18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 18 Temmuz 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Çeteyi koruyorlar’ Kafası kesik tavuk gibi... A KP Reisi 24 Haziran’da resmen “Devlet Reisi” olur olmaz önceden hazırlayıp zulasına koyduğu kararnameleri birer birer yürürlüğe soktu. Bunların resmi adı “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.” Kulak asmayın. Bunlar KHK kısaltmasıyla kullandığımız “Kanun Hükmünde Kararname”lerin yeni rejimdeki karşılığından ibaret değil. Hiç değil. Bu kararnameleri KHF kısaltmasıyla ansak daha doğru: Kanun Hükmünde Ferman.  Gerçi Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri’nin nasıl çıkarılacağı, çıkarıldıktan sonra Meclis denetiminin nasıl işleyeceği, hangi alanlarda çıkarılamayacağı anayasada yazılı ama ne gam! Sultanlık rejiminde anayasa da neymiş... Google hazretlerinin yalancısıyım; 24 Haziran’ın hemen ardından bugüne kadar 12 KHF (Kanun Hükmünde Ferman) yayımlandı. Yemin töreni, 15 Temmuz törenleri, dış geziler için geçen günleri aradan çıkarırsan neredeyse 12 günde 12 kararname. Saray gazetecilerinden biri bu kararnamelerin çok önceden Erdoğan tarafından hazırlandığını, yani öyle birkaç günde yalapşap hazırlanmış kararnameler olmadığını ballandıra ballandıra anlatıp ‘Reis’in uzak görüşlülüğüne övgüler düzdü. İnanalım. Demek ki Reis ve hepsi de birer “büyük Türk büyüğü” olan danışmanları, adları bakan, aslında “Sultan’ın vezirleri” olan siyasetçiler filan zaten seçimi kazanacaklarını, yeni bir rejim kuracaklarını, devleti tepeden tırnağa yeniden biçimlendireceklerini çok önceden görmüşler ve kararnameleri bir bir hazırlamışlar. Aferin... Aferin de yayımlanan kararnamelerin saçma sapanlığını geç de olsa fark edip birkaç gün içinde tükürdüklerini yalayıp geri çekmelerine ne diyeceğiz? Örnekler vereyim mi? Varan 1: Henüz AKP Reisi kararname çıkarma yetkisi kazanmadan, Bakanlar Kurulu uzun bir KHK çıkardı. Bakanlıkların yetkilerinin Cumhurbaşkanlığı’na devredildiğine ilişkin düzenlemeler yer alıyordu. Araya bir de üniversite rektörlerinin profesör olma koşulunu kaldıran bir hüküm de sıkıştırılmıştı. Reis kararname yetkisi kazandı ve 4 numaralı KHF ile rektör olma koşulu değiştirildi. Rektörler en az üç yıl profesör olacak ve Reis tarafından atanacaklar. Sakın biri kalkıp “Canım o saçma kararı eski bakanlar kurulu çıkarmış ve KHK yayımlamış. Reis haberi olmadan çıkan bu kararnameyi iptal etti” demesin; gülünç olur... Varan 2: Üyeleri, Reis’ten habersiz tuvalete bile gitmeyecek Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) “İnsider trading” denen çok önemli bir kuralı kaldırdı. İçerden bilgi alarak borsada işlem yapmayı suç olmaktan çıkardı. Bilanço dönemlerinde çalıştığı ya da sahibi olduğu şirketin zarar ettiğini görüp, henüz kimselerin haberi yokken elindeki şirket hisselerini satıp zarardan kurtulacak ya da kâr görünüyorsa borsadan hisse satın alıp servetini artıracak olanların önü açılmıştı. Birkaç gün sonra SPK bu kararını kaldırdığını açıkladı. Öyle bir karar alındığını da inkâr eden bir açıklama yayımladı. Tabii bütün bunlardan Reis’in haberi yoktu. Yerseniz. Varan 3: Bir hafta önce bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Devlet Tiyatrosu’nun ve Devlet Opera ve Balesi’nin tüzel kişilikleri kaldırıldı; sahibi olduğu binalar da ellerinden alındı. Çok değil sadece birkaç gün sonra yeni bir kararname ile tüzel kişilik geri verildi. Kurumun görece özerkliğini sağlayan “edebi kurul”un ve “Sanat ve Yönetim Kurulu”nun da bazı değişikliklerle varlıklarının korunmasına karar verildi... Varan 4: ... HHH Haydi bu kadarı yetsin. Ama biri de (yetkili biri tabii) bize söylesin. Devleti yeniden düzenlemek gibi iddialarla kostaklananların daha birkaç hafta için kafası kesilmiş tavuk gibi bir oraya, bir buraya yalpalamalarının bir açıklaması olabilir mi? Eğer Reis’in daha seçim yapılmadan, henüz Başkan olmadan üstünde çalışıp hazırladığı, hazırlattığı kararnameler, kararlar böyle ise ya bir de hazırlanmadan çıkardıkları ve çıkaracakları nasıl olacak acep? l CUMHURİYET’E DAVA Paradise Papers davası ertelendi Gazetemiz finans editörü ve muhabiri Pelin Ünker ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç hakkında, Paradise Papers haberleri nedeniyle eski Başbakan Binali Yıldırım ve oğullarınca açılan 500 bin liralık tazminat davasının ilk duruşması dün görüldü. Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ilk duruşması görülen davada, Binali Yıldırım ve oğullarının avukatı Tuba Kılıç, söz konusu haberlerde iftira, karalama ve yıpratma unsurlarının bulunduğunu belirtti. Ardından söz alan Pelin Ünker’in avukatı Abbas Yalçın, tüm iddiaları inceleyip yazılı olarak beyanlarını sunacaklarını söyledi. Mahkeme davayı 6 Eylül’e erteledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet 4 Adalet Bakanlığı, Ulaş Yurdakul’un Balıkesir Cezaevi’nde işkenceyle öldürülmesine ilişkin 26 kişi hakkında işlem yapılmasını istedi. 4 Yurdakul ailesinin avukatı, bakanlığın raporunda cezaevinde bir çete olduğuna ve idarenin de bunu kolladığına dikkat çekildiğini söyledi. 4 Rapor üzerine soruşturma başlatan cumhuriyet savcılığı, bakanlığın raporunda sıralanan ihlallere karşın ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verdi. İHD 32 YAŞINDA Demokrasiye ulaşana kadar 12Eylül darbesinin ardından, Türkiye’de artan işkence, kayıp, gözaltında kötü muamele, yurttaşlık haklarının sekteye uğramasına karşı insan haklarının sesini yükseltmek amacıyla kurulan İnsan Hakları Derneği (İHD) 32. yıldönümünü kutladı. Sultanahmet Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan İHD İstanbul Şube Sekreteri Leman Yurtsever, “İnsan hakları savunucularının bu çatı altında 32 yıllık mücadelelerine devam ettiklerini ve Türkiye’nin demokratik bir rejime kavuşması için bu sürece devam edeceklerini” ifade etti. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ise “Bütün haklara ilişkin, bütün özgürlük alanlarına ilişkin mücadelemizi sürdüreceğiz ve ezilen birey, cins, halk ya da ulus hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz ” dedi. İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin de “İHD kurulduğundan bu ya na hep baskı süreçleri yaşadı. Devletin içinde yapılanan ve derin devlet dediğimiz yapının insan hakları savunucularına karşı işlediği çok büyük suçlar oldu. Birçok yöneticimizi, üyemizi bu cinayetlerde kaybettik, bizim verdiğimiz mücadele işte bu ölülerimize borcumuzdur. Musa Amca’ya, Vedat Abi’ye, Ferhat Tepe’ye, Elif Tuncer’e, Leman Fırtına’ya olan borcumuzdur bu mücadele” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Cezaevinde de gazeteci İsmail Cengiz Mumcu, parmaklıklar ardında röportaj yapıyor, yazı yazıyor ZEHRA ÖZDİLEK İdil Kültür Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Fotoğraf ve Sinema Emekçileri (FOSEM) ve yurtdışı merkezli GNS Press ajansında çalışan tutuklu İsmail Cengiz Mumcu hakkındaki iddianame tamamlandı. İlk duruşma 28 Ekim’de görülecek. Mumcu, tutukluluğunun 384. gününde ilk kez hâkim karşısına çıkacak. Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nden gazetemize mektup gönderen Mumcu, “Mesleğimi yapmama engel olma çabalarına cevabımı, tutksaklık koşullarında yaptığım çalışmalarla verdim. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Behiç Aşçı, Aytaç Ünsal ve Naim Feyzullah Eminoğlu ile röportaj yaptım. Fotoğraf ve sinema ile ilgili yazılar yazdım” dedi. 4 Ekim 2017’de gözaltına alınan Mumcu, 23 Ekim’de tutuklandı. Gazetemize mektup gönderen Mumcu, Berk Ercan isimli gizli tanık yüzünden ifadeleri alınmadan nöbetçi hâkimliğe sevk edildiklerini belirte rek birçok hak gas pı yaşadıklarını di le getirdi. Mumcu, “Sohbet hakkımızı kullanmamız engel lendi ve bunun için yaptığımız, protesto amaçlı üst katta sa yım verme eylemin İsmail Cengiz Mumcu den dolayı şu ana kadar yaklaşık 100 ay görüş ve 2 aya yakın hücre ceza sı aldık. Cezalar halen gelmeye devam ediyor. Gözaltına alıp tutuklayarak ga zetecilik mesleğimi yapmama engel ol ma çabalarına cevabımı, tutsaklık ko şullarında yaptığım çalışmalarla ver dim. Bu hapishanede benim gibi tu tuklu bulunan avukatlarla röportajlar yaptım. Fotoğraf ve sinema ile ilgili ya zılar yazdım. Şu anda da ‘Devrimci Ba sın’ konulu bir kitap taslağı üzerinde çalışıyorum”dedi. ‘Gazetecilik yargılanacak’ Tutuklanmalarının üzerinden yak laşık 10 ay geçtiğine değinen Mumcu, “Hakkımızdaki iddianame daha yeni hazırlandı. Benimle birlikte toplam 20 kişinin ‘yargılanacağı’ dava İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülecek ve ilk duruşma tarihimiz de 23 Ekim 2018. Gözaltına alınmamızın üzerinden 384 gün sonra ilk kez hâkim karşısına çıkacağız. Hakkımdaki tek suçlamada FOSEM çalışanı olmak ve fotoğraf çekmek. Gazetecilik mesleği yargılanmaya çalışılacak o gün bir kez daha” dedi. Mektubunu Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Behiç Aşçı ile yaptığı röportajdan bir bölüm ile bitiren Mumcu, Aşçı’nın şu ifadelerine yer verdi: “Bizi sömüren, bizi ezenleri tarihin çöp sepetine atmak ellerimizdedir. Yeter ki AleviSünni her inançtan, TürkKürt her milliyetten halklar bir araya gelelim. O zaman kazanırız. Unutmayalım ki, bugünümüz ve yarınımız için mücadele ediyoruz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, kazanacağımızsa çok...” l Karar sırasında salona TEM polisi girdi ETHA davasında 5 kişiye tahliye SEYHAN AVŞAR ‘Örgüt üyeliği ve örgüt propagandası’ iddiasıyla tutuklu bulunan Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabirleri İsminaz Temel, Havva Cuştan ile Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatları Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın da aralarında olduğu 13’ü tutuklu 23 kişinin yargılandığı davaya devam edildi. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) PM üyesi tutuklu sanık İlhan Aslan savunmasına uzun tutukluluk sürecine dikkat çekerek başladı. Aslan, katıldığı yasal eylemlerden dolayı tutuklu olduğunu anlattı. Suruç katliamından yaralı kurtulan tutuklu sanık Mazlum Demirtaş ise ülke tarihinin en kanlı katliamlarından birinin mağduruyken gözaltına alınıp tutuklandığını aktardı. Tutuksuz sanık avukat Gülhan Kaya savunmasında “İddianame polis fezlekesinin aynısıdır. İddianamede de ESP’nin bir siyasi parti olduğu yazmaktadır. ESP’nin eylemlerine katılmanın suç olamayacağını hepimiz bilmekteyiz” dedi. Avukat Several Ballıkaya da dosyada soruşturmanın başlangıç tarihi yokken iddianamenin kabul kararının hatalı olduğunu belirtti. Mahkeme heyeti ara kararı vermek için duruşma salonunu boşalttı. Ancak Terörle Mücadele (TEM) polisinin içeri girdiği görüldü. Avukatlar kilitli duruşma salonunun kapısını yumruklayarak, yaşanan duruma tepki gösterdi. Mahkeme heyeti gazeteci Havva Cuştan, İsmail Geçer, Meral Tarar, Onur Binbir, Özgen Sadet’in tahliye, diğer sanıkların ise tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 29 Kasım’a ertelendi. HAMZAOĞLU İÇİN DAYANIŞMA ÇAĞRISI Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması 19 Temmuz’da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşma öncesinde Ankara Tabip Odası’nda TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Sinan Adıyaman, Genel Sekreter Dr. Bülent Nazım Yılmaz ile konsey üyesi Dr. Selma Güngör ve Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Vedat Bulut ile Genel Sekreter Dr. Ali Karakoç’un katıldığı bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Sinan Adıyaman’ın okuduğu basın açıklamasında Hamzaoğlu’nun yaşamını halk sağlığına adamış bir hekim olduğu, uzun yıllardır savaş karşısında barışı savunmaktan bir an olsun vazgeçmediği vurgula narak “Barış talebi hekimler için vazgeçilmez bir sorumluluk ve tutkudur, bu tutku cezalandırılamaz” denildi. Hamzaoğlu’nun Dilovası hakkındaki raporu, sağlıkta özelleştirmeye karşı ve bütçe dönemlerinde yoksulların yaşamının nasıl daha da zorlaştığına ilişkin çalışmaları hatırlatılan açıklamanın sonunda 6 aydan bu yana tutuklu olan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun 19 Temmuz’da saat 10.00’da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşması için dayanışma çağrısı yapıldı. Halkların Demokratik Kongresi de duruşma öncesi basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ve tutuklu 11 kişinin serbest bırakılması istendi. l ANKARA / Cumhuriyet Balıkesir L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda adli hükümlü olarak kalırken diğer mahkumlar tarafından işkence edile rek öldürülen Ulaş Yurdakul’un ha berlerinin basına yansıması üzerine, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Başkontro lörlüğü tarafından özel denetim sonucunda bir ZEHRA ÖZDİLEK rapor hazırlandı. Raporda cezaevinde görevli 26 kişi hakkında ‘görevi kötüye kullanmak’ suçundan işlem yapılması talep edildi. Bunun üzerine Kepsut Cumhuriyet Başsavcı lığı soruşturma başlattı ancak kovuş turmaya yer yok kararı verdi. Yurda kul ailesinin avukatı Hakan Günas lan, “Hazırlanan raporda cezaevinde bir çete olduğu ve idarenin de bunu kolladığı anlatılıyor” dedi. Ulaş Yurdakul’un kaldığı koğuştaki diğer mahkumlar tarafından 1 Ocak 2017 tarihinde öldürülmesinin ardın dan hukuki süreç devam ediyor. Ba lıkesir L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda 26 görevli hakkında Kepsut Cumhu riyet Başsavcılığı’nın başlattığı so ruşturma kapsamında kovuşturmaya yer yok kararı verildi. Kararda Ada let Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Ge nel Müdürlüğü Başkontrolörlüğü’nün hazırladığı rapora binaen soruşturma açıldığı belirtilerek, görevliler ile ilgi li isteyerek herhangi bir zararın, ka yırmacılığın olmadığına değinildi. 377 sayfalık rapor Kovuşturma kararı ile ilgili gazetemize konuşan Günaslan, “Basında çıkan haberler üzerine cezaevleri baş kontrolörü gidip 35 gün cezaevinde soruşturma yürütüyor. Ekleriyle birlikte çok detaylı bir rapor hazırlıyor. 377 sayfalık raporda, cezaevinde bir çete olduğunu ve idarenin de bunu kolladığını anlatıp 26 görevli hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bunun üzerine tekrar görevlilerle ilgili ek soruşturma başlıyor ancak savcı yine rapora ve çok sayıda ifadeye rağmen takipsizlik kararı verdi” dedi. ‘İhmaller zinciri’ Günaslan raporda bahsedilen ihmallere değinerek, “İhmaller zincirinin birkaçı şöyle: 12 Aralık 2016 tarihinde yapılan sabah sayımında Ulaş Yurdakul’un görevli memurlar önünde fenalaşmasına rağmen müdahalede bulunulmaması. Yurdakul’un 1 Ocak 2017 tarihinde gündüz saatlerinde öldürülmesinden önceki gece saatlerinde hükümlüler tarafından darp edildiğinden bahisle o gece olağan kontrol ve güvenlik görevlerinin yerine getirilmemesi. 15 Aralık 2016 tarihinde akşam sayımında infaz ve koruma memurları C3 koğuşuna girmeden önce ve girdikten sonra Nihat Şen’in, Ulaş Yurdakul’a tokat atması ve bu durumun kameradan görülebiliyor olması. 1 Ocak 2017 tarihinde Ulaş Yurdakul’un sabah sayımında ayakta değil yatağında kontrol edilmesi, sabah sayımından yaklaşık 45 saat sonra vefat etmiş olması ve gece darp edildiği sebebiyle sabah sayımında gerekli hassasiyetin gösterilmemesi” diye konuştu. ‘Örtbas edilmek isteniyor’ Günaslan rapordan anlaşıldığı kadarıyla Yurdakul’un terbiye edilmek amacıyla C3 koğuşuna bilinçli olarak verildiğini dile getirerek “Kameranın önünde defalarca dayak yemiş, sayım sırasında baygınlık geçirmiş ancak görevliler müdahale etmemiştir. Bu kadar şiddete uğrayan biri kaçınılmaz olarak ölmüş, ölümünden sonra da cezaevi görevlileri tarafından gerçekleştirilen prosedür eksik olarak tamamlanmış, olay adeta örtbas edilmek istenmiştir” ifadelerini kullandı. ‘Savcı, görevlileri koruyor’ Görevlilerin görevlerini ihmal etmeleri sonucu ölümün meydana geldiğini belirten Günaslan şöyle devam etti: “Görevlerini yerine getirmiş olmaları durumunda ölümün meydana gelmeyeceği ortadadır. Olayda infaz koruma memurları, infaz koruma baş memurları, kurum doktoru, kurum 1. ve 2. müdürleri yani baştan sona kurumdaki bütün görevlilerin ihmali davranışı söz konusudur. Soruşturma savcısı müfettiş raporunu yok saymış, takipsizlik kararı ile cezaevi görevlilerini korumuştur.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle