18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 25 Temmuz 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Genel yayın ‘başkan’ıGazeteciler basında sansürün kaldırılmasını kutlarken, Saray basını kendine bağladı Ahmet Şık’ın tırnağı olamazsınız Biliyorum, gündem çok yüklü. CHP kaynıyor ya da kayıyor. AKP yeni rejimini kendi tahminlerinden de hızlı ve kendi öngörülerinden de ötelere taşıyarak inşa ediyor. Benim gibi ekonomi cahillerinin bile kestirebileceği kadar ciddi bir ekonomik allak bullaklığın eşiğindeyiz. Yükselen milliyetçilik Avrupa’nın çok övülen demokrasi standartlarını kemiriyor. İran’da gücüyle “şah rejimi”ni deviren kitleler (hele de kadınlar) bu kez “mollalar rejimi”ni temellerinden sallıyor. Günlük gazete yazısında bunlar atlanmaz, atlanmamalı. Olsun. Hepsini elimin tersiyle bir yana itip Ahmet Şık’ı yazacağım. Buyrun. HHH HDP’den adaylık teklifi geldiğinde danıştıklarından biri de bendim. Bilgiç bilgiç konuştum: Boş ver, dedim. Sen gazetecisin, gazeteci kal. Yanılmışım. Zaten beni dinlemedi; gitti aday oldu ve seçildi. İyi etmiş. AKP’nin adı OHAL olmayan OHAL rejimini kalıcılaştırmak için Meclis’e getirdiği torba yasanın görüşmeleri sırasında HDP adına Ahmet Şık söz aldı. Konuşmaya başladı. Katlanamadılar. Futbolculuğu sırasında sık sık alay konusu olan bir sporcu eskisi Reis’inin fedailiğine soyundu; kendisine destek veren AKP’li kalabalığı ile Ahmet Şık’a saldırdı. Neden? Ahmet Şık’ın söylediklerini hazmedemediler. Başka türlü söyleyeyim: Gerçeğin Ahmet Şık’ın tokat gibi suratlarında şaklayan sözcük ve cümlelerle dillendirilmesine katlanamadılar. O engellenen konuşmanın tam metni aynı gün Cumhuriyet’te yayımlandı. Ardından çeşitli haber sitelerinde ve Facebook, Twitter gibi kanallarda yayıldıkça yayıldı. Önce acı acı, ardından keyifle güldüm. Bizim Cumhuriyet duruşması sırasında, Ahmet Şık henüz tutukluyken savunmasını yapmak için söze başladı ve geçenlerde Yargıtay üyeliği ile ödüllendirilen Mahkeme Başkanı “Size burada siyasi konuşma yaptırmam” diyerek konuşmasına izin vermedi ve Ahmet Şık’ı salondan attı. Sözü kesilmeseydi o konuşmayı salondaki biz sanıklar, avukatlar ve sayıları 100’ü geçmeyen konuklar izleyebilecekti. Söz kesildi, Ahmet dışarı atıldı ve konuşmanın tam metni medya ve sosyal medya kanallarından on binlerce kişiye ulaştı… Meclis’te de öyle oldu. O konuşmayı salonda bulunan milletvekilleri ve Meclis TV’den olsa olsa üç, beş, yüz kişi izleyecekti. Şimdi on binlerce kişi biliyor. Belki siz de… Hatırlayın. Ahmet Şık çok duru bir cümleyle başladı. Öyle “Sayın başkan, sayın milletvekilleri hepinizi saygıyla selamlıyorum” diyen o eğreti nezaket cümlelerine girmedi: Öncelikle şunu bilin… Ve devam etti: Kanun teklifinin hukuki dayanaklarına dair içerik tartışmasına girmeyeceğim. Çünkü tartışmamız gereken iktidarınızın meşru ve yapmak istediklerinizin hukuki olup olmadığıdır. Sahip oldukları güç ve iktidarı sonsuza kadar ellerinde tutabilecekleri yanılgısıyla; yasaları silah, yargıyı da tetikçi haline getirme çabasına girişmiş ne ilk iktidarsınız, ne de son olacaksınız ve önümüze koyduğunuz bu yeni yasa metniyle, darbecilerin basit bir karikatüründen ibaretsiniz. Tam metni buraya aktaracak değilim. Saldırganları önlemek yerine Ahmet Şık’a iki oturuma katılmama cezası veren çiçeği burnunda Meclis Başkan Vekili’ne de sözüm yok. Ancak kürsüye saldırarak ya da yerlerinde oturarak Ahmet Şık’ın sözlerine tepki gösteren AKP ve MHP milletvekillerine bir öğüdüm var. Boş verin bağırıp çağırmayı da o konuşmanın tam metninini önünüze koyun. Yanınızda kimse olmasın. Kendinizle başbaşa kalın ve kendinize sorun: Söylenenlerin neresi yanlış? Söylenenlerin canınızı acıtması o sözlerin yanlışlığını göstermez. Ama sizlerin gerçekle yüzleşemeyecek kadar ödlek olduğunuzu kanıtlar. Ödlek olmayı kendinize yakıştırıyor musunuz? Yakıştırıyorsanız bilin ki Ahmet Şık’ın tırnağı bile olamazsınız. Yiğitlik kalabalığın gücünü arkasına alarak bağırıp çağırmakta değil, düşüncesini çekinmeden ve her yerde gür sesle söyleyebilmektedir. Ahmet Şık yiğittir. Gazeteci Çağlar’a gözaltı Kahramanmaraş’tan Adana’ya giden Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ergin Çağlar, 24 Temmuz Basın Bayramı’nın kutlandığı gün Pazarcık ilçesinde jandarmanın yaptığı yol kontrolü sırasında gözaltına alındı. Hakkında arama kararı olduğu belirtilerek gözaltına alınan Çağlar’ın, Pazarcık İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğü öğrenildi. l Yurt Haberleri Türk basınında sansürün kaldırılmasının 110. yıldönümü olan dün, gazetecilerin tüm faaliyet ve hakları kararname ile Cumhurbaş kanlığı bünyesinde kurulan İletişim Başkanlığı’na bağlandı. Basın kartla rını Saray’ın dağıtması na olanak tanındı. Daha önceki kararname ile ta rafsızlık ilkesinden vaz geçen TRT de, Cumhur SİNAN TARTANOĞLU başkanlığı genelgesi ile İletişim Başkanlığı’na bağlandı. RTÜK ise ETS Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Meh met Nuri Ersoy’un Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilişkilendirildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde İleti şim Başkanlığı kurulmasına dair yeni kararname yayımladı. Basın kartları Saray’dan Başbakanlık bünyesindeki Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün tüm görevlerini İletişim Başkanlığı yürütecek. Başkanlık, Saray ile basının ilişkilerini düzenleyecek. Yerli ve yabancı basınyayın organlarının ve mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaya yönelik düzenlemeler yapacak, tedbirler alacak. Basınyayın kuruluşlarının mensuplarına basın kartlarını Başkanlık bünyesinde kurulan Basın ve Yayın Daire Başkanlığı eliyle Saray düzenleyecek. Basın Kartı Komisyonu’nun sekretarya faaliyetlerini de Başkanlık düzenleyecek. Strateji belirleyecek Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, kamuoyu ve ilgili makamların “zamanında ve doğru” bilgilerle “aydınlatılması” için bilgi akışı sağlayacak. Türkiye’nin dış tanıtım faaliyetlerini yönlendirecek. Türkiye hakkındaki propaganda faaliyetlerini takip edecek. Başkanlık, yerli ve yabancı basın mensupları için mesleki eğitimler verecek. Saray, vatandaşların şikâyet, talep, görüş ve önerilerini başkanlık üzerinden toplayacak. Bilgi Edinme başvurularını da Başkanlık yanıtlayacak. Türkiye Medya Veri Tabanını oluşturacak. Bütün amaç, politika ve stratejilerini Cumhurbaşkanı belirleyecek. Tüm Başkanlık personeli, nihai olarak Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olacak. Pasaport da Saray’dan Basın kartı mensuplarının hizmet pasaportu ile yurtdışı görevi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı tarafından onaylanacak. Yurtdışına gidecek basın mensuplarının hizmet damgalı pasaportunu Başkanlık verecek. AA’nın bütçesi Saray’da Anadolu Ajansı’nın bütçesi, İletişim Başkanlığı’nın bütçesine konuldu. Başkanlığın, Anadolu Ajansı ile 5 yıllık periyotlar halinde sözleşme imzalanmasına olanak tanındı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın iki başkan yardımcısı olacak. Başkanlığın; hukuk müşavirleri ve iletişim uzmanları ile birlikte toplamda 96 kadrosu olacak. Hem yanlı hem Saray’lı Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan 2 No’lu genelge ile TRT, Cumhurbaşkanlığı’nın ilgili kurumu oldu. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile TRT’nin kuruluş yasasından “tarafsızlığa ilişkin yayın ilkeleri çıkarılmıştı. Tarafsızlıktan kararname ile vazgeçen TRT, genelge ile sadece Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olarak Saray’da kurulan İletişim Başkanlığı’na bağlandı. RTÜK ise hakkında FETÖ soruşturması yürütülen ETS TUR’un sahibi Mehmet Nuri Ersoy’un bakanı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilişkilendirildi. RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İsmet Demirdöğen, RTÜK ve TRT ile ilgili Cumhurbaşkanlığı genelgesini değerlendirdi. TRT’nin anayasa gereği; özerk ve bağımsız bir kamu yayıncısı olduğunu dile getiren Demirdöğen, “TRT’nin bir bürokratla ilişkilendirilmesi, BYEGM statüsüne düşürülmesi TRT’nin itibarına halel getirmiştir. TRT, sadece genel bütçeli bir kuruluş, bütün sıfatlarından arındırılmış, sıradan bir devlet dairesi durumuna düşürülmüştür. TRT için vatandaşlardan kesilen paylara son verilmelidir” dedi. ‘Zaten turistik tesis’ Demirdöğen, RTÜK’ün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanmasına da “Son derece isabetli olmuştur. Zaten turistik bir tesistir. Geçmişi fazla olmadığı için korunması gereken bir kültür ve tabiat varlığı sayılamayacağından, turistik bir tesis mantığı ile bakanlık ile ilişkilendirilmiştir” tepkisini gösterdi. Demirdöğen, “Doğru olanı, bu iki kurumun da hiçbir bakanlıkla ilişkilendirilmeden, bağlantısız çalışmasını temin etmekti. İlişkilendirmek zorunluysa bu en azından Cumhurbaşkanı Yardımcılığı olmalıydı. Bu genelge kamu yayıncılığının defin belgesidir” dedi. Perihan Ergun’u uğurladık İstanbul’da önceki gün yaşamını yitiren gazetemiz eski yazarlarından Perihan Ergun için dün Kasımpaşa Merkez Büyük Camii’nde tören düzenlendi. Törene katılan Ergun’un yakın arkadaşı, tiyatrocu ve sinema oyuncusu olan Gülsen Tuncer, “Çok önemli bir kayıp, eğitimci ve uygar yanıyla hepimize yol gösterdi. Ülkemizin yetiştirdiği Cumhuriyet kızlarından en önde gelenlerinden biriydi. Rahmetli Erdal İnönü ile birlikte kadın kotasını hayata geçiren insandır ve ilk defa Türkiye’de kadın kotasını teleffuz eden insandır, bu ba kımdan bizim için çok önemlidir” dedi. Törene Gülsen Tuncer’in yanı sıra Atatürkçü Düşünce Derneği İstanbul Şube Başkanı İlhan Gülek ve Avukat Behlül Ablak katıldı. Behlül Ablak da Ergun için, “Üzgünüm, mücadeleci bir insan çağdaş ilerici ve Cumhuriyetin öncü kadınlarından birisiydi” diye konuştu. TBMM Başkanı Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da törene çelenk gönderdi. Ergun’un cenazesi öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Kulaksız’daki aile mezarlığında toprağa verildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet RÖTUŞ YAPILDI lkearrKyılaaarnpaırklndaaır:marenailme ealyerrıcdae, daha önce değişiklik çı mtrhgoşeagmrradaöBiydrısirölllnstıaoarkmlkiy.arseıyklıelKaYe,NkiuiaPvaneltsçavaesüKlnTo;pyenelpkışkeaTilnilorrnaıuvlimlğngnr’oiıeİnlnşnrrkşayıdiejmaİea’idl,eeslnnlieeisysrmrattİlaıinısetnişıiyalnnDl,seomtilvrnudaeiıgDüairşknedbreeminUözlooetaeeuvgsneibr,llvrlçltaaelieeuenkurniitçvşnlnervyulllamyieeeteiandltavrnaıeKrmckrueceebıçbömmremulsatieeeaanvbrkaoikaalnnvunüeaveKn.rdneczmvnaeşBınuayeeneısesdizçirruşlksdirryıuiınkeınAii.rialıanrilmded.trpdllKpklepeüidt.tıeraueu.aysarklıoyeşrit’tuascslnujeaılırepelaaenulpmeeykrlıdrnetri.ı;anıl TGS: Sansür son hız sürüyor 24Temmuz sansürün kaldırılışının 110. yılı ve gazeteciler günü nedeniyle açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası, (TGS) “Türkiye’de sansür gerçekten kalktı mı” diye sordu. Açıklamada,“Sansür uygulamaları son hız devam ediyor. Haberi, fikir hürriyetini, mesleğin temel ilkelerini savunmak zorunda kaldığımız bir dönemden geçiyoruz. 110 yıl sonra bugün yine binalarımıza giren sansür memurlarını el birliğiyle kovacağız” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Basın İş: Sansür yine aşılacak Basın İş Sendikası, sansürün kaldırılışının 110. yıldönümüne ilişkin bir açıklama yaptı. “Sansürün kaldırıldığı iddiasına yanıtımız” başlığıyla yayımlanan açıklamada, “Bir yanda devlet sansürü, bir yanda patron. Sansür en karanlık dönemlerinde bile aşıldı, aşılmaya devam edecek. Su çatlağı bulup yoluna devam edecek. Bizler yeni yöntemler bulmaya, gerçekleri ulaştırmaya devam edeceğiz” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet KADRİ GÜRSEL’E ÖDÜL Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) tarafından 7. kez düzenlenen “Basın Özgürlüğü Ödülü” bu yıl, Uluslararası Basın Enstitüsü adına, enstitünün Türkiye temsilcisi Kadri Gürsel’e verilecek. Kurumun, Türkiye’deki özgür basını desteklemek için başlattığı “Abone olun, gazete alın” çağrısı ödüle gerekçe olarak gösterildi. Tören, eylül ayının ilk haftasında Karşıyaka’da gerçekleştirilecek. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, “24 Temmuz Basın Bayramı’nda, değerli bir kuruma ve onurlu bir gazeteciye bu ödülü vermenin buruk mutluluğunu yaşıyoruz. Buruk diyorum çünkü Türkiye’de basın kurumlarının geldiği nokta ortada” dedi. İGC Başkanı Misket Dikmen de, “Ne yazık ki bu bayramı ağız tadıyla kutlayamayacak durumdayız” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet Miniklerden ziyaret Kreş öğrencileri 24 Temmuz Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazetemizin Ankara bürosunu ziyaret etti. Yaşları 3.5 ile 5 arasında değişen ve özel bir kreşte eğitim gören öğrenciler, öğretmenleriyle birlikte Dünya Basın Özgürlüğü Günü’müzü kutladı. Temsili gündem toplantısı yapan çocuklar neşeli anların yaşanmasına neden oldu. ‘Kalıcı OHAL’ yasa teklifinin görüşmelerinde basın özgürlüğü tartışması ‘En çok gazeteciler etkilenecek’ OHAL’i olağanlaştıran yasa teklifinin Meclis Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde, CHP’li milletvekilleri, 24 Temmuz’un “Basın Bayramı” olduğunu anımsatıp, gazeteci kökenli milletvekili Enis Berberoğlu’nu gündeme taşıdı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “adaletin artık gazeteciler için çarpık işlediğini” vurgulayarak “Aslında gazetecilik suç değildir ama Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Erdem Gül, Gökmen Ulu ve daha niceleri sadece gazetecilik yaptıkları için aylarca cezaevinde yatırıldılar. Cezaevinde olmayan gazeteciler ise yüzlerce dava ve soruşturmayla karşı karşıya. Cumhuriyet muhabiri Canan Coşkun haber yaptığı için, geçen hafta, iki yıl üç ay hapse mahkum edildi” dedi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, AKP iktidarı döneminde basının önemli ölçüde kontrol altına alındığını, 13 yıl önce suç sayılmayan karikatürün dahi suç kapsamına sokulduğunu vurguladı. Gürer, “110 yıl önce basında sansür kaldırılmıştı, günümüzde ise basın, artık, ülkeyi yönetenlerin beğendiklerinden öte düşünce ifade ederse bedeli cezaevi olmaktadır. Ülkemizde basın özgürlüğünden artık söz etmek olası değildir” dedi. CHP Bursa Milletvekili Erkan Ay ŞENTOP KENDİ SÖZLERİNE KAYITSIZ Genel Kurul’da ayrıca CHP’li Sezgin Tanrıkulu, tutuklu milletvekilleri olduğunu anımsatarak, TBMM Başkanvekili Mustafa Şentop’a hitaben, “Anayasa Komisyonu Başkanı olarak Meclis’te yasa, anayasa koyucunun iradesini ortaya koyduğunuz görüşleriniz vardı. Bu Meclis’in iradesini tanımayan bir yargı uygulaması var ama hiçbir sözünüz yok” ifadelerini kullandı. Bunun üzerine kendisine yönelik bir sataşmanın olduğunu belirten Şentop, şunları söyledi: “Yargıtay 16. Dairesi’nin kararı var. Buna itiraz edildi ve devam eden bir yargı süreci var. Benim şu an oturduğum koltuk, sıfat itibarıyla bu konuda bir değerlendirme yapmam doğru değil. Benim görüşüme göre hareket ediliyor olsaydı siz görüşümü söylediğiniz zaman sonuç gerçekleşmeliydi. Olmuyor. Niye? Çünkü, bir yargı süreci var ve kararı yargı veriyor. Konu bir akademik tartışma konusu değildir. Konu yargının verdiği bir karar. Bu bakımdan bence yargı süreçlerini beklemek gerekir diye düşünüyorum.” dın, Berberoğlu’nun “ikinci kez dokunulmazlık hakkı elde ettiği halde burada oturması gerekirken, hukuka aykırı şekilde cezaevinde tutulduğunu” vurguladı. Eren Erdem’in de “hiçbir haklı gerekçeye dayandırılmadan” Silivri Cezaevi’nde olduğunu belirterek, “Her ikisine de buradan özgürlük talep ediyorum. Sansüre boyun eğmeyen tüm gazetecilerin bayramını kutluyorum” diye konuştu. ‘Adalet gazeteciye çarpık’ CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de “adaletin artık gazeteciler için çarpık işlediğini” vurgulayarak şöyle konuştu: “Aslında gazetecilik suç değildir ama Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Erdem Gül, Gökmen Ulu ve daha niceleri sadece gazetecilik yaptıkları için aylarca cezaevinde yatırıldılar. Ece Sevim Öztürk, Ziya Ataman, İsminaz Temel gibi gazeteciler, haberleri gerekçe gösterilerek şimdi de özgürlüklerinden aylardır mahrum. Cezaevinde olmayan gazeteciler ise yüzlerce dava ve soruşturmayla karşı karşıya. Cumhuriyet muhabiri Canan Coşkun haber yaptığı için 2 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. Bu ülkede bakanlar, soru soran gazetecileri tokatlayabiliyor, hoşlarına gitmeyen ‘tweet’leri yasaklatabiliyor. Bu ülkede şehir hastaneleri hakkında haber yapan televizyon kanalı hakkında soruşturma açılabiliyor. Ekonomiyi eleştiren köşe yazarları ertesi gün işsiz kalıyor. Bu ülkede medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolü altında. O kadar kontrolü altında ki Başbakanlık koltuğunda oturan bir siyasetçi ekonomik gerekçelerle kapatıldığı duyurulan bir gazete hakkında açık açık ‘Birini kapattık, biri kaldı, onlar da bizim gibi işsiz kaldı’ diyebilmekte.” ‘Basın özgürlüğü kalmaz’ Yasaklama ve kapatmalarla basın emekçilerinin kitleler halinde işsiz bırakıldığına dikkat çeken Çakırözer, gazetecilikte yüzde 19 gibi çok yüksek olan işsizlik oranının OHAL döneminde yüzde 30’lara ulaştığını vurguladı. Çakırözer, “Valilere verilen sınırsız ve keyfî yetkilerle kentlere girişler yasaklanacak, seyahat özgürlüğümüz elimizden alınacak. Bu keyfî OHAL düzeninin en çok gazetecileri etkileyeceği, basın özgürlüğünü ortadan kaldıracağı muhakkak. Basın özgürlüğü demokrasi ve hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Tüm partilere araştırma komisyonu kurma önerimizi destekleme çağrısı yapıyoruz; gelin, bu meseleyi çözelim diyoruz, gazetecilik suç değildir diyoruz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle