16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Haziran 2018 6 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ER TEKZİP METNİ >> baş tarafı 1. sayfada tarafından kanıtlanmayan birtakım iddialar işitsel veya görsel basına konu olamaz. Olduğu takdirde bu anlatılanlar; haberden ziyade kişilik haklarına saldırı hükmündedir, aksi düşünüldüğünde hukuki güvenlikten bahsedilemeyecektir. Müvekkil şirket veya müdürü ile bahsi geçen Belediye Başkanları arasında herhangi bir ortaklık ilişkisi bulunmamaktadır. Ayrıca belli bir siyasi partinin Belediye Başkanları ile müvekkil şirket veya müdürü arasında “siyasi yönden” bir bağlantı olduğu iddiası da kabul edilemez. Müvekkil şirketin Tür kiye çapında farklı siyasi parti yönetiminde olan belediyelerle yine “açık ihale kapalı zarf” usulü ticari faaliyeti bulunmaktadır. Dolayısıyla müvekkil şirketi veya müdürünü herhangi bir siyasi parti ile ilişkilendirerek haksız kazanç elde ettiğini iddia etmek, gerçeği yansıtmamaktadır. Bahsi geçen Belediye tarafından yapılan bütün ihalelerin müvekkil şirkete verildiği yönünde haber yapılması; gazetecilik mesleği ve ruhuna yakışmamaktadır. Kolay bir araştırma ile tespit edilebileceği üzere; 20152018 döneminde bahsi geçen Belediye tarafından yapılan 22 ihalenin sadece 4 tanesi müvekkil şirkette kalmıştır. (Müvek kil şirketin aldığı 2016/491102 numaralı ihalenin tekrarı/yenilemesi olan 2017/556025 numaralı ihale, farklı bir şehirde bulunan farklı bir acentede; yine müvekkil şirketin aldığı 2017/41734 numaralı ihalenin tekrarı/yenilemesi olan 2018/77728 numaralı ihale ise Kayseri’de bulunan farklı bir acentede kalmıştır.) Müvekkil şirketin önceden aldığı ihalelerin tekrarı/yenilemesi niteliğinde olan sonraki ihaleler bile müvekkil şirkete verilmezken; ortaklık ilişkisinden bahsedilmesi akla ve mantığa sığmayacaktır. Şayet bir usulsüzlük veya ortaklık ilişkisi olsaydı; bütün ihalelerin müvekkil şirkette kalması gerekirdi. Müvekkil şirketin Iktidar sandıkları sigorta acentesi olduğu resmi kayıtlarla sabittir. Sigorta acentelerinin ise belli bir kâr payı ile çalıştığı bellidir. Buna rağmen; ihalelerden alınan brüt ücretlerin tamamının net kâr olarak kaldığının söylenmesi kötü niyet göstergesidir. Yukarıda anlatılanlar özetlenecek olursa; müvekkil şirket ve müdürünün asılsız haberlerle yıpratılmaya çalışıldığı ortadadır. Hukuki ve cezai sürecin başlatılması için gerekli işlemlerin yapılacağı şüphesizdir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 03/05/2018 Sabaz Sigorta & Halit SABAZ Vekili Avukat Emre TOKGÖZ tuttu İstanbul’da sandık kurulları için gönderilen EğitimSen listelerinin üstü çizilerek hükümete yakın Eğitim BirSen’li öğretmenler sandık başkanı yapıldı. Aynı tablonun birçok kentte yaşandığı öğrenildi 24Haziran seçimlerine iki hafta kala sandık kurullarıyla ilgili büyük tartışma yaratacak bir gelişme yaşandı. İstanbul Bağcılar’da sandık kurulları için okullardan İlçe Seçim Kurulu’na gönderilen listelerin üstü çizildi. EğitimSen’li öğretmenler liste dışı kalırken 113 birimde yüzlerce sandık başkanının tamamı hükümete yakın lığıyla bilinen Eğitim BirSen’li öğretmenlerden oluştu. Benzer tablonun Ankara ve Diyarbakır başta olmak üzere bir çok kentte yaşandığı öğrenildi. CHP Bağcılar’da yaşanan skandaSEYHAN lı İlçe Seçim Kurulu’na taşıyaAVŞAR rak ‘sandık kurullarının’ yeniden belirlenmesini talep etti. 26 yıldır aynı yerde çalıştığını söyleyen EğitimSen İstanbul 1 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri İsmail Demir, tepkisini, “Adil olması gereken okul müdürlüklerinin Bağcılar İlçe Seçim Kurulu’na gönderdiği listenin uygulanmasıydı. EğitimSen üyesi öğretmenler makaslanarak, yerlerine Eğitim BirSen üyeleri görevlendirildi. Sanki sandıkları birilerinden kaçırıyormuş gibi bir yaklaşım tarzı var” sözleriyle dile getirdi. Ankara 1 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri Levent Abbas Varol ise “okullarımıza yakın yerde oturmayan, uzak bölgelerden başka öğretmenler görevlendiriliyor” diyerek listelere tepki gösterdi. Doğum izninden çağırılmış İstanbul Bağcılar’da EğitimSen üyesi öğretmenler 24 Haziran seçimlerinde görev almak için okul müdürlüklerine başvuru yaptı. Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü hazırladığı listeleri Bağcılar İlçe Seçim Kurulu’na gönderdi. Listelerde EğitimSen’li öğretmenlerin üstü çizilirken yerlerine EğitimBirSen’li öğretmenler konuldu. 5 Haziran’da açıklanan Bağcılar İlçe Seçim Kurulu sandık başkanları listesi yaşanan skandalı gözler önüne serdi. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 113 birimde hiçbir EğitimSen üyesi öğretmenin sandık başkanı olarak görevlendirilmediği ortaya çıktı. İlçe Seçim Kurulu’nun listesinde “doğum izninde olan, askerde olan, başka bir kente tayini çıkan ve hatta meslekten uzaklaştırılan öğretmenlerin” sandık başkanı olarak görevlendirilmesi dikkat çekti. l İSTANBUL GEZİCİ’NİN ANKETİ Havalimanlarında oy kullanma işlemi başladı Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri için yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı vatandaşların oy verme işlemleri Atatürk ve Sabiha Gökçen başta olmak üzere Ankara, Antalya, Zonguldak, Trabzon, Kayseri havalimanlarında ve sınır kapılarında dün saat 08.00’itibarıyla başladı. Yurt dışında yaşayan seçmenler için oy kullanabilmesi için Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Geliş ve Gidiş katında belirlenen iki alana toplam 12 sandık konuldu. Kapıkule’ye 2, İpsala, Hamzabeyli ve Dereköy sınır kapılarına ise birer sandık konuldu. Seçmen kütüğüne kayıtlı Türk vatandaşları, pasaport ve kimliklerini ibraz etmelerinin ardından oylarını kullanabiliyor. Tatil günleri dahil 24 saat süre ile oy kullanılabilecek havalimanları ve gümrük kapılarında oy verme işlemi 24 Haziran saat 17.00’de sona erecek. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci oylamaya kalması durumunda oy verme işlemi 30 Haziran Cumartesi gü nü saat 08.00’de başlayacak ve 8 Temmuz Pazar günü saat 17.00’ye kadar devam edecek. Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı seçmenler 719 Haziran arasında oy kullanabilecek. Dün itibarıyla, yurtdışında yaşayan vatandaşlar, sadece Almanya, Fransa ve Avusturya’da oy kullanmaya başladı. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması halinde ise yurtdışında 30 Haziran4 Temmuz’da ve azami 5 gün süre ile oy verilecek. 2. Kabataş yalanıHaber de mağdurun saçı da sahte çıktı AKP tabanı giderek eriyor HAZAL OCAK Gezici Araştırma Şirketi, Türkiye geneli sosyal, ekonomik, politik ve kültürel konularlarla ilgili seçmen algısını belirlemek amacıyla 2528 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği “Türkiye Geneline İlişkin Siyasi Araştırma Raporu”nu bugün açıklayacak. Anket sonuçlarında çarpıcı sonuçlar yer alıyor. Araştırma TÜİK 1 Kasım 2017 milletvekili seçim sonuçları dikkate alınarak, Türkiye genelinde 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden, yaklaşık yarısı kadın olmak üzere 12 il, 67 ilçe ve 378 mahallede toplam 6 bin 811 katılımcıyla yüz yüze görüşülerek yapıldı. Buna göre 24 Haziran 2018 Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını açıklayan isimlerden hangisine oy vermek istediğine ilişkin soruya araştırmaya katılan yurttaşların yüzde 48.7’si Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermek istediğini ifade ediyor. Erdoğan’ı yüzde 25.8’i Muharrem İnce takip ediyor. Meral Akşener’e oy vereceğini söyleyen yurttaşların oranı da yüzde 14.4. Yurttaşların yüzde 10.1’i de Selahattin Demirtaş’a oy vereceğini söylerken bu sıralamayı yüzde 0.6 oranla Temel Karamollaoğlu, 0.4 oranla Doğu Perinçek takip ediyor.Araştırma sonucunda yurttaşların 1 Kasım 2015 seçimlerinde kime oy verdiği ile 24 Haziran 2018 Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy vermek istediği arasındaki ilişki de incelendi. Buna göre AKP’ye oy verenlerin yüzde 89.8’i Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermek istediğini ifade ederken yüzde 6.2’si Meral Akşener’e ve yüzde 2.9’u Muharrem İnce’ye oy vermek istediğini söylüyor. Araştırmaya katılanların yaş aralığı ile 24 Haziran 2018 Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy vermek istediği arasındaki ilişki incelendiğinde 1827 yaş aralığındaki gençlerin yaklaşık yüzde 60’ı Erdoğan’a oy vermek istemediğini söylüyor. Gençlerin yüzde 26.1’i Muharrem İnce’ye, yüzde 16.7’si Meral Akşener’e ve yüzde 16.3’ü de Selahattin Demirtaş’a oy vermek istediğini ifade ediyor. Milletvekili genel seçimlerinde hangi partiye oy vereceğine ilişkin soruya da 1827 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 66’sı AKP’ye oy vermeyeceğini söylüyor. Gençlerin yüzde 24.46’sı CHP’ye, yüzde 16.23’ü HDP’ye, yüzde 16.16’sı İYİ Parti’ye, yüzde 8.45’i de MHP’ye oy vereceğini belirtiyor. OZAN ÇEPNİ 24Haziran seçimlerine 18 gün kala iktidar yanlısı basının imzasız olarak “İnce’nin barbarları” başlığı ile Muharrem İnce’nin afişlerini asan partililerin bir kadına saldırdığı iddialarının ‘yalan’ olduğu ortaya çıktı. Memurluk sınavına hazırlanan mağdur C.D., uğradığı saldırının nasıl “Cumhurbaşkanına hakaret” senaryosuna dönüştüğünü, tanımadığı CHP’liler tarafından kurtarılmasını, babası TBMM’de Emniyet Amiri olan M.S’nin iddialarını ve yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Manşetlerin aksine durakta yaşananların gerçeği yansıtmadığı, mağdur olarak sunulan M.S’nin arkası dönük olan C.D’ye saldırdığı, iktidar yanlısı basının saldırgan olarak hedef gösterdiği C.D. ile bölgede çalışma yapan CHP’lilerin birbirini tanımadığı ortaya çıktı. Ayrıca mağdur olarak anlatılan M.S’nin ise karakola giderek “Cumhurbaşkanımıza hakarette bulundular” diyerek suç duyurusunda bulunduğu, C.D’nin de karakolda gizlice çekilen fotoğraflarının hızla AKP’ye yakın basına servis edildiği belirlendi. Cumhuriyet, yandaş medyanın hedef aldığı C.D. ve CHP’lilere, karakol ifadelerine ve darp raporuna ulaştı. Memur olma hayaliyle sınava hazırlanan C.D. olayın başlangıcını “Pazartesi günü de ders çalışmaya gidecektim. Sonra durakta Muharrem İnce afişi asıldığını gördüm. Anneannem İnce’yi çok seviyor fotoğrafını çekebilir miyim diye sordum” diyerek anlattı.Arkasından tanımadığı bir kadının kendisine laf attığını belirten C.D, “Biz yüzde 52 ile aldık yine alacağız’ dedi. Sonra lafı söyleyen kim diye arkamı döndüm ve ağzımda sakız vardı. Sen zaten müslüman olsan, AK Partili olsan Ramazan günü ağzında sakızla gezmezsin’ dedi. Ben de döndüm ‘kes sesini’ dedim. C.D., uğradığı saldırının nasıl “Cumhurbaşkanına hakaret” senaryosuna dönüştüğünü, babası TBMM’de Emniyet Amiri olan M.S’nin iddialarını ve yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Durakta afiş asanlar da işlerini bitirip arabalarına gittiler. Sonra beklemediğim anda saldırıya uğradım” ifadelerini kullandı. şikâyet ettiklerini sorduğumda, ’Siz cumhurbaşkanına hakaret etmişsiniz’ dediler. Cumhurbaşkanı meselesi uydurma” dedi. ‘Kamera kaydını izledik’ Yandaş basının anlattıklarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan C.D, “Kamera kaydında da var. Polisler kamera kaydını izlettiler. Polisler ifademe geçerken ‘kamera kaydı olduğunu düşünüyorum’ yazdırdılar. Halbuki bana izletilen kamera kaydında da çok açıktı. Arkamdan saçımı tutup çeviriyor ve öbür tarafa alıyor. Sonra kardeşi geliyor. Bir kişi de oraya ‘ben polisim’ diye geldi ve bana tekme attı. Onun adını bilmediğim için polisler tutanağa yazmadı ama görüntüsü var. Haberde yazanların hepsini kendisi söyledi. Hatta cumhurbaşkanının hiç adı geçmedi ama tersini yazdılar” dedi. C.D., “Arabaya binip ifade vermeye gittik. İfade verdiğimiz yerde, ’onları bulmamıza gerek yok, onlar kendileri geldi sizi şikâyet etti’ dediler. Neyle ‘Afişle işim olmaz’ C.D., olay yerine götürüldüğünde yaşadıklarını da şöyle anlattı: “Gazetede benim afiş astığım söyleniyor. Afişle hiç işim olmaz. Haberde 4 kişi yazıyorlar o 4 kişi kim bilmiyorum. Karakolda ifade alındı ama cumhurbaşkanına hakaretten ayrı yargılanacağım söylendi. ” Kamera kayıtlarını izleyen C.D. “O kız arabaya binerken ‘Benim babam polis, abim polis. Sana gününü göstereceğiz’ diye tehditler savurdu. Ama gazetede tam tersini yazmışlar. Polislerin tavrı başta çok iyiydi. Görüntüleri ilk dükkânda birlikte izledik. İkinci dükkâna geçerken bir telefon geldi ve polislerin tavrı değişti. Darp raporu alındı ve karakola götürüldü. Kolumda ve bazı yerlerimde morluklar var. Kavga sırasında kafama telefonla da vurdular” dedi. Metal paslanması Son günlerin en hareketli siyasi gündem başlıkları, Muharrem İnce ile Erdoğan arasındaki polemikler. Meydanlarda gösterilen videolar eşliğinde devam eden atışma sosyal medyada da büyük trafik alıyor. Ancak İnce’nin başarılı çıkışları kadar Erdoğan’ın gafları ve bilinçli olup olmadığı tartışmalı çarpıtmaları giderek daha öne çıkmaya başladı. Erdoğan’ın muhalefete “tamam” sloganını hediye etmesinden sonra, iktidar medyasındaki yorumcular bunun gaf değil, bilinçli bir ifade olduğunu iddia etmişti. Kampanya süresince hemen her konuşmasına benzer bir “kullanışlı açıklar” vererek devam eden Erdoğan için, bahane bulmak giderek zorlaşıyor. Adıyaman’da 1998’de açılan havaalanını, 1992’de Isparta’da kurulan üniversiteyi AKP’nin yaptığını, üstelik de başka yerde değil bunu yakından bilenlerin önünde söyleyen Erdoğan, MersinSilifke arasında olmayan tren yolunu hızlı tren hattına bağlama vaadinde de bulundu. Diyarbakır’da prompter arızalanınca kürsüyü terk eden, Zonguldak demekte zorlanan, kendi partisinin kongre salonunu kürsüden verdiği talimatlarla ve meydanları tribünden transferlerle heyecanlandırabilen Erdoğan alışılmadık bir resim veriyor. Komünizm dersleri Erdoğan, son olarak Tarsus’ta yaptığı konuşmada muhalefetin AKP’nin yaptıklarını yıkmak istediği söyledikten sonra, hızını alamadı yeni bir zirveye daha imza attı: “Hatırlayın birinci köprüyü Süleyman Demirel yapmıştı. O zamanki komünistler ne diyordu: Biz köprüyü satacağız diyordu. Rahmetli Özal da satamazsınız diyordu. Ne oldu? Neyi satıyorsun? Bu millet sizi mezara gömer.” Ahmet Kaya’nın sözleriyle söylersek “nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ... ” Ayrıca, meseleye başka uzmanlık alanlarının da el atmasını gerektirecek kadar da tuhaf. Erdoğan’ın, ahır yapılan camiler, olmayan saat kulesini yıkan teröristler, camide içki içen Geziciler, başörtülü dövenleri gösteren kasetler gibi doğrulanması zor iddialarına herkes alışık. Fakat bu son çıkış, sadece suçladıkları insanlar açısından değil savunduğu isimler için de fazlasıyla sorunlu. Köprü satmaya çalışan komünistleri tespit etmesi imkânsız olan Erdoğan, kongre salonlarına resmini astığı Özal’a da “devletçiliği” nasıl yapıştıracak. Üstelik, yapılmış köprülerin yanında, daha yapılmamış hastanelerin hastalarını, kurulmamış havaalanının henüz yola çıkmamış yolcularını bile satarken. Yaşananları “tarihsel gerçekleri çarpıtma” tanımlamasıyla açıklamak bu aşamadan sonra artık çok güç. Ya Erdoğan çok ciddi bir prompter komplosuyla karşı karşıya, ya gerçeklik algısını tamamen kaybetmiş durumda ya da girilen seçim anaforu bütün ayarları bozdu. Çünkü eğer yapılan bir çarpıtma olsa, çarpıtmanın kime ve neye hizmet ettiği son derece belirsiz. Birincisi, biz köprüyü satacağız diyen komünistler kimdir? Sattırmam diyen Özal neyi temsil etmektedir? Muhalefetin köprüyü satma tehlikesine karşı, AKP’ye oy verecek seçmen nerededir? Erdoğan’ın anlattığı tarihe göre, Özal sıkı bir komünist, o dönem komünistleri her kimse fena halde neoliberal olmalı. Reis zorlanıyor Koca bir parti teşkilatını metal yorgunluğu ile itham eden, vatandaşlık hakkını kullanarak sandıkta mesaj vermeye niyet edenleri münafıklıkla suçlayan Erdoğan, performansıyla muhalefete koz vermeye devam etmekle kalmıyor, kendi seçmenini de hayrete düşürüyor. Söylediği her sözle bütün siyasi aktörleri peşine takan, sadece onun söyledikleri konuşulan, korkutan, caydıran, sindiren “Reis”, şimdi yine gündemde, yine söyledikleri günlerce konuşuluyor. Ama bu kez, vurduğu yerden ses getirdiği için değil, elindekileri yere düşürüp kırıp dökerek yarattığı gürültüyle gündem oluyor. Berat Albayrak’ın söylediği gibi Ay’a duble yol yapacağını söylese bile alkışlanacak, inanılacak bir lider olabilir ama Erdoğan’ın bu halleri aşırı medya görünürlüğü nedeniyle herkese ulaşıyor. Ve “Ay’a yol” konusuna biraz kuşkucu yaklaşma olasılığı olan iktidar seçmeninde de bu durumun bir karşılığı olacak. Herkesi metal yorgunluğuyla suçlayan liderde iyice açığa çıkan paslanma, performans zafiyeti ve savunma telaşı, muhalefet cephesinde yarattığı eğlence imkânından çok, iktidar cephesinde oluşturduğu endişeyle sonuç doğurmaya aday. Ortaya çıkan anketlerin çoğunda iktidar oy oranında bütün bu gelişmelerin karşılığı olacak bir gerileme görülememesinden doğan yoğun şaşkınlık görülüyor. Hem ülkenin içinde bulunduğu koşullar, hem de başta Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerinin yaşadığı çaresizlik karşısında hâlâ fazla yüksek bir oy desteği olduğu görüşü hâkim. Fakat meseleye bir de şu açıdan bakılabilir: Yüksekten düşmek için yeterince yükseğe çıkmak gerekir. Ve çok yüksekte oksijen seviyesi fazlaca düşer. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle