24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 20 Temmuz 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Habere yine ceza haber 9 Muhabirimiz Canan Coşkun, yazdığı bir haber nedeniyle 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme indirim uygulamadığı cezayı ertelemedi Gazetemiz muhabiri Canan Coşkun’a “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçundan 2 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Mahkeme cezada indirime gitmediği gibi, cezayı da ertelemedi. DHKPC’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan avukatların 20 Eylül’de çıkarıldıkları savcılıktaki sorgularını haberleştiren gazetemiz muhabiri Canan Coşkun’a “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla dava açılmış, Coşkun’un 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edilmişti. Davanın karar duruşması İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görüldü. Duruşmaya Coşkun ile avukatları Bülent Utku ve Abbas Yalçın katıldı. Duruşmayı CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DİSK Basınİş Genel Başkanı Faruk Eren’in yanı sıra çok sayıda gazeteci izledi. Böyle devam edeceğim Coşkun, esasa ilişkin savunmasında, 2013 yılından bu yana Cumhuriyet gazetesine bağlı olarak adliye muhabirliği yaptığını belirterek, yazdığı haberlerin unsurlarının da avukatlar, mahkemeler, hâkimler, savcılar, sanıklar, şüpheliler, tanıklar olduğunu söyledi. Coşkun, esas hakkındaki mütalaada yöneltilen suçlamalara şöyle yanıt verdi: “Mütalaanın ardından geçmişte kamuyu ilgilendiren soruşturmalarda kimlerin tanık olduğunu ve ne dediklerini görmek için haber arşivimi taradım. Örneğin katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink dosyası hakkında soruşturma aşamasında kısıtlılık kararı vardı. O aşamada cinayetin azmettiricisi Erhan Tuncel ve tetikçisi Ogün Samast tanık olarak ifade verdi. Dolayısıyla söyledikleri haber değeri taşıyordu. O an ‘kısıtlılık kararı var’ diye düşünseydim işimi yapamazdım. Bunu haberleştiren tek kişi de değilim. Yani, savcı hem eksik hem de Canan Coşkun ‘YENİ TÜRKİYE’NİN İPUÇLARI’ CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: Haber yapmak ve Kılıçdaroğlu: çesiyle 2 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Suçlama ‘terörle mücadele gazeteci olmak mahkemenin ‘olumsuz kanaati’ için tek başına yeterli. CHP İstanbul Milletvekili Mah Mücadeleye devam eden kişiyi örgütlere hedef göstermek’. DİSK Basınİş: OHAL’in gü mut Tanal: Yaptığı haberden dolayı hapis cezası vermek, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktır. Gazeteci Canan Coşkun yalnız değildir. Gazetecilik de suç değildir! Eski CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş: Cumhuriyet Muhabiri Canan Coşkun ’a yaptığı haberden dolayı hapis cezası vermek; Mahkumiyet kararı nedeniyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, muhabirimiz Canan Coşkun’u arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti ve “Mücadeleye devam” dedi. ya kaldırıldığı gün bir gazetecinin mesleğini icra etmekten dolayı hapis cezası alması yeni Türkiye’nin ipuçlarını göstermektedir. Son çıkarılan KHK’ler ile sendikalar ve dernekler de dahil Tayyip Erdoğan’ın istekleri doğrultusunda düşünmeyen, yaşamayan ve konuşmayan herkesin ‘halkı bilgilendirmeyin’ demektir. cezalandırılacağı bir düzene doğ Gazetecilere yönelik gözdağı politikasına son ru adım adım geçilmektedir. verilmelidir. Canan Coşkun gazetecidir ve gö Sanatçı Ferhat Tunç: Cumhuriyet gazetesi revini yapmıştır. Halka bilgi vermek suç değildir! muhabiri Canan Coşkun’a 2 yıl 3 ay hapis cezası Canan’ın yanındayız... verilmiş. Ayrıca cezada indirime gidilmediği gibi Türkiye Gazeteciler Sendikası: Canan erteleme de verilmemiş. Canan’ın tek suçu, ilkeli Coşkun’a Gülmen ve Özakça’nın avukatlarına ve cesur bir gazeteci olmaktır. Bunun suç sayıl gözaltı haberinde ‘tanığın adını geçirdiği’ gerek dığı bir ülkede yaşıyoruz artık. yanlış biliyor. Suçlandığım haber kısıtlı bir soruşturmayla ilgili yazdığım ilk haber değil. Hiçbiri soruşturmanın amacını tehlikeye sokmadığı için dava konusu edilmedi. Bundan sonra da bu şekilde devam edeceğim çünkü bunun toplumsal hafıza için bir gereklilik olduğuna inanıyorum. Savcının diğer suçlaması da tanık Berk Ercan’ı ve ailesini teşhir ederek terör örgütlerine hedef gösterdiğim iddiası. Savcıya göre haberle Berk Ercan ve ailesini teşhir etmişim. Nasıl yaptığım belli değil. Haberde ne bir fotoğraf kullanılmış ne de betim yapılmış. Ailesi ile ilgili ise tek bir kelime bile yok. Savcı ayrıca Berk Ercan’ın etkin pişmanlıktan yararlandığını, örgütün faaliyetlerinin deşifre edilmesine katkıda bulunduğunu söylüyor. Haberime dayanak olan savcılık sorgusunda Berk Ercan’ın etkin pişmanlıktan yararlandığına ilişkin bir beyan yok. Dolayısıyla haberi yazdığım sırada orada yazmayan bir şeyi bilmem mümkün değil.” Suç unsuru oluşmadı Coşkun’un avukatlarından Bülent Utku da, suçlama konusu yapılan haberde Berk Ercan’ın ailesinden bahsedilmediğini kaydetti. Utku, “Berk Ercan’ın soruşturmadaki sıfatı suçun oluşup oluşmaması açısından önemlidir. Etkin pişmanlık ve tanıklık hükümleri Türk Ceza Kanunu’nda ayrı ayrı düzenlenmiştir. Etkin pişman tanık değildir, tanık da etkin pişman. Asıl önemlisi Berk Ercan Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/1 maddesinde yer alan tanımlara göre terörle mücadelede görev alan kişi değildir. Kamu görevlisi sıfatı bulunmadığından haber yapılması üzerine atılı suçun unsurları oluşmamıştır” diye konuştu. Diğerlerine suç değil Avukat Abbas Yalçın da habere konu edilen tanık Berk Ercan’ın isminin, babasının ve kendisinin fotoğraf larının Star, Takvim gazeteleri ile Anadolu Ajansı tarafından kullanıldığını anımsattı ve “Berk Ercan bu basın yayın organları tarafından yazılınca örgüt üyesi, Cumhuriyet yazınca terörle mücadelede görevli olarak belirtiliyor” dedi. Mahkeme heyeti savunmaların ardından karar arası verdi. Heyet, Coşkun’un kastının yoğun olduğunu savunarak 2 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Coşkun’un duruşmadaki tutum ve davranışlarının olumsuz olduğunu iddia eden heyet, pişmanlık duymadığı gerekçesiyle cezada indirim yapılmasına yer olmadığına hükmetti. Güven’i tutuklamıştı Mahkeme heyeti başkanı Akın Gürlek, 15 Mayıs 2017’de İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nde görevliyken cumhuriyet.com.tr eski Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’i 53 saniye yayında kalan bir tweet nedeniyle tutuklamıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet KATİL ZANLISI POLİSE 15 YIL HAPİS İSTEMİ 4 kişi öldü, savcı ‘özensiz davrandı’ dedi ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 68. KEZ TUTULDU MAHMUT ORAL Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde, zırhlı aracın kulesindeki silahla 4 kişinin ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan polis İ.M. için mütalaa veren savcı, katil zanlısı polis için 15 yıla kadar hapsini istedi. Savcı mütalaasında, sanık polis İ.M.’nin sağlamakla hükümlü olduğu dikkat ve özene aykırı davrandığını belirtti. Yüksekova’da 8 Ekim 2016 günü Kobra tipi zırhlı aracın kulesinden açılan ateşle yaşamını yitiren Serhat Buldan, Rahmi Safhalı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen’in ölümleriyle ilgili davada sanık olarak yargılanan polis memuru İ.M, dün bir kez daha hâkim karşısına çıktı. Güvenlik nedeniyle Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mağdurlar adına koruşan avukat Davut Uzunköprü, olaya ilişkin kusur durumunun tespiti için hazırlanan bilirkişi raporunda yer alan tespitleri kabul etmediklerini söyledi. Bilirkişinin, kendi alanı dışına çıkarak sanığın görev, tecrübe azlığı, konsantrasyon akması gibi teknik konulara değindiğine dikkat çeken Uzunköprü, “Bu hususların yer almaması gerekirken, ısrarla raporda yer almış. Genel olarak bilirkişi raporunda aracın kulesinin ve silahın çalıştığı tespit edilmiştir. Herhangi bir aksaklık bulunamamıştır. Bu durum sanığın beyanlarını yalanlamaktadır” dedi. Sanıkla ilgili esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sunan savcı, “Sanığın uymakla yükümlü olduğu dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı olarak hareket ederek sorumlu olduğu zırhlı aracın silahını taksirle ateşlemek sureti ile bilinçli taksirle davrandığı ve bu kapsamda üzerine atılı müsnet suçu işlediği, sanığın savunması, alınan bilirkişi raporları, olay yeri kamera görüntüleri ve tüm dosya kapsamında anlaşılmakla, sanığın bilinçli taksirle adam öldürme ve yaralama suçundan eylemine uyan TCK 85/2, 22/3, 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur” dedi. Mahkeme, sanık avukatının mütalaaya karşı beyanda bulunması için süre vererek duruşmayı erteledi. l DİYARBAKIR Nöbet avukatları aştıBu hafta tutulan Adalet Nöbeti’ne, Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç de katıldı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara karşı başlatılan ve Atalay’ın serbest bırakılmasının ardından da devam edilen Adalet Nöbeti, dün 68. kez tutuldu. Adli tatil dolayısıyla 6 Eylül’e kadar ara verilecek olan nöbette bu hafta gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ile gazetemiz avukatları Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör konuştu. Hukuksuzlar üzerine vurgu yapan gazetemiz avukatı Bülent Utku, “ 24 Haziran’dan sonra uygulamaya konulan rejimin demokratik, katılımcı, denetlenebilir bir rejim olduğunu söyleyemeyiz. Buradan çıkaracağımız sonuç ise; bizler daha çok Adalet Nöbeti tutmaya devam edeceğiz. Aslında biz şunu şöyle formüle ediyoruz, adalet nöbetçileri neredeyse Adalet Nöbeti oradadır diyelim. Hukuksuzluklar sadece belli bir bölgede değil, her yerde devam ediyor ve gittiğimiz her yerde buna karşı çıkalım” dedi. Adalet Nöbetinin 56. haftasında serbest bırakılan gazetemiz İcra Ku rulu Başkanı avukat Akın Atalay ise “Bu nöbetin artık avukatları da aştığını söyleyebilirim. Tüm Türkiye için adalet talebi bakımından sembolik bir nöbet haline geldi. Şu an sadece adında adalet olan ve birilerini binanın içinden kovduğu adalet ve hukuk tekrar bu binanın içine girinceye kadar bu nöbete devam edeceğiz. Tek isteğimiz adaleti yeniden adalet binalarının içinde egemen olmasıdır. Bundan 100 yıl önce Meksika’da köylüler Zapata Villa Panço’nun öncülüğünde ayaklanırken şöyle diyorlardı. ‘Adalet göğe çıktı, artık burada yok ve biz onu yeryüzüne indirmek için mücadele ediyoruz’. Yüzyıl sonra da Türkiye’de tarih tekerrür etmektedir. Burada bu insanlar tekrar adaleti kapıdan sokmak için mücadele ediyorlar” diye konuştu. ‘Vicdanı sızlatan hukuk’ İnsanların hukuka aykırı bir şekilde tutuklandığını söyleyen gazetemiz avukatı Mustafa Kemal Güngör ise, “İktidara karşı en ufak bir muhalefe ti sergileyenler hemen savcılıklar ve sulh ceza hâkimlikleri tarafından terör örgütleri irtibatlandırılabiliyorlar. Aylarca iddianame yazılmaksızın hapislerde yatıyorlar. Mahkeme önlerine çıkmaları yılları bulabiliyor. Birçok Çağdaş Hukukçular Derneği mensubu arkadaşlarımız aylardır hapisteler ve mahkeme önlerine çıkmaları bir yılı bulacak. Türkiye’nin değişik hapishanelerine dağıtıldılar. Tecrit koşullarında yaşamaktadırlar. Avukatlar, gazeteciler, akademisyenler, milletvekilleri, öğrenciler, aydınlar, muhalifler, hukuksuz bir biçimde tutuklanıp yargılanmaktadır. Yargı mensuplarınında güvencesi yok ve yargı iş yükü altında boğulmuş durumdadır. Toplum vicdanını sızlatan hukuka aykırı yargı kararları çıkmaktadır. Toplumun büyük bir kesiminde adalete güven kalmamış. İşte bu yüzden ülke tarihinde ilk kez binlerce milyonlarca insan sokaklarda hak hukuk adalet diye haykırıyor, yürüyor ve toplanıyor” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Olağanüstü tam olarak ne demek? Bir seçim vaadi olarak OHAL’i kaldıracağını söyleyen ve söylediğini de yapan iktidarın son icraatı, kimselerin dokunmadığı bir şantaj çetesini alaşağı etmek daha doğrusu onun vitrindeki alışılmış varlığından artık vazgeçmek oldu. Bu noktadan yola çıkıp olan biteni geriye doğru ilmik ilmik sökün. İster meseleye, OHAL nimeti kararnamelerin kalıcılı zararlarını engelleme çabalarından bugün için iktidar aleyhine bir sonuç çıkmayacağına kendisini ikna etmiş muhalefet odaklarının konumlandıkları o yarı pasif noktadan bakın... İster doğrudan başarı sarhoşluğu yaşayan hadsiz iktidarın gözlerinden. Göreceğiniz şey değişmeyecek. Olağanüstü halin kaldırılmasından çok, onun yerine indirilenleri göreceksiniz. Tıkır tıkır işleyen ve istenen raddeye gelen bir planın ardından tepenize binecekleri göreceksiniz. Olağanlaşmış faşizmin olağanüstü gayretini göreceksiniz. Sosyal medya paylaşımları yüzünden ardı ardına yargılanan, tutuklanan insanlar... İhbar edilme endişesiyle evlerinde, aile arasında bile iktidar aleyhine tek bir laf etmekten korkanlar... Üniversitelerdeki aydınlık yüzlü çocuklarının başına kötü bir şey gelecek diye endişeyle yaşayanlar... Kararnamelerle işlerinden atılan ve hayatı kararanlar... Bugüne kadar kazanılmış onca değerin göz göre göre yok oluşuna kahrolanlar... Çok yakında artık adı bile anılmayacak olan demokrasinin can çekişen varlığı... Hukukun tetikçiliği... İsyan etmenin ağır bedeliyle yüzleşen kalabalıkların tedirginliği... Yani faşizmin olağanlığı ve faşizme karşı omuz omuza durmanın imkânsızlığı vahşi bir hayvan gibi dişlerini göstererek dikilmişken karşınıza... Kaldırılmış bir OHAL’in sabitlenen ölümcül ağırlığı daha çok binecek omuzlarınıza. Çevrenizdekilerin bu yeni düzene ve olağanlaştırılmış faşizme usul usul nasıl uyum sağladıklarını hayretle seyredeceksiniz. Vazgeçişlerin ahengini aklınız almayacak. Filmlerde izlediğiniz ve sadece eski zamanların olağanüstülüğünde yaşanır zannettiğiniz her şey hayatınızda beliriverecek. Güç odaklarıyla yapılan işbirlikleri, siyasi hileler, adam harcamalar, birbirini kandırmalar, kurban vermeler, hesaplar, hileler, göz yummalar... Daha önce benzerleri defalarca yaşanmış tüm insani felaketler mezarlarından kalkıp karşınızda belirecekler. Ve siz olağanüstü tam olarak ne demekti, bir daha durup düşüneceksiniz. HHH Olağanüstü hem olumlu anlam içeren bir sıfattır hem de olumsuz. Bin bir suratlı bir kelimedir, o yüzden hem eğlenceli hem de tehditkâr ve tehlikelidir. Sevgilinizle yaşadığınız olağanüstü hallerle, devletle yaşadığınız olağanüstü haller arasındaki büyük fark ve birbirine zıt tat ondandır. Sevgilinizle ilişkinizdeki olağanüstülük bittiğinde üzülürsünüz. Devletle aranızdaki olağanüstülük bittiğindeyse sevinirsiniz. Ama bu ülkede 24 aydır süren OHAL kaldırıldı diye bugün ne sevinin, ne de üzülün. İktidar karşıtı da olsanız, yandaşı da olsanız... Bundan sonra hissedecekleriniz, olanlar ve olacaklar için ölümüne endişe. İşte... Ülkeyi hallerden hallere sokan olağanüstü, maalesef böyle tuzak bir kelime. Hasan Ferit Gedik cinayetine ilişkin 25 kişi gözaltında İstanbul Gülsuyu’nda, Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi olayına karıştıkları öne sürülen 25 kişi gözaltına alındı. İstanbul Anadolu Cumhuriyeti Başsavcılığı, İstanbul Gülsuyu’nda 2013 yılında Hasan Ferit Gedik’in öldürüldüğü olaylarla alakalı olduğu öne sürülen iki ayrı grubu yönelik operasyon başlattı. Savcılık, 25 kişi hakkında yakalama kararı çıkardı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Şube Müdürlüğü ekiplerince 13 Temmuz’da düzenlenen baskınlarda, 25 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin ‘öldürmeye teşebbüs, nitelikli yağma, uyuşturucu madde ticareti, sahte içki üretimi ve ticareti, kasten yaralama, silahla tehdit’ gibi suçlardan kaydı olduğu açıklandı. Operasyonlar kapsamında yapılan aramalarda 9 adet pompalı tüfek, 160 adet kartuş, 12 adet tabanca, 270 adet fişek, 300 gram uyuşturucu madde, yaklaşık 55 bin TL nakit para ve 1 adet adet gizli kamera cihazı, sahte içki imal etmek için kullanılan maddeler bulunduğu bilgisi verildi. Şüphelilerden 23’ü İstanbul Anadolu Adliyesi’ne sevk edildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle