18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Temmuz 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Siyasi gölge çok, işimizi korumaya çalışıyoruz TGSD Başkanı Hadi Karasu: Sanayici işini, ekmeğini korumak için şu anda cansiperane çalışıyor. Dövizin çok hareketli olması bizi tedirgin ediyor ŞEHRİBAN KIRAÇ Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Hadi Karasu, sanayicinin dövizdeki sert iniş çıkışları sevmediğine işaret ederek, batık ve iflasların hep bu dönemlere denk geldiğini söyledi. Türkiye’de fabrika bacalarının durmaması için çalıştıklarını anlatan Karasu ile tekstil ve hazır giyim sektörünün sorunlarını ve gelecek hedeflerini konuştuk. n Dövizin çok hareketli olduğu bir dönemdeyiz, ihracatçı olarak bu, durumdan memnun musunuz; bu sektör açısından ne ifade ediyor? Bu durumdan mutlu musunuz diye sorsanız sektördeki firmaların yüzde 90’ı değiliz der. Tam tersi bizi tedirgin ediyor. Dövizde sert iniş çıkışları sanayici sevmez. Bugün yükselip yarın düşmüyor. Bir trendle yükseliyor bir iki sezon devam ediyor. Sonra aşağı iniyor sonra yine yükseliyor. Bunu kestiremiyorsunuz. Sanayicilerin geleceği öngörebilmesi lazım. Aksine günü kurtarma işleri yaparsınız. Firmaların hepsi dövizi yakından izliyor. Çalışanlar da buna bakıyor. Şu anda herkes parasını dövize çevirip düşünüyor. Taşımacılık, stokculuk, her şey dövize bağlı. Dövizden etkile Engeller kaldırılsın n Yönetim sistemi değişti, bazı bakanlıklar birleşti, tekstil ve hazır giyim için beklentileriniz neler? İhracatın önündeki engellerin kaldırılması, gümrüklerde bürokrasinin azaltılması gerekiyor. Cari açığı azaltmak için sürekli çıkarılan anlamlı anlamsız vergilerin gözden geçirilmesi şart. Türkiye’de şu anda üretilmeyen ve bizim sektörün de ara malı olan ürünlere ithalata bariyer koymak yerine onun Türkiye’de üretilmesi sağlanmalı. Eğitim çok önemli. Biraz daha sanayi ile birlikte düşünmek lazım. Sadece mühendis değil ara kademe elemanların da yetiştirilmesi gerekiyor. Teşviklerin konsolide edilmesi şart. Bunları anlamak için bile her şirket bünyesine bir teşvik uzmanı alıyor. Çünkü teşvik sürecini anlamak gerçekten güç. Yerinde teşvikle, modernizasyonunu zorunlu kılmak lazım. Bürokratik işlemler belki yeni dönemle hızlanabilir. O sıkıntıları çok yaşıyoruz. Ama oradaki yol haritasını biz de bilmiyoruz. Geleceği iyi planlamak gerekiyor. nen ne varsa yükselince yükseliyor. Keşke dövizin indiği dönemde yükselen maliyetler de aşağıya gelse, olmuyor. Batıklar, iflaslar da hep dövizin yükseldiği dönemde oluyor. Yatırım yapacaklar hep burdaki stabiliteye bakar. Çok hareketli olunca yatırım yapmıyorsunuz. Biz bankacı, borsacı değiliz dövizin nasıl hareket edeceğini öngöremeyiz. Döviz riskinden korunma önlemleri deniyor ama şirketlerin yüzde 95’inin bundan haberi bile yok. Mesela kumaşı alırken dövizini 5.5 TL’den bozuyor. Ama tahsilat yaptığı gün bakıyorsunuz döviz birden inmiş, kumaşın parasını bile çıkaramıyor firmalar. Döviz bir yerde dursa mutlu olacağız. İndi çıktı olmaz. Şimdi ekonomik kararlar alacağız, düşüreceğiz deniyor. E yükselmeden önce alsaydın bunları. Dünya nasıl kontrol altında tutuyor, biraz bunlara bakmak lazım. Bire bir görüşme n Son 5 yıldır sektörün ihracatı 1516 milyar dolar seviyelerinde takıldı kaldı, bu neden kaynaklandı? Şimdi 5 yılda 25 milyar dolar hedefiniz var, nasıl gideceksiniz bu hedefe? Hazır giyimde ihracatın durağanlaşmasında, bölgesel ve ülke içi güvenlik sorunlarının etkisi oldu. Yabancı alım gruplarının Türkiye’yle iş yapma isteği olumsuz etkilendi. Birçok Avrupa ülkesi ve Amerika, uzun süre müşterilerimize seyahat yasağı getirdi. Hatta markalara doğrudan doğruya telkin edildi Türkiye’den ürün almayın. Alternatif pazarlara yönelin diye. Bu yönde algının değiştirilmesi ve iş hacminin yeniden artırılması için TGSD olarak proaktif temaslar başlattık. En fazla güç kaybeden pazarlarımızdan biri Almanya’ydı orayla başladım. Güç kazanan pazarımız İspanya oraya gittim. Şimdi İngiltere’ye gideceğiz. ABD’de de iyileşme var. Orada da iş görüşmeleri yaptık. Bize karşı yarattıkları algıyı yok etmeye çalışıyoruz. 5 yıl içinde 25 milyar dolar ihracat hedefini yakalarız diye düşünüyorum. kurtuluş arı Hadi Karasu Şehriban Kıraç’a verdiği söyleşide bu yılı 18 milyar dolarlık ihracatla tamamlayacaklarını söyledi. Fabrika bacaları hancı n Siz elinizden geli’ni yapıyorsunuz ama asıl Türkiye’de yaşananlar darbe girişimi, siyasi belirsizlikler, terör saldırıları sektörün ihracatını düşürmedi mi? Kesinlikle. Sanayici işini, ekmeğini korumak için şu anda bu olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için cansiperane çalışıyor. Herkes bir koldan çalışıyor. Yurtdışındaki alıcılarımız da gelmek istiyor. Ama bir taraftan da siyasi gölge çok fazla. Bu sadece Türkiye tarafında değil, karşı tarafta da var. Oluşturulan bir imaj var. Biz yaratılan bu havayı karşılıklı dağıtmaya çalışıyoruz. İşimizi bırakmamak için valizlerimizi aldık onların gelmediği dönemlerde gittik ayaklarına. n Bahsettiğiniz siyasi gölge olmasaydı işler daha iyi olur muydu? Tek engel o değil tabii ki. Kendi tarafımızda geçmiş yıllarda güzel paralar kazandık. O günleri hep aradığımız için kendimizi yenilemedik. Yenileme yapmazsanız, Çin Bangladeş gelir, işinizi elinizden alır. Türkiye şimdi kaybettiği 10 yılı telafi et meye çalışıyor. Kendi kendimizi çok sorgulamamışız. Türkiye’de önemli bir potansiyel var, yüzük taşı gibi. İşleri nasıl sürdürülebilir kılabiliriz. Fabrika bacalarını nasıl tüttürebiliriz, bu sektörü üçüncü jenerasyona nasıl bırakabiliriz hep bunları konuşuyoruz. Fabrika bacaları hancı, politikacı da gider biz de gideriz. Fabrikaların sürdürülebilir olması gerekiyor. Yatırım şart n Sektörde fabrika bacaları sorunsuz tütüyor mu peki? Kapasite kullanım oranları yükseldi. O bir sinyaldir, yatırım yap diye bağırıyor. Bu da daha çok verimli olmayı zorunlu kılıyor. Geçmiş dönemlerdeki teşvik mekanizmaları ve sanayi politikaları yapılırken hep popülist kararlarla yürümüş. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin kalkındırılmasında çok geç kalınmış. Diğer ülkeler makinelerini 4.0 endüstrillerle yenilerken biz hâlâ eski makinaların canını çıkarana kadar kullanıyoruz. Teş vik alamıyorsunuz. Artan enflasyon oranında maliyetleriniz artıyor. Fab rikaları kurarken bize demişler ki teşvik veriyoruz, binayı yap. Sonra çekilmişler, kendi kendine ayakta kal deniyor. Bu politikayla olmaz. Teknolojinin yenilenmesi için teşvik verilmeli. İşçiye daha iyi para verelim, çalışma şartlarını iyileştirelim ama devletin de balans dengesini sağlaması gerekiyor. n Son dönemlerde sürekli borç uyarıları, yeniden yapılandırmalar yapılıyor. Sizin sektörde durum nedir? Hiç kimse risk alacak kadar büyümüyor. Cebindeki kadar işini yapıyor. En az batığı olan sektörüz. Pek çok finans kuruluşu peşimizde. Cari fazla veren sektörüz. Bu olunca bu şirketlerin batması mümkün değil. n Yabancıların hep Türkiye’ye kayıt dışı üretim yapıyor eleştirileri var nasıl değerlendiriyorsunuz? Yabancı markalar Türkiye’de kayıt dışı atölyelerle çalışıp oralarda mültecileri çalıştırarak kendi ülkelerine gidilmesine engel oluyorlar. Burada inanılmaz hummalı çalışıyorlar. Bizim en çok arzu ettiğimiz şey kayıt dışılığın bitirilmesi. Küçük atölyelerin tamamı rehabilite edilmeli. Pamuğu bitirdiler n Yanlış teşvikler ve maliyet artışı nedeniyle yurtdışına giden firmalar da var, bu arayışlar devam ediyor mu? Bu kaçış olabilir. Ama sanayicimiz dışarıya açılıyor gözüyle de bakabiliriz. Ama şu yanlışı yapmamak lazım, bir dönem yapıldı. Artık don fanila yapmayı bırakın başka sektörlere geçin denmemeli. 25 mil yar dolarlık ihracat diyoruz. Bu, ihracatta sektörü birinciliğe taşır. Önce elimizdekini bildiğimiz işi yapalım. Sonra uçak araba, yapalım. Mesela Güney Kore otomobil yapıyor ama teknik tekstilde dünyanın en iyileri. Firmalarımız en iyi bildiği işi yapsınlar. Mesela Türkiye pamukta çok geriye düştü. Stratejik bir ürün. Tamamını karşılayabiliriz. Oraya iyi bir yaklaşımla bakılsa çok iyi bir yere geliriz. Siz don fanila derken pamuk çok ucuz bir hammadde derseniz niye ABD dünyanın ikinci pamuk ihracatçısı hâlâ. EsaPyDaKç’daaynarı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nca (EPDK), ön ödemeli ile faturalı sayaç kullanan tüketiciler arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan düzenleme yapıldı. Açıklamada, “Söz konusu ön ödemeli sayaçlar sık sık arızalara neden oluyor. Ön ödemeli sayaç kullanan tüketiciler için TL satış/TL düzeltme/TL yükleme gibi parasal değer üzerinden doğalgaz tedariki yapılmasına imkân tanındı. Mevcut durumda sayaçlardaki önceden satın alması tamamlanmış olan doğalgaz alımları için tüketicilerin kazanılmış haklarından dolayı herhangi bir işlem yapılmaması hükmü eklendi” denildi. ‘Hesap işletime’ fren Danıştay, hesap işletim ücretini iptal etti, 10 yıllık para geri alınabilecek Danıştay 15. Dairesi, bankaların “hesap işletim ücreti” almasını düzenleyen yönetmelik hükmünü iptal etti. Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Başkanı Deniz Özer, “Vatandaşlar, geçmişe dönük 10 sene içinde hesap işletim ücreti kesilmişse bunların dekontlarını bankalardan talep etsinler ve kararla birlikte başvurarak iade istesinler” dedi. TÜSODER, 3 Ekim 2014’te yürürlüğe giren Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10 ve 13. maddelerinin bazı hükümlerinin iptali istemiyle BDDK aleyhine Danıştay’da dava açtı. Danıştay 15. Dairesi, tüketicilerden “hesap işletim ücreti” alınmasına yönelik hükmü oybirliğiyle iptal etti. Kararda, “Kamusal gözetim ve denetim altında bulunan bankalar ve finans kuruluşlarının, tüketici kredilerinden kaynaklanan birtakım masraflarını, sadece faiz kalemi içerisinde yansıtmasının beklenemeyeceği, yönetmelikte belirlenen sınırlar içerisinde makul, haklı ve belgeli olmak koşullarını sağlamak şartıyla birtakım masraf ve ücretleri tüketicilerden talep edebilecekleri mevzuatça uygun görülmektedir” ifadeleri yer aldı. l Ekonomi Servisi Yapılandırmada son gün yarın Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamındaki alacakların yapılandırılmasında sona gelindi. Yapılandırma kanunundan ya rarlanmak isteyenlerin yarın mesai bitimine kadar başvurularını yapması gerekiyor. Başvurular, vergi dairelerine gitmeden, www.gib.gov.tr ile edevlet (www.turkiye.gov.tr) üzerinden de yapılabiliyor. Vergi dairelerine ödemeler ise eylül ayında yapılacak. l Ekonomi Servisi ekonomi 11 Uçurumun kıyısından notlar Bu yaz yine bir sıcak dalgası kuzey yarımküreyi kasıp kavuruyor. Kapitalizm yapısal krizini bir türlü aşamıyor. Uluslararası ilişkiler istikrarını kaybetmeye devam ediyor. Yapay zekâdan gen teknolojisine kadar teknolojik gelişmeler varoluşa ilişkin kaygılara yenilerini ekliyor. Geçmişe özlem, kapitalist kültürün çoktan öldüğüne inanılan canavarlarını yeniden çağırıyor. Boşuna mı, Kissinger geçen hafta sonu Financial Times’a “çok vahim bir dönemde yaşıyoruz” diyordu. Kapitalist uygarlık, bir uçurumun kenarına geldi. Adeta, İnsanlık, kapitalizmin krizini aşmaya çalışırken ileri doğru(!?) büyük bir adım atacak bir “büyük lider” bekliyor... Sıcak dalgası Borç stoku Bu yazıyı Londra’da yazarken termometre 36 dereceyi gösteriyordu; Finlandiya’da, Kutup çizgisinin 59 km kuzeyindeki Sodankyla’da 32.3 dereceye vurmuş, Kanada Montreal’de 36 dereceye yükselmiş. Japonya’da 42 derece ile tarihi bir rekor söz konusu. Cezayir’de de 52 derece ile... Her yerde sıcaktan insanlar ölüyor, ormanlar yanıyor… İklim krizi, hayatın biyolojik çeşitliliğini hızla azaltan, “Gezegende yaşam yok olma sınırından ne kadar uzak” sorusunu beraberinde getiren bir başka krize de yol açıyor. Bunlar insanla doğa arasındaki ilişkilerle bağlantılı krizler. Bu krizlerin, gezegendeki egemen üretim tarzının, yapısal krizi içinde kendini gösteriyor olması da anlamlı. Kapitalizm krizini aşamıyor. Kredi ve spekülasyonu, talanı ve sömürüyü, tüketimi hızlandırarak yönetmeye çalıştıkça, krizler daha da derinleşiyor. Örneğin, 2007 yılında finansal kriz, bir borç ve spekülasyon köpüğünün patlamasıyla başlamış, dünya ekonomisini derin bir durgunluğa itmişti. Aradan 11 yıl geçti, son veriler, dünya ekonomisinde 2007 yılında 166 triyon dolar olan toplam borcun, 2017 yılında toplam 237 trilyon dolara yükseldiğini gösteriyor.. Bu borç stokunun yanı sıra, türevspekülasyon piyasalarında da bir daralma yok. Kimi analistler bu piyasaların hacminin 1.2 katrilyon dolara ulaştığını tahmin ediyor. Bu borç stokunun, 174 trilyon doları merkez, 63 trilyon doları çevre ülkelerde. 2012 2017 arasında toplam borç stokunda görülen 25 triyon dolarlık artışın büyük kısmı çevre ülkelerde gerçekleşmiş; çevre ülkelerde borç stoku 21 trilyon artarken, merkez ülkelerde 4 trilyon dolar artmış. Diğer bir deyişle, merkez, finansal krizin basıncını, 2012 17 arasında, modern emperyalizmin dinamikleriyle uyumlu biçimde, çevre ülkelere yönlendirmiş. Dövizle borçlanarak yaratılan borç stoku da Macaristan, Arjantin ve Türkiye’de şimdi ödenemez bir noktaya ulaşmış. Özetle kapitalist dünya ekonomisinde, üretim, tüketim gittikçe artan bir borç stokuna dayanarak sürdürülebilmiş. Sonuna mı geldik? Yaşam ağı içinde kapitalizm (Capitalism in the Web of life2015) çalışmasında Jason Moore, neoliberal kapitalizmin krizinin bize, doğayı edinmeye ve sömürüye dayanan birikim diyalektiğinin sonuna gelindiğini gösterdiğini savunuyor. Moore’a göre kapitalist meta üretiminin sınırlarını belirleyen 4 kaynağın (işgücü, gıda, enerji, hammadde) ucuza edinimi, tükenme ve zehirlenme nedeniyle gittikçe zorlaşıyor. Moore, geçmişte kapitalizmin bu sınırları, bilim, sermaye ve imparatorlukla aştığını ancak neoliberal kapitalizmin kriziyle, sermaye birikim sürecinin yaşam ağı içinde aşılması son derecede zor sınırlara dayandığını vurguluyor. Bu durum kapitalizmin normal (liberal demokratik) biçimlerinin var olma koşullarını hızla ortadan kaldırıyormuş. Kapitalizm içinde umut veren bir geleceğin yitirilmesi (P. Stephens, “Çalınan gelecek ve Nostalji”, FT, 26/07/2018) kapitalist insanın, özellikle genç kuşakların, gözlerini geçmişe çevirmelerine neden oluyor. Böylece oluşan siyasi kültürel nostalji, gerek insanlık tarihinin gerekse kapitalizmin tarihinin en karanlık canavarlarını yeniden uyandırıyor. Böylece, şovenırkçı milliyetçilik, dinci ya da ırkçı faşizm, hızla “liberal demokratik kapitalizmin” yerini alıyor. Ben, toplumun önüne güvenilir bir seçenek (bir türlü kendi grup çıkarlarını, geçmiş yenilgilere dönük bir melankoliyi aşamadıkları için) koyamayan sosyalistleri suçluyorum. ‘Ya taşın, ya işten çık’ Avrupa’nın en büyük bütçeli havayolu şirketi Ryanair, geçen hafta 600 uçuşun iptaline yol açan ve 50 bin yolcuyu etkileyen pilot ve kabin memurları grevine sert bir karşılık verdi. Grev öncüsü İrlanda ekibinin çalıştığı Dublin’de 6 uçağı yere indirerek Polonya’ya kaydırma kararı alan şirket, 300 pilot ve kabin ekibine ültimatom verdi. Çalışanlara “Ya Polonya’ya taşınırsınız ya da işten çıkarsınız” denildi. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle