selüloz ve kâğıt fiyatları 1000 doların üzerine çıktı. O zaman içeride kâğıt hammaddesi ve her türlü kâğıt üretimi yapan SEKA 600 dolar civarında bir fiyatla iç piyasaya kâğıt vererek yaşanan krizden yayın sektörünün etkilenmesinin önüne geçti. Dünya piyasalarının nerdeyse yarı fiyatına satış yapmasına karşın 1994 krizinde SEKA kâr eden KİT’ler arasına girdi. 1990’lardan itibaren teknolojisi eskidiği için üretim yapamaz denilen SEKA İzmit İşletmesi, selüloz ve kâğıt fiyatlarının dünya piyasasında yükselmesine karşı en kötü halinde dahi krizin önünde bir bariyer oldu. Uygun fiyatla ülkeye kâğıt vermeyi başardı. 2018’de dolar yine yükseldi. Kâğıdın tonu 750 Avro’dan 900 Avro’ya çıktı. Kâğıt sektörüne bağlı piyasa altüst oldu. Birçok dergi yayınına ara vermek zorunda kaldı, birçok günlük gazete gazeteyi basacak kâğıdı karşılayamadığı için günlerce basılamadı. SEKA NEDEN YOK EDİLDİ? 2005 yılında SEKA, özelleştirme adı altında yok edildi. Türkiye artık kâğıdın hammaddesi olan selüloz üretmiyor. Selüloz üretilmeyen ülkede kâğıt ve kâğıda bağlı her türlü üründe dışa bağımlı olursunuz. SEKA’nın hammadde üretimi (selüloz üretimi) yok edilince Türkiye de kâğıt üretiminde tümüyle dışa bağımlı hale geldi. Türkiye’ye kâğıt hammaddesi dahil ter türlü kâğıdı üretenüretebilen bir KİT olan SEKA bugün yok. Özelleştirilen SEKA ise kâğıt hammaddesi üretmiyor. Devlet eliyle dışa bağımlılığa karşı bir kale işlevi gören, mülkiyeti kamuya ait bir kamu fabrikası olan, kâr eden SEKA’yı özelleştirerek yok ettiler. SEKA yetersiz olduğu için kâğıtta dışa bağımlı olmadık, dışa bağımlı olmak için SEKA’yı kapattık. Ne kadar inkâr ederlerse etsinler, kayıtlar ve rakamlar ortada. SEKA zarar ettiği için kapatılmadı. SEKA, Dünya Bankası tarafından “sorunlu bir işletme” olarak görüldüğü için zarar ettirilip kapatıldı. 1. Toprak Holding bugüne iflas aşamasında 2. https://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/sekayatokikonduyandaskasayidoldurdu879996/ 3. https://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/sekayatokikonduyandaskasayidoldurdu879996/ Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, Halk TV’de Enver Aysever’in sorularını yanıtladı: ’in genleriyle oynanmaz Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, dün Gazeteci Enver Aysever’in Halk TV’de yayımlanan “Ayrıntılar” isimli programına katılarak 10 gündür Cumhuriyet ile ilgili kamuoyunda tartışılan konularla ilgili sorulara içtenlikle tek tek yanıt verdi. Kamuoyunda yaratılan “Saray’ın gazetesi” gibi iddiaların “komik” olduğunun altını çizen Küçükkaya, “Silivri’deki Cumhuriyet davası ile Cumhuriyet Vakfı davası ayrı bir süreç” dedi. Bir tek kişinin dahi işten çıkarılmadığını söyleyen Küçükkaya, “Atıldığını iddia eden bazı arkadaşlar günler öncesinden hazırlık yaparak gazetemiz şirketiyle karşılıklı anlaşarak fesih sözleşmesi yapmışlar. Vakıf seçiminin yapıldığı 7 Eylül 2018 günü toplantı bitmeden imzala rın atıldığı sözleşmelerle şimdi 8 kişi toplam 2 milyon TL istiyor. Bu sözleşmelerin altında benim imzam yok, gazeteden ayrılan Aydın Engin’in imzası var. Bu davranış bence etik değil. Cumhuriyet’te kimsenin bir kuruşu dahi kalmaz” diye konuştu. Aysever’in sorularını yanıtlayan Küçükkaya, gazetenin son 4 yılının sancılı geçtiğini, “yetmez ama evetçi” kadronun gazetenin genleri ile yörüngesiyle oynamaya çalıştığını söyledi. Vakıf yönetimindeki değişikliğin ardından gazeteye dışarıdan gelen ekibin RadikalMilliyet karışımı bir gazete yapmak istediklerini belirten Küçükkaya, “Bu ne çalışanlarımız ne de okurumuzdan kabul gördü. Cumhuriyet okurlarının istemediği bir gazete satmadı” dedi. Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun ve yazarımız Mustafa Balbay’ın cumhurbaşkanına mektup yazdığı iddialarını reddeden Küçükkaya şöyle konuştu: “Cumhuriyet’in yayın politikası gazetenin 5. katında tartışılır. Ne Silivri’de ne de Çağlayan’da tartışılır. Silivri’de hapis yatan arkadaşlarımızın yaşadığı hukuksuzluğun tanığıyız. Bir dakika bile hapis yatmamaları gerekiyordu. Ama bu iki davayı birbirine karıştırmamak lazım. Cumhuriyet davası ile Cumhuriyet Vakfı davası ayrı bir süreç. Çalışanların büyük çoğunluğu Cumhuriyet Vakfı’nın seçimlerinde usulsüzlük yapıldığına inanıyor. İşte bu yüzden böyle bir ortamda yeni gelen ekibin başarılı olma şansı yoktu.” Bazı yazarların gazeteden ayrılmasıyla ilgili bir soru üzerine Küçükkaya, “Ne redeyse hepsi ile görüştüm. Çiğdem Toker’le veda yazısını yazmadan önce görüştüm. Kal dedim, yazılarınızı büyük bir onurla manşete çekeyim dedim. Tercihini vedadan yana kullandı. Kadri Gürsel ile çok güzel bir görüşme yaptık. Türkiye’nin son dönemlerde yetiştirdiği önemli bir yazar. Cumhuriyet ekolünü de bilen biri. O da bu süreçte ayrılmayı tercih etti. Gazeteyi gördükçe, yeni gelen yazar arkadaşları gördükçe geri döneceklerine inanıyorum. Özgür Mumcu ile yarım saat süren bir görüşme yaptım. Özgür gazeteyi izle benim kötü bir gazete yapabileceğime inanıyorsan ayrıl dedim. Özgür Mumcu gazeteyi izleyecek ve yakın zamanda okurlarıyla buluşacaktır” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet 80 milyon gülsün diye... 7Eylül’den bu yana geçen 10 günlük süreçte gazetemizin gerçek sahibi okurlarımıza Türkiye’nin en iyi gazetesini sunmak için emek harcadık. Yüzleri gülen arkadaşlarımızın sırtında işini en iyi şekilde yapmanın vermiş olduğu tatlı bir yorgunluk var. Dün Halk TV’de değerli meslektaşım Enver Aysever’in sorularını tüm içtenliğimle yanıtlamaya çalıştım. Biz şimdi önümüze, geleceğe bakıyoruz. Kırmızı çizgilerimiz net... Enver Aysever’in “Ayrıntılar” programında Halk TV izleyicilerine altını çizerek söylediğim gibi üç kırmızı çizgimiz var: Gazetemize ismini, kuruluş parasını veren Atatürk her zamanki gibi yolumuzu aydınlatacak. Laiklik ilkesi bu ülkenin çimentosudur. Bu çimentodan bir gram taviz vermeyeceğiz. Ve Cumhuriyet’te nefret dili kullanılamaz!.. Bu ilkeler ışığında laik, demokratik hukuk devleti için, 80 milyon yurttaşımızın yüzünün gülmesi için emekten yana, hakikatten yana “gazetecilik” yapacağız. Haber gerçekse Cumhuriyet’te “tartışmasız” girecek. Cumhuriyet’te mazluma kimliği sorulmayacak. Kim haksızlığa, hukuksuzluğa ve zulme uğramışsa Cumhuriyet, onların sesi, avazı olacak. H Okurlarımızın gazetemize gösterdiği ilginin farkındayız. Her geçen gün tirajımız hareketleniyor. Cumhuriyet ailesine katılacak yeni yazarlarımızı bugünden itibaren duyurmaya başlıyoruz. Çok güçlüyüz, onların kalemleriyle daha da güçleneceğiz. Eylül ayında her hafta 5 yeni yazarımız aramıza katılacak. Her pazartesi yazarlarımızı okurlarımıza duyuracağız... Bugünkü Cumhuriyet’in birinci sayfasının manşetinde beş yazarımızın Cumhuriyet ailesine katılmasını okurlarımızla paylaşıyoruz. Özdemir İnce, Yazgülü Aldoğan, Adnan Binyazar, Deniz Yıldırım ve Zafer Arapkirli bu hafta ilk yazılarıyla gazetemizin gerçek sahibi okurlarımıza “merhaba” diyecekler... Özdemir İnce ilk yazısıyla yarın Cumhuriyet okuruyla buluşacak. Özdemir Ağabey’in okurlarımıza “merhaba”sı nasıl olacak, ben de sizler gibi ilk yazısını büyük bir merakla bekliyorum. Kültür dünyamızın önemli isimlerinden Adnan Binyazar ufkumuzu açacak. Binyazar’ın kaleminden kültür dünyasına keyifli yolculuklar yapacağız. Zafer Arapkirli ve Deniz Yıldırım siyasetten dış dünyaya geniş bir yelpazedeki yazılarıyla okurlarımızla buluşuyor. Ve Yazgülü Aldoğan... Yıllar önce daha Babıâli’de iken İlhan Selçuk, Yazgülü Aldoğan’la buluşup gazetemize davet etmişti. Ama o dönem Aldoğan’dan ve İlhan Abi’den kaynaklanmayan nedenlerle okurla bu buluşma gerçekleşmemişti. Şimdi o da artık Cumhuriyet ailesine katılıyor. H Aysever’in sorduğu ve tüm Cumhuriyet ailesinin merak ettiği bir konuya bir kez daha açıklık getirelim. Hafta sonu gazetemizin içinde verilen iki dergi “şimdilik” yayımlanmayacak. Ekim ayında efsanelerimizden Pazar Dergi’yi büyük sürprizlerle yeniden okurlarımızın beğenisine sunacağız. Gazetemiz muhabir ve yazarlarının da katkı vereceği efsanemiz Pazar Dergi’yi titiz bir projeyle okurumuz için vazgeçilmezler arasına katmak istiyoruz. En kısa sürede değerli yazarımız, ağabeyim Orhan Bursalı’nın katkısıyla cumartesi günleri gazetemiz içerisinde bilim sayfalarını yayımlamayı planlıyoruz. Türkiye’nin en saygın bilim insanlarının yazılarını okurlarımızla yeniden buluşturmayı düşünüyoruz. H Geçen hafta ilk yazımı şöyle bitirmişim: “Okurlarımızla birlikte geleceğe Atatürk’ün laik Cumhuriyetinde yürümek istiyoruz. Biliyoruz ki Yunus Nadi, Doğan Nadi, Nadir Nadi, Berin Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Onat Kutlar, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Cavit Orhan Tütengil, Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Oktay Akbal, Melih Cevdet Anday ve nicesi bizleri izleyecek!.. O vakit fazla söze gerek yok: Sen Çok Yaşa Cumhuriyet!..” Evet... Fazla söze gerek yok, sen çok yaşa Cumhuriyet!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle