15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Haziran 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Hipokrat kazandı haber 9 Darp edilerek gözaltına alınan doktor Salih Şahin’le birlikte 14 kişiye muayene etmeden sağlam raporu veren doktor Burcu Gürsoy’a hapis cezası verildi 1Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamak isterken gözaltına alınan kişile nan iddianamede Gürsoy hakkında 2 yıla kadar hapis cezası istendi. re, sahte sağlam raporu dü İstanbul 38. Asliye Ceza zenleyen 34 yaşındaki dok Mahkemesi’nde yargılanan tor Burcu Gürsoy’a 5 ay hapis cezası verildi. Beyin cerrahı Salih Şahin HİLAL KÖSE Gürsoy’a “Görevi kötüye kullanma” suçundan 6 ay hapis cezası verildi. Yargıç, daha önce (54) 1 Mayıs 2015’te işçi bayramı pek çok kez şikâyet edilen, diploma nı kutlamak isterken Beşiktaş’ta po sının sahte olduğu öne sürülen dok lis şiddetine maruz kaldı. Çok sayı tor hakkında, dosyaya yansıyan olum da kişiyle birlikte gözaltına alındı. suz bir tutum ve davranışı bulunmadı Sağlık raporu için Kağıthane Devlet ğı gerekçesiyle takdir indirimi uygula Hastanesi’ne götürüldü. Hastanenin dı. Ceza 5 aya indirildi. Daha önce ka acil servisinde görevli doktor Burcu sıtlı bir suçtan mahkum olmaması, ey Gürsoy, Şahin’in de aralarında bulun lemi sebebiyle maddi zarar oluşmama duğu 15 kişiyi muayene etmeden, po sı ve sanığın yeniden suç işlemeyece lis otosundan indirmeden ‘sağlam’ ra ği yönünde mahkemede olumlu kana poru düzenledi. Şahin, sahte rapor dü at oluşması dikkate alınarak hükmün zenleyen doktorun peşini bırakmadı. açıklanması geri bırakıldı. Hukuk mücadelesi başlattı. İstanbul Gerekçeli kararda, sanığın, gösteri Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırla cileri araçtan indirmek istemeyen po lislerin sözü ile görevinin gereklerini yerine getirmediği belirtildi. Gözaltına alınan kişilerin üzerlerini çıkarttırıp muayenelerini yapmadan adli rapor düzenlediği kaydedildi. Kararda, “Sanık her ne kadar polislerin şahısları araçtan indirmediklerinden söz etmişse de, hekim olarak adli rapor düzenlemekle görevli sanığın kanunlara öncelikle uyması gerektiği, göstericileri araçtan indirmek istemeyen polislere şahısları muayene etmeden rapor yazamayacağını belirtip, usulüne uygun ve güvenli bir şekilde hastanede muayene odasına alınan göstericileri muayene ettikten sonra raporlarını düzenlemesi gerekirken, araç kapısından herkese toplu olarak seslenip, muayene etmeden rapor yazan sanığın görevinin gereklerini yerine getirmeyerek atılı suçu işlediği kanaa tine varılmıştır” denildi. Yarası olan var mı? Şikâyetçi doktor Salih Şahin, ifadesinde “Araç hastanenin önündeki kaldırıma park etti. Kot montlu ve pantolonlu bir kadın, aracın ön kapısının merdivenlerinin başında, arabaya girmeden ‘üzerinizde yara bere var mı’ diye sordu. Siz kimsiniz deyince doktor olduğunu söyledi. Ben de kendisine, beyin cerrahı olduğumu, bu şekilde muayene olmayacağımı söyledim. ‘Adam olsanız burda olmazsınız, hepinize sağlam raporu veriyorum’ dedi ve gitti” demişti. Gürsoy hakkında, Doğu ve Güneydoğu kökenli bebek ve çocuklara, karaciğer yetmezliğinden ölmeleri için yüksek dozda ilaçlar yazdığı iddiasıyla soruşturma açılmıştı. l İŞYERİNDE MOBBING Tanık başka şubeden ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 62. KEZ TUTULDU SEYHAN AVŞAR Eşcinsel olduğu için baskı gören Muharrem G.’nin uzun yıllar yöneticilik yaptığı tekstil firması GAP’e açtığı mobbing davasının dördüncü duruşması dün İstanbul 9. İş Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada dinlenen davalı tanığı Ender Yardım, Muharrem G. ile aynı dönemde GAP’te çalıştığını belirterek, “Davacı ile beraber aynı şubede çalışmamız olmamıştır” dedi. Muharrem G.’nin müdür olarak çalıştığını aktaran Yardım, “Metin Akgül Ankara Bölge Müdürü olarak çalışıyordu. Maetin Akgül benim çalıştığım mağazaya koçluk yapmak gelmiştir. Koçlar ilgili mağazadaki en üst görevliye mağaza akışında ve diğer hususlarda yardımcı olur. Akgül’ün davacıya mobbing uyguladığına dair görgüm ya da bilgim olmamıştır. Akgül’ün davacının cinsel kimliği ile ilgili herhangi bir problem yaşadığına tanık olmadım” diye konuştu. Muharrem G.’nin avukatı Eren Keskin ise tanık ile müvekkilin aynı mağazalarda çalışmadığını söyleyerek, “Tanığı reddediyoruz. Müvekkilin yaşadıklarına dair Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldık. Müvekkilin mobbing yaşadığı raporla kesinleşmiştir” dedi. Mahkeme hâkimi taraf vekillerinin tanık anlatımlarına karşı yazılı beyanda bulunmaları için iki haftalık süre vererek davayı 25 Temmuz’a erteledi. l LGBTİ’LERDEN TEPKİ Bilgi’de gökkuşağına izin çıkmadı ZEHRA ÖZDİLEK Bilgi Üniversitesi (BÜ) Santral İstanbul Kampusu’nun içinde bulunan Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne (ÇSM) 26. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında bayrak asmak isteyen Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Kulübü üyelerine izin verilmedi. Kararı protesto etmeye çağıran kulüp üyeleri “Şu anda ÇSM binasında ‘Şampiyon Galatasaray’ bayrağı sallanırken, Öğrenci Destek Merkezi ‘Hiçbir kulübün bayrağına izin yok, sadece şampiyonların bayrağı asılıyor’ yanıtını verdi. Gökkuşağı bayrağının asılmasına engelleyerek görünürlüğümüzü engelliyorlar” dedi. Kampusta çeşitli saldırılara, tacizlere, yasaklara ve türlü türlü ayrımcılıklara maruz kaldıklarını belirten kulüp üyeleri, “Bu anlamlı haftada bayrağımızın kabul edilmesini istiyoruz. Bayrağımız bir klubü değil azımsanamayacak sayıdaki LGBT+leri temsil eden önemli bir sembol. Bilgi Üniversitesi gökkuşağı bayrağının tüm dünyada LGBTİ+ bireylerin ve LGBTİ+ hareketinin sembolü olduğunu bilmiyor mu” diye sordular. Kulüp üyeleri geçen günlerde de Kızılay’ın LGBTİ öğrencilerden kan almamasına tepki gösterdikleri için gerici bir grubun saldırısına uğramıştı. Mutluluğun kaynağı adalet Tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlatılan “Adalet Nöbeti” dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 62. kez tutuldu. Nöbete CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Zeynep Altıok Akatlı, HDP Milletvekili adayı Ahmet Şık, oyuncu Levent Üzümcü, gazeteci Meşale Tolu, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve Yaşam Ağacı Derneği üyeleri de katıldı. Nöbette ilk konuşmayı yapan eski İstanbul Barosu Meclisi Başkanı Zeki Di ren, yargı bağımsızlığının, tarafsızlığın, hukukun üstünlüğünün ve adil yargılamanın toplumun ve bireylerin hukuka ve adalete olan güvenini artıracağına dikkat çekti.. Diren, aksi halde halkın yargıya olan güven oranının düşeceğini belirtti. Avukatların, basın mensuplarının, düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı tutuklu olanların bulunduğu bir ortamda seçime gidildiğini anımsatan Diren, “Kamu vicdanının daha büyük yaralar almaması bakımından, idare edenlerin demokratik hukuk devleti kurallarına uy gun ve bu anlayış içerisinde hareket etmesi en büyük temennimizdir. Adaletin mutlak uygulanması tartışılmaz bir gerçektir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük, halkın refah ve mutluluğu, her şey hakkın, hukukun, adaletin varlığı ile mümkündür” diye konuştu. Diren’in ardından oyuncu Levent Üzümcü, mikrofonu aldı ve hoparlörü basın mensuplarının önüne taşıdı. Üzümcü, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları kitabından “Galip Usta” şiirini okudu. l İSTANBUL / Cumhuriyet AYDINLAR’DAN CUMHURİYET’E MEKTUP: Seçim yaklaşırken saldırganlaşacaklar SİBEL BAHÇETEPE İzmir’den HDP milletvekili adayı olduğu 2015’te yaptığı bir konuşma nedeniyle 15 Mayıs’tan bu yana Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan halk müziği sanatçısı Pınar Aydınlar, gazetemize gönderdiği mektupta “İktidar, 24 Haziran seçimleri yaklaşırken daha da saldırganlaşacak. İnsan olmanın gereği haksızlıklara elbette ki göz yummamaktan geçer. Onurluyuz, kararlıyız” dedi. “Bozuk düzende sağlam çark olmaz” diyerek mektubuna başlayan Aydınlar cezaevinde tekli hücrede kaldığını ifade etti. Aydınlar “Şu ana kadar okuduğum türküler, marşlar sebebiyle pek çok kez yargılandım. Türkiye devrim hareketinin öncü isimlerinden İbrahim Kaypakkaya’dan bahsettiğim için suçlu sayılarak ‘suç ve suçluyu övme’ iddiasıyla hükümler yedim. Kaldı ki ortada İbrahim Kaypakkaya için bir yargı kararı yok” dedi. 7 Haziran seçimlerinde HDP İzmir milletvekili adayı olarak kitleye yaptığı konuşmaların ‘örgüt propogandası” sayıldığını anlatan Aydınlar, mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Türkiye hapishaneleri binlerce tutsak, öğrenci, işçi, emekçi, sosyalist, Alevi, Kürt her kesimden insanın varlık mücadelesi sürdürmeye çalıştığı yerler. Onlarca hasta tu tuklunun çok zor koşullarda tutulduğu yerler. Ve çocuklar, gülyüzlü çocuklarla dolu hapishaneler. Bu düzen böyle devam ederse halklar, muhalif kimlikte mücadele eden herkes çok büyük tehdit altında. İktidar, 24 Haziran seçimleri yaklaşırken daha da saldırganlaşacaktır. Her adayın benim gibi seçimlerde yaptığı konuşmalar sebebiyle, Demirtaş gibi, Yüksekdağ gibi ve onlarca, yüzbinlerce tutuklu gibi olmayacağının garantisi yok. Evet, alnımız açık, başımız dik. İnsan olmanın gereği, haksızlıklara elbette ki göz yummamaktan geçiyor. Onurluyuz, kararlıyız. Nâzım’ın mısraları gibi, ‘ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıkların aydınlığa...’ Tüm dost yüreklere saygıyla...” AKADEMİSYEN DAVASINA BAKAN HÂKİM: Herkes tutturmuş, Avrupa da Avrupa ECE PİROĞLU Barış İçin Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle “terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargılanan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Reşit Canbeyli, Prof. Dr. Mine Eder, Prof. Dr. Berna Kılınç, Dr. Aslı Zeren, Dr. Can Candan, Yrd. Doç. Dr. Ceren Özselçuk, Doç. Dr. Zeynep Gambetti, Yrd. Doç. Dr. Meral Demirel dün ilk kez yargıç karşısına çıktı. Yrd. Doç. Dr. Albert Ali Salah, Prof. Dr. Selim Eyüboğlu ve Prof. Dr. Rıfat Okçabol yurtdışında oldukları için duruşmaya gelemedi. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davalarda, dosyaların birleştirilmesi yönündeki talepler reddedildi. Davalar, savunma için süre verilerek 18 Eylül’e ertelendi. Akademisyenlerin avukatı Oya Meriç Eyüboğlu, AİHM’nin Rus Hükümeti’nin Çeçenistan politikalarını eleştiren bir yazıyla ilgili kararını örnek gösterdi. Eyüboğlu, “Yazının, resmi politikaya karşı sert ifadeler içerdiğine karar verilmiş ancak ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmıştır. Hükümetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilen eleştirileri kabullenmek zorundadır” diye konuştu. Mahkeme Başkanı’nın “Ek leyecek bir şeyiniz var mı” sorusu üzerine, Eyüboğlu, “Ben ne ilave edersem edeyim siz kopyala yapıştır yapıyorsunuz” karşılığını verdi. Davalar sürerken duruşma salonunda izleyicilerin birikmesine ve ayakta kalmasına tepki gösteren mahkeme başkanı, salonu AİHM ile kıyaslarayarak “Bize AİHM’yi örnek veriyorsunuz ama kendiniz orayı örnek alıyor musunuz? Kendi vatanınız olunca saygısızlıkta sınır tanımıyorsunuz. Bu Türkiye düşmanlığınızı anlamıyorum. Avrupa olunca onlar peygamber Türkiye olunca herkes kötü. Avrupa da Avrupa... Tutturmuş herkes Avrupa. Türk müyüz Avrupalı mıyız belli değil. Bir şey yaparken ilkeli olmak lazım. İşinize gelince AİHM” dedi. Avukatların, “madem bu kadar rahatsızsınız tutanak tutun o zaman” demeleri üzerine ise “Biz tutanak tutsak baskıcı mahkeme herkesi dışarı atıyorlar diyeceksiniz” diye konuştu. Boğaziçi Üniversitesi’nden Öğretim Görevlisi Tuna Kuyucu ise İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. Kuyucu, suçlamaları reddederek derhal beraat talebinde bulundu. Kadir Has Üniversitesi’nden Öğretim Görevlisi Gürkan Maruf Mıhçı da İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davaya yurtdışında olduğu için katılmadı. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Yastık altı ve bilinçaltı Kendi mal varlığı, hatta bizzat kendi varlığı yastık altında olan politikacılar... Halkın yastığının altında aslen neler olabileceğini hiçbir zaman doğru hesaplayamazlar. Yastık altı; Kendisi gizli ilişkiler ve gizli niyetlerle kayıt dışı muhafaza edilmiş bir servetin... Ve aynı ilişkiler ve niyetlerle kayıt dışı var edilmiş bir iktidar ilişkisinin eseri olan güç için başka bir şey demektir, halk için başka bir şey. Evet, bu ülkede gerçekten herkesin bir yastık altı vardır. Ama o yastıkların çoğunun altında yatan, iktidarın hayal ettiği gibi ne altınlar, pırlantalar, paralardır; Ne de gizlice yapılmış anlaşmalar, o anlaşmalar bozulunca ayyuka çıkan kavgalardır. Bu halkın yastık altında bir cumhuriyet rejimi yatar. O rejimin kazanımları ve sorunları ama her halükârda elzemliği vardır. Laiklik vardır. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının hayati önemi vardır. Tarihi sorgulamak ve anlamak ve hataları masaya yatırmak vardır. Çağdaşlık vardır. Yüzünü geleceğe dönmek vardır. Soru sormak vardır, ileriye bakmak vardır. Baskılanmamış bir sanat, bağımsız bir basın, sınırsız bir fikir özgürlüğü vardır. Sonra yabancı sermayeye satılmış fabrikalar, devlet kurumları, topraklar, menfaat için feda edilmiş kaynakların yitirilmiş kıymeti vardır. Fırsat eşitliğinin olduğu bir eğitim hayali vardır. Grev hakları ellerinden alınmış işçiler, işten atılmış memurlar, işlevsiz kılınmaya çalışılan sendikalar vardır. İşe giremeyen öğretmenler vardır. İş bulamayan gençler vardır. Soma vardır. Bazılarımız yastık altında nicedir Gezi’yi saklar. Bazılarımız her gece bir isyan rüyasıyla uykuya dalar. Düşünün küçücük bir park ve o parkın içini doldurup taşıran binlerce insan... Kim bilir kaç yastığın altında ve hangi rüyalarda hâlâ nasıl slogan atar, barışçıl eylemler yapar. Berkin ya da Ali İsmail sanmayın ki toprağın altında yatar. Onlar da yastıkların altında ve hâlâ rüyalardalar. Bazılarımız yastık altında cezaevlerini saklar. O cezaevlerinin içinde hukuksuz bir ülkenin sayısız mahkumu var. Hangi kanunlara göre, hangi akla hizmet görülmekte olan saçma sapan davalar... Bu halk bunların hepsini ama hepsini yastığının altına saklar. O yastık altında saklananlar da gün gelir elbet gün ışığına çıkar. Hem de iktidarın talebiyle değil, iktidara rağmen. Halkı “varlık barışına” çağıran; Ve “evinizde yastık altında tuttuğunuz dövizlerinizi, paralarınızı, altınlarınızı bankalara, katılım şirketlerine ve diğer yatırım mecralarına yatırarak lütfen sisteme sokun ve ülkemizin büyümesine hep beraber katkıda bulunun” diyen bir iktidarın çağrısı insanların aklına unuttukları şeyleri getiriverir. Yastık altlarında sakladıkları paraları değil... Yastık altında sakladıkları istekleri ve hayalleri ve itirazları yeniden sisteme sokarlar. Ve bir haziran sabahı yepyeni bir ülkeye uyanırlar. ŞENGÜL YÜKSEL İÇİN AÇIKLAMA: Cezaevleri iktidarın eseri İnsan Hakları Derneği (İHD), Bakırköy Cezaevi’nden tahliye edilmeden önce şiddete maruz kaldıklarını ve tehdit edildiklerini söyleyen HDP Kadın Meclisi Üyesi Şengül Yüksel için önceki gün basın açıklaması düzenledi. Taksim’deki İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen toplantıya HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya, İHD üyeleri Leman Yurtsever, Mehmet Acettin’in ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyesi Fatma Akaltun katıldı. Basın açıklamasını okuyan Şengül Yüksel, tahliye edilecekleri gün adliyeden cezaevine geri getirikdiklerini anımsatarak, “Koğuşa girer girmez, jandarma ve gardiyanlar, bağırarak koğuşları aramaya başladılar. Kadın mahpusları erkek gardiyan ve jandarma zor kullanarak aradı. Koğuştan çıkarken, Cezaevi Müdürü Nedim Elbistan ve Yardımcısı Mustafa Bey ‘Size gününüzü göstereceğiz, bundan sonra hukuk bitti. Bize burada yaşamayı haram edeceğiz, buraları size dar edeceğiz. Daha yeni başladık, gününüzü göstereceğiz’ diye parmak sallayarak tehdit ettiler” dedi. Yüksel, “Cezaevinde yaşanacak her türlü olayın sorumlusu iktidar ve Devlet Bahçeli’dir” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle