28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Haziran 2018 8 Güneş elbet doğuyor. Ama nerede?Mart 1971 faşizminin hapis hanelerinden beri kulağımdan 12gitmeyen bir türküdür: “...Hapishanelere güneş doğmuyor...” 12 Mart hapishanelerinde bu türkü durmadan çalınırdı. İstanbul Maltepe Askeri Hapishanesi’nde volta atarken bir ara Cihan Alptekin kederle gülümsedi: Kazetecum, ha bu türkü yanlıştur da. Aslında güneş doğuyor ama bize görünmüyor... Doğru. Güneş hep doğuyor. Bırakın hücrelerini, daracık havalandırmalarının bile önü dörtbeş metrelik duvarla kapatılmış Silivri mapusdamında mesela Osman Kavala arkadaşım, mesela Celalettin Can arkadaşım, mesela adlarını saymaya kalksam buraya sığmayacak tutuklular, hükümlüler içinse güneş doğuyor ama onlara görünmüyor. 26 yaşında, üçü çocuk, biri bebek dört çocuk annesi, Mardin’in Ömerli ilçesi DBP eşbaşkanı Esma Yılmaz’ın tutuklu olarak kaldığı Hilvan T Tipi Hapishanesi’nde de güneş elbette doğuyor. Ama Esma Yılmaz’a görünmüyor. Esma Yılmaz’ın 10 kişilik bir koğuşta ikisi bebek, biri çocuk birlikte yattığı 28’i kadın 31 “mahpusane” arkadaşına da güneş gülümseyen yüzünü göstermiyor. Esma Yılmaz, ağır astım hastası on aylık bebeği için zor bela da olsa hastaneye sevk edildiğinde yol boyu güneşi görüyor mudur? Bilmiyorum. Ya 19 (yazıyla on dokuz) aydır yargıç karşısına çıkarılmadan, neyle suçlanacağı kendisine bildirilmeden Urfa Cezaevi’nde, 10 kişilik koğuşta en büyüğü 3 yaşında üç bebek ve 28 kadınla birlikte yatan Sibel Sütpak’a acaba her gün doğan güneş gülümseyen yüzünü gösteriyor mudur? Sanmıyorum. Sema Sütpak, Urfa Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş meclis üyesi. Zorlu hapishane günlerini bazen mizaha, bazen şiire sığınarak geçiriyor. Dünyaya açılan penceresi ise mektuplar. Yazdığı mektuplardan birini cezaevi yönetimi sakıncalı buldu, yollamadı ve el koydu. Mektup sakıncalıydı çünkü içinde Adnan Yücel’in bir destanşiiri vardı. Türkiye şiirinin yüz aklarından Adnan Yücel, 12 Eylül faşizminin o kara ünlü Diyarbakır zindanında işkenceye, zulme karşı insanlık onurunu savunmak için kendilerini yakan (intihar eden değil, faşizme karşı ateşin ışıltısını yükselten) dört devrimci üstüne “Dörtlerin Gecesi” adlı bir destanşiir yazdı. Uzun bir şiir. Beş dizesini aktaracağım: Bir ağıttır belki Ağrı’da Zilan deresi Dersim’de Lac deresi bir kanlı şiir Oysa bir destandı Diyarbakır kalesi Ve Diyarbakır zindanında Ateşle sevişen ‘dörtlerin gecesi’ Şiir cezaevi mektup okuma komisyonu tarafından sakıncalı bulundu. İtiraz edildiği için mektubu inceleyen infaz yargıcı da sakıncalı buldu. Bu, bugünkü Türkiye’nin aynasıdır. Şiirden ürken, şiirde sakınca arayanların Türkiyesi’nin... HHH Elimi attım. Rasgele iki mektup çektim. Sizlerle paylaşmaya çabaladım. Çok yazdım. Daha da yazacağım. Daha da sık yazacağım. Her gün güneşin doğuşunu gören, güneşin gülümseyen yüzüyle göz göze gelen bizler ve güneşin kendini göstermediği hapishanelerde volta atan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, dostlarımız, tanıdık, tanımadık yurttaşlarımız... Haydi türkü söyleyelim: “... Hapishanelere güneş doğmuyor...” NEW YORK TIMES ‘Erdoğan’ın sultanlık planı’ ABD’de yayımlanan New York Times (NYT) gazetesi, 24 Haziran seçimlerine ilişkin başyazısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın zaferinin Türkiye’de otoriterliğe gidiş konusunda kaygıları arttırdığını öne sürdü. “Erdoğan Türk demokrasisini henüz öldürmedi” başlıklı yazıda, 2028 yılına kadar iktidarda kalma olasılığı bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın modern bir Osmanlı sultanı olma planları olduğu ve “tek adam yönetiminin ortaya çıkaracağı sorunlarla daha yıllarca uğraşmak zorunda kalınabileceği” savunuldu. NYT’deki analizde, uygulanmaya başlanacak Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yasama ve yargı üzerinde hâkimiyetin artması, laik devletin etkinliğinin azaltılması ve ekonomik zorlukların artması gibi sonuçlardan endişe duyulduğu kaydedildi. Gazete seçim sonuçlarının ABD açısından sonuçlarına da değindi. Erdoğan iktidarında Türkiye’nin NATO için daha zorlu bir müttefik olacağı, Rus S400’leri ve nükleer santralı ile Kürt meselesinde Suriye ve Irak’taki görüş ayrılıklarının ABDTürkiye ilişkilerinde sorun başlığı olmayı sürdüreceği vurgulandı. l Dış Haberler haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Gümrük Birliği’niSEÇİMİN ARDINDAN AB’DEN TÜRKİYE’Yİ KIZDIRAN HAMLE görüşmeyeceğiz Avrupa Birliği (AB) Genel İşler Konseyi, Türkiye ile Gümrük Birliği’nin genişletilmesi için müzakerelere şu an için başlamama kararı aldı. Karara tepki gösteren Ankara, “AB’nin Türkiye’ye adil ve dürüst davranmadığını” açıkladı. AB Bakanı Çelik ise AB’nin aldığı bu kararla, göçmen krizine ilişkin anlaşmaya uymayacağını beyan ettiğini savundu. AB’ye üye ülkelerin dışişleri ve AB bakanlarının katıldığı Genel İşler Konseyi’nin önceki akşam Lüksemburg’da yapılan toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi için müzakerelere şu an için başlanmayacağı belirtildi. DW Türkçe’nin haberine göre, açıklamada Türkiye’nin son dönemde AB’den giderek uzaklaştığı belirtilerek hukukun üstünlüğü, temel haklar ve ifade özgürlüğü alanlardaki gerilemenin çok kaygı verici olduğu kaydedildi. Gazeteciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları, muhalif siyasetçiler ve sosyal medya kullanıcılarına yönelik tutumun kabul edilemez olduğunun altı çizildi. Durma noktasında Toplantıda, Avusturya’nın Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerine resmen son verilmesi yönündeki talebi ise çoğunluğun desteğini alamadı. Toplantı sonrasındaki açıklamada, Türkiye’de temel bir değişimin ardından üyelik müzakerelerinde ilerleme sağlanabileceğinin altı çizildi. Açıklamada, Türkiye’nin “aday ülke” statüsünün devam ettiği, ancak müzakerelerin “durma noktasına” geldiği vurgulandı. AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya almamasına neden olarak mülteci krizi gösteriliyor. AB’ye üye bir çok ülkenin, müzakelere son verilmesi veya askıya alınmasının Türkiye ile yapılan mülteci mutabakatını tehlikeye sokacağından kaygı duyduğu belirtiliyor. Türkiye’nin “birçok alanda önemli bir ortak” olmayı sürdüreceği kayde Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi, Türkiye ile Gümrük Birliği’nin genişletilmesi için bu aşamada bir müzakere yapmama kararı aldı. Karara sert tepki gösteren Ankara, AB’yi dürüst olmamakla suçladı Tarım ve hizmetlerin de TÜRKİYE AB’DEN GİDEREK dahil edilmesi gündemdeydi DAHA FAZLA UZAKLAŞIYOR 1996 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının güncellemesi, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yalnızca sanayi ürünlerini içeren Gümrük Birliği’nin kamu alımları, tarım ve hizmetler sektörünü de içine alacak şekilde genişletilmesini içeriyor. Sanayi ürünleri dış ticaretinde AB’ye açık veren Türkiye, tarım ve hizmet alanında bu açığı telafi etmeyi ve AB ile dış ticaret hacmini artırmayı hedefliyordu. Ancak bazı uzmanlar, AB’nin bu alanlarda da Türkiye’ye karşı avantajlı olduğunu öne sürüyor. Türkiye, 2015’ten bu yana devam eden güncelleme görüşmelerini AB ile ilişkilerde giderek artan siyasi gerilimin yumuşamasına yol açabileceğini umuyordu. l Ekonomi Servisi Avrupa Birliği genişleme perspektifleri üzerine 28 ülkenin dışişleri bakanlarının Lüksemburg’da düzenlediği toplantının sonuç bildirgesinde Türkiye’nin giderek daha fazla AB’den uzaklaşmasından endişe duyul duğu kaydedildi. Müzakerelerin “durma noktasında” olduğu ifade edilirken, Ankara negatif eğilimin tersine çevrilmesi için acil tedbirler almaya çağırıldı. Düzeltilmesi gereken sorunlar ise şöyle sıralandı: “Hukuk devleti ve ifade özgürlüğü dahil temel haklarda derinden endişe verici şekilde gerileme sürmesi; hukuk işleyişi ve bağımsız lığının kötüleşmesi; gazeteciler, akademisyenler, siyasi parti üyeleri ve parlamenterler, insan hakları savunucuları veya sosyal ağ kullanıcılarını hedef alan tedbirler.” l Dış Haberler dilen açıklamada, “Türkiye’nin Suriyeli 3.5 milyondan fazla mülteciyi kabul etme ve barındırma konusunda gösterdiği çabaların” takdir edildiği vurgulandı. Mülteci mutabakatının sürdürülmesinin AB’nin “temel” öncelikleri arasında yer aldığı ve “her iki tarafında da çıkarına” olduğu belirtildi. Ankara’dan tepki Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye ilişkin alınan kararların “hakkaniyetle bağdaşmadığını” belirtti. Bakanlık açıklamasında, söz konusu kararlarda, Türkiye’nin “adaylık statüsüne halel getirilmediğine” dikkat çekildi ve “AB Genişlemesi bahsinde katılım sürecimizin devamının anlamsız bir sebepsonuç ilişkisi içinde yeni koşullara bağlanması kabul edilemez” denildi. Açıklamada, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi müzakerelerine şu an için başlanmaması kararına atfen “Gümrük Birliği güncellemesinin de şartlara bağlanmasını anlamak mümkün değildir. AB’nin, Türkiye’ye adil ve dürüst davranmadığı bir kez daha görülmüştür. Söz konusu tutuma rağmen süreçten uzaklaşan ülkemiz olmayacaktır” denildi. AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik karara tepki gösterdi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Çelik, “AB Genel İşler Konseyi’nin dün kabul ettiği sonuç belgesi AB’nin kolektif aklının ne kadar karışmış olduğunu göstermesi bakımından tarihi niteliktedir. Bu vizyon yoksunu, gerçeklerden uzak ve çelişkilerle dolu belge, AB’nin Türkiye karşıtı bir zihniyet tarafından nasıl esir alındığını açıkça ortaya koymaktadır” dedi. ‘AB mutabakatı bozdu’ Göçmen krizi konusunda Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016 tarihinde varılan mutabakata da değinen Çelik, “Mutabakatın asli unsurları olan yeni fasılların açılmasında ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesinde hiçbir adım atılmayacağını söylemesi, vize muafiyetinden bahsetmemesi dürüstlükten uzak ve çelişkili bir yaklaşım dır. AB’nin taahhütleri bulunan yukarıdaki konular da 18 Mart’ın asli unsurlarıdır. AB bu açıklaması ile 18 Mart anlaşmasına uymayacağını ilan etmiştir. AB’nin sadece kendi çıkarına gördüğü alanlarda Türkiye’yi kilit ortak göreceği seçici bir ilişki biçimini kabul etmemiz mümkün değildir” dedi. Mali desteğe engel İtalya AB’nin Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için taahhüt ettiği ikinci 3 milyar Avro’luk mali desteğin şimdiye kadar İtalya tarafından bloke edildiğini vurgulayan üst düzey bir AB Konseyi yetkilisi, İtalya tarafının AB’nin Afrika fonunun takviye edilmesi talebinin yerine getirilmesi halinde buna onay vereceğini söyledi. 2829 Haziran’da Brüksel’de gerçekleşecek Liderler Zirvesi hakkında açıklamalarda bulunan yetkili, “Türkiye ile işbirliğini arttırmak için umarım taahhüt edilen ikinci 3 milyar Avro’luk mali desteğin serbest bırakılması için anlaşma sağlarız” ifadesini kullandı. l Haber Merkezi Artık özgür olmak içinCUİKRMOAHNNULUIRŞİAYTİEULTE’E ŞEYMA PAŞAYİĞİT İran’daki işkencelerden Türkiye’ye kaçarak siyasi mülteci konumuna düşen Leyla Ravand ve Rahim Elyasi, iki çocuklarıyla birlikte, ABD veya Avrupa ülkelerine gidebilmek için yaklaşık bir aydır Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNCHR) Ankara’daki merkezi önünde eylem yapıyor. İran’dan dört yıl önce kaçmak zorunda kalan ve siyasi mülteci konumunda Van’a yerleşen Kürt gazeteci Leyla Ravand ve Rahim Elyasi, ABD veya Avrupa ülkelerinden birine yerleşmek için başvuruda bulundu. Yaptıkları başvuru onaylanan Ravand ve Elyasi ailesi, aradan geçen zamana karşın bir türlü oturum izni alamadı. İran’da altı yıl boyunca kaldığı cezaevinde çeşitli işkencelere maruz bırakılan Elyasi, müebbet hapis veya idam cezasından kaçarak geldiği Van’da da tehditlerle karşılaştı. Can güvenliği olmadığı için ellerinde bulunan her şeyi satarak Ankara’ya gelen aile, yaptıkları başvurulardan resmi olarak hiçbir sonuç alamadı. Ravand ve Elyasi, Sedef ve Sareh ismindeki iki çocuğu ile birlikte UNCHR önünde bir kaldırımda yaşamaya başladı. Aile, 4 Haziran’da başlattıkları eylemlerini, siyasi tutukluluk süreçlerini, mülteci konumunda yaşadıklarını ve taleplerini Cumhuriyet’e anlattı. İran’da işçi ölümleri ve haksızlıklarını İran’daki işkenceden kaçıp Türkiye’de mülteci konumuna düşen gazeteci aile, Batı ülkelerinden oturma izni almak için Ankara’da eylem yapıyor protesto amaçlı yapılan gösterilere katıldığını söyleyen Elyasi, burada gördüğü işkenceyi şöyle aktardı: “Tahran’da gözaltına alındım. Kürt muhalifler ile işbirliği, casusluk, vatan hainliği suçlamaları yönelttiler. Tek kişilik hücrelerde bir zeminde bir battaniyenin üzerinde yatıyordum, uzandığım zaman boyum 1.76 cm olduğu için hücrenin uzunluğunun benim boyumdan daha kısa olduğunu söyleyebilirim.” ‘Baş aşağı ateşte tutuldum’ Haftada üç gün işkenceye maruz kaldığını anlatan Elyasi, şöyle devam etti: “Yakalandığım sırada arabam takla attığı için yaralıydım. Koluma saplanmış cam parçaları vardı. Bunları çıkartmadıkları gibi, bastırıyorlar ve cam parçaları daha da derinlere itiyorlardı. Ayak altında hortumla vurmak suretiyle beni suda koşturmaları da bir diğer işkence yöntemiydi. Ayrıca ‘tavuk şiş’ adı verilen bağdaş kurma pozisyonuunda el ve ayaklar bağlanma suretiyle bacakların arasından bir demir geçiriliyor, baş aşağı asılarak yakılan bir ateşle bir süre bu şekilde tutuluyordum. Kollarımdan tavana saatlerce asıyorlardı. Onların istediği şekilde ko nuşmazsam başka bir odaya götürüp ilmik göstererek ‘seni burada asarız kimsenin de haberi olmaz’ diyorlardı. ‘Gözleri bağlı getirdiler’ Fakat bir gün karşıma gözleri ve elleri bağlı bir şekilde karımı ve bir buçuk yaşındaki kızımı getirdiler ve eğer konuşmazsam onları da getirip işkence yapacaklarını yine konuşmazsam sağır ve kör olan babama, anneme, kayınbabama ve kayınvalideme de işkence yapacaklarını söylediler. Karımı ve çocuğumu o şekilde görünce yer yüzünde uğrayabileceğim en büyük işkenceye maruz kaldım ve onlarla işbirliği yapacağıma söz verdim.” 11 yıl hüküm giydiğini, babası kalp krizi geçirince cezaevinden izin istediğini, karşılık bulamayınca açlık grevine başladığını aktaran Elyasi, 90 bin lira kefalet ile 15 gün izin aldığını ve bu sırada firar edip Türkiye’ye giriş yaptığını söyledi. Türkiye’ye yerleştikten sonra İran’dan gelen istihbarat birimlerinden kaçtığını ifade eden Elyasi, mülteci konumunda Birleşmiş Milletler’den üçüncü ülke taleplerinin olumlu sonuç beklediklerini belirtti. l ANKARA AKPM’DEN KARAR Türkiye’ye ‘kapıyı aç’ çağrısı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye’ye kapılarını Suriyelilere yine açma çağrısı yaptı. Sunulan kararda Türkiye’nin yıllarca Suriye’de uyguladığı “açık kapı” politikasına geri dönmesi istendi. AKPM’nin yaz oturumu sırasında Suriye’ye komşu ülkelerde mültecilerin insani durumuna yönelik karar teklifi de yer aldı. 1 Haziran 2018’de, Türkiye’de 3,6 milyondan fazla, Ürdün’de 2.7 milyon, Lübnan’da 1.8 milyon ve Irak’ta 267 bin kayıtlı mülteci olduğuna işaret edilerek, komşu ülkelerin uluslararası yardımlara rağmen her zaman mültecileri karşılamaya elverişli maddi olanaklara sahip olmadığına değinildi. Ayrıca komşu ülkelerin ancak Suriyeli mültecilerin sınırlarına ulaşmasının zirve yaptığı zamanlarda sınırlarını açtıkları onun haricinde ise sınırların kritik tıbbi durumlar dışında kapalı kaldığının altı çizildi. “Suriye’nin komşu ülkelerinde bulunun mültecilerin insani durumları” konulu kararda Türkiye’ye yönelik şu çağrılar sıralandı: n Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin kapsamını sınırlandıran coğrafi sınırlamaları kaldırması; n Mülteciler için açık kapı politikasına geri dönmesi ve zorla geri dönüşlerden kaçınması; n ABTürkiye Mart 2016 mutabakatının, düzensiz göçmen ve mültecilerin insan haklarına tam saygı gösterilerek uygulanmasının sağlanması n Refakatsiz küçüklerin ve tüm korunmasız mülteci gruplarının özellikle kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması için çağrıda bulunuldu. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle