24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 24 Temmuz 2018 TASARIM: EMİNE BİLGET Bu ihraç sistemini haber 9 BİR BURUK BASIN BAYRAMI YÖK bile istemedi YÖK’e akademide 3 yıl boyunca keyfi ihraç etme yetkisi verecek yasa teklifi komisyondan geçti. Bir 12 Eylül kurumu olan YÖK, teklife olumsuz görüş verdi Süresi son bulmasına rağmen yetkileri artırılarak yasalaştırılmaya başlanan OHAL’in kendisi bitti, zihniyeti Meclis’te. OHAL sonrası düzenlemeler içeren ve YÖK’e 3 yıl boyunca üniversitelerden akademisyenleri ihraç etme yetkisi veren yasa teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’ndan AKP ve MHP oylarıyla hızla geçti. Komisyonun CHP’li üyeleri CHP milletvekilleri Sibel Özdemir ve Yıldırım Kaya, dün TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek içerideki tartışmaları ve düzenlemenin yol açacaklarını anlattı. Yıldırım Kaya, “Getirilen yasa teklifi YÖK’ü bile isyan ettirdi. Böylesine antidemokratik düzenlemelerle, akademisyenlerin üniversiteden ihracı konusunda sorumluluk almak istemeyen YÖK, düzenlemeye karşı çıktı. Kendisi de ‘darbe ürünü’ olan YÖK’ün bile, AKP’nin ‘darbe ürünü’ yasalarının sorumluluğunu almak istememesi, ibretlik bir durumdur” dedi. Yetkili olmak istemedi YÖK’ün, verilen ihraç kararlarının yerel ve uluslararası mahkemelerde savunulmasının zorlaşacağı açıklamasını yaptığını hatırlatan Kaya, şöyle devam etti: “Altını çizerek dikkatinizi çekmek istiyorum, YÖK yaptığı itirazla, akademisyenlerin ihraç edilmesine karşı çıkmıyor, ihraç yetkisinin kendisine verilmesine karşı çıkıyor. Tabii ki YÖK’ten, yargısız infazlara karşı çıkmasını, evrensel hukuku, adaleti, insan haklarını savunmasını beklemiyoruz. Bugüne kadar 6 binin üzerinde akademisyen üniversitelerden ihraç edildi. YÖK sorumluluk almak istemiyor. Akademisyenlerin, mahkemelerde kendilerini savunma hakları yok, neyle suçlandıklarını bilmiyorlar. Haklarında takipsizlik kararı verilenler ve açtıkları davaları kazananlar dahi görevlerine iade edilmiyor. AKP, OHAL’i kaldırmamıştır! TBMM Adalet Komisyonu’nun CHP’li üyeleri Sibel Özdemir ve Yıldırım Kaya, ‘içerideki’ tartışmaları basın toplantısıyla anlattı. OHAL’i 3 yıl daha uzatmak için darbe yasası çıkarmak istiyor’’ Amirin keyfiyetine kaldı Sibel Özdemir de, söz konusu maddeyle sadece ihraçlarla sınırlı kalınmadığını, ihraç edilenlerin işlerinin dışında birçok sosyal ve özlük haklarını da kaybedeceklerini ve bu haklarını mahkemelerde arayamayacaklarını vurguladı. Bu maddenin en çok yükseköğretim personelini, akademisyenleri, üniversiteleri hedef aldığına dikkat çeken Özdemir şunları söyledi: “Akademisyenlerin, üniversite hocalarının özlük hakları, iş güvenceleri idare amirinin keyfi bir kararıyla ellerinden alınabilecek, özgür ve bağımsız bir şekilde görevlerini ve bilimsel çalışmalarını yapmalarının da önüne geçilmiş olacaktır. İşte bu nedenle, Komisyon görüşmelerinde, bu düzenlemeye ilişkin YÖK’ün ne düşündüğünü sormam üzerine YÖK Başkanvekili Sayın Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu, şu çok önemli uyarılarda bulundu: n Akademik personelin atama sürecindeki bütün işlemler üniversi Teklif neye yol açacak? telerimiz tarafından yapıldığı için rektör ataması dahil hiçbir atamada YÖK’ün dahli ve yetkisi bulunmadığını, n Atama sürecinde dahli ve yetkisi bulunmayan Yükseköğretim Kurulunun öğretim elemanlarının kamu görevinin ihracında yetkili kılınmasını uygun bulmadıklarını. n Yetkili olunmayan akademik personelin kamu görevinden ihraçlarının YÖK tarafından yapılmasının, uygun olmadığını değerlendirdiklerini kaydetmiştir.” İlgili yasa teklifinin 23’üncü maddesinde yer alan geçici 35’inci maddenin 7’nci fıkrası ile “1983 tarihli 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’na tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanı’nın teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu kararıyla” ihraç edilebileceği belirtiliyor. 10’uncu fıkrada ise, “Bir bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkisi olmayan diğer kurumlarda ise her türlü kadro, pozisyon ve statüde istihdam edilen personel birim amirinin teklifiyle ihraç edilir” ifadesi var. CHP’ye göre söz konusu teklifin yol açacakları şunlar: n Hukuksuz ve delil dayanak olmadan akademik personelin ihracının önü açılacak. n Üniversite birim amirlerinin, akademik personel ile ilgili olarak terörle irtibatı ve iltisakına dair yapacağı bir değerlendirme veya bir kanaati sonucu, keyfi kararlarla ihraçlarının yolu açılacak. n İtibarı ve nitelikleri tartışılan üniversitelerimiz, uluslararası alanda açıklanması çok daha zor duruma düşürülecek ve akademik özgürlüklere ve akademik personele yeni bir kısıtlama daha getirilecek. E Ğ İ T İ M İ Ş ’ T EN T E P Kİ : Anayasaya aykırı Eğitimİş Sendikası’nca bu konuda yapılan açıklamada da ‘’FETÖ ile mücadele adı altında ilan edilen OHAL süresince, hiçbir terör örgütüyle ilgisi bulunmayıp sadece ilerici, muhalif olduğu gerekçesiyle akademide tırpan yapılmışken, bu yeni düzenlemeyle yasal kılıfta yeni tırpanlar olacağı ortaya konmuştur’’ dendi. Sendika yönetiminden yapılan açıklamada şunların altı çizildi: “Anayasaya, emeğin hakkına, in sanlık onuruna, içinde bulunduğumuz çağın kazanımlarına tamamen aykırı olan bu düzenlemenin yasalaşmasıyla, herhangi bir kanıt, dayanak bulunmasına bile gerek kalmadan iktidar ve onun belirledi ği üniversite yönetimleri tarafından keyfi ihraçlar yapılacaktır. Yıllarca kendisini darbe karşıtı olarak lanse eden iktidarın yaptığı bu düzenlemeyi, ne ilginçtir ki bir darbe ürünü olan YÖK bile içine sindirememiştir.” ‘KALICI OHAL’ TBMM’DE ‘81 ilde 81 Deli Dumrul yasası’ TBMM Genel Kurulu’nda, OHAL’i kalıcı hale getiren yasa önerisinin görüşmelerine dün başlandı. AKP, anayasaya aykırılık eleştirilerine ‘Tüm düzenlemeler süreyle sınırlı. Hâlâ gizli, kripto birtakım yapılar söz konusu” savunmasını yaptı. AKP, dün görüşmelerine başlanan yasa önerisinin yarın onaylanmasını planlıyor. Genel kurulda yeni sistemle birlikte ilk yasa önerisinin görüşmeleri, salonda bakan olmaması nedeniyle usul tartışmasıyla başladı. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM İçtüzüğü’nde hükümetin temsili hükmünün yer aldığını, İçtüzük değişmeden yasa önerisi görüşmelerinin yapılmasının anayasal suç ve İçtüzüğü aykırı bir durum olduğunu söyledi. AKP’li Mustafa Şentop ise yeni İçtüzük yapılmadığından fiili imkânsızlık olduğunu, anayasaya uygun yorumla yasama çalışmasının yürütüleceğini söyledi. MHP’liler Şentop’un tutumunu desteklerken; AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “5 sene boyunca İçtüzük yapılamazsa bu sürede hiç kanun yapmayacak mıyız?” dedi. ‘Ağır OHAL’ Öneriyi eleştiren İYİ Parti Grup Başkanvekili Feridun Bahşi, “Bunun adı ağır OHAL’dir. Bu öneri, anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarına baştan sona aykırıdır” diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da önerinin kamuda çalışanlarının sorgusuz sualsiz ihraç edilme yetkisi öngördüğünü, valilere şehri kapatma yetkisi verildiğini vurgulayarak, “81 ilde 81 Deli Dumrul yaratma teklifi bu. Valilik değil Deli Dumrul yaratma düzeni. Türkiye Cumhuriyeti’ni çadır devletinden daha geriye taşıyan bir düzenleme ile karşı karşıyayız” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Tehdit profesörlüğü’ ‘Barış gazeteciliği’ne dair makaleler yazdığı için ihraç edilen akademisyen Mustafa Aksoy, kendisini tehdit edenlerin unvan kazandığını söylüyor ZEHRA ÖZDİLEK Mustafa Aksoy, Selçuk Üniversitesi’ne araştırma görevlisi olarak çalışırken “örgüt propagandası yapmak ve sempati duymak” gerekçesiyle 8 Temmuz’da çıkarılan KHK ile işinden atıldı. Aksoy ile ihraç öncesi ve sonrası yaşadığı sıkıntıları konuştuk. n İhraç öncesinde neler yaşadınız? Öğretim üyelerinden bazıları beni Kürt öğrencileri örgütlememem, PKK propagandası yapmamam konusunda tehdit etmişti; ki henüz ODTÜ’de dil eğitimi alıyordum ve fiili olarak Selçuk Üniversitesi’ne sadece bir kez uğramıştım. Akademik hayatımın bitirileceği, “nefeslerinin ensemde olacağı” ve “ipimin çekileceği” aynı akademisyenler tarafından ifade edilmişti. Beni tehdit eden akademisyenler geçen bir yıllık süreçte peşi sıra profesörlük unvanları aldılar. Çözüm sürecinin bitmeye yakın olduğu süreçte ben sendika.org başta olmak üzere bazı web sitelerinde medya eleştirisi içeren yazılar kaleme almaya başladım. Bu konu üzerine yazma sebebim yüksek lisans tezlerimin (Ankara ve Selçuk Üniversitelerinde hazırladığım) de “barış gazeteciliği” temelli olmasıydı. Yazılarımı düzenli olarak yayımladığım 2015 yılında herhangi bir yaptırımla karşılaşmadım. Ta ki OHAL başlayana dek. Bir garip eposta n Siz de nasibinizi aldınız tabii... İhraçların art arda geldiği dönemde 2017 Şubat ayında hakkımda henüz tespit edemediğim kişi veya kişiler tarafından hazırlanan oldukça hacimli bir dosya fakülte öğretim üyelerine email yoluyla gönderildi. Dosya içeriğinde sosyal medya paylaşımlarımın ekran görüntüleri, yazdığım yazılar ve bunlarla ilgili emaili yollayan ‘Kabullenemiyorum’ Aksoy, “İhraç edilmeniz sizi na sıl etkiledi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: Uzun yıllar emek vererek yer bulduğum akademiden barış üzerine yazdıklarım gerekçesiyle atılmamı kabullenemiyorum. Bütün hayatımı bunun üzerine kurgulamış ve temeli böyle oluşturmuştum. Okumak ve yazmak dışında bir hedefim olmadı. Ekmeğimi de bu şekilde kazanıyordum. Gelişime ve aydınlanmaya düşman bir kitle tarafından hedef gösterilip işimden edildim. Beni Kürt ve solcu olmam sebebiyle hedef tahtasına oturtanlar kendilerine steril bir akademik rant ortamı kurmak gayesindeler. Taşrada hayatta kalmanın ve yükselmenin yolu daha fazla Türkçü daha fazla İslamcı imajı çizmekten geçiyor. şahsın/şahısların yorumları mevcuttu. Bu yorumlar oldukça hedef gösterici, emaili alan kişileri de harekete geçirici nitelikteydi. Nitekim emailin gönderildiği tarih benimle ilgili dosyanın görüşüldüğü 15 Şubat 2017 tarihinden 2 veya 3 gün önceydi. Söz konusu toplantı araştırma görevlilerinin özlük haklarının görüşüldüğü bir toplantıydı. Ancak gündemi adeta benim dosyam meşgul etti. Bu toplantının ardından hakkımda 3 soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların tümüne savunma yazdım ve tüm iddiaları reddettim. En son açılan soruşturmaya yazdığım savunma hakkında hiçbir yanıt alamadım ve dosyam rektörlüğe devredildi. Rektörlük bana yeni bir soruşturma açtı. Buna hazırladığım savunmaya da yanıt alamadım. Açığa alındığım 22 Ağustos 2017’ye kadar rektörlükten talep et tiğim iki randevum da gerekçesiz şekilde reddedildi. Bu süreçte hakkımda savcılık soruşturması açılmış ve takipsizlikle sonuçlanmıştı. Unutmadan eklemem gerekir ki; dosyanın gönderildiği email adresi ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmuştum ancak savcılık IP adresi tespit edilemediğinden buna da takipsizlik kararı verdi. n İhraç gerekçeniz nedir? Açığa alınmama gösterilen gerekçe yazdıklarım üzerinden “örgüt propagandası yapmak ve sempati duymak” şeklindeydi. n Şimdi ne yapacaksınız? Akademik hayatıma doktoramı sürdürerek devam edeceğim. OHAL’den sonra çok sevdiğim akademiye geri dönmek için Selçuk Üniversitesi’ne dava açarak, OHAL Komisyonu’na başvuracağım. l İSTANBUL Sansürün ‘kaldırılışının’ yıldönümü 24Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı dolayısıyla açıklama yapan CHP’li Barış Yarkadaş, “24 Temmuz Sansürün Kaldırılış Bayramıydı. Sansür yıllar sonra en ağır biçimiyle geri döndü. Gazeteciler artık özgür değil. Sansür de otosansür de en ağır biçimiyle yaşanıyor” dedi. Baskı sürüyor “Özgürlüğün artık kırıntısı bile kalmadı” ifadesini kullanan Barış Yarkadaş, her ay yayımladığı Basın Özgürlüğü Raporu’ndaki verilerin bunun kanıtı olduğunu belirtti. Raporunu cezaevinde tutulan Gazeteci CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’na ithaf eden Yarkadaş şöyle konuştu: “İktidar partisinin 24 Temmuz üzerine özgürlük demeçleri vereceği şu saatlerde, gerçek durumun özgürlükle hiçbir ilgisi yoktur. Basın özgürlüğünün getirildiği durum tam anlamıyla içler acısıdır. Gazeteciler AKP iktidarının baskıları yüzünden artık nefes alamaz hale gelmiştir.” Yarkadaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Temmuz ayında, 6 gazeteci gözaltına alındı, 1 gazeteci tutuklandı. 2 gazeteciye soruşturma, 2 gazeteciye ise dava açıldı. 10 gazeteci 62 yıl hapis cezası aldı; 1 gazeteciye para cezası verildi. 2 gazeteci darba maruz kaldı. 3 gazete kapatıldı; 11 habere ise erişim engeli getirildi. BirGün Gazetesi hakkında soruşturma başlatıldı. 145 gazeteci cezaevlerinde Eski milletvekilimiz Eren Erdem’in de yazdığı haberlerden dolayı tutuklanmasıyla birlikte cezaevindeki gazetecilerin sayısı 145’e ulaştı. 145 gazeteci cezaevindeyken Basın Bayramı kutlanamaz” dedi. ‘Özgür basın’ için acil çağrı Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü dolayısıyla bir açıklama yayımlayan DİSK’e bağlı Basınİş, Türkiye’de yıllarca kutlanan 24 Temmuz Basın Bayramı’nın hiçbir anlamı kalmadığını belirtti. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Artık bu günü kutlamak şaka gibi bir şeydir. Fiili olarak sansür, otosansür hâlâ yürürlüktedir. Sansürsüz yayın yapan kuruluşlur ise büyük bir tehdit altındadır. Onlarca TV kanalı, gazete, internet sitesi ve haber ajansı kapatıldı. İktidarın hoşuna gitmeyen her haber soruşturmalık oluyor. İki yüze yakın gazeteci hâlâ hapishanelerde. Yüzlerce gazeteci hakkında yaptıkları haberler ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle davalar devam ediyor. Bu koşullarda 24 Temmuz bizim için bayram değil, basın ve ifade özgürlüğü için sesimizi bir kez daha yükselteceğimiz bir gündür.” Gazetecilere özgürlük Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu da 24 Temmuz nedeniyle bir açıklama yayımladı. Açıklamada “Atatürk’ün “Basın hürriyetinden doğan mahsurların yegâne izale (yok etme) vasıtası yine basın hürriyetidir” sözlerini anımsatmakta yarar görüyoruz. Gelişmiş çağdaş ülkelerin arasında yer almanın ancak temel hak ve özgürlüklere sahip, birbiriyle barışık bir toplumla gerçekleşeceğini düşünüyoruz ve bu amaçla cezaevlerinde tutuklu gazetecilerin de özgürlüğüne kavuşmalarını bekliyoruz.” ‘Sansür katlandı’ Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş da yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı: “Resmiyette sansür kaldırılalı 110 yıl oldu ancak uygulamada sansürü katlayan yaptırımlar ile yüz yüze kaldığımız bir dönemden geçiyoruz. İktidarın medyanın yüzde 95’ini kontrolü uyguladığı kalan yüzde 5’lik kesimine cezalarla, tutuklamalarla baskı altına aldığı ekonomik olarak sürdürülemez bıraktığı bir dönemden geçiyoruz. Yarın bolca açıklamalar yapılacak sansür yok artık diye ama şunu bilmeliyiz ki haberin olmadığı yerde sansür de olmaz. İktidar haberi yok etmek üzere politikalar üretiyor. Gazetecilerin de buna karşı haberi savunduğu bir dönem bu dönem. Gazeteciliği yok edemeyecekler. Gazeteciler sansürlere rağmen haber yapmaya devam edecek.” l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle