24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Orban, AB kurumlarını hedef aldı Macaristan’ın sağ popülist Başbakanı Viktor Orban, Avrupa Birliği’ni (AB), “göçmen akını engelleyememekle” suçladı. Or DUNYA ban, Romanya’nın kuzeyindeki Baile Tusnad bölgesinde bulunan Macar azınlığa yaptığı konuşmada, “Avrupalı yöneticiler Avrupa’yı Müslüman göçmenlere karşı korumakta yetersiz” diye konuştu. Popülist lider Viktor Orban, “Avrupa, İslam tarafından istila edilse de siz her zaman var olacaksınız” ifadelerini kullandı. Pazartesi 30 Temmuz 2018 [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 13 Direksiyon şimdi Şam’daSayurearnsiiyıdenödhnaüekkmiümimnüehztaai ikbleeerrSecDliKseir İç ve dış aktörlerin müdahalesiyle 7 yıldır savaşın pençesinde olan Suriye’de sahadaki den gelerin değişmesi, siyasi hesapları da altüst etti. Rusya ve İran gibi iki önemli gücün desteğini alarak ülke nin orta ve güney böl gelerinde neredeyse tamamen hâkimiyet sağlayan Şam hükü meti, son siyasi ham lesini de Suriye Kürt DOĞAN ERGÜN leri üzerinden yaptı. Ankara’nın terör ör gütü saydığı YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye De mokratik Güçleri’nin (SDG) siya si kanadı Suriye Demokratik Konse yi (SDK) ile Şam’da bir araya gele rek siyasi çözüm konusunda yol ha ritası çıkaran Suriye hükümeti, ülkede istikrarı sağlamak adına önemli bir adım attı. Lübnan ve Ürdün’le Rakamlarla acı tablo müzakereler yürüten Şam yönetimi, ülkeden ayrılan mültecileri de kabule başladı. Suriye’deki yeni durumu, bölge konusunda uzman isimlerin de görüşlerini alarak, siyasi çözüm için ortaya çıkan olanaklar ve olası riskler ekseninde değerlendirdik. savaş, muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verilerine göre 360 bin ila 500 bin arasında kişinin yaşamına mal oldu. İntihar saldırılarının, uluslararası güçlerin bombardımanlarının, hükümete bağlı güçler tarafından kullanıldığı iddia edilen kimyasalların gölgesindeki 7 yılda yaşamını yitiren sivillerin sayısının ise 110 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. BM ra Radikal değişim kamlarına göre 1 milyonu bu yıl olmak üzere 6.2 milyon kişi çatışmalar nedeniyle Suriye içinde yaşadığı bölgeyi Suriye’de 15 Mart 2011’de Deraa’da fitili ateşlenen ayaklanmanın ardından takvimler Eylül 2015’i terk etmek zorunda kaldı. Başka ülkelere sığınan Suriyelilerin sayısı ise 5.6 milyonu aştı. Türkiye, 3.5 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. gösterdiğinde ortaya çıkan tablo, ül ke topraklarının neredeyse yarısın da hâkimiyet sağlamış bir IŞİD ger çeğini gözler önüne seriyordu. Su riye hükümetinin Şam ve batı böl gelerde sıkıştığı harita, 30 Eylül 2015’ten itibaren Rusya’nın dev reye girmesiyle adım adım değişti. ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı ko alisyon ve desteklediği SDG, kuzey de cihatçı terör örgütüne karşı mev zilerini ilerletirken, ülkenin diğer bölgelerinde Rusya ve İran destek li Şam hükümeti hâkimiyet alanını genişletti. 2016 sonbaharından iti baren ise Türkiye, önce Cerablus ve ardından El Bab, Afrin ve Azez’de ÖSO güçleriyle birlikte söz sahibi hale geldi. ÖSO’nun ise Türkiye des teğiyle ilerlediği kuzey sınırı ve İdlib’deki kimi bölge dışında ciddi bir hâkimiyeti bulunmuyor. Son tabloda cihatçı grupların hâkim olduğu tek vilayet ise İdlib olarak görünüyor. Ankara’da yeni hesaplar Dünya tarihine damga vurmuş kurallardan biri Suriye’de de işledi: Sahadaki güç, siyasi gidişatı etkiledi. 2012’de BM nezdinde siyasi çözüm için başlayan ve Suriye hükümetinin muhalif güçler karşısında zayıf kaldığı Cenevre süreci herhangi bir somut ilerleme kaydedemedi. 2017’ye gelindiğinde ise Astana’da Ankara, Tahran ve Moskova arasında, Suriye’de çatışmasızlık bölgelerinin yaratılması için imzalanan sözleşme, siyasi çözüme doğru ilerlenmesi için ön açıcı işlev gördü. Rusya’nın inisiyatifi ve BM’nin de desteğiyle bu yı SDK ile Şam arasındaki müzakere süreci Ankara ve Washington tarafından kaygıyla izleniyor. Görüşlerini aldığımız gazeteciyazar Hikmet Durgun, TSK’nin Afrin operasyonuna ABD onayı, Washington ile Ankara’nın Mınbiç konusunda uzlaşı sağlamaları ve Türkiye’nin ‘Haseke’ye kadar ilerleyeceğiz’ iddiasına ABD’den itiraz gelmemesinin “PYD’yi Şam’a ittiğini” düşünüyor. Yazara göre, hem bölgede yaşanan bürokratik sorunların çözülmesi isteği hem de Suriye açmazının güncesi 15 Ağustos 2010: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esad hakkında “Kardeşim Esad” ifadesini kullandı. Esad, iç savaşla birlikte iktidar tarafından “Esed” olarak anılmaya başlandı. 6 Eylül 2012: Erdoğan, “İnşallah Şam’a gidecek, Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız” dedi. 16 Mayıs 2013: Erdoğan, Suriye hakkında “ABD ile tam bir mutabakat içerisindeyiz” şeklinde konuştu. 3 Ekim 2015: Obama, ÖSO “eğitdonat” projesinin başarısızlığını ilan etti. 24 Mayıs 2016: Türkiye’nin Suri ye politikasında “Stratejik Derinlik” adlı kitabına da taşıdığı fikirleriyle rol oynayan Ahmet Davutoğlu başbakanlık’tan ayrıldı. 29 Kasım 2016: Erdoğan, Fırat Kalkanı operasyonuna ilişkin “Zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik” dedi. 23 Ocak 2017: Şam müttefiki Moskova ile Astana süreci başlatıldı. 9 Mart 2018: Ankara, SDG’yi silahlandırdığı için suçlanan ABD ile Mınbiç ve Fırat’ın doğusu için anlaştıklarını duyurdu. lın başında Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi de bir Anayasa Komisyonu’nun kurulmasına giden sürecin önemli bir aşamasını oluşturdu. Zorlu başlıklar SDK ile Şam arasında yakınlaşma önem taşısa da, masada çözümü çok kolay olmayan başlıklar da bulunuyor. Öncelikle, ülke yönetimindeki merkeziyetçi yapı ile Suriyeli Kürtlerin anayasal güvence ve ademi merkeziyetçi idare yönündeki talepleri önemli bir sürtüşme noktası. İkinci olarak, enerji kaynakları bakımından kritik öneme sahip, ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun ve SDG’nin güçlerinin bulunduğu Deyr ez Zor’da ge Türkiye’nin, Rusya’nın etkisini göz önünde bulundurarak Şam’ın kontrolündeki bölgeye girmek istemeyeceği düşüncesi halk nezdinde Şam hükümetiyle ortak çözüm arayışını meşru kılıyor. Müzakerelerin SDGABD ilişkisinde çatlak oluşturabileceğini savunan Durgun, Washington’ın, hem bölgeye yaptığı mali destek hem de Deyr ez Zor kırsalından elde ettiği enerji payını gözeterek gelişmelerden rahatsız olduğunu vurguluyor. Türkiye açısından ise Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile PYD/YPG’nin yakınlaşması ciddi bir gerilim kaynağı. IŞİD karşıtı koalisyonun SDG’yi desteklemesi nedeniyle gerilimli günler geçiren ABDTürkiye ilişkilerinde, ortak hassasiyetlerin yakınlaşmayı artıracağı bir dönem yaşanması olasılığı giderek artıyor. Türkiye’de 4’lü zirve Her ne kadar çok sayıda sorunlu başlık söz konusu olsa da, Hikmet Durgun, sahadaki ilerlemenin ve Şam’ın son adımlarının çözümü yakınlaştırdığını düşünüyor. Rusya, ABD ve Türkiye arasında varılabilecek bir mutabakatın zemininin oluşabileceğini düşünüyor. Zira, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki Helsinki zirvesinde, Suriye konusunda ortak çalışma vurgusu yapılmıştı. Erdoğan dün de Türkiye’nin eylül ayında Almanya, Fransa ve Rusya’nın ka tılacağı bir Suriye zirvesine ev sahipliği yapacağını açıkladı. İdlib: Zor dönemeç Suriye’nin istikrara kavuşmasında İdlib sorunu da önemli bir kavşak olarak duruyor. Şam’ın operasyon sinyali verdiği cihatçı kontrolündeki İdlib’de Türkiye’nin garantörlüğünün ve askeri gözlemcilerinin olması riskleri artırıyor. Durgun’a göre, Türkiye’nin 12 askeri gözlem noktasının bulunduğu, çatışma halinde göç dalgası yaşanabilecek bölgeye operasyon yapması ilk aşamada zor. Öte yandan dün, Şam’ın 3 bin kişilik bir askeri gücü İdlib yakınlarına yerleştirdiği bildirildi. çişin nasıl sağlanacağı da henüz be lirsizliğini koruyor. Dahası, Kürtlerin ellerindeki silahların Suriye ordusuna teslim edilip edilmeyeceği Kaos ihtimali: TAHRAN gerilimi de zorlu bir madde olacak. Görüşlerini aldığımız İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Suriye’nin ve bölgenin geleceğini etkileyebilecek en önemli belirsizliği ise ABD, Körfez ülkeleri ve İsrail’in İran’a kar söylemler ve ekonomik yaptırım kartlarıyla süreceğini düşünüyor. Türkiye’nin İran konusunda sıkıştığını vurgulayan Güneş, Doç Dr. Hakan Güneş, Şam’ın SDG şı yoğunlaştırdığı asgresif politika oluştu Ankara’nın Tahran’dan aldığı petrolün mik ile sert bir müzakere yürütmek istediğini düşünüyor. Güneş’e göre, Rakka’da bir süreliğine geçici ara çözüme kapı açsa da Şam’ın önceliğini, Kürtlere anayasal statü vermek zorunda kalmadan Haseke’ye ruyor. İran’a yönelebilecek veya İran’dan kaynaklanabilecek herhangi bir saldırgan hamle Suriye’de etkin olan tüm aktörlerin konumlanışlarını bir kez daha gözden geçirmelerine neden olacak. İran konusunda çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Hakan Güneş, İran konusunda süregiden gerginliğin, tarındaki düşüşün de bunun işareti olduğunu savunuyor. İsrail’in İran’dan öncelikle Suriye’de kendisine yakın bölgelerden çekilmesini talep ettiğini hatırlatan Güneş, Tahran’a bağlı güçlerin Suriye’deki varlığının potansiyel bir bölge gerilimine açık kapı bı kadar olan bölgedeki petrol gelirlerini almak oluşturuyor. Hakan Güneş en azından bir süre daha yüksek perdeden raktığı görüşünde. Irak’ta 8 Temmuz’dan bu yana devam eden eylemlerin odağında, altyapı eksiklikleri ve yolsuzluklar var. IRAK PROTESTOLARI Fatura, Elektrik Bakanı’na kesildi Irak’ın güneyindeki Basra kentinde günlerdir süren elektrik kesintilerinin ardından patlak veren ve ülkenin orta kesimlerine yayılan protestolar üçüncü haftasını geride bırakırken Başbakan Haydar İbadi, Elektrik Bakanı Kasım Fehdavi’yi görevden uzaklaştırdı. İbadi’nin basın ofisinden yapılan yazılı açıklamada, “Başbakan, elektrik hizmetinin gerilemesinden dolayı hakkında başlatılan soruşturmalar bitene kadar Elektrik Bakanı Kasım el Fehdavi’yi görevinden el çektirdi” ifadele ri kullanıldı. İran’ın, borçlarını ödeyemeyen Irak’a verdiği elektriği kesmesi, petrol zengini Basra’yı ve diğer birçok kenti elektriksiz bırakmıştı. Bu durum hava sıcaklığının 50 dereceyi aştığı bölgede halkın protestolarına neden olmuştu. Şiddetli çatışmaların da yaşandığı, şimdiye kadar 14 kişinin yaşamını yitirdiği eylemlerde protestocular, kamu hizmetlerindeki yetersizlik, kronikleşen elektrik ve su kesintileri, işsizlik, yolsuzluk, yabancı güçlerin müdahalesinden sorumlu yöneticilerin istifasını talep ediyor. Oyunu başkent Phnom Penh’te kullanan Hun Sen, resmi sonuçları beklemeden zaferini ilan etti. Kamboçya’da zafer yeniden Hun Sen’in Asya ülkesi Kamboçya’da halk, muhalefet partilerinin “eşit ve adil olmadığı” gerekçesiyle boykot ettiği genel seçimler için dün sandık başına giderken 30 yıldır iktidarda bulunan Kamboçya Halk Partisi (CPP), zaferini ilan etti. Geniş boykot Başbakan Hun Sen’in başında bulunduğu CPP Sözcüsü, resmi sonuçları beklemeden kazandıklarını duyurdu. Sözcü Sok Eysan, tahminlerine göre, oyların yüzde 80’ini aldıklarını ve 125 sandalyeli mecliste 100 milletvekilliği kazandıklarını dile getirdi. Seçimin resmi sonuçların ise ağustos ayı ortalarında açıklan ması bekleniyor. Ülkedeki ana muha lefet partisi Kamboçya Ulusal Kurtuluş Partisi (CNRP), insan hakları gruplarının serbest, eşit ve adil olmamakla eleştirdiği seçimleri boykot ettiğini açıklamıştı. CNRP geçen yıl kapatılmış, partiden 118 isim siyasetten men edilmişti. Hun Sen, genel seçimlerden önce muhaliflerine karşı sert önlemler almak, basın kuruluşlarını kapatmak ve tek güvenilir muhalefet partisini feshetmek için mahkemeleri kullanmakla suçlanıyor. Kamboçya Başbakanı bu önlemleri almasının nedenini “barış ve istikrar ihtiyacı” olarak izah ediyor. İranlı muhalif liderlere ev hapsi kaldırılıyor İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin, 2011’den bu yana ev hapsinde tutulan muhalif liderler Mehdi Kerrubi, Mir Hüseyin Musevi ve eşi Zehra Rahneverd’e uygulanan cezayı kaldırma kararı aldığı bildirildi. 2009’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına itiraz eden cumhurbaşkanı adaylarından Mehdi Kerrubi, Mir Hüseyin Musevi ve eşi Zehra Rahne verd, seçimlerden sonra çıkan olaylara destek verdikleri gerekçesiyle ev hapsine mahkum edilmişti. Ülkedeki reformcu kesim, söz konusu kişilerin 2011’den bu yana herhangi bir yargılama yapılmaksızın ev hapsinde tutulmalarının kanuna aykırı olduğunu savunuyor. Haziran 2013’te göreve gelen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin seçim vaatlerinden biri de ev hapsinin kaldırılmasıydı. Celalabad’daki okul saldırısını IŞİD üstlendi Afganistan’ın doğusudaki Celalabad kentinde önceki gün bir ebelik okuluna düzenlenen ve 3 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan silaghlı saldırıyı IŞİD üstlendi. Saldırıyı Telegram üzerinden üstlenen örgüt, baskının iki silahlı militanları tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Baskın sırasında güvenlik güçle riyle militanlar arasında yaşanan çatışmada 7 kişi yaralanmış, içeride bulunan çoğu kadın 63 kişi ise zarar görmeden kurtulmuştu. Son aylarda Afganistan’da art arda şiddetli eylemler düzenleyen IŞİD’e bağlı birçok radikal İslamcı grubun, kentin bağlı olduğu Nangarhar’da oldukça güçlü olduğu belirtiliyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle