19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 12 Eylül 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Duvara toslayana kadar koşmak istedim’ Bir buçuk yıllık tutukluluğunun ardından tahliye edilen Dilan Poyraz’la, cezaevi günlerini, yaşadığı zorlukları ve sağlık sorunlarını konuştuk Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz (21) bir buçuk yıllık tutukluluğun ar dından tahliye edildi. Başına al dığı darbeler sonucu beynine gi den damarların daralması prob lemiyle karşı kar şıya kalan Poyraz, tahliye olduğu nu duyunca elle rini açıp bir duva ZEHRA ÖZDİLEK ra toslayana kadar koşmak istediğini söylüyor. Poyraz, “Dört duvar arasında 8 adım ata biliyorsun. Tekrar geri dönüyor sun toplam 18 adım oluyor. Koş mayı, uzun uzun yürümeyi çok özlemişim. Özgürlüğün kıymeti ni bilmiyormuşuz. Toprağa bas mak yeşillik alanlarda olmak pa ha biçilemez. Sağlık sorunlarım dan dolayı dilediğim kadar yürü yemedim” diyor. Poyraz ile ceza evi günlerini konuştuk. n Cezaevi günlerin nasıl geçti? İlk tutuklandığımda Silivri’de bir hücrede kaldım. Müebbet ağırlaştırılmış hükümlülerin ko ğuşunda kaldım. Ben tutukluy dum. Orada kalmam hukuksuz luktu. Üzerimizde tel kafes vardı. Baklava dilimi tellerin arasında gökyüzünü görebiliyorsun. Hiç insan sesi yok. Bu dikkatimi çek mişti. Aniden kapı açılıyor içe riye giriyorlar. İnsani ilişki an lamında muamele çok kötü. Ar kadaşlarımın yanına geçene ka dar açlık grevi yapacağımı söyle yince onların yanına götürdüler. Silivri’de 10 ay kaldım. Her tür lü saldırıyı yaşadık. Sivas’ta kat ledilen aydınlarımızı anmak için şarkılar söyleyince disiplin ce zaları aldık. İki yıldan fazla ile tişim cezalarım vardı. Direnen tüm mahkumlara bu soruştur malar açılıyor. Haklarımız sürek li kısıtlanıyordu. Enstürman ala madım. Ailemin getirmesine izin vermediler. Kantinde almam da Dilan Poyraz yatıldı. Yan flüt almak istedim demir diye almadılar. Bağlama aldık. Onun da akort sorunu çıktı. Akort cihazını vermediler. En son ‘o zaman niye bu bağlamayı bize verdiniz. Ondan sonra da Silivri’den Gebze’ye sürgün edildik. Sabah erken saatte hücremizi bastılar. Üzerimizde ne varsa öyle götürüldük. Tedavi başladı n Sağlık sorunların vardı... Cezaevinde bir gün ağzımdan burnumdan kan geldi. Ben çok üstelemedim. Baktım devam ediyor. Gardiyanları çağırdık. Beni hastaneye götürdüler. Silivri Devlet Hastanesi’ne götürüldüm. Genel tarama testi yapıldığında ‘Komplo dosyaları çökecek’ n Arkanda arkadaşlarını bıraktın... Onları çok seviyorum. Onlar orada biz burada direnmeye devam edeceğiz. Onları o zulmün hücrelerinden çekip alacağız. Ekim ayında arkadaşlarımızın duruşması var. Onlara güç olacağız. Bu komplo dosyaları da çökecek. Umutsuz değiliz. Muhalif sanat yapmak suç. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Listelere bestelerle cevap veriyor. Biz içerdeyken onlar üretmeye devam etmiş. Biz de içerde beste ya pıyorduk. Şiir yazıyorduk. Gizli tanık ‘Berk Ercan’ dosyasından kaynaklı bu tutuk luluklar. Adamakıllı bir delil yok. Tek suçum Grup Yo rum üyesi olmak ve Tavır dergisinde yazmak. beyne giden damarlarda daralma olduğu ortaya çıktı. İlaç tedavisine başladık. Gebze’ye sürgün edilince doktora gidemedim. Asker sorunu oluyordu. Şimdi yeniden tedaviye başladım. Elimde uyuşmalar oluyor. Yoğunlaşamama gibi bir problem çıktı. Boynumu döndüremiyorum. Doktorum damar daralmasının kafama sürekli aldığım darbelerden kaynaklandığını söyledi. İlk tomografiye girdiğimde kafamdaki şişlikler geçmemişti. Temeli darp ve stres. Hastane işleri biraz beni yoracak. n En çok neyi özledin? En çok sevdiğim insanlarla bir arada olmayı özlemişim. Çay içmek sohbet etmek. Deniz kena rına gitmeyi özlemişim. Ailemi çok özlemişim. Enstrümanlarıma kavuştum elime aldım. Dokunabildim. ‘Türkü söyledik’ n İçerde unutamadığın anıların oldu mu? Bütün arkadaşlarımı sürgün ettiklerinde Silivri’de ben tek başıma kalmıştım. Beni 15 gün boyunca tek tutmuşlardı. Ardından ben de sürgün edildiğimde onlara kavuştuğum anı hiç unutmam. Bir de beste yapmıştım. Onu da açık görüşte ilk annemle paylaşmıştım. Annem çok beğenmişti. Avukatımız Selçuk Kozağaçlı bir gün önümüzden geçerken slogan attığını duyduk. Hemen ‘Selçuk abi, Selçuk abi seni seviyoruz. Seni tek başına bırakıyorlar ama biz seninleyiz’ diye seslendik. O da ‘ben iyiyim merak etmeyin’ dedi. Gelen geçene seslenirdik. Grup Yorum üyesi arkadaşlara ‘akşam cama çık tamam mı’ derdik. Onlar da ‘tamam’ derdi. Akşam saat 22.00’de cama çıkıp bağıra bağıra türkü söylüyorduk. Rüzgâr bizden yanaysa birbirimizi duyuyorduk. n Tahliyi bekliyor muydun? Tahliye oldum. Cezaevi kapısında yeniden alındım. Böyle bir şeyi tahmin edebiliyordum.Vatan Emniyet’te bir gece kaldım. Adliyeye götürüldüm. Savcı yüzü görmedim. Sağlık sorunlarım ile ilgili yapılan haberlerden dolayı direk adli kontrol kararı verildi. Sadece yurtdışı yasağı konuldu. Tahliye bekliyordum. Çünkü tutuklansaydım bana cezaevinde ölme hakkı tanıyacaklardı. Beyin önemli bir şey. Cezaevinde de tedavi olmak mümkün değil. Çift kelepçe uygulaması var. Biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. İnsan hasta olduğu için gidiyor. Kaçmak için değil. l İSTANBUL Ceza içinde ceza Grup Yorum üyesi Sultan Gökçek, SEGBİS zorlaması nedeniyle mahkemede yer almasının engellendiğini söyledi. CEREN ÇIPLAK DRILLAT Gökçek, 3 Ekim’de Çağlayan Ad liyesi 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Grup Yorum üyesi Sultan Gökçek, İzmir’deki Şakran Kadın görülecek duruşmaya SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile katıl Kapalı Cezaevi’nden bir mektup yol maya zorlandığını belirterek bu yol ladı. Bir gizli tanığın ifadesiyle “si la mahkemeye katılmasının engel lahlı terör örgütüne üye ol lendiğini söylüyor: “15 ay ma” ve “görevi yaptırma dır mahkeme yüzü görme mak için direnme” iddiasıy dim, hakkımda tutuklama, la 15 aydır tutuklu bulunan tahliye, ceza kararları ve Gökçek, “Bu düzende öz riliyor ama ben mahkeme gürlük, eşitlik ve adalet is ye götürülüp hakkımdaki teyen insanların tutuklan iddialarla ilgili tek bir söz ması için artık suça gerek yok; bu düşünceleriniz yü söyleyemiyorum. Yargısız Sultan Gökçek infaz yapılıyor.” zünden tutuklanabiliyorsunuz. Sa SEGBİS’in yüz yüzelik ilkesine dece bir gizli tanığın ifadeleri örgüt aykırı olduğunu vurgulayan Gök üyesi olmanıza yetiyor” diyor. çek, bu yöntemle savunma hakkı Sultan Gökçek’in yolladığı mektupta hapishane telleriyle çevrili Grup Yorum logosu ile kanatlı notaların yer aldığı bir çizim de var. nın gasp edildiğini belirterek “SEGBİS ile ceza içinde tekrar ceza veriliyor” diyor. Grup Yorum’da solistlik yapan Gökçek, yıllardır birçok baskı, yasaklanma ve tutuklanmalar gördüğünü ancak hiçbir dönemde bir iktidarın sanata düşmanlığının bu kadar açığa çıkmadığını vurguluyor: “Dünyanın hiçbir yerinde bir müzik grubuna bu kadar saldırılmamıştır. Konserlerimizi defalarca yasakladılar, bir yıl içinde kül tür merkezimiz dört kez talan edildi, yoksul halk çocukları enstrüman çalabilsin diye dünyanın dört bir yanından getirdiğimiz enstrümanlarımız parçalandı. Sanata düşmanlık o enstrümanların silah dipçikleriyle, çekiçlerle parçalanmasıdır.”Gökçek, işçinin ve emekçinin yanında oldukları için Yorum’dan 10 kişinin tutuklu, 6 kişi hakkında da arama kararı olduğunun da altını çiziyor. l İSTANBUL ‘İçeride de savunmaya devam’ Avukatların yargılandığı davada savunmasını yapan avukat Behiç Aşçı, “Cezaevine gitmekle suçlanıyorum. Doktorun hangi hastaya baktığını sorguluyor muyuz” dedi SEYHAN AVŞAR Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın “Terör örgütü üyeliği” ve “Silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçlamasıyla yargılandığı dava Bakırköy’de bulunan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülmeye devam edildi. Tutuklu avukat Behiç Aşçı, iddianamede Diyarbakır HHB’nin açılışına katıldığının belirtildiğini aktararak “Ben bu büronun açılışına katılmadım. Ben bu büroyu açtım. Konukları içeri aldım” dedi. İddianamede Berk Ercan ve Ceyhun Bay isimli iki tane tanık olduğunu belirten Aşçı, “Ercan ifadesinde HHB’li avukatları sayıyor, ben yokum. 20 sayfa sonra ise aklı başına geliyor beni de ekliyor. Bu tanıklar bizlerin hapishanelere gittiğini söy BİR YILDA 9 HAPİSHANEYE SÜRGÜN Bir yıl boyunca dokuz farklı hapishanede sürgün edildiklerini aktaran tutuklu Avukat Aytaç Ünsal ise “Kolumuz kırıldı, süngerli odaya atıldık, işkence gördük. Nihayet iddianame karşımıza geldi. Temel suçlama adli işlemlere katılmak. Katıldık çünkü biz halkın avukatıyız; eşlerini, babalarını kaybeden Somalı ailelerin avukatlığını yaptık. Biz halk çocuklarının Berkin Elvan’ın, Dilek Doğan’ın, cesetleri sokaklarda sürüklenenlerin avukatıyız. Pratiğimize devam edeceğiz” dedi. lüyor. Avukatın hapishaneye gitmesi kadar normal bir şey yoktur. Müvekkilini görmeye gitmeyen avukat hakkında disiplin soruşturması açılır. Hangi hapishaneye gittiğimiz kimlerle görüştüğümüz iddianamede. Doktorun hangi hastaya baktığına bakıyor muyuz? İşte bu nedenle bu iddianame ciddiyetsiz” dedi. Aşçı savunmasını şu sözlerle tamamladı: “Son 16 yılda Türkiye’de uyuşturucu tüketiminin yüzde 800 artmasına biz neden olmadık. Tarımı, hayvancılığı biz yok etmedik. ‘6 yaşındaki kızlarla evlenilebilir’ diyen biz değiliz. Soma’da emeğin karşılığını canıyla ödeyenleri biz öldürmedik. Taybet Ana’nın cenazesini bir hafta sokakta biz bekletmedik. Anne karnında bebekleri biz öldürmedik. Biz bunlara karşı mücadele ettiğimiz için şu an buradayız. Biz hapishanelerle ilişkimizi hiç kesmeyeceğiz ve müvekkillerimizi hep göreceğiz. Şimdi içerideyiz, içeride de avukatlığa devam.” Tutuklu avukat Yaprak Türkmen ise 18 yaşından 74 yaşına kadar onlarca insanın gözaltına alındığını belirterek “Günlerce gözaltında kaldılar, işkence gördüler. Biz onları avukatsız bırakmadık. Savcılık nezdinde hakkı hukuku aramak örgüt tavrı; müvekkilleri korumak militanlık oldu. Avukatların tutuklanmalarının ardından 110 avukat hakkında kısıtlanma kararı verildi. Buna rağmen halk avukatsız kalmadı. Halkın avukatlığı her ne olursa olsun bitmeyecektir” dedi. Tutuklu avukat Ebru Timtik ise savunmasında, “Savcının ne söylemek istediği anlaşılmıyor. Arkanda bir ordu var, açık ol biraz. Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın ölümü ile ilişkilendiriyor bizi. Tek delili Şafak Yayla’nın üzerinde çıktığı iddia edilen yırtık bir kartvizit. Bununla mı ilişki kuruyor. Dese ki Şafak Yayla’nın avukatlığını yapıyor, biraz daha anlarım” diye konuştu. Timtik, iddianameyi hazırlayan savcının hukuku katlettiğini söyledi. Duruşma bugün de devam edecek. l İSTANBUL haber 7 12 Eylül’den 12 Eylül’e... Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin 38. yılı... 12 Eylül 2010 referandumunun 8. yılı... Her ikisinin yarattığı tahribat hâlâ devam ediyor. 12 Eylül 1980’deki askeri darbe, öncesiyle sonrasıyla çok iyi irdelenmesi, tam demokrasi için dersler alınması gereken bir süreçtir.  12 Eylül öncesinde yaşları 18’le 25 arasında değişen 5 bini aşkın genç, terör olayları, çatışmalar sonucu yaşamını yitirdi. Ben ilkokul öğretmenimin ve 5 üniversite arkadaşımın cenaze törenine katıldım. 12 Eylül darbesi ile bıçak gibi kesilen olayların ardından sonuçları bugün de tartışılan, askerlerin devleti ve toplumu tümüyle yeniden inşa iddiasına girdiği bir dönem başladı. 12 Eylül’de hakkında işlem yapılanların, bir başka deyimle fişlenenlerin sayısı 1 milyon 700 bindi. Bunlardan 650 bini gözaltına alındı. Gözaltı süresi ilk aylarda 90 günü buluyordu. 210 bin kişi hakkında dava açıldı. Yüzde 90’ı 25 yaşın altında olmak üzere 198085 arasında 23 bin kişi 1 yıl, 11 bin kişi 15 yıl, 6 bin 200 kişi 510 yıl, 2 bin 500 kişi 1020 yıl, 950 kişi 20 yıl üstü, 630 kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 420 kişiye ölüm cezası verildi. 49’u infaz edildi. Dönemin meşhur 1402 sayılı yasası ile 20 bine yakın devlet memuru atıldı. Yaşamın her alanını etkileyen 12 Eylül’den önce sendikalı işçi sayısı 5 milyon 722 bindi. 12 Eylül’ün “sendikacı eşittir suçlu” yargısı 1985’te sendikalı işçi sayısını 1 milyon 700 bine indirdi. Bugünkü rakam ise milyonun da çok altında. 12 Eylül’ün bir başka önemli sonucu da liberalleşmenin önünü açan 24 Ocak 1980 kararlarının daha rahat uygulanması oldu. 12 Eylül öncesinin, yani 24 Ocak kararlarının alındığı dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’dı. 12 Eylül hükümetinin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Turgut Özal’dı. 12 Eylül’den sonra 1983’te sivil yönetime geçişin Başbakan’ı Turgut Özal’dı. 12 Eylül anayasası delik deşik oldu ama, o dönem hazırlanan Siyasi Partiler Yasası maşallah sapasağlam duruyor! HHH 12 Eylül 2010’da 12 Eylül 1980 Anayasası’ndaki en köklü değişiklik yapıldı. 26 maddelik değişikli ğin 24’ü elma şekeriydi. Asıl iki madde önemliydi; Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını tümüyle değiştiren düzenleme. 26 maddelik değişiklik TBMM’den geçtikten sonra dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma götürüldü. Yüzde 57.88 evet, yüzde 42.12 hayır çıktı. Referanduma giderken, o dönem AKP ile arası çok iyi olan, bugün terör örgütü elebaşısı olarak ABD’den istenen Fethullah Gülen şu açıklamayı yapmıştı: “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullandırmak lazım.” Bu imkân ne kadar oldu bilinmez ama FETÖ, 12 Eylül 2010 anayasa değişiklikleri sonrasında yeniden şekillenen yargıyı büyük ölçüde ele geçirdi. Ne kadar ele geçirdiği 15 Temmuz 2016’daki kalkışmadan sonra daha net görüldü. 2010 referandumu yargıya müdahale başlayınca bunun önünü almanın olanaksız olduğunu bir kez daha gösterdi. FETÖ’nün bu referandum sonrasında yargının neresine kadar sızdığını bugün bile kestirmek zor. Zira FETÖ ile mücadelenin ne ölçüde gerkçekçi yapıldığı tartışmalı. Bu ayrı bir yazı konusu. İki 12 Eylül’ün sonuçlarına baktığımızda şunu görüyoruz: Demokrasinin doğasının dışına çıktığınız an, bundan ülkeye, topluma, devlete hayır gelmez. HHH Dünkü “Yeniden Merhaba” başlıklı yazıya pek çok kesimden karşılık aldım. Eskimeyen dostlar... Sadece Cumhuriyet’in bizi buluşturduğu, birbirimizi görmediğimiz okurlar... Meslektaşlar... Mesajların, telefonların çoğuna yanıt veremedim. Birkaç gündür kendimi arıyorum, meşgul çalıyor... Yeniden başlangıç bu mesajlarla daha güzel oldu. Ahmet Hakan Hürriyet’teki köşesinde hafta sonunda bayiden Cumhuriyet alırken çekilen fotoğrafı kendi diliyle selamlamış. Gazeteyi koklamayı nezaketsiz bulduğunu yazmış. Bunu Cumhuriyet’ten ayrılanlara karşı tutum olarak yorumlamış. Sevgili Ahmet Hakan, o fotoğrafın bunlarla hiç ilgisi yok, sadece üç yıl çok sevdiği gazetenin sütunlarından koparılan bir yazarın özlemi.  ERDOĞAN ELEŞTİRİSİ TUTANAĞA GEÇİRİLMEDİ Yüksekdağ zorla SEGBİS salonuna götürüldü İki yıla yakın bir süredir cezaevinde bulunan eski HDP Eş bizim cezamızın kesilmiş olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı’nın Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, duygularının tatmin edilmesi ama ‘Türk milletini, Türkiye Cumhuriye cıyla bu şekilde söylediğimiz, suç ti Devleti’ni, devletin kurum ve or teşkil etmeyen sözlerden dola ganlarını aşağıladığı’ iddiasıyla açı yı dava açılmıştır. Bunu herkes lan davanın duruşmasına mazeret görmektedir. Mahkemede bize dilekçesi sunmasına rağmen, zor karşı saygılı bir tutum sergile la Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi memiştir. Mahkemenin bize kar (SEGBİS) odasına götürüldü. şı tarafsız davrandığını düşün Eski HDP Eş Genel Başkanı Fi müyoruz. Ben bunları belirtmek gen Yüksekdağ’ın, 4 Ka istedim, başka da bir di sım 2016 tarihinde gö yeceğim yoktur” dedi. zaltına alındıktan sonra Diyarbakır’da verdiği ifa Tutanakta yok desi nedeniyle açılan davanın 4. duruşması, Diyarbakır 13. Asliye Ceza Hâkimin Yüksekdağ’ın, “Cumhurbaşkanı beyefendileri oturduğu saraydan Mahkemesi’nde görüldü. bizlerin cezalandırılması Mezopotamya için talimat veriyor. Mah Ajansı’nın haberine göre; Yüksekdağ, kendisi Yüksekdağ kemeler ise bu sebeple tarafsız ve bağımsız dav ne davanın iddianamesi gelmediği ranmıyor. Biz siyasetçiyiz ve mu için savunma yapmayacağını söy halifiz. Doğru bildiğimizi, kellemiz ledi. Davanın usulüne dair bir şey gitse de savunmaya ve söyleme ler söyleyeceğini belirten Yüksek ye devam ederiz. Onun demesiy dağ, şu ifadeleri kullandı: “Mazere le mahkemeler cezaları veriyor. Biz tim kabul edilmedi. Mahkeme ta bundan korkmayız” şeklinde sözle rafından zorla SEGBİS salonuna rini tutanağa geçirmediği belirtildi. getirilmem usule uygun değildir. Hâkim, Yüksekdağ hakkın Cezaevinde bulunan SEGBİS oda da Diyarbakır’da görülen dava sına zorla getirilme işleminin uygu nın, Ankara’daki davayla birleş lanması, mahkemenin bana karşı tirilmesi için Ankara 9. Ağır Ce kasıtlı bir tutumu olduğunu göster za Mahkemesi’nden muvafakat mektedir. Zaten bu tür dosyalarda (uygun bulma) istenmesine ka Cumhurbaşkanı talimatlıyla hare rar vererek duruşmayı erteledi. ket edildiği bilinmektedir. En başta l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle