18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 9 Ağustos 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Hani bir Demirtaş var(dı) Evet, evet o Demirtaş’tan söz ediyorum, Selahattin Demirtaş’tan... Başlıkta parantez içine tıkıştırdığım “dı” takısı bir şeyler anlatsa gerek. Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin adayıydı. Türkiye’nin en batısındaki bir cezaevinden salt Türkiye’nin en doğusuna değil, her yerine sesini iletmeye çabalayan ve o hukuk değil ahlak sınırlarını da zorlayan koşullara rağmen bunu başaran Selahattin Demirtaş’tan söz ediyorum. Kürt siyasal hareketinin Türkiye siyasal yaşamına armağan ettiği, siyasetçi ağırbaşlılığı ile insan sıcaklığını buluşturan bu genç arkadaşımızın adını da, sesini de 24 Haziran’ın ardından duymaz olduk... Bestelediği türküyü dinledik; yazdığı amatörlüğün çok ötesinde kalite taşıyan öykülerini okuduk, cumhurbaşkanı adayı olarak Edirne mahpus damından iletmeyi başardığı cümleler bizlere ulaştı. Peki sonra?.. HHH Dolar almış başını giderken, ekonominin geleceği üstüne ardı ardına felaket haberleri sağanak olup üstümüze yağarken... Kravatlı mollalar eğitim sistemini kendi sefil hesapları yönünde düzenleyelim derken on binlerce gencecik çocuğu geleceklerini karartan bir kargaşanın (=kaos) içine sürüklemişken... CHP’deki çalkantı partide ağır yaralar açmışken ve açmaya devam etmekteyken “Selahattin Demirtaş da nereden aklına geldi” diye soranınız oldu mu? Bu soruya uzun, çok uzun cevaplar verebilirim. Mesela HDP’den başlayıp “Hayrola, kitlelerle sıcak bağ kurabilen tutuklu eşbaşkanınızı unuttunuz mu yoksa” diye bir karşı soru üretebilirim... Mesela, sebep Meclis’te etkili ve yankı yaratan çok sıkı bir muhalefet yapılıyor da Demirtaş’tan söz etmeye, ona sımsıkı sahip çıkmaya vakit kalmıyor filan mı acaba gibi bir cümle kurup dostça dalga geçebilirim. Mesela AKP Reisi’nin iktidarına dönüp tutuklu ya da hükümlü muhaliflerinizi sadece hapsetmekle yetinmeyip bir de dört duvar arasına gömme kararı verdiniz de haberimiz mi olmadı, diye sorabilirim. Acaba Reis ve takımı “Yav sen ne diyorsun gazeteci parçası. Biz milletvekili seçilip dokunulmazlık zırhına kavuşmuş Enis Berberoğlu’nu, Leyla Güven’i bile dört duvar ardında tutuyoruz” filan mı diyorlar? Hayır, durup dururken Selahattin Demirtaş’tan söz etmemin yalın bir cevabı var: Siyasetin yerlerde süründüğü bir iklimde yaşatılıyoruz ve kaliteli, ilkeli ve güven veren bir siyasetçiyi özledim de ondan... Hepsi bu ve hepsi bundan ibaret. 458 GÖÇMEN KURTARILDI İspanyol sahil güvenlik birimi Fas’tan 9 ayrı tekne ve botla yola çıkarılan 458 göçmenin kurtarıldığını açıkladı. Cebelitarık Boğazı ile Alboran Denizi arasındaki bölgede kurtarılanlar arasında 13 çocuğun bulunduğu kaydedildi. Almanya, ilk iade anlaşmasını İspanya’yla yaptı Almanya’da geçen ay hükümet krizine neden olan sığınmacı sorunuyla ilgili Berlin ilk iade anlaşmasını Madrid’le imzaladı. Anlaşma sayesinde Almanya, İspanya üzerinden topraklarına gelen sığınmacıların bir bölümünü bu ülkeye geri gönderebilecek. Alman İçişleri Bakanlığı, geçen pazartesi imzalanan ve 11 Ağustos’ta yürürlüğe girecek anlaşma ile İspanya’da iltica başvurusunda bulunduğu hâlde Almanya’ya gelen sığınmacıların 48 saat içerisinde Alman sınırından geri gönderilebileceğini duyurdu. Avrupa’da Afrikalı sığınmacıların karaya ilk ayak bastığı ülkelerden olan İspanya’ya Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamlarına göre bu yıl 23 bini aşkın göçmen ulaştı. Almanya’da Başbakan Angela Merkel ile İçişleri Bakanı Horst Seehofer, ülkedeki sığınmacıların sayısının azaltılması konusunda ihtilaf yaşamış, sorunun çözümü için Avrupa ülkeleriyle iade anlaşmaları yapılmasına karar verilmişti. Merkel, 15 ülkeyle iade anlaşması için ön mutabakatın sağlandığını duyurmuştu. l Dış Haberler PROF. DR. NEŞE ÖZGEN, DÜNYADAKİ GÖÇ VE SIĞINMACI KRİZİNİ ANLATTI: Devlet gözetiminde iki yol açık bırakıldı G ‘öç olgusu bugün dünyanın en ciddi sorunlarından biri. Yalnız savaş, işgal, ilhak, çatışma gibi gündemler nedeniyle değil, iklim değişikliği ve bağlantılı çevre felaketleri gibi unsurlar da son 7 yıl Karadeniz, Rodos, Akdeniz’deki küçük ve tekil şebekeler durduruldu. 2 yol açık bırakıldı: Meriç Nehri ve Ege Denizi’nde Ayvalık üzerinden da Kavimler Göçü’nden daha büyük sayılarda insanın kitle Samos ve Meis’e akan trafik. sel yer değiştirme zo runluluğunu berabe rinde getirdi. Arap Ya rımadası, Afrika, Gü DOĞAN ERGÜN ney ve Orta Amerika gibi bölgelerden yola çıkmak zorunda kalan bı Avrupa’da kent ve yerleşim dışı alanlarda toplama kampları gündeme geliyor. ‘Kapatıcı devletler’ dönemine ‘geçiliyor. Bunlar hukuk dışı olduğu kadar insanlık dışı tartışmalar! rakılan insanlar, Avrupa ve ABD si yasetinin temel belirleyenlerinden bi ri haline geldi. Sınırları aşma çabası büyük insani trajedilere neden oldu, modern kölecilik filizlendi, aşırı sağ/ sağ popülist/neofaşist politika ve ideolojiler kendine zemin buldu. Türkiye de göç ve sığınmacı trafiği nin kilit coğrafyalarından birinde yer alıyor. Suriye’de dış güçlerin de mü dahalesiyle şiddetlenen çatışma or tamı, bu ülkeden Türkiye’ye 3.5 mil yondan fazla insanın göçünü bera berinde getirdi. Yalnız Suriye de de ğil, Libya, Afganistan gibi ülkelerden gelerek Türkiye üzerinden kendini Avrupa’ya atmak isteyen göçmenler ve 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından Avrupa’ya sığınmak isteyen FETÖ zanlıları için Ege Denizi ve Meriç Nehri hem umut hem ölüm kapısı oldu. Daha geçen hafta, Ayvalık ilçesi açıklarında bir şişme botun alabora olması sonucunda aralarında 3 bebeğin de bulunduğu 6 kişi hayatını kaybetti. Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile 2016 yılında yaptığı, sığınmacıların kaçak yollarla Avrupa’ya geçişlerini önleme üzerine kurulu sığınmacı mutabakatı, taraflar arasındaki ilişkilerin kaderini belirleyen temel metinlerden biri haline geldi. Türkiye’de sınır sosyoloijisi alanında akla ilk gelen isimlerden olan Galatasaray Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Neşe Özgen, sığınmacılar ve göç konusuna ilişkin çalışmalarını misafir öğretim üyesi olarak Yunanistan’ın Selanik kentindeki Makedonya Üniversitesi’nde sürdürüyor. Sığınmacılarla ilgili Yunanistan’da belediyeler düzeyinde yürütülen projelere de katılan Özgen’le göç ve sığınmacılar krizine ilişkin bir söyleşi yaptık. Türkiye’nin, göç sorununun mağdur ülkesi değil sorumlularından olduğunu belirten akademisyen, AB liderlerinin geçen ayki Viyana zirvesinde sığınmacılara kapılara kapatma yönündeki kararları da eleştiriyor. Ege ve Meriç üzerinden devam eden göç trafiğine ilişkin güncel veriler aktaran Özgen, sorunun çözümünde yeni ve rasyonel çözüm yolları bulunması gerektiğini söylüyor. ANkARA’NIN ROLÜ GÖZARDI EDİLİYOR Göçmen, sığınmacı krizinin kökenine ilişkin fikrini sorduğumuz Prof. Dr. Özgen, soruna küresel sistemin ana aktörlerinin neden olduğu, küresel aktörlerin biçtiği rollerin çevre ülkeler tarafından oynandığı şeklindeki görüşe karşı çıkıyor. Sorunun tek tek ülkelerin politikalarından da kaynaklandığını vurgulayan Özgen’e göre, örneğin Türkiye tarafından geliştirilen “Biz ülke olarak aktör değil, kurbanız” yaklaşımının Ankara’nın siyasi rolünü göz ardı etmeye neden olduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2012’de sarf ettiği, “Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız” sözleriyle cisimleşen Türkiye’nin Suriye savaşındaki tutumu da göz PROF. DR. NEŞE ÖZGEN önüne alındığında Özgen’in şu sözleri dikkate değer: “Bizim sadece kurban olduğumuz bir oyunu iyi idare ettiğimiz gibi bahaneler bizim aktör olmadığımız şeklinde yanlış bir bakışı yansıtıyor. Türkiye, bölgesel yer değiştirme ve çatışmaların hem başlatıcı hem de sürdürücü aktörlerinden birisidir. Sorumlusu olduğumuz oyunun başından itibaren parçasıyız.” Yerkürenin pek çok coğrafyasını etkileyen krizle ilgili “Giderek küreselleşen sığınmacı sorununa artık çok daha akıllıca ve rasyonel bakmamız gerekir” şeklinde konuşan Özgen’e göre, “Sayısı giderek artan göçmenlerle yeni yerleştikleri bölgelerin yerlileri arasında ekonomik krizin de etkisiyle karşı karşıya gelişlerin artması muhtemel. Bu nedenle ‘göçmenler için tüm kapılar açılsın’ şeklindeki tezlerin altının artık çok daha iyi doldurulması gerekiyor.” 2 YOL AÇIK KALDI: MERİÇ VE AYVALIK Viyana’daki AB liderler zirvesine damga vuran kapıları kapatma, “toplama kampları” şeklinde eleştirilen mülteci merkezleri kurma politikalarına karşı çıkan akademisyen, mülteci rejiminde ulusdevletlerin sınırlarını yükseltme şeklinde bir rejim değişikliği yaşandığını vurguluyor. Sınırları kapatma politikası izleyen devletlerle, kaçakçılık şebekeleri arasındaki ilişkilere ve Türkiye çevresinde devam eden faaliyete ilişkin ise çok çarpıcı ifadeler kullanıyor: “Kaçakçılık, uyuşturucu, organ ve insan kaçakçılığı yeni uluslararası kaçakçılık şebekeleri üzerinden bir göç ağı tarafından yürütülüyor. Takip ettiğimiz kadarıyla küçük şebekelerle, güvenlik biriminden tekil insan veya ekipler arasında günlük anlaşmalara dayanan ilişkiler giderek tasfiye edildi. Karadeniz, Rodos, Akdeniz vb. rotalarda faaliyet sürdüren bu tekil ve küçük şebekeler hemen durduruldu. 2 ana yol açık bırakıldı: Meriç Nehri ve Ege Denizi’nde Ayvalık üzerinden Samos ve Meis’e akan trafik.” Prof. Dr. Neşe Özgen, devletlerin bilgisi dahilinde ilerlediğini öne sürdüğü trafikte son dönemde ilginç gelişmeler yaşandığını aktarıyor: “Suriye’nin kuzeyinden Avrupa’ya geçmek isteyenler normalde önce Türkiye sınırında zorlanır. Türkiye’de yaklaşık 23 yıllık bir süre para, kimlik vb. bulmak için uğraşırlar. Tekrar tekrar deneme ve kullanılmanın ardından uzun bir süre sonra ancak Avrupa’ya geçiş için başarılı olabilirler. Ancak son 1.5 ayda Afrin’den Yunanistan’a 7 bine yakın kişi geldi. Bu insanlarla yaptığımız çalışmalarda, bebekler dahil kişi başı 3 bin Avro ödeyerek 15 gün içerisinde Suriye’den Türkiye’ye ve daha sonra Meis’e geçtiklerini görüyoruz.” Özgen, bunun yeni bir durum olduğunu vurguladıktan sonra “Acaba Afrin’in nüfusu boşaltma çabası mı var?” sorusunu gündeme getiriyor. Akademisyen ayrıca, AB’de sığınmacıların Avrupa’ya ilk iltica başvuru kaydı yaptırdıkları yere gönderilmesi eğilimi ve başta Almanya olmak üzere bu yönde yapılan anlaşmalara da dikkat çekiyor, Türkiye ile Yunanistan’ın son iki haftadır sığınmacıların ilk kayıtlarını alma işlemini gevşettiğini belirtiyor. Neşe Özgen, bu sürecin siyasi bir şekilde yönetildiğini ve özellikle Ankara’nın dile getirdiği “insani yardım” odaklı tezin doğru olmadığını savunuyor. Özgen, sınır noktası olarak Meriç Nehri’nden geçişlerin de devletin ve özellikle MİT’in kontrolü dahilinde ve temel politikaya göre belirlendiğini öne sürüyor. KAPATICI DEVLETLER Uluslararası yeni göç rejiminin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde değiştiğini belirten Özgen, Türkiye, Romanya ve Macaristan dahil olmak üzere pek çok ülkenin, ülkeden gitmek üzerinde tasarrufta bulunmaya çalıştığını söylüyor. “Uluslararası hukuka göre ülkeden gitmek isteyen değil ülkeye girmek isteyen üzerinde tasarrufta bulunabilirsiniz. AB Viyana liderler zirvesinde aslında bu suç tartışılmıştır. Toplama kampları projesi de bu kapsamdadır. Dahası yeterli, gerekçeli iltica dosyasını sunanlar geri gönderilemez. Oysa şimdi, kent ve yerleşim dışı alanlarda toplama kampları gündeme geliyor. ‘Kapatıcı devletler’ dönemine geçiliyor. Bunlar hukuk dışı olduğu kadar insanlık dışı tartışmalar!” Çatışma dönemi açılıyor Prof. Dr. Neşe Özgen’in gelecek öngörüleri arasında ise yerel halkla göçmenler arasında çatışma ihtimalleri yer alıyor: “Birleşmiş Milletler sığınmacılar için pek çok alanda destek programlarından geri çekileceğini açıkladı. Entegrasyon, adaptasyon, kadın ve çocuk destekleri gibi pek çok destek çekilirken sadece yerleşim (ikamet) desteği sağlanıyor. Yabancıların yeni geldikleri bir ülkede yerleşmiş olsalar dahi kendi ihtiyaçlarını, başka bir destek olmadan karşılayabilmeleri mümkün değil. Bu noktada da belediyelerin öne çıkması bekleniyor. Öte yandan, yerel halk kendilerine verilmeyen ikamet desteğinin göçmenlere verilmesine tepki gösterecek. Yakın gelecekte yerli halk ile göçmenler arasında çatışmaların yaşandığını görmemiz mümkün. Göçmenleri de tek ve homojen bir olgu olarak görmek mümkün değil. Onların da sınıfsal ve kültürel farklılıkları var ve bütün süreç bir adaptasyonu gerektiriyor. Bütün bu sorunlar nedeniyle çatışma ve anlaşmazlıklarla dolu bir dönem açılıyor. Çok rasyonel ve yeni politikaların üretilmesi gerekiyor.” Arap Yarımadası, Afrika, Güney ve Orta Amerika gibi bölgelerden yola çıkan insanlar, Avrupa ve ABD siyasetinin temel belirleyenlerinden biri haline geldi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle