15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Haziran 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yunanistan’la geri kabul durduruldu Korkan iktidar korkutarak oy istiyor T ürkiye’deki rejimi klasik otoriterlikten ayırt eden bir özellik, burada gerçek seçimlerin hâlâ yapılabiliyor olması. Otoriter rejimlerde de seçim yapılır ama bu seçimler ne gerçek ne de demokratik olurlar... Göstermelik ve sahtedirler; otokrat hep kazanır, hem de oyların neredeyse tamamını alarak... Çünkü gerçek bir muhalefet yoktur. Muhaliflerin hepsini öldürmüş, sürmüş ya da hapsetmiştir. Bizdeki rejimde ise hakkaniyetli olmak namına teslim edelim ki seçimler gerçek... Amma ve lakin demokratik değil. Bir melezlik durumu. Yazı ve konuşmalarımda ve hatta Cumhuriyet Davası’ndaki savunmalarımda bu hali tarif etmek için “seçimli otoriter rejim” kavramına müracaat ettim. Tersinden okursanız, “demokrasisiz seçimli rejim” de diyebilirsiniz ama biraz karmaşık olur; biz en iyisi “seçimli otoriter rejim”de karar kılalım. Bu tabir, seçim gibi demokrasiye özgü müesseseleri iktidarda kalma aracı olarak kullanan otoriter yönetimi tarif ediyor. Bir de Atlantik’in öte yakasından iki siyaset bilimci, Steven Levitsky ve Lucan Way tarafından geliştirilmiş bir kavram var: “Rekabetçi otoriterlik” (Competitive authoritarianism). Bu yazıda “rekabetçi otoriterlik” mefhumunu ödünç alıyorum. Demokrasinin bütün müesseselerini pervasızca istismar eden otokratın diğer taraftan iktidar tazelemek için çok partili ve fakat demokratik olmayan seçimlerde muhalefetle haksız rekabetini tarif ediyor. Bizdeki “rekabetçi otoriterlik” ise sahip olduğu büyük “avantajlara” rağmen zorda; 24 Haziran’da muhalefetin gerçekten de rekabetçi bir meydan okuması ile karşı karşıya. İktidarın “avantajlarına” bakın: Tüm ülke OHAL rejiminin KHK’leriyle yönetiliyor. Anayasa askıda. Öyle ki, Türkiye bu genel seçimlere partili İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanlarıyla gidiyor. Birkaç mecra hariç geleneksel medya iktidarın tam kontrolü altında. Kamu yayıncılığı kuruluşu TRT, iktidar partisi tarafından tek kuruş ödenmeden “özelleştirilmiş”. Muhalefetin medyaya erişimi 12 Eylül darbesinden beri hiç bu kadar kısıtlı olmadı. Son genel seçimlerde 5 milyon 146 bin oy alıp Meclis’e 59 milletvekili sokmuş HDP’nin lideri Selahattin Demirtaş yaptığı konuşmalar nedeniyle 20 aydır hapiste. Demirtaş cezaevinden kampanya yürütüyor, partisinin kampanya çalışmaları ise engelleniyor. Buna karşılık devletin altyapısı ve maddi imkânları iktidar için seferber edilmiş. Ama yetmiyor. Çünkü ekonomi tıkırında değil. Çünkü iktidar yorulmuş, nefesi tükenmiş, söyleyecek sözü, seçmenine umut aşılayacak herhangi bir vizyonu kalmamış... Bu, olgulara dayalı bir gözlem. Her gün saatlerimi ayırıp Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Meral Akşener’in mitinglerini YouTube’dan izliyor ve mukayese ediyorum. Bir cumhurbaşkanı adayı düşünün, “Büyük Türkiye güçlü lider ister” sloganıyla kampanya yürütsün ama muhalefetin meydanlardan yükselen enerjisi karşısında bulabildiği yegâne çare seçmenini korkutmak olsun... Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Muğla mitinginde, muhalefet adaylarının konuşmalarından cımbızlama yoluyla derlenmiş bir video izlettirdi. Muharrem İnce’nin CNN Türk yayınında “Kanal İstanbul’un ne getirisi olacak, tabii ki girişmeyeceğiz öyle bir şeye” dediği, önceki bir tarihte de “Sessiz kalmak yerine o sarayı onun başına yıkmalıyız” diye konuştuğu anlar ekrana yansıtıldı. Ardından Erdoğan’ı olası bir iktidar değişikliğine karşı seçmenini korkutmaya çalışırken izledik. Şunları söyledi: “AK Parti 284 bin yeni derslik yaptı, siz onları da yıkacak mısınız? AK Parti Türkiye’de 69 milyon kişiye geniş bant internet hizmeti sağladı, siz onları da kesecek misiniz? AK Parti Türkiye’de 817 bin yeni konut yaptı, siz onları da yıkacak mısınız? AK Parti 5 milyon hektar alanı ağaçlandırdı. Siz bunları kökünden sökecek misiniz?” Devam etti: “Havaalanlarını kapatacak mısınız, sağlık çalışanlarını kapı dışarı edecek misiniz, asfaltları söküp tarlaya mı dönüştüreceksiniz?” Bu böyle sürerken tezahürat azaldı, azaldı ve miting alanı neredeyse tamamen sustu. Artık sadece Erdoğan’ın sesi duyuluyordu. Neden susmuşlardı? Erdoğan onları dehşete düşürmeyi başarmış mıydı? Ya da tam tersine, Reis giderse kendilerini bir “CeHaPe cehennemi”nin beklediğine ikna olmamışlar mıydı? 24 Haziran’ın hileden münezzeh neticeleri içinde bu soruların cevapları da olacak. Şu son günlerde açıklanan bazı anketler iktidarı yüzde 50 bandında gösterirken neden bu kadar korkuyorlar ve “CeHaPe”yle korkutmaya çalışıyorlar? Bu çok ilginç. Bir güvensizlik olduğu belli. Bu seçimlere “korku faktörü” de yön veriyor. İktidarın korkutmayı başardığı bir seçmen gerçekten var. Yalnız bu seçmen “CehaPe”den değil, iktidarın hışmından, dehşetinden korkuyor ve anketörler sorduğunda Reis’e oy vereceğini söylüyor. Diğer yanda “korkutulmuş seçmen”e haklı olarak güvenemeyen, anketlere inanmayan korkulu iktidar... Korkular korkuları besliyor. Var mı korku faktöründen arındırılmış anket açıklayacak bir babayiğit? ANKARA’DAN ATİNA’YA MİSİLLEME Antalya’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’a kaçan 8 darbeci askerden tutuklu bulunan son dördünün de serbest bırakılmasını değerlendirdi. Yunanistan’ın yaptığının kabul edilemeyeceğini vurgulayan Çavuşoğlu, “AB ile bir göçmen anlaşmamız var, bu uygulanıyor. Yunanistan’la ilgili bir de ikili düzeyde geri kabul anlaşmamız var, şu anda geri kabul anlaşmamızı durdurduk” dedi. Bir AB yetkilisi Cumhuriyet’e “Bu kararın Türkiye ile AB arasındaki ikili anlaşmaya doğrudan etkisi yok ancak bunun uygulamadaki sonuçlarının ne olacağına bakacağız” açıklamasını yaptı. Üst düzey bir Türk diplomat da Yunanistan ile varılan mutabakatın AB sürecinden ayrı olduğunu savundu. 2013 yılında Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması, AB’nin mülteciler için 3 milyar Avro vermesini ve Yunanistan’a geçen her bir mültecinin Türkiye tarafından geri kabul edilmesi karşılığında, Türkiye’deki bir Suriyelinin Avrupa’ya yerleştirilmesini öngörüyordu. Mart 2016’daki anlaşmanın hemen ardından da Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşma güncellenmişti. Mınbiç’e sert mesaj Mınbiç’ten YPG’nin temizlenmesi konusunda ABD ile yol haritası konusunda mutabık kalındığını hatırlatan Çavuşoğlu, “Eğer masada diplomasi ile PKK ve YPG’yi temizlersek ne âlâ. Aksi takdirde Kandil, Afrin, Cerablus’ta olduğu gibi Münbiç’te de bu teröristleri temizlemek durumundayız” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Atina: Şikâyet edeceğiz Ankara: Tavrı not ettik Memleketi Yozgat’ın Akdağmağdeni ilçesinde seçim çalışmalarını sürdüren Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın Yunanistan’a tepkisi sürüyor. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Yunanistan’a kaçan sekiz askerden tutuklu bulunan son dördünün serbest bırakılması sonrasında Bozdağ, “Ne yaparlarsa yapsınlar, o darbeci, FETÖ’cü askerleri bulmak, onları paketleyip Türkiye’ye getirmek bizim vazifemizdir” deyince Yunanistan, Türkiye’yi NATO’ya şikâyet edeceğini açıklamıştı. Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Yunanistan’a kaçan 8 askeri kaçırma teh ditleri hakkında Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya bilgi vereceğini belirtti. Bozdağ, “Komşuluk hukukuna, aramızdaki uluslararası hukuka aykırı bu davranışlardan, fevkalade rahatsızız. Türkiye, Yunanistan’ın yaptığı işleri, aldığı bu tutumu not etmektedir. Bunu Yunanistan’ın da bilmesinde yarar vardır. Bu konunun NATO ile bir alakası yok. Bu iki ülke arasında bir konu. Biz, FETÖ terör örgütü ve bunların teröristleriyle, yurtiçi ve yurtdışında, etkin ve kararlı mücadelemize devam edeceğiz. Buna Yunanistan’ın da başka bir ülkenin kendi egemenlik alanı içerisinde, dilediği gibi tavır koyma hakkı olabilir. Ama bizim terörle mücadelemizi engellemez bu” dedi. l DHA TakvImler SaStı Üzerinde uzlaşılan ve YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesini öngören yol haritasının detayları ABD’ye göre farklı; Türkiye’ye göre farklı ABD ile Türkiye arasında, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesini öngö ren yol haritasında Ankara sürecin 10 gün içerisinde başlamasını ve 5 Eylül’e kadar tamam lanmasını beklerken, Washington’a göre bu sadece bir “koşullara bağlı bir çerçeve mu DUYGU GÜVENÇ tabakatı” ve uzlaşılan takvim yok. ABD’ye göre, yol haritasının takvimi şu 3 şarta bağlı işleyecek: Her aşamada karşılıklı mutabakat aranacak; Çekilme süreci müzakere ile belirlenecek; sahadaki gelişmele re göre ilerleme sağlanacak. Mınbiç’te YPG’nin hâkimiyetine 90 gün içinde yani 5 Eylül’e kadar son vermeyi hedefleyen Ankara’nın aksine Washington’a göre “Tahmin edilen takvim çizelgesi var. Ama birçok aşama var ve bunun gerisin deki mantık, bir önceki aşama ta mamlandıktan sonra diğerine geç mek.” ABD’ye göre süreç “görüşme lere, müzakerelere ve alandaki eğili me” bağlı ilerleyecek. Ankara’nın takvimi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun davetiyle Antalya’ya giden bir grup gazetecinin yazdığına göre varılan mutabakattaki takvim şöyle: l 10 gün içerisinde (15 Haziran’a kadar) çekilmeye yönelik ön hazırlıklar tamamlanacak; TSK’nin ne zaman bölgeye gideceği, nerede konuşlanacağı gibi detaylar belirlenecek l 4 Temmuz’a kadar yani ABD’nin Bağımsızlık Günü’ne kadar YPG’nin çekilme süreci ve sonrasında atılacak adımlar belirlenecek ve bu tari ABD: Anlaşma şartlara bağlı ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, “ABD ile Türkiye’nin Dışişleri Bakanlarının üzerinde dur duğu Mınbiç anlaşması şartlara bağlı” dedi. Düzenlediği günlük basın toplantısında Rudaw muhabirinin sorusu üzerine Ankara ile Washington arasında görüşülen Mınbiç konusunu değerlendiren Nauert, ABD ile Türkiye Dışişleri Bakanları’nın genel bir yol haritası üzerinde durduklarını belirtti. “Bu konuda anlaşmanın şartlara bağlı olduğunu açık bir şekilde söylemeliyim” diyen Nauert, şöyle devam etti: “Zaman içinde savaş meydanındaki duruma göre yol haritasında değişiklikler olmalı. Bu ciddi müzakerelerin başlangıcıdır ve devam edecektir.” l Haber Merkezi he kadar çekilme başlayacak. l Çekilme süreci 5 Eylül’e kadar, 90 gün içerisinde sona erecek ABD’nin yolu başka ABD’li 2 üst düzey yetkilinin yaptığı açıklamalar ve Cumhuriyet’in diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre mutabakat sürecindeki zorluklar şöyle: Anlaşma yok ‘çerçeve’ var: İki bakanın onayladığı tek sayfalık, imzasız metin ‘Yol Haritası’ olarak duyuruldu ancak bu mutabakatın içerisinde tarihlerin yer almadığı öğrenildi. ABD’ye göre varılan mutabakat bir “çerçeve” oluşturuyor; bir anlaşma değil. Üst düzey bir yetkili, farklı aşamalardan oluşan süreçte her adımın “karşılıklı mutabakat” ile atılacağını belirtirken, yol harita sını “şartlara dayalı bir düzenleme” diye tanımladı. Açıklanan yol haritasını “Geniş siyasi çerçeve” diye tanımlayan yetkili, “Bunun uygulanmasıyla ilgili detaylar hâlâ müzakere edilelecek. Bunların karşılıklı olarak kabul edilmesi gerek ve bunun uygulaması da sahadaki gelişmelere bağlı olacak” diye konuştu. Her aşamada ‘mutabakat’ şartı: ABD sürecin aşama aşama ilerlemesini, bir sonraki aşamaya ilk aşama tamamlandıktan sonra geçilmesini istiyor. Bu da her aşamada hem Türkiye ile hem de Mınbiç’teki unsurlarla mutabakatı gerektiriyor. ABD’li yetkili, “Bunun uygulanmasına yönelik detaylar müzakere edilecek. Bunların karşılıklı kabul edilebilir olması gerek ve uygulanması alandaki gelişmelere bağlı olacak” dedi. YPG ile mutabakat şart: TSK’nın Afrin operasyonunun ardından Mınbiç’e de gireceğine yönelik tehditleri ışığında hazırlanan yol haritasına rağmen, ABD, YPG öncülüğündeki SDG ile işbirliğini sürdürmekte kararlı. Ankara, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesini öngören sürecin 5 Eylül’e kadar tamamlanmasını beklerken, üst düzey ABD’li yetkili, yol haritası konusunda SDG’nin de bilgilendirildiğini belirterek, “Uygulanmasında onların da işbirliğine ihtiyacımız olacak” dedi. Sınır hattının güçlendirilmesi sırasında Türkiye’nin yanı sıra sahadaki tüm muhalif taraflarla yakın çalışacaklarını belirten yetkili, bunun içerisinde SDG’nin de olduğunu belirtti. ABD’li yetkili, yerel unsurların görevinin devam edeceğine işaret ederken, var olan yapıların varlığının da korunacağı belirtti. Mınbiç’te YPG’nin hâkimiyetine 5 Eylül’e kadar son vermeyi hedefleyen Ankara’nın aksine ABD’ye göre süreç “görüşmelere, müzakerelere ve alandaki eğilime” bağlı ilerleyecek. ‘Zaman el üstünde tutulurdu’yazar ve yöneticilerin yargılandığı davada sona doğru Zaman gazetesinin yazar ve yöneticilerinin “örgüt üyeliği” ve “örgüt yöneticiliği” suçlamalarıyla yargılandıkları davanın dün görülen 5. duruşmasında esas hakkındaki savunmalara devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada tutuklu sanıklar Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, İbrahim Karayeğen ve Mustafa Ünal hazır bulundu. Tutuksuz sanıklar Ali Bulaç, Şahin Alpay, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural Akman, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı ve Mehmet Özdemir de salondaydı. Duruşmada ilk olarak gazetenin Ankara Temsilcisi İbrahim Ka rayeğen esasa ilişkin savunmasını yaptı. Hakkında hazırlanan iddianamenin evrensel hukuk kurallarını yansıtmadığını söyleyen Karayeğen, “İktidar kendinden olmayanları hain görebilir ama savcı göremez. Savcı üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü gözetmek durumunda. İddianamede tüm sanıklar aynı torbaya doldurulmuş suçun şahsiliği ilkesi zedelenmiştir. Afaki ve altı boş iddialarla hakkımda istenen müebbet bu iddianameyi hukuki kılmıyor” dedi. Ardından yazar Lale Sarıibrahimoğlu esas hakkındaki savunmasını yaptı. Sarıibrahimoğlu, suçlama konusu yazısının yayımlandı ğı dönemle ilgili olarak, “Herkes el üstünde taşıyordu. Gazete yasal olarak faaliyetlerini sürdürüyordu” dedi. Sarıibrahimoğlu, cezaevindeki kötü muameleden bahsederek, darbe girişimi ile ilişkilendirilmesine tepki gösterdi. Yazılarının iyi niyetli okunması halinde suçlanamayacağını ifade ederek, basın kartının iade edilmesini istedi ve beraatini talep etti. Sarıibrahimoğlu ayrıca yurtdışına çıkacak halde olmadığını ancak yine de pasaportunun geri verilmesini istedi. Dava kapsamında şimdiye dek 7 kişinin esas hakkındaki savunması tamamlandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet ABD SAVUNMA BAKANI: Türkiye için bir yol bulmalıyız ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, YPG’nin çekileceği Mınbiç kenti konusunda Ankara ile Washington arasında sağlanan anlaşmaya dair açıklama yaptı. Brüksel’deki NATO savunma bakanları toplantısına giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Mattis, “Türkiye’nin meşru menfaatleri için bir yol bulmak zorunda olduklarını” ancak YPG’nin ana bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) de bir kenara itmeyeceklerini söyledi. Türkiye ile Mınbiç konusunda yapılan görüşmelerin ABD’nin SDG ile bölgede yürüttüğü operasyonları etkileyip etkilemeyeceğine dair soruyu cevaplarken bu yanıtı veren Mattis, SDG’nin zamanında IŞİD’i sahada yenen tek örgüt olduğunu belirtti ve IŞİD’in halen tamamen yenilmediğini ifade etti. ABD’li Bakan, bu nedenle IŞİD’e karşı sürdürülen operasyonların kritik önem arz ettiğini söyledi. Mattis, ABD’nin Türkiye ve SDG ile iş birliğini aynı anda sürdürüp sürdüremeyeceğine dair soruya ise “Bu karmaşık bir konu. Gördüğüm en karmaşık savaş alanı” yanıtını verdi. Bir yandan Türkiye’nin kaygılarını gidermeye çalışırken diğer yandan da IŞİD’i yenmeye çalıştıklarını ifade eden Mattis, bunun çok zor bir iş olduğunu söyledi ve “Ama bunu yapıyoruz. Çalışıyoruz. Ve bunu Türkiye’ye karşı değil, Türkiye’yi sayarak yapıyoruz” dedi. l Haber Merkezi ESKİ BÜYÜKELÇİ JEFFREY: En önemli sorun S400 ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, ABDTürkiye ilişkilerinin iki ülke için kritik önemde olduğunu vurguladı, iki ülke arasında bir dizi sorun bulunduğunun altını çizdi. İki ülke arasındaki en önemli sorunun, Türkiye’nin Rusya’dan S400 füzesi satın alma planları olduğunu söyleyen Jeffrey, “En önemli sorun Türkiye’nin S400 füzeleri alma kararı ve bunun Kongre’nin Türkiye’nin yatırım yaptığı ve bizim Türkiye’deki programa yatırım yaptığımız F35’lerin teslimine karşı harekete geçmesine neden olması. Bu çok ciddi bir sorun” ifadelerini kullandı. Suriye’nin Mınbiç kentinin eski stratejik öneminin kalmadığını söyleyen Jeffrey, “Mınbiç, Türkiye, Amerika ve YPG için prensip meselesi oldu. Washington, bütün bu üçüyle ilgilenmek zorunda. Çünkü, Washington Suriye’nin doğusunda YPG’yle bir çeşit ilişkisi olmadan kalamaz ve Türkiye de Amerika’nın hızlıca Suriye’den çıkmasını istemediği belirtileri gösteriyor” dedi. l Haber Merkezi Hakkâri’de konvoya saldırı: 4 asker yaralı HakkâriÇukurca Karayolu’nun 20’nci kilometresindeki Ağaçdibi köyü yakınlarında önceki gece saat 21.30 sıralarında Çukurca ilçesinden Hakkâri kent merkezine gelen askeri konvoyun geçişi sırasında yola daha önce terör örgütü PKK üyeleri tarafından yerleştirilen el yapımı patlayıcı infilak ettirildi. Patlamada 4 asker asker yaralandı. Hakkâri Devlet Hastanesi’ne getirilen askerlerin sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle