18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 20 Temmuz 2018 haber 2 [email protected] EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: FUNDA YAŞAR ER Saldırıya uğrayan doktor: Bu şiddet son bulsun yoğun bakımdan çıktı Şanlırurfa Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Bölümü’nde, 3 gün önce Abdulkadir Keskinli’nin saldırısına uğrayan doktor Bahattin Ahmet Yalçın, 36 saat kaldığı yoğun bakım servisinden dün çıkarıldı. Başında 10 ile 13 santimetre uzunluğunda kesikler bulunan Yalçın, yaşanan olaya çok üzüldüğünü söyleyerek, “Olay günü ben yenidoğan ünitesinde nöbetçiydim. Çocuk servisinin acil bölümünde nöbet tutan arkadaşımla beraber hava almak için dışarı çıktık. Hastane bahçesinde durduğumuz sırada bir hasta yakınının acil serviste nöbetçi olan doktor arkadaşımızı tehdit ettiğini gördüm ve araya girdim. Daha sonra hasta yakınına doktora hakaret etme hakkı olmadığını söyledim. Bunun üzerine hasta yakını benimle tartışmaya ve hakaret etmeye başladı. Daha sonra arkasını döndü gitti ve ardından parke taşını kafama doğru fırlattı. Kendimi savunmaya çalıştım ama parke taşının bir kısmı elime geldi, büyük bölümü ise kafamda parçalandı. Sonra ikinci parke taşını aldı ve onu da kafama vurdu. Daha sonra arkadaşlarım beni acile götürerek müdahalemi yaptılar” dedi. ‘Bu nasıl bir zihniyet?’ “Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin son bulmasını istiyorum” diyen Yalçın, “Bu nasıl bir zihniyettir ki şifa almaya gittiğiniz kişiden memnun olmayınca öldürmeyi düşünüyorsunuz. Bu çok acı bir durumdur” ifadelerini kullandı. Abdulkadir Keskinli, 4 yaşındaki kızını yüksek ateş şikâyeti nedeniyle götürdüğü acil serviste çocuğun ateşi düşmemesini bahane göstererek Dr. Bahattin Ahmet Yalçın’ın başına kaldırım döşemesinde kullanılan parke taşıyla vurmuş, olayın ardından tutuklanmıştı. l DHA 2007’DE SALDIRIYA UĞRAYAN DOKTORDAN ZİYARET Şanlıurfa Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde bir hasta yakını tarafından başına kaldırım döşemesinde kullanılan parke taşıyla vurularak yaralanan doktor Bahattin Ahmet Yalçın, 36 saat kaldığı yoğun bakım servisinden çıkarılarak normal odaya alındı. Doktor Yalçın’ı 2007 yılında İstanbul’da bir hasta yakınının silahlı saldırısına uğrayan Prof. Dr. Necati Yenice (sağda) ziyaret etti. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri de sağlıkta şiddeti protesto etti. meslek örgütleri: CEZASIZ KALMAMALI ‘Çalışanları ve hastaları karşı karşıya getiren politikalardan vazgeçin’ Türk Eczacıları Birliği (TEB) Merkez Konseyi yaptığı açıklamada, sağlıkta şiddete karşı önleyici, caydırıcı ve kapsamlı politikaların bir an evvel hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Açıklamada, “Sağlık çalışanları, görevleri başında kendilerini güvende hissetmemekte, yaşanan şiddet vakaları kendilerini tehdit altında hissetmelerine yol açmaktadır. Can güvenliği endişesi ile sağlık hizmetinin sekteye uğraması kabul edilebilir durum değildir. Sağlıkta şiddete karşı önleyici, caydırıcı ve kapsamlı politikaların bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiği konusundaki ısrarımızı sürdürüyor, tüm yetkilileri göreve çağırıyoruz” denildi. Kışkırtılmış sağlık talebi Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada ise son yıllarda sağlıkta şiddetin artarak devam ettiği anımsatılarak, özetle şu ifadelere yer verildi: “İktidarın sağlık çalışanlarını hedef göstermesi, kışkırtılan sağlık talebi sağlık çalışanlarını ve hasta yakınlarını karşı karşıya getirmiştir. Sağlık Bakanlığı, sorunu çözmek yerine sürekli olarak görmezden gelmiştir. Sağlıkta yaşanan şiddetin birinci derece sorumlusu iktidar ve Sağlık Bakanlığıdır. Yapılması gereken sağlıkta dönüşüm programının durdurulması ve sağlık hizmetlerinin uygulandığı alanlarda sağlık değerlerinin temeli olan demokratikbarışçıl bir güven ortamına dönüştürülmesidir. Sağlık çalışanlarını ve hastaları karşı karşıya getiren politikalardan vazgeçilmeli ve sağlık emekçisine yönelik şiddetin cezasız kalmaması için gerekli hukuki işlemler derhal başlatılmalıdır. Sağlıkta Şiddet Yasası yapılandırılarak hayata geçirilmeli A !dir.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet Kızarıklığa neden olan virüse dikkat dana’da Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İmadettin Gökten, çocukların el ve yüz bölgelerinde çıkabilecek kızarıklıklarla ilgili ailelere uyarıda bulundu. Gökten, özetle şunları söyledi: “Yoğunlaşan virüslerle hastalık salgına da dönüşebilir. Bu nedenle anne ve babalara büyük görev düşer. Çocuklarına ellerini sık sık yıkama alışkanlığı kazandırmaları gerekir. Enterovirüslerin yol açtığı el, ayak ve ağız hastalığı özellikle yaz aylarında ve sonbaharda salgına dönüşebilir. Ancak rahatsızlık, gribal enfeksiyonlarla karıştırılabilir ve yanlış teşhis koyulabilir. Virüs, solunum yoluyla, tükürükle, yakın temasla ve dışkı yoluyla bulaşabilir. Tedavi sürecinde ağrı kesici ve ateş düşürücü kullanmayı tercih ediyoruz. l DHA Umudun tükenişi 10: İki 12 Eylül T erörü ve ekonomik yıkımı önlemek umuduyla, 1977 seçimlerinden sonra, transferlerle ve koalisyon olarak iktidara gelen Ecevit, ne yazık ki her iki konuda da başarılı olamadı. Bir yandan terör tırmanır, ülkenin Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi gibi en seçkin aydınları faşist katillerce öldürülürken, öte yandan dünyadaki petrol krizinin de etkisiyle, benzin, tüp gaz ve margarin kıtlığı ülkeye hâkim olmuştu. 1979 yılı Ekim ayında yapılan ara seçimlerde büyük oy kaybına uğradığını gören Ecevit, hükümetin istifasını Korutürk’e verdi. Yeni hükümeti Demirel, dışardan MSP ve MHP’nin desteğiyle, azınlık kabinesi olarak kurdu. Bu hükümet ünlü 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla IMF’nin emrine girdi, büyük bir devalüasyon yaptı, dolar 47 liradan 70 liraya çıktı, ama ne ekonomik sorunlar çözülebildi, ne de terör hız kesti. Zaten terörün asıl kaynakları, Milliyetçi Cephe hükümetleri zamanında, devletin içine sızmıştı. HHH Sosyal Demokrat Ecevit iktidarının da başarısızlığından sonra, siyasal yelpaze yeni seçenekler üretmekte yetersiz kalmış, ordu Korutürk’e bir uyarı mektubu vermişti. Sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, Kenan Evren 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ni yaptı. Bu darbenin en önemli iki dış politika sonucu, Evren’nin, NATO’ya dönmek isteyen Yunanistan’a vetoyu kaldırması ve Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyesi olarak kabul edilmesiyle Ada’da önerilen çözümün olanaksızlaşması oldu. Darbenin en önemli üç iç sonucu ise, her türlü demokratik ve sol oluşumların bastırılması, Fethullah Gülen Cemaatiyle işbirliği halinde Anayasa’ya zorunlu din derslerinin konularak toplumun din ekseninde yeniden yapılandırılması ve Kürt kimliğinin tümüyle ezilip reddedilerek PKK terör örgütünün sahneye çıkarılması oldu. Bütün bu süreç, 1982 Anayasası ve Evren’in başkan seçilmesi ile meşrulaştırıldı. Her iki karar da, baskı altında yapılan bir halkoylamasında yüzde 92 ile kabul edilmişti. (Ki sonradan bu halkoylaması da gayrimeşru ilan edildi.) HHH Bütün bu yanlışlar Atatürkçülük adı altında yapıldığı, Ali Sirmen’in deyimiyle, Kenanizm, Kemalizm diye yutturulduğu için, toplumda Atatürk’e ve Atatürk Devrimlerine karşı bir tepki de oluştu... Bu tepki: Kökleri Cumhuriyet’in kuruluşunda Terakkiperver Fırka’ya kadar giden “dinciler” ile, teorik temelleri İdris Küçükömer tarafından atılan “Liberal Solcuların” ittifakını... Ve askerlerden sonra, ABD’nin desteğiyle iktidara getirilen Özal döneminde ortaya çıkan, “İkinci Cumhuriyetçilik” denilen akımı doğurdu. Dinci/Liberal Solcu ittifakı ve İkinci Cumhuriyetçi akım, el ele “İkinci 12 Eylül Felaketi”ne yol açtılar: 2010 yılında yaşanan, yargıyı siyasal iktidarın emrine veren “İkinci 12 Eylül Halkoylaması Felaketi”, işte bu sürecin bir sonucuydu. HHH SENİ KATLETMEYE BİRKAÇ DARBE YETMEDİ; YETMEYECEK... DİREN DEMOKRASİ! Kirli şehirlerde şeker hastalığı fazla Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yaptığı araştırmaya göre, şeker hastalığını tetikleyen etmenlerden biri de hava kirliliği. Türkiye’deki sonuçlar da bu araştırmayı doğruladı. Türk Toraks Derneği tarafından açıklanan son veriler; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) referans verileri baz alındığında, Türkiye’deki 81 ilden 80’inin havasının kirli olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin en kirli havasına sahip şehirleri olan Bursa, Malatya, İstanbul, İzmir ve Ankara’da görülen diyabet (şeker hastalığı) oranları; ülke ortalaması olan yüzde 14’ün üzerinde yer alıyor. Temiz havasıyla bilinen Trabzon’da ise bu oran sadece yüzde 9’larda. Hava kirliliğinin obezite ve diyabet oranını arttırdığını anlatan Endokrinolo ji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Fevzi Balkan, “Türkiye’nin diyabet ortalaması yüzde 13.7. Yani 7 kişiden birinde diyabet görülüyor. Üç büyük ilimiz, İstanbul, Ankara ve İzmir’de de durum çok farklı değil. Buralarda da diyabet oranları Türkiye ortalamasının üzerinde yer alıyor. Hava kirliliğinin fazlalığı diyabet etmenlerinden biri olabilir” diye konuştu.l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle