19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Haziran 2018 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN/ASLAN YILDIZ 9 Mehmet Altan’a tahliye İstinaf mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının kesin olduğuna vurgu yaptı FETÖ davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen, 21 aydır hapiste bulunan Prof. Dr. Mehmet Altan, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nce tahliye edildi. Mahkeme, Altan hakkında Anayasa Mahkemesi’nce ‘kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine’ karar verildiğini ve bu kararın kesin olduğunu belirtti. 5.5 ay önce Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı vermesine karşın yerel mahkeme bu kararı yok sayarak Altan’ın tahliye kararını yok saymışlardı. Yüksek Mahkeme, Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu tutuklu 6 sanığa, yerel mahkemece verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına ilişkin istinaf başvurularını dosya üzerinden inceledi. Kararda, Mehmet Altan hakkında verilen Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına dikkat çekilerek, şu ifadeye yer verildi: “Anayasamızın 153/6 maddesi gereğince, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar hükmüne amir olduğu ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun 50/2 maddesi gereğince hak ihlali olduğunun tespit edilmesi halinde bu ihlalin sonucunun ortadan kaldırılması gerekeceğinden, bağlayıcı nitelikteki bu karar dikkate alınarak sanığın bihakkın tahliyesine oy birliğiyle karar verildi.” Mahkemece, Altan hakkında, yurtdışına çıkış yasağı ve haftanın bir günü ikametinin bağlı bulunduğu zabıta amirliğine imza vermek suretiyle adli kontrol altına alınmasına da hükmedildi. Diğer sanıklara ret Mahkeme, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek’in tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Duruşmanın 21 Eylül’de yapılması kararlaştırıldı. Sanık Tibet Murad Sanlıman hakkında verilen beraat kararı ise onandı. Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 16 Şubat’ta, üzerlerine atılı suçun sabit olması gerekçesiyle “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Sanıklar, Bölge Adliye Mahkemesi’ne itirazda bulunmuştu. l İSTANBUL /Cumhuriyet AYM VE AİHM YOK SAYILDI Dava devam ederken avukatlarının başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi (AYM), Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın tutukluluklarında “hak ihlali” olduğuna hükmetmiş, karar alt derece mahkemeleri tarafından uygulanmamıştı. Bunun üzerine konu AİHM’ye taşınmıştı. AİHM, 20 Mart’ta aldığı kararında AYM kararlarını uygulamayı reddeden Ağır Ceza Mahkemelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine hükmetmişti. Mahkeme ayrıca Altan ve Alpay’ın ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine dikkat çekmişti. Ankara davacıların her birine manevi tazminat olarak 21 bin 500 Avro ödemeye mahkum edilmişti. Alpay, yaklaşık 20 ay süren tutukluluğunun ardından AYM’nin ikinci kez aldığı “hak ihlali kararı” sonrası 16 Mart’ta tahliye edilmişti. Bu arada Altan’ın tahliye edilmemesine tepki gösteren avukatları 11 Haziran’da istinaf mahkemesine her gün dilekçe verme eylemi başlatmıştı. ‘Gözaltına bile alınmamalıydım’ Altan’ı eşi, çocukları ve gazeteci Hasan Cemal’in de aralarında bulunduğu arkadaşları karşıladı. ZEHRA ÖZDİLEK Silivri Ceza İnfaz Kurumu’ndan tahliye edilen Mehmet Altan’ı, eşi Ümit Altan, çocukları ve Hasan Cemal’in de aralarında bulunduğu arkadaşları karşıladı. Silivri otoyolu üzerinde bulunan Karbey Dinlenme Tesisleri’ne bırakılan Altan, yaptığı açıklamada “Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bana ağırlaştırılmış müebbet cezası veren mahkemedeki dosyayı en son halini inceleyerek benim gözaltına dahi alamayacağıma karar verdi. Onun için tahliye olmamdan ziyade gözaltına alınmam hukuksuzdur” dedi. Sonraki süreçlerinde hukuksuz olduğuna değinen Altan, “İki sene yattım. Aynı zamanda 30 yıl hocalık yaptığım, profesör olduğum İstanbul Üniversitesi’nden de atıldım. Onun için tahliyemden ziyade Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek mahkemelerinin mevcut dosyanın son halini inceleyerek gözaltına bile alınamayacağımın kararının üzerinde durulması gerekir. Çünkü beni gözaltına alan birisi var. Onu onaylayan birisi var. Tutuklayan birisi var. İki yıl hapishanede her ay dosyalarımı tetkik ederek içerde kalmam gerektiğine onay veren birileri var. Ağırlaştırılmış müebbete mahkum eden birileri var. Ben bunun altını çizmek istiyorum” dedi. “Bundan sonraki planınız nedir” sorusuna Altan, şöyle cevap verdi; “Bir plan program yok. Türkiye işte böyle bir yer. Babadan oğula değişeceğini varsaydığım bir şekilde hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin yerleşmediği bir süreç. İnşallah iyi olur. Benim çıkmam aynı zamanda gerçek evrensel hukukun da geri dönmesinin işareti olur ve bunun mağdurları da bir an evvel kurtulur diye diliyorum.” Can 5 ay sonra özgür 78’liler Girişimi sözcüsü ve HDP PM üyesi Celalettin Can’ın da aralarında bulunduğu 9 kişi tahliye edildi 78’liler Girişimi sözcüsü ve HDP Parti Meclisi Üyesi Celalettin Can ile Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyelerinin de bulunduğu 18 tutuklu sanığın yargılandığı davaya dün İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Can ve aralarında HDP ve HDK yöneticilerinin bulunduğu 9 kişinin tahliyesine karar verdi. Tutuklu sanıkların savunmalarıyla başlayan duruşmada söz alan Metin İlan, kendisine yöneltilen suçlamaların tamamının telefon tapelerinden oluştuğunu dile getirerek “Konuşmalarım illegal gibi suç unsuru sayılmış. Oysa ben 1996 yılından beri aynı numarayı kullanıyorum” dedi. Nevzat Yılmaz da HDP’nin seçim çalışmalarında yer aldığını kaydetti. Yılmaz, kendisine ait olmayan bir numaradan yapılan arama ve görüşmelerin kendisininmiş gibi gösterildiğini ifade etti. Vahit Dalgıç da te lefon dinlemelerine dair gizli saklı bir şeyinin olmadığını dile getirdi. Atilla Şair de “İddianame zorlama” dedi. Savunmaların ardından iddia makamı, Taylan Talaş, Vahit Dalkılıç, Nevzat Yılmaz ve Filiz Yılmaz hakkında tahliye talebinde bulundu. Mütalaanın ardından ÖHP üyesi avukat Sinan Zincir söz aldı. Zincir, önceki günkü duruşmanın ardından kadın müvek Celalettin Can killerinin 18.00’den gece 03.00’e kadar koğuşlarına alınmadığını ve gardiyanlar tarafından işkenceye uğradığını dile getirdi. Zincir, emniyet tarafından, HDK’nin “terör örgütü” olarak tanımlanmaya çalışıldığını dile getirerek “HDK 42 sivil toplum kuruluşu, gençlik, ekoloji, kadın, siyasi parti ve hukuk örgütlerinden oluşan bir platformdur. HDK içinde yer alan örgütlerin Öcalan ve KCK’den talimat aldığı iddiaları hayatın olağan akışına aykırıdır” diye konuştu. Savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, Celalettin Can, Abdulsalam Yulcu, Erhan Sarıkaya, Vahit Dalğıç, Filiz Yılmaz, Gonca Yangöz, Mehmet Şamil Altan, Nevzat Yılmaz ve Taylan Talaş’ın adli kontrol ve yurtdışına çıkma yasağı şartıyla tahliyelerine karar verdi. Atilla Şayir, Bedia Aydemir, Can Memiş, Gülistan Aydın, Gülsen Biter, Hasan Hüseyin Gençer, Metin İlan, Suphi Yıldız ve Taylan Urun’un tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Duruşma 11 Eylül’e ertelendi. l İSTANBUL /Cumhuriyet Gazi Mahallesi’nde dur ihtarına uymadığı ileri sürülen araca durmasına karşın ateş açıldığı ortaya çıktı Özel güvenlikçiler polisleri yalanladı ZEHRA ÖZDİLEK Gazi Mahallesinde Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul’u öldüren, 3 kişiyi yaralayan polislerin yargılandığı davaya dün devam edildi. Olayı hafif yara alarak atlatan 18 yaşından küçük Demirhan Erkul ve Birkan Yüksel’in ifadeleri pedagog eşliğinde alındı. İkisi de aracın durduğunu fakat polislerin onlara küfredip silah doğrultuğu için korktuklarını ve gaza bastıklarını söyledi. Tanık olarak dinlenen özel güvenlik Cebrail Akdağ da “Dur ihtarı çekildi. Araç durdu. Polis kapıyı açtı” dedi. Sanık polisler aracın durmadığını iddia etmişti. İstanbul Gazi Mahallesi’nde bulunan Mimar Sinan Kent Ormanı’nı çıkışında 14 Nisan gecesi polisin açtığı ateş sonucu Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul’un yaşamını yitirirken, biri ağır üç kişi yaralanmıştı. Olaya karışan 4 polis “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek” suçundan yargılanıyor. ‘Silahlar panik oluşturdu’ İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilen duruşmaya sanık polisler E.E, Z.S, D.B. ve K.A. katılmazken 18 yaşından küçük olan tanık Demirhan Erkul ve Birkan Yüksel’in ifadeleri pedagog eşliğinde alındı. Olay anında aracı kullananan Demirhan Erkul, “Polisleri gördük. Camları indirip ışıkları yaktık. Birinci polis noktasını geçerek ikinci polis noktasının olduğu yerde durduk. Polislerin küfür ederek silah doğrultmaları bende panik oluşturdu. Gaza bastım. Ardından hemen ateş açıldı” diye konuştu. Erkul’un yanında oturan Birkan Yüksel ise, “Sazımı alıp arkadaşlarım la ormana gittik. Girişe yakın bir yere oturduk. 22.00 civarı ailelerimiz aradığı için kalktık. Çıkışta polisleri gördük. İkinci noktada durduk. Polisler küfür ederek bize doğru koşuyorlardı. Polislere bakamıyordum. Korkudan kucağımdaki sazıma sarıldım” dedi. Pedagog Esra Nihan Bridge, “Çocukların fiziki ve ruhsal yara aldığı ortadadır. Hayata bakışları ve güven duyguları zedelenmiştir. Kaygı seviyesi yüksek durumdalar. Bu olay psikolojik gelişimlerini olumsuz etkilenmiştir” dedi. ‘Asılsız ihbar’ dedik Tanık olarak dinlenen özel güvenlik görevlisi Müslim Kızıldağ, ihbar üzerine olay yerine iki zırhlı aracın geldiğini belirterek, “Siyah bir araç geldi. Araç polis noktasına geldi. Durdu. Polis arka kapıyı açarken araç hareket etti” dedi. Özel güven lik Cebrail Akdağ ise “Mimar Sinan Kent Ormanı’nda nöbetçiydim. Diğer bir arkadaşım Yunus, kendisine ihbar geldiğini, polislerin geleceğini ve gelen ekipleri kendisine yönlendirmemi istedi. Ekipler geldiğinde Yunus arkadaşımı aradım. Arkadaşım yanındaki polis memuruna telefonu verdi. Kontrol yaptıklarını, şüpheli araçlardan bir şey çıkmadığını ve ekibi yönlendirmeme gerek kalmadığını söyledi. Ben de ekiplere söyledim. Telefonu kapatacağım sırada siyah renkli bir aracın hızlı geldiğini gördüm. Dur ihtarı çekildi. Araç durdu. Polis kapıyı açtı. Araç gaza basarak kaldırımın üzerine çıktı. Silah seslerini duyunca kulübeye doğru kaçtık. Aynı anda yoğun silah sesleri duydum” dedi. Özel güvenlik Ramazan Özbek ve Yunus Tunçer de olay anını tam hatırlamadıklarını söylediler. Duruşma Kasım ayına ertelendi. Sonuçlara bir de böyle bakın Derdim sizi iyi hissettirmek değil. Ancak sevgili dostlar, bazı konularda farklı düşünüyorum. Bakın anlatayım. Muhalefet mucize yarattı: Seçimden başlayalım. Türkiye’nin referandumda ortaya çıkan “ortadan bölünmüşlük” tablosu, bugün de devam ediyor. Kendinizi paralamayın, muhalif cephede günah keçisi aramayın. Bu koşullar altında muhalefet, gayet başarılıydı. Devletin tüm imkânları, adil olmayan bir seçim sistemi, siyasi baskılar ve total medya kontrolüne rağmen, iktidar bloku ancak seçmenin yarısından onay alabildi. Türkiye’de siyasi tablo, referandumdan bu yana donmuş durumda. Ortadan bölünmüş bir ülkeyiz. Artıeksi üç puanın önemi yok. Bugün bu tarafta yarın öbür tarafta olur. Muhalefet açısından önemli olan, devam etmek. Karanlık noktalar: Bu seçimde karanlık noktalar yok mu? Var. Neden seçim gecesi CHP ve HDP server’larına siber saldırılar oldu? Trump lehine seçim manipülasyonu yapan Cambridge Analytica’yla görüşen parti hangisi? Neden kritik yerlerde HDP’li müşahitler gözaltına alındı? Son günlerde devreye sokulan sahte haberleri hangi merkez üretti? Bütün kamuoyu yoklamaları MHP’de 46 puanlık düşüş öngörürken MHP nasıl yerinde saydı? Bütün bunlar kamuoyu tarafından sorgulanıyor. Ancak İnce’ye katılıyorum. Gerçek anlamda bir dip dalga, bu usulsüzlükleri de silip götürürdü. Muharrem İnce artık durdurulamaz: Su akar yolunu bulur. Muharrem İnce, inanılmaz bir medya karartmasına rağmen 7 haftada yüzde 31 oy aldı. Kimse burun kıvırmasın, seçim gecesi boş bir anında bir gazeteciye attığı mesajdan dolayı 7 haftalık performansını yok saymasın. Bu seçimin yıldızıdır. İyi Parti, elektrik kesintisinden tutun da ekran karartmasına rağmen onlarca zorlukla mücadele etti, hiç yoktan yüzde 10’a ulaştı. HDP, kimsenin görmediği bir baskı ortamında kampanya yaptı. Buna rağmen, Hakkâri’de sandıkları taşındığı için 8 km. yol yürümeyi göze alan köylüler ve Türkiye’nin batısındaki sol ve demokratların gönül rahatlığıyla verdiği emanet oylarla barajı geçti. Azımsamayın. Yamalı bohça: Tayyip Erdoğan 2014 yılında yüzde 51.8 ile cumhurbaşkanı seçildi, şimdi ise MHP’nin mutlak desteği sayesinde o rakama ulaşabildi. Partisi yüzde 42’de kaldı. Ben ortada iktidar açısından çok büyük bir başarı görmüyorum. Kasım 2015’teki yüzde 49 bir başarıydı. Şimdiki ise MHP, BBP ve HüdaPar oylarıyla yamalı bohça olarak kazanılmış bir zafer. Şöyle düşünün. Her gün, her saat, ben de televizyonda olsam, 21 milyona devlet yardımı yapsam, muhaliflere nefes aldırmasam, ben de hatırı sayılır oy alırdım. En azından Ekmeleddin’i geçerdim!.. Muharrem İnce, partilerüstü kalmalı: Bugünün asıl tartışması, Muharrem İnce’nin CHP’nin başına geçip geçmemesi. İsterse, hakkıdır. Mücadele ederse koparır alır. Ancak bence bu stratejik bir hata olur. Muharrem İnce’nin alameti farikası, CHP oylarının ötesinde farklı seçmen tabanlarına hitap edebilmesi. Acı gerçek şu: Türkiye’de “Asla CHP’ye oy vermem” diyen ve Kemalizme mesafeli bakan çok ciddi bir kitle var. İnce bu yüzden liderlik serüvenine CHP rozetini çıkararak başladı. Devam etmesi gereken yol da budur. AKPMHP ittifakı ilelebet sürmeyecek ve birkaç yıl sonra önümüzde yine sandık var. İnce, Fransız lider Emmanuel Macron ya da ‘dört eğilimi’ birleştirme iddiasıyla çıkan Turgut Özal gibi partilerüstü kalmalı. Bundan sonraki süreçte ekibini kurmalı, taze kan bulmalı ve CHP ile dirsek teması halinde yeni bir dönem için kendini hazırlamalı. AKPMHP ittifakı zor bir evlilik: Seçim sonrası MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri, yeni dönemin zor olacağına işaret. Bahçeli, MHP’nin ‘kilit parti’ olduğunu ve ‘denge ve denetleme’ görevini üstlendiğini söyledi. Daha sonra hızını alamayan bir genel başkan yardımcısı, “Biz ne dersek o olacak” dedi. Kim ne derse desin, bu mutsuz bir evlilik olacak. MHP kendisini devlet adına AKP’nin başına atanmış bir kayyum olarak görüyor. Bazı konularda Tayyip Erdoğan’ın manevra alanını daraltmak ya da elini zorlamak isteyecektir. Erdoğan’ın kişiliğini iyikötü tanıyoruz: Böyle bir tutuma ilelebet katlanması zor. Bugün iki taraf da farklı nedenlerle birbirine muhtaç; ancak bu evlilik şimdiden sorunlu. Soma davasında sona doğru Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin hayatını kaybettiği iş cinayeti davasının 22. grup duruşmaları seçimin ardından dün de devam etti. Salih Pehlivanoğlu başkanlığındaki heyetin bu duruşmalarda kararını açıklayacağı söyleniyor. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Soma Holding patronu Can Gürkan’ın da aralarında bulunduğu 5’i tutuklu, 51 sanık yargılanıyor. Dünkü duruşma 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istenen 51 sanığın savunmaları ile sürdü. Sanıklar davaya sunulan ikinci bilirkişi raporuna itiraz etti. İkinci rapordan sonra, şirketin patronu Alp Gürkan’la birlikte hakkında dava açılan şirket yöneticisi Hayri Kebapçılar savunma yaptı. Kebapçılar, ilk bilirkişi raporunda suçlanmadığını anımsatarak, hakkında suç yaratıldığını ileri sürdü. Mahkeme Başkanı Salih Pehlivanoğlu, iş güvenliği vardiya amiri Mehmet Ali Günay Çelik’in savunmasıyla Kebapçılar’ın savunması arasında çelişki olduğunu kaydetti. 29 Haziran Cuma gününe kadar savunmalar bitmediği takdirde duruşmaya 2 Temmuz’dan itibaren devam edilecek. l İZMİR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle