18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 20 Temmuz 2018 4 Futbol dersi “Bildiğin en güzel fıkra ne” diye sorduklarında yıllardır aklıma hep şu öykü gelir: 20. yüzyılın başlarında İngiliz sömürgelerinden bir Afrika ülkesinin kabile reisi, bir gün majestelerinin ülkesini ziyarete gider. Dönüşünde, reis kabilesinin üyelerine vapurları, trenleri, arabaları, büyük binaları, makineleri anlata anlata bitiremez, en sonunda da ekler: Ama bir şey gördüm ki o harikuladeydi. Sonra anlatmaya başlar: “Bir gün beni bir çayırlığa götürdüler, ayin için çepeçevre binlerce insan toplanmıştı. Biraz sonra, yeraltından on bir tane kırmızılar giymiş adam fırladı, onları on bir tane beyazlar giymiş adam izledi. Sonra aynı delikten iki siyah giysili adamın ortasında, yine siyah giysili bir adam çıktı, çayırın ortasına geldi, adamlar çayıra yayıldılar. Baş büyücü elindeki beyaz küreyi çayırın ortasına koydu, düdüğünü çaldı ve işte o anda harika bir şey oldu!” Nefeslerini tutup dinlemekte olan kabile üyeleri merakla sorarlar: Ne oldu? Birden bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı der şef. Son Dünya Kupası’nı izleyenler görmüşlerdir. 21. yüzyılın 18. yılında, hâlâ dünyanın en büyük ortak paydası olma konumunu koruyan futbolun ilahları artık, geçmiş Afrika kabilelerinin torunları... Şampiyon olan Fransa’nın oyuncularına bakın! Kaleci Lloris ve munkabız forvet Giroud dışında “saf kan” Fransız yok. Büyük çoğunluk Afrikalı zenci, olmayanlar da Magrepli Araplar. HHH 20 yıl önce, ilk Dünya Kupası’nı aldıklarında da durum böyleydi. Takımın efsanevi ve karizmatik lideri Zinedine Zidane bile Afrika kökenli bir Berberiydi. Bu yılki takımda da ırkçıların kışkırtmasıyla kimi Parislilerin barbarlar tarafından kuşatılmışlık duygusunu hissetmelerine neden olan ünlü banliyö çemberinden gelen zenci göçmen çocukları çoğunlukta. 20 yıl önce de, göçmenlere karşı ırkçı tepkilerin yükseldiği Fransa’da hatırı sayılır bir kitle göçmenleri düşman olarak algılar, Afrikalıları hakir görürken herkese Marseillaise’i dinleten yine o siyah derili Fransız çocuklarıydı. 20 yıl önce Fransızlar ilk kez kendi ülkelerinde dünya kupasını kazandıklarında Paris’teydim. Fransız başkenti yine çıldırmıştı. En coşkuyla gösteri yapanlar ise, yoksul banliyölerin göçmen çocuklarıydı. Bunları seyredenlerden, göstericilerden çok, ırkçıları hedef alarak konuştuğunu sandığım gençten bir Fransız acı acı gülümseyerek söylendi: Zavallı kendini Fransız zannediyor, bilmiyor ki... Haklıydı. Kara derili Afrikalı banliyö çocuğu, bütün ezilmişliğinin, horlanmışlığının, yoksulluğunun, yoksunluğunun acısını içinde kendi kardeşlerinin tuzunun bulunduğu futbol zaferiyle unutmaya çalışıyordu. Ama bilmiyordu ki o salladığı üç renkli bayrağın asıl sahipleri olduklarını iddia edenler, onu hiçbir zaman kendilerinden biri olarak kabul etmeyeceklerdi. Afrikalı kara derili Fransız kendini Fransız hissediyordu hissetmesine, ama yine Fransız olan Ernest Renan’ın dediği gibi, kendini Fransız hissetmek, Fransız olmaya yetmiyordu. Bir de onu kabul etmeleri lazımdı. O ise çok zordu, kara derili adamı arenada alkışlayanlar, günlük yaşamda eşit bir yurttaş olarak aralarına kabul etmeye henüz hazır değillerdi. Neyse ki bu sefer takımın kara derisiyle alay eden ırkçılara karşı, güçlü bir tepki yükseliyordu. Takımın Afrikalı göçmen yapısının, insanların derilerinin farklılığının, Fransa’nın gerçek zenginliği olduğunu anlatmaya çalışanlar, bu defa yıllar yılı, sorunları gözden kaçırmak, insanları uyutmak için kullanılan futbolu farklılığın zenginliğini kanıtlayacak bir araç olarak kullanmayı deniyorlardı. Oysa, artık bir gösteri sanayii dalı (hem de en önde geleni) olan futbol yıllar yılı toplumun afyonu olarak kullanılmıştı. Ama Fransa’daki son tartışmalar gösterdi ki bu şekilde kullanılmış olmasının kabahati bizatihi futbolun sırtına yüklenemezdi. Futbol da doğru kullanıldığında toplumsal uyanışa hizmet edebiliyordu. Demek ki neyi kullandığınız değil, ne amaçla ve nasıl kullandığınızdı önemli olan. haber TASARIM: FUNDA YAŞAR ER Tartışmalar eşliğinde OHAL kurumsallaşıyor Kaldırılan OHAL’in yetkilerinin kanunlaşmasını öngören yasa teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’nda demokrasi ve özgürlük tartışmalarıyla görüşülmeye başlandı NECATİ SAVAŞ ‘Bakan neden burada?’ OHAL’in kaldırılmasının ardından “terörle mücadelenin kesin benzetti. “Bir süre sonra bastonu bırakması gerekir. Ancak burada baston atılıyor, protez tisiz sürmesi” kılıfıyla hazır takılıyor” diyen Emre, “bu tek lanan yasa teklifinin, AKP’li lifle hukuk güvenliğine ciddi Hakkı Köylü başkanlığındaki SELDA zarar verileceğini düşündük Meclis Adalet Komisyonu’nda GÜNEYSU lerini” kaydetti. Cumhurbaş görüşmelerine başlandı. Tek kanlığı kararnameleriyle yapı lifin valilere geniş yetkiler veren bi lan değişikliklerin ve bu yasa tekli rinci maddesi dahil ilk on maddesi finin “Anayasa değişikliğine bile uy kabul edildi. madığını, değişen anayasanın 104. Teklifin tümü üzerine konuşan maddesinin açık olduğunu” vurgula AKP Grup Başkanvekili Özlem Zen yan Emre, “Teklifle haksız yere ihraç gin, yasanın “3 yıllık geçiş süreci olup görevine dönenlerin anayasal öngördüğünü” belirterek pek çok hakkı olan tazminat hakkı da elinden maddede “Anayasaya aykırılık” eleş alınıyor” diye konuştu. tirileri olmasına karşın, “Anayasanın çizdiği çerçeve ve bireysel hak HDP: Alt komisyon şart ve özgürlüklerin korunması madde HDP’li Ayşe Acar Başaran da OHAL lerinin dikkate alınarak teklifin ha döneminde çıkarılan birçok KHK’nin zırlandığını” savundu. içeriğinin “terörle mücadelede ile ilgi CHP’den önemli uyarılar sinin olmadığını” anımsattı. Başaran, “Kış lastikleriyle ilgili düzenlemeleri” CHP’li komisyon üyesi Zeynel Em hatırlattı, CHP’li komisyon üyelerinin re ise, “Teklifin OHAL hukuku deni de dile getirdiği, “teklif üzerinde kap len yeni bir içtihat uygulamasının samlı çalışmalar yürütülmesi için alt devamı niteliğinde olduğuna” dik komisyon kurulmasını” istedi. MHP’li kat çekti. Darbe girişiminin ardından Halil Öztürk ise OHAL’in ardından dönemin Hükümet Sözcüsü Numan terörle mücadeleyle etkin mücadele Kurtulmuş’un “OHAL’in üç ay sürey edilmesi için bazı güvenlik tedbirleri le ilan edileceğini” açıkladığını ancak nin devam etmesinin “hayati zorunlu bu zamana kadar tam 7 kez uzatıldı luk” olduğunu ileri sürdü. ğını anımsatan Emre, “OHAL, yerleşik hale geldi. 16 Nisan 2016’da, kuv AKP’den önerge vetlerin tek elde toplandığı bir anaya Teklifin görüşmeleri sırasında sa değişikliği oldu. 24 Haziran’da da AKP’den dikkat çeken bir önerge gel seçimlere gidildi ve bu sistem, yeni di. Önerge terör suçlarından mah yönetme sistemi yürürlükte. Sistemle kum olanlar ile kamudan ihraç edi birlikte yayımlanan Cumhurbaşkan lenlerin varsa silah ruhsatlarının ip lığı kararnamelerini incelediğimiz talini ve bu silahların devlet mülki de de OHAL’in şeklen kalktığını ama yetine geçmesini öngörüyor. Her kurumsallaştığını görüyoruz” dedi. hangi bir terör örgütünden mahkum Baston benzetmesi olanlar ile kamudan ihraç edilenlerin “suçsuzluğu” ispat edildiğinde Emre, kamuoyunda da “OHAL Ya devlet, silahları iade edecek. Eğer ia sa Teklifi” olarak bilinen teklifi “ka de edilemiyorsa riayiç bedelden bu za geçirdikten sonra yürürken bas silahların parası sahibine dönecek. ton kullanan bir hastanın durumuna” Önerge kabul edildi. l ANKARA İktidarın, yeni sistemi “Yürütme Meclis’in işine karışmayacak” diye anlattığını hatırlatan CHP’li Özgür Özel, Adalet Bakanı’nın komisyona görüş vermesine itiraz etti Komisyonda görüşmeler kadar görüşmelerin şekli ve katılanlar da tartışma konusu oldu. Komisyonda açıklama yapan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise “OHAL’in devleti saran kanserli hücreleri temizlemek için düşünülmüş bir çare” olduğunu belirterek, “Bu süreçte ne özgürlükler güvenliğe, ne güvenlik özgürlüğe feda edilmiştir. OHAL kararı verdiğimiz ilk gün amacımızın bugüne ulaşmak olduğunu belirtmiştik. OHAL’in sonlanması, terörle mücadeleden vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Terörün kanlı, kirli yöntemleriyle devletin istikbalini biçimlendirmeye çalışanlar asla başarıya ulaşamayacaktır” dedi. Gül, “terörle mücadelenin hukuk düzeni ve evrensel ilkelerle devam edeceğini” de söyledi. Görüşmeler sırasında Gül’ün hayli keyifli olduğu gözlemlendi. ‘Hani daha etkin Meclis?’ CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, iktidarın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni “Meclis yasama faaliyetlerinde daha etkin olacak. Yürütme Meclis’in işine karışmayacak” sözleriyle savunduğunu anımsattı. Ancak Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün komisyonda yasa teklifine ilişkin görüş bildirdiğini belirterek, komisyon başkanı Köylü’ye, “Sayın Bakanı hangi gerekçeyle çağırdınız” diye sordu. Özel, bedelli askerlik teklifiyle ilgili olarak AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın önce “teklifin ekim ayında Meclis’e sevk edileceğini” söylediğini, ancak 19 saat sonra “Sağlık Bakanlığımız ve Gençlik Özgür Özel ve Spor Bakanlığımızın kendileriyle ilgili yapmış oldukları teklifi torba haline getirdik. Bedelli askerliği de koymak suretiyle çıkarıyoruz” dediğine dikkat çekti. ‘İsmi değil, cismi kötü’ Türkiye’de insanların kişisel hak ve özgürlükler yönünden OHAL’den rahatsız olduğuna dikkat çeken Özel, “İnsanlar OHAL’in isminden değil, cisminden rahatsız. İktidar olarak ’OHAL’i kaldıracağız’ deyip de tabela değiştiremezsiniz. OHAL’i bitirmek demek, OHAL’in adını değiştirmek demek değildir” diye konuştu. Özel, Kenan Evren’in bugünleri görse “Bu kadarını ben bile düşünemedim” diyeceğini ileri sürdü. FRANSA MODELİ tartışması CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan da teklifin Fransa modeli baz alınarak, yapıldığını ancak bu uygulamanın Fransa’daki gibi olmadığını, özgürlükleri kısıtlayıcı nitelikte olduğunu belirtince, komisyonda “Fransa tartışması” çıktı. AKP’li milletvekilleri Fransa’da da benzer bir uygulamanın olduğunu söyleyince Aydoğan, “Fransa’da böyle bir tavır gördünüz mü? Bir karikatürden dolayı dava açtı Erdoğan. Oralarda bir karar alınacaksa hukuk tekniği açısından, temel hak ve özgürlükler açısından soruşturma komisyonuna başvuru yapılır” dedi. Komisyon başkanı Hakkı Köylü de Aydoğan’ı “kullandığı dil ve üslup bakımından” uyardı. Turan Aydoğan Valiler konusunda Gezi’yi hatırlattı Teklifin tümü üzerinde görüşmelerin ardından teklifin maddelerine geçildi. CHP’li Turan Aydoğan, valilere geniş yetkiler sağlayan birinci maddenin tümden teklif metninden çıkarılmasını önerdi. Dönemin İstanbul Valisi’nin Gezi olayları sırasında aldığı ‘keyfi kararları’ anımsatan Aydoğan, “o vali’nin şimdi mahkumiyet aldığını” anımsattı. “Şimdi tek kişilik bir iradeye toplumsal olayları müdahale etme hakkı verdiğinizi hayal edin... Nasıl bir ortam olur” diye soran Aydoğan, teklifte valilere ilişkin yer alan ‘hayatı durduracak’, ‘hayatı kesintiye uğratacak’ ifadelerinin “muğlak olduğuna” da dikkat çekti. Aydoğan, uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve anayasada yer alan “kişilerin serbest dolaşım hakkına” aykırı olduğuna da vurgu yaptı. Komisyonda, HDP ve CHP’li milletvekilleri ile AKP’li milletvekilleri arasında “Bakanı şehre sokmayan vali” tartışması da yaşandı. HDP’li Ayşe Başaran ile CHP’li Mahmut Tanal, “Bir dönem şehirlere bakanları sokmayan bir vali vardı” deyince, AKP’li Abdullah Güler, söz konusu durumun 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında, 8910 Eylül tarihlerinde yaşandığını söyledi. Partili vali göndermesi “Şırnak’ın Cizre ilçesinde Jandarma Özel Harekât ile Polis Özel Harekat’ın o tarihlerde bir operasyon yürüttüğünü” söyleyen Güler, “O zamanki yasa gereğince, 7 Haziran’dan sonra oluşturulan geçici hükümette iki bakan kontenjanı vardı. HDP’den Ali Haydar Konca ve Müslim Doğan. Partilerin talimatı doğrultusunda, Şırnak’ın Cizre ilçesine yakın bölge olan İdil’de toplandılar. Polis ve askerin yürüttüğü operasyonun içine girmeye çalıştılar. Vali ’keyfiyetten’ değil, can güvenliği için girişi engelledi” dedi. Güler’in bu sözlerine HDP’li Başaran’dan tepki geldi. Her iki ismin o dönem bakan se çildiğini yeniden anımsatan Başaran, “Tabii kendi partilerinin talimatları doğrultusunda gidecekler” dedi. Böylesine geniş yetkilerin kime verilirse verilsin denge ve denetim ile hukuk yoksa her zaman bu yetkilerin kötüye kullanılacağını belirten Başaran, “’Devletin içinde cemaatçi var’ söylemleriniz var. Biz bu söylemler karşısında o valilere nasıl güvenelim? Cemaatçi olmadıklarına nasıl güvenelim? Kayyım atadığınız belediye başkanları cemaatçi çıktı” diye konuştu. ‘Kim güvence verecek?’ CHP’li Tanal da “O dönem ‘Hendek Siyaseti’nin müşterek tarafları varsa, biri AKP’dir, diğeri ise HDP’dir. ‘Hendek Siyaseti’ne o valiler neden izin verdi? İstanbul Valisi’nden söz edildi. Yarın, öbür gün bu kadar yetki verdiğiniz valinin terör örgütüyle iltisaklı olmamasının güvencesini kim verebilir bize?” görüşünü dile getirdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle