18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Temmuz 2018 TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Süper valiler’ paylaşılamıyor Erdoğan Soylu Yetkileri artırılarak Erdoğan’a bağlanan valilere Soylu da talip çıktı. Sorumlu oldukları kişi olarak artık Cumhurbaşkanı’nın yanında ‘devlet’ de yazıyor Yeni sistemde devletin, valilerin Cumhurbaşkanı karşısındaki hukuki durumu ko nusunda kafası karışık. Tüm sistemi Cumhurbaşkanı’na “bağlayan” ye ni kurguya göre çıka rılan mevzuatta vali lerin hukuki durumu, görev ve yetkileri ala nında çelişkili düzen SİNAN TARTANOĞLU lemeler yer alıyor. Parlamenter sistemde bile Cumhurbaşkanı Tay yip Erdoğan’ın sık sık “benim valim” sözleri ile “sahiplendiği” illerin en yüksek amirleri ile ilgili mevzuat çe lişkisi adım adım şöyle ortaya çıktı: Bir KHK karmaşası Parlamenter sistemde valilerin hukuki konum, temsil, görev ve yetkisi birkaç yasa ve yönetmelikte düzenleniyordu. 1949 tarihli İl İdaresi Kanunu’nda “valinin hukuki durumu”; ilinde hem devletin, hem hükümetin, hem de ayrı ayrı her bir bakanın temsilcisi olarak tanımlanıyordu. Ancak 2 Temmuz’da çıkarılan 703 sayılı uyum KHK’sinin 138. maddesi ile valilerin devle Özgürlüklerden de üstünler Aynı uyum KHK’si ile valilerin hukuki durumu, görev ve yetkileri bu şekilde düzenlendikten kısa süre sonra Meclis, OHAL tedbirlerinin OHAL sonrasında da uygulanmasını içeren yasayı onayladı. Buna göre illerinde sadece Cumhurbaşkanı’nı temsil eden, İçişleri Bakanı’ndan emir ve talimat alsa da sadece Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olan valilere; anayasanın “yerleşme ve seyahat hürriyeti” düzenlemesine aykırı olarak, şüpheli kişilerin illere girişini sınırlama, kişilerin belli yerlerde ve saatlerde dolaşmalarını, toplanmalarını yasaklama yetkisi verildi. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerini sınırlamak için daha fazla gerekçe sağlandı. tin ve ayrı ayrı her bakanın temsilcisi olma konumu kaldırıldı. Uyum KHK’si ile “valiler illerinde sadece Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi” oldu. Valilerin siyasi durumu Yine eski yasaya göre valilerin; devletin, hükümetin ve ayrı ayrı bakanın temsilcisi olmak dışında tüm bunların “idari ve siyasi olarak yürütme vasıtasıydı”. Aynı uyum KHK’sinin aynı maddesi ile “yürütme vasıtası” olma görevinin “siyasi” boyutu da yürürlükten kaldırıldı. Yani valinin sadece Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi ve sadece Cumhurbaşkanı’nın idari yürütme vasıtası olması sağlandı. Eski sisteme göre; valiler, ilin genel idaresinden başta İçişleri Bakanı olmak üzere her bakana karşı sorumluydu. Başta İçişleri Bakanı olmak üzere bakanlar valilere emir ve talimat verebiliyordu. Valiler de bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle “ödevliydi”. Söz konusu uyum KHK’si ile valilerin İçişleri Bakanı başta olmak üzere bakanlara karşı sorumluluğu kaldırıldı. Valilerin sadece “Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olmasının” önü açıldı. Sorumlu olmadan ‘emir’ Valilerin İçişleri Bakanı başta olmak üzere bakanlara karşı sorumlu luğu kaldırılsa da bakanların valilere emir ve talimat verme yetkisi korundu. Valilerin emir ve talimat alacakları listesine bir de “Cumhurbaşkanı yardımcıları” eklendi. Ancak burada da “emir ve sorumluluk” çelişkisi ortaya çıktı. Buna göre İçişleri Bakanı’nın valiye emir ve talimat verme yetkisi korundu. Ancak valinin aldığı emir ve talimat doğrultusunda İçişleri Bakanı’na karşı sorumluluğu kaldırıldı. Soylu’dan küçük dokunuş Bir yandan OHAL yetkileri ile donatılan, diğer yandan devlete ve bakanları değil sadece Cumhurbaşkanı’nı temsil etmeleri ve uygulamalarından sadece Cumhurbaşkanı’na karşı olmaları sağlanan valilerin durumları, dün, İçişleri Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan kısa bir yönetmelik değişikliği ile iyice karıştı. Bakanlık; valilerin “temsil” görevleri ile ilgili düzenleme yaptı. Daha önce illerinde sadece Cumhurbaşkanı’nı temsil etmekle görevli valilere Cumhurbaşkanı’nın yanında bir de devleti temsil etme görevi verildi. l ANKARA CEZAEVİ Kürt tutuklularaEZİYETİ Kürtçe kitap yasak İcra memurları 7 yaşındaki Z.Y’yi ağlamasına karşın babasından almıştı. Çocuğun ‘haczine’ soruşturma Şiddetli geçimsizlik yüzünden boşanan ve vekâleti babada olan kız çocuğunun anneye gösterilmemesi üzerine, çocuğun icra memurlarınca ağlatılarak anneye verilmesinin yankısı sürüyor. Zonguldak’ta icra memurlarının 7 yaşındaki Z.Y’yi, direnip ağlamasına karşın babası Ramazan Yıldırım’dan (38) alıp, annesi F.Y’ye teslim edilmek üzere kolundan tutarak götürmesi olayıyla ilgili cumhuriyet başsavcısı Hakan Yağız, açıklama yaptı. Adli ve idari soruşturmanın devam ettiğini belirten Yağız, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Bazı basın yayın organlarında yer alan Zonguldak İcra Müdürlüğü’nce küçük bir kızın annesine teslimine ilişkin haberler üzerine basın açıklaması yapma gereği hasıl olmuştur. Zonguldak 2. Aile Mahkemesi’nin kararı ile velayeti babasına verilen habere konu çocuğun belirli günlerde annesiyle görüşmesine karar verilmiştir. Annesinin vekilinin müracaatı ile Zonguldak 2. İcra Müdürlüğü’nce ilgili mahkeme kararı doğrultusunda çocuk annesine teslim edilmiştir. Yapılan işlemler ilgili görevliler tarafından tutanağa bağlanmış olup, konu hakkında başlatılan adli ve idari soruşturma devam etmektedir.” Psikolojik destek verilecek Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Kemal Gümrükçü ise anne, baba ve çocukla olay anında yaşananlarla ilgili görüşme yapıldığını söyledi. Anne, baba ve çocuğa psikolojik destek verileceğini kaydeden Gümrükçü, “Biz hem baba, hem anne, hem de çocukla görüşme sağladık. Olayı takip ediyoruz. Çocuğun bu süreçten olumsuz yönde etkilenmemesi için anne, baba ve çocuğa psikolojik destek vereceğiz. Bu ilk görüşmeydi. Bundan sonra da takibimizde olacaklar. Psikolojik desteğimiz sürecek. Amacımız çocuğun bu ortamdan olumsuz yönde etkilenmemesi” dedi. Baba Ramazan Yıldırım da yaşananlardan psikolojik olarak olumsuz yönde etkilendiğini, tüm düşüncesinin kızının hayatı olduğunu ifade etti. Tutuklu gazeteciler Mehmet Güleş ile İdris Yılmaz’ın Kürtçe kitap talebine, cezaevi yönetiminden yanıt: Ancak bin TL tercüman ücreti karşılığında Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi’nden Zelal Pelin Doğan, Elazığ Yüksek Güvenlikli 1 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteciler Mehmet Güleş ile İdris Yılmaz’ı 25 Temmuz’da ziyaret etti. Mezotamya Ajansı’nın haberine göre gazeteci Yılmaz, daha önce gazetemiz Cumhuriyet ve Evrensel gazetesine taahhütlü olarak gönderdiği mektupların muhataplarına ulaştırılmadığını belirtti. Yılmaz ayrıca, yakın arkadaşları ve MLSA tarafından gönderilen mektup ve faksları da almadığını ifade etti. Geceleri gardiyanların bağırarak tutuklu kişileri uyandırması ve ırkçı marşlar söylemesi gibi psikolojik tacizlere maruz kaldıklarını; ancak bunlar karşısında sükunetlerini korumaya çalıştıklarını söyleyen Yılmaz, ağır tecrit koşullarında olduğunu belirtti. Yılmaz, “Diğer tutuklularla hiçbir şekilde görüşme veya sohbet mümkün değil. Bir yere getirilip götürülürken karşılaşıp selamlaşmak istense dahi bu gardiyanlar tarafından engelleniyor” dedi. ‘Çeviri bedeli’ engeli Kürtçe kitapların tutuklulara verilmesi için tercüman hizmeti alınması gerektiğini; bunun için ise kitabı isteyen kişinin 1000 TL ücret ödemesi istendiğini aktaran Yılmaz, ayrıca kişisel bakım malzemelerine erişemediğini, bir sabun için dahi defalarca dilekçe verilmesi gerektiğini söyledi. Kendisine ailesi tarafından gönderilen ayakkabı, iç çamaşırı ve kıyafet gibi kargoların verilmediğini söyleyen Yılmaz, kırtasiye malzemelerine erişiminin de sağlanmadığın anlattı. Koğuş baskınlarıyla taciz Gazeteci Mehmet Güleş de Yılmaz gibi psikolojik işkenceye maruz kal AYM’ye Yılmaz’ın yargılandığı dava hakkında bilgi veren MLSA Koordinatörü avukat Veysel Ok, “İdris için AYM başvu başvuru ru sürecini tamamlamak üzereyiz. İdris’in başvurusunda tutuklanmasının hem ifade özgürlüğü hem de kişi güvenliği hakkının ihlal edildiğini söylüyoruz. AYM’den yapılacak gazeteciliği hedef alan bu tutuklamanın hukuksuz olması nedeniyle tedbir ve öncelikli inceleme talep edeceğiz. Oldukça umutluyuz” dedi. l Yurt Haberleri dığını anlattı. Gardiyanların tutuklu kişilere yönelik tacizlerinden bahseden Güleş, “Ani koğuş baskınları bunlardan birisi. Öyle ki bu baskınlarda tutukluların mahkemeye sunmak için yazdıkları savunmalara dahi el konuluyor” dedi. Avukat Doğan, Güleş’in kendilerine cezaevinde tutuklulara kâğıt kalem gibi kırtasiye malzemelerinin, kişisel bakım malzemelerinin temininin cezaevi yönetimince keyfi biçimde engellendiğini, ailelerinden gelen giyecek ihtiyaçlarını içeren kargoların kendisine ulaştırılmadığı nı söylediğini aktardı. Yazılı iletişime getirilen keyfi kısıtlamalara da değinen Güleş, “Çoğu kez mektuplar gönderilmiyor ve tutuklu ve hükümlülere gelen mektuplar verilmiyor” diye konuştu. Güleş, özellikle Kürtçe kitap istediğini; fakat cezaevinin buna kesinlikle izin vermediğini söyledi. Türkçe roman, hikâye, araştırma kitaplarının gönderiminde genellikle bir problem çıkmazken Kürtçe kitaplardan şimdiye kadar yalnızca iki tane dilbilgisigramer kitabına izin verildiğini belirtti. İhracını protesto edince ceza aldı Diyarbakır’da DBP’li Kayapınar Belediyesi’nde aralarında mühendis, mimar ve şehir plancılarının da bulunduğu 108 kadrolu çalışandan 57’si 2016 yılının ekim ayında KHK ile ihraç edildi. Bunun üzerine belediye çalışanları, 23 Kasım 2016’da belediye önünde protesto eylemi yaptı. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı protesto eylemine katılanlar hakkında “2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 25/b1 maddesine muhalefet etmek“ iddiasıyla soruşturma başlattı. Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre savcılık, şimdiye kadar ihraç edilen ve belediyede çalışan 25 kişiye ayrı ayrı 30 gün hapis cezası karşılığında günlüğü 30 TL’den 900 TL para cezası verdi. Savcılık, bu rakama 14 TL’lik soruşturma giderini ekleyerek 914 TL’ye çıkardı. Savcılık, cezanın ödenmemesi durumunda ka mu davası açılacağını belirtti. Yenişehir Belediyesi’nde Satın Alma Müdürü olarak görev yaparken KHK ile ihraç edilen TÜM BELSEN Diyarbakır Şube Yöneticisi Baki Öndeş, “yaşam hakkı bırakmadılar” diyerek verilen cezaya tepki gösterdi. Öndeş, kararın hukuksuz olduğunu ve cezayı ödemedikleri takdirde hapis ile tehdit edildiklerini söyleyerek, mücadele edeceklerini belirtti. l Yurt Haberleri haber 9 MEDYANIN HALİ Örgütsüz ve parasız Türkiye’de basın çalışanlarının yüzde 40’ı örgütsüz. Yarısı da gelirinden memnun değil Medya Araştırmaları Derneği (MEDAR), Guardian Foundation işbirliği ve Norveç Sosyal Bilimler Derneği tarafından 306 gazeteci ile yapılan görüşmede gazetecilerin ekonomik gelirlerinden mutsuz olduğu belirlendi. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Adana ve Antalya illerinden yazıişleri müdürlüğü, haber koordinatörlüğü, bölüm şefliği gibi yönetsel rollerde bulunan ulusal ve yerel yayın mecralarından 306 kişi ile görüşülerek hazırlanan rapor geçen günlerde açıklandı. Gazetecilerin medya sektöründe çalışma süresi ortalama 13 yıl olarak belirlenirken, “Yaptığınız gazeteciliği nasıl tanımlarsınız” sorusuna ilk sırada objektif gazetecilik (yüzde 38.9), ikinci sırada hak odaklı gazetecilik (yüzde 38.6), üçüncü sıradaysa tarafsız gazetecilik (yüzde 33.3) cevapları verildi. Sadece yüzde 24’ü memnun “Aylık gelirlerinden ne kadar memnun oldukları” yönündeki soruya, konuşulan gazetecilerin yüzde 49’u, memnun olmadığı yanıtını verdi. Yüzde 22.9’luk bir kesim “ne memnunum ne memnuniyetsizim” yanıtını verirken, aylık kazancından memnun olanların oranı ise yüzde 27.8 oldu. Araştırmada her 10 gazeteciden 4’ünün meslek hayatında bugüne kadar herhangi bir mesleki eğitim almadığı da ortaya çıktı. Gazetecilerin 5’te 2’si bir meslek örgütüne üye olduğunu açıklarken, yüzde 23.9’u Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye olduğunu söyledi. Bunu yüzde 17 ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve DİSK Basınİş gibi meslek örgütleri izledi. Yüzde 38.9’luk bir kesim ise hiçbir meslek örgütüne üye olmadığını açıkladı. Sosyal medyada etkinler Araştırmaya göre gazeteciler sosyal medyayı Twitter merkezli ve haber/bilgi takibipaylaşımı amaçlı kullanıyor. Twitter yüzde 90.8 gibi çok yüksek bir oranla ilk sırada yer alırken, yüzde 87.6 ile Facebook, yüzde 73.5 ise Instagram’ın, takip ettiği görüldü. Gazeteciler sosyal medyayı yüzde 93.1 oranı ile en çok haber/bilgi takibi ve paylaşımı amacıyla kullandığını belirtti. Kendi oluşturdukları içerikleri paylaşma amacıyla kullananların oranı yüzde 59.5 iken, sosyal çevreyle haberleşme yüzde 17.6 ve araştırma yapmak yüzde 13.4 ile sosyal medya kullanım nedenleri olarak sıralandı. Paylaşımlarda ‘baskı’ OHAL’in sosyal medyayı kullanmalarına olan etkileri sorusuna, yüzde 40.5 OHAL’in sosyal medya kullanımlarını etkilediği, yüzde 59.5’i ise etkilemediği yanıtını verdi. OHAL’de sosyal medya kullanımında en çok etkilenen il Diyarbakır olurken, İstanbul’dan araştırmaya katılan gazeteciler de ortalamanın üzerinde bir etkilenme yaşadıklarını söyledi. Araştırmada gazetecilerin yüzde 26.1’i sosyal medya paylaşımları yüzünden resmi veya gayri resmi baskı gördüğünü söylerken, evet yanıtı verenlerin yüzde 65’i sosyal medyadan küfür, hakaret, troll saldırısı yaşadığını belirtti. Gazetecilerin yüzde 43.8’i “ailem ve/veya sosyal çevremden uyarı aldım” derken, yüzde 30 gibi önemli bir oran da saldırı, hatta ölüm tehditleri aldığını söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Yurttaş haberciliği ne kadar biliniyor? Görüşülen gazetecilere yurttaş haberciliğini bilip bilmedikleri sorulduğunda yüzde 29.7’lik bir kesim hiç duymadığını söylerken, yüzde 70.3’lük kesim bildiğini söyledi. Bilenlerin yüzde 49.3 ise yurttaş haberciliğinin Türkiye’deki yükseliş evresine tekabül eden Gezi Direnişi ve sonrasında, yüzde 17.7 oranındaki bir kesim okulda, derslerde veya gazetecilik eğitimlerinde duyduklarını belirtti. Yurttaş haberciliğini en iyi tanımlayan ifadelerin sorulduğu ve çoklu yanıt alınan soruya ise gönüllü habercilik, hak odaklı habercilik, yeni teknolojiler aracılığıyla yapılan habercilik, aktivizm odaklı habercilik ve yerel odaklı habercilik gibi çeşitli yanıtlar verildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle